iltasyazilim
FD Üye
Uyku Bozuklukları Kliniği Şefi Dr Sabri Deva, romantik aşkın bir hastalık olmadığını; yakın çevremizle ilgili farkındalıklarımızın keskinleşmesinde, sosyal farkındalığımızın artmasında, varlığı ve yokluğu ruhumuzun dengesini en derinden bozan unsur olan aşk hayatımızı yeniden irdelememizde çok yardımsever bir rol oynadığını belirtiyor
İnsanların aşık olacakları insan hakkında beyinlerinde taşıdıkları şablonların 2 ile 8 yaşlar arasında oluştuğu düşünülüyor Bu özellikler sadece yakınlarında olan anne, baba, kardeş, arkadaşlar tarafından değil, sinema, TV, dergi vb kaynaklarda rastladıkları ve etkilendikleri sanal kişilerle de belirleniyor Beynin derinliklerinde çoğu ayrı alanda depolanan bu sevgili resmine uygun bir kişiye rastlayınca, beyinde romantik aşk dediğimiz “kimyasal heyelan ortaya çıkıyor Bu basit bir tetiklenme değil Ilk etkileri saniyeler, dakikalar içinde (Yıldırım aşkı), daha karışık etkileri günler, haftalar içinde beliriyor ve beynimizde bir ayırım yaparsak birçok ayrı hissi ve fiziki olayı harekete geçiriyor
Kusurlar görülmüyor
Bunların en önemlileri, otonomik (Egemen olma) sistemimizi canlandıran dopamin (Yürek atışını hızlandıran kimyasal salgı) ve noradrenalin (Beynin uyarı ve çevreye cevap vermeyle ilgili bölümlerini etkileyen salgı) salgılarını artıyor Yürek atışları hızlanıyor, alev basmaları, terlemeler oluyor, iştah azalıyor, sevgili dışarıda her şey ve cümbür cemaat artan bir şekilde tartma ve açık sözlülük kazanıyor Konsantrasyon saplantıya varacak düzeylere çıkıyor, uyku kaçıyor, aşık olunan dünyanın en zeki, güzel, şirin, sevecen bulunmaz hazinesi haline getirilirken bütün olumsuz özellikler beyin kadar filtreleniyor, çarpıtılıyor ve bastırılıyor
‘Oda ısısında aşk ’
Tahmin edileceği gibi, biyolojik bir sistemin yemeden içmeden uyumadan kısıp metabolizmasını ve beyin faaliyetlerini tek bir kişide yoğunlaştırması uzun süreli olamaz Bu noktada iki olanak var: Birincisi sevgiliye ulaşmak, birlikte olmak, birlikteliği devam etmek ikincisi, ilgiyi hastalıklı bir takıntı haline getirmek, yıkıcı ve hasar verici fikirleri artan bir şekilde arttırmak ve sonunda sevgiliye ve kişiye hasar verecek düşünce hastalığı düzeyine vardırmak Cinayetler, intiharlar, yakmalar, yıkmalar bu aşamada ortaya meydana çıkan çaresizliklerin olumlu yoldan çözümlenememesi halidir Eğer sevgiliye ulaşılırsa beyinde bambaşka hormonlar, çiftin ‘aşkın ateşinden ’ çıkıp, zamanla ‘oda ısısında ’ bir sevgiye, güvene ulaşmalarına, karşılıklı hürmet ve bağlılığa ulaşmış bir çift olarak çok uzun yıllar beraber olmalarını sağlıyor Bütün bu bilgiler ayrıca insanlardaki laboratuvar testleriyle, hem de hayvanlar aleminde yaşayan bazı tek eşli hayvanlarda yapılan deneysel yöntemlerle ortaya konmuş bulunuyor
Her aşk eşşizdir
Aşk, ne hastalıktır, ne aykırılık Her insanda birazcık öbür ortaya çıkan ve büyüyen bir insanlık halidir Son 8 10 senede evrimsel gerekliliğinden uzaklaşıp daha çok duygu zenginlikleriyle bezenmiş olsa da, aşk yaşanabilecek en karmaşık ve iz bırakan duygu durumlarından birisidir Dahası bu haliyle aşk, üreme fizyolojisinin ve neslin sürdürülme dürtülerinin çok üzerinde ayrı bir düzeye çıkmıştır Dahası duygu ağırlığı üstün bu tutkular, sevenler arasındaki cinsiyet, yaş, sosyal statü, insanlar, din gibi farklılıkların da üstesinden gelebilecek bir güce ulaşmıştır Montaigne ’nin dediği gibi; “Her insanda insanlığın her hali vardır böylece de insan sayısı dek dağıtılmış aşk vardır, her aşk eşsizdir, kendi içinde her birisi güzel ve saygıdeğerdir Marifet yargıcı olmadan bu duyguyu uygun bir şekilde ve alabildiğine yaşamak, değerini anlayışlı olmak ve anısına saygı gösterebilmektir *
İnsanların aşık olacakları insan hakkında beyinlerinde taşıdıkları şablonların 2 ile 8 yaşlar arasında oluştuğu düşünülüyor Bu özellikler sadece yakınlarında olan anne, baba, kardeş, arkadaşlar tarafından değil, sinema, TV, dergi vb kaynaklarda rastladıkları ve etkilendikleri sanal kişilerle de belirleniyor Beynin derinliklerinde çoğu ayrı alanda depolanan bu sevgili resmine uygun bir kişiye rastlayınca, beyinde romantik aşk dediğimiz “kimyasal heyelan ortaya çıkıyor Bu basit bir tetiklenme değil Ilk etkileri saniyeler, dakikalar içinde (Yıldırım aşkı), daha karışık etkileri günler, haftalar içinde beliriyor ve beynimizde bir ayırım yaparsak birçok ayrı hissi ve fiziki olayı harekete geçiriyor
Kusurlar görülmüyor
Bunların en önemlileri, otonomik (Egemen olma) sistemimizi canlandıran dopamin (Yürek atışını hızlandıran kimyasal salgı) ve noradrenalin (Beynin uyarı ve çevreye cevap vermeyle ilgili bölümlerini etkileyen salgı) salgılarını artıyor Yürek atışları hızlanıyor, alev basmaları, terlemeler oluyor, iştah azalıyor, sevgili dışarıda her şey ve cümbür cemaat artan bir şekilde tartma ve açık sözlülük kazanıyor Konsantrasyon saplantıya varacak düzeylere çıkıyor, uyku kaçıyor, aşık olunan dünyanın en zeki, güzel, şirin, sevecen bulunmaz hazinesi haline getirilirken bütün olumsuz özellikler beyin kadar filtreleniyor, çarpıtılıyor ve bastırılıyor
‘Oda ısısında aşk ’
Tahmin edileceği gibi, biyolojik bir sistemin yemeden içmeden uyumadan kısıp metabolizmasını ve beyin faaliyetlerini tek bir kişide yoğunlaştırması uzun süreli olamaz Bu noktada iki olanak var: Birincisi sevgiliye ulaşmak, birlikte olmak, birlikteliği devam etmek ikincisi, ilgiyi hastalıklı bir takıntı haline getirmek, yıkıcı ve hasar verici fikirleri artan bir şekilde arttırmak ve sonunda sevgiliye ve kişiye hasar verecek düşünce hastalığı düzeyine vardırmak Cinayetler, intiharlar, yakmalar, yıkmalar bu aşamada ortaya meydana çıkan çaresizliklerin olumlu yoldan çözümlenememesi halidir Eğer sevgiliye ulaşılırsa beyinde bambaşka hormonlar, çiftin ‘aşkın ateşinden ’ çıkıp, zamanla ‘oda ısısında ’ bir sevgiye, güvene ulaşmalarına, karşılıklı hürmet ve bağlılığa ulaşmış bir çift olarak çok uzun yıllar beraber olmalarını sağlıyor Bütün bu bilgiler ayrıca insanlardaki laboratuvar testleriyle, hem de hayvanlar aleminde yaşayan bazı tek eşli hayvanlarda yapılan deneysel yöntemlerle ortaya konmuş bulunuyor
Her aşk eşşizdir
Aşk, ne hastalıktır, ne aykırılık Her insanda birazcık öbür ortaya çıkan ve büyüyen bir insanlık halidir Son 8 10 senede evrimsel gerekliliğinden uzaklaşıp daha çok duygu zenginlikleriyle bezenmiş olsa da, aşk yaşanabilecek en karmaşık ve iz bırakan duygu durumlarından birisidir Dahası bu haliyle aşk, üreme fizyolojisinin ve neslin sürdürülme dürtülerinin çok üzerinde ayrı bir düzeye çıkmıştır Dahası duygu ağırlığı üstün bu tutkular, sevenler arasındaki cinsiyet, yaş, sosyal statü, insanlar, din gibi farklılıkların da üstesinden gelebilecek bir güce ulaşmıştır Montaigne ’nin dediği gibi; “Her insanda insanlığın her hali vardır böylece de insan sayısı dek dağıtılmış aşk vardır, her aşk eşsizdir, kendi içinde her birisi güzel ve saygıdeğerdir Marifet yargıcı olmadan bu duyguyu uygun bir şekilde ve alabildiğine yaşamak, değerini anlayışlı olmak ve anısına saygı gösterebilmektir *