nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 37
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 95
EBÛ OSMAN HÎRÎ YAŞAMI
Büyük velîlerden İsmi Saîd bin İsmâil Hîrî; künyesi Ebû Osman'dır Aslen Rey şehrinden olup, Nişâbur'a yerleşmiştir Zamânının en ünlü rehberi ve bir tânesi idi 910 (H298) senesinde vefât etti Horasan'da tasavvufun yayılması için büyük hizmetleri oldu Zamânın meşhur velîlerinden Cüneydi Bağdâdî, Rüveym, Yûsuf bin Hüseyin ve Muhammed bin Fadl gibi büyüklerin sohbetinde bulundu Üç büyük hocası vardır Bunlardan birincil hocası Yahyâ bin Muâz, ikincisi Şâh Şücâ Kirmânî, üçüncüsü Ebû Hafs Haddâd'dır Tasavvuf ehli zâtların sözlerini insanlara anlatması ve açıklaması için Nişâbur'da onun için husûsî bir kürsü kurulmuştur
Ebû Osman Hîrî hazretlerinin tasavvuf yoluna girişi, şöyle anlatılır: Henüz ufak yaşta olmasına rağmen, Allahü teâlânın ihsân ettiği bir azimle yükseklikleri arar bir hâli vardı Bir gün dört kişi ile mektebe gidiyordu Gâyet güzel bir elbise giymiş, başına da hoş bir sarık sarmıştı Giderken harâbe bir yerin önünden geçiyorlardı Bu harâbe içinde sırtı yara olmuş bir eşek duruyordu Bir karga bu hayvanın yarasını gagalıyordu Hayvan âciz ve çâresiz bir halde kargayı kovamıyordu Gâyet ızdıraplı ve perişân bir halde acı içinde kıvranıyordu Bu hâl Ebû Osman Hîrî'yi çok üzdü, kalbi sızladı Hemencecik hayvanın yanına yaklaşıp, başındaki sarığı çıkardı Hayvanın yarasını sarığı ile sardı Sırtındaki kıymetli cübbeyi de üzerine örttü Zavallı hayvanı içinde bulunduğu sıkıntıdan kurtardı Bu hareketiyle kalbi rahatlamıştı O gün daha eve dönmeden içine evliyânın feyzi ve sevgisi doğmuştu Büyük bir şevkle arayışı artmıştı Kalbi yanık ve acınacak halde bir halde zamânın ünlü velîlerinden Yahyâ bin Muâz hazretlerinin huzûruna gitti Bu zâtın dergâhına girip talebesi oldu Bir müddet sonunda ders ve sohbetlerinde olgunlaşıp, pişti Ancak arayışı sona ermiş değildi Bir gün dergâha gelen bir grup misâfir, zamânın ünlü evliyâsından olan hocaları Şâh Şücâ Kirmânî hazretlerinden bahsedip, onun hallerini anlatmışlardı Anlatılanları dinleyince içine o zâtı görme arzusu düştü Bu sebeple Kirman'a gitti Sohbetinde bulunmak için müsâde istedi Ama; Sen recâyı, aralıksız ümitli olma hâlini, kendine huy edinmişsin Ümidi mizaç hâline getirmişsin Recâyı taklid etmek benliktendir Hocan Yahyâ bin Muâz'ın recâsı hakîkî, seninki ise taklîdîdirdiyerek talebeliğe kabûl etmedi Fakat, dergâhından ayrılmadı Devamlı yalvardı Bu yakarma hâli yirmi gün devâm etti Sonunda onu sohbetine kabûl edip, talebeleri arasına aldı Şah Şücâ Kirmânî hazretlerinin ders ve sohbetlerinden fazla istifâde edip, feyz aldı
Şah Şücâ Kirmânî, bir gün Ebû Osman Hîrî ile birlikte zamânın meşhûr velîlerinden Ebû Hafs Haddâd'ın ziyâretine gitmişti Ebû Hafs Haddâd'ın sohbetinde bulunmaya can atıyor, ona talebe olmayı çok özlem ediyordu Oysa hocası Şah Şücâ'dan da müsâde istemekten çekiniyordu Allahü teâlâya duâ edip o zâtın yanında kalmayı nasîb etmesini istedi Misâfirlikleri esnasında bir gün Ebû Hafs Haddâd gâyet neşe saçan bir hâlde Şah Şücâ Kirmânî'ye; Bu genci burada bırak Bu bizim hoşumuza gitti, onu sevdikdiyerek Ebû Osman Hîrî'yi istedi Hocası onu kıramayıp kabûl etti Onu bırakıp, memleketine döndü Artık Ebû Osman Hîrî, Ebû Hafs Haddâd'ın talebesi oldu Bir müddet ders ve sohbetlerine devâm etti Bir gün hocası ona huzûrundan ayrılıp gitmesini söyledi yeniden yanımıza gelmeni istemiyorum!dedi Ebû Osman Hîrî bu çetin imtihan karşısında edeple yerinden kalktı, bir şey söylemeden ve hocasına sırtını dönmeden geri geri yürüdü Hocası gözden kayboluncaya kadar bu halde yüzünü dönmeden geriye doğru ayrıca yürüdü keza de gâyet içli bir şekilde ağladı Dergâhın eşiğine yakın bir yere bir çukur kazıp içine girmeyi ve buradan hocasını seyretmeyi, hocası emretmeyince bu çukurdan çıkmamaya karar verdi O böyle âşık ve yanık bir halde kıvranırken, hocası Ebû Hafs Haddâd onun hâlini müşâhede edip yanına çağırdı Yakın talebeleri arasına aldı Ayrıca kızını verip kendine dâmâd yaptı Ebû Osman Hîrî bu hocasının yanında kemâle erip büyük bir velî ve meşhûr bir mürşidi kâmil, yetişmiş ve yetiştirebilen bir kılavuz oldu Yaşayışı, sohbetleri, vâz ve nasîhatlarıyla insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlattı İnsanların dünyâ ve âhiret saâdetine kavuşmalarına vesîle oldu Dergâhında o kadar fazla kıymetli âlim yetişti
Ebû HüseyinVerrâk şöyle demiştir: Biz tasavvufta ilk talebeliğimiz sırasında Ebû Osman Hîrî'nin dergâhında şu hususlara dikkat ederdik Bize haberimiz olmadan ihsân edilen, bahşedilen şeyleri ihtiyâcımız olsa bile severek fakir birine verirdik Yanımızda gıda bulundurmadan gecelerdik Yanımızda tutmaz, ihtiyâcı olanlara verirdik Bize kötülük yapanlardan aslâ intikam almaz, hattâ onları mâzur görüp, alçak gönüllülük gösterir ve özür dilerdik Hakâret gördüğümüz kimseye iyilik yapardık İçimizdeki fena görüşler değil oluncaya değin ona ihsânda, ikrâmda bulunurduk
Menkıbeleri öyle çoktur Talebelerinden Ebû Amr adında bir zât şöyle anlatmıştır: Ebû Osman Hîrî hazretlerini tanıyıp sohbetlerinde bulundum Evvelden içinde bulunduğum kötü hallerimi terkettim Günahlarıma pişmanlık edip yeniden işlememeye karar verdim Fakat bir müddet sonradan tekrar günaha başladım Uygun Olmayan hallerim oldu Bu sebeple hocamın huzûruna çıkamıyordum Görünmemek için kaçıyordum Bir gün yolda karşılaşıverdik Bana şefkat ve merhâmetle yaklaşıp; Evlâdım! Düşmanlarınla günahlardan ve kusurlardan uzaktan olmadıkça oturma Eğer onlarla günahlara dolu bir halde görüşürsen senin bu hâline sevinirler Sen günahsız temiz olduğun süre ise üzülürler Eğer günah işlemen gerekiyorsa bizim yanımıza gel ki, biz sana katlanalım! Böylece düşman arzusuna kavuşamasındedi Bana bu sözleri söyleyince kalbimden günah işleme düşüncesi silindi Reel bir şekilde pişmanlık ettim
Bir gün yolda yürürken ayyâş, derbeder ve elinde saz yer alan bir genç, Ebû Osman'ı görür görmez sazını abasının içine sakladı Ebû Osman'ın kendisine bu yaptıklarının kötülüğünü anlatacağını zannetti Lakin Ebû Osman onun yanına şefkatli bir şekilde gitgide artarak, kutup sözle ayıplayıp sakındırmadan onun anlayacağı ve kabûl edeceği bir tarzda; Hiç ürkme, zîrâ insanların hepsi birdir, talebelerin tümü aynıdırdedi Genç onun böyle merhametli davranışından, kendisinin kurtuluşunu fazla açlık ettiğini anladı ve yaptığı işlerden ziyâdesiyle vicdan azabı duyarak pişmanlık etti Ebû Osman Hîrî hazretleri onun bu hâlini memnuniyetle karşıladı Gidip gusül abdesti almasını ve her yerde yanında gelmesini söyledi Genç gidip gusül abdesti alıp gelince, huzûruna oturtup, şöyle duâ etti: Ya Rabbî! Bana düşen vazîfeyi yaptım Gerisini sana havâle ediyorumDuânın hemen ardındaki genci iyi bir hal kapladı Gencin bu hâline şaşan birine ise, bu, Allahü teâlânın ihsânıdır demek isteyerek; Hâle hâkim olan Allahü teâlâdırdedi
Ebû Osman hazretlerine talebe olup sohbetlerinde bulunan biri, bir gün huzûrunda eski hallerini hatırladı Evvelden tanıyıp görüştüğü bir kadını düşünmeye başladı Bu hâli kerâmetiyle anlayıp, o talebeye bakarak; Utanmıyor musun?diyerek îkâz etti Talebe toparlanıp kendine geldi
Ferganalı bir zât her sene nâfile hac yapardı Yolu Nişâbur'a uğradığı ve Ebû Osmân Hîrî hazretlerinin şöhretini duyduğu halde sohbetine gitmemişti Bir seferinde ise huzûruna varıp selâm vermişti Hiç cevap vermemişler Kendi kendine, selâm verdiğim ve hal hatır sorduğum halde cevap verilmiyor? Bu nasıl iştir?diye düşünürken, Ebû Osman Hîrî hazretleri söze başlayıp; Hiç böyle hac yapılır mı? Anne hasta bir halde bırakılıyor Rızâsı alınmadan yola çıkılıyor?dedi Gelen kimse diyor oysa: Hatâmı anladım, büyük bir pişmanlık içinde annemin yanına döndüm Anneme hizmet ettim Vefât edinceye kadar hizmetine devâm edip, yanından ayrılmadım Annemin vefâtından sonradan, hac için yola çıktım Ebû Osman Hîrî hazretlerine uğradım Beni büyük bir alâka ile karşıladı Bundan Böyle onun talebesi edinmek için hizmetine girmeyi çok arzû ediyordum Kabul buyurunca talebeleri arasına girdim Bana dergâhta hayvanlara bakma işini verdiler Uzun müddet sohbetlerinde bulunup, verilen vazîfeyi yaptım
Bir kimse; Efendim dilimle Allahü teâlâyı zikrediyorum ve kalbimle yapamıyorum Ne yapayım!?diye sorunca; Şükret, hiç olmazsa bir organın, dilin itâatkâr oluyor Senden bir uzva bu meslek için yol çözülmüş inşâallah bir gün kalp de ona uyarbuyurdu
*
Büyük velîlerden İsmi Saîd bin İsmâil Hîrî; künyesi Ebû Osman'dır Aslen Rey şehrinden olup, Nişâbur'a yerleşmiştir Zamânının en ünlü rehberi ve bir tânesi idi 910 (H298) senesinde vefât etti Horasan'da tasavvufun yayılması için büyük hizmetleri oldu Zamânın meşhur velîlerinden Cüneydi Bağdâdî, Rüveym, Yûsuf bin Hüseyin ve Muhammed bin Fadl gibi büyüklerin sohbetinde bulundu Üç büyük hocası vardır Bunlardan birincil hocası Yahyâ bin Muâz, ikincisi Şâh Şücâ Kirmânî, üçüncüsü Ebû Hafs Haddâd'dır Tasavvuf ehli zâtların sözlerini insanlara anlatması ve açıklaması için Nişâbur'da onun için husûsî bir kürsü kurulmuştur
Ebû Osman Hîrî hazretlerinin tasavvuf yoluna girişi, şöyle anlatılır: Henüz ufak yaşta olmasına rağmen, Allahü teâlânın ihsân ettiği bir azimle yükseklikleri arar bir hâli vardı Bir gün dört kişi ile mektebe gidiyordu Gâyet güzel bir elbise giymiş, başına da hoş bir sarık sarmıştı Giderken harâbe bir yerin önünden geçiyorlardı Bu harâbe içinde sırtı yara olmuş bir eşek duruyordu Bir karga bu hayvanın yarasını gagalıyordu Hayvan âciz ve çâresiz bir halde kargayı kovamıyordu Gâyet ızdıraplı ve perişân bir halde acı içinde kıvranıyordu Bu hâl Ebû Osman Hîrî'yi çok üzdü, kalbi sızladı Hemencecik hayvanın yanına yaklaşıp, başındaki sarığı çıkardı Hayvanın yarasını sarığı ile sardı Sırtındaki kıymetli cübbeyi de üzerine örttü Zavallı hayvanı içinde bulunduğu sıkıntıdan kurtardı Bu hareketiyle kalbi rahatlamıştı O gün daha eve dönmeden içine evliyânın feyzi ve sevgisi doğmuştu Büyük bir şevkle arayışı artmıştı Kalbi yanık ve acınacak halde bir halde zamânın ünlü velîlerinden Yahyâ bin Muâz hazretlerinin huzûruna gitti Bu zâtın dergâhına girip talebesi oldu Bir müddet sonunda ders ve sohbetlerinde olgunlaşıp, pişti Ancak arayışı sona ermiş değildi Bir gün dergâha gelen bir grup misâfir, zamânın ünlü evliyâsından olan hocaları Şâh Şücâ Kirmânî hazretlerinden bahsedip, onun hallerini anlatmışlardı Anlatılanları dinleyince içine o zâtı görme arzusu düştü Bu sebeple Kirman'a gitti Sohbetinde bulunmak için müsâde istedi Ama; Sen recâyı, aralıksız ümitli olma hâlini, kendine huy edinmişsin Ümidi mizaç hâline getirmişsin Recâyı taklid etmek benliktendir Hocan Yahyâ bin Muâz'ın recâsı hakîkî, seninki ise taklîdîdirdiyerek talebeliğe kabûl etmedi Fakat, dergâhından ayrılmadı Devamlı yalvardı Bu yakarma hâli yirmi gün devâm etti Sonunda onu sohbetine kabûl edip, talebeleri arasına aldı Şah Şücâ Kirmânî hazretlerinin ders ve sohbetlerinden fazla istifâde edip, feyz aldı
Şah Şücâ Kirmânî, bir gün Ebû Osman Hîrî ile birlikte zamânın meşhûr velîlerinden Ebû Hafs Haddâd'ın ziyâretine gitmişti Ebû Hafs Haddâd'ın sohbetinde bulunmaya can atıyor, ona talebe olmayı çok özlem ediyordu Oysa hocası Şah Şücâ'dan da müsâde istemekten çekiniyordu Allahü teâlâya duâ edip o zâtın yanında kalmayı nasîb etmesini istedi Misâfirlikleri esnasında bir gün Ebû Hafs Haddâd gâyet neşe saçan bir hâlde Şah Şücâ Kirmânî'ye; Bu genci burada bırak Bu bizim hoşumuza gitti, onu sevdikdiyerek Ebû Osman Hîrî'yi istedi Hocası onu kıramayıp kabûl etti Onu bırakıp, memleketine döndü Artık Ebû Osman Hîrî, Ebû Hafs Haddâd'ın talebesi oldu Bir müddet ders ve sohbetlerine devâm etti Bir gün hocası ona huzûrundan ayrılıp gitmesini söyledi yeniden yanımıza gelmeni istemiyorum!dedi Ebû Osman Hîrî bu çetin imtihan karşısında edeple yerinden kalktı, bir şey söylemeden ve hocasına sırtını dönmeden geri geri yürüdü Hocası gözden kayboluncaya kadar bu halde yüzünü dönmeden geriye doğru ayrıca yürüdü keza de gâyet içli bir şekilde ağladı Dergâhın eşiğine yakın bir yere bir çukur kazıp içine girmeyi ve buradan hocasını seyretmeyi, hocası emretmeyince bu çukurdan çıkmamaya karar verdi O böyle âşık ve yanık bir halde kıvranırken, hocası Ebû Hafs Haddâd onun hâlini müşâhede edip yanına çağırdı Yakın talebeleri arasına aldı Ayrıca kızını verip kendine dâmâd yaptı Ebû Osman Hîrî bu hocasının yanında kemâle erip büyük bir velî ve meşhûr bir mürşidi kâmil, yetişmiş ve yetiştirebilen bir kılavuz oldu Yaşayışı, sohbetleri, vâz ve nasîhatlarıyla insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlattı İnsanların dünyâ ve âhiret saâdetine kavuşmalarına vesîle oldu Dergâhında o kadar fazla kıymetli âlim yetişti
Ebû HüseyinVerrâk şöyle demiştir: Biz tasavvufta ilk talebeliğimiz sırasında Ebû Osman Hîrî'nin dergâhında şu hususlara dikkat ederdik Bize haberimiz olmadan ihsân edilen, bahşedilen şeyleri ihtiyâcımız olsa bile severek fakir birine verirdik Yanımızda gıda bulundurmadan gecelerdik Yanımızda tutmaz, ihtiyâcı olanlara verirdik Bize kötülük yapanlardan aslâ intikam almaz, hattâ onları mâzur görüp, alçak gönüllülük gösterir ve özür dilerdik Hakâret gördüğümüz kimseye iyilik yapardık İçimizdeki fena görüşler değil oluncaya değin ona ihsânda, ikrâmda bulunurduk
Menkıbeleri öyle çoktur Talebelerinden Ebû Amr adında bir zât şöyle anlatmıştır: Ebû Osman Hîrî hazretlerini tanıyıp sohbetlerinde bulundum Evvelden içinde bulunduğum kötü hallerimi terkettim Günahlarıma pişmanlık edip yeniden işlememeye karar verdim Fakat bir müddet sonradan tekrar günaha başladım Uygun Olmayan hallerim oldu Bu sebeple hocamın huzûruna çıkamıyordum Görünmemek için kaçıyordum Bir gün yolda karşılaşıverdik Bana şefkat ve merhâmetle yaklaşıp; Evlâdım! Düşmanlarınla günahlardan ve kusurlardan uzaktan olmadıkça oturma Eğer onlarla günahlara dolu bir halde görüşürsen senin bu hâline sevinirler Sen günahsız temiz olduğun süre ise üzülürler Eğer günah işlemen gerekiyorsa bizim yanımıza gel ki, biz sana katlanalım! Böylece düşman arzusuna kavuşamasındedi Bana bu sözleri söyleyince kalbimden günah işleme düşüncesi silindi Reel bir şekilde pişmanlık ettim
Bir gün yolda yürürken ayyâş, derbeder ve elinde saz yer alan bir genç, Ebû Osman'ı görür görmez sazını abasının içine sakladı Ebû Osman'ın kendisine bu yaptıklarının kötülüğünü anlatacağını zannetti Lakin Ebû Osman onun yanına şefkatli bir şekilde gitgide artarak, kutup sözle ayıplayıp sakındırmadan onun anlayacağı ve kabûl edeceği bir tarzda; Hiç ürkme, zîrâ insanların hepsi birdir, talebelerin tümü aynıdırdedi Genç onun böyle merhametli davranışından, kendisinin kurtuluşunu fazla açlık ettiğini anladı ve yaptığı işlerden ziyâdesiyle vicdan azabı duyarak pişmanlık etti Ebû Osman Hîrî hazretleri onun bu hâlini memnuniyetle karşıladı Gidip gusül abdesti almasını ve her yerde yanında gelmesini söyledi Genç gidip gusül abdesti alıp gelince, huzûruna oturtup, şöyle duâ etti: Ya Rabbî! Bana düşen vazîfeyi yaptım Gerisini sana havâle ediyorumDuânın hemen ardındaki genci iyi bir hal kapladı Gencin bu hâline şaşan birine ise, bu, Allahü teâlânın ihsânıdır demek isteyerek; Hâle hâkim olan Allahü teâlâdırdedi
Ebû Osman hazretlerine talebe olup sohbetlerinde bulunan biri, bir gün huzûrunda eski hallerini hatırladı Evvelden tanıyıp görüştüğü bir kadını düşünmeye başladı Bu hâli kerâmetiyle anlayıp, o talebeye bakarak; Utanmıyor musun?diyerek îkâz etti Talebe toparlanıp kendine geldi
Ferganalı bir zât her sene nâfile hac yapardı Yolu Nişâbur'a uğradığı ve Ebû Osmân Hîrî hazretlerinin şöhretini duyduğu halde sohbetine gitmemişti Bir seferinde ise huzûruna varıp selâm vermişti Hiç cevap vermemişler Kendi kendine, selâm verdiğim ve hal hatır sorduğum halde cevap verilmiyor? Bu nasıl iştir?diye düşünürken, Ebû Osman Hîrî hazretleri söze başlayıp; Hiç böyle hac yapılır mı? Anne hasta bir halde bırakılıyor Rızâsı alınmadan yola çıkılıyor?dedi Gelen kimse diyor oysa: Hatâmı anladım, büyük bir pişmanlık içinde annemin yanına döndüm Anneme hizmet ettim Vefât edinceye kadar hizmetine devâm edip, yanından ayrılmadım Annemin vefâtından sonradan, hac için yola çıktım Ebû Osman Hîrî hazretlerine uğradım Beni büyük bir alâka ile karşıladı Bundan Böyle onun talebesi edinmek için hizmetine girmeyi çok arzû ediyordum Kabul buyurunca talebeleri arasına girdim Bana dergâhta hayvanlara bakma işini verdiler Uzun müddet sohbetlerinde bulunup, verilen vazîfeyi yaptım
Bir kimse; Efendim dilimle Allahü teâlâyı zikrediyorum ve kalbimle yapamıyorum Ne yapayım!?diye sorunca; Şükret, hiç olmazsa bir organın, dilin itâatkâr oluyor Senden bir uzva bu meslek için yol çözülmüş inşâallah bir gün kalp de ona uyarbuyurdu
*
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.