Vücudumuzda yağlar genel olarak trigliserit, fosfolipit ve kolestrolden oluşur. Trigliserit ve fosfolipitler genel olarak yağ asidi yapısında iken, kolestrol ise yağ aside yıkım ürünlerinden sentezlenir.
Vücudumuzda yağların %90’nı gıdalar ile alınır, %10’nu ise karaciğerde sentezlenir. Diyetle günlük 50-150gr yağ alınmakta olup, alınan yağların %90’ı trigliserit (triaçilgliserol), gerikalanı ise kolestrol, fosfolipit ve serbest yağ asitlerinden oluşur. Trigliseritler vücudumuzda enerji ve yakıt deposu olarak görev yaparlar. Kolestrol vücudumuz için oldukça faydalı bir yapı taşıdır. Pek çok hücresel faliyette, hücre zarında, sinir sisteminde, hormonların yapısında kolestrol yeralmaktadır. Çok düşük kolestrol düzeyi çok yüksek kolestrol düzeyi kadar tehlikeli olabilmektedir. Kolestrolün %75’i karaciğerde üretilir, %25’i ise besinler ile alınır. Günlük ortalama 1000 mg karaciğer tarafından üretilirken, 150-250 mg ise besinler ile alınmaktadır.
Yağların ve kolestrolün kanda taşınması için lipoprotein denilen lipit (yağ) ve proteinden oluşan maddeye bağlanması gerekir. Proteinlerin yoğunluğuna bağlı olarak kolestrolün karakteristik özelliği ortaya çıkar. Düşük yoğunluklu proteinlere bağlı LDL (Low density lipoprotein) olan kolestrol zararlı kabul edilir. Bu kolestrol damar sertliği olarak bilinen damar içerisinde oluşan plakların oluşmasında çok büyük katkısı bulunmaktadır.
Yüksek dansiteli proteinler ile taşınanlar ise HDL (high-density lipoprotein) ise iyi huylu kolestrolü temsil etmektedir. Bu kolestrol ise damarlarda biriken kötü kolestrolü (LDL) karaciğere taşımakla görevlidir. Yani damarları plak gelişiminden korumaya çalışırlar. Bunların kandaki düzeylerinin düşük olması da damar sertliğine zemin hazırlar. Bunların kanda ki düzeylerini artıran en önemli faktör günlük düzenli yürüyüş benzeri egsersizlerdir.
Trigliserit, kolestrol esterleri ve fosfolipitler pankreastan salınan pankreatik lipaz enzimi tarafından parçalanır. Tamamına yakını bağrsak mukozası tarafından emilir ve bu hücrelerde 2-monogliseritlerden trigliseritler oluşur. Bunlara ilave az miktarda kolestrol ve fosfolipirlerde ilave olunarak suda çözünebilen ve taşınabilen bir yapı olan şilomikronu oluşturarak lenf dolaşımına girerler.
Şilomikronların yapısında; %85 trigliserit, %1serbest kolestrol, %2 Protein, %3 serbest kolestrol, %9 fosfolipit, bulunur. Şilomikronlardaki trigliseritler lipoprotein lipaz tarafından parçalanarak yağ asitlerine dönüştürülür.
Kanda ve yağ dokusunda depolanan trigliserit enerji ihtiyacını karşılamak için kullanılır. Enerji ihtiyacı olduğunda yağ doku hücrelerinden salınırlar.
Trigliserit+3H2O èè Gliserol+3 yağ asidi şeklinde parçalanır. Yağ dokusundan dolaşıma giren serbest yağ asitleri albümine bağlanarak taşınır ve enerji amaçlı dokular tarafından kullanılır. 1mol yağ asidi yıkımı ile 146 ATP oluşur, 1 mol trigliserit yıkımı ile 3 yağ asidi 3X146=438 ATP ve 1 mol gliserol=19ATP olmak üzere toplam 457 mol ATP açığa çıkar.
Beslenmenin kolestrol ve trigliserit düzeyine etkisi
Günlük alınan şekerin önemli kısmı direk kaslarda ve beyinde enerji amaçlı kullanılırken, bir kısmıda glikojen olarak depo edilir. Daha fazla miktarda alınan şeker ise karaciğerde trigliserite dönüştürülerek yağ dokusunda depolanır.
Kandaki trigliserit düzeyindeki yükselme ile koroner damar hastalığı, diyabet ve karaciğer yağlanması arasında ciddi bir ilişki bulunmaktadır.
Sağlıklı bireylerde 100mg/dl
Sınırda yükselme: 150-199mg/dl
Yüksek: 200-499mg/dl
Çok yüksek: 500 ve üzeri mg/dl Kabul edilmektedir.
Kanda trigliserit düyeziyini artıranlar:
Katı yağ kullanımı,
Alkol kullanımı,
Karbonhidrattan zengin gıdalar,
Şekerli içecekler, beyaz ekmek,
Pasta, kek benzeri unlu gıdalar
Meyveler ve suları
Trigliserit yüksekliğine bağlı gelişen problemler;
- Pankreatit
- Karaciğer yağlanması ve büyümesi
- Dalak büyümesi
- Yağ bezi (lipom) gelişir.
Aynı problemler fastfood yiyecekler olan, hamburger, pizza, ve patates cipsleri içinde geçerlidir. Bu yiyecekler hem yüksek hidrojenize sature yağ, hem de yükek karbonhidrat oranına sahiptirler. Bu ürünlerin tüketimi ile kısa sürede kötü kolestrol düzeyinde artış görülür. Ayrıca bu ürünlerde sağlık için uygun olmayan toxik proteinler bulunmaktadır. Bu ürünler çok ucuz ve çok çabuk elde edilmeleri ile orantılı olarak da sağlığımız için zararlı ürünlerdir.
Hayvansal proteinlerden sığır veya domut eti, kabuklu deniz ürünleri, kümes hayvaları da kolestrol düzeyi ve sağlığımız için olumsuz yiyecek maddeleridir.
Günlük belirli miktarlarda bitkisel proteinler ve başta somon olmak üzere balık tüketimi oldukça faydalı olmaktadır.
Yumurta tüketiminde de dikkat etmek gerekmektedir. Yüksek düzeyde kolestrol ve yağlar yumurta sarısında yeralmaktadır. Tüketimi çok tavsiye edilmemekle birlikte, esas olarak faydalı besinler, antioksidan maddeler, faydalı proteinler yumurta sarısında yeralmaktadır. Bu nedenle az haşlanmış olarak tüketilmesi faydalı olacaktır. Yumurtayı teryağı veya bitkisel yağlar ile pişirilmesinden kaçınmak gerekir. Organik veya serbest gezen tavuk yumurtasının tüketilmesi faydalıdır.
Diğer sınırlı tüketilmesi gereken gıdalar, yaş pastalar, kekler, puaça, çörek, durum, ekmek, kurabiye, börek gibi yiyeceklerdir. Benzer durum, kraker, cips, simit gibi gıdalar için de geçerlidir. Bunlar da hidrojenize ve sature yüksek yağ oranına sahip besinler olup tüketilmeleri sağlığımız açısından oldukça sakıncalı gıdalardır. Bu gıdalar ilave olarak yüksek miktarda karbonhidrat içerirler.
Bundan dolayı kötü yağlar ve karbonhidrat birlikteliği kötü kolestrolü artırarak sağlığımız için tehlike oluşturur.
En çok arzu duyulan ve en kolay ulaşılan gıdalar en tehlikeli gıdalar olduğunun farkında olmalıyız.