nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 37
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 95
HASAN HİLMİ EFENDİ
On dokuzuncu yüzyıl Anadolu velîlerinden İsmi Hasan Hilmi olup, babasıAbdullahÜmmî, dedesi Hasan Efendidir 1825(H1240) senesinde Kastamonu iline tabi Azdavay ilçesinde doğdu 1911 (H1329) senesinde İstanbul'da vefât etti Kabri, Süleymâniye Câmii bahçesindedir
Ümmî yâni okuma yazma bilmemesine karşın gönül ehli velî bir zâtın oğlu olan Hasan Hilmi Efendi, Kur'ânı kerîm okumayı, sarf, nahiv ve temel dînî bilgileri memleketinin âlimlerinden öğrendi Ümmî Abdullah Efendi oğlunu daha artı ilim tahsîl etmesi için İstanbul'a gönderdi Mahmûd Paşa Medresesine yerleşen HasanHilmi Efendi, fıkıh, tefsîr, hadîs ve diğer ilimleri Nevşehirli Büyük Ahmed Hâzım Efendi ile Ufak Ahmed Hâzım Efendilerden okudu Her iki hocası da ona icâzet verdiler Bu sırada Ahmed bin Süleymân Ervâdî'nin İstanbul'a gelip Ayasofya Câmiinde iki yıl okuttuğu hadîs derslerine Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî ile birlikte devâm etti
Hasan Hilmi Efendi, Bâbı âlî karşısındaki Fâtıma SultanCâmii müezzinliğine tâlib oldu Dersleri
ne devâm ettiği medreseye de yakın olan bu câmiyi kısa zamanda tâmir ettirdi Evvelden öyle cemâati bulunmayan bu câminin cemâati fazlalaştı Genç yaşta gönüllü olarak tâlib olduğu bu câminin baş müezzinliğine getirildi
Bir Cumâ günü cemâattan yaşlı bir zât, Hasan Hilmi Efendiye, Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî'yi kasdederek; Nerededir oğlum o pîri zaîf?diye sordu Hasan HilmiEfendi; Dergâha gitti birazcık sonradan kazançcevabını verdi Bu konuşmanın bitimini müteâkip Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî geldi Yaşlı zât ona dönüp; Hazret!O dergâh nerededir? Bize göster Gittiğin dürüst yola biz de gitmek isterizdeyince, Gümüşhânevî; Benim esas hocam ve feyiz pınarım burada değiller Burada sohbet şeyhim Abdülfettâhı Akrî hazretleri var O da nisbetini hocamın şeyhinden almıştır Sizleri kendilerine takdim ve teslim edeyimbuyurdu Daha Sonra hep birlikte Abdülfettâh Efendinin huzûrı âlîlerine çıkıp, ona talebe oldular Böylece birincil olarakAbdülfettâhı Akrî hazretlerine talebe olan Hasan Hilmi Efendi, ondan feyz aldı Sohbetlerinde bulunup tasavvuf yolunda ilerledi Abdülfettâhı Akrî hazretlerinin vefâtı üstüne Ahmed bin Süleymân elErvâdî'nin irşâd, insanlara dürüst yolu anlatma izni verdiği Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî'ye bağlandı Tasavvuf yolundaki ilerlemesini onun hizmet ve sohbetinde tamamladı Tasavvuf yolunda olgunlaşıp insanlara İslâmiyetin dikte ve yasaklarını anlatma vakti gelince; Henüz gerekli olgunluğa kavuşmadığı ve hilâfete adalet kazanmadığıdüşüncesiyle bir müddet Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî'nin gözü önünden kaybolarak gizlenmeye çalıştı Bu sırada karşılaştığı ve kendileri ile sohbet ettiği âlim ve velî zâtlar onun hatalı hareket ettiği, bu takdirin kendine yok, hocasına âid olduğunu beyân ettiler Gafletten kurtularak, hocasına dönmesini ve ona teslim olmasını öğüt ettiler Yaptıklarına pişman olan Hasan Hilmi Efendi, hocasının hizmetine devâm etti ve olgunluğa ulaştı Hocası ona icâzet ve hilâfet verdi
Hasan Hilmi Efendi 1863 senesinde hocası Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî ile birlikte Hicaz'a giderek hac vazîfesini yerine getirdi ve sevgili Peygamberimizin kabri şerîflerini ziyâret etti Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî'nin ikinci haccı ve üç yıl müddetle Darı'da kaldığı sırada keza en kıdemli halîfesi hem de sırdaşı olarak Hasan Hilmi Efendiyi yerine delege tâyin etti İstanbul'da hocasının talebelerine ders verdi ve insanlara İslâmiyetin dikte ve yasaklarını anlatarak, dünyâda ve âhirette saâdete kavuşmaları için gayret etti
Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Mısır dönüşünde talebelerini birbirlerine muhabbetle alt görünce hepsini toplayıp; Ey Hasan Hilmi Efendi! Ey Şerîf! Sizde letâfet dolu feyz gördüğümden bütün kardeşlerimi sana ısmarladımdiyerek Hasan Hilmi Efendiye verilen hilâfetin vekâletten, asâlete döndürüldüğünü ilân etti
Hasan Hilmi Efendi hocasının izni ile bir müddet Geyve'ye insanlara İslâmiyetin dikte ve yasaklarını izah etmek üzere gitti Burada bir medrese inşâ ettirerek hadîs okuttu Medresenin yanında yaptırdığı dergâhta, insanlara Allahü teâlânın rızâsına ulaştıran yolun esaslarını anlattı Fakat hocası Gümüşhânevî hazretleri ihtiyarlığı ve zayıflığı sebebiyle vazîfesini yürütmekte zorluk çektiği için, Hasan Hilmi Efendiyi İstanbul'a dâvet etti Dergâhını ona teslim etti Talebelerine de kendi yerini HasanHilmi Efendiye bıraktığını bildirerek ona teslim ve tâbi olmalarını istedi Hasan Hilmi Efendi hocasının vekili olarak irşâd hizmetlerini yürütüp, Nakşibendiyye yolunun gereklerini yerine getirdi Böylece daha hocasının sağlığında vazîfesini üstlenen HasanHilmi Efendi, 1893 (H1311) senesinde Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî'nin vefâtı üstüne bu vazîfeyi asil olarak yürütmeye başladı
Hocasının vefâtından sonradan on sekiz sene doğrusu ders okutan, İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatan Hasan Hilmi Efendi, dergâhında hadîs öğretti Senede iki defâ hatmetmeyi usûl hâline getirdiği Râmûzü'lEhâdis kitâbını okuttu Onun sohbetinde ve ilim meclisinde, Mehmed ZâhidKevserî ilk önce edinmek üzere Ezineli Mehmed Hulûsî Efendi gibi yüzlerce zât yetişti Yetiştirdiği talebelere icâzet verdi
Hasan Hilmi Efendi 1896 (H1314) senesinde yerine Safranbolulu İsmâil Necâtî Efendiyi vekîl bırakarak hacca gitti Mekkei mükerremeye giderek hac vazîfesini yerine getirdi Hac esnâsında diğer İslâm memleketlerinden gelen âlim ve velîlerle karşılaşıp sohbette bulundu Sonradan Medînei münevvereye giderekPeygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem kabri şerîflerini ziyâretle şereflendi Burada kaldığı sırada Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî hazretlerinin talebelerinden Hâfız Ahmed Ziyâüddîn Efendiye misâfir oldu On sekiz gün Peygamber efendimizin Ravzai mütahherasında halvet ederek mânevî feyzlerinden istifâde etti
Medînei münevverede bulunduğu sırada on beş bin kuruşu fakirlere ve gereksinim sâhiplerine dağıttı Bu Nedenle pekçok kimsenin de duâsını aldı Vazîfelerini tamamladıktan sonra İstanbul'a döndü
İstanbul'da bulunduğu sırada her gün dergâhına gelen yüzlerce kimseye vâz ve tavsiye ederek onların kurtuluşları için çalıştı
Hayatı boyunca elli altı halîfe yetiştiren Hasan Hilmi Efendi, ömrünün son zamanlarında irşâd hizmetlerini yâni talebe geliştirmek ve insanlara İslâmiyeti izah etmek faâliyetlerini yerine getiremez duruma gelince, Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî'nin halîfelerinden Safranbolulu İsmâil Necâti Efendiyi yerine vekîl tâyin etti
Ömrünün son günlerinde dergâha gelemez olduHastalanıp yatağa düştüğü zaman hiçbir şey yiyip içemez oldu Bu hastalığı sırasında talebelerine yazdığı vasiyetini belirten ve onların Safranbolulu Necâti Efendiye tâbi olmalarını isteyen kâğıdı verdi Vefâtından bir gün önce saat 1000 civârında hastalığın şiddetinden kapanan gözlerini açarak, hanımına abdest almak ve giyinmek istediğini işâret ettiAbdest aldıktan sonradan, hırkasını giyindi Sonradan seccâdesine kapanarak, bundan böyle bu fâni âlemde Allahü teâlâdan ayrılığın ateşine dayanamadığını bildirerek duâ ve niyâzda bulundu Bir saat öylece seccâdede kaldı sonra yatağına yatırdılar Tüm gece süren Rabbine kavuşma ricası zevkinin verdiği vecd ve dikkatsizlik hâlinin ardındaki sabaha içten gözlerini açtı Yanına bulunanların mahzûn bakışları aralarında; Benim Rahmeti Rahmâna kavuşma vaktim geldi Bu rûh artık Rabbi Mecîdîne kavuşmayı dilerdedikten sonradan içten bir Allahdedi 10 Şubat 1911 (H24 Safer 1329) Perşembe günü İstanbul'da vefât etti
Vefâtına halîfelerinden Kâtip MustafaFevzî Efendi kadar şu beytle târih düşürüldü
Âh Cenâbı Hilmi kutbi zemân
Oldu bugün Mûcibi dâveti Rahmân
Hasan Hilmi Efendinin cenâze namazı talebeleri ve sevenleri göre kılındıktan daha sonra SüleymâniyeCâmii bahçesinde defnedildi Kabri sevenleri tarafından ziyâret edilmektedir
Ahlâk bakımından fazla mazbut, tevâzûda üstün derece sâhibi ve eli bol bir zât olan Hasan Hilmi Efendi, zühd, takvâ ve tâatta parmakla gösterilebilecek durumdaydı Kendisine hizmet edenlere sözde bir dost ve talebelerine aleyhinde can yoldaşı gibi samîmî bir tavır içinde bulunurdu Orta boylu, ak sakallı, açık kaşlı, elâ gözlü, çekme burunlu, nûrânî yüzlü bir zât idi Açık renkli elbise giymeyi seçim ederdi
1) Menâkıbı Haseniyye; s621
2) Sefînetü'lEvliyâ; c2, s189
3) İrgâmü'lMerîd; s100104
4) EtTahrir; s34
5) Son Tayin Osmanlı Ulemâsı; c3, s281
6) Râmûzü'lEhâdîs Tercümesi; 1 cild girişi *
On dokuzuncu yüzyıl Anadolu velîlerinden İsmi Hasan Hilmi olup, babasıAbdullahÜmmî, dedesi Hasan Efendidir 1825(H1240) senesinde Kastamonu iline tabi Azdavay ilçesinde doğdu 1911 (H1329) senesinde İstanbul'da vefât etti Kabri, Süleymâniye Câmii bahçesindedir
Ümmî yâni okuma yazma bilmemesine karşın gönül ehli velî bir zâtın oğlu olan Hasan Hilmi Efendi, Kur'ânı kerîm okumayı, sarf, nahiv ve temel dînî bilgileri memleketinin âlimlerinden öğrendi Ümmî Abdullah Efendi oğlunu daha artı ilim tahsîl etmesi için İstanbul'a gönderdi Mahmûd Paşa Medresesine yerleşen HasanHilmi Efendi, fıkıh, tefsîr, hadîs ve diğer ilimleri Nevşehirli Büyük Ahmed Hâzım Efendi ile Ufak Ahmed Hâzım Efendilerden okudu Her iki hocası da ona icâzet verdiler Bu sırada Ahmed bin Süleymân Ervâdî'nin İstanbul'a gelip Ayasofya Câmiinde iki yıl okuttuğu hadîs derslerine Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî ile birlikte devâm etti
Hasan Hilmi Efendi, Bâbı âlî karşısındaki Fâtıma SultanCâmii müezzinliğine tâlib oldu Dersleri
ne devâm ettiği medreseye de yakın olan bu câmiyi kısa zamanda tâmir ettirdi Evvelden öyle cemâati bulunmayan bu câminin cemâati fazlalaştı Genç yaşta gönüllü olarak tâlib olduğu bu câminin baş müezzinliğine getirildi
Bir Cumâ günü cemâattan yaşlı bir zât, Hasan Hilmi Efendiye, Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî'yi kasdederek; Nerededir oğlum o pîri zaîf?diye sordu Hasan HilmiEfendi; Dergâha gitti birazcık sonradan kazançcevabını verdi Bu konuşmanın bitimini müteâkip Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî geldi Yaşlı zât ona dönüp; Hazret!O dergâh nerededir? Bize göster Gittiğin dürüst yola biz de gitmek isterizdeyince, Gümüşhânevî; Benim esas hocam ve feyiz pınarım burada değiller Burada sohbet şeyhim Abdülfettâhı Akrî hazretleri var O da nisbetini hocamın şeyhinden almıştır Sizleri kendilerine takdim ve teslim edeyimbuyurdu Daha Sonra hep birlikte Abdülfettâh Efendinin huzûrı âlîlerine çıkıp, ona talebe oldular Böylece birincil olarakAbdülfettâhı Akrî hazretlerine talebe olan Hasan Hilmi Efendi, ondan feyz aldı Sohbetlerinde bulunup tasavvuf yolunda ilerledi Abdülfettâhı Akrî hazretlerinin vefâtı üstüne Ahmed bin Süleymân elErvâdî'nin irşâd, insanlara dürüst yolu anlatma izni verdiği Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî'ye bağlandı Tasavvuf yolundaki ilerlemesini onun hizmet ve sohbetinde tamamladı Tasavvuf yolunda olgunlaşıp insanlara İslâmiyetin dikte ve yasaklarını anlatma vakti gelince; Henüz gerekli olgunluğa kavuşmadığı ve hilâfete adalet kazanmadığıdüşüncesiyle bir müddet Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî'nin gözü önünden kaybolarak gizlenmeye çalıştı Bu sırada karşılaştığı ve kendileri ile sohbet ettiği âlim ve velî zâtlar onun hatalı hareket ettiği, bu takdirin kendine yok, hocasına âid olduğunu beyân ettiler Gafletten kurtularak, hocasına dönmesini ve ona teslim olmasını öğüt ettiler Yaptıklarına pişman olan Hasan Hilmi Efendi, hocasının hizmetine devâm etti ve olgunluğa ulaştı Hocası ona icâzet ve hilâfet verdi
Hasan Hilmi Efendi 1863 senesinde hocası Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî ile birlikte Hicaz'a giderek hac vazîfesini yerine getirdi ve sevgili Peygamberimizin kabri şerîflerini ziyâret etti Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî'nin ikinci haccı ve üç yıl müddetle Darı'da kaldığı sırada keza en kıdemli halîfesi hem de sırdaşı olarak Hasan Hilmi Efendiyi yerine delege tâyin etti İstanbul'da hocasının talebelerine ders verdi ve insanlara İslâmiyetin dikte ve yasaklarını anlatarak, dünyâda ve âhirette saâdete kavuşmaları için gayret etti
Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Mısır dönüşünde talebelerini birbirlerine muhabbetle alt görünce hepsini toplayıp; Ey Hasan Hilmi Efendi! Ey Şerîf! Sizde letâfet dolu feyz gördüğümden bütün kardeşlerimi sana ısmarladımdiyerek Hasan Hilmi Efendiye verilen hilâfetin vekâletten, asâlete döndürüldüğünü ilân etti
Hasan Hilmi Efendi hocasının izni ile bir müddet Geyve'ye insanlara İslâmiyetin dikte ve yasaklarını izah etmek üzere gitti Burada bir medrese inşâ ettirerek hadîs okuttu Medresenin yanında yaptırdığı dergâhta, insanlara Allahü teâlânın rızâsına ulaştıran yolun esaslarını anlattı Fakat hocası Gümüşhânevî hazretleri ihtiyarlığı ve zayıflığı sebebiyle vazîfesini yürütmekte zorluk çektiği için, Hasan Hilmi Efendiyi İstanbul'a dâvet etti Dergâhını ona teslim etti Talebelerine de kendi yerini HasanHilmi Efendiye bıraktığını bildirerek ona teslim ve tâbi olmalarını istedi Hasan Hilmi Efendi hocasının vekili olarak irşâd hizmetlerini yürütüp, Nakşibendiyye yolunun gereklerini yerine getirdi Böylece daha hocasının sağlığında vazîfesini üstlenen HasanHilmi Efendi, 1893 (H1311) senesinde Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî'nin vefâtı üstüne bu vazîfeyi asil olarak yürütmeye başladı
Hocasının vefâtından sonradan on sekiz sene doğrusu ders okutan, İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatan Hasan Hilmi Efendi, dergâhında hadîs öğretti Senede iki defâ hatmetmeyi usûl hâline getirdiği Râmûzü'lEhâdis kitâbını okuttu Onun sohbetinde ve ilim meclisinde, Mehmed ZâhidKevserî ilk önce edinmek üzere Ezineli Mehmed Hulûsî Efendi gibi yüzlerce zât yetişti Yetiştirdiği talebelere icâzet verdi
Hasan Hilmi Efendi 1896 (H1314) senesinde yerine Safranbolulu İsmâil Necâtî Efendiyi vekîl bırakarak hacca gitti Mekkei mükerremeye giderek hac vazîfesini yerine getirdi Hac esnâsında diğer İslâm memleketlerinden gelen âlim ve velîlerle karşılaşıp sohbette bulundu Sonradan Medînei münevvereye giderekPeygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem kabri şerîflerini ziyâretle şereflendi Burada kaldığı sırada Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî hazretlerinin talebelerinden Hâfız Ahmed Ziyâüddîn Efendiye misâfir oldu On sekiz gün Peygamber efendimizin Ravzai mütahherasında halvet ederek mânevî feyzlerinden istifâde etti
Medînei münevverede bulunduğu sırada on beş bin kuruşu fakirlere ve gereksinim sâhiplerine dağıttı Bu Nedenle pekçok kimsenin de duâsını aldı Vazîfelerini tamamladıktan sonra İstanbul'a döndü
İstanbul'da bulunduğu sırada her gün dergâhına gelen yüzlerce kimseye vâz ve tavsiye ederek onların kurtuluşları için çalıştı
Hayatı boyunca elli altı halîfe yetiştiren Hasan Hilmi Efendi, ömrünün son zamanlarında irşâd hizmetlerini yâni talebe geliştirmek ve insanlara İslâmiyeti izah etmek faâliyetlerini yerine getiremez duruma gelince, Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî'nin halîfelerinden Safranbolulu İsmâil Necâti Efendiyi yerine vekîl tâyin etti
Ömrünün son günlerinde dergâha gelemez olduHastalanıp yatağa düştüğü zaman hiçbir şey yiyip içemez oldu Bu hastalığı sırasında talebelerine yazdığı vasiyetini belirten ve onların Safranbolulu Necâti Efendiye tâbi olmalarını isteyen kâğıdı verdi Vefâtından bir gün önce saat 1000 civârında hastalığın şiddetinden kapanan gözlerini açarak, hanımına abdest almak ve giyinmek istediğini işâret ettiAbdest aldıktan sonradan, hırkasını giyindi Sonradan seccâdesine kapanarak, bundan böyle bu fâni âlemde Allahü teâlâdan ayrılığın ateşine dayanamadığını bildirerek duâ ve niyâzda bulundu Bir saat öylece seccâdede kaldı sonra yatağına yatırdılar Tüm gece süren Rabbine kavuşma ricası zevkinin verdiği vecd ve dikkatsizlik hâlinin ardındaki sabaha içten gözlerini açtı Yanına bulunanların mahzûn bakışları aralarında; Benim Rahmeti Rahmâna kavuşma vaktim geldi Bu rûh artık Rabbi Mecîdîne kavuşmayı dilerdedikten sonradan içten bir Allahdedi 10 Şubat 1911 (H24 Safer 1329) Perşembe günü İstanbul'da vefât etti
Vefâtına halîfelerinden Kâtip MustafaFevzî Efendi kadar şu beytle târih düşürüldü
Âh Cenâbı Hilmi kutbi zemân
Oldu bugün Mûcibi dâveti Rahmân
Hasan Hilmi Efendinin cenâze namazı talebeleri ve sevenleri göre kılındıktan daha sonra SüleymâniyeCâmii bahçesinde defnedildi Kabri sevenleri tarafından ziyâret edilmektedir
Ahlâk bakımından fazla mazbut, tevâzûda üstün derece sâhibi ve eli bol bir zât olan Hasan Hilmi Efendi, zühd, takvâ ve tâatta parmakla gösterilebilecek durumdaydı Kendisine hizmet edenlere sözde bir dost ve talebelerine aleyhinde can yoldaşı gibi samîmî bir tavır içinde bulunurdu Orta boylu, ak sakallı, açık kaşlı, elâ gözlü, çekme burunlu, nûrânî yüzlü bir zât idi Açık renkli elbise giymeyi seçim ederdi
1) Menâkıbı Haseniyye; s621
2) Sefînetü'lEvliyâ; c2, s189
3) İrgâmü'lMerîd; s100104
4) EtTahrir; s34
5) Son Tayin Osmanlı Ulemâsı; c3, s281
6) Râmûzü'lEhâdîs Tercümesi; 1 cild girişi *