Histerik Psikoz Yazılı ve görsel basında sıklıkla karşılaştığımız cinnet geçirerekdiye başlayan haberler hepimizin tüylerini ürperten sonuçlar doğurabilmektedir Başlıca acayip olan nokta, çoğunlukla daha önce herhangi bir psikiyatrik sorunu olmadığı düşünülen, bu nesil bir davranışın hiç beklenmediği kişilerden bu davranışların kaynaklanabilmesidir böylece pek fazla kişi acaba ben de aniden kendimi kaybederek böyle yapar mıyım?şeklinde korkulara kapılabilmektedir Aniden ve dramatik bir şekilde gelişen bu durumun başlangıcı öncesinde çoğunlukla çok üzücü olaylar bulunabilmektedir Kişiler bu durumda varsanılar (halüsinasyon) ( aslında olmayan sesler duyma, görüntüler görme, kokular duyma veya tensel dokunmalar hissetmek şeklindeki algılar) yaşayabilmektedirler Sanrılar (hezeyan, delüzyon) yani gerçekte olmayan ama olduğuna emin bir şekilde inanılan görüşler içinde olabilmektedirler Bazen de depersonalizasyon ( kişinin kendisini veya kendi bedeninin bölümlerini kendisine tanıdık olmayan hissetmesi) ya da derealizasyon ( kişinin etrafındakileri yabancı hissetmesi) gözlenebilmektedir Kişiler tuhaf, kendi özelliklerine uymayan davranışlar gösterebilirler Bu durumdaki şahısların hissi durumları ve görünümleri hakiki psikozlar gibi donuk değil, uçarı ve değişkendir En önemlisi, bu us ve davranım bozuklukları ile giden şart birkaç saat ile birkaç hafta arasında değişebilen bir sürede düzelmektedir Histerik psikozun tarihi süreci: Histerik psikozolarak adlandırılıp, acele psikiyatrik tedavi ve hastanede yatış gerektiren bu durum, yüzyılın başlarında histerinin bir çeşidiolarak tanımlanmıştı Avrupa ve Amerika'da yaygın bir biçimde kullanılmaktaydı başlangıçta Moreau de Teurs 1845 yılında bu durumun karakteristik görünümlerini incelemiştir 1868 yılında Andreas Hoek bu durumun temelinde travmatik yaşantılar olduğunu belirtmiştir Freud 1894'te bu yaşantının kişinin hissettiği dayanılamayan fikirlerin ve beraberindeki vesvese ve suçluluk hissinin sonucunda, benliğin kendini koruma çabası şeklinde oluştuğunu ileri sürmüştür Aynı yıl Pierre Janet histerik psikozun dissosiyatif yapısını göstererek, tedavide hipnozu kullanmıştır Bu dönemde histerik psikoz konusunda en manâlı otorite Pierre Janet olmuştur Freud ve Breuer'in histeri ve histerik psikoz üzerine ilk görüşleri Janet'den dinç bir şekilde etkilenmiştir Fakat Babinski'nin de desteklediği, organik temeli yok şeklindeki histeriye karşısında yürütülen kampanya ve Bleuler'in şizofreni kapsamını fazla genişleterek, doğrusu şizofreni olmayan bu durumu da şizofreni içine katması sonucu histerik psikozkavramı unutulmaya başlandı Bu kişilere yapılması gereken yerinde tedaviler yerine, öbür yaklaşımlar uygulanmaya başlandı Bleuler'in etkisi o kadar güçlü oldu ama, 1911 yılından sonraki dönemde, Freud dahil çoğu psikiyatr histerik psikoz tanısını koyamadı Fenichel'in 1945 yılına ait eserlerine tarafından, hakikat dayanılmaz hale gelirse, kişi histerik psikoz ile gerçeklikle ilişkisini keser ama durum yeniden dayanılır ayla getirilir demiştir Bu reaksiyonun çocuk sahibi olma, operasyon geçirme gibi gerginlik etkeni öteki durumlarda da görülebileceğine uyarı çekmiştir Hissedilen belirtilerin sıklıkla, eksikliği hissedilen isteklerin doyumu şeklinde olduğunu düşünmüştür Hollander ve Hirsch 1964 yılında histerik psikoz kavramını formüle edip, her tarafta canlandırdılar Yaşanan belirtilerin içinde olunan kültür göre anormal karşılanmayan bir strese karşısında tahammül davranışı şeklinde kabul edilip, tolere edilebileceğini belirtmişlerdir Bu esnada koşul öncesi yaşanılanların dramatize edilerek, başkaları ile mümkün çatışmaların önlenebildiği, destek ve yardım arayışına girildiğini öne sürmüşlerdir Bu reaksiyonun cephedeki askerler aralarında ya da sivil hayatta trafik kazaları ve cerrahi operasyonlar ardından görülebileceğini belirtmişlerdir Bu sorun kültürel olarak yaşandığı Yeni Gine'de Bena Bena yerlileri aile kurma aşamalarında bu durumu yaşanabilmekte ve kültürel olarak doğal karşılanabilmektedir Van der Hart travmaların etkisi ile oluşabilen dissosiasyonun (kişinin kendisi, etrafı ve olaylara karşı öbür bir farkındalık hali içine girmesi) önemli rol oynadığını belirtmiş, histerik psikoz yerine reaktif dissosiyatif psikozteriminin kullanılmasını önermiştir Ülkemizde Tutkun, Yargıç ve Şar'ın çalışmaları ile, bu bozukluğun sadece bu hali ile sınırlı bir durum olmayabileceği, yaklaşık olarak bir buzdağı gibi belirtilerin aşağı gizli olan bir dissosiyatif kimlik bozukluğunun bulunabileceğini göstermişlerdir Bunun da çocukluk çağı travmatik yaşantılarının varlığını gösterebileceğine uyarı çekmişlerdir Histerik psikoz ve evlilik: Rosenbaum' a göre aile içi ilişkilerdeki sorunlar, bozuk evlilikler, beğenilmeyen ya da istenip de geleceği olmayan cinsel yaşantılar, kişiyi kısıtlayan çevreye aşırı ölçüde gürültüsüz bir şekilde dayanma hali de bu duruma yol açabilmektedir Martin'e göre bu durumu yaşamış kadınlar eşlerine karşı nefretle yüklü bağımlı bir ilişki içindedirler Bu bireylerin eşleri bu bağımlı yapıya ait davranışlara dayanıklılık edemezlerse, kişiler gerçekçi bireyselleşmeyi gerçekleştiremezlerse bu sorun yaşanabilmekte ve kişiyi o anın gerçekliğinden uzaklaştırmaktadır aynı zamanda bu tablo ile eşlerine davranışlarını düzeltmeleri mesajı da verilmektedir Bu şahısların eşleri onlara destek vermekte beceriksiz kalmakta ve ilişkileri boyunca onların varolan güçlerini yıkacak şekilde yaklaşmaktadırlar Evlilikler daha fazla eşlerinin girişimleri ile bitebilmektedir Bu kadınlar muhtemel kayıplardan doğabilecek acıyı yaşayabilecek kapasiteyi gösteremeyebilirler Cavernar, Sullivan ve Maltbie'ye tarafından ise, bu durumun oluşumu öncesinde cinsel girişim bulunabilmektedir Bu cinsel girişim istenmemekte veya ilişkinin geleceğinden nedeniyle bezginlik hissedilmektedir Hollender ve Hirsch bu durumu yaşayan kadınların esas olarak anneçocuk tipinde bir ilişkiye eğilimli olduklarını, erişkin ilişkileri ve sorumluluklarına hazırlanmış olmadıklarını ve cinsel sorunlarının olabileceğini belirtmişlerdir Ülkemizde de Şar ve Savaşır'ın yaptığı araştırmalara tarafından, hastaların yaşam öykülerinde kendilerinin sevgi gibi duygusal ; güvenlik, besin ve eğitim gibi fiziki gereksinimlerini umursamayan, reddedici , aldırışsız ve kısıtlayıcı özellikleri olan ebeveynlere sahip oldukları , fazla sayıda bitip tükenmez hayal kırıklıklarına maruz bırakıldıkları saptanmıştır Bu şekilde bir altyapısı olan bozukluk vaktinde harekete geçilmezse kişinin ve çevresinin hayatını tehlikeye sokabilecek durumlara yol açabilir Eşlere düşen görevler aralarında, anneleri ve babaları ile eşleri arasına gereken sınırı çekebilmek, eşlerinin mümkün baskılar aleyhinde zorlanmalarına olanak vermemek , gereken yerde aile büyüklerine hatalı davranışları sebebiyle müdahalelerde bulunmak, duygusal paylaşımlarını arttırmak gelmektedir Çünkü sizin ve çocuklarınızın hatta torunlarınızın mutluluğu ve sağlığı yalnızca sizin değil eşinizin de elindedir Anne ve babalar ise, çocuklarını ileride kendi kararlarını isabetli bir şekilde kendi başlarına verecek, hür iradelerini kullanabilecek ve zorluklar karşısında boyun eğmeyecek bir yapıda yetiştirmelidir Aksi halde çocuklarının kişilikleri yeterince olgunlaşamayacak ve her yönü ile bağımlı, tepkisiz , sorunları çözemeyen, sürekli içine atıp bu tür psikiyatrik sorunlar yaşayabilecek kişiler yetiştirmiş olacaklardır Bu kişilerin diğer yakınlarına da görevler düşmektedir Ilk Olarak cümbür cemaat empati (kendisini başkaları yerine koyarak düşünüp, davranmaya, başkalarını anlamaya çalışmak) yapmaya çalışmalı, başkaları üzerinden rahatlamaya çalışmamalı, daima baştan haklı olduğunu düşünmemelidir Mutluluğunuz başkalarının mutsuzluğu üstüne kurulmamalıdır Kişiler eğer mümkünse, sınırları aşmamak kaydı ile, baskıcı durumlara müdahale etmeli, bu durumdaki kişileri psikiyatrik tedaviye yönlendirmeye çalışmalıdırlar Psikiyatrik tedaviler ile bireylerin bu durumu yaşarken acele olarak hasar görmeden, ilaç tedavileri veya terapiler ile alışılagelmiş durumlarına getirilmesi hedeflenir Sonrasında kişinin geçmişteki travmalarının çözümlenmesine çalışılır Bu noktada aile terapileri gerekebilir En son aşamada ise kişinin sorunlarla başetmede daha uygun ve etkin davranabilmesi için gerekli benlik gücünün sağlanması amaçlanır id