nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
HALÎFE KIZILAYAK
Son ödev Türkistan velîlerinden İsmi Âbid Nazar olup oturduğu yerin isminden nedeniyle Halîfei Kızılayakdiye şan bulmuştur
1877 (H1294) yılında şimdi Rusya'nın Türkmenistan Cumhûriyeti içinde bulunup o zaman Buhâra Emirliğine yan olan Kerki şehrinin Kızılayak köyünde dünyâya geldi Birincil tahsîlini âlim bir zât olan babasının da yardımıyla burada tamamladı Daha Sonra, ufak yaşına rağmen, tahsîlini devâm ettirmek için Buhâra'ya gitti Burada çoğu âlimden çeşitli dallarda ders alarak, talebelikte en yüksek dereceye ulaştı Kendi anlattığına tarafından Buhâra'daki tahsîlini daha fazla zamânın büyük âlimlerinden Ebü'lFazlı Sîret'in yanında yapmıştır Buhâra'da tahsîlini tamamladıktan sonradan kendisine Dikte göre Buhâra Kâdılığı önerge edildi Ama, kabul etmeyip memleketine döndü Bu teklif ısrarla devâm edince de bir müddet evini, hattâ memleketini terk etmek mecburiyetinde kaldı
daha sonra tasavvufa yönelerek zamânın meşhûr âriflerinden olup bununla beraber amcası olan Halîfe Hüdaynazar'dan feyz ve icâzet aldı Hocası ona icâzet verdikten daha sonra, kendisine gelenlere; Artık Âbid'e gidin Bende olanlar, bendi kaldırılmış bir dere gibi oraya aktı, gittibuyururdu Ama o gerçi hocası vefât edinceye kadar talebe kabûl etmedi Tasavvufta silsilesi Hâce Muhammed Saîd Mücedidî'ye ulaşır
Bir müddet sonra hocası Hüdaynazar ile hacca gitti O zamânın şartlarında yolculuk fazla uzun ve tedirgin geçti Hüdaynazar hazretleri zâten ihtiyar olduğundan hastalandı ve yürüyemez hâle geldi Sedye ile yol alıyordu Âbid Nazar hocasının her hizmetine canla başla sarılıyordu Hocası da aralıksız duâ ve niyazda bulunur ve; Âbid'im inşâallah dolacak ve taşacaksınderdi
Nihâyet Mekke ve oradanMedîne'ye vardıklarında Hüdaynazar hazretleri vefât etti Hocasını Cennetü'lBâkî'de defnettikten sonradan yanındakiler ona talebe olmak isteyerek kendilerini kabûl etmesi için ricâda bulundular Fakat o, bir türlü kendini buna lâyık görmüyordu Fazla ısrar edilince bir gece mühlet istedi Ertesi gün müsbet ya da menfî kararını açıklayacaktı Halîfei Kızılayak o geceyi Peygamber efendimizin kabri şerîfleri yanına murâkabe ile geçirdi Ertesi gün çok neşeli bir şekilde talebe kabûl edeceğini bildirdi ve Mescidi Nebevî'nin mübârek mihrâbında oturarak müsâfeha ile ilk talebesini kabûl etti Hac sonrası memleketine döndü
Halîfei Kızılayak, Bolşevik İhtilâli sırasında Kalişof hâdisesinden îtibâren Ruslara karşı fazla gazâ ve cihâdlarda bulundu Buhârâ Emirliği Rusların eline geçtikten sonradan da cihâdı bırakmadı Ama silâh ve gıdâ yetersizliğinden Afganistan'a hicret etmek mecburiyetinde kaldı Büyük bir kalabalıkla Afganistan'a geçen Halîfei Kızılayak, bundan sonradan aralıksız cihâd hareketini destekledi Habîbullah Han zamânında RusyaAfgan sefîri yer alan Gulâm Nebi Han, Rusların yardımıyla Pettekeser mevkîi üzerinden Belh şehrine saldırdı Burayı işgâl ederek öbür bir devlet gibi davranmaya başladı Bunun üstüne Halîfei Kızılayak, Ruslara karşısında çok iyi savaş tecrübesine sâhib yer alan Türk mücâhidlerini bizzât kardeşi Âlim Han ile Belh'e gönderdi Büyük mücâdeleler netîcesinde Belh işgâlden kurtuldu ve Âlim Han geçici bir süre için Belh'i idâre etti Her şey normale döndükten sonra Belh'i hükûmete teslîm ederek geri döndü
Halîfe Kızılayak, Afganistan'a geçtikten sonradan ilk kez Andhoy kazâsının Altıbölek köyünde oturmuşsa da bâzı hâdiseler sebebiyle Cüzcân vilâyetine yakın bir yere yerleşti Buraya eski köylerinin ismi olanKızılayak adı verildi Bundan sonra Kızılayak'ta bir câmi, medrese ve hânegâh inşâ edildiBurası her taraftan gelen talebelerle dolup taşmaya başladı Hânegâh, cemiyetin her tabakasından fakir, varlıklı, âlim, fâzıl, devlet adamı ve her türlü insanın uğrak yeri hâline geldi Bu hâli görebilen ve daha önce Afganistan'da oturmakta olan bâzı âlimler ilk olarak bu durumu yadırgadılarsa da dergâha geldikten ve Halîfei Kızılayak'ı gördükten sonra tam bir teslîmiyetle geri döndüler Kâbil'de oturan ve İmâmı Rabbânî hazretlerinin torunlarından olup âlim bir zât olan hazreti Şûrbâzâr da Kızılayak'a teşrif etmiş ve Halîfei Kızılayak'ın sohbetlerinde bulunmuştur
Halîfe Âbid Nazar, Afganistan'a geçtikten sonradan, sırasıyla Afganistan Emîri olan Emânullah Han, Nâdir Şâh ve Zâhir Şâh ile gerek bizzat, lüzum mektupla irtibâtlar kurmuş ve hepsinden hürmet görmüştür İnşâ ettiği medrese ve hankâh için devlet kadar vakıf almak üzere arâzi ödev edilmiş ve pekçok maddî yardımlar yapılmıştır
Mânevî yönü böylece kuvvetli olmayan Emânullah Han, bir keresinde Belh'e gelerek bir toplantı düzenlemişti Bu toplantıya Halîfei Kızılayak'ı da dâvet etti Fakat toplantı öncesi oradaki devlet erkânına Halîfei Kızılayak içeri girdiğinde ayağa kalkmamaları husûsunda sıkı sıkıya tenbihte bulundu Halîfei Kızılayak, yanında hazreti Şurbâzâr olduğu halde Belh'e gelerek görüşme yerine gitti Onun teşrifini gören Emânullah anında ayağa kalkarak saygıyla karşıladı Emânullah ayağa kalkınca diğer devlet erkânı da ayağa kalkmak mecburiyetinde kaldılar daha sonra bu koşul kendisinden sorulduğunda Emânullah şöyle yanıt vermiştir: Halîfei Kızılayak'ı gördüğüm vakit her iki yanında büyük birer arslan vardı Korkumdan ve kendimde olmadan birden ayağa kalkıverdim
Türkistan'da Enver Paşanın ölümünden daha sonra onun yardımcısı durumunda olan İbrâhim Lakay Afganistan'a geçerek tüm askerleri ile birkaç gün Kızılayak'ta kaldı İbrâhim Lakay, Halîfei Kızılayak'la yalnız olarak yaptığı görüşmede kendisine bir isteğini iletti Elinde bulunan kuvvetiyle Kâbil hükûmetini basarak iktidârı eline alacaktı Bunun için sâdece müsade ve duâ istiyordu
Fakat Halîfei Kızılayak, bu ricası kabul etmedi Bunun için müslüman kanı dökülmesine râzı olmayız Keza bize iyilik edene kötülük etmeyizbuyurdu Bunun üzerine İbrâhim Lakay Belh'e dürüst yürüdü Kunduz vilâyeti civârında azıcık savaştıktan sonra isteyen kumandanlarını Afganistan'da bırakarak kendisi Rusya'ya geçti
Zâhir Şâh zamânında bir ara Halîfei Kızılayak'ın gözleri görmez olmuş ve tedâvî için Kâbîl'e gitmişti Yol her tarafında ahali onu gruplar hâlinde karşılıyor ve bir kerecik bile olsa, müsâfeha edebilmek için can atıyordu
Kâbil'e vardıklarında, onu bana kalırsa Zâhir Şâh karşıladı Zâhir Şâh Halîfei Kızılayak'ı gördüğü anda hemencecik ayağa fırlayarak ellerine sarıldı ve; Ben sizi daha önce de görmüştümdiyerek şunları anlattı: Daha Şah olmamıştım Babam sağdı Bir gün av için Akarsui Acer denilen yere gittim Heyecanla av arkasında koşarken atımla birlikte oradaki bir kuyuya yuvarlandım O anda; Yetiş ya pîrşeklinde haykırmıştım Hemen göğsümden kavrayan bir el beni kenâra koymuştu İşte o vakit karşımda sizi gördüm Korkma yavrumdiye beni sâkinleştirdikten sonra nereye gittiğinizi anlayamamıştım
Zâhir Şâh, bundan daha sonra Halîfei Kızılayak'a daha çok hürmet gösterdi ve onu mânevî baba kabûl etti Hem özel olarak Türkiye'den getirtilen bir doktorun başarılı tedâvisi netîcesinde Halîfei Kızılayak'ın gözleri sağlığına kavuştu
Afganistan'ın siyâsî istikrârı husûsunda pekçok müsbet tesirleri görülen Halîfei Kızılayak'ın varlığı müslümanların sulh ve selâmet içerisinde yaşaması husûsunda da büyük bir nîmetti
Bolşevik ihtilâlinden sonradan Afganistan'a geçen Türk muhâcirleri ile bâzı Peştun kabîleleri arasında münâzaralar ortaya çıkmıştı Hattâ ufak çapta çatışmalar da görülmüştü Bu hâdiseler devâm ederken Peştunların kabîle reisi bütün adamlarını toplayarak bu durumu görüşmek üzere Kızılayak'a hareket etti
Bunu duyan Halîfei Kızılayak, kırk elli değin kişiyi silâhlı olarak yolun iki kenarına yerleştirdi Adamlarıyla kızgın bir şekilde gelmekte olan han, Kızılayak'a on beş km kadar yaklaştığında ürpermeye ve endişeye kapılmaya başladı Yaklaştıkça ezilip büzüldü ve âdetâ küçüldü Han, nihâyet dergâh kapısına geldiğinde mecalsiz bir halde edeple içeri girdi Özürler beyân ederek tüm anlaşmazlıklara bitirmek üzere huzurdan ayrıldı
Böylece felâkete sebeb olabilecek bir mesele kendiliğinden halledilmişti sonra yakın adamları reise, kendisinde görülen değişikliği suâl ettiklerinde; Yolun iki kenarında bir ordu bekleşiyordudiye bahsetmiştir
Halîfei Kızılayak, gerek sözleriyle, gerek ameliyle Ehli sünnet îtikâdı ve İslâm ahkâmına tam uymuş ve onu yaymak için uğraşmıştır Uzun ömrünü cihâdlarla süslemiştir Kendisine gösterilen saygılara mukâbil onda kesinlikle bir kibir ve kibir hâli görülmezdi Her hâliyle fazla mütevâzi idi
Herkese iyi davranırdı Kendisine kötü davrananlara karşısında da yumuşak ve merhametli idi Çocuklar dâhil herkese selâm verirdi Kimse kendisinden önce ona selâm veremezdi Birçok defâ daha önce selâm tahsis etmek niyetiyle huzûruna çıkanlar bunu başaramamış, daima selâm elde etmek mecbûriyetinde kalmışlardır
Kimseyi incitmemeye fazla uyarı ederdi Çocukluğumda sapanla bir serçe vurmuştum Bunu her hatırlayışımda korkudan kalbim titriyorbuyururdu En minik müstahaba bile ehemmiyetle riâyet ederdi Hep kıble tarafına dönerek otururdu Helâl ve temiz yemeye çok dikkat ederdi Seyyitleri fazla sever ve onlara derin saygı gösterirdi Her hareketi Resûlullah'a bütün tâbi olduğunu gösteriyordu
Şöhretin fazla zararlı olduğunu söyler, Peygamber efendimizin bu konudaki Şan âfettirhadîsine istinâden; Koşandan yürüyen, yürüyenden duran, durandan oturan, oturandan da yatan daha iyi, daha rahattırbuyururdu
Afganistan halkını bir hicretin beklediğini ve bunda önce davrananların kurtulacağını, sona kalanların ise çok telef olacağını söylerdi Rusya ile fazla sıkı irtibât kurulacağına hattâ iki yurdun bir olacağına işâret ederdi İslâmı yaşamak avuç içinde köz (alev) tutmaktan daha zor olacaktırbuyururdu
Çocukları fazla severdi Bâzan torunlarını önüne alıp, hem sever ayrıca de hıçkırarak ağlardı Öyle fakat göz yaşları sakalının ucundan damlardı Sebebi sorulduğunda da; Onların doğduklarına seviniyorum, fakat görecekleri günler için ağlıyorumbuyururdu *
Son ödev Türkistan velîlerinden İsmi Âbid Nazar olup oturduğu yerin isminden nedeniyle Halîfei Kızılayakdiye şan bulmuştur
1877 (H1294) yılında şimdi Rusya'nın Türkmenistan Cumhûriyeti içinde bulunup o zaman Buhâra Emirliğine yan olan Kerki şehrinin Kızılayak köyünde dünyâya geldi Birincil tahsîlini âlim bir zât olan babasının da yardımıyla burada tamamladı Daha Sonra, ufak yaşına rağmen, tahsîlini devâm ettirmek için Buhâra'ya gitti Burada çoğu âlimden çeşitli dallarda ders alarak, talebelikte en yüksek dereceye ulaştı Kendi anlattığına tarafından Buhâra'daki tahsîlini daha fazla zamânın büyük âlimlerinden Ebü'lFazlı Sîret'in yanında yapmıştır Buhâra'da tahsîlini tamamladıktan sonradan kendisine Dikte göre Buhâra Kâdılığı önerge edildi Ama, kabul etmeyip memleketine döndü Bu teklif ısrarla devâm edince de bir müddet evini, hattâ memleketini terk etmek mecburiyetinde kaldı
daha sonra tasavvufa yönelerek zamânın meşhûr âriflerinden olup bununla beraber amcası olan Halîfe Hüdaynazar'dan feyz ve icâzet aldı Hocası ona icâzet verdikten daha sonra, kendisine gelenlere; Artık Âbid'e gidin Bende olanlar, bendi kaldırılmış bir dere gibi oraya aktı, gittibuyururdu Ama o gerçi hocası vefât edinceye kadar talebe kabûl etmedi Tasavvufta silsilesi Hâce Muhammed Saîd Mücedidî'ye ulaşır
Bir müddet sonra hocası Hüdaynazar ile hacca gitti O zamânın şartlarında yolculuk fazla uzun ve tedirgin geçti Hüdaynazar hazretleri zâten ihtiyar olduğundan hastalandı ve yürüyemez hâle geldi Sedye ile yol alıyordu Âbid Nazar hocasının her hizmetine canla başla sarılıyordu Hocası da aralıksız duâ ve niyazda bulunur ve; Âbid'im inşâallah dolacak ve taşacaksınderdi
Nihâyet Mekke ve oradanMedîne'ye vardıklarında Hüdaynazar hazretleri vefât etti Hocasını Cennetü'lBâkî'de defnettikten sonradan yanındakiler ona talebe olmak isteyerek kendilerini kabûl etmesi için ricâda bulundular Fakat o, bir türlü kendini buna lâyık görmüyordu Fazla ısrar edilince bir gece mühlet istedi Ertesi gün müsbet ya da menfî kararını açıklayacaktı Halîfei Kızılayak o geceyi Peygamber efendimizin kabri şerîfleri yanına murâkabe ile geçirdi Ertesi gün çok neşeli bir şekilde talebe kabûl edeceğini bildirdi ve Mescidi Nebevî'nin mübârek mihrâbında oturarak müsâfeha ile ilk talebesini kabûl etti Hac sonrası memleketine döndü
Halîfei Kızılayak, Bolşevik İhtilâli sırasında Kalişof hâdisesinden îtibâren Ruslara karşı fazla gazâ ve cihâdlarda bulundu Buhârâ Emirliği Rusların eline geçtikten sonradan da cihâdı bırakmadı Ama silâh ve gıdâ yetersizliğinden Afganistan'a hicret etmek mecburiyetinde kaldı Büyük bir kalabalıkla Afganistan'a geçen Halîfei Kızılayak, bundan sonradan aralıksız cihâd hareketini destekledi Habîbullah Han zamânında RusyaAfgan sefîri yer alan Gulâm Nebi Han, Rusların yardımıyla Pettekeser mevkîi üzerinden Belh şehrine saldırdı Burayı işgâl ederek öbür bir devlet gibi davranmaya başladı Bunun üstüne Halîfei Kızılayak, Ruslara karşısında çok iyi savaş tecrübesine sâhib yer alan Türk mücâhidlerini bizzât kardeşi Âlim Han ile Belh'e gönderdi Büyük mücâdeleler netîcesinde Belh işgâlden kurtuldu ve Âlim Han geçici bir süre için Belh'i idâre etti Her şey normale döndükten sonra Belh'i hükûmete teslîm ederek geri döndü
Halîfe Kızılayak, Afganistan'a geçtikten sonradan ilk kez Andhoy kazâsının Altıbölek köyünde oturmuşsa da bâzı hâdiseler sebebiyle Cüzcân vilâyetine yakın bir yere yerleşti Buraya eski köylerinin ismi olanKızılayak adı verildi Bundan sonra Kızılayak'ta bir câmi, medrese ve hânegâh inşâ edildiBurası her taraftan gelen talebelerle dolup taşmaya başladı Hânegâh, cemiyetin her tabakasından fakir, varlıklı, âlim, fâzıl, devlet adamı ve her türlü insanın uğrak yeri hâline geldi Bu hâli görebilen ve daha önce Afganistan'da oturmakta olan bâzı âlimler ilk olarak bu durumu yadırgadılarsa da dergâha geldikten ve Halîfei Kızılayak'ı gördükten sonra tam bir teslîmiyetle geri döndüler Kâbil'de oturan ve İmâmı Rabbânî hazretlerinin torunlarından olup âlim bir zât olan hazreti Şûrbâzâr da Kızılayak'a teşrif etmiş ve Halîfei Kızılayak'ın sohbetlerinde bulunmuştur
Halîfe Âbid Nazar, Afganistan'a geçtikten sonradan, sırasıyla Afganistan Emîri olan Emânullah Han, Nâdir Şâh ve Zâhir Şâh ile gerek bizzat, lüzum mektupla irtibâtlar kurmuş ve hepsinden hürmet görmüştür İnşâ ettiği medrese ve hankâh için devlet kadar vakıf almak üzere arâzi ödev edilmiş ve pekçok maddî yardımlar yapılmıştır
Mânevî yönü böylece kuvvetli olmayan Emânullah Han, bir keresinde Belh'e gelerek bir toplantı düzenlemişti Bu toplantıya Halîfei Kızılayak'ı da dâvet etti Fakat toplantı öncesi oradaki devlet erkânına Halîfei Kızılayak içeri girdiğinde ayağa kalkmamaları husûsunda sıkı sıkıya tenbihte bulundu Halîfei Kızılayak, yanında hazreti Şurbâzâr olduğu halde Belh'e gelerek görüşme yerine gitti Onun teşrifini gören Emânullah anında ayağa kalkarak saygıyla karşıladı Emânullah ayağa kalkınca diğer devlet erkânı da ayağa kalkmak mecburiyetinde kaldılar daha sonra bu koşul kendisinden sorulduğunda Emânullah şöyle yanıt vermiştir: Halîfei Kızılayak'ı gördüğüm vakit her iki yanında büyük birer arslan vardı Korkumdan ve kendimde olmadan birden ayağa kalkıverdim
Türkistan'da Enver Paşanın ölümünden daha sonra onun yardımcısı durumunda olan İbrâhim Lakay Afganistan'a geçerek tüm askerleri ile birkaç gün Kızılayak'ta kaldı İbrâhim Lakay, Halîfei Kızılayak'la yalnız olarak yaptığı görüşmede kendisine bir isteğini iletti Elinde bulunan kuvvetiyle Kâbil hükûmetini basarak iktidârı eline alacaktı Bunun için sâdece müsade ve duâ istiyordu
Fakat Halîfei Kızılayak, bu ricası kabul etmedi Bunun için müslüman kanı dökülmesine râzı olmayız Keza bize iyilik edene kötülük etmeyizbuyurdu Bunun üzerine İbrâhim Lakay Belh'e dürüst yürüdü Kunduz vilâyeti civârında azıcık savaştıktan sonra isteyen kumandanlarını Afganistan'da bırakarak kendisi Rusya'ya geçti
Zâhir Şâh zamânında bir ara Halîfei Kızılayak'ın gözleri görmez olmuş ve tedâvî için Kâbîl'e gitmişti Yol her tarafında ahali onu gruplar hâlinde karşılıyor ve bir kerecik bile olsa, müsâfeha edebilmek için can atıyordu
Kâbil'e vardıklarında, onu bana kalırsa Zâhir Şâh karşıladı Zâhir Şâh Halîfei Kızılayak'ı gördüğü anda hemencecik ayağa fırlayarak ellerine sarıldı ve; Ben sizi daha önce de görmüştümdiyerek şunları anlattı: Daha Şah olmamıştım Babam sağdı Bir gün av için Akarsui Acer denilen yere gittim Heyecanla av arkasında koşarken atımla birlikte oradaki bir kuyuya yuvarlandım O anda; Yetiş ya pîrşeklinde haykırmıştım Hemen göğsümden kavrayan bir el beni kenâra koymuştu İşte o vakit karşımda sizi gördüm Korkma yavrumdiye beni sâkinleştirdikten sonra nereye gittiğinizi anlayamamıştım
Zâhir Şâh, bundan daha sonra Halîfei Kızılayak'a daha çok hürmet gösterdi ve onu mânevî baba kabûl etti Hem özel olarak Türkiye'den getirtilen bir doktorun başarılı tedâvisi netîcesinde Halîfei Kızılayak'ın gözleri sağlığına kavuştu
Afganistan'ın siyâsî istikrârı husûsunda pekçok müsbet tesirleri görülen Halîfei Kızılayak'ın varlığı müslümanların sulh ve selâmet içerisinde yaşaması husûsunda da büyük bir nîmetti
Bolşevik ihtilâlinden sonradan Afganistan'a geçen Türk muhâcirleri ile bâzı Peştun kabîleleri arasında münâzaralar ortaya çıkmıştı Hattâ ufak çapta çatışmalar da görülmüştü Bu hâdiseler devâm ederken Peştunların kabîle reisi bütün adamlarını toplayarak bu durumu görüşmek üzere Kızılayak'a hareket etti
Bunu duyan Halîfei Kızılayak, kırk elli değin kişiyi silâhlı olarak yolun iki kenarına yerleştirdi Adamlarıyla kızgın bir şekilde gelmekte olan han, Kızılayak'a on beş km kadar yaklaştığında ürpermeye ve endişeye kapılmaya başladı Yaklaştıkça ezilip büzüldü ve âdetâ küçüldü Han, nihâyet dergâh kapısına geldiğinde mecalsiz bir halde edeple içeri girdi Özürler beyân ederek tüm anlaşmazlıklara bitirmek üzere huzurdan ayrıldı
Böylece felâkete sebeb olabilecek bir mesele kendiliğinden halledilmişti sonra yakın adamları reise, kendisinde görülen değişikliği suâl ettiklerinde; Yolun iki kenarında bir ordu bekleşiyordudiye bahsetmiştir
Halîfei Kızılayak, gerek sözleriyle, gerek ameliyle Ehli sünnet îtikâdı ve İslâm ahkâmına tam uymuş ve onu yaymak için uğraşmıştır Uzun ömrünü cihâdlarla süslemiştir Kendisine gösterilen saygılara mukâbil onda kesinlikle bir kibir ve kibir hâli görülmezdi Her hâliyle fazla mütevâzi idi
Herkese iyi davranırdı Kendisine kötü davrananlara karşısında da yumuşak ve merhametli idi Çocuklar dâhil herkese selâm verirdi Kimse kendisinden önce ona selâm veremezdi Birçok defâ daha önce selâm tahsis etmek niyetiyle huzûruna çıkanlar bunu başaramamış, daima selâm elde etmek mecbûriyetinde kalmışlardır
Kimseyi incitmemeye fazla uyarı ederdi Çocukluğumda sapanla bir serçe vurmuştum Bunu her hatırlayışımda korkudan kalbim titriyorbuyururdu En minik müstahaba bile ehemmiyetle riâyet ederdi Hep kıble tarafına dönerek otururdu Helâl ve temiz yemeye çok dikkat ederdi Seyyitleri fazla sever ve onlara derin saygı gösterirdi Her hareketi Resûlullah'a bütün tâbi olduğunu gösteriyordu
Şöhretin fazla zararlı olduğunu söyler, Peygamber efendimizin bu konudaki Şan âfettirhadîsine istinâden; Koşandan yürüyen, yürüyenden duran, durandan oturan, oturandan da yatan daha iyi, daha rahattırbuyururdu
Afganistan halkını bir hicretin beklediğini ve bunda önce davrananların kurtulacağını, sona kalanların ise çok telef olacağını söylerdi Rusya ile fazla sıkı irtibât kurulacağına hattâ iki yurdun bir olacağına işâret ederdi İslâmı yaşamak avuç içinde köz (alev) tutmaktan daha zor olacaktırbuyururdu
Çocukları fazla severdi Bâzan torunlarını önüne alıp, hem sever ayrıca de hıçkırarak ağlardı Öyle fakat göz yaşları sakalının ucundan damlardı Sebebi sorulduğunda da; Onların doğduklarına seviniyorum, fakat görecekleri günler için ağlıyorumbuyururdu *