iltasyazilim
FD Üye
Atatürk neden kadınlara seçme ve seçilme hakkı vermiştir
Cevap: Atatürk neden kadınlara seçme ve seçilme hakkı vermiştir
Atatürk Devrimleri Açısından Türk Kadını
Türkiye Cumhuriyeti'nin birincil yıllarında, 1926 1934 yılları aralarında gerçekleştirilen Atatürk Devrimlerinin bir kısmı, kadınların sosyal ve kültürel alanlarda, eğitimde, hukukta, aile içinde, egzersiz hayatında, toplumsal yaşamda ve siyasette erkeklerle eşdeğer haklara sahip olmasını hedeflemiştir
Bu konuda yapılan hukuki düzenlemeler, Türkiye Cumhuriyeti'nde toplumsal alanda yapılan en manâlı yeniliklerdendir ve birçok Avrupa ülkesinden daha önce gerçekleştirilmiştir Fransa ve İtalyada kadınlara 1946da, İsviçrede ise 1971de seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır
Atatürk'ün girişimiyle kadınların iktisadi ve siyasal yaşama katılmaları yönünde bir dizi değiştirme yapılarak, 1930'da belediye seçimlerinde seçme, 1933'te çıkarılan Köy Kanunu'yla muhtar seçme ve köy heyetine seçilme, 5 Aralık 1934'te Anayasa'da yapılan bir değişiklikle de milletvekili seçme ve seçilme hakları tanınmıştır
Eski Türk Devletlerinde kadınlar aile hayatında, mirasta, devlet yönetiminde adalet sahibiydiler Osmanlı Devletinde ise İslamiyet'in de etkisiyle kadınlar çoğu sosyal, kültürel ve siyasi haktan mahrumdu Mesela; nüfus sayımında birleştirme dahil edilmiyorlardı, aile hayatında haremlikselamlık vardı, yüzlerini peçeyle örtmek kanunlar nedeniyle zaruriydi, evlenme, boşanma ve miras işlerinde ikinci plandaydılar ve devlet memuru olamıyorlardı
Çağdaş, demokratik ve laik bir Türk toplumunu hedefleyen ilk kez Mustafa Kemal Atatürk, dönemin hükümetleri ve TBMM, kadınların insan haklarından eşit olarak yararlanması için gerekli düzenlemeleri yapmışlardır
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Bayan hakları ve kadınların erkeklerle eşitliği konusunda geçen asırdan itibaren batı ülkelerinde ve toplumlarında yoğun mücadelelerin verildiği ve özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere' nin bu mücadelelerin en şiddetlilerini yaşadığı bilinmektedir Ülkemizde, gerek Osmanlı İmparatorluğu ve lüzum Cumhuriyet döneminde kadınlarımızın kendi hakları konusunda, batı ülkelerindekine aynı şekilde uğraş ettiklerini anlatmak muhtemel değildir Fakat biz kadınlara çoğu batı ülkesinden daha evvel bu adalet Atatürk tarafından verilmiş ve hatta neredeyse sunulmuştur Cumhuriyet Dönemi ve Kadın Hakları teokratik bir devlet yapısının ve kadın haklarının kısıtlı olduğu bir toplum düzeninin olduğu Osmanlı İmparatorluğu' ndan, bayanerkek eşitliğinin kabul edildiği modern Türkiye Cumhuriyeti' ne geçiş, bir fazla devrimler ile muhtemel olabilmiştir Bu devrimler içinde, kadınların erkekler ile eşdeğer toplumsal varlıklar olarak toplum içinde yerlerini almaları bir uygarlık aşamasıdır ve Atatürk Devrimleri' nin en önde gelenlerinden birisidir 1926 yılında Büyük Millet Meclisi tarafından kabulle yürürlüğe giren ve Türk kadınlarını şeriatzincirinden kurtaran Medeni Kanun ile, Türk kadınına bin sene evvel kaybettiği hakların iade edilmesinin temeli oluşmuştur Artık kadın güçlenmeye, kişiliğini bulmaya başlamış ve erkeğinin yanına sosyal faaliyetlere katılmaya hazırdır Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Haklarının Verilmesi Medeni Kanun ile erkeklerle eşit haklara sahip olan Türk kadınına, 3 TBMM kadar 3 Nisan 1930' da kabul edilen bir yasa ile belediye seçimlerine katılma hakkı tanınmıştır 1931 yılında da Türk kadını ilk önce tıp dünyasında varlığını göstermiş ve ilk bayan cerrahımız çalışmaya başlamıştır 4 Mayıs 1931' de birincil toplantısını yapan IV TBMM göre 26 EKim 1932' de kabul edilen bir yasa ile Türk kadınına muhtar, köy ihtiyar kurulu üyeliğine seçilme ve seçme hakkı meşhur; ertesi yıl da, 8 Ekim 1934' de kabul edilen ve 5 Aralık 1934'de yürürlüğe giren bir diğer yasa ile bayanerkek eşitliği alanında bütün haklar, Kadınlara Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkının tanınmasıyla verilmiş oluyordu Atatürk' ün Bayan Hakları Konusundaki Görüşleri ve Gerçekleştirdikleri, bugün dünya aydınlarının ve Birleşik Milletler Teşkilatı 'nın yaymaya çalıştığı bayan hakları ile ilgili görüşler, Atatürk kadar çok önceleri dile getirilmiş ve genelde da başvuru alanına sokulmuştur Atatürk, Cumhuriyet' in ilanından dokuz ay önce Şubat 1923 'de şöyle demiştir:
Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza aleyhinde gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir Yaşamak aramak etkinlik demektir Bundan dolayı bir sosyal toplumun, bir organı faaliyette bulunurken, öteki bir organı işlemezse, o sosyal toplum felçlidir
Atatürk, çağdaş bir düşüncenin ürünü olan bu sözleriyle kadının toplumdaki yerini belirlemiştir Atatürk' ün Türk kadınına beslediği sevgi ve hürmet, Kurtuluş Savaşı' ndaki gözlemleri ile ayrıntılarıyla perçinleşmiştir 1923 yılında Konya' da yaptığı bir konuşmada, bu hissiyatını büyük bir samimi olarak dile getirir
Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek verdim, diyemez Erkeklerden kurduğumuz ordumuzun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir Çift süren, tarlayı eken, kağnısı ve kucağındaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış demeyip cephenin ihtiyaçlarını içeren daima onlar, defalarca o yüce, o fedakar, o ilahi Anadolu kadını olmuştur Bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı, şükranla ve minnetle sonsuza değin aziz ve tanrısal bilelim
Atatürk 30 Mart 1923' de Vakit Gazetesi' nde yayınlanan bir beyanatında;
İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmalkârlık edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa tabi kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?
Türkler tarih her tarafında, babaerkil denilen aile yapısını gönüllerine yerleştirememişler ve benimseyememişlerdir İşte Atatürk, milletin geçmişindeki ve özünde var olan ama arzu haline getirilmiş bir hakkı, bir duyguyu devlet varlığına geçiren devrimci olmuştur
Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye yok, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın
diyerek, yaptıklarının gerekçesini eksik, öz ve müthiş bir açıklama ile belirtmiştir Kadınların giysileri de Atatürk' ün üstünde fazla önemle durduğu bir başka konu olmuştur Bu konuda Atatürk, 1 Eylül 1925' de İkdam Gazetesi' nde yayınlanan bir beyanatında şöyle dedi:
Bir Takım yerlerde kadınlar görüyorum ama, başında bir kumaş, peştemal ya da buna benzer birşeyler asararak yüzünü, gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşısında arkasını çevirir ya da yere oturarak yumulur Bu tavrın manası neye delalet eder? Medeni bir millet anası, bir halk kızı için bu acayip şekiller, bu kaba gidişat nedir? Bu hal milleti çok gülünç gösterir ve anında düzeltilmesi lazımdır
1925 yılında İnebolu gezisinde Atatürk, örtünen kadınlarla ilgili şunları söyledi:
Onlar yüzlerini cihana göstersinler ve gözleri ile cihanı özenle görebilsinler Bunda korkulacak hiçbir şey yoktur Önemli olarak şunu öğüt edeyim oysa, bu halin muhafazasında inat ve taassup, hepimizi en düşük kurbanlık koyun elde etmek istidadından kurtaramaz
31 Temmuz 1932' de Türkiye güzeli Keriman Halis' in, Belçika' da yapılan yarışmada dünya güzeli seçilmesi üzerine Atatürk O'na Eceünvanını verir ve Türk kadınına şöyle seslenir:
Şunu ilave edeyim ki! Türk ırkının dünyanın en güzel ırkı olduğunu tarihten bildiğim için, Türk kızlarından birisinin dünya güzeli seçilmiş olmasını fazla tabii buldum Lakin Türk gençlerine bu münasebetle şunu hatırlatmayı da gerekli görürüm: Övünç duyduğumuz natürel güzelliğinizi fenni tarzda muhafaza etmesini biliniz ve bu yolda açıkgöz olunuz ve bu gelişmelerin aralıksız gerçekleşmesini ihmal etmeyiniz bununla birlikte, ana uğraşmaya mecburi olduğumuz şey, analarınızın ve atalarınızın oldukları gibi, yüksek kültürde ve yüksek faziletle dünya birinciliğini elde tutmaktır
Atatürk, 18 Nisan 1935' de kendisinin himayesinde İstanbul' da toplanan ve arasında ünlü nükleer fizikçi Madam Eve Curie' nin de bulunduğu, dünyanın dört bir yanından gelen kadınların katıldığı Milletlerarası Ilk Bayan Kongresidelegelerine şöyle seslenir:
Türk kadınının dünya kadınlığına elini vererek, dünyanın uzlaştırma ve güveni için çalışacağına muhakkak olabilirsiniz
Ulu önder, Türk kadınlarının hiçbir alanda erkeklerden ve Avrupalı kadınlardan geri kalmayacakları yolundaki inancını da şu sözleriyle belirtmiştir:
Kadınlarımız için ana mücadele alanı, belli başlı zafer kazanılması gereken bölge biçim ve kılıkta başarıdan fazla, ışıkla, data ve kültürle, hakiki faziletle süslenip, donanmaktır Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, tersine o kadar fazla yönden onların üstüne çıkacak şekilde ışıkla, data ve kültürle donanacaklarından katiyen kesin olmama etmeyen ve buna kuşkusuz belli olanlardanım
Türk toplumunun gelişip yükselmesinde aile yapısının önemine inanan Atatürk, şöyle demektedir:
Bu millet terbiyesini aileden almaktadır Türk milleti öyle analara sahiptir ancak her bir devrin büyük adamlarını bu analar yetiştirmiştir Türk kadını daha büyük nesiller yetiştirmeye kabiliyetlidir
Türk kadını, yüzyıllardır özlemini çektiği haklarına sahip olmada; en azimli, inançlı ve zinde desteği Atatürk' deri almış ve modern ülke kadınlarının önüne geçmiştir Örneğin; İtalya' da kadınlar fakat 1948 yılında seçimlere girebilmişler Japon kadınları ise seçim haklarını ama 1950 yılında alabilmiştir Medeni Kanun' ları aldığımız İsviçre' de ise, kadınlar haklarını 1971 yılına kadar alamazken, çağdaşlamada örnek aldığımız İsveç ve Danimarka gibi ülkelerde de şart bambaşka değilken, Türk kadınına 1935 yılında seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır Bu vesile ile bakın Atatürk nasıl seslenir:
Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasi hayatta tüm milletlerin üstünde yer vermiştir Çarşaf içinde, peçe aşağı ve kafes arkasındaki Türk kadınını bundan böyle tarihlerde çağırmak lüzumlu gelecektir Türk kadını, evdeki medeni mevkiini selahiyetle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir Siyasi hayatla, Belediye seçimleriyle tecrübe şampiyon Türk kadını bu sefer de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor Uygar memleketlerin birçoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu selahiyet ve lihakatle kullancaktır
Atatürk hayatta iken yapılan son seçim olan, 1935 yılı seçimlerinde ilk önce seçilme hakkını da kullanan Türk kadını, TBMM' ne onsekiz bayan milletvekili ile girmiştir Bu onsekiz Türk kadının ulu meclisin çalışmalarına ne ölçüde katkıda bulundukları ve kararlarında ne denli etkin oldukları meclis tutanakları ile sabittir Hem kişisel tutumları da övünç vesilesi ve geleceğe olan inançları kuvvetlendirici mahiyette olmuştur Atatürk' ün, çağı ve değişeni değil, değişecek zamanı milletine göstermesi, kadın hakları ve kadınerkek eşitliği konularında, BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, İnsan Hakları Sözleşmesigibi konular, daha insanlık tarihinin ufkunda bile görünmemişken Türk Kadınına, haklarını vermesinin değeri daha iyi anlaşılabilir Özgür mücadelesi yapan ülkeler nasıl Atatürk' ü örnek bir lider almışlarsa, kadın hakları uğruna mücadele ve savaş verenler de, onu bir devrimci olarak benzer şekilde örnek olmak durumundadırlar Çünkü tüm insanlık tarihi baştan başa, tarihin hiçbir döneminde, hiçbir lider kadın hakları konusunda Atatürk kadar önsezili ve öngörüşlü olmamış, onun kadar çaba ve savaş vermemiştir Ne mutlu bir Atatürk yetiştiren Türk kadınına, ne mutlu O'na sahip olan Türk milletine
Amiral (e) Çetinkaya APATAY Atatürk Türkiye'sinin Türk Kadını'na Kazancı Kitap Ticaret AŞ 1996 *
Cevap: Atatürk neden kadınlara seçme ve seçilme hakkı vermiştir
Atatürk Devrimleri Açısından Türk Kadını
Türkiye Cumhuriyeti'nin birincil yıllarında, 1926 1934 yılları aralarında gerçekleştirilen Atatürk Devrimlerinin bir kısmı, kadınların sosyal ve kültürel alanlarda, eğitimde, hukukta, aile içinde, egzersiz hayatında, toplumsal yaşamda ve siyasette erkeklerle eşdeğer haklara sahip olmasını hedeflemiştir
Bu konuda yapılan hukuki düzenlemeler, Türkiye Cumhuriyeti'nde toplumsal alanda yapılan en manâlı yeniliklerdendir ve birçok Avrupa ülkesinden daha önce gerçekleştirilmiştir Fransa ve İtalyada kadınlara 1946da, İsviçrede ise 1971de seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır
Atatürk'ün girişimiyle kadınların iktisadi ve siyasal yaşama katılmaları yönünde bir dizi değiştirme yapılarak, 1930'da belediye seçimlerinde seçme, 1933'te çıkarılan Köy Kanunu'yla muhtar seçme ve köy heyetine seçilme, 5 Aralık 1934'te Anayasa'da yapılan bir değişiklikle de milletvekili seçme ve seçilme hakları tanınmıştır
Eski Türk Devletlerinde kadınlar aile hayatında, mirasta, devlet yönetiminde adalet sahibiydiler Osmanlı Devletinde ise İslamiyet'in de etkisiyle kadınlar çoğu sosyal, kültürel ve siyasi haktan mahrumdu Mesela; nüfus sayımında birleştirme dahil edilmiyorlardı, aile hayatında haremlikselamlık vardı, yüzlerini peçeyle örtmek kanunlar nedeniyle zaruriydi, evlenme, boşanma ve miras işlerinde ikinci plandaydılar ve devlet memuru olamıyorlardı
Çağdaş, demokratik ve laik bir Türk toplumunu hedefleyen ilk kez Mustafa Kemal Atatürk, dönemin hükümetleri ve TBMM, kadınların insan haklarından eşit olarak yararlanması için gerekli düzenlemeleri yapmışlardır
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Bayan hakları ve kadınların erkeklerle eşitliği konusunda geçen asırdan itibaren batı ülkelerinde ve toplumlarında yoğun mücadelelerin verildiği ve özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere' nin bu mücadelelerin en şiddetlilerini yaşadığı bilinmektedir Ülkemizde, gerek Osmanlı İmparatorluğu ve lüzum Cumhuriyet döneminde kadınlarımızın kendi hakları konusunda, batı ülkelerindekine aynı şekilde uğraş ettiklerini anlatmak muhtemel değildir Fakat biz kadınlara çoğu batı ülkesinden daha evvel bu adalet Atatürk tarafından verilmiş ve hatta neredeyse sunulmuştur Cumhuriyet Dönemi ve Kadın Hakları teokratik bir devlet yapısının ve kadın haklarının kısıtlı olduğu bir toplum düzeninin olduğu Osmanlı İmparatorluğu' ndan, bayanerkek eşitliğinin kabul edildiği modern Türkiye Cumhuriyeti' ne geçiş, bir fazla devrimler ile muhtemel olabilmiştir Bu devrimler içinde, kadınların erkekler ile eşdeğer toplumsal varlıklar olarak toplum içinde yerlerini almaları bir uygarlık aşamasıdır ve Atatürk Devrimleri' nin en önde gelenlerinden birisidir 1926 yılında Büyük Millet Meclisi tarafından kabulle yürürlüğe giren ve Türk kadınlarını şeriatzincirinden kurtaran Medeni Kanun ile, Türk kadınına bin sene evvel kaybettiği hakların iade edilmesinin temeli oluşmuştur Artık kadın güçlenmeye, kişiliğini bulmaya başlamış ve erkeğinin yanına sosyal faaliyetlere katılmaya hazırdır Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Haklarının Verilmesi Medeni Kanun ile erkeklerle eşit haklara sahip olan Türk kadınına, 3 TBMM kadar 3 Nisan 1930' da kabul edilen bir yasa ile belediye seçimlerine katılma hakkı tanınmıştır 1931 yılında da Türk kadını ilk önce tıp dünyasında varlığını göstermiş ve ilk bayan cerrahımız çalışmaya başlamıştır 4 Mayıs 1931' de birincil toplantısını yapan IV TBMM göre 26 EKim 1932' de kabul edilen bir yasa ile Türk kadınına muhtar, köy ihtiyar kurulu üyeliğine seçilme ve seçme hakkı meşhur; ertesi yıl da, 8 Ekim 1934' de kabul edilen ve 5 Aralık 1934'de yürürlüğe giren bir diğer yasa ile bayanerkek eşitliği alanında bütün haklar, Kadınlara Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkının tanınmasıyla verilmiş oluyordu Atatürk' ün Bayan Hakları Konusundaki Görüşleri ve Gerçekleştirdikleri, bugün dünya aydınlarının ve Birleşik Milletler Teşkilatı 'nın yaymaya çalıştığı bayan hakları ile ilgili görüşler, Atatürk kadar çok önceleri dile getirilmiş ve genelde da başvuru alanına sokulmuştur Atatürk, Cumhuriyet' in ilanından dokuz ay önce Şubat 1923 'de şöyle demiştir:
Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza aleyhinde gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir Yaşamak aramak etkinlik demektir Bundan dolayı bir sosyal toplumun, bir organı faaliyette bulunurken, öteki bir organı işlemezse, o sosyal toplum felçlidir
Atatürk, çağdaş bir düşüncenin ürünü olan bu sözleriyle kadının toplumdaki yerini belirlemiştir Atatürk' ün Türk kadınına beslediği sevgi ve hürmet, Kurtuluş Savaşı' ndaki gözlemleri ile ayrıntılarıyla perçinleşmiştir 1923 yılında Konya' da yaptığı bir konuşmada, bu hissiyatını büyük bir samimi olarak dile getirir
Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek verdim, diyemez Erkeklerden kurduğumuz ordumuzun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir Çift süren, tarlayı eken, kağnısı ve kucağındaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış demeyip cephenin ihtiyaçlarını içeren daima onlar, defalarca o yüce, o fedakar, o ilahi Anadolu kadını olmuştur Bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı, şükranla ve minnetle sonsuza değin aziz ve tanrısal bilelim
Atatürk 30 Mart 1923' de Vakit Gazetesi' nde yayınlanan bir beyanatında;
İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmalkârlık edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa tabi kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?
Türkler tarih her tarafında, babaerkil denilen aile yapısını gönüllerine yerleştirememişler ve benimseyememişlerdir İşte Atatürk, milletin geçmişindeki ve özünde var olan ama arzu haline getirilmiş bir hakkı, bir duyguyu devlet varlığına geçiren devrimci olmuştur
Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye yok, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın
diyerek, yaptıklarının gerekçesini eksik, öz ve müthiş bir açıklama ile belirtmiştir Kadınların giysileri de Atatürk' ün üstünde fazla önemle durduğu bir başka konu olmuştur Bu konuda Atatürk, 1 Eylül 1925' de İkdam Gazetesi' nde yayınlanan bir beyanatında şöyle dedi:
Bir Takım yerlerde kadınlar görüyorum ama, başında bir kumaş, peştemal ya da buna benzer birşeyler asararak yüzünü, gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşısında arkasını çevirir ya da yere oturarak yumulur Bu tavrın manası neye delalet eder? Medeni bir millet anası, bir halk kızı için bu acayip şekiller, bu kaba gidişat nedir? Bu hal milleti çok gülünç gösterir ve anında düzeltilmesi lazımdır
1925 yılında İnebolu gezisinde Atatürk, örtünen kadınlarla ilgili şunları söyledi:
Onlar yüzlerini cihana göstersinler ve gözleri ile cihanı özenle görebilsinler Bunda korkulacak hiçbir şey yoktur Önemli olarak şunu öğüt edeyim oysa, bu halin muhafazasında inat ve taassup, hepimizi en düşük kurbanlık koyun elde etmek istidadından kurtaramaz
31 Temmuz 1932' de Türkiye güzeli Keriman Halis' in, Belçika' da yapılan yarışmada dünya güzeli seçilmesi üzerine Atatürk O'na Eceünvanını verir ve Türk kadınına şöyle seslenir:
Şunu ilave edeyim ki! Türk ırkının dünyanın en güzel ırkı olduğunu tarihten bildiğim için, Türk kızlarından birisinin dünya güzeli seçilmiş olmasını fazla tabii buldum Lakin Türk gençlerine bu münasebetle şunu hatırlatmayı da gerekli görürüm: Övünç duyduğumuz natürel güzelliğinizi fenni tarzda muhafaza etmesini biliniz ve bu yolda açıkgöz olunuz ve bu gelişmelerin aralıksız gerçekleşmesini ihmal etmeyiniz bununla birlikte, ana uğraşmaya mecburi olduğumuz şey, analarınızın ve atalarınızın oldukları gibi, yüksek kültürde ve yüksek faziletle dünya birinciliğini elde tutmaktır
Atatürk, 18 Nisan 1935' de kendisinin himayesinde İstanbul' da toplanan ve arasında ünlü nükleer fizikçi Madam Eve Curie' nin de bulunduğu, dünyanın dört bir yanından gelen kadınların katıldığı Milletlerarası Ilk Bayan Kongresidelegelerine şöyle seslenir:
Türk kadınının dünya kadınlığına elini vererek, dünyanın uzlaştırma ve güveni için çalışacağına muhakkak olabilirsiniz
Ulu önder, Türk kadınlarının hiçbir alanda erkeklerden ve Avrupalı kadınlardan geri kalmayacakları yolundaki inancını da şu sözleriyle belirtmiştir:
Kadınlarımız için ana mücadele alanı, belli başlı zafer kazanılması gereken bölge biçim ve kılıkta başarıdan fazla, ışıkla, data ve kültürle, hakiki faziletle süslenip, donanmaktır Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, tersine o kadar fazla yönden onların üstüne çıkacak şekilde ışıkla, data ve kültürle donanacaklarından katiyen kesin olmama etmeyen ve buna kuşkusuz belli olanlardanım
Türk toplumunun gelişip yükselmesinde aile yapısının önemine inanan Atatürk, şöyle demektedir:
Bu millet terbiyesini aileden almaktadır Türk milleti öyle analara sahiptir ancak her bir devrin büyük adamlarını bu analar yetiştirmiştir Türk kadını daha büyük nesiller yetiştirmeye kabiliyetlidir
Türk kadını, yüzyıllardır özlemini çektiği haklarına sahip olmada; en azimli, inançlı ve zinde desteği Atatürk' deri almış ve modern ülke kadınlarının önüne geçmiştir Örneğin; İtalya' da kadınlar fakat 1948 yılında seçimlere girebilmişler Japon kadınları ise seçim haklarını ama 1950 yılında alabilmiştir Medeni Kanun' ları aldığımız İsviçre' de ise, kadınlar haklarını 1971 yılına kadar alamazken, çağdaşlamada örnek aldığımız İsveç ve Danimarka gibi ülkelerde de şart bambaşka değilken, Türk kadınına 1935 yılında seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır Bu vesile ile bakın Atatürk nasıl seslenir:
Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasi hayatta tüm milletlerin üstünde yer vermiştir Çarşaf içinde, peçe aşağı ve kafes arkasındaki Türk kadınını bundan böyle tarihlerde çağırmak lüzumlu gelecektir Türk kadını, evdeki medeni mevkiini selahiyetle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir Siyasi hayatla, Belediye seçimleriyle tecrübe şampiyon Türk kadını bu sefer de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor Uygar memleketlerin birçoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu selahiyet ve lihakatle kullancaktır
Atatürk hayatta iken yapılan son seçim olan, 1935 yılı seçimlerinde ilk önce seçilme hakkını da kullanan Türk kadını, TBMM' ne onsekiz bayan milletvekili ile girmiştir Bu onsekiz Türk kadının ulu meclisin çalışmalarına ne ölçüde katkıda bulundukları ve kararlarında ne denli etkin oldukları meclis tutanakları ile sabittir Hem kişisel tutumları da övünç vesilesi ve geleceğe olan inançları kuvvetlendirici mahiyette olmuştur Atatürk' ün, çağı ve değişeni değil, değişecek zamanı milletine göstermesi, kadın hakları ve kadınerkek eşitliği konularında, BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, İnsan Hakları Sözleşmesigibi konular, daha insanlık tarihinin ufkunda bile görünmemişken Türk Kadınına, haklarını vermesinin değeri daha iyi anlaşılabilir Özgür mücadelesi yapan ülkeler nasıl Atatürk' ü örnek bir lider almışlarsa, kadın hakları uğruna mücadele ve savaş verenler de, onu bir devrimci olarak benzer şekilde örnek olmak durumundadırlar Çünkü tüm insanlık tarihi baştan başa, tarihin hiçbir döneminde, hiçbir lider kadın hakları konusunda Atatürk kadar önsezili ve öngörüşlü olmamış, onun kadar çaba ve savaş vermemiştir Ne mutlu bir Atatürk yetiştiren Türk kadınına, ne mutlu O'na sahip olan Türk milletine
Amiral (e) Çetinkaya APATAY Atatürk Türkiye'sinin Türk Kadını'na Kazancı Kitap Ticaret AŞ 1996 *