Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.
Hatunların hayat uzunluğu en çok zorlandığı periyotlardan birisi de; gebelik sonrası emziklilik periyodudur. Gebelikle bir arada alınmış kilolar, yeni ana olmanın verdiği panik ve yorgunluk, gereğince sütüm olur mu ve süt yapsın diye yediklerim de düzgünce kilo aldırır mı kaygısı bu periyodun en bilinen problemleridir…
Emziklilik periyodunun kırılma noktası ananın sütünün olup olmadığı, bebeğin gereğince emip emmediği ve yeniden bebeğin ana sütüyle doyup doymadığıdır. Anaların yaptıkları en büyük yanlış ise; süt ölçüsünü arttırıyor inancı ile tatlı, unlu ve yüksek kalorili besinlerden varlıklı beslenmektir. Bu formda beslenmek yalnızca gebelikle bir arada gelen kilo fazlalığına biraz daha destek vermeye ve kilolar yüzünden güzelce çaresiz hissetmeye yol açar ne yazık ki.
Şeker tüketiminin artmasıyla birlikte süt salınımının yahut prodüksiyonunun arttığına dair hiçbir ilmî olgu yoktur. Ilmî olarak ön görülen; bebek valideyi ne kadar emerse süt salınımı ve prodüksiyonun o kadar stimüle (uyarılacağı) olacağı ve süt ölçüsünün alınan likit ölçüsü ile alakalı olduğudur. Su bilinen en âlâ likittir. Yani süt ölçüsünün ehil gelmesi için ananın günde 2.5-3.0 lt su içmesi ve bebeğini sık sık emzirmesi kafidir. Ağır şeker içeren hiçbir likit fizyolojik olarak sudan daha çokça dinamik değildir. Gelgelelim emziklilik devrinde validenin yeni koşullardan dolayı hissettiği gerilim, uykusuzluk ve beraberinde gelen depresif hal seratonin hormonunun(mutluluk hormonu)baskılanmasına yol açar. Şeker tüketimi, vücutta memnunluk hormonunun salınmasını arttırdığı için; gerilimin bir ölçü azalmasında da tesirli olur ve süt imalatı buna bağlı olarak artar. Yani süt yapan aslında şeker değil, gerilimin azalmasıdır.
Analar, emzirme devrinde kalorijenik dediğimiz yüksek kalorili besinleri fazlaca yüklenip kilolarını daha da arttırmak yanına hafif egzersiz yaparak, bebeğin uyuduğu her fırsatta dinlenerek ve kendilerine her gün bebekleri olmadan kısa da olsa vakit ayırarak gerilim faktörünü otomatik olarak azaltacaklardır. Klinikte takip ettiğimiz bir çok validede, gerilim ve mutsuzluk halinin ortadan kalkmadığı taktirde ne kadar tatlı tüketseler de süt prodüksiyonunun zayıf olduğunu, tekraren sefer tecrübe etmiş bulunuyoruz. Analar ve kayınvalidelerin dediği üzere “ne istersen ye, sen süt veriyorsun” lafı medikal olarak ama “ne istersen ye, sen hamilesin” lafı kadar muteberdir. Nasıl ki gebeyken ana adaylarının fütursuzca kilo alması sahih değilse, ana olduktan sonra yani emzirme periyodunda validenin denetimsizce kilo alması da yanlışsız değildir. Ana kilo vermeyi başaramıyorsa bile emzirme periyodunda kilo almamayı başarmalıdır.
Süt ölçüsünü arttırmak için gereksiz kalori yüklenmek bölgesine mümkün olan her şeyin likit olarak tüketilmesini önerebiliriz. Örneğin; meyve noktasına şeker eklemeden komposto yapmak (bakınız; meyvenin suyunu sıkın için halinde önermiyoruz!) hem meyve yemenizi hem de likit almanızı sağlayacaktır. Ya da yoğurt yemek tarafına ayran içmek (eğer bebekte yahut validede gaz yapmıyor ise, şayet yapıyorsa da; az yağlı yoğurt çorbası olarak tüketmek olabilir), az ölçüde zeytinyağıyla yapılmış zerzevat yemeklerini daha sulu pişirip suyuyla bir arada yemek sayabileceğimiz seçeneklerden yalnızca bir kaçıdır.
Emziklilik periyodunun kırılma noktası ananın sütünün olup olmadığı, bebeğin gereğince emip emmediği ve yeniden bebeğin ana sütüyle doyup doymadığıdır. Anaların yaptıkları en büyük yanlış ise; süt ölçüsünü arttırıyor inancı ile tatlı, unlu ve yüksek kalorili besinlerden varlıklı beslenmektir. Bu formda beslenmek yalnızca gebelikle bir arada gelen kilo fazlalığına biraz daha destek vermeye ve kilolar yüzünden güzelce çaresiz hissetmeye yol açar ne yazık ki.
Şeker tüketiminin artmasıyla birlikte süt salınımının yahut prodüksiyonunun arttığına dair hiçbir ilmî olgu yoktur. Ilmî olarak ön görülen; bebek valideyi ne kadar emerse süt salınımı ve prodüksiyonun o kadar stimüle (uyarılacağı) olacağı ve süt ölçüsünün alınan likit ölçüsü ile alakalı olduğudur. Su bilinen en âlâ likittir. Yani süt ölçüsünün ehil gelmesi için ananın günde 2.5-3.0 lt su içmesi ve bebeğini sık sık emzirmesi kafidir. Ağır şeker içeren hiçbir likit fizyolojik olarak sudan daha çokça dinamik değildir. Gelgelelim emziklilik devrinde validenin yeni koşullardan dolayı hissettiği gerilim, uykusuzluk ve beraberinde gelen depresif hal seratonin hormonunun(mutluluk hormonu)baskılanmasına yol açar. Şeker tüketimi, vücutta memnunluk hormonunun salınmasını arttırdığı için; gerilimin bir ölçü azalmasında da tesirli olur ve süt imalatı buna bağlı olarak artar. Yani süt yapan aslında şeker değil, gerilimin azalmasıdır.
Analar, emzirme devrinde kalorijenik dediğimiz yüksek kalorili besinleri fazlaca yüklenip kilolarını daha da arttırmak yanına hafif egzersiz yaparak, bebeğin uyuduğu her fırsatta dinlenerek ve kendilerine her gün bebekleri olmadan kısa da olsa vakit ayırarak gerilim faktörünü otomatik olarak azaltacaklardır. Klinikte takip ettiğimiz bir çok validede, gerilim ve mutsuzluk halinin ortadan kalkmadığı taktirde ne kadar tatlı tüketseler de süt prodüksiyonunun zayıf olduğunu, tekraren sefer tecrübe etmiş bulunuyoruz. Analar ve kayınvalidelerin dediği üzere “ne istersen ye, sen süt veriyorsun” lafı medikal olarak ama “ne istersen ye, sen hamilesin” lafı kadar muteberdir. Nasıl ki gebeyken ana adaylarının fütursuzca kilo alması sahih değilse, ana olduktan sonra yani emzirme periyodunda validenin denetimsizce kilo alması da yanlışsız değildir. Ana kilo vermeyi başaramıyorsa bile emzirme periyodunda kilo almamayı başarmalıdır.
Süt ölçüsünü arttırmak için gereksiz kalori yüklenmek bölgesine mümkün olan her şeyin likit olarak tüketilmesini önerebiliriz. Örneğin; meyve noktasına şeker eklemeden komposto yapmak (bakınız; meyvenin suyunu sıkın için halinde önermiyoruz!) hem meyve yemenizi hem de likit almanızı sağlayacaktır. Ya da yoğurt yemek tarafına ayran içmek (eğer bebekte yahut validede gaz yapmıyor ise, şayet yapıyorsa da; az yağlı yoğurt çorbası olarak tüketmek olabilir), az ölçüde zeytinyağıyla yapılmış zerzevat yemeklerini daha sulu pişirip suyuyla bir arada yemek sayabileceğimiz seçeneklerden yalnızca bir kaçıdır.
