Eğitim-İş'ten Erdoğan'a 'çapulcu' yanıtı: 'Hiçbir öğretmeni mafyadan 10 bin dolar alırken göremezsiniz'

Eğitim- İş üyeleri, Kızılay’da bulunan Genel Merkez binasından Ulusal Eğitim Bakanlığı önüne bu sabah yürüyerek, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun protesto edecekti. Fakat polis, sendika binası önüne barikat kurarak öğretmenlerin yürümesini engelledi.

6 SAAT SONRA...

Öğretmenler altı saatlik bekleyişin akabinde 25 temsilcilerini taksi ile Bakanlık önüne gönderebildi. Bakanlık önünde polis kaç öğretmen olduğunu saymak istedi lakin buna öğretmenler müsaade vermedi.

"BU, BAKANIN İTİRAFIDIR"

“Öğretmene saygı” pankartı açan öğretmenler ismine açıklamayı yapan Eğitim- İş Genel Lideri Kadem Özbay, Bakanlık önüne altı saat boyunca polis barikatı nedeniyle gidemediklerine dikkat çekerek, şunları söyledi:

“Altı saat boyunca Eğitim-İş’li eğitim işçileri ve bizlere dayanak olan dostlarımız, ‘Öğretmene hürmet istiyoruz, açın önümüzü. Biz konutumuza gitmek istiyoruz’ diye haykırdı. Tek bir şiddete başvurmadı. Tek bir itişme ve kakışmanın içinde olmadı. Biz tam bir öğretmen sorumluluğu ile ‘Öğretmene hürmet, önümüzü açın. Konutumuza gitmek istiyoruz’ dedik.

Bu ucube kanun sarayın art odalarında işbirlikçi yandaş sendikalarla bir arada hazırlanırken, ki bu bakanın itirafıdır. Bu kanunun öğretmenlerin toplumsal ve özlük haklarına yönelik hiçbir güzelleştirme taşımadığını her yerde haykırdık. Ancak bugün yeterliliği asıl sorgulanması gereken, eğitimci olmayan Ulusal Eğitim Bakanı o gün Meclis’te görüşülürken bile öğretmenlerin, eğitimcilerin yüzüne bakacak iradeyi ortaya koyamadı. Bu kanun hem adap hem de temel açısından problemlidir. Yöntem açısından sorumludur, zira iştirakçi değildir. Demokratik bir formda hazırlanmamıştır. Bir talimatla, zirveden inme bir formda öğretmenlerin hiçbir problemini çözmeyecek formda hazırlanmıştır."

"12 UNSURLUK GÖSTERMELİK KANUN"

"12 unsurluk göstermelik bir kanun ile karşı karşıyayız. Bu kanunun yürürlük ve atıf hususlarını çıkardığınızda, geriye sadece üç husus kalıyor. Bu da öğretmeleri kategorize etmekten, ayrıştırmaktan, çalışma barışını bozmaktan öteki bir işe yaramıyor.

Bugün yoksulluk hududunun altında fiyata mahkum ettikleri öğretmenler ekonomik olarak yaşadıkları telaşlar sebebiyle natürel ki de bu imtihanlara müracaat yapmak durumunda kalıyorlar. Lakin bütün öğretmenlerimiz şunu biliyor ki çoktan seçmeli, içeriği sıkıntılı bu ezber imtihan ile uzman olunmayacağını biliyor. Zira biz öğretmenlerimiz üniversiteden mezuniyetlerimiz prestijiyle esasen uzmanız. Öğretmenler üniversiteden mezun olduklarında hangi alanda, ne yapacaklarına nazaran mezun olurlar."

BAKANA DİPLOMASINI SORDU

"(Diplomasını göstererek) Bugün uzmanlık evrakımız diplomamızdır. Bugün diplomamızla buradayız. Sahi Sayın Bakan sizin yeterliliğiniz nedir? Sürücünüzün yeterliliği nedir? Bugün Bakanlığın as takımlarına doldurduğunuz ve eğitimci olmayan şahısların yeterliliği nedir de atadınız da artık öğretmenlerin yeterliliğini soruyorsunuz.”

“ÇAPULCU ARAMAK İSTERSENİZ GÖRÜRSÜNÜZ”

Özbay, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın öğretmenlere yönelik tabirine de reaksiyon göstererek, kelamlarını şöyle sürdürdü:

“Cumhur demek halk demektir, halkınızın lideri olun. Halkınıza hakaret etmeyin. Öğretmenlerinize asla hakaret etmeyin. Zira öğretmenler unutmaz, öğretmenler ders verir. Buradan Türkçe dersi de vermek istiyorum. Çapulcu demek oburunun hakkını gasp eden, çalan, talan eden demektir. Öğretmenler bugün kendi hakları için alanda. Analarının ak sütü üzere helal olan, kazanılmış haklarını bir sefer de alanlardan anlatmak için alanda.

Mesleki onuru için, geleceğine sahip çıkmak için, eğitimine sahip çıkmak için alanda. Çapulcu mu arıyorsunuz, hiçbir öğretmeni mafyadan 10 bin dolar alırken göremezsiniz, hiçbir öğretmeninin boşanma davasına milyonlarca lira karıştığını duymamışsınızdır, hiçbir öğretmenin ihaleye fesat karıştırdığını görmemişsinizdir. Çapulcu aradığınız vakit isterseniz görürsünüz, barikatları da gidin gerçek çapulculara kurun. Öğretmenlerinize değil.”