iltasyazilim
FD Üye
Eytişim (Diyalektik) Nedir? Hakkında Veri
1 Birincil Devir: Birincil Çağ'ın Çin, Hint ve Yunan düşüncelerinde görünen baki çeşitliliğin karşıt güçler taşıdığı ve bunlarla oluştuğu sezilmişti O zamanlar kuruyaş, parlakkaranlık, sıcaksoğuk, manâsızdoymuş vb birbirlerine karşıt sayılıyor ve bu karşıtların benzer şeyin değişik yüzleri olduğu ileri sürülüyordu Bu karşıtlıklardaki çatışmanın bütün değişmelerin itici gücü olduğu sezisi, en ilkel düşüncelerde bile belirmekteydi İlkel dinlerin belli başlıbabaçocuk olgusundan doğan tanrısal üçlemeleri, Hegel'in ivedikarşısavbirleşim diyalektiğinin birincil biçimidir Yunan mitolojisindeki Eros'un zıtlık kardeşi Antero, gelişmenin karşıtların çatışmasıyla gerçekleştiği düşüncesini açıkça belirtir Diyalektik terimi ilkçağ Yunanlılarında 'tartışmacılık' anlamında kullanılıyordu ve bu bakımdan bütün bilgiciler 'eytişimci' sayılmıştı Bu tartışmaların zamanla boşsöz oyunlarına dönüşmesi, insanlığın gerçeğe yaklaşmada en parlak buluşu olan 'eytişim'in gözden düşmesine ve yüzyıllarca küçümsenmesine sebep oldus105
2 Herakleitos: Eytişimin babası Herakleitos bu terimi bilmez ve kullanmazdı Lakin evrensel oluşmanın karşıtların savaşıyla gerçekleştiğini ileri süren ve bir şeyden birçok şey ve her şeydeyimiyle evrensel bağımlılığı, değişiklik ve gelişmeyi, karşıtların birliğini ve aynılığını belirtir Herakleitos'un kimi yerde saflıkla dile getirdiği bu dahice sezişleri, yüzyıllarca sonra, bir başka büyük eytişimci olan Hegel'e Herakleitos'un hiçbir sözü yoktur ama lojiğime almamış olayımdedirtecektirs105
3 Sokrates: Sokrates'e kadar eytişim, bir doğurtma yöntemiydi Sokrates bu yöntemle, bir tartışmada, karşıt düşünceleri ortaya çıkarır ve bunları karşısındakine çözümleterek (sentezleterek N) gerçeği doğurtmaya çalışırdı s105
4 Zenon: Aristoteles'e tarafından eytişimin kurucusu Elealı Zenon'dur Aristoteles Herakleitos felsefesinin eytişimsel niteliğini görememiş ve kavramların çelişik yanlarını bulup ortaya çıkaran Zenon'u eytişimin kurucusu saymıştır Zenon, meşhur kanıtlarıyla karşısındakinin kabul etmiş olduğu ilkelerden yola çıkarak onu çürütme sanatı olarak eytişimi kullanmıştır
Aristoteles'e kadar eytişim, hatalı sonuçlara götüren uslamlamalar mantığıdır Emin sonuçlara varamaz, kılı kırk yararak olasılıklar üstünde dolaşıp durur Aristoteles'in bu anlayışı, eytişimin yüzyıllar her tarafında küçümsenmesini gerektirmiştir
5 Platon: Platon'a kadar eytişim, duyulur bilgilerden duyulmayan idealara varmak için fazla faydalı bir sanattır Bir varsayım kurulunca, sadece bundan çıkanı araştırmak değil, bununla birlikte bunun karşıtından çıkanı da görüp bilmek gerekirPlaton'a göre bir idea'yı diğer idea'lardan egemen olarak göz önünde bulundurmak imkansızdır
Antik Çağ Yunanlıları karşıt düşünceli iki kişinin konuşmasına dialogos, tartışmasına dialektike derlerdi Günümüzde kullanılan bilimsel dialektik kavramının bu eski anlamlarla hiçbir ilgisi yoktur (ilgisi vardır, değiştirilmiş, gelişmiştir N)s105
6 Orta Devir: Orta Devir'da eytişim biçimsel mantık anlamında kullanılmış, söz sanatına karşı tartışma sanatı olarak Stoacılardan alınmıştır
7 Rönesans: Rönesans'ta Nicolas de Cusa ve Giordano Bruno gibi düşünürler sonlu'yla ebedi, çarpık çizgi ile içten çizgi gibi karşıtların birbirleriyle uzlaştıklarını ileri sürmüşlerdir
8 Kant: Kant, eytişimi, Aristoteles düşüncesine uygun bir şekilde, negatif anlamda kullanmış, ona tarafından eytişim bir hatalı düşünme mantığıdır
9 Fichte: Herakleitos,SokratesPlaton'dan sonradan, Aristoteles'in gözden düşürdüğü eytişimi ustaca kullanan ilk düşünür Fichte'dir Fichte'ye tarafından veri, karşıtlıkları aşarak oluşur Bir şeyi çakmak seslenmek, önce onu görmek, daha sonra onu başkalarından farkı görmek ve sonradan da onu başkalarıyla birlikte tanımak demektir
10 Schellin: Alman idealizminin büyük üçlüsünün ikinci düşünürü Schelling, eytişimi, Fichte'nin düşünsel sürecinden doğal sürece aktarır ve doğal gelişmenin yasası yapar Ona kadar sadece veri değil, doğa da karşıtlıkları aşarak gelişirs106
11 Hegel: Hegel, Herakleitos'tan beri ve ondan üstün düzeyde, eytişimin evrenselliğini ortaya koyan ilk büyük düşünürdür Hegel'e tarafından bilgisel süreçle doğasal süreci kapsayan ve bir 'us'den ibaret olan 'saltık varlık'ın gelişme süreci eytişimle gerçekleşir Her tez, aleyhinde iddia'ıyla yadsınarak bireşime (birleşim) ulaşır Saltık varlık, önce açılarak doğalaşmış ve insana kadar gelen bir evrim sonunda gelişme sürecini insansal bilinçte sürdürmüştür Bu gelişme, 'saltık varlık'ın kendi bilincine ulaşmasına dek sürecektir Saltık varlık (zihin, zihin) ilkin insan bireyinde uyanmıştır, sonradan diğer 'ben'lerle bağıntılı olan bir kültür düzeyine atlayarak gelişmiş ve kendi özüne yerinde bir evreni gerçekleştirmiştir sonradan da kendisinin bilincine ulaşarak felsefe, din ve sanat gibi saltık değerleri gerçekleştirmiştir
Hegel, idealist bir düzeyde kalmakla beraber, eytişimin bütünsel mekanizmasını sergilemiştir Ne var fakat Hegel'deki bu bütünsellik çevrimsel ve bitmiş bir bütünselliktir Ama doğasal ve toplumsal hayat, hiç bir süre bu çevrimsel bütünselliğe sığmayarak sürüp gitmektedir Hegel'e tarafından, değil insan bilinci, insansız ve objektif bir dünya varolmadan önce 'saltık' bir 'zihin' vardı Her şey bu 'saltık hafıza' den oluştu Bu, pratikle doğrulanamayan ve asla doğrulanamayacak olan bir varsayımdır fakat Hegel öğretisinin çürük yanını dile getirir Doğadan daha önce varolan ve eytişimsel yöntemle gelişerek doğalaşan ve insan bilincinde kendisini bulan bu 'saltık varlık' felsefesel bir 'Tanrı'dan diğer bir şey değildir Bilindiği gibi hafıza, doğasal bir evrimin sonucu olarak insan varlığında gerçekleşmiştir Başlangıcı bu sonuçla açıklamaya kalkmak, babayı çocuğuyla açıklamaya kalkmak demektir Bu halde, her ne değin doğasal ve bütünsel evrimi kapsadığı ileri sürülse de, Hegel'in eytişimi, kurgusal bir başlangıçla kurgusal bir son aralarında kalan 'salt düşüncenin gelişme yasasıdır'
Hegel , bunu, 'Mantık Bilgisi' adlı yapıtının birinci kitabının girişinde şöyle anlatır: Bilgide ilerlemeyi gerçekleştirmek için gereken tek şey bu mantık yasasını kavramaktır Bu mantık yasasına göre olumsuz aynı zamanda olumludur ya da karşısında duyulan her neyse yoklukta sıfır olmaz, sadece özünün yadsınmasında sıfır olur Sonuç şudur ama yadsıma, belirlenmiş bir yadsıma olmakla bununla birlikte kesin bir içerik taşır Bu içerik yeni bir anlayıştır, yeni bir kavramdır; ama öncekinden daha yüksek, daha varlıklı bir kavram Çünkü yadsınmasıyla, yani karşıtıyla zenginleşmiştir; onu içermektedir, ayrıca de kendisinden fazla olarak çünkü keza kendisini hem de karşıtınıiçermektedir İşte kavramlar sistemi böyle oluşur Her türlü dış müdahaleden egemen olarak aralıksız bir akışla böyle gelişir
Buna karşı, 'Felsefe Tarihi Üstüne Dersler' adlı yapıtında da şöyle der: Genel Olarak dialektik dış dialektiktir, 'devim'le 'devimin kavranması' birbirinden ayrıdır Birincisi nesnelere bakmanın, onların nedenlerini göstermenin bir yoludur İkincisiyse nesnenin doğru düşünülmesidir Nesne kendisi için, dış ilişkilere ve yasalara tabi olmadan ele alınır Nesnenin içine girilir ve gözlemlenir Nesnenin içinde kendi iç belirlenimlerine tarafından düşünülür Böylece nesne kendisini aşar, karşıt belirlenimler taşıdığını ve fakat kendisini böylelikle aştığını gösterir
Bu yüzdendir ki, eytişim ustalarından biri şöyle demektedir: Dünya, yani doğal, tarihsel, anlıksal her şey ilkin Hegel'de bir işlem olarak, yani aralıksız devim, dönüşme, değiştirme, gelişme içinde tasarımlanmıştır
Hegel de, bir ölçüde Kant, Fichte ve Schelling gibi 'bilme'yle ilgili 'eylem'in gerçek özdeksel temelini göremiyordu Bu yüzdendir fakat, üstün ve hayranlık verici başarılarına karşın, mantıkla ilgili anlayışı eksik ve sınırlı kalmıştır Düşünceye diyalektiği getirmiş olan Hegel, ne eyvah oysa diyalektik bir düşünceyle düşünememiştir, düşünme yöntemi metafizik kalmıştır Hegel'in dinç yanı, bu düşünce sürecinin gelişmesinde eytişimsel mantığın temellerini atarak biçimsel mantığın engelleyici egemenliğine son vermiş olmasıdır Eytişimsel özdekçiliği hazırlayan, Hegel'in bu çok üstün aşamasıdır 'Çelişmeli oluş' un gerçekliğini meydana koyan Hegel'in eytişimi, doğasal, bilinçsel oluşun kendi felsefesinde son bulduğu büyük çelişmesinden temizlenmekle eytişimsel özdekçiliğin temelleri atılmıştır Daha açık bir deyişle, eytişimsel özdekçiliğe, Hegel'in çelişmesi aşılarak varılmıştırs106,107
12 Feuerbach: Alman düşünürü Feuerbach, düşüncecilikle eytişimsel özdekçilik arasında bir düşünsel köprü olmuştur Feuerbach'ta kaba özdekçilik, eytişimsel bir yola yönelmiştir Ona göre, din, insanın kendi kendisine gösterdiği bir saygıdır Ne var ki insan bu erdemini, din adı aşağı kendisine yabancılaşarak, kendisinin açık havada geliştirmiştir Felsefe insana bu çelişmeyi aşmayı öğretir ve insan bu çelişmeyi aşarak dinin ahali arası bir bağıntı olduğunu anlar Bu özdeksel ve eytişimsel aşma insanı geliştirir Din'in gerçeği aşk'tadır Önceleri halk kendi niteliklerinin şahane yansımaları olan tanrılar yaratmışlardı, Tanrılar insanlık düzenini kurmaya yetmediler Fakat bu düzeni kuracak olan, insanın diğer insanlara karşısında duyduğu bağlılıktır Bu sadakât en yetkin biçimine aşk'ta ulaşır Cinsel aşk, bu hissi insan bağlılığının en yoğunlaşmış biçimidir Halk Müziği arasındaki tüm sorunlar aşkın gücüyle çözülecektir Varlık yapısının temeli 'özdek'tir lakin kendisi 'fikir'dir…
Görüldüğü gibi, Feuerbach'ın özdekçiliği sonunda gene idealizme varan bir özdekçiliktir ve Hegelciliğin bir başka çeşididir İnsanın Tanrı'ya tapmasını yasaklayan özdekçi Feuerbach'ın aleyhinde, insanın insana tapmasını buyuran düşünceci Feuerbach yer alır Feuerbach özdekçilikle geride beraberim ama ileride beraber değilim der Engels'de şöyle demektedir: Feuerbach'ın gerçek idealizmi onun din felsefesinde ve törebiliminde görülür Feuerbach dini asla ortadan uyandırmak istemez İstediği onu geliştirmektir Felsefenin kendisi dinin içinde erimelidirs107
13 Eytişimsel ve Tarihsel özdekçilik: Eytişimsel ve tarihsel özdekçi felsefe 'eytişim'in doğasal, toplumsal ve bilinçsel bütün alanları kapsayan evrensel niteliğini keşfetmiş ve bütün adamakıllı açık seçik sergilemiştir 'Teori'yle 'pratik'in eytişimsel birliğinden doğan bu benzersiz galibiyet, 'eski'yi korumaya çalışan 'metafizik dünya görüşü'nün yerine 'yeni'ye katılan 'eytişimsel hayat felsefesi'nü getirmiştir Bu yeni dünya görüşü, insanlık tyarihinin gerçeğe yanaşma sürecinde en büyük 'aydınlanma'dır Karşıtların çelişerek çatışması ve bu çatışma sonunda aşılması aracılığıyla, teksözle etytişimsel olarak çoğalan doğa, bilinç ve toplum olgularının gerçeğine ancak eytişimsel bir bakışla varılabilirdi Eytişim, keza evrensel bütünlüğün 'gelişme yasası' keza de bu gelişmenin 'inceleme yöntemi'dir Ancak eytişim, Herakleitos'un aydınlık sezişlerinden Hegel'in ökece açıklamalarına değin, 'eytişim yöntemi'yle yok, 'metafizik yöntemi'yle incelenmiş; bu yüzden bulanık, varsayımsal, kuramsal ve bilimdışı kalarak öz benliğine kavuşamamıştır Eytişimsel ve tarihsel özdekçi doktrin, gerçeğin, doğasal evrimin insanlı döneminde, bir ucu özdekte ve bundan ötürü pratikte, öteki ucu bilinçte ve bundan ötürü kuramda bulunan ikili karakterini aydınlığa çıkarmakla eytişimin Hegelci metafizik evrensel karakterini ortaya koymuştur İnsanlığın bilim ve pratikle bağlantı kuramayan tekyanlı bilinç ve kuram evresinde metafizik hayat felsefesi nasıl gerekli olmuşsa, bilim ve pratikle bağıntı kurulan bu çokyanlı evresinde de eytişimsel dünya görüşü öylece zorunludur Bilimin gelişmesiyle kendini sınırlamayan ve başıboş bir özgür içinde alabildiğine pratik gerçekten uzaklaşan zihin, gerekli olarak metafiziği gerektirmiştir Her lahza artan bilimle sınırlanan ve bilimsel pratikle kendini denetleyerek gelişme yoluna giren hafıza de bu nedenle gerekli olarak eytişimi gerektirmektedir Eytişimsel ve tarihsel özdekçiliğe göre eytişim, metafiğin tam karşıtıdır Benim eytişimim temelde Hegel'inkinden yalnız bambaşka yok,ona taban tabana karşıttır Hegel'e kadar, ide adı aşağıda bağımsız bir özne haline dönüştürdüğü zihin süreci gerçek dünyanın yaratıcısıdır ve gerçek dünya idenin sadece dış görünüşünü meydana getirir Bana göre ise tam tersine, ide, insan zihninin yansıttığı ve us biçimlerine dönüştürdüğü özdeksel dünyadan başka bir şey değildir Bütün doğa,en ufak şeyden en büyüğüne, bir kum taneciğinden güneşe, birincil canlı hücreden insana değin aralıksız bir meydana geliş ve yok oluş, kesintisiz bir akıntı, durmayan bir devim ve değişme içindedir Tarafsız denen eytişim, bütün doğada geçerlidir Öznel denen eytişim, yani eytişimsel fikir ise bütün doğada zıtların karşıtlığından doğan devimin geçerliğini yansıtır Hafıza ve bilinç, insan beyninin ürünleridir İnsan da doğanın bir ürünüdür, doğal çevresinde doğayla birlikte gelişmiştir Bundan şu doğal sonuca varılır ama, insan beyninin ürünleriama neticede onlar da doğanın ürünleri demektirdoğayla çelişme halinde değil, doğanın bütün olarak adaptasyon halindedir
Eytişim, doğayı, toplumu ve düşünceyi karşıtlıklarının çatışarak aşılmasıyla durmaksızın devindiren ve geliştiren bir süreç'tir
Seslenmek fakat doğanın işleyiş mekanizmasıdır, toplumun geliştirici gücüdür, düşüncenin gerçeğe gelmek için kullanabileceği tek bilimsel yöntemdir
Özdekçi eytişime gelinceye kadar metafizik zihin, ister idealist ister materyalist yönde olsun, ne doğayı, ne toplumu ve ne de düşünceyi çözümleyememişti Doğa nedir ve nasıl işler, toplum nedir ve neden böyledir, hafıza nedir ve insan niçin böyle düşünür? Bütün bunlar saçmasapan nedenlere bağlanıyor, hayal ürünü varsayımlarla açıklanmaya çalışılıyordu Tarihte başta insan neden insan olduğunu veya olması gerektiğini anlamıştır
Eytişimin üç büyük yasası özdeksel doğadan, tarihsel toplumdan ve bilinçsel düşünceden gözlemlenerek şöylece saptanmıştır:
Her olay ve olgudaki gelişmenin o olay ve olgunun iç gelişmelerinden (çelişmelerinden N) doğan kendiliğinden bir devimle gerçekleştiğini ifade eden 'karşıtların birliği ve savaşı yasası',
Her durum ve olgudaki gelişmenin sayıca çoğalmaların aniden nitelik değişmesini gerektirmesiyle gerçekleştiğini ifade eden 'nicelikten niteliğe geçiş yasası'
Her durum ve olgudaki gelişmenin eskinin olumlu yanlarını özümseyen bir yenileşmeyle gerçekleştiğini ifade eden 'olumsuzlanmanın olumsuzlanması yasası'
Doğanıni toplumun ve düşüncenin işleyiş mekanizmasını açıklayan bu üç büyük eytişim yasası şu eytişimsel yasalarla tamamlanır:
1 Özel ve genel
2 İçerik ve biçim
3 Öz ve olgu
4 Neden ve sonuç
5 Zorunluk ve tesadüf
6 Olanak ve hakikat
7 Tümel ve tekil
8 Dış Görünüş ve hakiki
9 Hipotez ve kılgı
10 Görünmeyen ve fiziki
11 Mantıklı ve tarihsel vb gibi bağımlı ulamlar arasındaki eytişimsel bağlılığı ifade eden yasalar
Eytişimin ayrıntılarıyla kavranabilmesi için özellikle şu kavramların açık seçik bilinmesi gerekir:
1 Özdek
2 Devim
3 Bilinç
4 Oluş
5 Yasa
6 Zaman ve uzay
7 Data
8 Kuram ve eylem
Eytişim, nesnel gerçekliğin gelişme yasası olmakla 'tarafsız eytişim' ve tarafsız gerçekliğin insan bilincinde yansıması olmakla 'öznel eytişim' olarak adlandırılır *
1 Birincil Devir: Birincil Çağ'ın Çin, Hint ve Yunan düşüncelerinde görünen baki çeşitliliğin karşıt güçler taşıdığı ve bunlarla oluştuğu sezilmişti O zamanlar kuruyaş, parlakkaranlık, sıcaksoğuk, manâsızdoymuş vb birbirlerine karşıt sayılıyor ve bu karşıtların benzer şeyin değişik yüzleri olduğu ileri sürülüyordu Bu karşıtlıklardaki çatışmanın bütün değişmelerin itici gücü olduğu sezisi, en ilkel düşüncelerde bile belirmekteydi İlkel dinlerin belli başlıbabaçocuk olgusundan doğan tanrısal üçlemeleri, Hegel'in ivedikarşısavbirleşim diyalektiğinin birincil biçimidir Yunan mitolojisindeki Eros'un zıtlık kardeşi Antero, gelişmenin karşıtların çatışmasıyla gerçekleştiği düşüncesini açıkça belirtir Diyalektik terimi ilkçağ Yunanlılarında 'tartışmacılık' anlamında kullanılıyordu ve bu bakımdan bütün bilgiciler 'eytişimci' sayılmıştı Bu tartışmaların zamanla boşsöz oyunlarına dönüşmesi, insanlığın gerçeğe yaklaşmada en parlak buluşu olan 'eytişim'in gözden düşmesine ve yüzyıllarca küçümsenmesine sebep oldus105
2 Herakleitos: Eytişimin babası Herakleitos bu terimi bilmez ve kullanmazdı Lakin evrensel oluşmanın karşıtların savaşıyla gerçekleştiğini ileri süren ve bir şeyden birçok şey ve her şeydeyimiyle evrensel bağımlılığı, değişiklik ve gelişmeyi, karşıtların birliğini ve aynılığını belirtir Herakleitos'un kimi yerde saflıkla dile getirdiği bu dahice sezişleri, yüzyıllarca sonra, bir başka büyük eytişimci olan Hegel'e Herakleitos'un hiçbir sözü yoktur ama lojiğime almamış olayımdedirtecektirs105
3 Sokrates: Sokrates'e kadar eytişim, bir doğurtma yöntemiydi Sokrates bu yöntemle, bir tartışmada, karşıt düşünceleri ortaya çıkarır ve bunları karşısındakine çözümleterek (sentezleterek N) gerçeği doğurtmaya çalışırdı s105
4 Zenon: Aristoteles'e tarafından eytişimin kurucusu Elealı Zenon'dur Aristoteles Herakleitos felsefesinin eytişimsel niteliğini görememiş ve kavramların çelişik yanlarını bulup ortaya çıkaran Zenon'u eytişimin kurucusu saymıştır Zenon, meşhur kanıtlarıyla karşısındakinin kabul etmiş olduğu ilkelerden yola çıkarak onu çürütme sanatı olarak eytişimi kullanmıştır
Aristoteles'e kadar eytişim, hatalı sonuçlara götüren uslamlamalar mantığıdır Emin sonuçlara varamaz, kılı kırk yararak olasılıklar üstünde dolaşıp durur Aristoteles'in bu anlayışı, eytişimin yüzyıllar her tarafında küçümsenmesini gerektirmiştir
5 Platon: Platon'a kadar eytişim, duyulur bilgilerden duyulmayan idealara varmak için fazla faydalı bir sanattır Bir varsayım kurulunca, sadece bundan çıkanı araştırmak değil, bununla birlikte bunun karşıtından çıkanı da görüp bilmek gerekirPlaton'a göre bir idea'yı diğer idea'lardan egemen olarak göz önünde bulundurmak imkansızdır
Antik Çağ Yunanlıları karşıt düşünceli iki kişinin konuşmasına dialogos, tartışmasına dialektike derlerdi Günümüzde kullanılan bilimsel dialektik kavramının bu eski anlamlarla hiçbir ilgisi yoktur (ilgisi vardır, değiştirilmiş, gelişmiştir N)s105
6 Orta Devir: Orta Devir'da eytişim biçimsel mantık anlamında kullanılmış, söz sanatına karşı tartışma sanatı olarak Stoacılardan alınmıştır
7 Rönesans: Rönesans'ta Nicolas de Cusa ve Giordano Bruno gibi düşünürler sonlu'yla ebedi, çarpık çizgi ile içten çizgi gibi karşıtların birbirleriyle uzlaştıklarını ileri sürmüşlerdir
8 Kant: Kant, eytişimi, Aristoteles düşüncesine uygun bir şekilde, negatif anlamda kullanmış, ona tarafından eytişim bir hatalı düşünme mantığıdır
9 Fichte: Herakleitos,SokratesPlaton'dan sonradan, Aristoteles'in gözden düşürdüğü eytişimi ustaca kullanan ilk düşünür Fichte'dir Fichte'ye tarafından veri, karşıtlıkları aşarak oluşur Bir şeyi çakmak seslenmek, önce onu görmek, daha sonra onu başkalarından farkı görmek ve sonradan da onu başkalarıyla birlikte tanımak demektir
10 Schellin: Alman idealizminin büyük üçlüsünün ikinci düşünürü Schelling, eytişimi, Fichte'nin düşünsel sürecinden doğal sürece aktarır ve doğal gelişmenin yasası yapar Ona kadar sadece veri değil, doğa da karşıtlıkları aşarak gelişirs106
11 Hegel: Hegel, Herakleitos'tan beri ve ondan üstün düzeyde, eytişimin evrenselliğini ortaya koyan ilk büyük düşünürdür Hegel'e tarafından bilgisel süreçle doğasal süreci kapsayan ve bir 'us'den ibaret olan 'saltık varlık'ın gelişme süreci eytişimle gerçekleşir Her tez, aleyhinde iddia'ıyla yadsınarak bireşime (birleşim) ulaşır Saltık varlık, önce açılarak doğalaşmış ve insana kadar gelen bir evrim sonunda gelişme sürecini insansal bilinçte sürdürmüştür Bu gelişme, 'saltık varlık'ın kendi bilincine ulaşmasına dek sürecektir Saltık varlık (zihin, zihin) ilkin insan bireyinde uyanmıştır, sonradan diğer 'ben'lerle bağıntılı olan bir kültür düzeyine atlayarak gelişmiş ve kendi özüne yerinde bir evreni gerçekleştirmiştir sonradan da kendisinin bilincine ulaşarak felsefe, din ve sanat gibi saltık değerleri gerçekleştirmiştir
Hegel, idealist bir düzeyde kalmakla beraber, eytişimin bütünsel mekanizmasını sergilemiştir Ne var fakat Hegel'deki bu bütünsellik çevrimsel ve bitmiş bir bütünselliktir Ama doğasal ve toplumsal hayat, hiç bir süre bu çevrimsel bütünselliğe sığmayarak sürüp gitmektedir Hegel'e tarafından, değil insan bilinci, insansız ve objektif bir dünya varolmadan önce 'saltık' bir 'zihin' vardı Her şey bu 'saltık hafıza' den oluştu Bu, pratikle doğrulanamayan ve asla doğrulanamayacak olan bir varsayımdır fakat Hegel öğretisinin çürük yanını dile getirir Doğadan daha önce varolan ve eytişimsel yöntemle gelişerek doğalaşan ve insan bilincinde kendisini bulan bu 'saltık varlık' felsefesel bir 'Tanrı'dan diğer bir şey değildir Bilindiği gibi hafıza, doğasal bir evrimin sonucu olarak insan varlığında gerçekleşmiştir Başlangıcı bu sonuçla açıklamaya kalkmak, babayı çocuğuyla açıklamaya kalkmak demektir Bu halde, her ne değin doğasal ve bütünsel evrimi kapsadığı ileri sürülse de, Hegel'in eytişimi, kurgusal bir başlangıçla kurgusal bir son aralarında kalan 'salt düşüncenin gelişme yasasıdır'
Hegel , bunu, 'Mantık Bilgisi' adlı yapıtının birinci kitabının girişinde şöyle anlatır: Bilgide ilerlemeyi gerçekleştirmek için gereken tek şey bu mantık yasasını kavramaktır Bu mantık yasasına göre olumsuz aynı zamanda olumludur ya da karşısında duyulan her neyse yoklukta sıfır olmaz, sadece özünün yadsınmasında sıfır olur Sonuç şudur ama yadsıma, belirlenmiş bir yadsıma olmakla bununla birlikte kesin bir içerik taşır Bu içerik yeni bir anlayıştır, yeni bir kavramdır; ama öncekinden daha yüksek, daha varlıklı bir kavram Çünkü yadsınmasıyla, yani karşıtıyla zenginleşmiştir; onu içermektedir, ayrıca de kendisinden fazla olarak çünkü keza kendisini hem de karşıtınıiçermektedir İşte kavramlar sistemi böyle oluşur Her türlü dış müdahaleden egemen olarak aralıksız bir akışla böyle gelişir
Buna karşı, 'Felsefe Tarihi Üstüne Dersler' adlı yapıtında da şöyle der: Genel Olarak dialektik dış dialektiktir, 'devim'le 'devimin kavranması' birbirinden ayrıdır Birincisi nesnelere bakmanın, onların nedenlerini göstermenin bir yoludur İkincisiyse nesnenin doğru düşünülmesidir Nesne kendisi için, dış ilişkilere ve yasalara tabi olmadan ele alınır Nesnenin içine girilir ve gözlemlenir Nesnenin içinde kendi iç belirlenimlerine tarafından düşünülür Böylece nesne kendisini aşar, karşıt belirlenimler taşıdığını ve fakat kendisini böylelikle aştığını gösterir
Bu yüzdendir ki, eytişim ustalarından biri şöyle demektedir: Dünya, yani doğal, tarihsel, anlıksal her şey ilkin Hegel'de bir işlem olarak, yani aralıksız devim, dönüşme, değiştirme, gelişme içinde tasarımlanmıştır
Hegel de, bir ölçüde Kant, Fichte ve Schelling gibi 'bilme'yle ilgili 'eylem'in gerçek özdeksel temelini göremiyordu Bu yüzdendir fakat, üstün ve hayranlık verici başarılarına karşın, mantıkla ilgili anlayışı eksik ve sınırlı kalmıştır Düşünceye diyalektiği getirmiş olan Hegel, ne eyvah oysa diyalektik bir düşünceyle düşünememiştir, düşünme yöntemi metafizik kalmıştır Hegel'in dinç yanı, bu düşünce sürecinin gelişmesinde eytişimsel mantığın temellerini atarak biçimsel mantığın engelleyici egemenliğine son vermiş olmasıdır Eytişimsel özdekçiliği hazırlayan, Hegel'in bu çok üstün aşamasıdır 'Çelişmeli oluş' un gerçekliğini meydana koyan Hegel'in eytişimi, doğasal, bilinçsel oluşun kendi felsefesinde son bulduğu büyük çelişmesinden temizlenmekle eytişimsel özdekçiliğin temelleri atılmıştır Daha açık bir deyişle, eytişimsel özdekçiliğe, Hegel'in çelişmesi aşılarak varılmıştırs106,107
12 Feuerbach: Alman düşünürü Feuerbach, düşüncecilikle eytişimsel özdekçilik arasında bir düşünsel köprü olmuştur Feuerbach'ta kaba özdekçilik, eytişimsel bir yola yönelmiştir Ona göre, din, insanın kendi kendisine gösterdiği bir saygıdır Ne var ki insan bu erdemini, din adı aşağı kendisine yabancılaşarak, kendisinin açık havada geliştirmiştir Felsefe insana bu çelişmeyi aşmayı öğretir ve insan bu çelişmeyi aşarak dinin ahali arası bir bağıntı olduğunu anlar Bu özdeksel ve eytişimsel aşma insanı geliştirir Din'in gerçeği aşk'tadır Önceleri halk kendi niteliklerinin şahane yansımaları olan tanrılar yaratmışlardı, Tanrılar insanlık düzenini kurmaya yetmediler Fakat bu düzeni kuracak olan, insanın diğer insanlara karşısında duyduğu bağlılıktır Bu sadakât en yetkin biçimine aşk'ta ulaşır Cinsel aşk, bu hissi insan bağlılığının en yoğunlaşmış biçimidir Halk Müziği arasındaki tüm sorunlar aşkın gücüyle çözülecektir Varlık yapısının temeli 'özdek'tir lakin kendisi 'fikir'dir…
Görüldüğü gibi, Feuerbach'ın özdekçiliği sonunda gene idealizme varan bir özdekçiliktir ve Hegelciliğin bir başka çeşididir İnsanın Tanrı'ya tapmasını yasaklayan özdekçi Feuerbach'ın aleyhinde, insanın insana tapmasını buyuran düşünceci Feuerbach yer alır Feuerbach özdekçilikle geride beraberim ama ileride beraber değilim der Engels'de şöyle demektedir: Feuerbach'ın gerçek idealizmi onun din felsefesinde ve törebiliminde görülür Feuerbach dini asla ortadan uyandırmak istemez İstediği onu geliştirmektir Felsefenin kendisi dinin içinde erimelidirs107
13 Eytişimsel ve Tarihsel özdekçilik: Eytişimsel ve tarihsel özdekçi felsefe 'eytişim'in doğasal, toplumsal ve bilinçsel bütün alanları kapsayan evrensel niteliğini keşfetmiş ve bütün adamakıllı açık seçik sergilemiştir 'Teori'yle 'pratik'in eytişimsel birliğinden doğan bu benzersiz galibiyet, 'eski'yi korumaya çalışan 'metafizik dünya görüşü'nün yerine 'yeni'ye katılan 'eytişimsel hayat felsefesi'nü getirmiştir Bu yeni dünya görüşü, insanlık tyarihinin gerçeğe yanaşma sürecinde en büyük 'aydınlanma'dır Karşıtların çelişerek çatışması ve bu çatışma sonunda aşılması aracılığıyla, teksözle etytişimsel olarak çoğalan doğa, bilinç ve toplum olgularının gerçeğine ancak eytişimsel bir bakışla varılabilirdi Eytişim, keza evrensel bütünlüğün 'gelişme yasası' keza de bu gelişmenin 'inceleme yöntemi'dir Ancak eytişim, Herakleitos'un aydınlık sezişlerinden Hegel'in ökece açıklamalarına değin, 'eytişim yöntemi'yle yok, 'metafizik yöntemi'yle incelenmiş; bu yüzden bulanık, varsayımsal, kuramsal ve bilimdışı kalarak öz benliğine kavuşamamıştır Eytişimsel ve tarihsel özdekçi doktrin, gerçeğin, doğasal evrimin insanlı döneminde, bir ucu özdekte ve bundan ötürü pratikte, öteki ucu bilinçte ve bundan ötürü kuramda bulunan ikili karakterini aydınlığa çıkarmakla eytişimin Hegelci metafizik evrensel karakterini ortaya koymuştur İnsanlığın bilim ve pratikle bağlantı kuramayan tekyanlı bilinç ve kuram evresinde metafizik hayat felsefesi nasıl gerekli olmuşsa, bilim ve pratikle bağıntı kurulan bu çokyanlı evresinde de eytişimsel dünya görüşü öylece zorunludur Bilimin gelişmesiyle kendini sınırlamayan ve başıboş bir özgür içinde alabildiğine pratik gerçekten uzaklaşan zihin, gerekli olarak metafiziği gerektirmiştir Her lahza artan bilimle sınırlanan ve bilimsel pratikle kendini denetleyerek gelişme yoluna giren hafıza de bu nedenle gerekli olarak eytişimi gerektirmektedir Eytişimsel ve tarihsel özdekçiliğe göre eytişim, metafiğin tam karşıtıdır Benim eytişimim temelde Hegel'inkinden yalnız bambaşka yok,ona taban tabana karşıttır Hegel'e kadar, ide adı aşağıda bağımsız bir özne haline dönüştürdüğü zihin süreci gerçek dünyanın yaratıcısıdır ve gerçek dünya idenin sadece dış görünüşünü meydana getirir Bana göre ise tam tersine, ide, insan zihninin yansıttığı ve us biçimlerine dönüştürdüğü özdeksel dünyadan başka bir şey değildir Bütün doğa,en ufak şeyden en büyüğüne, bir kum taneciğinden güneşe, birincil canlı hücreden insana değin aralıksız bir meydana geliş ve yok oluş, kesintisiz bir akıntı, durmayan bir devim ve değişme içindedir Tarafsız denen eytişim, bütün doğada geçerlidir Öznel denen eytişim, yani eytişimsel fikir ise bütün doğada zıtların karşıtlığından doğan devimin geçerliğini yansıtır Hafıza ve bilinç, insan beyninin ürünleridir İnsan da doğanın bir ürünüdür, doğal çevresinde doğayla birlikte gelişmiştir Bundan şu doğal sonuca varılır ama, insan beyninin ürünleriama neticede onlar da doğanın ürünleri demektirdoğayla çelişme halinde değil, doğanın bütün olarak adaptasyon halindedir
Eytişim, doğayı, toplumu ve düşünceyi karşıtlıklarının çatışarak aşılmasıyla durmaksızın devindiren ve geliştiren bir süreç'tir
Seslenmek fakat doğanın işleyiş mekanizmasıdır, toplumun geliştirici gücüdür, düşüncenin gerçeğe gelmek için kullanabileceği tek bilimsel yöntemdir
Özdekçi eytişime gelinceye kadar metafizik zihin, ister idealist ister materyalist yönde olsun, ne doğayı, ne toplumu ve ne de düşünceyi çözümleyememişti Doğa nedir ve nasıl işler, toplum nedir ve neden böyledir, hafıza nedir ve insan niçin böyle düşünür? Bütün bunlar saçmasapan nedenlere bağlanıyor, hayal ürünü varsayımlarla açıklanmaya çalışılıyordu Tarihte başta insan neden insan olduğunu veya olması gerektiğini anlamıştır
Eytişimin üç büyük yasası özdeksel doğadan, tarihsel toplumdan ve bilinçsel düşünceden gözlemlenerek şöylece saptanmıştır:
Her olay ve olgudaki gelişmenin o olay ve olgunun iç gelişmelerinden (çelişmelerinden N) doğan kendiliğinden bir devimle gerçekleştiğini ifade eden 'karşıtların birliği ve savaşı yasası',
Her durum ve olgudaki gelişmenin sayıca çoğalmaların aniden nitelik değişmesini gerektirmesiyle gerçekleştiğini ifade eden 'nicelikten niteliğe geçiş yasası'
Her durum ve olgudaki gelişmenin eskinin olumlu yanlarını özümseyen bir yenileşmeyle gerçekleştiğini ifade eden 'olumsuzlanmanın olumsuzlanması yasası'
Doğanıni toplumun ve düşüncenin işleyiş mekanizmasını açıklayan bu üç büyük eytişim yasası şu eytişimsel yasalarla tamamlanır:
1 Özel ve genel
2 İçerik ve biçim
3 Öz ve olgu
4 Neden ve sonuç
5 Zorunluk ve tesadüf
6 Olanak ve hakikat
7 Tümel ve tekil
8 Dış Görünüş ve hakiki
9 Hipotez ve kılgı
10 Görünmeyen ve fiziki
11 Mantıklı ve tarihsel vb gibi bağımlı ulamlar arasındaki eytişimsel bağlılığı ifade eden yasalar
Eytişimin ayrıntılarıyla kavranabilmesi için özellikle şu kavramların açık seçik bilinmesi gerekir:
1 Özdek
2 Devim
3 Bilinç
4 Oluş
5 Yasa
6 Zaman ve uzay
7 Data
8 Kuram ve eylem
Eytişim, nesnel gerçekliğin gelişme yasası olmakla 'tarafsız eytişim' ve tarafsız gerçekliğin insan bilincinde yansıması olmakla 'öznel eytişim' olarak adlandırılır *