Cambaz ile gambaz hikayesi
Cambaz ile gambaz oku
Soğuk ve sert gecen kış aylarından sonra, bahar gelince tabiat canlanıp, her taraf yeşile burunmuştu Bin bir ceşit ciceklerle butun dağlar, gelinler gibi suslenmişti Kırlarda kuzular meleşiyor, kuşlar şen şakrak otuşuyordu
Cobanların kimisi koyunlarını, kimisi kecilerini, kimisi de sığırlarını koydeki ağıllarından cıkarıp, suruler halinde, kırlara otlatmaya gidiyorlardı
O cobanlar ki sesinin cıktığınca bağırarak turku soyluyor, kimisi almış eline kavalını, yanık yanık havalar calıyor, sanki bu turku ve havalara eşlik edercesine, koyun, kuzu, keci, oğlak, inek ve buzağı sesleri de bunlara cengilik ediyorlardı
Anlaşılan sabah eğlencesi yapılıyordu Oyle bir eğlence ki, her turden tabii ses ustaları bir araya gelmiş konser veriyorlardı
Ara sıra bu ahenge eşeklerin anırmaları ve at kişnemeleri de karışıyordu Kopeklerin havlamaları da, bu koroya bir başka guzellik katıyordu
Cobanların icinde iki sığır cobanı vardı ki, birisinin adı Cambaz, diğerinin adı da Gambazdı Bunlar ne turku soyler, nede eğlencelere katılırlardı Onların en buyuk ozellikleri acımasız, zalim ve duşuncesiz oluşlarıydı
Cambaz ile Gambaz, her gun diğer coban ve hayvanların sabah neşesine, kibrit suyu dokuyorlardı sanki
Cambaz ile Gambazın ellerinde birer caltı sopası vardı ki, bu sopalar sığırların sırtına kırbac gibi inip inip kalkıyordu Oyle gorunuyordu ki, sığırların sabah eğlencesine katılmalarını cezalandırıyorlardı
Zavallı hayvanların sırtlarında, caltı sopalarının izleri, cok şeritli otoyol gibi iz bırakıyordu
Sığırlar, o kadar kalabalık hayvan topluluğu icerisinde caresiz, kendilerine yapılan bu hareketlere, belki de utanarak ve sıkılarak da olsa katlanmak zorunda kalıyorlardı
Cunku Cambaz ile Gambaz, her gun kendilerine boyle davranıyorlar, etmedik eziyet ve işkence bırakmıyorlardı Hayvancıklar adeta Cin zulmu goruyorlardı
***
Cambazın bir babası vardı ki adı Şaki idi Tam da adının adamıydı Şakinin on, onbeş dolayında sığırları vardı Bunları Cambaza gutturuyordu Cambaz altı yaşından itibaren sığır cobanlığına başlamıştı Ne okuması, ne de yazması vardı Cambazın babası da, zaten hic okutmayı duşunmemişti
Cambazın arkadaşları okula giderken, Cambaza babası, oğlum okuyup da ne yapacaksın, sanki oğretmen, doktor mu olacaksın? ben nasıl yaşıyorsam sen de oyle yaşa diyordu
Sen olmasan bu sığırlarımızı kim gudecek sonra, demekten başka bir şey soylemiyordu
Bir gun Cambaz babasına şoyle bir soru sordu
Baba, Şaki ne demek?
Şaki, oğlu Cambaza hic duşunmeden, şanına uygun olarak şoyle cevap verdi
Bak oğlum; Şaki demek, yiğitlik, efelik demektir Şakiler korkmazlar, yol kesip adam soyarlar, adam doverler İşte karşında gorduğun baban gibi yani
Cambazın aklına hemen komşuları Fadime ninesinin soyledikleri geldi
Cambazın bahsettiği Fadime nine ise, gun gormuş, herkes tarafından sevilen sayılan, goruş ve duşuncelerine her zaman baş vurulan ilim sahibi, bilgili ve faziletli bir hanım efendiydi Her soylediği, insanların ufkunu acan, kişilere huzur telkin eden cinsten sozlerdi soyledikleri İşte Cambazın sozunu ettiği Fadime ninesi boyle bir hanım efendiydi
Cambaz babasına;
Ama baba gecenlerde Fadime nine, yiğit ve efe insanlar; fakire, yoksula, gucsuze, yardım edenler, duşmanlara karşı korkusuzca savaşanlar demişti bana
Şaki, oğlu Cambaza sert bir şekilde şoyle dedi
Tamam tamam, sen benim dediğime bak Bırak Fadime ninenin soylediklerini dedi
Cambaz kendi adının anlamını soracak oldu, fakat babasından korkusuna, sorusu boğazına duğumlendi Bundan sonra bir daha ses cıkaramadı
Cambazın babası Şaki, acımasız ve gaddar bir adamdı Ondan sadece oğlu Cambaz değil, hayvanlar bile cok korkuyordu
Cunku her ağıla girdiğinde elinde bir sopa, onune gelen sığıra, buzağıya var gucuyle vurur, ağıl icindeki hayvanlar kacacak delik arardı
Cambaza, inekler sağılırken kıpırdayanlara vurması icin, caltıdan hazırladığı budaklı budaklı sopaları veriyordu Cambaz da, sağım sırasında bacağını oynatan, sineklerden dolayı kuyruğunu ve başını sallayan inekleri, babasından aldığı ruhsatla durmadan dovuyor ve kahkahalar atıyordu
Şaki de, oğlunun hayvanlara attığı bu dayakları odullendirmeyi hic unutmuyordu Cambaz başını ve kuyruğunu sallayan ineklere vurdukca, aferin oğlum, işte oyle vuracaksın Hem de gavura vurur gibi diyordu
Şaki, oğlu Cambaza;
Bak sopayı vurunca inekler nasıl uslandı gordun mu? diyerek Cambazın daha şiddetli dayak atmasını teşvik ediyordu
Şaki, evin gecimini ise, ineklerden sağılan sutlerle ve hanımı Safiyenin Komşulara, kilim dokumaya, capaya giderek kazandığı az miktardaki, yevmiyeden aldığı paralarla sağlardı
Safiye gundeliğini alıp geldiğinde, Şaki hemen borcum var diyerek, karısının elinden paraları alır, ya hemen sigaraya verir, yada kahveye giderek iskambil oyununa tutuşurdu Safiyenin akşama kadar kirkit sallayarak yada capa cekerek elleri yara bere icinde kazandığı parayı, o akşam pervasızca bitirir gelirdi
Şaki, cebinde para olmadığında, Safiyeye bağırır, cağırır, ortalığı dağıtırdı Bazen Safiye rahatsızlandığında, dokuma işlerine gidemediğinde, sen elinden paraları alıyorum diye, yalancıktan hastayım diyorsun deyip, sık sık karısını kotu şekilde doverdi
Şaki, ozellikle calışmaktan hic hoşlanmaz, yaz gelince golgeden, kış gelince kahveden dışarı cıkmazdı Kahvede ictiği cay paralarını odeyemez yazdırır, kahveci istediğinde de odememek icin bin bir turlu yalan soyler, ceşitli bahaneler uydurur yada falan gun odeyeceğini soyleyerek, kahveciyi atlatmaya calışır, hatta zaman zaman odememek icin kavgalara tutuşurdu
Dağlara cıktığında helal haram demez, onun bunun tarlasından, bahcesinden izinsiz ve kimse gormeden meyve, sebze, bostan ve tutun sırığı aşırırdı
Eve gelince Safiye korkusundan sesini cıkaramazdı ama, cocukları baba bunları nereden aldın diye sorduklarında, o da uzumunu yiyin bağını sormayın diye cevap verirdi
Şaki cocuklarına oyle bir model oluşturuyordu ki, calışmadan kazanmayı, sevgiden cok nefreti, acıma duygusundan cok zulmetmeyi, uretmekten cok asalaklığı oğretiyordu adeta
***
Gambazın babasının adı ise Zalimdi Zalimin işi gucu komşularla takışmak ve kavga etmekti Bir gun birinin işine gitse, o gun mutlaka birisiyle kavga eder oyle gelirdi
Hem karısı, hem de kendisi, biraz haylaz ve vurdum duymazdılar İkisi de tembel mi tembeldiler
Evlenirken babalarının verdiği bir damızlık duveyle yıllar sonra beş tane sığır yaptılar Onlar da, gecimlerini sağlayacak cinste olamayan, iki yerli inek ile uc danadan oluşuyordu
İneklerin sadece birisi sağılırdı Onun da sutu ancak kendilerine yetiyordu Satıp eve para getirecek kadar sut olmuyordu
Gambazın onune birkac tane de komşularının ineklerini katarak, gutmeye gonderiyorlardı Onlardan alınan, az miktardaki bir cobanlık gelirleri vardı
Zalim, gundelik işine gitmeyi hic sevmezdi Amaaan elin kahrı mı cekilir der, akşama kadar miskin miskin dolaşır yada yatar dururdu
Cocuklarının ac ve acık kalması onu hic mi hic ilgilendirmiyordu Adeta cocukları sokak cocukları gibiydi Bundan dolayı koy halkı Zalime, adının adamı derlerdi hep
Zalimn karısı baygın Eminenin de Zalimden pek farkı yoktu Akşamlara kadar fırın onlerinde aylak aylak oturur, fırından ekmek cıkaranlar bir parca ekmek verir diye akşamlara kadar ağız acardı
Zalim ile baygın Eminenin uc cocuğu vardı En buyuğu Gambazdı Gambaz on dort yaşına girmesine rağmen ilgisizlikten ne okula gitmişti, ne de doğru durust ana baba terbiyesi gormuştu
Zalim, cocukları olan Gambaz ve kardeşlerinin, baba biz acıktık dediklerinde, elindeki pıynar sopasını cocukların sırtlarında şaklatırdı
Karısı baygın Emine, her ne kadar bey, bey, boyle dovme cocukları dese de, Zalim birde karısına indirirdi sopayı Baygın Emine onun icin sesini cıkaramazdı kocasının karşısında
Pıynar sopasını yiyen cocukların cığlıkları arşa yukselirdi Komşulardan cocukların bağırışlarını soranlara ise Zalim, yaramazlık yaptı da biraz yepeşledim diyordu
Pıynar sopası korkusundan, Gambaz her acıktığında ağlar, fakat babasından dayak yeme korkusundan dolayı acıktım diyemezdi
Ana baba sevgisinden, Aile terbiyesinden ve okul eğitiminden mahrum kalan Gambaz, pıynar sopasıyla, başı boş ve ilgisiz buyumuştu bu yaşa kadar
Bu şartlarda yetişen Gambaz, tam da babasının adına layık, zalim bir cocuk olma yolundaydı artık
Gambazın kendine alabileceği tek model, kendisinden iki yaş buyuk de olsa, komşularının oğlu olan arkadaşı Cambazdı Cambaz ne yaparsa, aynısını o da yapardı Sanki Cambaz, Gambazın tabii oğretmeniydi
Cambaz ile Gambaz, tam salma birer aile cocuklarıydı İkisinin de aileden gelen koklu ne bir terbiyeleri, ne de eğitimleri vardı
Sanki tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş gibiydiler Nasıl ki uzum uzume baka baka kararır, Gambaz da aynen Cambazın benzeri olmuştu
Tabi bu durumları belki de kendilerinin sucu değildi Onların bu hale gelmelerine sebep olanlar ana ve babalarıydı
Cunku onları ana ve babaları bir defa olsun, bağırlarına basmamışlar, opmemişler, sevgi ve şefkat gostermemişlerdi Onların en tabii ihtiyaclarını bile bir gun olsun dikkate almamışlardı
***
Cambaz ile Gambazda Allah korkusu, insan ve hayvan sevgisi gibi hasletler oluşmamıştı Onlara kendilerine yapılmasını istemedikleri şeyleri başkalarına yapmamaları prensibi oğretilmemişti
Eğer bu cocuklara aileleri tarafından, canlılara karşı toleranslı olunması, kendilerine yapılan her turlu kotuluk ve hakareti nasıl hoş karşılamıyorlarsa, başkalarının da hoş karşılamayacağı anlatılmamıştı
Onlar, hayvanların da canlı olduğunu, onlara da iyi davranılması gerektiği hususunu oğrenmiş olsalardı, belki de acımasızca bu sığırlara işkence etmeyeceklerdi
Cambaz ile Gambazın aileleri, cocuklarıyla hic mi hic ilgilenmezler, sadece cocuklarının karınlarını yarı ac, yarı tok doyurmakla mukellef olduklarını sanıyorlardı Onlara Allah sevgisi, insan ve hayvan sevgisinin ne olduğunu oğretmek şoyle dursun, cocuklarıyla ilgilenmemekle, sanki onları cehalet icerisinde bırakmak gorevleriymiş gibi davranıyorlardı Onları okula da gondermedikleri gibi, terbiyeleriyle de hic mi hic ilgilenmiyorlardı
Cambaz ile Gambaz sanki salma cocuklardı İyi ve guzelden gayrı her şeyi biliyor ve yapıyorlardı Aile terbiyesinden mahrum olan Cambaz ile Gambaz da, bu durumu davranışlarıyla, adeta ispatlıyorlardı
Eğer sozlerin en guzellerinden biri olan, hayvanlara taşıyamayacakları kadar yuk yuklemeyiniz, onlara kotu davranmayınız sozunu Cambaz ile Gambaz aile yuvalarında oğrenmiş olsalardı, ağzı dili soylemeyen bu hayvanlara boyle işkence edemezlerdi
***
Cambaz ile Gambaz, gutmeye gittikleri sığırları, koylulerin ekin tarlalarında, bahce ve bostanlarında guduyorlardı Hayvanlar girdikleri bağ ve bahcelerdeki mahsulleri, yiyerek ve ezerek zarar verirken, kendileri de onlerine gelen ekin, kavun, karpuz, tutun ne varsa sopalarıyla bir taraftan tahrip ediyorlardı Sonra da hic kimse gormeden o yorelerden uzaklaşıyorlardı
Butun koyluler Cambaz ve Gambazdan bıkmış ve usanmışlardı Fakat başımıza bela almayalım diye herkes, şikayet etmekten veya bir şeyler soylemekten cekiniyordu
Mahsulleri zarar goren koyluler, Cambaz ile Gambaza, Allahından bulsun diye beddua ediyorlardı Cunku bir şey soyleseler, daha buyuk zararlar vereceklerinden korkuyorlardı
***
Cambaz ile Gambaz, zaman zaman adet olduğu uzere sığırlarına tuz yedirmek icin, evden cıkarken birer kese ince tuz alıp dağa goturuyorlardı
Dağlarda sığırlarına tuz yedirmek icin kayrak taşların uzerine tuzları serperek sığırlarını tuzluyorlardı
Tuzları yiyen sığırlar koşuşturarak yarış halinde ceşmelere veya sulu derelere gidiyorlar, susuzluklarını bol bol su icerek gideriyorlardı
Ama Cambaz ve Gambazın bu durum hic hoşlarına gitmiyordu Ne yapıp edip bu sığırlara suyu yasaklamak gerektiğini duşunduler
Hemen Cambaz ile Gambazın akıllarına şoyle bir plan geldi
Sığırlara tuzları yedirip yedirip suya goturmesek ne olur sanki diye konuşmaya başladılar Hemen bir plan yaptılar
Planları şoyleydi Bundan sonra sığırlara, tuzları yedirip su icmeye gondermeyeceklerdi Sığırları bundan sonra susuz bolgelere gutmeye gideceklerdi
Bu acımasız planlarını uygulamak icin iki arkadaş anlaştılar
Yine bir sabah birer kese dolusu ince tuzu torbalarına koydular, sığırlarını kattılar onlerine, yine dove sove, dağlara gutmeye gittiler
Planlarına gore sığırları otlatmaya gittikleri yerde ve yakınlarında su bulunmayacaktı Aksi taktirde sığırlardan bazıları gozden kaybolup su icmeye gidebilirdi Onun icin her turlu tedbiri aldılar
Sığırların onlerine kayrak taşlar koyarak, tuzları bol bol serptiler Sığırlar cok sevdikleri tuzları neşe icerisinde yalaya yalaya yediler
Biraz sonra sığırların susadıkları her hallerinden belli olmaya başladı Sığırlar sağa sola su bulmak icin gitmeye calıştılarsa da, Cambaz ile Gambaz, hemen onlerine gecip geri ceviriyorlardı İyice susayan sığırlar yayılmıyor, ha bire golgelerde yatıyorlardı
Derken akşam oldu Cambaz ile Gambaz, topladılar sığırlarını, tuttular koyun yolunu Sığırları susuz susuz ağıllara doldurdular
Bu durum boyle birkac gun devam etti Sığırlar ağıllarda susuzluktan barım barım bağrışıyor, ağızlarından kopukler akıyordu Hayvancıklar dağlarda susuzluktan yayılamıyor, akşamlara kadar ac susuz yatıyorlardı
Cambaz ile Gambazın ne anaları, nede babaları, hayvanların bu durumlarıyla ilgilenmiyor, cocuklarına bu meleşmelerin sebeplerini bile sormuyorlardı Onlar sadece sığırlarının, cocukları tarafından gudulup gelindiğini zannediyorlardı
Cambaz ile Gambaz, sığırların bu durumlarına bakarak neşeleniyor, guluyor ve oynuyorlardı
Anne ve babaları cocuklarıyla pek ilgilenmediklerinden onların ne yaptıklarını, sığırları nerelerde ve nasıl guttuklerini hic mi hic araştırmıyorlar ve ilgilenmiyorlardı İşte sahipsizlik buna derlerdi
Sığırların artık susuzluğa dayanacak gucleri kalmamış, zaman zaman bayılanlar oluyor, hatta olum derecesine gelenlere bile rastlanıyordu Butun bunlara rağmen Cambaz ile Gambazın insafa gelecekleri yoktu
Sığırlar bu işkence karşısında, burunlarını yere dikmiş halde kara kara duşunuyordu Cobanları ve aileleri hakkında beddua etmeye başladıkları her hallerinden belli oluyordu Zaman zaman hep bir ağızdan cılız da olsa avazları cıktığınca mooo mooo diye bağrışıyorlardı
Bu durumu goren Gambaz bir şeyler duşunmeye ve hatırlamaya calışıyordu Yaptıklarının yanlış olduğu konusunda kendisine hic kimse bir şey anlatmamıştı Bir ara komşuları olan Fadime ninelerinden duyduğu bir soz aklına geldi
Gambaz, Cambaza;
Bak Cambaz, Fadime nine bir zaman bana dedi ki, hayvanlar da Allahın kullarıdır ve onlar da Allahı tanır, dua ederlermiş Yaptıklarımız yanlış olmasın? Yoksa bizim sığırlar bize beddua mı ediyorlar boyle bağrışarak dedi
Cambaz;
Hayvanlar konuşamıyor ki beddua etsinler
Gambaz;
Hani diyorum sığırlar bağırıyor ya
Cambaz;
Boyle şeylerin olacağına inanmıyorum Biz bak ne guzel sığırları susuzluktan bağırtıp duruyoruz Eğleniyoruz, guluyoruz Hoş değil mi yani?
Gambaz;
Tamam tamam dedi
Cambaz ile Gambaz yine akşama doğru sığırlarını ac susuz toplayıp, toz duman icinde koye doğru giderken, Fadime nineleriyle karşılaştılar
Fadime nine, sığırların bitkin halini gorunce, sığırların ac ve susuz olduğunu hemen anladı
Cambaz ile Gambaz sığırların neden boyle bitkin olduğunu sordu Hemen ikisi de yaptıklarını saklamaya calıştılar ise de, dilleri dolaştı, şey şey diyerek, bir şeyler soylemeye calıştılar ama, Fadime nine sığırların ağızlarının kopuklerinden ve melemelerinden susuz olduklarını anladı
Fadime nine, Cambaz ile Gambaza;
Şoyle yanıma gelin bakayım cocuklar, size bir hikaye anlatacağım dedi
Fadime nine başladı anlatmaya
Bakın yavrularım eskiden sizin gibi iki coban varmış
Cambaz ile Gambaz ikisi birden;
Ee Fadime nine sonra dediler
Bunlar ne yapmışlar biliyor mu sunuz?
Nereden bilelim ki Fadime nine diye karşılık verdiler
Bakın, beni iyi dinleyin yavrularım Sizin gibi iki arkadaş guttukleri sığırları gunlerce, hatta aylarca susuz bırakmışlar
İkisi birden Eeeee! dediler
Fadime nine devam etti
Hayvancıklar aclık ve susuzluktan neredeyse olme durumuna gelmişler Hayvanların da bir canı, bir hissi var tabi Yani ic guduleri
Gorduğunuz gibi susayınca veya acıkınca suyun nerede olduğunu, yiyecek otların nerelerde bulunduğunu bildiklerinden, hangisine ihtiyac duyuyorlarsa hemen oralara gittiklerini goruyoruz Nede olsa onlar da canlı yaratıklar
Cambaz ile Gambaz merakla Fadime ninenin ne soyleyeceğini bir taraftan anlamaya calışıyorlar ama, diğer taraftan da hikayenin nasıl sonuclanacağını sabırsızlıkla bekliyorlardı
Eee sonra Fadime nine diye seslendiler
Bakın yavrularım bu yapılanlar karşısında sığırlar da, yorgun, bitkin ve cılız cıkan sesleriyle, cobanlarına şoyle beddua etmişler Allahım bize bu susuzluk ve dayak işkencesi yapan cobanlarımızı ve onlara engel olmayan ailelerini birer Duguk kuşu yap da, onlara ceşmeye vardıklarında suları irin, derelere vardıklarında ise suları kan akar goster ki, su icemesinler
Ancak onlar yağmur yağdığında ağac dallarında kalan sulardan ve sabah ciğinden icebilsinler diye beddua etmişler
Hani hepimiz biliriz, bahar aylarında duguk duguk diye oten kuşlar var ya, işte onlarmış o kotuluk yapan cobanlar
Cambaz ile Gambazın gozleri fal taşı gibi acılarak yine ikisi birden;
Eee Fadime nine, sonra ne olmuş o cobanlara, cabuk soyle bakalım dediler koro halinde
Fadime nine;
Allahda sığırların bu dualarını kabul edip, o cobanları aileleriyle birlikte Duguk kuşu yapıvermiş
İşte bundan sonra Duguk kuşlarının, o gun bu gundur ne derelere, nede ceşmelere indiğini goren yoktur
Fakat o duguk olan cobanlar oyle kinli ve oyle gaddarlarmış ki, kendilerinin o hale gelmesine sebep olan sığırlardan yine intikam almaya devam etmişler
Cambaz ile Gambaz ikisi birden;
Nasıl Fadime nine?
Sığırlardan bunun intikamını almak icin ikide bir duguk duguk keke tuu, duguk duguk keke tuu diye otup yukarıdan aşağı tukurerek, mikroplu tukurukleri icerisinde oluştuğu soylenen Boğelek adı verilen bir sinekle intikamlarını aldıkları soylenir yavrularım Siz siz olun hayvanlara boyle eziyet etmeyin
Biliyorsunuz bu sinekler sığırları ısırdığında, kuyruklarını havaya dikerek, var gucleriyle koşup golge ve serin yerlere sığınarak, bu sineklerden kurtulmaya calışırlar
İşte Duguk kuşları bundan boyle sularını icebilmek icin yağmurların yağmasını bekleyip, ağac ve ot yaprakları uzerinde biriken su zerrecikleriyle susuzluklarını gidermeye calıştığı soylenir durur
Ne demişler yavrularım ; Alma mazlumun ahını, cıkar aheste aheste
Bakın cocuklar sizlerin de yaptıkları aynen o cobanların ki gibi Eğer bu yaptığınız yanlışlıklardan vazgecmezseniz yarın sizde duguk kuşu olur, onlar gibi ceşme ve derelerden su icemez, omrunuz boyunca susuz yaşarsınız dedi
Gambaz hemen atılarak şoyle dedi
Ama Fadime nine bizim ana ve babalarımız bize hic boyle şeyler anlatmıyor ki Biz nereden bilelim yaptıklarımızın yanlış olduğunu
Bizi okula da gondermiyorlar Torbamıza ekmeğimizi koydular mı gorevlerini yapmış sayılıyorlar
Ben senin gecen gunu bana anlattıklarını Cambaza soyledim ama inanmadı bana
Cambaz utanarak;
Ama Gambaz, ben hayatımda hic boyle guzel şeyler ne duydum, nede dinledim Bir zaman Fadime ninem bana bazı şeyler anlattı ama, onları ben coktan unuttum Bunun dışında kimse bana yanlış nedir doğru nedir anlatmadı ki Ben yanlış olduğunu nereden bileyim Bilseydim hic bu sığırlara eziyet eder, tuz yedirip susuz bırakır mıydım hic
Cambaz ile Gambaz Fadime ninelerine şoyle soylediler
Bak Fadime nine Şu andan itibaren, sığırlarımızı ne doveceğiz, ne onlara soveceğiz, nede onları tuz yedirdikten sonra susuz bırakacağız Sana soz veriyoruz dediler
Fadime nine son olarak şoyle dedi
Evet yavrularım herkes hata yapabilir Ancak en guzel davranış, insan hatalarının farkına varınca, bunları hemen terk etmesidir İnşallah bu gunden itibaren bu hatalarınızı bir daha tekrarlamazsınız Siz insanları ve hayvanları sevdikce, sizi Allah da sever, onlarda sever dedi
Can kulağıyla Fadime nineyi dinleyen Cambaz ile Gambaz utanclarından adeta yer yarılsa icine girecek gibi oldular
Cambaz ile Gambaz o gunden itibaren diğer cobanlarla birlikte sabahları şarkılarla, turkulerle, buyuk bir neşe icinde sığırlarını gutmeye başladılar
Boylece doğruları oğrenip, yanlışlarından donen Cambaz ile Gambaz, bir daha hic kimseye ve hicbir hayvana zarar vermediler
Cambaz ile Gambaz, Fadime ninelerine kendilerini uyardığı ve yaptıkları zalimce davranışlardan uzaklaştırdığı icin durmadan hayır duada bulundular Yaptıklarından binbir kere pişman oldular
O gunden sonra arkadaşlarıyla ve hayvanlarla daima mutlu bir hayat yaşadılar
Cambaz ile Gambaz, her gordukleri ve konuştukları arkadaşlarına, Fadime ninelerinden duyduklarını anlatarak, yaptıklarından utanc duydukların hep uzulerek anlattılar
En buyuk erdemin de, yapılan yanlışlıkların farkına varıldığı andan itibaren, terk edilmesi olduğunu da boylece gostermiş oldular
İsmail SARICAY
Cambaz ile gambaz oku
Soğuk ve sert gecen kış aylarından sonra, bahar gelince tabiat canlanıp, her taraf yeşile burunmuştu Bin bir ceşit ciceklerle butun dağlar, gelinler gibi suslenmişti Kırlarda kuzular meleşiyor, kuşlar şen şakrak otuşuyordu
Cobanların kimisi koyunlarını, kimisi kecilerini, kimisi de sığırlarını koydeki ağıllarından cıkarıp, suruler halinde, kırlara otlatmaya gidiyorlardı
O cobanlar ki sesinin cıktığınca bağırarak turku soyluyor, kimisi almış eline kavalını, yanık yanık havalar calıyor, sanki bu turku ve havalara eşlik edercesine, koyun, kuzu, keci, oğlak, inek ve buzağı sesleri de bunlara cengilik ediyorlardı
Anlaşılan sabah eğlencesi yapılıyordu Oyle bir eğlence ki, her turden tabii ses ustaları bir araya gelmiş konser veriyorlardı
Ara sıra bu ahenge eşeklerin anırmaları ve at kişnemeleri de karışıyordu Kopeklerin havlamaları da, bu koroya bir başka guzellik katıyordu
Cobanların icinde iki sığır cobanı vardı ki, birisinin adı Cambaz, diğerinin adı da Gambazdı Bunlar ne turku soyler, nede eğlencelere katılırlardı Onların en buyuk ozellikleri acımasız, zalim ve duşuncesiz oluşlarıydı
Cambaz ile Gambaz, her gun diğer coban ve hayvanların sabah neşesine, kibrit suyu dokuyorlardı sanki
Cambaz ile Gambazın ellerinde birer caltı sopası vardı ki, bu sopalar sığırların sırtına kırbac gibi inip inip kalkıyordu Oyle gorunuyordu ki, sığırların sabah eğlencesine katılmalarını cezalandırıyorlardı
Zavallı hayvanların sırtlarında, caltı sopalarının izleri, cok şeritli otoyol gibi iz bırakıyordu
Sığırlar, o kadar kalabalık hayvan topluluğu icerisinde caresiz, kendilerine yapılan bu hareketlere, belki de utanarak ve sıkılarak da olsa katlanmak zorunda kalıyorlardı
Cunku Cambaz ile Gambaz, her gun kendilerine boyle davranıyorlar, etmedik eziyet ve işkence bırakmıyorlardı Hayvancıklar adeta Cin zulmu goruyorlardı
***
Cambazın bir babası vardı ki adı Şaki idi Tam da adının adamıydı Şakinin on, onbeş dolayında sığırları vardı Bunları Cambaza gutturuyordu Cambaz altı yaşından itibaren sığır cobanlığına başlamıştı Ne okuması, ne de yazması vardı Cambazın babası da, zaten hic okutmayı duşunmemişti
Cambazın arkadaşları okula giderken, Cambaza babası, oğlum okuyup da ne yapacaksın, sanki oğretmen, doktor mu olacaksın? ben nasıl yaşıyorsam sen de oyle yaşa diyordu
Sen olmasan bu sığırlarımızı kim gudecek sonra, demekten başka bir şey soylemiyordu
Bir gun Cambaz babasına şoyle bir soru sordu
Baba, Şaki ne demek?
Şaki, oğlu Cambaza hic duşunmeden, şanına uygun olarak şoyle cevap verdi
Bak oğlum; Şaki demek, yiğitlik, efelik demektir Şakiler korkmazlar, yol kesip adam soyarlar, adam doverler İşte karşında gorduğun baban gibi yani
Cambazın aklına hemen komşuları Fadime ninesinin soyledikleri geldi
Cambazın bahsettiği Fadime nine ise, gun gormuş, herkes tarafından sevilen sayılan, goruş ve duşuncelerine her zaman baş vurulan ilim sahibi, bilgili ve faziletli bir hanım efendiydi Her soylediği, insanların ufkunu acan, kişilere huzur telkin eden cinsten sozlerdi soyledikleri İşte Cambazın sozunu ettiği Fadime ninesi boyle bir hanım efendiydi
Cambaz babasına;
Ama baba gecenlerde Fadime nine, yiğit ve efe insanlar; fakire, yoksula, gucsuze, yardım edenler, duşmanlara karşı korkusuzca savaşanlar demişti bana
Şaki, oğlu Cambaza sert bir şekilde şoyle dedi
Tamam tamam, sen benim dediğime bak Bırak Fadime ninenin soylediklerini dedi
Cambaz kendi adının anlamını soracak oldu, fakat babasından korkusuna, sorusu boğazına duğumlendi Bundan sonra bir daha ses cıkaramadı
Cambazın babası Şaki, acımasız ve gaddar bir adamdı Ondan sadece oğlu Cambaz değil, hayvanlar bile cok korkuyordu
Cunku her ağıla girdiğinde elinde bir sopa, onune gelen sığıra, buzağıya var gucuyle vurur, ağıl icindeki hayvanlar kacacak delik arardı
Cambaza, inekler sağılırken kıpırdayanlara vurması icin, caltıdan hazırladığı budaklı budaklı sopaları veriyordu Cambaz da, sağım sırasında bacağını oynatan, sineklerden dolayı kuyruğunu ve başını sallayan inekleri, babasından aldığı ruhsatla durmadan dovuyor ve kahkahalar atıyordu
Şaki de, oğlunun hayvanlara attığı bu dayakları odullendirmeyi hic unutmuyordu Cambaz başını ve kuyruğunu sallayan ineklere vurdukca, aferin oğlum, işte oyle vuracaksın Hem de gavura vurur gibi diyordu
Şaki, oğlu Cambaza;
Bak sopayı vurunca inekler nasıl uslandı gordun mu? diyerek Cambazın daha şiddetli dayak atmasını teşvik ediyordu
Şaki, evin gecimini ise, ineklerden sağılan sutlerle ve hanımı Safiyenin Komşulara, kilim dokumaya, capaya giderek kazandığı az miktardaki, yevmiyeden aldığı paralarla sağlardı
Safiye gundeliğini alıp geldiğinde, Şaki hemen borcum var diyerek, karısının elinden paraları alır, ya hemen sigaraya verir, yada kahveye giderek iskambil oyununa tutuşurdu Safiyenin akşama kadar kirkit sallayarak yada capa cekerek elleri yara bere icinde kazandığı parayı, o akşam pervasızca bitirir gelirdi
Şaki, cebinde para olmadığında, Safiyeye bağırır, cağırır, ortalığı dağıtırdı Bazen Safiye rahatsızlandığında, dokuma işlerine gidemediğinde, sen elinden paraları alıyorum diye, yalancıktan hastayım diyorsun deyip, sık sık karısını kotu şekilde doverdi
Şaki, ozellikle calışmaktan hic hoşlanmaz, yaz gelince golgeden, kış gelince kahveden dışarı cıkmazdı Kahvede ictiği cay paralarını odeyemez yazdırır, kahveci istediğinde de odememek icin bin bir turlu yalan soyler, ceşitli bahaneler uydurur yada falan gun odeyeceğini soyleyerek, kahveciyi atlatmaya calışır, hatta zaman zaman odememek icin kavgalara tutuşurdu
Dağlara cıktığında helal haram demez, onun bunun tarlasından, bahcesinden izinsiz ve kimse gormeden meyve, sebze, bostan ve tutun sırığı aşırırdı
Eve gelince Safiye korkusundan sesini cıkaramazdı ama, cocukları baba bunları nereden aldın diye sorduklarında, o da uzumunu yiyin bağını sormayın diye cevap verirdi
Şaki cocuklarına oyle bir model oluşturuyordu ki, calışmadan kazanmayı, sevgiden cok nefreti, acıma duygusundan cok zulmetmeyi, uretmekten cok asalaklığı oğretiyordu adeta
***
Gambazın babasının adı ise Zalimdi Zalimin işi gucu komşularla takışmak ve kavga etmekti Bir gun birinin işine gitse, o gun mutlaka birisiyle kavga eder oyle gelirdi
Hem karısı, hem de kendisi, biraz haylaz ve vurdum duymazdılar İkisi de tembel mi tembeldiler
Evlenirken babalarının verdiği bir damızlık duveyle yıllar sonra beş tane sığır yaptılar Onlar da, gecimlerini sağlayacak cinste olamayan, iki yerli inek ile uc danadan oluşuyordu
İneklerin sadece birisi sağılırdı Onun da sutu ancak kendilerine yetiyordu Satıp eve para getirecek kadar sut olmuyordu
Gambazın onune birkac tane de komşularının ineklerini katarak, gutmeye gonderiyorlardı Onlardan alınan, az miktardaki bir cobanlık gelirleri vardı
Zalim, gundelik işine gitmeyi hic sevmezdi Amaaan elin kahrı mı cekilir der, akşama kadar miskin miskin dolaşır yada yatar dururdu
Cocuklarının ac ve acık kalması onu hic mi hic ilgilendirmiyordu Adeta cocukları sokak cocukları gibiydi Bundan dolayı koy halkı Zalime, adının adamı derlerdi hep
Zalimn karısı baygın Eminenin de Zalimden pek farkı yoktu Akşamlara kadar fırın onlerinde aylak aylak oturur, fırından ekmek cıkaranlar bir parca ekmek verir diye akşamlara kadar ağız acardı
Zalim ile baygın Eminenin uc cocuğu vardı En buyuğu Gambazdı Gambaz on dort yaşına girmesine rağmen ilgisizlikten ne okula gitmişti, ne de doğru durust ana baba terbiyesi gormuştu
Zalim, cocukları olan Gambaz ve kardeşlerinin, baba biz acıktık dediklerinde, elindeki pıynar sopasını cocukların sırtlarında şaklatırdı
Karısı baygın Emine, her ne kadar bey, bey, boyle dovme cocukları dese de, Zalim birde karısına indirirdi sopayı Baygın Emine onun icin sesini cıkaramazdı kocasının karşısında
Pıynar sopasını yiyen cocukların cığlıkları arşa yukselirdi Komşulardan cocukların bağırışlarını soranlara ise Zalim, yaramazlık yaptı da biraz yepeşledim diyordu
Pıynar sopası korkusundan, Gambaz her acıktığında ağlar, fakat babasından dayak yeme korkusundan dolayı acıktım diyemezdi
Ana baba sevgisinden, Aile terbiyesinden ve okul eğitiminden mahrum kalan Gambaz, pıynar sopasıyla, başı boş ve ilgisiz buyumuştu bu yaşa kadar
Bu şartlarda yetişen Gambaz, tam da babasının adına layık, zalim bir cocuk olma yolundaydı artık
Gambazın kendine alabileceği tek model, kendisinden iki yaş buyuk de olsa, komşularının oğlu olan arkadaşı Cambazdı Cambaz ne yaparsa, aynısını o da yapardı Sanki Cambaz, Gambazın tabii oğretmeniydi
Cambaz ile Gambaz, tam salma birer aile cocuklarıydı İkisinin de aileden gelen koklu ne bir terbiyeleri, ne de eğitimleri vardı
Sanki tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş gibiydiler Nasıl ki uzum uzume baka baka kararır, Gambaz da aynen Cambazın benzeri olmuştu
Tabi bu durumları belki de kendilerinin sucu değildi Onların bu hale gelmelerine sebep olanlar ana ve babalarıydı
Cunku onları ana ve babaları bir defa olsun, bağırlarına basmamışlar, opmemişler, sevgi ve şefkat gostermemişlerdi Onların en tabii ihtiyaclarını bile bir gun olsun dikkate almamışlardı
***
Cambaz ile Gambazda Allah korkusu, insan ve hayvan sevgisi gibi hasletler oluşmamıştı Onlara kendilerine yapılmasını istemedikleri şeyleri başkalarına yapmamaları prensibi oğretilmemişti
Eğer bu cocuklara aileleri tarafından, canlılara karşı toleranslı olunması, kendilerine yapılan her turlu kotuluk ve hakareti nasıl hoş karşılamıyorlarsa, başkalarının da hoş karşılamayacağı anlatılmamıştı
Onlar, hayvanların da canlı olduğunu, onlara da iyi davranılması gerektiği hususunu oğrenmiş olsalardı, belki de acımasızca bu sığırlara işkence etmeyeceklerdi
Cambaz ile Gambazın aileleri, cocuklarıyla hic mi hic ilgilenmezler, sadece cocuklarının karınlarını yarı ac, yarı tok doyurmakla mukellef olduklarını sanıyorlardı Onlara Allah sevgisi, insan ve hayvan sevgisinin ne olduğunu oğretmek şoyle dursun, cocuklarıyla ilgilenmemekle, sanki onları cehalet icerisinde bırakmak gorevleriymiş gibi davranıyorlardı Onları okula da gondermedikleri gibi, terbiyeleriyle de hic mi hic ilgilenmiyorlardı
Cambaz ile Gambaz sanki salma cocuklardı İyi ve guzelden gayrı her şeyi biliyor ve yapıyorlardı Aile terbiyesinden mahrum olan Cambaz ile Gambaz da, bu durumu davranışlarıyla, adeta ispatlıyorlardı
Eğer sozlerin en guzellerinden biri olan, hayvanlara taşıyamayacakları kadar yuk yuklemeyiniz, onlara kotu davranmayınız sozunu Cambaz ile Gambaz aile yuvalarında oğrenmiş olsalardı, ağzı dili soylemeyen bu hayvanlara boyle işkence edemezlerdi
***
Cambaz ile Gambaz, gutmeye gittikleri sığırları, koylulerin ekin tarlalarında, bahce ve bostanlarında guduyorlardı Hayvanlar girdikleri bağ ve bahcelerdeki mahsulleri, yiyerek ve ezerek zarar verirken, kendileri de onlerine gelen ekin, kavun, karpuz, tutun ne varsa sopalarıyla bir taraftan tahrip ediyorlardı Sonra da hic kimse gormeden o yorelerden uzaklaşıyorlardı
Butun koyluler Cambaz ve Gambazdan bıkmış ve usanmışlardı Fakat başımıza bela almayalım diye herkes, şikayet etmekten veya bir şeyler soylemekten cekiniyordu
Mahsulleri zarar goren koyluler, Cambaz ile Gambaza, Allahından bulsun diye beddua ediyorlardı Cunku bir şey soyleseler, daha buyuk zararlar vereceklerinden korkuyorlardı
***
Cambaz ile Gambaz, zaman zaman adet olduğu uzere sığırlarına tuz yedirmek icin, evden cıkarken birer kese ince tuz alıp dağa goturuyorlardı
Dağlarda sığırlarına tuz yedirmek icin kayrak taşların uzerine tuzları serperek sığırlarını tuzluyorlardı
Tuzları yiyen sığırlar koşuşturarak yarış halinde ceşmelere veya sulu derelere gidiyorlar, susuzluklarını bol bol su icerek gideriyorlardı
Ama Cambaz ve Gambazın bu durum hic hoşlarına gitmiyordu Ne yapıp edip bu sığırlara suyu yasaklamak gerektiğini duşunduler
Hemen Cambaz ile Gambazın akıllarına şoyle bir plan geldi
Sığırlara tuzları yedirip yedirip suya goturmesek ne olur sanki diye konuşmaya başladılar Hemen bir plan yaptılar
Planları şoyleydi Bundan sonra sığırlara, tuzları yedirip su icmeye gondermeyeceklerdi Sığırları bundan sonra susuz bolgelere gutmeye gideceklerdi
Bu acımasız planlarını uygulamak icin iki arkadaş anlaştılar
Yine bir sabah birer kese dolusu ince tuzu torbalarına koydular, sığırlarını kattılar onlerine, yine dove sove, dağlara gutmeye gittiler
Planlarına gore sığırları otlatmaya gittikleri yerde ve yakınlarında su bulunmayacaktı Aksi taktirde sığırlardan bazıları gozden kaybolup su icmeye gidebilirdi Onun icin her turlu tedbiri aldılar
Sığırların onlerine kayrak taşlar koyarak, tuzları bol bol serptiler Sığırlar cok sevdikleri tuzları neşe icerisinde yalaya yalaya yediler
Biraz sonra sığırların susadıkları her hallerinden belli olmaya başladı Sığırlar sağa sola su bulmak icin gitmeye calıştılarsa da, Cambaz ile Gambaz, hemen onlerine gecip geri ceviriyorlardı İyice susayan sığırlar yayılmıyor, ha bire golgelerde yatıyorlardı
Derken akşam oldu Cambaz ile Gambaz, topladılar sığırlarını, tuttular koyun yolunu Sığırları susuz susuz ağıllara doldurdular
Bu durum boyle birkac gun devam etti Sığırlar ağıllarda susuzluktan barım barım bağrışıyor, ağızlarından kopukler akıyordu Hayvancıklar dağlarda susuzluktan yayılamıyor, akşamlara kadar ac susuz yatıyorlardı
Cambaz ile Gambazın ne anaları, nede babaları, hayvanların bu durumlarıyla ilgilenmiyor, cocuklarına bu meleşmelerin sebeplerini bile sormuyorlardı Onlar sadece sığırlarının, cocukları tarafından gudulup gelindiğini zannediyorlardı
Cambaz ile Gambaz, sığırların bu durumlarına bakarak neşeleniyor, guluyor ve oynuyorlardı
Anne ve babaları cocuklarıyla pek ilgilenmediklerinden onların ne yaptıklarını, sığırları nerelerde ve nasıl guttuklerini hic mi hic araştırmıyorlar ve ilgilenmiyorlardı İşte sahipsizlik buna derlerdi
Sığırların artık susuzluğa dayanacak gucleri kalmamış, zaman zaman bayılanlar oluyor, hatta olum derecesine gelenlere bile rastlanıyordu Butun bunlara rağmen Cambaz ile Gambazın insafa gelecekleri yoktu
Sığırlar bu işkence karşısında, burunlarını yere dikmiş halde kara kara duşunuyordu Cobanları ve aileleri hakkında beddua etmeye başladıkları her hallerinden belli oluyordu Zaman zaman hep bir ağızdan cılız da olsa avazları cıktığınca mooo mooo diye bağrışıyorlardı
Bu durumu goren Gambaz bir şeyler duşunmeye ve hatırlamaya calışıyordu Yaptıklarının yanlış olduğu konusunda kendisine hic kimse bir şey anlatmamıştı Bir ara komşuları olan Fadime ninelerinden duyduğu bir soz aklına geldi
Gambaz, Cambaza;
Bak Cambaz, Fadime nine bir zaman bana dedi ki, hayvanlar da Allahın kullarıdır ve onlar da Allahı tanır, dua ederlermiş Yaptıklarımız yanlış olmasın? Yoksa bizim sığırlar bize beddua mı ediyorlar boyle bağrışarak dedi
Cambaz;
Hayvanlar konuşamıyor ki beddua etsinler
Gambaz;
Hani diyorum sığırlar bağırıyor ya
Cambaz;
Boyle şeylerin olacağına inanmıyorum Biz bak ne guzel sığırları susuzluktan bağırtıp duruyoruz Eğleniyoruz, guluyoruz Hoş değil mi yani?
Gambaz;
Tamam tamam dedi
Cambaz ile Gambaz yine akşama doğru sığırlarını ac susuz toplayıp, toz duman icinde koye doğru giderken, Fadime nineleriyle karşılaştılar
Fadime nine, sığırların bitkin halini gorunce, sığırların ac ve susuz olduğunu hemen anladı
Cambaz ile Gambaz sığırların neden boyle bitkin olduğunu sordu Hemen ikisi de yaptıklarını saklamaya calıştılar ise de, dilleri dolaştı, şey şey diyerek, bir şeyler soylemeye calıştılar ama, Fadime nine sığırların ağızlarının kopuklerinden ve melemelerinden susuz olduklarını anladı
Fadime nine, Cambaz ile Gambaza;
Şoyle yanıma gelin bakayım cocuklar, size bir hikaye anlatacağım dedi
Fadime nine başladı anlatmaya
Bakın yavrularım eskiden sizin gibi iki coban varmış
Cambaz ile Gambaz ikisi birden;
Ee Fadime nine sonra dediler
Bunlar ne yapmışlar biliyor mu sunuz?
Nereden bilelim ki Fadime nine diye karşılık verdiler
Bakın, beni iyi dinleyin yavrularım Sizin gibi iki arkadaş guttukleri sığırları gunlerce, hatta aylarca susuz bırakmışlar
İkisi birden Eeeee! dediler
Fadime nine devam etti
Hayvancıklar aclık ve susuzluktan neredeyse olme durumuna gelmişler Hayvanların da bir canı, bir hissi var tabi Yani ic guduleri
Gorduğunuz gibi susayınca veya acıkınca suyun nerede olduğunu, yiyecek otların nerelerde bulunduğunu bildiklerinden, hangisine ihtiyac duyuyorlarsa hemen oralara gittiklerini goruyoruz Nede olsa onlar da canlı yaratıklar
Cambaz ile Gambaz merakla Fadime ninenin ne soyleyeceğini bir taraftan anlamaya calışıyorlar ama, diğer taraftan da hikayenin nasıl sonuclanacağını sabırsızlıkla bekliyorlardı
Eee sonra Fadime nine diye seslendiler
Bakın yavrularım bu yapılanlar karşısında sığırlar da, yorgun, bitkin ve cılız cıkan sesleriyle, cobanlarına şoyle beddua etmişler Allahım bize bu susuzluk ve dayak işkencesi yapan cobanlarımızı ve onlara engel olmayan ailelerini birer Duguk kuşu yap da, onlara ceşmeye vardıklarında suları irin, derelere vardıklarında ise suları kan akar goster ki, su icemesinler
Ancak onlar yağmur yağdığında ağac dallarında kalan sulardan ve sabah ciğinden icebilsinler diye beddua etmişler
Hani hepimiz biliriz, bahar aylarında duguk duguk diye oten kuşlar var ya, işte onlarmış o kotuluk yapan cobanlar
Cambaz ile Gambazın gozleri fal taşı gibi acılarak yine ikisi birden;
Eee Fadime nine, sonra ne olmuş o cobanlara, cabuk soyle bakalım dediler koro halinde
Fadime nine;
Allahda sığırların bu dualarını kabul edip, o cobanları aileleriyle birlikte Duguk kuşu yapıvermiş
İşte bundan sonra Duguk kuşlarının, o gun bu gundur ne derelere, nede ceşmelere indiğini goren yoktur
Fakat o duguk olan cobanlar oyle kinli ve oyle gaddarlarmış ki, kendilerinin o hale gelmesine sebep olan sığırlardan yine intikam almaya devam etmişler
Cambaz ile Gambaz ikisi birden;
Nasıl Fadime nine?
Sığırlardan bunun intikamını almak icin ikide bir duguk duguk keke tuu, duguk duguk keke tuu diye otup yukarıdan aşağı tukurerek, mikroplu tukurukleri icerisinde oluştuğu soylenen Boğelek adı verilen bir sinekle intikamlarını aldıkları soylenir yavrularım Siz siz olun hayvanlara boyle eziyet etmeyin
Biliyorsunuz bu sinekler sığırları ısırdığında, kuyruklarını havaya dikerek, var gucleriyle koşup golge ve serin yerlere sığınarak, bu sineklerden kurtulmaya calışırlar
İşte Duguk kuşları bundan boyle sularını icebilmek icin yağmurların yağmasını bekleyip, ağac ve ot yaprakları uzerinde biriken su zerrecikleriyle susuzluklarını gidermeye calıştığı soylenir durur
Ne demişler yavrularım ; Alma mazlumun ahını, cıkar aheste aheste
Bakın cocuklar sizlerin de yaptıkları aynen o cobanların ki gibi Eğer bu yaptığınız yanlışlıklardan vazgecmezseniz yarın sizde duguk kuşu olur, onlar gibi ceşme ve derelerden su icemez, omrunuz boyunca susuz yaşarsınız dedi
Gambaz hemen atılarak şoyle dedi
Ama Fadime nine bizim ana ve babalarımız bize hic boyle şeyler anlatmıyor ki Biz nereden bilelim yaptıklarımızın yanlış olduğunu
Bizi okula da gondermiyorlar Torbamıza ekmeğimizi koydular mı gorevlerini yapmış sayılıyorlar
Ben senin gecen gunu bana anlattıklarını Cambaza soyledim ama inanmadı bana
Cambaz utanarak;
Ama Gambaz, ben hayatımda hic boyle guzel şeyler ne duydum, nede dinledim Bir zaman Fadime ninem bana bazı şeyler anlattı ama, onları ben coktan unuttum Bunun dışında kimse bana yanlış nedir doğru nedir anlatmadı ki Ben yanlış olduğunu nereden bileyim Bilseydim hic bu sığırlara eziyet eder, tuz yedirip susuz bırakır mıydım hic
Cambaz ile Gambaz Fadime ninelerine şoyle soylediler
Bak Fadime nine Şu andan itibaren, sığırlarımızı ne doveceğiz, ne onlara soveceğiz, nede onları tuz yedirdikten sonra susuz bırakacağız Sana soz veriyoruz dediler
Fadime nine son olarak şoyle dedi
Evet yavrularım herkes hata yapabilir Ancak en guzel davranış, insan hatalarının farkına varınca, bunları hemen terk etmesidir İnşallah bu gunden itibaren bu hatalarınızı bir daha tekrarlamazsınız Siz insanları ve hayvanları sevdikce, sizi Allah da sever, onlarda sever dedi
Can kulağıyla Fadime nineyi dinleyen Cambaz ile Gambaz utanclarından adeta yer yarılsa icine girecek gibi oldular
Cambaz ile Gambaz o gunden itibaren diğer cobanlarla birlikte sabahları şarkılarla, turkulerle, buyuk bir neşe icinde sığırlarını gutmeye başladılar
Boylece doğruları oğrenip, yanlışlarından donen Cambaz ile Gambaz, bir daha hic kimseye ve hicbir hayvana zarar vermediler
Cambaz ile Gambaz, Fadime ninelerine kendilerini uyardığı ve yaptıkları zalimce davranışlardan uzaklaştırdığı icin durmadan hayır duada bulundular Yaptıklarından binbir kere pişman oldular
O gunden sonra arkadaşlarıyla ve hayvanlarla daima mutlu bir hayat yaşadılar
Cambaz ile Gambaz, her gordukleri ve konuştukları arkadaşlarına, Fadime ninelerinden duyduklarını anlatarak, yaptıklarından utanc duydukların hep uzulerek anlattılar
En buyuk erdemin de, yapılan yanlışlıkların farkına varıldığı andan itibaren, terk edilmesi olduğunu da boylece gostermiş oldular
İsmail SARICAY