Danimarkalı gelin

Bu tanımlamayı duyan kişinin aklına hemen Salih Diriklik’in filmi gelir…
Film, tgrt adlı meşum kanalın Müslümanların sırtından palazlandığı dönemde ekranlara gelmiş ve oldukça beğeni toplamıştı…
Filmde Danimarkalı Hıristiyan bir kızın Müslüman bir erkekle tanışıp evlenmesi ve kızın ihtidası konu ediliyordu…
Filmi burada uzun uzadıya anlatmayacağım, ancak sokaklardaki rüsvalığı gözler önüne sermesi bakımından sadece bir sahnesini hatırlatmak isterim…
Danimarkalı gelinimiz ve görümcesi araçtan inmekteler…
Önce görümce iner araçtan…
Görümce açıktır…
Görümcenin indiği sırada oradan geçen iki genç kıza laf atar, kız neye uğradığını şaşırır ve fakat tam o sırada gelinimiz de araçtan mütesettir olduğu halde iner…
Tesettüre bürünmüş kızı gören gençler pişman olurlar attıkları laftan ve özür dileyerek oradan uzaklaşırlar…

Bu filmin sinema ve televizyon ekranlarında gösterildiği dönemlerde üniversiteli kızlarımız da başörtüsü mücadelesi veriyorlardı…
Üniversitelere giden kızlarımız vücut hatlarını belli etmeyen pardösüler –bu kıyafet aslında şimdilerde tam isim karşılığını buldu giyer, başlarına da omuzlarından aşağı sarkacak şekilde başörtülerini örterlerdi…
Bu mücadelenin son zamanlardaki simge ismi Nuray Canan Bezirgan’ın üniversiteden yaka paça dışarı çıkarılıp, eğitimi engellediği gerekçesiyle göz altına alındığı günlerdeki haline –fotoğraflarına bakın bir de şimdiki haline bakın…
Tamam, düşüncelerinde mücadelesinde belki bir değişiklik söz konusu değil, ama bizim konuştuğumuz da bu değil…
İrdelediğimiz konu görüntü, kıyafet…
Pardösü için yukarda, “bu kıyafet aslında şimdilerde tam isim karşılığını buldu demiştik… Evet, Fransızca bir kelime olan pardösü, “Serin havalarda öbür giysilerin üzerine giyilen, paltodan ince üstlük anlamına geliyor…
Yine bir Fransız aksesuarı olan türban İnce kumaştan yapılmış, başı sıkıca kavrayan bir tür baş örtüsü ile birlikte giyilen pardösü şimdi yaygın bir şekilde bizim genç kızlarımız tarafından kullanılıyor…

Üzerinde bol bir dış kıyafet –vücut hatlarını ve iç kıyafetlerini belli etmeyecek şekilde giyilen giysi başın da omuzlarından sarkan bir örtü bulunan bir kıza erkeklerin yaklaşımını Danimarkalı Gelin filmindeki bir sahneyle anlatmıştık…
Peki ya şimdi?
Saçlarını gizlemek için kullandığı bir karış bez parçasıyla kendisini kapalı sanan, ancak vücutları – yürüyüşleri, giydikleri kıyafetler “gel gel diyen kızlar sokakları adeta podyuma çevirdiler…
Başına bir karış bez almış ama aşağısı podyum olan bir kız ile saçları açıkta olan bir kız yan yana yürüdüğünde erkeklerin dikkatini podyum kız çeker…
“Erkekler de bakmasın canım değil mi?
Evet bakmasın, hiçbir hal erkeklerin bakışını meşru kılamaz…
Lakin, böyle giyinip “erkekler de bakmasın canım diyenler, kendilerinin kız, erkeklerin de erkek olduğunu unutuyorlar sanırım…
Et açıkta olmaya görsün, ya kokar ya da istilaya uğrar, üşüşeni çok olur…

İnancımıza, yaşayışımıza, ahlakımıza Fransızlaştık…
Kimi “teferruat dedi geçti, kimi tornadan geçip şekillendi…
Zaman bizi olgunlaştırıp, musibetlerden ders aldıracağına; ucube şekillere sokup, “ama n’apalım bu zamanda böyle oluyor dedirtti
Musibetler üzerimize geldikçe musibetleştik…
Şimdi şeytan bile semtimize uğramıyor…
Zira askerleri kâfi!

Halis Mutlu