nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
Felix Gouattari hayatı özet,Felix Gouattari felsefesi,Felix Gouattari eserleri,Felix Gouattari hakkında data
Felix Gouattari Kimdir?
(19301992) Yılları arasında yaşamış, Düşüncelerinde ruhsağaltımı ve siyaset konuları üstünde etkili bir biçimde duran, bilhassa Gilles Deleuze ile birlikte yaptığı iki taraflı çalişmalarıyla belli Fransız ruh sağaltımcı ve felsefeci
Guattari'nin Deleuze 'den bağımsız yaptığı felsefe çalışmaları keza sayıca değil denecek kadar azdır keza de Deleuze ile birlikte verdikleri özgün düşüncelerin yanına felsefeye fazla önemli bir katkıları olduğu söylenemez bu nedenle Guattari'nin hemencecik tüm önemli düşünceleri Deleuze ile girdikleri üretken işbirliği sonucunda ortaya konmuş görüşler olarak değer biçmek olanaklıdır
şizofreninin insanın üretken arzusunu dışavurabilmesi için bir model olarak görülüyor olmasıdır Dolayısıyla Deleuze ile Guattari 'nin şizofreniden anladıkları tedavi gerektiren bir ruh hastalığı olmaktan çok arzunun üretkenliğini kesintisiz olurlayan etkili bir şizofrenik varoluştur Buna kadar Marxçılığın öngördüğü gibi sınıf savaşımı diye bir şey söz konusu değildir toplumda, çünkü sadece er veya geç herkesin bir köle olduğu tek bir sınıf vardır; o da kapitalizmin kölelerinden bazılarının öteki kölelere hükmettiği esaret sınıfıdır Böyle bir toplumsal durum içinde Deleuze ile Guattari'ye tarafından arzulayan hiçbir bireyin kendi başına arzusunu doyuma kavuşturmak gibi bir yetisi yoktur Her kişi iki kutup arasında bir yerlerde lakin böylece lakin böyle kendi bulunduğu yerin tutsaklığını yaşamaktadır
Bu iki kutuptan ilki devrimci ama toplum karşı olan şizoid özlem' yken, ötekiyse toplumsal olarak kodlanmış, dahası de kendi bastırılışına gönül rızası gösteren paranoid özlemdur Açıkça görüleceği üzere Deleuze ile Guattari bu açıklamalarıyla Marxçıliğın ya da Freudculuğun yorumlama yapılarında içerimlenen sınırlamalara düşmeden, lüzum kapitalist toplum gerekse ruhçözüınleme üstüne konuşabilmeye olasılık tanıyan yepyeni bir sözdağarı doğrultusunda açılimları oldukça fazla olan bir dil oluşturmuşlardır
Bu sözdağarının en manâlı terimleri kısa tanımlarıyla şu biçimde ortaya konabilir:
Makineler Lacancı özne tasarımından kaçınmak amacıyla tasarlanmış, fiziksel, düşünsel veya duygusal akışın herhangi bir noktasında kesin bir yapıyı terk eden ya da bu yapının içine giren şeyler Sözgelimi bebeğin ağzı ağız makinesi iken annenin memesi meme makinesidir Bu iki alet atasında defalarca bir akıntı laf konusudur
Organları olmayan beden Artaud'dan darılma bir ifade Hükümet veya üniversite gibi her türden örgütlü yapıya verilen isim Organları olmayan bedenler ile arzulama makineleri aynı şeyin iki bambaşka durumuna karşılık gelirler; her ikisi de akışı denetleyici örgütlü imal dizgesinin parçalarıdır Organları olmayan bedenler, arzunun özgür dışavurumuna ket vuran güçlerdir
Arzulama Makineleri Organları olmayan bedenlerle benzer, kendisini üretken arzulara adamış olan makineler
Paranoyak makine Organları olmayan bedenler tarafından tanınmayan arzulama makinelerine verilen isim
Kaydedici makine Organları olmayan bedenlerin etkisindeki arzulama makinelerine verilen ad Sociur Bir toplumu oluşturan organları olmayan cisim: yabanıl toplumlardaki yeryüzünün bedeni, kaba toplumlardaki despotun bedeni, kapitalist toplumlardaki sermayenin bedeni gibi
Göçebe özne Hemen Olan kararlara, anlara tabi olarak yaşayan, bir arzulama makinesi olarak olanaklarını sürekli değişiklik ve yerine yenilerini atama yetisi içeren özne
Deleuze ile Guattari 'nin oluşturdukları göçebe fikirnin karşılığını, yalnızca toplum ile siyaset konularında değil, doğrudan yazın ile sanat alanlarına ilişkin düşüncelerinde de bakmak olanaklıdır Nitekim sanat yapıtları başlı başına bir arzulayan cihazolduğunu ileri süren düşünürler, sanatçı olsun yazar olsun tüm büyük sanatçıların, içlerindeki özlem kımıltıları ile akışlarının ne pahasına olursa olsun peşine düşmekten kendilerini alıkoyamayan özel doğada millet olduklarını belirtmektedirler
Sanatta biçemdiye adlandırılan da bu kımıltılar ile akışların peşinden nasıl gidildiğinden diğer bir anlamı yoktur Deleuze ile Guattari 'ye kadar öncelikle yazın elde etmek üzere tüm sanatlar bu anlamda tıpkı şizofreni gibidirler; sanat deneyimi önceden ayarlanmış muhakkak işlevleri ve amaçları olan ussal bir izlence doğrultusunda emin anları peşpeşe yaşamak değil, sonunda ne olacağı tekrar kestirilemeyen serüvenlerle dolu bir süreçtir Sanat, geleneksel düşüncelerin savunduğunun tersine, Deleuze ile Guattari'ye tarafından bir anlatım biçimi olmaktan çok arzunun önü alınamaz bir biçimde çoğalttığı, üretken akışına dur denilemeyen bir üretim biçimleri çokluğudur *
Felix Gouattari Kimdir?
(19301992) Yılları arasında yaşamış, Düşüncelerinde ruhsağaltımı ve siyaset konuları üstünde etkili bir biçimde duran, bilhassa Gilles Deleuze ile birlikte yaptığı iki taraflı çalişmalarıyla belli Fransız ruh sağaltımcı ve felsefeci
Guattari'nin Deleuze 'den bağımsız yaptığı felsefe çalışmaları keza sayıca değil denecek kadar azdır keza de Deleuze ile birlikte verdikleri özgün düşüncelerin yanına felsefeye fazla önemli bir katkıları olduğu söylenemez bu nedenle Guattari'nin hemencecik tüm önemli düşünceleri Deleuze ile girdikleri üretken işbirliği sonucunda ortaya konmuş görüşler olarak değer biçmek olanaklıdır
şizofreninin insanın üretken arzusunu dışavurabilmesi için bir model olarak görülüyor olmasıdır Dolayısıyla Deleuze ile Guattari 'nin şizofreniden anladıkları tedavi gerektiren bir ruh hastalığı olmaktan çok arzunun üretkenliğini kesintisiz olurlayan etkili bir şizofrenik varoluştur Buna kadar Marxçılığın öngördüğü gibi sınıf savaşımı diye bir şey söz konusu değildir toplumda, çünkü sadece er veya geç herkesin bir köle olduğu tek bir sınıf vardır; o da kapitalizmin kölelerinden bazılarının öteki kölelere hükmettiği esaret sınıfıdır Böyle bir toplumsal durum içinde Deleuze ile Guattari'ye tarafından arzulayan hiçbir bireyin kendi başına arzusunu doyuma kavuşturmak gibi bir yetisi yoktur Her kişi iki kutup arasında bir yerlerde lakin böylece lakin böyle kendi bulunduğu yerin tutsaklığını yaşamaktadır
Bu iki kutuptan ilki devrimci ama toplum karşı olan şizoid özlem' yken, ötekiyse toplumsal olarak kodlanmış, dahası de kendi bastırılışına gönül rızası gösteren paranoid özlemdur Açıkça görüleceği üzere Deleuze ile Guattari bu açıklamalarıyla Marxçıliğın ya da Freudculuğun yorumlama yapılarında içerimlenen sınırlamalara düşmeden, lüzum kapitalist toplum gerekse ruhçözüınleme üstüne konuşabilmeye olasılık tanıyan yepyeni bir sözdağarı doğrultusunda açılimları oldukça fazla olan bir dil oluşturmuşlardır
Bu sözdağarının en manâlı terimleri kısa tanımlarıyla şu biçimde ortaya konabilir:
Makineler Lacancı özne tasarımından kaçınmak amacıyla tasarlanmış, fiziksel, düşünsel veya duygusal akışın herhangi bir noktasında kesin bir yapıyı terk eden ya da bu yapının içine giren şeyler Sözgelimi bebeğin ağzı ağız makinesi iken annenin memesi meme makinesidir Bu iki alet atasında defalarca bir akıntı laf konusudur
Organları olmayan beden Artaud'dan darılma bir ifade Hükümet veya üniversite gibi her türden örgütlü yapıya verilen isim Organları olmayan bedenler ile arzulama makineleri aynı şeyin iki bambaşka durumuna karşılık gelirler; her ikisi de akışı denetleyici örgütlü imal dizgesinin parçalarıdır Organları olmayan bedenler, arzunun özgür dışavurumuna ket vuran güçlerdir
Arzulama Makineleri Organları olmayan bedenlerle benzer, kendisini üretken arzulara adamış olan makineler
Paranoyak makine Organları olmayan bedenler tarafından tanınmayan arzulama makinelerine verilen isim
Kaydedici makine Organları olmayan bedenlerin etkisindeki arzulama makinelerine verilen ad Sociur Bir toplumu oluşturan organları olmayan cisim: yabanıl toplumlardaki yeryüzünün bedeni, kaba toplumlardaki despotun bedeni, kapitalist toplumlardaki sermayenin bedeni gibi
Göçebe özne Hemen Olan kararlara, anlara tabi olarak yaşayan, bir arzulama makinesi olarak olanaklarını sürekli değişiklik ve yerine yenilerini atama yetisi içeren özne
Deleuze ile Guattari 'nin oluşturdukları göçebe fikirnin karşılığını, yalnızca toplum ile siyaset konularında değil, doğrudan yazın ile sanat alanlarına ilişkin düşüncelerinde de bakmak olanaklıdır Nitekim sanat yapıtları başlı başına bir arzulayan cihazolduğunu ileri süren düşünürler, sanatçı olsun yazar olsun tüm büyük sanatçıların, içlerindeki özlem kımıltıları ile akışlarının ne pahasına olursa olsun peşine düşmekten kendilerini alıkoyamayan özel doğada millet olduklarını belirtmektedirler
Sanatta biçemdiye adlandırılan da bu kımıltılar ile akışların peşinden nasıl gidildiğinden diğer bir anlamı yoktur Deleuze ile Guattari 'ye kadar öncelikle yazın elde etmek üzere tüm sanatlar bu anlamda tıpkı şizofreni gibidirler; sanat deneyimi önceden ayarlanmış muhakkak işlevleri ve amaçları olan ussal bir izlence doğrultusunda emin anları peşpeşe yaşamak değil, sonunda ne olacağı tekrar kestirilemeyen serüvenlerle dolu bir süreçtir Sanat, geleneksel düşüncelerin savunduğunun tersine, Deleuze ile Guattari'ye tarafından bir anlatım biçimi olmaktan çok arzunun önü alınamaz bir biçimde çoğalttığı, üretken akışına dur denilemeyen bir üretim biçimleri çokluğudur *