nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
HÂCE HASAN ATTÂR
Evliyanın büyüklerinden İsmi, Hasan bin Alâeddîn Muhammed bin Muhammed Buhârî olup, Hâce Hasan Attâr diye tanınır Silsilei aliyye büyüklerinden Alâeddîni Attâr hazretlerinin oğludur Anne göre dedesi, Şâhı Nakşibend Behâeddîni Buhârî hazretleridir Buhârâ'da yetişen Hâce Hasan'ın doğum târihi tesbit edilememiştir 1423 (H826) senesi Zilhicce ayının onunda kurbân bayramı gecesi Şîrâz'da vefât etti sonra Buhârâ'nın Çağanyân nâhiyesine nakledilerek, babası Hâce Alâeddîn'in yanında defnolundu
Dedesi Şâhı Nakşibend hazretleri minik Hasan'ı çok severdi Ona husûsî bir sevgisi vardı Bir gün Hasan Attâr, mezarlık yanına diğer çocuklarla birlikte oynarken, dedesi Behâeddîni Buhârî oradan geçiyordu Hasan Attâr bir buzağıya binmiş, öteki çocuklar da onun etrâfında koşup, bu nedenle eğlenmekteydiler Behâeddîni Buhârî hazretleri durup minik Hasan'a teveccüh etti ve; Yakın bir zamanda, bu çocuk bir bineğe biner, şevketli hükümdarlar, atının üzengisini tutarak yanına yaya yürürbuyurdu
Aradan vakit geçti Hace Hasan Attâr, zâhirî ve bâtınî ilimlerde yükselerek, âlimlerin ve evliyânın büyüklerinden oldu Cümbür Cemaat tarafından sevilir, derin saygı edilirdi
Bir vakit Tahvilı zâgân taraflarına gitmişti Orada Mirzâ Şâhruh'u ziyâret ettiMirzâ, Hâce hazretlerine olan muhabbet ve bağlılığının çokluğu sebebiyle kendisine çok ikrâmlarda bulundu ve bir at armağan ettiKoluna kişisel olarak kendisi girip, cet bineceği yere değin getirdi Soy bindirdi Sonra üzengisinden tutarak azıcık yürüdü ve uğurladı
Bu halde bu vesileyle, HâceHasan Attâr durup, Buhârâ taraflarına dönerek dedesinin rûhâniyetine duâ etti ve Allahü teâlâya şükretti Daha Sonra Sultana, dedesi Hâce Muhammed Behâeddîni Buhârî hazretlerinin senelerce önce söylediği sözü anlattı Onun kerâmetinin gerçekleştiğini bildirdi Bu hâli işiten Sultan ve yanındakilerin Muhammed Behâeddîni Buhârî, HâceHasanAttâr ve öteki evliyâya olan muhabbet ve bağlılıkları daha da arttı
Hâce Hasan Attâr hazretleri, zamânındaki evliyânın en büyüklerindendi Her kim ihlâs ile Allahü teâlânın rızâsı için ona talebe almak niyetiyle gelse, müsâfeha ettiği anda tesirini görürdü Talebe o anda kendinden geçer, aşka ve dünyâdan soğuma hâline kavuşurdu
Güzel ahlâkın tüm kemâlâtını kendisinde toplamış olan Hâce Hasan Attâr, herkese hüsni muâmelede bulunur, hiç kimseyi gücendirmezdi Talebelerinin mânevî nezaket ve yetişmeleri yükünü aldığı gibi, onların maddî ihtiyaçlarını da kendisi karşılardı Başkalarının, hele talebe ve sevdiklerinin sıkıntıda olmaları, ona daha fazla can sıkıntısı verirdi Bu sebeple talebelerinden birisi rahatsızlanıp hasta olduğunda, onun sıhhate kavuşması, ondaki hastalığın kendisine geçmesi için duâ eder ve sıkıntıyı çekmeye râzı olurdu
Bir defâsında, hacca bu vesileyle Şîrâz'a uğramıştı Şîrâz'ın ileri gelenlerinden bir zât da Hâce Hasan'ın talebelerindendi ve o günlerde fazla ağır hastaydı Hazreti Hâce bu talebesini ziyâret etti Onun, hastalığın tesiri ve elemi ile hâlsiz olduğunu görüp, fazla üzüldü Allahü teâlâya duâ edip, bu hastalığın talebesinden alınıp kendisine verilmesini istedi O ânda, hastada iyileşme ve sağlık alâmetleri görülmeye başladı, sonradan tamamen iyileşti bir de Hâce Hasan hazretleri hastalanıp yataklara düştü Yola devâm edemeyip, Şîrâz'da kaldı Bu hastalıktan sonradan vefât etti daha sonra Buhârâ'nın Cağanyân nâhiyesine nakledilerek, mübârek babası Alâeddîni Attâr'ın yanında defnolundu
Hâce Hasan Attâr'ın, Hâce Yûsuf isminde bir oğlu olup, o da âlim ve velî bir zâttı
HAKK'A ULAŞTIRAN EN KISA YOL
Hâce Hasan Attâr hazretleri, babası ve bununla beraber hocası olanAlâeddîni Attâr hazretlerinin tasavvuftaki yolunu anlatan bir eser yazmıştır Bu kitapta buyuruyor oysa: Biliniz fakat, Alâeddîni Attâr'ın ve onların silsilesi olan mübârek büyüklerimizin yolu Hakk'a ulaştıran yollar arasında en kısa olanıdır Bunların yolunda, dünyâya âit bütün hicâblar, perdeler kaldırılmıştır Allahü teâlâ onlar için, mâsivâ denilen, dünyâya âit şeylerin muhabbet ve sevgisini celâl sıfatıyla yakıp kül eder Bunlar o kadar büyüktür ve Allahü teâlânın pek yüksek velîleridir ama, diğer yollarda, uzun zamanlarda ve fazla zahmetlerle yolun sonunda ele geçen şeyler, bu yolda başlangıca yerleştirilmiştir
Bu yolda bulunmak arzusunda olanlar, kendisinden bu yolun edeplerini öğrendikleri zâtı fazla sevip, ona ve öteki büyüklere aleyhinde defalarca terbiyeli olmalıdır Bu yolda ilerlemek için fazla gayret etmelidir İlerleme devâm ettikçe, Allahü teâlâdan başka şeylere alâka ve sadakât azalır Bu hâlin meydana gelmesine, sefalet ve kendinden geçme denir Bu alâka ve bağlılığın azala azala yok olması hâlinde de, Allahü teâlâdan diğer hiçbir şeyin sevgisi kalmaz İşte bu hâle de fenâ denir
Kalbe gelen vesveselerden kurtulmaya çalışarak tövbe ve istigfâr edip zikre devâm etmelidir Hiç gaflette bulunmamalıdır Bir ân için gaflet gelecek olsa bile, hemen kendini toparlayıp, gafleti gidermelidir Yolda yürümekte, alışveriş etmekte, yemekte, içmekte, yatmakta, uyumakta, her zaman gafleti terkedip, kalbi uyanık tutmalıdır Bu hâller kendiliğinden hâsıl oluncaya dek böyle uğraşmalı, her işi Allahü teâlâ için yapmaya gayret etmelidir Böylece yapılan her meslek, her hareket, zikr olur ve insan gafletten kurtulur
1) Reşehât AynülHayât (Arabî); s75
2) Reşehâtı AynülHayât (Osmanlıca); s138
3) İslâm ÂlimleriAnsiklopedisi; c12, s36
4) ElHadâikü'lVerdiyye; s612 *
Evliyanın büyüklerinden İsmi, Hasan bin Alâeddîn Muhammed bin Muhammed Buhârî olup, Hâce Hasan Attâr diye tanınır Silsilei aliyye büyüklerinden Alâeddîni Attâr hazretlerinin oğludur Anne göre dedesi, Şâhı Nakşibend Behâeddîni Buhârî hazretleridir Buhârâ'da yetişen Hâce Hasan'ın doğum târihi tesbit edilememiştir 1423 (H826) senesi Zilhicce ayının onunda kurbân bayramı gecesi Şîrâz'da vefât etti sonra Buhârâ'nın Çağanyân nâhiyesine nakledilerek, babası Hâce Alâeddîn'in yanında defnolundu
Dedesi Şâhı Nakşibend hazretleri minik Hasan'ı çok severdi Ona husûsî bir sevgisi vardı Bir gün Hasan Attâr, mezarlık yanına diğer çocuklarla birlikte oynarken, dedesi Behâeddîni Buhârî oradan geçiyordu Hasan Attâr bir buzağıya binmiş, öteki çocuklar da onun etrâfında koşup, bu nedenle eğlenmekteydiler Behâeddîni Buhârî hazretleri durup minik Hasan'a teveccüh etti ve; Yakın bir zamanda, bu çocuk bir bineğe biner, şevketli hükümdarlar, atının üzengisini tutarak yanına yaya yürürbuyurdu
Aradan vakit geçti Hace Hasan Attâr, zâhirî ve bâtınî ilimlerde yükselerek, âlimlerin ve evliyânın büyüklerinden oldu Cümbür Cemaat tarafından sevilir, derin saygı edilirdi
Bir vakit Tahvilı zâgân taraflarına gitmişti Orada Mirzâ Şâhruh'u ziyâret ettiMirzâ, Hâce hazretlerine olan muhabbet ve bağlılığının çokluğu sebebiyle kendisine çok ikrâmlarda bulundu ve bir at armağan ettiKoluna kişisel olarak kendisi girip, cet bineceği yere değin getirdi Soy bindirdi Sonra üzengisinden tutarak azıcık yürüdü ve uğurladı
Bu halde bu vesileyle, HâceHasan Attâr durup, Buhârâ taraflarına dönerek dedesinin rûhâniyetine duâ etti ve Allahü teâlâya şükretti Daha Sonra Sultana, dedesi Hâce Muhammed Behâeddîni Buhârî hazretlerinin senelerce önce söylediği sözü anlattı Onun kerâmetinin gerçekleştiğini bildirdi Bu hâli işiten Sultan ve yanındakilerin Muhammed Behâeddîni Buhârî, HâceHasanAttâr ve öteki evliyâya olan muhabbet ve bağlılıkları daha da arttı
Hâce Hasan Attâr hazretleri, zamânındaki evliyânın en büyüklerindendi Her kim ihlâs ile Allahü teâlânın rızâsı için ona talebe almak niyetiyle gelse, müsâfeha ettiği anda tesirini görürdü Talebe o anda kendinden geçer, aşka ve dünyâdan soğuma hâline kavuşurdu
Güzel ahlâkın tüm kemâlâtını kendisinde toplamış olan Hâce Hasan Attâr, herkese hüsni muâmelede bulunur, hiç kimseyi gücendirmezdi Talebelerinin mânevî nezaket ve yetişmeleri yükünü aldığı gibi, onların maddî ihtiyaçlarını da kendisi karşılardı Başkalarının, hele talebe ve sevdiklerinin sıkıntıda olmaları, ona daha fazla can sıkıntısı verirdi Bu sebeple talebelerinden birisi rahatsızlanıp hasta olduğunda, onun sıhhate kavuşması, ondaki hastalığın kendisine geçmesi için duâ eder ve sıkıntıyı çekmeye râzı olurdu
Bir defâsında, hacca bu vesileyle Şîrâz'a uğramıştı Şîrâz'ın ileri gelenlerinden bir zât da Hâce Hasan'ın talebelerindendi ve o günlerde fazla ağır hastaydı Hazreti Hâce bu talebesini ziyâret etti Onun, hastalığın tesiri ve elemi ile hâlsiz olduğunu görüp, fazla üzüldü Allahü teâlâya duâ edip, bu hastalığın talebesinden alınıp kendisine verilmesini istedi O ânda, hastada iyileşme ve sağlık alâmetleri görülmeye başladı, sonradan tamamen iyileşti bir de Hâce Hasan hazretleri hastalanıp yataklara düştü Yola devâm edemeyip, Şîrâz'da kaldı Bu hastalıktan sonradan vefât etti daha sonra Buhârâ'nın Cağanyân nâhiyesine nakledilerek, mübârek babası Alâeddîni Attâr'ın yanında defnolundu
Hâce Hasan Attâr'ın, Hâce Yûsuf isminde bir oğlu olup, o da âlim ve velî bir zâttı
HAKK'A ULAŞTIRAN EN KISA YOL
Hâce Hasan Attâr hazretleri, babası ve bununla beraber hocası olanAlâeddîni Attâr hazretlerinin tasavvuftaki yolunu anlatan bir eser yazmıştır Bu kitapta buyuruyor oysa: Biliniz fakat, Alâeddîni Attâr'ın ve onların silsilesi olan mübârek büyüklerimizin yolu Hakk'a ulaştıran yollar arasında en kısa olanıdır Bunların yolunda, dünyâya âit bütün hicâblar, perdeler kaldırılmıştır Allahü teâlâ onlar için, mâsivâ denilen, dünyâya âit şeylerin muhabbet ve sevgisini celâl sıfatıyla yakıp kül eder Bunlar o kadar büyüktür ve Allahü teâlânın pek yüksek velîleridir ama, diğer yollarda, uzun zamanlarda ve fazla zahmetlerle yolun sonunda ele geçen şeyler, bu yolda başlangıca yerleştirilmiştir
Bu yolda bulunmak arzusunda olanlar, kendisinden bu yolun edeplerini öğrendikleri zâtı fazla sevip, ona ve öteki büyüklere aleyhinde defalarca terbiyeli olmalıdır Bu yolda ilerlemek için fazla gayret etmelidir İlerleme devâm ettikçe, Allahü teâlâdan başka şeylere alâka ve sadakât azalır Bu hâlin meydana gelmesine, sefalet ve kendinden geçme denir Bu alâka ve bağlılığın azala azala yok olması hâlinde de, Allahü teâlâdan diğer hiçbir şeyin sevgisi kalmaz İşte bu hâle de fenâ denir
Kalbe gelen vesveselerden kurtulmaya çalışarak tövbe ve istigfâr edip zikre devâm etmelidir Hiç gaflette bulunmamalıdır Bir ân için gaflet gelecek olsa bile, hemen kendini toparlayıp, gafleti gidermelidir Yolda yürümekte, alışveriş etmekte, yemekte, içmekte, yatmakta, uyumakta, her zaman gafleti terkedip, kalbi uyanık tutmalıdır Bu hâller kendiliğinden hâsıl oluncaya dek böyle uğraşmalı, her işi Allahü teâlâ için yapmaya gayret etmelidir Böylece yapılan her meslek, her hareket, zikr olur ve insan gafletten kurtulur
1) Reşehât AynülHayât (Arabî); s75
2) Reşehâtı AynülHayât (Osmanlıca); s138
3) İslâm ÂlimleriAnsiklopedisi; c12, s36
4) ElHadâikü'lVerdiyye; s612 *