iltasyazilim
FD Üye
Çevremizdeki sorunlar
Çevremizde ne gibi sorunlarla karşılaşırız
Esas çevre sorunları; hava, gürültü, su, toprak, florafauna ve kültürel çevre gibi alt başlıklar halinde incelenebilir Aşağı laf konusu çevre sorunlarına ilişkin tanımlamalarla, bunların, nedenleri, yarattığı etkiler irdelenmeye çalışılmıştır
1 Hava
Canlıların yaşamınıolanaklıkılan hava; atmosferi yaratıcı gazların karışımından oluşmaktadır Havanın insan yaşamındaki önemi açısından bir insanın günde ortalama 14 kg havaya ihtiyacı olduğu örnek olarak verilebilir Canlılar için yaşamsal önemi olan hava, hızlınüfus artışı, kentleşme ve sanayileşme sonucunda atmosfere bırakılan maddelerin belli bir yoğunluğa ulaşması sonucu kirlenmektedir Hesaplı etkinliklerin bilhassa belirlenmiş bölgelerde yoğunlaşarak artması, buna ast olarak belirlenmiş bölgelerde nüfusun artışıve daha fazla enerjiye gereksinim duyulmasıhava kirliliğinin ortaya çıkmasına niçin olmuştur Hava kirliliğinintemel kaynakları kentleşme ve endüstrileşmedir Bunlardan kentleşme; nüfus yoğunluğu, kentin topoğrafik ve meteorolojik koşullarına uygun olmayan bir biçimde oluşturulmasıile kirliliği arttıran bir faktör olarak işlev görmektedir Kentlerdeki ısınma sistemi, kullanılan yakacak türleri, ulaşım araçlarıbu sorunun büyümesine tesir eden öteki etkenlerdir Baştan Savma kentleşme eğilimi sürdükçe kentsel kaynaklı hava kirliliği Türkiye ’nin kayda değer bir sorunu olmayı sürdürecek gibi görünmektedir Endüstrileşme de endüstri kuruluşlarının hatalı yerlerde yapılandırılması ve yanma sonucu atık gazların yeterli teknik önlemler alınmadan havaya bırakılmasıyla hava kirliliğine tesir eden öteki bir etmen olarak karşımıza çıkmaktadır Günümüzde özellikle azgelişmişveya gelişmekte olan ülkelerde endüstriden doğan kirlenme manâlı bir yer tutmaktadır Bunun nedenleri laf konusu ülkelerde ileri teknolojilerin kullanılmaması, kirliliği önleyici çözümlerin pahalı oluşu sebebiyle uygulamaya geçirilememesidir Günümüzde ortaya meydana çıkan tablo; gelişmiş ülkelerin bu tür kirlilik yaratan endüsrileri kendi ülkeleri yerine, gelişmekte olan ülkelerde kurarak kendilerini koruduklarıve sırası gelmişken gelişmekte olan ülkelerde endüstri kaynaklı hava kirliliğinin giderek gelişen bir sorun olduğudur Türkiye de bu sorunu yaşamış ülkelere tipik bir örnektir Hava kirliliği gerek insan sağlığınıgerekse doğayıtehdit eden büyük bir tehlikedir Kirli hava içerdiği maddeler sebebiyle bronşların iltihaplanmasından akciğer kanserine varan düzeylerde solunum yolu hastalıklarının nedeni olurken, insanların bağışıklık sistemini etkileyerek, diğer pek çok hastalığa karşıda savunmasız bir ışık halkası getirmektedir Aynı etkiler hayvanlar için de söz konusudur Hava kirliliği bununla beraber değişime uğrattığı atmosfer koşulları sebebiyle, doğal iklim dengesini bozmakta, bitkilerin dokusu bozularak, toprağın verimliliği azalarak tarımsal üretim düşmektedir Yapılar ve eşyalar da hava kirliliğinden kendilerine düşen payı almakta, nitelikleri bozularak ömürleri kısalmaktadır Bu nesil sonuçların yanısıra ortaya çıkan zararlara bütün dünya açısından bakıldığında; a) atmosferdeki karbondioksit birikiminin artması sonunda dünyanın ısınmasına, dolayısıyla iklimlerin değişmesine, kutuplardaki buzulların erimesine, deniz düzeyinin yükselmesine, büyük bir oranda tarım toprağının sular aşağı kalmasına yol açmakta, b) Ozon tabakasının incelmesiyle tüm canlıvarlıklarıolumsuz bir biçimde etkileyen güneşin morötesi ışınlarının zararlıetkisinin artan bir şekilde daha yoğun olarak hissedilmesine yol açmaktadır Hava kirliliği gelişmekte olan ülkelerde fazla ciddi bir çevre sorunu olarak varlığınısürdürmektedir 1952 yılında bir hafta içinde hava kirliliği sebebiyle yaklaşık 4000 kişinin yaşamını yitirdiği Londra örneği gibi dramatik olayların başlamasını beklemeksizin gerekli önlemlerin alınması ve işler kılınması gerekmektedir
2 Şamata
Gürültü sorunu; teknolojideki gelişmeler ve buna ast olarak hayat şeklinde oluşan şartların değişmesi sonucu insanoğlunda negatif fizyolojik ve psikolojik etkiler yaratan, arzu edilmeyen sesler olarak tanımlanmaktadır İnsanların yaşamında değişik maddesel ve psikolojik sorunların ortaya çıkışında etkisi bulunan bu çevre ve afiyet sorunu “şamata kirliliği olarak da isimlendirilmektedir Kişisel özelliklere kadar basınç, frekans ve tizlik gibi sesin öbür özellikleri bambaşka olarak algılanmakla birlikte sesin şiddetini belirlemede kullanılan bir ölçüt vardır Sesin insan kulağına kadar şiddetini belirten, gürültü ölçmede yaygın olarak kullanılan ölçü desibeldir Milletlerarası Standart Örgütü ’nün (ISO) bayağı saydığı şamata düzeyi 58 desibel (dB)dir İnsan sağlığına 90 dB ’in üzerindeki gürültülerin zararlı olduğu, 140 dB ’i aşan gürültülerin ise önemli beyin tahribatına niçin olduğu belirtilmektedir Gürültünün canlıların ruh sağlığı üstünde de olumsuz etkileri olduğu saptanmıştır Ülkelerin esas kültürel özellikleri, kullanılan teknolojilere alt olarak değişmekle birlikte ana gürültü kaynakları; motorlu araçlar, inşaat makina ve donanımları, uçak, farklı alanlara yönlendirilmiş makinalar ve ev aletleridir İnsan sağlığıüzerinde manâlı etkileri olduğu saptanan bu çevre sorununa içinde bulunduğunuz sosyal çevreden (bir banka şubesi, hastanedeki poliklinikler, çevredeki inşaatlar, uçak gürültüleri gibi) örnekler bulmanız olası mı?
3 Su
Dünyanın dörtte üçünün sularla kaplı olduğu, canlıların ağırlığının ise yüzde yetmişbeşini suyun oluşturduğu düşünülürse, suyun canlıvarlıkların yaşamındaki işlevini bilmek kolaylaşabilir Keleşve Hamamcı ’nın aktardıklarına göre yeryüzündeki sular, üstünkörü ve yeraltı suları olarak gruplandırılabilir Bunlardan üstünkörü suların %97 6 ’sı tuzlu sulardır Tatlı suların büyük bir kısmını kutuplardaki buzullar oluşturmaktadır Su kirliliği kavramı ile su kaynaklarının kullanılmasını bozacak ölçüde, organik, inorganik, biyoloji ile ilgili ve radyoaktif maddelerin suya karışması kastedilmektedir Doğanın işleyişi incelendiğinde, dışsal destekler olmaksızın suyun belli bir düzeydeki kirlenmenin üstesinden gelebildiği görülmektedir Ama kirleticilerin türü ve miktarı arttığında bu işlem etkisiz kalmakta ve kirlilik ortaya çıkmaktadır Bu şekilde oluşan sürecin yanısıra su kirliliği, havada oluşan kirlenme ile toprak kirliliği de suyun doğal dolanımı nedeniyle su kaynaklarının kirlenmesine yol açar böylece su kirliliği sadece kirleticilerin aracısız olarak su kaynaklarına ulaşmasından değil, hidrolojik süreçler yolu ile dolaylıbir biçimde de oluşabilmektedir Türkiye, su kaynaklarıaçısından dünyanın şanslıülkelerinden biridir Ama ülkemizin karşılaştığı çevre sorunları içinde su kirliliği kayda değer bir yer tutmaktadır Su kirliliği insanoğlunun suyun doğal dolanımına yaptığı elektirik enerjisi elde etmek için, akarsuların üstüne barajların ve sulandırma amaçlı göletlerin yapılması gibi müdahaleler ile, tarımsal, şehirsel ve endüstriyel etkinliklerden oluşan artıkların bir sonucudur Su kirliliğine ilişkin önlemler, uluslararasıve ulusal düzeylerde oluşturulan kuruluşlar ve standartlarıiçermektedir Su kirliliği; tarımsal etkinliklerle, sanayi etkinliklerle ve ikâmetgâh yerleri ile bağlantılı olarak artmaktadır Bunlardan ilkinde tarla verimini arttırmak için kullanılan suni gübrelerin, hayvan atıklarının, tarımsal çaba ilaçlarının toprağa karışıp su kaynaklarına ulaşmasıyla ortaya çıkar Toprak aşınması (erozyon) ile de toprağın en verimli ve tarıma uygun üst kısmı sürüklenerek su kaynaklarına karışmakta ve içerdiği maddeler bazı suyosunu türlerini çoğaltarak, erimişoksijen tüketimini arttırarak bitki ve hayvan türlerinin yaşamasını engellenmektedir İkinci grupta yer alan sanayi etkinliklerin niçin olduğu kirlilik türü dünyadaki o kadar çok gelişmekte olan ülkenin önemli sorunlarından biridir Laf konusu etkinliklerle su kaynaklarına ulaşan sanayi atıklar, kimyasal, radyoaktif maddeler doğanın dengesini ciddi bir biçimde kimi vakit da geriye dönülmez bir biçimde bozmaktadır Görmez ’in aktardıklarına tarafından ülkemizde sanayi atıkları ile kirlenen akarsulara ve göllere Meriç, Ergene, Gediz, Menderes nehirleri ile, Nilüfer, Simav, Porsuk çaylarını ve daha dramatik bir tablo olarak ortaya meydana çıkan Sapanca, Manyas, Van ve Tuzlu göllerini misal verebiliriz Durumun ciddiyetini göstermek açısından yukarıda sunulan örneklerden biri azıcık daha açılacak olursa; dünya çapında bir kuşgölü olmasına karşın Manyas Gölü 40 ’a yakın sanayi kuruluşu göre kirletilmektedir Ne yazık ama ülkemizde akarsular, göller, nehirler ve denizler kirletilmekte ve gerek bu sürecin gerekse hatalı avlanmanın etkisiyle su ürünleri çabuk yok olmaktadır
4 Toprak
Toprak; canlıdoğal kaynakların varlıklarınısürdürebilmeleri için hava ve su ile birlikte vazgeçilmez, bir doğal kaynaktır Toprak kirliliği, insan etkinlikleri sonucunda, toprağın fiziksel, kimyasal, biyoloji ile ilgili ve jeolojik yapısının bozulmasıdır Laf konusu kirliliğin, toprakta yanlıştarım teknikleri, yanlışve pozitif gübre ile tarımsal mücadele ilaçları kullanma, atık ve artıkları, zehirli ve güvenli olmayan maddeleri toprağa bırakma sonucunda ortaya çıktığı belirtilmektedir Benekli havanın içerdiği zehirli gazların niçin olduğu asit yağmurları ve kirletici gazların toprakta birikmesi, değişik yollarla kirlenen sularla sulanan toprağın kirlenip yapısının bozulması, tarımda kullanılan ilaçlar ve suni gübrelerin bilinçsiz kullanımıyla uzun vakit bozulmadan kalabilen katı atıkların gerekli süreçlerden geçirilmeksizin depolanması gibi etkenler toprağı kirletmekte ve hatta kullanılmaz duruma getirmektedir Bunlara ek olarak toprağın kendi yapısından kaynaklanan sorunlarla birlikte erozyon Türkiye ’nin çok ciddi toprak sorunlarından biridir Erozyon; Keleş ve Hamamcı ’nın tanımlamalarına kadar; toprağın su, rüzgar gibi doğal etmenler ile aşındırılması sonucunda bulunduğu yerden başka yerlere sürüklenmesidir Daha önce de belirtildiği gibi, erozyon yalnızca bir toprak sorunu olmayıp suyun kirlenmesine, bereketli toprakların kaybına, tarımsal imal kapasitesinin düşmesine yol açtığıiçin aynızamanda ciddi bir ekonomik sorun kaynağıdır Türkiye ’nin topraklarının %66 ’sının erozyon tehlikesi aşağıda olduğu dikkate alındığında sorunun boyutlarıhakkında zihin edinilebilir Erozyon sadece doğal bir süreçle ortaya çıkmayıp, yanlıştarım tekniklerinin uygulanması, yanlışarazi kullanımı, toprağın üzerindeki bitki örtüsünün değil edilmesi gibi insan faktörü ile de ortaya çıkmaktadır Türkiye ’de erozyon ile sıradan yıllık toprak kaybı 500 milyon ton dolayında olması, erezyon sorununun ülkemizde ürkütücü boyutlara ulaştığını göstermektedir 5 FloraFauna
Keleş ve Hamamcı ’ya tarafından belirli bir ülkeye, bölgeye veya yöreye özgü ot gibi yaşama flora, yabanıl hayvan topluluğu da fauna olarak adlandırılır Bir başka deyişle flora ve fauna insan dışındaki canlıögeleri taşıyan biyoloji ile ilgili zenginliktir Ağaç topluluğu biçimindeki genel anlayıştan fazla daha kapsamlı olarak orman; tümör, hayvan ve mikroorganizmalar, mineral maddeler, hidrolojik ve mikroklimatik özelliklerle, arasında madde ve enerji akımı bakımından ilişkiler bütününe sahip ağaç ve ağaççık topluluğu olarak değerlendirilmektedir Ormanların su kaynaklarını sürekli alıkoyma, toprakları erozyondan koruma, ısı oranlarını dengede tutarak sıcaklığı düzenleme gibi işlevleri vardır Ülkemiz genişliğinin %26 6 ’sınıkaplayan ormanlar yangınlar ve tarım için bölge açma çabalarıile her geçen yıl hızla değil olmaktadır Ender bulunan doğal ve kültürel değerleri koruma nedeniyle yapılan düzenlemeler olan Milli Parklar uygulaması ilk olarak 1958 ’de başlamıştır MuğlaÖlüdeniz, ÇorumÇatak ve BoluAbant gibi bazı bölgelerin “Tabiatı Koruma Alanları olarak korunmasısevindirici bir gelişmedir Hava, su ve toprak arasındaki doğal işleyişin sürekliliğini sağlama gibi bir işlevi yanında hayvanların otlatılmasına yarayan mera ve mer ’alar açısından da ülkemizdeki görünüş artan bir şekilde dramatikleşmektedir Şöyle fakat mera ve mer ’aların büyük bir kısmısürülerek tarla yapılmakta, yanlış otlatma sebebiyle tahrip olarak tez değil olmaktadır Bunun sonuçlarısadece doğanın dengesinin bozulması olarak ortaya çıkmayıp, hayvancılığın yara almasına, idareli kayıplara neden olmaktadır İnsanların varolan toprakları rasyonel bir biçimde kullanmayıp, erozyonla uğraş etmeyip, öte taraftan çevrenin nem oranını dengeleme, oksijen üretimi gibi işlevleri olan sulak alanları kurutularak toprak kazanma çabaları açıklanabilir gibi görünmemektedir Yeryüzünün sadece muhakkak bir bölgesinde yetişen bitki örtüsü olan endemik bitki örtüsü ile emin bir bölgede yaşayan hayvan türleri olan endemik hayvanlar da fazla kayda değer doğa ögeleri iken, çevre kirliliğinden paylarına düşeni alıp, şipşak yok olmaktadırlar Ancak Türkiye dünyanın en varlıklı floraya sahip ülkelerinden biridir Keleş ve Hamacı ’dan alınan bilgiye göre Avrupa kıta florası 12000 dolaylarındayken, Türkiye florası 9000 dolaylarındadır En zengin endemik bitkiye sahip Avrupa ülkesinde 2750 endemik bitki varken ülkemizde bu rakam 3000 ’i bulmaktadır
6 Kültürel Çevre
İnsanoğlunun çağlar boyunca geliştirdiği uygarlıkların ürünü olan kültürel çevre, tekrar insanoğlunun yıkıcı ve bozucu etkisi ile aleyhinde karşıyadır Çevrenin doğal ve kültürel boyutları ile bir iyice korunması fikrinin gelişmesine rağmen, ülkemizde bu görüşün yasal dayanaklara kavuşturulması ilk önce 1906 yılında tarihi değerleri korumak için çıkarılan AsarıAtika Nizamnamesi ile gerçekleşmiş, sonradan 1973 yılındaki Eski Eserler Kanunu ve 1983 yılında Kültür ve Tabiyat Varlıklarını Koruma Kanunu ile tekrar düzenlenmiştir Ülkemizde kültürel çevrenin korunmasıyönündeki adımlar hem oldukça geç atılmış, keza de günümüzde yeterli düzeye erişememiştir Kültürel çevreden söz ederken kültür varlıkları ve sit gibi bazı kavramlar kullanılmaktadır Kültür varlıkları;tarih öncesi ve tarihsel devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili yer üstünde, yer aşağı veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıkları kapsamaktadır Sit; tarih öncesinden günümüze değin gelen çeşitli uygarlıkların ürünü olup, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik, mimari ve yarı özelliklerini yansıtan büyük kasaba ve şehir kalıntıları, önemli tarihi olayların geçtiği yerlerdir Ülkemiz kültür varlıklar açısından son derece varlıklı bir ülke olmasına ve pek çok bölge sit alanı olarak bildiri edilmiş olmasına rağmen zamana ve insana bağlı yıkıcı etkilerden korunduğu söylenemez Kültürel çevre ile ilgili sorunlar; bireylerdeki çevrenin korunması bilincinin eksikliği, çarpık kentleşme, hesaplı sorunlar, kültürel değerleri koruma ve bakım için ayrılan kaynakların sınırlılığıya da yanlış kullanımı gibi etkenlerin ürünüdür *
Çevremizde ne gibi sorunlarla karşılaşırız
Esas çevre sorunları; hava, gürültü, su, toprak, florafauna ve kültürel çevre gibi alt başlıklar halinde incelenebilir Aşağı laf konusu çevre sorunlarına ilişkin tanımlamalarla, bunların, nedenleri, yarattığı etkiler irdelenmeye çalışılmıştır
1 Hava
Canlıların yaşamınıolanaklıkılan hava; atmosferi yaratıcı gazların karışımından oluşmaktadır Havanın insan yaşamındaki önemi açısından bir insanın günde ortalama 14 kg havaya ihtiyacı olduğu örnek olarak verilebilir Canlılar için yaşamsal önemi olan hava, hızlınüfus artışı, kentleşme ve sanayileşme sonucunda atmosfere bırakılan maddelerin belli bir yoğunluğa ulaşması sonucu kirlenmektedir Hesaplı etkinliklerin bilhassa belirlenmiş bölgelerde yoğunlaşarak artması, buna ast olarak belirlenmiş bölgelerde nüfusun artışıve daha fazla enerjiye gereksinim duyulmasıhava kirliliğinin ortaya çıkmasına niçin olmuştur Hava kirliliğinintemel kaynakları kentleşme ve endüstrileşmedir Bunlardan kentleşme; nüfus yoğunluğu, kentin topoğrafik ve meteorolojik koşullarına uygun olmayan bir biçimde oluşturulmasıile kirliliği arttıran bir faktör olarak işlev görmektedir Kentlerdeki ısınma sistemi, kullanılan yakacak türleri, ulaşım araçlarıbu sorunun büyümesine tesir eden öteki etkenlerdir Baştan Savma kentleşme eğilimi sürdükçe kentsel kaynaklı hava kirliliği Türkiye ’nin kayda değer bir sorunu olmayı sürdürecek gibi görünmektedir Endüstrileşme de endüstri kuruluşlarının hatalı yerlerde yapılandırılması ve yanma sonucu atık gazların yeterli teknik önlemler alınmadan havaya bırakılmasıyla hava kirliliğine tesir eden öteki bir etmen olarak karşımıza çıkmaktadır Günümüzde özellikle azgelişmişveya gelişmekte olan ülkelerde endüstriden doğan kirlenme manâlı bir yer tutmaktadır Bunun nedenleri laf konusu ülkelerde ileri teknolojilerin kullanılmaması, kirliliği önleyici çözümlerin pahalı oluşu sebebiyle uygulamaya geçirilememesidir Günümüzde ortaya meydana çıkan tablo; gelişmiş ülkelerin bu tür kirlilik yaratan endüsrileri kendi ülkeleri yerine, gelişmekte olan ülkelerde kurarak kendilerini koruduklarıve sırası gelmişken gelişmekte olan ülkelerde endüstri kaynaklı hava kirliliğinin giderek gelişen bir sorun olduğudur Türkiye de bu sorunu yaşamış ülkelere tipik bir örnektir Hava kirliliği gerek insan sağlığınıgerekse doğayıtehdit eden büyük bir tehlikedir Kirli hava içerdiği maddeler sebebiyle bronşların iltihaplanmasından akciğer kanserine varan düzeylerde solunum yolu hastalıklarının nedeni olurken, insanların bağışıklık sistemini etkileyerek, diğer pek çok hastalığa karşıda savunmasız bir ışık halkası getirmektedir Aynı etkiler hayvanlar için de söz konusudur Hava kirliliği bununla beraber değişime uğrattığı atmosfer koşulları sebebiyle, doğal iklim dengesini bozmakta, bitkilerin dokusu bozularak, toprağın verimliliği azalarak tarımsal üretim düşmektedir Yapılar ve eşyalar da hava kirliliğinden kendilerine düşen payı almakta, nitelikleri bozularak ömürleri kısalmaktadır Bu nesil sonuçların yanısıra ortaya çıkan zararlara bütün dünya açısından bakıldığında; a) atmosferdeki karbondioksit birikiminin artması sonunda dünyanın ısınmasına, dolayısıyla iklimlerin değişmesine, kutuplardaki buzulların erimesine, deniz düzeyinin yükselmesine, büyük bir oranda tarım toprağının sular aşağı kalmasına yol açmakta, b) Ozon tabakasının incelmesiyle tüm canlıvarlıklarıolumsuz bir biçimde etkileyen güneşin morötesi ışınlarının zararlıetkisinin artan bir şekilde daha yoğun olarak hissedilmesine yol açmaktadır Hava kirliliği gelişmekte olan ülkelerde fazla ciddi bir çevre sorunu olarak varlığınısürdürmektedir 1952 yılında bir hafta içinde hava kirliliği sebebiyle yaklaşık 4000 kişinin yaşamını yitirdiği Londra örneği gibi dramatik olayların başlamasını beklemeksizin gerekli önlemlerin alınması ve işler kılınması gerekmektedir
2 Şamata
Gürültü sorunu; teknolojideki gelişmeler ve buna ast olarak hayat şeklinde oluşan şartların değişmesi sonucu insanoğlunda negatif fizyolojik ve psikolojik etkiler yaratan, arzu edilmeyen sesler olarak tanımlanmaktadır İnsanların yaşamında değişik maddesel ve psikolojik sorunların ortaya çıkışında etkisi bulunan bu çevre ve afiyet sorunu “şamata kirliliği olarak da isimlendirilmektedir Kişisel özelliklere kadar basınç, frekans ve tizlik gibi sesin öbür özellikleri bambaşka olarak algılanmakla birlikte sesin şiddetini belirlemede kullanılan bir ölçüt vardır Sesin insan kulağına kadar şiddetini belirten, gürültü ölçmede yaygın olarak kullanılan ölçü desibeldir Milletlerarası Standart Örgütü ’nün (ISO) bayağı saydığı şamata düzeyi 58 desibel (dB)dir İnsan sağlığına 90 dB ’in üzerindeki gürültülerin zararlı olduğu, 140 dB ’i aşan gürültülerin ise önemli beyin tahribatına niçin olduğu belirtilmektedir Gürültünün canlıların ruh sağlığı üstünde de olumsuz etkileri olduğu saptanmıştır Ülkelerin esas kültürel özellikleri, kullanılan teknolojilere alt olarak değişmekle birlikte ana gürültü kaynakları; motorlu araçlar, inşaat makina ve donanımları, uçak, farklı alanlara yönlendirilmiş makinalar ve ev aletleridir İnsan sağlığıüzerinde manâlı etkileri olduğu saptanan bu çevre sorununa içinde bulunduğunuz sosyal çevreden (bir banka şubesi, hastanedeki poliklinikler, çevredeki inşaatlar, uçak gürültüleri gibi) örnekler bulmanız olası mı?
3 Su
Dünyanın dörtte üçünün sularla kaplı olduğu, canlıların ağırlığının ise yüzde yetmişbeşini suyun oluşturduğu düşünülürse, suyun canlıvarlıkların yaşamındaki işlevini bilmek kolaylaşabilir Keleşve Hamamcı ’nın aktardıklarına göre yeryüzündeki sular, üstünkörü ve yeraltı suları olarak gruplandırılabilir Bunlardan üstünkörü suların %97 6 ’sı tuzlu sulardır Tatlı suların büyük bir kısmını kutuplardaki buzullar oluşturmaktadır Su kirliliği kavramı ile su kaynaklarının kullanılmasını bozacak ölçüde, organik, inorganik, biyoloji ile ilgili ve radyoaktif maddelerin suya karışması kastedilmektedir Doğanın işleyişi incelendiğinde, dışsal destekler olmaksızın suyun belli bir düzeydeki kirlenmenin üstesinden gelebildiği görülmektedir Ama kirleticilerin türü ve miktarı arttığında bu işlem etkisiz kalmakta ve kirlilik ortaya çıkmaktadır Bu şekilde oluşan sürecin yanısıra su kirliliği, havada oluşan kirlenme ile toprak kirliliği de suyun doğal dolanımı nedeniyle su kaynaklarının kirlenmesine yol açar böylece su kirliliği sadece kirleticilerin aracısız olarak su kaynaklarına ulaşmasından değil, hidrolojik süreçler yolu ile dolaylıbir biçimde de oluşabilmektedir Türkiye, su kaynaklarıaçısından dünyanın şanslıülkelerinden biridir Ama ülkemizin karşılaştığı çevre sorunları içinde su kirliliği kayda değer bir yer tutmaktadır Su kirliliği insanoğlunun suyun doğal dolanımına yaptığı elektirik enerjisi elde etmek için, akarsuların üstüne barajların ve sulandırma amaçlı göletlerin yapılması gibi müdahaleler ile, tarımsal, şehirsel ve endüstriyel etkinliklerden oluşan artıkların bir sonucudur Su kirliliğine ilişkin önlemler, uluslararasıve ulusal düzeylerde oluşturulan kuruluşlar ve standartlarıiçermektedir Su kirliliği; tarımsal etkinliklerle, sanayi etkinliklerle ve ikâmetgâh yerleri ile bağlantılı olarak artmaktadır Bunlardan ilkinde tarla verimini arttırmak için kullanılan suni gübrelerin, hayvan atıklarının, tarımsal çaba ilaçlarının toprağa karışıp su kaynaklarına ulaşmasıyla ortaya çıkar Toprak aşınması (erozyon) ile de toprağın en verimli ve tarıma uygun üst kısmı sürüklenerek su kaynaklarına karışmakta ve içerdiği maddeler bazı suyosunu türlerini çoğaltarak, erimişoksijen tüketimini arttırarak bitki ve hayvan türlerinin yaşamasını engellenmektedir İkinci grupta yer alan sanayi etkinliklerin niçin olduğu kirlilik türü dünyadaki o kadar çok gelişmekte olan ülkenin önemli sorunlarından biridir Laf konusu etkinliklerle su kaynaklarına ulaşan sanayi atıklar, kimyasal, radyoaktif maddeler doğanın dengesini ciddi bir biçimde kimi vakit da geriye dönülmez bir biçimde bozmaktadır Görmez ’in aktardıklarına tarafından ülkemizde sanayi atıkları ile kirlenen akarsulara ve göllere Meriç, Ergene, Gediz, Menderes nehirleri ile, Nilüfer, Simav, Porsuk çaylarını ve daha dramatik bir tablo olarak ortaya meydana çıkan Sapanca, Manyas, Van ve Tuzlu göllerini misal verebiliriz Durumun ciddiyetini göstermek açısından yukarıda sunulan örneklerden biri azıcık daha açılacak olursa; dünya çapında bir kuşgölü olmasına karşın Manyas Gölü 40 ’a yakın sanayi kuruluşu göre kirletilmektedir Ne yazık ama ülkemizde akarsular, göller, nehirler ve denizler kirletilmekte ve gerek bu sürecin gerekse hatalı avlanmanın etkisiyle su ürünleri çabuk yok olmaktadır
4 Toprak
Toprak; canlıdoğal kaynakların varlıklarınısürdürebilmeleri için hava ve su ile birlikte vazgeçilmez, bir doğal kaynaktır Toprak kirliliği, insan etkinlikleri sonucunda, toprağın fiziksel, kimyasal, biyoloji ile ilgili ve jeolojik yapısının bozulmasıdır Laf konusu kirliliğin, toprakta yanlıştarım teknikleri, yanlışve pozitif gübre ile tarımsal mücadele ilaçları kullanma, atık ve artıkları, zehirli ve güvenli olmayan maddeleri toprağa bırakma sonucunda ortaya çıktığı belirtilmektedir Benekli havanın içerdiği zehirli gazların niçin olduğu asit yağmurları ve kirletici gazların toprakta birikmesi, değişik yollarla kirlenen sularla sulanan toprağın kirlenip yapısının bozulması, tarımda kullanılan ilaçlar ve suni gübrelerin bilinçsiz kullanımıyla uzun vakit bozulmadan kalabilen katı atıkların gerekli süreçlerden geçirilmeksizin depolanması gibi etkenler toprağı kirletmekte ve hatta kullanılmaz duruma getirmektedir Bunlara ek olarak toprağın kendi yapısından kaynaklanan sorunlarla birlikte erozyon Türkiye ’nin çok ciddi toprak sorunlarından biridir Erozyon; Keleş ve Hamamcı ’nın tanımlamalarına kadar; toprağın su, rüzgar gibi doğal etmenler ile aşındırılması sonucunda bulunduğu yerden başka yerlere sürüklenmesidir Daha önce de belirtildiği gibi, erozyon yalnızca bir toprak sorunu olmayıp suyun kirlenmesine, bereketli toprakların kaybına, tarımsal imal kapasitesinin düşmesine yol açtığıiçin aynızamanda ciddi bir ekonomik sorun kaynağıdır Türkiye ’nin topraklarının %66 ’sının erozyon tehlikesi aşağıda olduğu dikkate alındığında sorunun boyutlarıhakkında zihin edinilebilir Erozyon sadece doğal bir süreçle ortaya çıkmayıp, yanlıştarım tekniklerinin uygulanması, yanlışarazi kullanımı, toprağın üzerindeki bitki örtüsünün değil edilmesi gibi insan faktörü ile de ortaya çıkmaktadır Türkiye ’de erozyon ile sıradan yıllık toprak kaybı 500 milyon ton dolayında olması, erezyon sorununun ülkemizde ürkütücü boyutlara ulaştığını göstermektedir 5 FloraFauna
Keleş ve Hamamcı ’ya tarafından belirli bir ülkeye, bölgeye veya yöreye özgü ot gibi yaşama flora, yabanıl hayvan topluluğu da fauna olarak adlandırılır Bir başka deyişle flora ve fauna insan dışındaki canlıögeleri taşıyan biyoloji ile ilgili zenginliktir Ağaç topluluğu biçimindeki genel anlayıştan fazla daha kapsamlı olarak orman; tümör, hayvan ve mikroorganizmalar, mineral maddeler, hidrolojik ve mikroklimatik özelliklerle, arasında madde ve enerji akımı bakımından ilişkiler bütününe sahip ağaç ve ağaççık topluluğu olarak değerlendirilmektedir Ormanların su kaynaklarını sürekli alıkoyma, toprakları erozyondan koruma, ısı oranlarını dengede tutarak sıcaklığı düzenleme gibi işlevleri vardır Ülkemiz genişliğinin %26 6 ’sınıkaplayan ormanlar yangınlar ve tarım için bölge açma çabalarıile her geçen yıl hızla değil olmaktadır Ender bulunan doğal ve kültürel değerleri koruma nedeniyle yapılan düzenlemeler olan Milli Parklar uygulaması ilk olarak 1958 ’de başlamıştır MuğlaÖlüdeniz, ÇorumÇatak ve BoluAbant gibi bazı bölgelerin “Tabiatı Koruma Alanları olarak korunmasısevindirici bir gelişmedir Hava, su ve toprak arasındaki doğal işleyişin sürekliliğini sağlama gibi bir işlevi yanında hayvanların otlatılmasına yarayan mera ve mer ’alar açısından da ülkemizdeki görünüş artan bir şekilde dramatikleşmektedir Şöyle fakat mera ve mer ’aların büyük bir kısmısürülerek tarla yapılmakta, yanlış otlatma sebebiyle tahrip olarak tez değil olmaktadır Bunun sonuçlarısadece doğanın dengesinin bozulması olarak ortaya çıkmayıp, hayvancılığın yara almasına, idareli kayıplara neden olmaktadır İnsanların varolan toprakları rasyonel bir biçimde kullanmayıp, erozyonla uğraş etmeyip, öte taraftan çevrenin nem oranını dengeleme, oksijen üretimi gibi işlevleri olan sulak alanları kurutularak toprak kazanma çabaları açıklanabilir gibi görünmemektedir Yeryüzünün sadece muhakkak bir bölgesinde yetişen bitki örtüsü olan endemik bitki örtüsü ile emin bir bölgede yaşayan hayvan türleri olan endemik hayvanlar da fazla kayda değer doğa ögeleri iken, çevre kirliliğinden paylarına düşeni alıp, şipşak yok olmaktadırlar Ancak Türkiye dünyanın en varlıklı floraya sahip ülkelerinden biridir Keleş ve Hamacı ’dan alınan bilgiye göre Avrupa kıta florası 12000 dolaylarındayken, Türkiye florası 9000 dolaylarındadır En zengin endemik bitkiye sahip Avrupa ülkesinde 2750 endemik bitki varken ülkemizde bu rakam 3000 ’i bulmaktadır
6 Kültürel Çevre
İnsanoğlunun çağlar boyunca geliştirdiği uygarlıkların ürünü olan kültürel çevre, tekrar insanoğlunun yıkıcı ve bozucu etkisi ile aleyhinde karşıyadır Çevrenin doğal ve kültürel boyutları ile bir iyice korunması fikrinin gelişmesine rağmen, ülkemizde bu görüşün yasal dayanaklara kavuşturulması ilk önce 1906 yılında tarihi değerleri korumak için çıkarılan AsarıAtika Nizamnamesi ile gerçekleşmiş, sonradan 1973 yılındaki Eski Eserler Kanunu ve 1983 yılında Kültür ve Tabiyat Varlıklarını Koruma Kanunu ile tekrar düzenlenmiştir Ülkemizde kültürel çevrenin korunmasıyönündeki adımlar hem oldukça geç atılmış, keza de günümüzde yeterli düzeye erişememiştir Kültürel çevreden söz ederken kültür varlıkları ve sit gibi bazı kavramlar kullanılmaktadır Kültür varlıkları;tarih öncesi ve tarihsel devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili yer üstünde, yer aşağı veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıkları kapsamaktadır Sit; tarih öncesinden günümüze değin gelen çeşitli uygarlıkların ürünü olup, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik, mimari ve yarı özelliklerini yansıtan büyük kasaba ve şehir kalıntıları, önemli tarihi olayların geçtiği yerlerdir Ülkemiz kültür varlıklar açısından son derece varlıklı bir ülke olmasına ve pek çok bölge sit alanı olarak bildiri edilmiş olmasına rağmen zamana ve insana bağlı yıkıcı etkilerden korunduğu söylenemez Kültürel çevre ile ilgili sorunlar; bireylerdeki çevrenin korunması bilincinin eksikliği, çarpık kentleşme, hesaplı sorunlar, kültürel değerleri koruma ve bakım için ayrılan kaynakların sınırlılığıya da yanlış kullanımı gibi etkenlerin ürünüdür *