Halife değil cumhurbaşkanı seçeceğiz

CHP Önderi Kemal Kılıçdaroğlu, “6’lı masa uygun görürse cumhurbaşkanlığı adaylığına hazırım” dedi.

Adaylığı konusunda bugüne kadar yaptığı açıklamalardan daha net bir tabir kullandı.

Son devirde konuşmalarında, “çözeceğim, yapacağım, hesabını soracağım, kelam veriyorum” üzere birinci tekil formda konuşarak adaylık sinyallerini zati veriyordu.

Kılıçdaroğlu’nun adaylığına CHP içindeki bir kesim de dahil olmak üzere itiraz ediliyor.

“Erdoğan’a karşı kazanamaz” deniliyor.

Gerekçe olarak Alevi olması gösteriliyor.

Cumhurbaşkanı seçimiyle inancın ne ilgisi var?

Türkiye laik bir ülke değil mi?

Biz halife değil cumhurbaşkanı seçeceğiz.

Laik bir ülkede kimsenin inancı, mezhebi kimseyi ilgilendirmez.

İnanç Allah’la kişi ortasında, kişinin vicdanında bir mevzudur.

Cumhurbaşkanı seçeceğimize nazaran dikkate alınması gereken ölçü adayın cumhurbaşkanlığı yapacak liyakate sahip olup olmadığıdır.

Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı olmak için hukukun aradığı özelliklere ve liyakate sahip mi?

Sahip.

Üniversite mezunu mu?

Mezunu.

Dürüst bir insan mı?

Evet, dürüst bir insan.

Hırsızlığı, yolsuzluğu var mı?

Yok.

Eşini, çocuklarını, kardeşini nüfuzunu kullanarak zenginleştirmiş mi?

Hayır.

Eşine dostuna ballı ihaleler vermiş mi?

Hayır, vermemiş.

Devleti biliyor mu?

Evet, biliyor.

Çeyrek çok bulan devlet memuriyetinde düzgün bir sicile sahip mi?

Sahip.

Memuriyetinde çıkar peşinde koşmuş mu? İhale kovalamış mı? Rüşvet almış mı?

Hayır.

Aksine Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanı olarak hırsızı, yolsuzu, vergi kaçakçısını kovalamış, devlet gelirlerini artırmış, yetimin hakkını yedirmemiş bir kontrol elemanı.

Çocuklarına şirket kurdurup CHP’li belediyelerden iş verdirmiş mi?

Hayır.

Aksine çocuklarına “belediyenin kapısından girmeyi bırakın önünden geçmeyeceksiniz” demiş.

Oğlunu askere göndermiş mi?

Göndermiş.

Alçakgönüllü, devletini, milletini, vatanını seven biri mi?

Evet.

O halde neden cumhurbaşkanı adayı olmasın, neden seçilemesin?

Bugünkü şartlarında, Türkiye’de demokrasiyi ve cumhuriyeti tekrar inşa edebilecek en muteber isimlerden biri Kılıçdaroğlu.

21. yüzyılda artık Türkiye’nin de mezhep ayırımcılığını, etnik köken ayırımcılığını aşmış olması gerekir.

Kılıçdaroğlu dini, mezhebi pahalarla siyaset yapmıyor. Bilakis buna karşı. Dinin siyasetin merkezine yerleştirilmesine karşı çıkıyor.

Dini kıymetlerle siyaseti AK Parti yapıyor.

Devletin laik niteliğini silikleştirip, laik takımları tasfiye edip, yerine dini bedelleri koyan, Diyanet’i siyasi ve toplumsal ömrün merkezine yerleştiren, toplumu dindar-dinsiz, Suni-Alevi, Türk-Kürt diye kutuplaştıran da AK Parti.

Ayrıca çok dindar görünmenin, Sunni olmanın dürüst olmanın göstergesi olmadığı da muhakkak.

Görüntünün dürüstlükle bir ilgisi yok.

Diğer taraftan cumhurbaşkanlığı seçimini halife seçimine dönüştürmek isteyenler yok mu?

Var.

Hilafeti geri getirmek ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı halife etmek isteyenler de var.

Ayasofya, cami olarak açıldığında “şimdi değilse ne vakit, sen değilsen kim?” diye yazılar da yazıldı.

“Tarikatlardan oy alamaz” diye Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkıyorlar.

Kılıçdaroğlu yerine diğer bir CHP’li yahut öteki bir muhalefet adayı çıksa da tarikatlardan oy alamaz.

Tarikatların çoğunluğu Erdoğan ve AK Parti ile işbirliği içinde. Konser, şenlik iptalleri dahil istediklerini iktidara yaptıracak güçteler.

“Sosyolojik gerçek” diye işi yumuşatmaya çalışmak manalı değil.

Tarikatların büyük çoğunluğu laik cumhuriyet yerine din devleti kurmak isteyen, laik cumhurbaşkanı yerine Halife Sultan hayal eden ve yeniden büyük çoğunluğu dünya nimetleriyle meşgul, ticaretin tam göbeğinde, siyasal amacı olan örgütler.

Bu gerçekler ortadayken Kılıçdaroğlu’nun adaylığına Alevi olduğu gerekçesiyle karşı çıkmak yanlış bir tavırdır.