Maddeyi manadan, somut olanı soyut olandan farklı kılan ozelliklerden biri, maddenin parcalanabilirliği ama mananın ayrıştırılamaması olarak izah edilir
Maddeler dunyasını oluşturan her şey kimyasal bir tahlil sonucunda unsurlarına donuşturulebilir; ama mana tek başına bir butunluk ihtiva ettiği icin onun hucre yapısını bilmemiz ve ayrıştırmamız imkansızdır Bu bağlamda kelime ve soz, madde ile mana gecişkenliğini sağlayan bir alanın iki kutbu olarak dikkat ceker Daha doğrusu madde ile manayı en kolay kelime ile soz arasındaki ilişki izah edebilir Sozun mucerret yapısı kelime ile muşahhas bir kılığa burunduğu icindir ki zihinden ve kalpten sadır olan soyut duşunceler ile duygular edebi metinler şeklinde gorunur kılınabilir Daha da onemlisi, mustakillen hayal ve duygulardan ibaret olan şiir, kelimeler ve ifadeler aracılığıyla tahlil edilebilir, yani tıpkı maddesel ayrıştırma gibi unsurlarına ayrılabilir, bir mısraın veya cumlenin birleşik unsurları basit cisimler gibi basit kelimelere bolunup incelenebilir Buna eskiler tefsir veya şerh demişlerdi Daha sonra metin tahlili denildi Şimdilerde ise yorumbilim deniliyor
Tabiattaki unsurların birleşmesi bazı fiziki veya kimyevi kanunlara bağlıdır Soz ve soze dayalı eserler de tıpkı maddi varlıklar gibi bazı kanunlara vabestedir Edebi zevki oluşturan belagat, fesahat, tasannu ve uslup, hep bu kanunlara mutabakat sayesinde guzelleşip edebi eser kisvesine burunur Bu kanunlardır ki butunu basit parcalara ayrıştırıp daha iyi tanımamızı, kavramamızı sağlar Edebi eserdeki basit parcalar her sanatcıya gore değişen goreceli his ve hayallerden oluşur Bu sayede edebiyatcılar ve şairler his ve fikirlerini farklı farklı bicimlerde ifade etme imkanı bulur, okuyucu da onlardan farklı farklı ilhamlar veya mesajlar alır Her cağın en rağbet goren ve gecerli olan estetik soz anlayışı bu sayede oluşur ve sanat skalasında dereceler, sınırlar, başarı veya başarısızlıklar ortaya cıkar Boylece edebi anlayışlar ile edebi kanunlar birbirine yaklaşır, fikir ve hayaller muhatabına daha kolay ve etkili bicimde ulaşır
Yazılı metinleri yorumlayanlar, sozun bu kanunlara uygunluğunu gordukten ve yeterli bulduktan sonra bir sanatcının once ne soylediğine, ardından da nasıl soylediğine bakıp sozune değer bicerler Yani metin şerhi, birtakım hasbi ve kesbi birikimler gerektirir Bu ilmin piri olan Hz Yusuf, sozu edilen birikimlere bir peygamber kimliğiyle sahiptir Yani o, ruyalara veya esatir denilen eski soz birikimine hem Allah vergisi olarak yorumlar getirir, hem de cağının bilgileriyle onu zenginleştirip anlatırmış İlahi kelamı yorumlayan mufessirler icinde en başarılı olanlar, Hak'tan kendilerine verilmiş bir istidat (yetenek) yanında gecmiş zamanlara ait birikimleri harmanlayabilen, sonra da kendi cağlarının bilgisini buna ilave edebilenler arasından cıkmıştır Edebi metinlerde ve bilhassa şiirde mananın yoğunluğu veya katmanlar halinde istiflenmiş olması, muhatap edindiği gonullerin his ve hayalleri oranında surekli genişlemesi, ceşitlenmesi ve coğalması ancak şerh ile mumkundur Bir duygunun başlıca tebliğ vasıtası kelimelerdir Kelimelerin ifade ettikleri anlamlar olcusunde de duygu kuvvetli veya zayıf ifade edilmiş olur Zihninde binlerce kelimesi olan bir kişi ile 500 kelimeyle yaşayan sıradan bir kişi arasında elbette bir anlayış ve kavrama farkı olacaktır Buna ilaveten edebi metinler soz konusu edildiğinde, okuyucunun zihninde bazen kelimelerin sozluklerde bulunmayan karşılıkları da şekil bulmaya ve o kelime yepyeni anlamlar kazanmaya başlar İşte bu yuzden bir dilin sozluğunu dilciler değil, şairler yapar Şiirdir ki eski kelimeleri, hic bilinmeyen bir anlam ile bize yeniden gosterir; şairdir ki kelimeyi bizim bilmediğimiz şekilde yeniden kullanır Şarih (yorumcu), geleneği bilmekten dolayı cok zaman bu anlamları herkesten once kavrayan, kelimeler arasındaki ilişkiyi daha hızlı kuran, farklı cağ ve coğrafyalardan benzer ornekleri bir araya getiren adamdır ve bu vasfından dolayı sayılı birkac kelimeden sayısız anlamlar ureterek şairin kalbini okumaya calışır Divan şiiri boyle bir yoruma en elverişli şiir olup belli bir yorum ile verildiği takdirde muhatap edindiği her kultur seviyesinden insana soyleyecek bir sozu mutlaka bulunur Şekil bakımından yer yer tekduzelik taşısa da barındırdığı derin mana itibariyle fevkalade zengin bir medeniyetin şiiridir Yuzyıllar boyunca aynı suret ve aynı araclarla tebliğ edile geldiğinden, zamanla her bir kelimesi billurlaşmış, yeni anlamlar, anlam katmanları ifade etmeye başlamış, her cağda yeni bir şairin ruh zenginliğinden suzulerek bir medeniyetin surekliliğini sağlamıştır Zor beğenen insanların bu şiirde hep aynı konuyu (gulbulbul, lalesumbul) gorduklerini, birbirinin tekrarı şeylerin soylenip durduğunu soylemelerinin elbette haklı tarafları vardır; ama guzel bir eseri ortaya koymak icin onu defalarca denemek ve en mukemmel şeklini veresiye kadar bıkmadan calışmak gerekmez mi? Fuzuli'nin Bağban bir gul icin bin hara hizmetkar olurdemesi boşuna mıdır sizce? Bu bakımdan an şiiri, cağlar ilerlerken yuzlerce şairin katkısıyla bir tek medeniyetin dilinden dokulmuş tek bir şiir sayılır
BERCESTE
Payimal olmağ ile ehli dil olmaz nakıs
Hake de duşse yine kadri guher dUn olmaz
Nesibi Mevlevi
Gonul ehli olanların kenara itilmeleri onlara noksanlık vermez Cunku toprağa duşmekle cevherin kıymeti eksilmez
17 Mart , Salı
İskender PALA
zaman
Maddeler dunyasını oluşturan her şey kimyasal bir tahlil sonucunda unsurlarına donuşturulebilir; ama mana tek başına bir butunluk ihtiva ettiği icin onun hucre yapısını bilmemiz ve ayrıştırmamız imkansızdır Bu bağlamda kelime ve soz, madde ile mana gecişkenliğini sağlayan bir alanın iki kutbu olarak dikkat ceker Daha doğrusu madde ile manayı en kolay kelime ile soz arasındaki ilişki izah edebilir Sozun mucerret yapısı kelime ile muşahhas bir kılığa burunduğu icindir ki zihinden ve kalpten sadır olan soyut duşunceler ile duygular edebi metinler şeklinde gorunur kılınabilir Daha da onemlisi, mustakillen hayal ve duygulardan ibaret olan şiir, kelimeler ve ifadeler aracılığıyla tahlil edilebilir, yani tıpkı maddesel ayrıştırma gibi unsurlarına ayrılabilir, bir mısraın veya cumlenin birleşik unsurları basit cisimler gibi basit kelimelere bolunup incelenebilir Buna eskiler tefsir veya şerh demişlerdi Daha sonra metin tahlili denildi Şimdilerde ise yorumbilim deniliyor
Tabiattaki unsurların birleşmesi bazı fiziki veya kimyevi kanunlara bağlıdır Soz ve soze dayalı eserler de tıpkı maddi varlıklar gibi bazı kanunlara vabestedir Edebi zevki oluşturan belagat, fesahat, tasannu ve uslup, hep bu kanunlara mutabakat sayesinde guzelleşip edebi eser kisvesine burunur Bu kanunlardır ki butunu basit parcalara ayrıştırıp daha iyi tanımamızı, kavramamızı sağlar Edebi eserdeki basit parcalar her sanatcıya gore değişen goreceli his ve hayallerden oluşur Bu sayede edebiyatcılar ve şairler his ve fikirlerini farklı farklı bicimlerde ifade etme imkanı bulur, okuyucu da onlardan farklı farklı ilhamlar veya mesajlar alır Her cağın en rağbet goren ve gecerli olan estetik soz anlayışı bu sayede oluşur ve sanat skalasında dereceler, sınırlar, başarı veya başarısızlıklar ortaya cıkar Boylece edebi anlayışlar ile edebi kanunlar birbirine yaklaşır, fikir ve hayaller muhatabına daha kolay ve etkili bicimde ulaşır
Yazılı metinleri yorumlayanlar, sozun bu kanunlara uygunluğunu gordukten ve yeterli bulduktan sonra bir sanatcının once ne soylediğine, ardından da nasıl soylediğine bakıp sozune değer bicerler Yani metin şerhi, birtakım hasbi ve kesbi birikimler gerektirir Bu ilmin piri olan Hz Yusuf, sozu edilen birikimlere bir peygamber kimliğiyle sahiptir Yani o, ruyalara veya esatir denilen eski soz birikimine hem Allah vergisi olarak yorumlar getirir, hem de cağının bilgileriyle onu zenginleştirip anlatırmış İlahi kelamı yorumlayan mufessirler icinde en başarılı olanlar, Hak'tan kendilerine verilmiş bir istidat (yetenek) yanında gecmiş zamanlara ait birikimleri harmanlayabilen, sonra da kendi cağlarının bilgisini buna ilave edebilenler arasından cıkmıştır Edebi metinlerde ve bilhassa şiirde mananın yoğunluğu veya katmanlar halinde istiflenmiş olması, muhatap edindiği gonullerin his ve hayalleri oranında surekli genişlemesi, ceşitlenmesi ve coğalması ancak şerh ile mumkundur Bir duygunun başlıca tebliğ vasıtası kelimelerdir Kelimelerin ifade ettikleri anlamlar olcusunde de duygu kuvvetli veya zayıf ifade edilmiş olur Zihninde binlerce kelimesi olan bir kişi ile 500 kelimeyle yaşayan sıradan bir kişi arasında elbette bir anlayış ve kavrama farkı olacaktır Buna ilaveten edebi metinler soz konusu edildiğinde, okuyucunun zihninde bazen kelimelerin sozluklerde bulunmayan karşılıkları da şekil bulmaya ve o kelime yepyeni anlamlar kazanmaya başlar İşte bu yuzden bir dilin sozluğunu dilciler değil, şairler yapar Şiirdir ki eski kelimeleri, hic bilinmeyen bir anlam ile bize yeniden gosterir; şairdir ki kelimeyi bizim bilmediğimiz şekilde yeniden kullanır Şarih (yorumcu), geleneği bilmekten dolayı cok zaman bu anlamları herkesten once kavrayan, kelimeler arasındaki ilişkiyi daha hızlı kuran, farklı cağ ve coğrafyalardan benzer ornekleri bir araya getiren adamdır ve bu vasfından dolayı sayılı birkac kelimeden sayısız anlamlar ureterek şairin kalbini okumaya calışır Divan şiiri boyle bir yoruma en elverişli şiir olup belli bir yorum ile verildiği takdirde muhatap edindiği her kultur seviyesinden insana soyleyecek bir sozu mutlaka bulunur Şekil bakımından yer yer tekduzelik taşısa da barındırdığı derin mana itibariyle fevkalade zengin bir medeniyetin şiiridir Yuzyıllar boyunca aynı suret ve aynı araclarla tebliğ edile geldiğinden, zamanla her bir kelimesi billurlaşmış, yeni anlamlar, anlam katmanları ifade etmeye başlamış, her cağda yeni bir şairin ruh zenginliğinden suzulerek bir medeniyetin surekliliğini sağlamıştır Zor beğenen insanların bu şiirde hep aynı konuyu (gulbulbul, lalesumbul) gorduklerini, birbirinin tekrarı şeylerin soylenip durduğunu soylemelerinin elbette haklı tarafları vardır; ama guzel bir eseri ortaya koymak icin onu defalarca denemek ve en mukemmel şeklini veresiye kadar bıkmadan calışmak gerekmez mi? Fuzuli'nin Bağban bir gul icin bin hara hizmetkar olurdemesi boşuna mıdır sizce? Bu bakımdan an şiiri, cağlar ilerlerken yuzlerce şairin katkısıyla bir tek medeniyetin dilinden dokulmuş tek bir şiir sayılır
BERCESTE
Payimal olmağ ile ehli dil olmaz nakıs
Hake de duşse yine kadri guher dUn olmaz
Nesibi Mevlevi
Gonul ehli olanların kenara itilmeleri onlara noksanlık vermez Cunku toprağa duşmekle cevherin kıymeti eksilmez
17 Mart , Salı
İskender PALA
zaman