nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
EBÛ ABDULLAH MERRAKÛŞÎ
Tasavvuf büyüklerinden velî ve Mâlikî mezhebi fıkıh âlimi Künyesi Ebû Abdullah olup, ismi Muhammed bin Mûsâ bin Nûman'dır 1210 (H607) yılında doğdu Aslen Cezayir'deki Tilemsan şehrindendir Tilemsânî, Merrakûşî, İşbilî, Fâsî, Mezâlî ve Hentâtî nisbet edildi Tasavvuf âlimi olduğu için Sûfî, Allahü teâlânın dînine hizmetlerinden nedeniyle Şemseddîn lakabı verildi 1284 (H683) yılında Kâhire'de vefât etti
Ebû Abdullah Merrakûşî minik yaşta ilim tahsîline başladı Tilemsan ve Merrakeş'teki âlimlerden ders aldıktan daha sonra ilmini ilerletmek üzere İskenderiye'ye gitti Burada Muhammed bin Ammâd ve Faslı Safravî gibi âlimlerden ilim tahsîl etti Mâlikî mezhebi fıkıh bilgilerinde âlim ve zamânın imâmı oldu Tasavvufta ince bilgilere, yüksek derecelere kavuştu Allahü teâlânın dînine hizmet için tekrar tekrar çalıştı Öğrendiklerini insanlara öğretti Sapık yolda olanlara dürüst yolu anlatmaya, doğru yoldakileri muhâfazaya gayret etti Ömrü boyunca Allahü teâlânın dînini öğrenmek, öğretmek ve dağıtmak onun ana işi idi Diğer zamanlarını, ibâdet etmek ve kitap yazmakla geçirirdi Hoş ahlâkı, tatlı dili, güler yüzü, cömertliği, insanlara şefkat ve merhameti, onu herkesin sevmesine vesîle oldu Bu hoş ahlâkı nedeniyle, çoğu kimse elinde pişmanlık edip, sâlih kimseler arasına karıştı sıkça insanlara nasîhatlarda bulunurdu
Pekçok talebe yetiştirip, kıymetli eserler yazdı Bu eserlerinde, tasavvuftan ve tasavvuf büyüklerinin hâllerinden, kabir ziyâretinden ve büyüklerin kabirlerini ziyâret ederken görülen bâzı hârikulâde hâllerden bahsetti
Ebû Abdullah Merrakûşî hazretleri, bir sohbetlerinde şöyle buyurdu:
Resûlullah efendimizin âşıklarının pak kalplerinden çıkan sözler, edebe, saygıya uygun olmayan görünse de, bunlara bir şey dememeli, susmalıdır Buradaki edeplerden, saygılardan biri de susmaktır Âşıklardan biri, Kabri saâdetin yanına her sabahleyin ezan okur; Namaz uykudan daha iyidirderdi Mescidi Nebî hizmetçilerinden birisi; Resûlullah'ın huzûrunda nezaketsizlik yapıyorsundiyerek bunu dövdü Bu da; Yâ Resûlallah! Yüksek huzûrunuzda adam dayak atmak, sövmek terbiyesizlik sayılmaz mı?dedi Fazla ağladı Biraz daha sonra döven kimsenin felç olduğu, eli ayağı tutmadığı görüldü Üç gün daha sonra da öldü
Anlatılır oysa, Bağdât'ta Kerhli bir attâr vardı Doğruluğu, iyiliği ve güvenilirliği ile meşhur olmuştu Fakat bir hayli borcu vardı Hayâsından evinden çıkamaz hâle geldi Cumâ gecesi olunca, âdeti üzere namaz kıldı Resûlullah efendimize salât ve selâm getirdi ve duâ edip uyudu Rüyâda Peygamber efendimizi gördü Resûlullah ona; Vezîr Ali bin Îsâ'ya git! Ben ona, sana dört yüz dînar vermesi için emir verdim Onları al, ihtiyaçlarını giderip hâlini düzeltbuyurdu Sabah olunca, attâr, vezîrin yanına gitti Ama muhâfızlar onu içeri almadılar Biraz sonradan, vezîrin yakınlarından biri dışarı çıktı O, attârı tanıyordu Muhafızlara durumu anlatıp, attâra; Vezir, seher vaktinden beri seni bekliyor Bana, seni ve kaldığın yeri sordu Sen şimdi burada bekle, ben vezîrin yanına gidip geleyimdedi O kişi hızla vezîrin yanında gidip geldi Attârı alıp vezîrin huzûruna götürdü Vezîr attâra ismini sordu O da kendisini tanıttı Kerh ehlinden olduğunu söyledi Bunun üstüne vezir, attâra; Allahü teâlâ sana iyi karşılıklar versin, dün geceden beri uyuyamadım Dün gece Resûlullah efendimizi rüyâmda gördüm Bana; Falanca attâra dört yüz dînar ver, hâlini düzeltsinbuyurdudedi Attâr da vezîre; Ben de dün gece Resûlullah'ı rüyâmda gördüm Bana; Vezîr Ali bin Îsâ'ya git, ona, sana dört yüz dînar vermesini emrettimbuyurdudedi Vezîr, Resûlullah efendimizin kendisinden bahsetmesinin sevincinden çok ağladı Attâra bin dînar verilmesini emretti Hizmetçiler bin dînar getirdiler Attâra; Dört yüz dînârı, Resûlullah'ın emri üzerine diğer altı yüz
dînârı da, ayrıca sana hîbe ediyorumdedi Attâr ise fazlasını kabûl etmeyip; Resûlullah'ın verdiğinden ve ihsânından fazlasını istemem Ben, Resûlullah'ın ihsânı olan bu dört yüz dînârdan başkasından bolluk ummuyorum Bu söz üstüne vezir ağladı Uygun olanı budur, nasıl istersen o kadar yapdedi Attâr, dört yüz dînârı aldı Bir kısmı ile borcunu ödedi Resûlullah efendimizin bereketi ile hâli iyileşti ve malı çoğaldı
Ebû Abdullah Merrakûşî hazretlerinin Misbahü'zZulâm fi'lMüstegîsîn biHayri'lEnâm adını verdiği ve Resûlullah efendimizi vesîle ederek yapılan duâların kabûl olunduğunu uzun uzun anlattığı bu eserinden diğer diğer kıymetli eserlerinden bâzıları şunlardır: EnNûrulVâdıh ilâ MuhaccetilMünkir AlesSarîh fî VücûhisSâih, MisbâhüzZulâm filMüstegîsîn bîHayrilEnâm (sallallahü aleyhi ve sellem), A'lâmülEcnâd velUbbâd Ehlilİctihâd biFadlirRibât velCihâd O bu eserlerinde Ehli sünnet velcemâat yolunu anlatmanın yanısıra, İbni Teymiyye'nin ortaya koyduğu bozuk fikirleri ve yanlış îtikâd sâhiplerinin sapıklıklarını da ortaya koymaktadır
Ömrünü İslâmiyeti yaymak, talebeler geliştirmek ve eser yazmakla geçiren Ebû Abdullah Merrakûşî hazretleri, 1284 (H683) yılında Kâhire'de vefât etti Karâfe kabristanına defnedildi
YETİŞ YÂ RESÛLALLAH!
Ebû Abdullah Merrakûşî hazretleri, Resûlullah efendimizi vesîle ederek Allahü teâlâdan bir şey istemek, Resûlullah efendimizin takviye ve şefâatlerine kavuşmak husûsunda bir eser yazdığı esnâda başından geçen bir hâdiseyi şöyle nakletti:
1239 senesinde Sader kalesinden seçkin bir cemâatle berâber çıktık Yanımızda bize kılavuzluk eden biri vardı Bir müddet gittikten sonradan suyumuz tükendi Durup su aramaya çıktık Ben de sırası gelmişken ihtiyâcımı görmek için gittim Bu sırada harikulade bir şekilde uykum geldi Nasıl olsa giderken beni uyandırırlar deyip, başımı yere koydum Uyandığımda kendimi çölün ortasında yapayalnız buldum Arkadaşlarım beni unutup gitmişlerdi Yalnızlıktan büyük bir korkuya kapıldım Çölde sağa sola yürümeye başladım Nerede bulunduğumu, nereye gideceğimi bilemiyordum Her taraf dümdüz kumdu Az sonradan hava karardı Yolculuk yaptığımız kâfileden hiçbir iz yoktu Ben, gece karanlığında yapayalnızdım Korkum daha da şiddetlendi Telâşla daha seri yürümeye başladım Bir müddet gittikten sonra, fazla susamış ve yorulmuş bir hâlde yere düştüm Artık hayâtımdan ümîdimi kesmiş, ölümümün yaklaştığını hissetmeye başlamıştım Susuzluk ve yorgunluktan, ızdırap ve elemim son haddine varmıştı Birden aklıma geldi Gece karanlığında: Yâ Resûlallah! Yetiş! Senden Allahü teâlânın izniyle takviye etmeni istiyorum!diye inledim Sözümü bitirir bitirmez, birinin bana seslendiğini duydum Sesin geldiği tarafa baktığımda; gece karanlığında, etrâfına ışıklar saçan, bembeyaz elbiseler giyinmiş, o zamâna kadar hiç görmediğim bir kimsenin beni çağırdığını gördüm Bana yaklaşıp, elimi tuttu O ânda bütün yorgunluğum ve susuzluğum kayboldu Baştan doğmuş gibi oldum Ona canım pat diye ısınıverdi Elele bir müddet yürüdük Hayâtımın en tatlı anlarından birini yaşadığımı hissettim Bir kum tepeciğini aşınca, berâber seyahat yaptığım kâfilenin ışıklarını görüp, arkadaşlarımın seslerini duydum Onların yanlarına doğru yaklaştık Benim bindiğim hayvan en arkada onları tâkib ediyordu Ansızın gelip önümde durdu Bineğimi önümde görür görmez, sevinç çığlıkları attım Ben bağırınca, benimle gelen zât elini elimden çekti daha sonra elimden tutup bineğime bindirdi Daha Sonra da; Bizden bir şey isteyeni ve yardım başvurusunda bulunanı anlamsız çevirmeyizdiyerek geri dönüp gitti O vakit onun Resûlullah efendimiz olduğunu anladım O, geri dönüp bu arada, çevresine yaydığı nûrların gece karanlığında göğe doğru yükseldiği görülüyordu O, gözümden kaybolunca, ansızın aklım başıma geldi; Nasıl olup da ben, Resûlullah efendimizin elini ayağını öpmedimdiye çırpındım Ama meslek işten geçmiş, fırsat elden kaçmıştı Şiir:
Seven, hayattan hiç lezzet almaz, o hayattan hoşlanmaz, lezzet alamaz Ne zaman dünyâyı düşünsem, ondan nasîbim olmadığını görürüm Halk aralarında sanki garîb gibiyim Başa gelen belâ ve musîbetlerin zevâl vakti gelince; sıkıntıdan kurtulup rahata kavuşmak pek yakın oluyor
Eserimi yazmaya başladığım sırada yaşadığım bu hârikulâde vakânın tadını ömrüm her tarafında unutmadım İnşâallah eserimde de; çöllerde, denizlerde, tehlikeli ve ıssız yerlerde, Resûlullah efendimizle istigâse eden, onu vesîle ederek Allahü teâlâdan yardım isteyenlerin nasıl arzularına kavuştuklarını, sıkıntıdan nasıl kurtulduklarını, fazla acıkıp ya da susayıp yiyecek içecek bir şey bulamayan, düşman eline esir düşen, zâlimlerin zulmüne uğrayan bâzı kimselerin, Resûlullah efendimize hâllerini arzetmelerini, karıncaların, yağmur ve kuraklık zamanlarında Resûlullah'a sığınmalarını, deve ve ceylan gibi hayvanların Resûlullah'la olan hâllerini, Mescidi Nebevîdeki hurma kütüğünün inlemesini, Ebû Bekri Sıddîk'in hicret esnâsında, Sürâka peşlerinden gelirken Resûlullah efendimizle istigâse etmesini, bezginlik ve meşakkate düçâr olan bâzı kimselerin Resûlullah efendimize hâllerini nasıl arzettiklerini ve netîcesinin nasıl olduğunu anlatmaya çalışacağım
kaynaklar:
1) HüsnülMuhâdara; c1, s522
2) TabakâtülEvliyâ; s488
3) ŞezerâtüzZeheb; c5, s384
4) ElA'lâm; c7, s118
5) EsmâülMüellifîn; c2, s134
6) Kıyâmet ve Âhıret; s116
7) Tam İlmihâl Seâdeti Ebediyye; s406, 997
8) Mu'cemülMüellifîn; c12, s68
9) SiyerEhlisSülûk (Süleymâniye Kütüphânesi, Şehid Ali Paşa Kısmı, 1345 numaralı mecmûada)
10) GunyetütTâlib, Süleymâniye Kütüphânesi Şehid Ali Paşa kısmı, 1345 numaralı mecmûada
11) MisbâhuzZulâm, filMüstegîsi biHayrilEnâm Muhammed Aleyhi EfdalüsSalâtü Vesselâm filYakazati velMenâm (Süleymâniye Kütüphânesi, Şehid Ali Paşa kısmı, 57 numaralı eser)
12) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c9, s111 *
Tasavvuf büyüklerinden velî ve Mâlikî mezhebi fıkıh âlimi Künyesi Ebû Abdullah olup, ismi Muhammed bin Mûsâ bin Nûman'dır 1210 (H607) yılında doğdu Aslen Cezayir'deki Tilemsan şehrindendir Tilemsânî, Merrakûşî, İşbilî, Fâsî, Mezâlî ve Hentâtî nisbet edildi Tasavvuf âlimi olduğu için Sûfî, Allahü teâlânın dînine hizmetlerinden nedeniyle Şemseddîn lakabı verildi 1284 (H683) yılında Kâhire'de vefât etti
Ebû Abdullah Merrakûşî minik yaşta ilim tahsîline başladı Tilemsan ve Merrakeş'teki âlimlerden ders aldıktan daha sonra ilmini ilerletmek üzere İskenderiye'ye gitti Burada Muhammed bin Ammâd ve Faslı Safravî gibi âlimlerden ilim tahsîl etti Mâlikî mezhebi fıkıh bilgilerinde âlim ve zamânın imâmı oldu Tasavvufta ince bilgilere, yüksek derecelere kavuştu Allahü teâlânın dînine hizmet için tekrar tekrar çalıştı Öğrendiklerini insanlara öğretti Sapık yolda olanlara dürüst yolu anlatmaya, doğru yoldakileri muhâfazaya gayret etti Ömrü boyunca Allahü teâlânın dînini öğrenmek, öğretmek ve dağıtmak onun ana işi idi Diğer zamanlarını, ibâdet etmek ve kitap yazmakla geçirirdi Hoş ahlâkı, tatlı dili, güler yüzü, cömertliği, insanlara şefkat ve merhameti, onu herkesin sevmesine vesîle oldu Bu hoş ahlâkı nedeniyle, çoğu kimse elinde pişmanlık edip, sâlih kimseler arasına karıştı sıkça insanlara nasîhatlarda bulunurdu
Pekçok talebe yetiştirip, kıymetli eserler yazdı Bu eserlerinde, tasavvuftan ve tasavvuf büyüklerinin hâllerinden, kabir ziyâretinden ve büyüklerin kabirlerini ziyâret ederken görülen bâzı hârikulâde hâllerden bahsetti
Ebû Abdullah Merrakûşî hazretleri, bir sohbetlerinde şöyle buyurdu:
Resûlullah efendimizin âşıklarının pak kalplerinden çıkan sözler, edebe, saygıya uygun olmayan görünse de, bunlara bir şey dememeli, susmalıdır Buradaki edeplerden, saygılardan biri de susmaktır Âşıklardan biri, Kabri saâdetin yanına her sabahleyin ezan okur; Namaz uykudan daha iyidirderdi Mescidi Nebî hizmetçilerinden birisi; Resûlullah'ın huzûrunda nezaketsizlik yapıyorsundiyerek bunu dövdü Bu da; Yâ Resûlallah! Yüksek huzûrunuzda adam dayak atmak, sövmek terbiyesizlik sayılmaz mı?dedi Fazla ağladı Biraz daha sonra döven kimsenin felç olduğu, eli ayağı tutmadığı görüldü Üç gün daha sonra da öldü
Anlatılır oysa, Bağdât'ta Kerhli bir attâr vardı Doğruluğu, iyiliği ve güvenilirliği ile meşhur olmuştu Fakat bir hayli borcu vardı Hayâsından evinden çıkamaz hâle geldi Cumâ gecesi olunca, âdeti üzere namaz kıldı Resûlullah efendimize salât ve selâm getirdi ve duâ edip uyudu Rüyâda Peygamber efendimizi gördü Resûlullah ona; Vezîr Ali bin Îsâ'ya git! Ben ona, sana dört yüz dînar vermesi için emir verdim Onları al, ihtiyaçlarını giderip hâlini düzeltbuyurdu Sabah olunca, attâr, vezîrin yanına gitti Ama muhâfızlar onu içeri almadılar Biraz sonradan, vezîrin yakınlarından biri dışarı çıktı O, attârı tanıyordu Muhafızlara durumu anlatıp, attâra; Vezir, seher vaktinden beri seni bekliyor Bana, seni ve kaldığın yeri sordu Sen şimdi burada bekle, ben vezîrin yanına gidip geleyimdedi O kişi hızla vezîrin yanında gidip geldi Attârı alıp vezîrin huzûruna götürdü Vezîr attâra ismini sordu O da kendisini tanıttı Kerh ehlinden olduğunu söyledi Bunun üstüne vezir, attâra; Allahü teâlâ sana iyi karşılıklar versin, dün geceden beri uyuyamadım Dün gece Resûlullah efendimizi rüyâmda gördüm Bana; Falanca attâra dört yüz dînar ver, hâlini düzeltsinbuyurdudedi Attâr da vezîre; Ben de dün gece Resûlullah'ı rüyâmda gördüm Bana; Vezîr Ali bin Îsâ'ya git, ona, sana dört yüz dînar vermesini emrettimbuyurdudedi Vezîr, Resûlullah efendimizin kendisinden bahsetmesinin sevincinden çok ağladı Attâra bin dînar verilmesini emretti Hizmetçiler bin dînar getirdiler Attâra; Dört yüz dînârı, Resûlullah'ın emri üzerine diğer altı yüz
dînârı da, ayrıca sana hîbe ediyorumdedi Attâr ise fazlasını kabûl etmeyip; Resûlullah'ın verdiğinden ve ihsânından fazlasını istemem Ben, Resûlullah'ın ihsânı olan bu dört yüz dînârdan başkasından bolluk ummuyorum Bu söz üstüne vezir ağladı Uygun olanı budur, nasıl istersen o kadar yapdedi Attâr, dört yüz dînârı aldı Bir kısmı ile borcunu ödedi Resûlullah efendimizin bereketi ile hâli iyileşti ve malı çoğaldı
Ebû Abdullah Merrakûşî hazretlerinin Misbahü'zZulâm fi'lMüstegîsîn biHayri'lEnâm adını verdiği ve Resûlullah efendimizi vesîle ederek yapılan duâların kabûl olunduğunu uzun uzun anlattığı bu eserinden diğer diğer kıymetli eserlerinden bâzıları şunlardır: EnNûrulVâdıh ilâ MuhaccetilMünkir AlesSarîh fî VücûhisSâih, MisbâhüzZulâm filMüstegîsîn bîHayrilEnâm (sallallahü aleyhi ve sellem), A'lâmülEcnâd velUbbâd Ehlilİctihâd biFadlirRibât velCihâd O bu eserlerinde Ehli sünnet velcemâat yolunu anlatmanın yanısıra, İbni Teymiyye'nin ortaya koyduğu bozuk fikirleri ve yanlış îtikâd sâhiplerinin sapıklıklarını da ortaya koymaktadır
Ömrünü İslâmiyeti yaymak, talebeler geliştirmek ve eser yazmakla geçiren Ebû Abdullah Merrakûşî hazretleri, 1284 (H683) yılında Kâhire'de vefât etti Karâfe kabristanına defnedildi
YETİŞ YÂ RESÛLALLAH!
Ebû Abdullah Merrakûşî hazretleri, Resûlullah efendimizi vesîle ederek Allahü teâlâdan bir şey istemek, Resûlullah efendimizin takviye ve şefâatlerine kavuşmak husûsunda bir eser yazdığı esnâda başından geçen bir hâdiseyi şöyle nakletti:
1239 senesinde Sader kalesinden seçkin bir cemâatle berâber çıktık Yanımızda bize kılavuzluk eden biri vardı Bir müddet gittikten sonradan suyumuz tükendi Durup su aramaya çıktık Ben de sırası gelmişken ihtiyâcımı görmek için gittim Bu sırada harikulade bir şekilde uykum geldi Nasıl olsa giderken beni uyandırırlar deyip, başımı yere koydum Uyandığımda kendimi çölün ortasında yapayalnız buldum Arkadaşlarım beni unutup gitmişlerdi Yalnızlıktan büyük bir korkuya kapıldım Çölde sağa sola yürümeye başladım Nerede bulunduğumu, nereye gideceğimi bilemiyordum Her taraf dümdüz kumdu Az sonradan hava karardı Yolculuk yaptığımız kâfileden hiçbir iz yoktu Ben, gece karanlığında yapayalnızdım Korkum daha da şiddetlendi Telâşla daha seri yürümeye başladım Bir müddet gittikten sonra, fazla susamış ve yorulmuş bir hâlde yere düştüm Artık hayâtımdan ümîdimi kesmiş, ölümümün yaklaştığını hissetmeye başlamıştım Susuzluk ve yorgunluktan, ızdırap ve elemim son haddine varmıştı Birden aklıma geldi Gece karanlığında: Yâ Resûlallah! Yetiş! Senden Allahü teâlânın izniyle takviye etmeni istiyorum!diye inledim Sözümü bitirir bitirmez, birinin bana seslendiğini duydum Sesin geldiği tarafa baktığımda; gece karanlığında, etrâfına ışıklar saçan, bembeyaz elbiseler giyinmiş, o zamâna kadar hiç görmediğim bir kimsenin beni çağırdığını gördüm Bana yaklaşıp, elimi tuttu O ânda bütün yorgunluğum ve susuzluğum kayboldu Baştan doğmuş gibi oldum Ona canım pat diye ısınıverdi Elele bir müddet yürüdük Hayâtımın en tatlı anlarından birini yaşadığımı hissettim Bir kum tepeciğini aşınca, berâber seyahat yaptığım kâfilenin ışıklarını görüp, arkadaşlarımın seslerini duydum Onların yanlarına doğru yaklaştık Benim bindiğim hayvan en arkada onları tâkib ediyordu Ansızın gelip önümde durdu Bineğimi önümde görür görmez, sevinç çığlıkları attım Ben bağırınca, benimle gelen zât elini elimden çekti daha sonra elimden tutup bineğime bindirdi Daha Sonra da; Bizden bir şey isteyeni ve yardım başvurusunda bulunanı anlamsız çevirmeyizdiyerek geri dönüp gitti O vakit onun Resûlullah efendimiz olduğunu anladım O, geri dönüp bu arada, çevresine yaydığı nûrların gece karanlığında göğe doğru yükseldiği görülüyordu O, gözümden kaybolunca, ansızın aklım başıma geldi; Nasıl olup da ben, Resûlullah efendimizin elini ayağını öpmedimdiye çırpındım Ama meslek işten geçmiş, fırsat elden kaçmıştı Şiir:
Seven, hayattan hiç lezzet almaz, o hayattan hoşlanmaz, lezzet alamaz Ne zaman dünyâyı düşünsem, ondan nasîbim olmadığını görürüm Halk aralarında sanki garîb gibiyim Başa gelen belâ ve musîbetlerin zevâl vakti gelince; sıkıntıdan kurtulup rahata kavuşmak pek yakın oluyor
Eserimi yazmaya başladığım sırada yaşadığım bu hârikulâde vakânın tadını ömrüm her tarafında unutmadım İnşâallah eserimde de; çöllerde, denizlerde, tehlikeli ve ıssız yerlerde, Resûlullah efendimizle istigâse eden, onu vesîle ederek Allahü teâlâdan yardım isteyenlerin nasıl arzularına kavuştuklarını, sıkıntıdan nasıl kurtulduklarını, fazla acıkıp ya da susayıp yiyecek içecek bir şey bulamayan, düşman eline esir düşen, zâlimlerin zulmüne uğrayan bâzı kimselerin, Resûlullah efendimize hâllerini arzetmelerini, karıncaların, yağmur ve kuraklık zamanlarında Resûlullah'a sığınmalarını, deve ve ceylan gibi hayvanların Resûlullah'la olan hâllerini, Mescidi Nebevîdeki hurma kütüğünün inlemesini, Ebû Bekri Sıddîk'in hicret esnâsında, Sürâka peşlerinden gelirken Resûlullah efendimizle istigâse etmesini, bezginlik ve meşakkate düçâr olan bâzı kimselerin Resûlullah efendimize hâllerini nasıl arzettiklerini ve netîcesinin nasıl olduğunu anlatmaya çalışacağım
kaynaklar:
1) HüsnülMuhâdara; c1, s522
2) TabakâtülEvliyâ; s488
3) ŞezerâtüzZeheb; c5, s384
4) ElA'lâm; c7, s118
5) EsmâülMüellifîn; c2, s134
6) Kıyâmet ve Âhıret; s116
7) Tam İlmihâl Seâdeti Ebediyye; s406, 997
8) Mu'cemülMüellifîn; c12, s68
9) SiyerEhlisSülûk (Süleymâniye Kütüphânesi, Şehid Ali Paşa Kısmı, 1345 numaralı mecmûada)
10) GunyetütTâlib, Süleymâniye Kütüphânesi Şehid Ali Paşa kısmı, 1345 numaralı mecmûada
11) MisbâhuzZulâm, filMüstegîsi biHayrilEnâm Muhammed Aleyhi EfdalüsSalâtü Vesselâm filYakazati velMenâm (Süleymâniye Kütüphânesi, Şehid Ali Paşa kısmı, 57 numaralı eser)
12) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c9, s111 *