iltasyazilim
FD Üye
Çocuklarda Saldırganlık
Saldırganlık dürtüsü bir takım çocuklarda daha güçlüdür Engellendikleri zaman kavgacı çocuklar ara sıra hiddet krizleri gösterebilirler Burada anne baba fazla olursa çocuk bu isteğinin yerine getirilmesine alışır Giderek herzamanki engellere karşıda saldırganlık gösterebilir
bunun dışında TV programlarında saldırganlık ve zor sahnelerini izlemelerinin de çocuklarda saldırganlık tavırlarını arttırdığı deneyde kullanılan olarak saptanmıştır Bu gibi durumlarda klasik önleyici tedbir olarak suç oluşturan kullanılır Çok şiddetli suç oluşturan bir zaman için saldırganlığı durdurur lakin çocuğun gözünde kendi saldırganlığını meşrulaştırır Sonuçta saldırganlık davranışı büsbütün yerleşir ve verilen canice da ödeşme yerine geçer
Yeniden uygunsuz cezalar verildiğinde çocuk saldırganlık dürtüsünü kaybetmez lakin başka alanlara yönlendirilir Küfür etmek, vurmak, ızdırap ya da haylazlık etmek yerine; aylaklık ve kaçma gibi davranışlar meydana çıkabilir bu nedenle hemen cezalandırma yerine çocuktaki saldırganlığın kişisel ve çevresel nedenlerini tahlil etmek, çocuğun negatif tutumunu gereğinde görmezlikten ulaşmak, ara sıra direktifler gerçekleştirmek, saldırganlığından beklenilen sonucu elde etmesini önlemek için uğraş sarf etmek yararlıdır
TANIM
Saldırganlığın tanımı eylemin bizzat kendisi vurgulanarak yada eylemde yer alan kişinin niyeti vurgulanarak yapılabilir Eylemin kendisi vurgulandığında saldırganlık diğer kişilere hasar veren herhangi bir davranış olarak tanımlanmaktadır Eylemde yer alan kişinin niyeti vurgulandığında ise hedefi acıtmak niyetiyle girişilen bir tutum olarak tanımlanır
Öteki bir tanım, coşmuş ve araçsal saldırganlık biçiminde yapılmaktadır Öfkeli saldırganlık öfke ve düşmanlığın kışkırttığı saldırganca bir eylemdir Araçsal saldırganlık ise, eylemin kendisi dışarıda bir hedefe ulaşmak için girişilen saldırganca bir eylemdir
NEDENLER:
Bazı kuramcılar beynin merkezi asap sisteminin ve iç salgı bezleri sisteminin saldırganlığa yol açtığını öne sürmektedir Bazı bilim adamları da beyinde saldırganlığa neden olan merkezlerin haricen beyindeki tümörlerinde saldırganlığa yol açtığını ileri sürmektedirler Saldırganlıkla ilgili amigdalalar duyguların kontrolünden sorumlu beyin alanlarıdır ve limbik sistemin bir parçasıdır Saldırganlık belirten hayvanların amigdalaları çıkarıldığında hayvanların önceki halinin karşıtı bir durumun, sakinlik halinin ortaya çıktığı gözlenmiştir Tekrar bu bölgede oluşmuş olan bazı tümörlerin fazla saldırganlığa yol açtığı belirtilmektedir Biyoloji Ile Ilgili kurama ait bir diğer izah etme genlerdeki öbür kombinasyonların saldırganlığa neden olduğu şeklindedir Her insanın hücresindeki 23 çift kromozomdan bir çifti cinsiyeti belirler Bayan da cinsiyeti belirleyen kromozom çifti XX erkekte ise XY biçimindedir Y erkekliği belirleyen kromozom olarak düşünülmektedir Bazı erkeklerde bu kromozomlar XYY şeklindedir Bir kısım bilim adamları fazla olan bu kromozomun erkekte saldırganlığı artırdığını savunmaktadır Araştırmalar XYY tipi kromozomun erkek suçlular aralarında normallere tarafından 4 kere daha artı görüldüğü şeklinde sonuçlanmıştır Fakat kromozomlarla ilgili bu açıklamayı eleştirenler ve saldırganlığı açıklamada beceriksiz bulan araştırmacılarda vardır Çünkü XYY kromozomu taşımasına karşın kavgacı olmayan erkeklerdeki ve kadınlardaki saldırganlığın nedenleri için hiçbir izah etme getirilememektedir bu nedenle biyoloji ile ilgili kuramın saldırganlığa ilişkin açıklamalarının tatmin edici ve detaylı olduğu söylenemez Biyolojik temelli olarak kuramlar nesnel ve somut verileri kapsaması yönünden kayda değer sayılmakla beraber, agresif davranışın oluşumunda etkin olan bireyin şehvetli, zihinsel ve sosyal süreçleri dikkate almamaktadır bununla birlikte yapılan incelemeler biyolojik faktörlerin psikopatolojide önemli rol oynadığını ortaya çıkarmıştır Geçmişte saldırgan tavır incelenirken daha fazla çevresel değişkenler üzerinde duruluyor, gelişimsel ve sonradan olma beyin hasarları üstünde durulmuyordu Son yirmi yıldır saldırganlık üstüne yapılan araştırmalarda nöropsikiyatrik ve nörolojik sorunların kavgacı bireylerde, agresif olmayanlara oranla daha yaygın olduğu ileri sürülmektedir Şiddeti besleyen bir çok kaynak vardır Ama bu kaynakların etkili olabilmesi için etkileyebilecekleri bir canlı organizmaya gereklilik vardır Zor davranışını anlayabilmenin yolu onun biyoloji ile ilgili temelini anlamaktan geçer Bu konudaki bulgular demin çelişkili ve yetersizdir Daha detaylı çalışmalara gereklilik vardır Emosyonel asap bilim (Neuroscience) alanında son yıllarda görülen hızlı ilerleme bu alanda kısa sürede aşamalar kaydedileceğinin sinyallerini vermektedir Ortaya çıkacak sonuçlar, şiddeti ortadan kaldırmayacaktır Şiddetin daha iyi anlaşılabilmesi ve ortadan kaldırılabilmesi için hem toplumsal keza de biyoloji ile ilgili etkenlerin birlikte ve uygun ölçülerde dikkate alınması gerekir
İnsan davranışlarını insanın doğasından yola çıkarak açıklayan içgüdü kuramcıları saldırganlığı da içgüdülere göre açıklamakta, insanın öteki hayvanlar gibi kendisini agresif davranışlarda bulunmaya eğilimli kılan bir saldırganlık içgüdüyle doğduğunu ileri sürmektedirler Bu kuramcılar saldırganlığı doğuştan gelen içgüdülerle açıklamakta ve saldırganlığın azaltılabileceğine ilişkin bir umut taşımamaktadır Saldırganlığı içgüdülerle açıklama yapmak, kişiler arası ilişkilerde sorun olan bu davranışı klasik görmek anlamına geldiğinden, bu kurama bilhassa sosyal öğrenme kuramcıları kadar yoğun eleştiriler gelmektedir İnsan davranışlarını yalnızca içgüdü modeli ile tanımlamanın doğru olmayacağını daha sonra kabul edilmiştir Davranışlar yalnızca sezgi modeliyle açıklanabilseydi saldırganlığa özel bir anlatım ve özür bulunmuş olurdu
Sosyal Öğrenme kuramcıları insanın doğuştan agresif olmadığını saldırganlığın toplumsallaşmanın bir sonucu olarak ortaya çıktığını belirtmişlerdir Bireyi saldırganlığa iten güçlerin içsel olmaktan çok dışsal olduğunu savunmaktadırlar Öteki kuramlarla karşılaştırıldığında bu kuram dış etkilere daha artı yük vermektedir Ama birey yalnız çevresel etkenlere tepkide bulunan güçsüz bir organizma değildir Birey ve çevrenin karşılıklı etkileşimleri bireyin sahip olduğu davranışları oluştururlar Böylece keza çevre etkinlikleri davranışları şekillendirir, keza de çevre davranışlar kadar etkilenir Bu devingen düşünceler insanın saldırganlığını diğer sosyal davranışlar gibi keza çevreden kaynaklanan uyaran ve pekiştiricilerin etkisi keza de bilişsel denetim etkisiyle öğrenildiğini savunur Bu hipotez, kavgacı davranışların kaynaklarının çok farklı alanlara yönlendirilmiş olduğunu, geçmiş deneyim ve öğrenmeden, dış durumsal etmenlere kadar yayılan çok geniş bir yelpaze içinde değerlendirilmesi gerektiğini, keza saldırganlık ve şiddetin, nesiller boyunca öğrenilmiş bir tutum kalıbı olarak geçtiğini de savunmaktadır Geçmişteki deneyimlerin saldırganlığın ne vakit, hangi durumlarda ve de ne çoğunlukla ortaya çıkacağını belirlediğini, çocukların model olarak aldıkları esas babalarının davranışlarından, nasıl kullanmak gerektiğini öğrendiklerini, aile ve dış çevreden edindikleri agresif modellere özenerek saldırgan davranışlarda bulunduklarını ileri sürmektedir Saldırganlığa içgüdü ve engellenme açısından bakan görüşlerle karşılaştırıldığında, sosyal öğrenme yaklaşımını özgün kılan şey, saldırganlığı değiştirebilir ve engellenebilir bir vaka olarak görmesidir Ama saldırganlığı içgüdüyle ifade eden düşünceler saldırganlığı mecburi ve kalıtımsal olarak programlanmış bir tavır olarak görme eğilimindedirler Bu yaklaşım, saldırganlığın öğrenildiği gibi unutulabileceğini veya yerinde şartlar aşağı hiç öğrenilemeyeceğini savunmaktadır
Saldırganlığın nedenini açıklayan bir öteki varsayım olan Engellenmesaldırganlık kuramı birincil ortaya atıldığı zaman “Saldırganlık hali daima bir engellenme sonucu ortaya çıkar görüşü güçlü olarak eleştirilere uğrayınca her engellenmenin saldırganlığa yol açacağı görüşü değiştirilerek saldırganlık, “engellenme saldırganlığa yol açmaktadır şeklinde tanımlandı Böylece fazla örnekte engellenme biçimlerinin peşinde kavgacı davranışlar gelse de engellenme ve saldırganlık arasındaki bağın sanıldığından daha kuvvetsiz olduğu düşünülmektedir Engellenme gerekli olarak saldırganlığa yol açmamakta ve saldırganlık her defasında engellenmenin ardından gelmemektedir bununla birlikte varsayım sosyal ödül galip gelmek için yapılan araçsal saldırganlık yada kendini savunmak için yapılan saldırganlık gibi engellenme olmaksızın yapılan kavgacı davranışları açıklamakta da tatmin edici olmamaktadır Güç eylemlerini insan etmeninden soyutlayarak salt çevresel etmenlere dayandırarak anlatmak sorunun çözümüne fazla yardım sağlamamaktadır Çünkü çevre ve insan birbirinden ayrılmaz bir biçimde bir sorunlar yumağı olarak zorlama eylemlerine katkıda bulunur İnsan tepkilerini dış uyaranların, ruhsal yapısında yol açtığı etkilerin özelliklerine göre gösterir Bu etkilerden biri olan engellenme kimsesiz saldırganlığa neden değildir Bu konularda incelemeler yapan bilim adamlarına göre engellenme genelde öfke olarak nitelendirilen şehvetli bir tepkiye yol açmakta ve bu tepkide kişiyi agresif davranışlarda bulunmaya hazır ayla getirmektedir *
Saldırganlık dürtüsü bir takım çocuklarda daha güçlüdür Engellendikleri zaman kavgacı çocuklar ara sıra hiddet krizleri gösterebilirler Burada anne baba fazla olursa çocuk bu isteğinin yerine getirilmesine alışır Giderek herzamanki engellere karşıda saldırganlık gösterebilir
bunun dışında TV programlarında saldırganlık ve zor sahnelerini izlemelerinin de çocuklarda saldırganlık tavırlarını arttırdığı deneyde kullanılan olarak saptanmıştır Bu gibi durumlarda klasik önleyici tedbir olarak suç oluşturan kullanılır Çok şiddetli suç oluşturan bir zaman için saldırganlığı durdurur lakin çocuğun gözünde kendi saldırganlığını meşrulaştırır Sonuçta saldırganlık davranışı büsbütün yerleşir ve verilen canice da ödeşme yerine geçer
Yeniden uygunsuz cezalar verildiğinde çocuk saldırganlık dürtüsünü kaybetmez lakin başka alanlara yönlendirilir Küfür etmek, vurmak, ızdırap ya da haylazlık etmek yerine; aylaklık ve kaçma gibi davranışlar meydana çıkabilir bu nedenle hemen cezalandırma yerine çocuktaki saldırganlığın kişisel ve çevresel nedenlerini tahlil etmek, çocuğun negatif tutumunu gereğinde görmezlikten ulaşmak, ara sıra direktifler gerçekleştirmek, saldırganlığından beklenilen sonucu elde etmesini önlemek için uğraş sarf etmek yararlıdır
TANIM
Saldırganlığın tanımı eylemin bizzat kendisi vurgulanarak yada eylemde yer alan kişinin niyeti vurgulanarak yapılabilir Eylemin kendisi vurgulandığında saldırganlık diğer kişilere hasar veren herhangi bir davranış olarak tanımlanmaktadır Eylemde yer alan kişinin niyeti vurgulandığında ise hedefi acıtmak niyetiyle girişilen bir tutum olarak tanımlanır
Öteki bir tanım, coşmuş ve araçsal saldırganlık biçiminde yapılmaktadır Öfkeli saldırganlık öfke ve düşmanlığın kışkırttığı saldırganca bir eylemdir Araçsal saldırganlık ise, eylemin kendisi dışarıda bir hedefe ulaşmak için girişilen saldırganca bir eylemdir
NEDENLER:
Bazı kuramcılar beynin merkezi asap sisteminin ve iç salgı bezleri sisteminin saldırganlığa yol açtığını öne sürmektedir Bazı bilim adamları da beyinde saldırganlığa neden olan merkezlerin haricen beyindeki tümörlerinde saldırganlığa yol açtığını ileri sürmektedirler Saldırganlıkla ilgili amigdalalar duyguların kontrolünden sorumlu beyin alanlarıdır ve limbik sistemin bir parçasıdır Saldırganlık belirten hayvanların amigdalaları çıkarıldığında hayvanların önceki halinin karşıtı bir durumun, sakinlik halinin ortaya çıktığı gözlenmiştir Tekrar bu bölgede oluşmuş olan bazı tümörlerin fazla saldırganlığa yol açtığı belirtilmektedir Biyoloji Ile Ilgili kurama ait bir diğer izah etme genlerdeki öbür kombinasyonların saldırganlığa neden olduğu şeklindedir Her insanın hücresindeki 23 çift kromozomdan bir çifti cinsiyeti belirler Bayan da cinsiyeti belirleyen kromozom çifti XX erkekte ise XY biçimindedir Y erkekliği belirleyen kromozom olarak düşünülmektedir Bazı erkeklerde bu kromozomlar XYY şeklindedir Bir kısım bilim adamları fazla olan bu kromozomun erkekte saldırganlığı artırdığını savunmaktadır Araştırmalar XYY tipi kromozomun erkek suçlular aralarında normallere tarafından 4 kere daha artı görüldüğü şeklinde sonuçlanmıştır Fakat kromozomlarla ilgili bu açıklamayı eleştirenler ve saldırganlığı açıklamada beceriksiz bulan araştırmacılarda vardır Çünkü XYY kromozomu taşımasına karşın kavgacı olmayan erkeklerdeki ve kadınlardaki saldırganlığın nedenleri için hiçbir izah etme getirilememektedir bu nedenle biyoloji ile ilgili kuramın saldırganlığa ilişkin açıklamalarının tatmin edici ve detaylı olduğu söylenemez Biyolojik temelli olarak kuramlar nesnel ve somut verileri kapsaması yönünden kayda değer sayılmakla beraber, agresif davranışın oluşumunda etkin olan bireyin şehvetli, zihinsel ve sosyal süreçleri dikkate almamaktadır bununla birlikte yapılan incelemeler biyolojik faktörlerin psikopatolojide önemli rol oynadığını ortaya çıkarmıştır Geçmişte saldırgan tavır incelenirken daha fazla çevresel değişkenler üzerinde duruluyor, gelişimsel ve sonradan olma beyin hasarları üstünde durulmuyordu Son yirmi yıldır saldırganlık üstüne yapılan araştırmalarda nöropsikiyatrik ve nörolojik sorunların kavgacı bireylerde, agresif olmayanlara oranla daha yaygın olduğu ileri sürülmektedir Şiddeti besleyen bir çok kaynak vardır Ama bu kaynakların etkili olabilmesi için etkileyebilecekleri bir canlı organizmaya gereklilik vardır Zor davranışını anlayabilmenin yolu onun biyoloji ile ilgili temelini anlamaktan geçer Bu konudaki bulgular demin çelişkili ve yetersizdir Daha detaylı çalışmalara gereklilik vardır Emosyonel asap bilim (Neuroscience) alanında son yıllarda görülen hızlı ilerleme bu alanda kısa sürede aşamalar kaydedileceğinin sinyallerini vermektedir Ortaya çıkacak sonuçlar, şiddeti ortadan kaldırmayacaktır Şiddetin daha iyi anlaşılabilmesi ve ortadan kaldırılabilmesi için hem toplumsal keza de biyoloji ile ilgili etkenlerin birlikte ve uygun ölçülerde dikkate alınması gerekir
İnsan davranışlarını insanın doğasından yola çıkarak açıklayan içgüdü kuramcıları saldırganlığı da içgüdülere göre açıklamakta, insanın öteki hayvanlar gibi kendisini agresif davranışlarda bulunmaya eğilimli kılan bir saldırganlık içgüdüyle doğduğunu ileri sürmektedirler Bu kuramcılar saldırganlığı doğuştan gelen içgüdülerle açıklamakta ve saldırganlığın azaltılabileceğine ilişkin bir umut taşımamaktadır Saldırganlığı içgüdülerle açıklama yapmak, kişiler arası ilişkilerde sorun olan bu davranışı klasik görmek anlamına geldiğinden, bu kurama bilhassa sosyal öğrenme kuramcıları kadar yoğun eleştiriler gelmektedir İnsan davranışlarını yalnızca içgüdü modeli ile tanımlamanın doğru olmayacağını daha sonra kabul edilmiştir Davranışlar yalnızca sezgi modeliyle açıklanabilseydi saldırganlığa özel bir anlatım ve özür bulunmuş olurdu
Sosyal Öğrenme kuramcıları insanın doğuştan agresif olmadığını saldırganlığın toplumsallaşmanın bir sonucu olarak ortaya çıktığını belirtmişlerdir Bireyi saldırganlığa iten güçlerin içsel olmaktan çok dışsal olduğunu savunmaktadırlar Öteki kuramlarla karşılaştırıldığında bu kuram dış etkilere daha artı yük vermektedir Ama birey yalnız çevresel etkenlere tepkide bulunan güçsüz bir organizma değildir Birey ve çevrenin karşılıklı etkileşimleri bireyin sahip olduğu davranışları oluştururlar Böylece keza çevre etkinlikleri davranışları şekillendirir, keza de çevre davranışlar kadar etkilenir Bu devingen düşünceler insanın saldırganlığını diğer sosyal davranışlar gibi keza çevreden kaynaklanan uyaran ve pekiştiricilerin etkisi keza de bilişsel denetim etkisiyle öğrenildiğini savunur Bu hipotez, kavgacı davranışların kaynaklarının çok farklı alanlara yönlendirilmiş olduğunu, geçmiş deneyim ve öğrenmeden, dış durumsal etmenlere kadar yayılan çok geniş bir yelpaze içinde değerlendirilmesi gerektiğini, keza saldırganlık ve şiddetin, nesiller boyunca öğrenilmiş bir tutum kalıbı olarak geçtiğini de savunmaktadır Geçmişteki deneyimlerin saldırganlığın ne vakit, hangi durumlarda ve de ne çoğunlukla ortaya çıkacağını belirlediğini, çocukların model olarak aldıkları esas babalarının davranışlarından, nasıl kullanmak gerektiğini öğrendiklerini, aile ve dış çevreden edindikleri agresif modellere özenerek saldırgan davranışlarda bulunduklarını ileri sürmektedir Saldırganlığa içgüdü ve engellenme açısından bakan görüşlerle karşılaştırıldığında, sosyal öğrenme yaklaşımını özgün kılan şey, saldırganlığı değiştirebilir ve engellenebilir bir vaka olarak görmesidir Ama saldırganlığı içgüdüyle ifade eden düşünceler saldırganlığı mecburi ve kalıtımsal olarak programlanmış bir tavır olarak görme eğilimindedirler Bu yaklaşım, saldırganlığın öğrenildiği gibi unutulabileceğini veya yerinde şartlar aşağı hiç öğrenilemeyeceğini savunmaktadır
Saldırganlığın nedenini açıklayan bir öteki varsayım olan Engellenmesaldırganlık kuramı birincil ortaya atıldığı zaman “Saldırganlık hali daima bir engellenme sonucu ortaya çıkar görüşü güçlü olarak eleştirilere uğrayınca her engellenmenin saldırganlığa yol açacağı görüşü değiştirilerek saldırganlık, “engellenme saldırganlığa yol açmaktadır şeklinde tanımlandı Böylece fazla örnekte engellenme biçimlerinin peşinde kavgacı davranışlar gelse de engellenme ve saldırganlık arasındaki bağın sanıldığından daha kuvvetsiz olduğu düşünülmektedir Engellenme gerekli olarak saldırganlığa yol açmamakta ve saldırganlık her defasında engellenmenin ardından gelmemektedir bununla birlikte varsayım sosyal ödül galip gelmek için yapılan araçsal saldırganlık yada kendini savunmak için yapılan saldırganlık gibi engellenme olmaksızın yapılan kavgacı davranışları açıklamakta da tatmin edici olmamaktadır Güç eylemlerini insan etmeninden soyutlayarak salt çevresel etmenlere dayandırarak anlatmak sorunun çözümüne fazla yardım sağlamamaktadır Çünkü çevre ve insan birbirinden ayrılmaz bir biçimde bir sorunlar yumağı olarak zorlama eylemlerine katkıda bulunur İnsan tepkilerini dış uyaranların, ruhsal yapısında yol açtığı etkilerin özelliklerine göre gösterir Bu etkilerden biri olan engellenme kimsesiz saldırganlığa neden değildir Bu konularda incelemeler yapan bilim adamlarına göre engellenme genelde öfke olarak nitelendirilen şehvetli bir tepkiye yol açmakta ve bu tepkide kişiyi agresif davranışlarda bulunmaya hazır ayla getirmektedir *