nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
Gilles Deleuze hakkında data
Gilles Deleuze yaşam öyküsü
(19251995) Düşünceleriyle döneminin o kadar çok büyük düşünürüne öncülük etmekle kalmayıp felsefe tarihindeki önemli filozofların düşüncelerine getirdiği açımlamalarla felsefe tarihinin yeniden yazılmasının gereğini başarıyla belirten Fransız felsefeci
Deleuzeortaya attığı savlarla felsefe tarihindeki kendine özgü yerini almış olsa da düşüncelerinde ilk ilkelerile açtırmak yerine felsefe tarihine ortalarda bir yerlerden katılmanın doğruluğunun savunulduğu gözlenmektedir Yöntembilgisi bakımından bu savununun oldukça sağlam felsefi temelleri vardır Felsefe tarihine ortada bir yerden başlayarak Deleuze, ayrım felsefesini başlatabilmenin, durağan bir varlık tasarımına dayanmayan bir felsefe düşünüşüne olasılık tanıyabilmenin önündeki en büyük engel olarak gördüğü öznenesneilişkilerini devirmeyi amaçlamaktadır
Ayrım Felsefesinden Deleuze 'ün anladığı, gösteren ile gösterilen ilişkisine saplanıp kalmamış, tam anlamıyla bir durum felsefesidir Anlatım biçimlerinden ayrılamayan bir güçler almaşığından oluşan bir içeriğin biçimidir bu Felsefe serüveninin hemen tüm aşamalarında Deleuze, organsız bir bedene, uzamsız ve vakitsiz bir süreye benzettiği, sürekli oluşlardan oluşan lakin kavramların kavrayamayacağı yepyeni bir düşünme olanağını temellendirmeye çalışmıştır
Bu radikal felsefe izlencesinin en açık biçimiyle Guattari ile birlikte geliştirdikleri köksap(rhisome) kavramında dile geldiği söylenebilir Köksap, bir özneye ya da nesneye sabitlenebilen, fakat buna karşın hiçbir birliği ve bütünlüğü olmayan bir çokluktur Sabit bir düzeni ya da türdeşliği olmamasına karşın, köksapın herhangi bir noktası herhangi bir diğer noktasıyla benzer olabilir, daha açıkçası olmak zorundadır Şu ya da bu noktasından kırılabilir veya kopabilir, fakat eski bağlantılar bitmiş sap verecek, ayrıca yeni bağlantılar da ortaya çıkacaktır Bu anlamda köksapın bağlantılarının her zaman bir haritası olmasına aleyhinde yapısal veya muhakkak bir kökene bağli bir oluşumu, oluşturulma mantığı yoktur Dolayısıyla köksap bir model elde etmek yerine, karşılaşmaların önünü açan, felsefeyi bir haritabilgisine dönüştüren bir uçuş hattıdır daha fazla
Deleuze 'e kadar, felsefe tarihinde kendi ilgisini çeken filozofların hemen tümünün müşterek bir özelliği bulunmaktadır: hepsi de belirlenmiş ölçülerde felsefe tarihinden kaçmıştır Bunun da ötesinde arasında yok denecek kadar az bir düşünsel ilişki söz konusudur Deleuze 'ün en fazla ilgisini çekmiş olan filozofların başında Stoacılar, Hume, Bergson, Nietzsche, Leibniz ve en fazla da Spinoza gelmektedir Bu filozofların arasındaki benzerlik, arasında fiilen ne olup bittiğini ortaya açıklıkla serecek özel bir teknikle yaratmak zorundadır Nitekim Deleuze' ün felsefe tarihi üzerine yazdığı yazılara bakıldığında, bunların tümünün de felsefe tarihi yapmaktan fazla yaratmak, felsefece bir yerbilgisioluşturmak amacı doğrultusunda kaleme alındıkları daha ilk bakışta anlaşılmaktadır Bu teknikte kimsesiz hiçbir filozofun düşüncesinin model olarak alınmasına müsade yoktur Deleuze bunu gerçekleştirmek için felsefe metinlerinin gerisindeki birincil ilkeleri seslenmek yerine, felsefe tarihine yaklaşırken olduğu gibi her özgül felsefeye de ortasından yaklaşmıştır
Deleuze 'ün en kayda değer Felsefe tarihi yaratımlarından biri kendisinin düşman üstüne yazılmış bir kitapdiye nitelendirdiği Kant ’ın Eleştirel Felsefesi ’ dir (La Philosophie cıitique de Kant, 1963) Kant ilk bakışta ussallığın arkitektonikini temellendirmek için yetileri uyum içinde biraraya getirme düşüncesiyle hareket etmesine rağmen, Deleuze'e göre odaklanılması gereken başlıca konu Kant'ın yetilerin birbirinden ayrılmasını nasıl olanaklı ışık halkası getirdiğidir Buna kadar Kant, yetiler aralarında bir armoni sağlamak bir yanlamasına, imgelem ile zihin arasındaki, kavrayış ile iç duyum arasındaki sonu gelmez kavgayı daha da şiddetlendiren bir felsefe yapılandırmıştır Ne var ki bu kavgaya içkin uyumsuzluğun en manâlı, en şaşırtıcı sonucu ortaya bir harmoni çıkarıyor olmasıdır
bundan böyle yetiler aynı zamanda peşpeşe gelişleriyle veya uzamdaki bitişiklikleriyle belirlenebilir olarak gözükmezler Kuşkusuz böyle bir Kant okuması yapılabilmesinde , Deleuze ’ün Hume ’un felsefesine duyduğu düşünsel yakınlığın büyük bir etkisi vardır Burada söz konusu olan Hume “duyulur idealar düşünülür idealarkarşıtlığıyla deneyciliği temellendiren Hume değil “A ile b arasındaki dışsal ve istikrarsız ilişkinin yerine “A,B dir biçimindeki, içsel ve özsel ilişkiyi geçiren Hume ’dur Bu türden bir felsefe hamlesi “elde etmek eyleminin altını oyarak , daha da önemlisi onun yerine “ile,ile,ile biçiminde anlatılabilecek bir oluş dizisini yerleştirerek felsefi yerbilgisinin yerleştirilmesine ihtimal tanımaktır Eşderecede önemli elde etmek üzere “ile nin “dır ın yerine geçirilişi , bir bir parçaları aşan kapalı birliklerin tam aksine dizgelerin , birliklerin ve bütünlüklerin uçlarının açık olmasını sağlamaktadır
Filozoflar koskocoman ölçüde birlik kavramı ile başlayıp sonra onun karşıtı olarak çokluk kavramını türettiklerinden , çokluğu aynı olduğu gibi , nasılsa öyle , kapalı bir birlik tasarlamaksızın düşünmek için Deleuze uzam yerine süre doğrultusunda düşünmeyi öğrenmemiz gerektiğini vurgulamaktadır
Bir diğer açıdan bakıldığında , bu doğrusu Deleuze ’ün Bergson ’un felsefeye en büyük katkısı olarak nitelendirdiği şeydir Buna kadar , madde dünyasında (benzer şekilde sinemada da) hareket imgesi bellek süresinin gevşeyip genişlemesinden , yani vakit imgesinden doğmaktadır
Deleuze Bergson ’dan önce Nietzsche ’ de belleğin “benzer olanın olması değil de “oluş ile ayrımın dönüşü olduğunu görmüştür Hume ’un izinde yürüyen Deleuze , Nietzsche ’yi de bütün anlamıyla destekleyecek biçimde , bütün bedenlerin güçler arasındaki fazla çeşitli ilişkilerden oluştuğunu ileri sürer Bu anlamda “erk istenci güçler ile ilişkiye geçerken oluşu, ayrımı ister Bir şiddet kendi erkini çoğaltabildiğince çoğalttığında, onun istenci taşıdığı erkin dışavurumudur buna ast olarak isterken de ayrım ile rastlantıyla olanı olurlamış olur
Hume, Nietzsche, Stoacılar, bilhassa de Spinoza 'dan aldığı esinle Deleuze, olumsuzlama eleştirisinde dar duran bir bağlantıdiye adlandırdığı şeyi ortaya çıkarmıştır; neşenin işlenmesi, nefret edilen içerisi, güçler ile onların ilişkilerinin dışardalığı, gücün duyulması Bu keşfe yol gösteren temel çizgi derin ve kendi içinde sürekli bir aleyhinde Hegelcilikanlayışıdır
Deleuze 'ün Bergsonculuk (Bergsonisme, 1966) adli yapıtında bu karşısında Hegelcilik, Hegel'in birlik ile çokluk kavramlarının belirsizliğine ve genelliğine karşısında Bergson'un yapağı eleştiri doğrultusunda ortaya serilirken, Nietzsche i!e Felsefe (Nietzsche et la philosophie, 1962) adlı yapıtındaysa Sen kötüsün; seslenmek ancak ben iyiyimmantığı üstüne kurulu değerler, içeriye dönük bir gücü çoğaltan eylem yerine haricen dönük hakimiyet kurmayı amaçlayan bir güç anlayışını savunan köle ahlâkına Nietzsche'nin getirdiği eleştiriler doğrultusunda inceltilmektedir
Öte yanda Deleuze 'ün aralıksız üzerinde durduğu Stoacı fılozoflara kadar, bedenler ile olaylar edinmek defalarca şimdide varolurlar Buna karşı bedensel varlıkları bulunmayan eylemler, bedenlerin yüzeyindeki ideaları ilgilendiren olaylardır Bedenlerin en derinlerindeki karışımlar fiziksel varlikları bulunmayan olayların nedenleri yani anlamlandır, tıpatıp yeşillenmek ya da zehirlenmek gibi Bu bir halden bir başka hale geçişi anlatan oluşlar fiziksel karışımların sonuçlarıdır; o nedenle de bedenlere indirgenemezler Deleuze'ün bu noktada geliştirdiği oluş mantığı önermeler mantığının temellerini oyar; çünkü hiçbir özellik dıraracılığıyla özneyle ilintilendirilebilecek bir özellik değildir Nitekim her eylem baki bir oluş içerisindedir
Deleuze derslerinden ayrı olarak düşüncelerini çok önemsediği Spinoza üzerine iki ayrı kitap yazmıştırFelsefede Dışavurumculuk : (Spinoza ve Anlatım Sorunu), 1968J başliğını içeren ilki doktora tezinin bir bölümünün tekrar yazımıdır
Spinoza: Pratik Felsefe (Spinoza: Praetical Philosophy, 1970) başlıkli ikincisi ise Spinoza üstüne sonraki düşüncelerinin ayrıntılı bir resmi gibidir Deleuze 'ün felsefı yerbilgisi kurma tasarısında Spinoza' nın öteden beri farklı bir yeri olmuştur Bunun en esas nedeni, filozoflar içerisinde bir tek Spinoza'nın gerçek anlamda bedenin ne olduğunu, bedendeki duygu durumlar ile etkilenimlerin ne gibi içerimleri bulunduğunu, bir bütünüyle etik ve pratik bir düşünme konusu yaptığı bedenin düşünme, varolma ve eyleme gücümüzü nasıl arttıracağını sorun edinmiş olmasıdır
Deleuze 'ün verdiği açıklamaya kadar, bu sorunun esas yanıtı bedenin ayrıca öbür bedenlerden etkilenme keza de onları etkileme yeteneğinde aranmalıdır Birbiriyle bağdaşan bedenler birbirlerinin eyleme gücünü çoğaltırken, birbiriyle bağdaşmayan bedenler ya içlerinden birinin ya da ikisinin pat diye eyleme gücünü azaltmaktadır Eyleme gücündeki düşme ırk için reel bir durumdur böylece laf konusu insanlık durumunun yaşandığının en temel göstergesi üzüntükendisine karşısında savaşılması gereken bir duygudur Pratik veya ahlak düzeyde, Spinoza ile düzen içindeki Deleuze iki uçlu bir teşebbüs önermektedir: önce endişe veren tutkudan değersiz kılmak, daha sonra da bedenin hangi ilişkilerinin birbiriyle bağdaşır, hangi ilişkilerinin birbiriyle bağdaşmaz olduğunu saptamak nedeniyle bedenin parçaları arasındaki ilişkiler dizgesinin bir çözümlemesini ortaya düzenlemek Üzüntüyü silmek nedeniyle tasarlanan bu teşebbüs, salt keyifli pasif etkilenimlerden yaşanan neşenin nedeni ya da kaynağı olan birbiriyle bağdaşan ilişkilere, buradan da etkili oldiyen Spinozacı etik buyruğa dürüst adımlayan bir yeribilgisinin yaratılması öngörüsüne dayalıdır *
Gilles Deleuze yaşam öyküsü
(19251995) Düşünceleriyle döneminin o kadar çok büyük düşünürüne öncülük etmekle kalmayıp felsefe tarihindeki önemli filozofların düşüncelerine getirdiği açımlamalarla felsefe tarihinin yeniden yazılmasının gereğini başarıyla belirten Fransız felsefeci
Deleuzeortaya attığı savlarla felsefe tarihindeki kendine özgü yerini almış olsa da düşüncelerinde ilk ilkelerile açtırmak yerine felsefe tarihine ortalarda bir yerlerden katılmanın doğruluğunun savunulduğu gözlenmektedir Yöntembilgisi bakımından bu savununun oldukça sağlam felsefi temelleri vardır Felsefe tarihine ortada bir yerden başlayarak Deleuze, ayrım felsefesini başlatabilmenin, durağan bir varlık tasarımına dayanmayan bir felsefe düşünüşüne olasılık tanıyabilmenin önündeki en büyük engel olarak gördüğü öznenesneilişkilerini devirmeyi amaçlamaktadır
Ayrım Felsefesinden Deleuze 'ün anladığı, gösteren ile gösterilen ilişkisine saplanıp kalmamış, tam anlamıyla bir durum felsefesidir Anlatım biçimlerinden ayrılamayan bir güçler almaşığından oluşan bir içeriğin biçimidir bu Felsefe serüveninin hemen tüm aşamalarında Deleuze, organsız bir bedene, uzamsız ve vakitsiz bir süreye benzettiği, sürekli oluşlardan oluşan lakin kavramların kavrayamayacağı yepyeni bir düşünme olanağını temellendirmeye çalışmıştır
Bu radikal felsefe izlencesinin en açık biçimiyle Guattari ile birlikte geliştirdikleri köksap(rhisome) kavramında dile geldiği söylenebilir Köksap, bir özneye ya da nesneye sabitlenebilen, fakat buna karşın hiçbir birliği ve bütünlüğü olmayan bir çokluktur Sabit bir düzeni ya da türdeşliği olmamasına karşın, köksapın herhangi bir noktası herhangi bir diğer noktasıyla benzer olabilir, daha açıkçası olmak zorundadır Şu ya da bu noktasından kırılabilir veya kopabilir, fakat eski bağlantılar bitmiş sap verecek, ayrıca yeni bağlantılar da ortaya çıkacaktır Bu anlamda köksapın bağlantılarının her zaman bir haritası olmasına aleyhinde yapısal veya muhakkak bir kökene bağli bir oluşumu, oluşturulma mantığı yoktur Dolayısıyla köksap bir model elde etmek yerine, karşılaşmaların önünü açan, felsefeyi bir haritabilgisine dönüştüren bir uçuş hattıdır daha fazla
Deleuze 'e kadar, felsefe tarihinde kendi ilgisini çeken filozofların hemen tümünün müşterek bir özelliği bulunmaktadır: hepsi de belirlenmiş ölçülerde felsefe tarihinden kaçmıştır Bunun da ötesinde arasında yok denecek kadar az bir düşünsel ilişki söz konusudur Deleuze 'ün en fazla ilgisini çekmiş olan filozofların başında Stoacılar, Hume, Bergson, Nietzsche, Leibniz ve en fazla da Spinoza gelmektedir Bu filozofların arasındaki benzerlik, arasında fiilen ne olup bittiğini ortaya açıklıkla serecek özel bir teknikle yaratmak zorundadır Nitekim Deleuze' ün felsefe tarihi üzerine yazdığı yazılara bakıldığında, bunların tümünün de felsefe tarihi yapmaktan fazla yaratmak, felsefece bir yerbilgisioluşturmak amacı doğrultusunda kaleme alındıkları daha ilk bakışta anlaşılmaktadır Bu teknikte kimsesiz hiçbir filozofun düşüncesinin model olarak alınmasına müsade yoktur Deleuze bunu gerçekleştirmek için felsefe metinlerinin gerisindeki birincil ilkeleri seslenmek yerine, felsefe tarihine yaklaşırken olduğu gibi her özgül felsefeye de ortasından yaklaşmıştır
Deleuze 'ün en kayda değer Felsefe tarihi yaratımlarından biri kendisinin düşman üstüne yazılmış bir kitapdiye nitelendirdiği Kant ’ın Eleştirel Felsefesi ’ dir (La Philosophie cıitique de Kant, 1963) Kant ilk bakışta ussallığın arkitektonikini temellendirmek için yetileri uyum içinde biraraya getirme düşüncesiyle hareket etmesine rağmen, Deleuze'e göre odaklanılması gereken başlıca konu Kant'ın yetilerin birbirinden ayrılmasını nasıl olanaklı ışık halkası getirdiğidir Buna kadar Kant, yetiler aralarında bir armoni sağlamak bir yanlamasına, imgelem ile zihin arasındaki, kavrayış ile iç duyum arasındaki sonu gelmez kavgayı daha da şiddetlendiren bir felsefe yapılandırmıştır Ne var ki bu kavgaya içkin uyumsuzluğun en manâlı, en şaşırtıcı sonucu ortaya bir harmoni çıkarıyor olmasıdır
bundan böyle yetiler aynı zamanda peşpeşe gelişleriyle veya uzamdaki bitişiklikleriyle belirlenebilir olarak gözükmezler Kuşkusuz böyle bir Kant okuması yapılabilmesinde , Deleuze ’ün Hume ’un felsefesine duyduğu düşünsel yakınlığın büyük bir etkisi vardır Burada söz konusu olan Hume “duyulur idealar düşünülür idealarkarşıtlığıyla deneyciliği temellendiren Hume değil “A ile b arasındaki dışsal ve istikrarsız ilişkinin yerine “A,B dir biçimindeki, içsel ve özsel ilişkiyi geçiren Hume ’dur Bu türden bir felsefe hamlesi “elde etmek eyleminin altını oyarak , daha da önemlisi onun yerine “ile,ile,ile biçiminde anlatılabilecek bir oluş dizisini yerleştirerek felsefi yerbilgisinin yerleştirilmesine ihtimal tanımaktır Eşderecede önemli elde etmek üzere “ile nin “dır ın yerine geçirilişi , bir bir parçaları aşan kapalı birliklerin tam aksine dizgelerin , birliklerin ve bütünlüklerin uçlarının açık olmasını sağlamaktadır
Filozoflar koskocoman ölçüde birlik kavramı ile başlayıp sonra onun karşıtı olarak çokluk kavramını türettiklerinden , çokluğu aynı olduğu gibi , nasılsa öyle , kapalı bir birlik tasarlamaksızın düşünmek için Deleuze uzam yerine süre doğrultusunda düşünmeyi öğrenmemiz gerektiğini vurgulamaktadır
Bir diğer açıdan bakıldığında , bu doğrusu Deleuze ’ün Bergson ’un felsefeye en büyük katkısı olarak nitelendirdiği şeydir Buna kadar , madde dünyasında (benzer şekilde sinemada da) hareket imgesi bellek süresinin gevşeyip genişlemesinden , yani vakit imgesinden doğmaktadır
Deleuze Bergson ’dan önce Nietzsche ’ de belleğin “benzer olanın olması değil de “oluş ile ayrımın dönüşü olduğunu görmüştür Hume ’un izinde yürüyen Deleuze , Nietzsche ’yi de bütün anlamıyla destekleyecek biçimde , bütün bedenlerin güçler arasındaki fazla çeşitli ilişkilerden oluştuğunu ileri sürer Bu anlamda “erk istenci güçler ile ilişkiye geçerken oluşu, ayrımı ister Bir şiddet kendi erkini çoğaltabildiğince çoğalttığında, onun istenci taşıdığı erkin dışavurumudur buna ast olarak isterken de ayrım ile rastlantıyla olanı olurlamış olur
Hume, Nietzsche, Stoacılar, bilhassa de Spinoza 'dan aldığı esinle Deleuze, olumsuzlama eleştirisinde dar duran bir bağlantıdiye adlandırdığı şeyi ortaya çıkarmıştır; neşenin işlenmesi, nefret edilen içerisi, güçler ile onların ilişkilerinin dışardalığı, gücün duyulması Bu keşfe yol gösteren temel çizgi derin ve kendi içinde sürekli bir aleyhinde Hegelcilikanlayışıdır
Deleuze 'ün Bergsonculuk (Bergsonisme, 1966) adli yapıtında bu karşısında Hegelcilik, Hegel'in birlik ile çokluk kavramlarının belirsizliğine ve genelliğine karşısında Bergson'un yapağı eleştiri doğrultusunda ortaya serilirken, Nietzsche i!e Felsefe (Nietzsche et la philosophie, 1962) adlı yapıtındaysa Sen kötüsün; seslenmek ancak ben iyiyimmantığı üstüne kurulu değerler, içeriye dönük bir gücü çoğaltan eylem yerine haricen dönük hakimiyet kurmayı amaçlayan bir güç anlayışını savunan köle ahlâkına Nietzsche'nin getirdiği eleştiriler doğrultusunda inceltilmektedir
Öte yanda Deleuze 'ün aralıksız üzerinde durduğu Stoacı fılozoflara kadar, bedenler ile olaylar edinmek defalarca şimdide varolurlar Buna karşı bedensel varlıkları bulunmayan eylemler, bedenlerin yüzeyindeki ideaları ilgilendiren olaylardır Bedenlerin en derinlerindeki karışımlar fiziksel varlikları bulunmayan olayların nedenleri yani anlamlandır, tıpatıp yeşillenmek ya da zehirlenmek gibi Bu bir halden bir başka hale geçişi anlatan oluşlar fiziksel karışımların sonuçlarıdır; o nedenle de bedenlere indirgenemezler Deleuze'ün bu noktada geliştirdiği oluş mantığı önermeler mantığının temellerini oyar; çünkü hiçbir özellik dıraracılığıyla özneyle ilintilendirilebilecek bir özellik değildir Nitekim her eylem baki bir oluş içerisindedir
Deleuze derslerinden ayrı olarak düşüncelerini çok önemsediği Spinoza üzerine iki ayrı kitap yazmıştırFelsefede Dışavurumculuk : (Spinoza ve Anlatım Sorunu), 1968J başliğını içeren ilki doktora tezinin bir bölümünün tekrar yazımıdır
Spinoza: Pratik Felsefe (Spinoza: Praetical Philosophy, 1970) başlıkli ikincisi ise Spinoza üstüne sonraki düşüncelerinin ayrıntılı bir resmi gibidir Deleuze 'ün felsefı yerbilgisi kurma tasarısında Spinoza' nın öteden beri farklı bir yeri olmuştur Bunun en esas nedeni, filozoflar içerisinde bir tek Spinoza'nın gerçek anlamda bedenin ne olduğunu, bedendeki duygu durumlar ile etkilenimlerin ne gibi içerimleri bulunduğunu, bir bütünüyle etik ve pratik bir düşünme konusu yaptığı bedenin düşünme, varolma ve eyleme gücümüzü nasıl arttıracağını sorun edinmiş olmasıdır
Deleuze 'ün verdiği açıklamaya kadar, bu sorunun esas yanıtı bedenin ayrıca öbür bedenlerden etkilenme keza de onları etkileme yeteneğinde aranmalıdır Birbiriyle bağdaşan bedenler birbirlerinin eyleme gücünü çoğaltırken, birbiriyle bağdaşmayan bedenler ya içlerinden birinin ya da ikisinin pat diye eyleme gücünü azaltmaktadır Eyleme gücündeki düşme ırk için reel bir durumdur böylece laf konusu insanlık durumunun yaşandığının en temel göstergesi üzüntükendisine karşısında savaşılması gereken bir duygudur Pratik veya ahlak düzeyde, Spinoza ile düzen içindeki Deleuze iki uçlu bir teşebbüs önermektedir: önce endişe veren tutkudan değersiz kılmak, daha sonra da bedenin hangi ilişkilerinin birbiriyle bağdaşır, hangi ilişkilerinin birbiriyle bağdaşmaz olduğunu saptamak nedeniyle bedenin parçaları arasındaki ilişkiler dizgesinin bir çözümlemesini ortaya düzenlemek Üzüntüyü silmek nedeniyle tasarlanan bu teşebbüs, salt keyifli pasif etkilenimlerden yaşanan neşenin nedeni ya da kaynağı olan birbiriyle bağdaşan ilişkilere, buradan da etkili oldiyen Spinozacı etik buyruğa dürüst adımlayan bir yeribilgisinin yaratılması öngörüsüne dayalıdır *