iltasyazilim
FD Üye
Büyük kozmolojik bilmeceyi çözüp, evrendeki her şeyi açıklayan bir yanıt bulunduğunu düşün; en ufak parçalardan en büyüğüne dek her yapıyı Bulduğun çözüm bunların birbiriyle etkileşimini ve görülemeyen olasılıkları da göstersin İşte bu, asırlardır her bilim insanının hayalini kurduğu şey Ve sonunda bulmuş olabiliriz
Evrenin kimsesiz yok, birçok alternatiften biri olarak var olduğu, 1930 ’larda kuantum mekaniğinin kurucuları tarafından fark edilmişti Onları bu algıya götüren şey, kuramın olasılıklardan ibaret olmasıydı Nihayetinde kuantum mekaniğini tanımlayan matematik denklemleri, ortaya çıkabilecek tüm olasılıkların muhtemel olduğunu, her birinin kendine ait bir realite düzlemi yaratabileceğini gösteriyor Tıpkı Schrödinger ’in Kedisi adlı us deneyinde olduğu gibi Kutu içindeki kedinin ayrıca ölü hem de canlı olma ihtimali varsa, o vakit bir evrende ölü, diğerinde canlı bulunabilir Ama tekrar kuramın açıklamasına tarafından; tümü reel olan bu senaryoların her biri birbirinden saklanmış durumda Yani biz bu sonuçlardan sadece birine şahit olabiliriz
Kuantum mekaniğinin paralel cihan öngörüsü herkesin kafasını karıştırmıştı ama yallar daha sonra bunun gerçek olabileceği fikri, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü teorik fizik profesörü Bölge Guth ’un Kozmik Şişme kuramıyla bir kez daha gündeme geldi Guth, büyük patlamanın etkisinin bütün evrende aynı anda sonlanmamış olabileceğini fark etti Onun kuramı çağdaş fiziğin en zinde kalelerinden biri Bu çalışmadan yola meydana çıkan Stanford Üniversitesi fizik profesörü Andrei Linde, patlamanın hala sürdüğünü belirten bir kuram geliştirdi Bölge Guth da bu modele destek verdi ve Baki Patlama kavramıyla tanıştık Teori, evrende patlama etkisinin az önce ulaşmadığı mikroskobik boyutta kabarcıklar olduğunu söylüyor Etki, bu kabarcıklardan birine ulaştığında yeni bir patlama yaratıyor ve diğer kabarcıkları da tetikliyor Yani katiyen sona ermeyecek olan bu sürecin bir parçası olarak bir kabarcık evrende yaşıyor da olabiliriz
Çoklu evrenler üstüne yapılan beyin fırtınaları, bu modele dair birbirinden ayrı mümkün yapılar geliştirilmesiyle sonuçlandı Sicim kuramının da başlı başına paralel evrenler üstüne kurulu oluşu, son yıllarda fikrin adeta herkes göre kabul görmesini sağladı Öyle ancak artık evrenin tek ve emsalsiz olduğunu göz önünde bulundurmak bile bir şey yok İngiliz Kraliyet Gökbilimcisi Martin Rees, var olan her şeyi kavramak istiyorsak bu kavramı git gide derinleşen algımızın başrol oyuncusu haline getirmemiz gerektiğini söylüyor Yani artık cihan sözcüğünü kullandığınızda birisi size dönüp “Hangi âlem? diye sorabilir yine de çoklu evrenler konusunda tam bir görünüm birliği yok Konuyu araştırmaya başladığınızda karşınıza 9 öbür model çıkmasına hazırlıklı olun Nihai Çoklu Cihan veya Sonbiçim Çoklu Evren denilen model ise son yıllarda en çok istek göreni Teoriye göre gerçeklik; varoluşumuzu aşan, bu nedenle mevcut düşünceler ya da deneyimlerimizle tanımlayamayacağımız bir yapı
Benden Kaç Tane Var?
Kâinat sözcüğünün “var olan her şey anlamına geldiği bir süre diliminde yaşarken, aniden böyle ayrı bir yapıyla aleyhinde karşıya kalmak kolay değil kuşkusuz Şöyle düşünün; azıcık daha eski bir zaman dilimine dönsek, evrenin merkezinde bulunduğumuzu, her şeyin etrafımızda döndüğünü düşünen bilim insanlarıyla karşılardık Galileo ve Kopernik ’in çalışmaları, Güneş Sistemi ’nin bir parçası olarak galaksinin ufak bir bölümünde yer aldığımızı gösterdi Bilim dünyasının bu yeni fikri kabullenmesi basit olmamıştı Paralel evrenler fikri de tıpkı o zamanlarda olduğu gibi kozmik perspektifte esaslı bir metamorfoz yaratıyor
JJ Abrams, Alex Kurtzman ve Roberto Orci göre kurgulanan Amerikan bilimkurgu dizisi Fringe ’de paralel evrene geçmenin bir yolunu bulan araştırmacılar iki cihan arasında mekik dokumaya başlamışlardı Kimi zaman kendi kozmik kopyalarıyla karşısında karşıya geliyor, bazen olayların akışını değiştirecek yanlış kararlar alıyor ve sonuç olarak öteki evrende geri dönülemez bir felaketler zinciri başlatıyorlardı İki âlem birbiri içine geçmeye başladığında her şey daha da içinden çıkılmaz olmuş, hangi evrene ait oldukları konusunda kafaları karışmaya başlayan dizi karakterleri kendilerini hafıza büken bir sürecin içinde bulmuşlardı Dizinin yaratıcılarına, sonradan eklenen paralel evrenler konusunu nasıl hafıza ettikleri sorulduğunda şöyle cevapladılar: “Gerçekten geçmişe içten yapılan süre yolculuğunu dâhil etmek istemiştik Lakin geçmişe giden biri olayların akışında değiştirme yaparsa, o andan itibaren büyüyen farklı olayların alternatif bir gerçeklik yaratacağını öğrendik ve paralel evrenlere geçmiş olduk Çoklu evrenler modeli gerçekse bizim de Fringe dizisindeki gibi farklı karakterlere sahip kozmik kopyalarımızla rastlama ihtimalimiz var mı? Ve süre yolculuğu yaparak paralel bir gerçeklik oluşturma şansımız nedir?
Einstein Diyor Ama…
Önce zaman yolculuğu kısmıyla başlayalım Feinstein ’ın görelilik kuramına göre uzay ve süre iç içe geçmiş aynı yapılı olan bir doku Bu şart teorik olarak zaman yolculuğuna da göz kırpıyor fakat bir şartla; sadece geçmişe gidebilirsiniz gerçi böyle bir yolculuğu nasıl gerçekleştirebileceğimizi bilmiyoruz Paralel evrenler üzerine kurulu teoriler, geçmişe gidip olaylara müdahale etmenin mevcut geleceği yok etmeyeceğini, geçmişteki değişiklikten itibaren şekillenecek geleceğinse paralel bir realite olarak devam edeceğini söylüyor Gelelim kozmik kopyalarımıza… Yalnızca 35 tane değil, ölümsüz sayıda evrenin olabileceğini düşünen bilim insanlarının yaptığı hesaplamalar, bunların her birinde ayrı fizik kanunlarının rol oynayabileceğini gösterdi Hatta derhal yanı başımızda alternatif bir evren olabilir Fakat bize görünmediği için bunun farkına varamayız Bu evrenlerin bazılarında doğa yasaları maddenin oluşumuna izin vermemiş, bazılarındaysa galaksi, yıldız ve gezegenler yine var lakin bizimkilere hiç mi hiç benzemiyor Ve ihtimaller sonsuzsa en azından birkaç tanesi bizim evrenimizle aynı olmalı Yani oralarda bir yerde hepimizden en az birer tane daha var Alan Guth ’un deyimiyle; “Tıpkı benim gibi görünen, benzer şekilde düşünen ve davranan Bölge ’ı bulabileceğim gibi, benden farklı davranmayı seçmiş olup öbür hayatlar yaşayan kopyalarımla da karşılaşabilirim Diğer Taraftan, böyle bir karşılaşma iki kopyanın da katıksız enerjiye dönüşerek buharlaşmasına sebep olabilir
Matematik Cihan Hipotezi ile tanınan Massachusetts Teknoloji Enstitüsü fizikçisi Max Tegmark, Nihai Çoklu Evren görüşüne katılan bilim insanlarından “Bu yalnızca çok ama koskocoman bir yapı yok, bunun da ötesinde; aslında baki Ve her yöne dürüst ebediyen uzanıyor, diyor; “Tüm bu ebedi olasılıklar yalnızca matematikle açıklanabilir Ona kadar, gerçekliğin matematiksel olarak tanımlanmasıyla, bedenen ortaya çıkması aralarında hiçbir fark yok Çünkü matematiği devreye sokacak bir açmakapama düğmesi bulunmuyor Dolayısıyla evrenin dili matematikten ibaret gibi görünüyor Matematik, sonsuzluktaki ihtimallerin de sonsuz olacağını söylediği için tüm kalıpların birebir yeniden ettiği ikinci bir dünyada, tamı tamına bambaşka olan bir kopyanızla karşılaşma ihtimaliniz var
Üzerinde biraz düşününce, atomlardan ve ondan da ufak parçacıklardan oluşuyoruz Kocaman sayıdaki yapıtaşlarımızın başka bir yerde benzer şekilde her tarafta etmiş olması ihtimali baş döndürücü Kuantum mekaniği, şimdiye dek verdiğimiz her bir kararın parçacıkların emin bir kalıpla düzenlenmesine yol açtığını söylüyor Yürürken sola dönerseniz bu parçacıklar bir yöne, sağa dönerseniz diğer yöne içten dizilir “Evet dediğimizde “hayır seçeneğini elemiş oluruz Bunca değişkene karşın elimizin aşağı sonsuz sayıda evrenleri içeren bir model varsa, bir kopyamızın hayatı baştan başa bizimle benzer seçimleri yapmış, aynı sonuçları almış olması ihtimali de var Tegmark, kozmik kopyamızla yüz yüze gelmek için 1 milyon trilyon ışık yılı her tarafında gezi etmemiz gerekebileceğini söylüyor Sonsuzlukla kıyaslanınca, ilk ilk önce çok büyük gibi görünen bu süre sadece kısacık bir an gibi Ama bir sorun var: Bizim evrenimiz hiç durmadan genişliyor Bırakalım diğer evrenleri, uzayın genişlemesi sebebiyle yakınımızdaki galaksiler bile bizden git gide uzaklaşıyor Bu galaksilerle aramızdaki mesafe hiç değişmeseydi ışık hızıyla mesaj yollayıp yeterince uzun bir vakit beklediğimizde hedefine ulaşacağını bilirdik Oysa genişleme sebebiyle bu ölçekte bile basit bir mesajı iletmek neredeyse imkânsızken, kozmik ikizimizle rastlama beklentisi hayallerin ötesinde Keza evrenin bir takım bölgelerde ışıktan bile çabuk genişliyor olması yüzünden (Einstein ’m kuramı uzayın genişlemesi için hız sınırı koymuyor), nihai teknolojiye sahip olsak bile onun yalnızca belirlenmiş bir bölümünü görmeye devam edeceğiz
Büyük Başlangıç Sorunu
Başlangıcımızı açıklayan Büyük Patlama teorisiyle ilgili sorun, patlamayla ilgili adeta hiçbir şey söyleyemiyor oluşu Patlayan neydi? Nasıl patladı? Patlamasına sebep olan şey neydi? Hatta patlamanın şeklini bile tanımlama edemiyor Yanıtlanması gereken asıl sorular bunlarken, biz yalnızca patlamadan sonradan olanlara açıklama getirebilir durumdayız Yaşamış en akıllı insanlardan biri olarak kabul edilen ve sicim kuramı üzerinde çalışan teorik fizikçi Michio Kaku, “Sorun şu fakat fizik kanunları büyük patlama sırasında neler olduğunu açıklayamaz Bazıları bunu anında kabul edebiliyor Ama bu şart bir fizikçinin kâbusudur Evrenin kesin fizik kanunlarına kadar işlediğini bilip, hepsini matematiğe dökebilir durumdayız fakat bu yapının en kayda değer parçası olan başlangıç hatıra erişim haricen İşte bu kabul edilebilir bir şey değil diyor
Büyük Patlama modeline tarafından, patlama gerçekleşmeden önce tekillik adı verilen bir inşa vardı Kozmolojik tekillik tüm denklemleri geçersiz kılan, sonsuz yoğunluğa ve son de rece minik boyutlara sahip bir yaradılış Perimeter Enstitüsi fizikçilerinden Neil Turok da bu modelin sorunlu olduğunu düşünenlerden: “Kimsenin tekillik sorunu için bir çözümü yoktu Fakat evrenin bir anda karar verip Haydi şu lahza başlayayım diyerek bir tercih yapmış olduğunu düşünemezsiniz Diğer Taraftan öncesinde ne olduğuyla ilgili veri veremiyor oluşu da modelin yetersiz olduğunun kanıtı Bu, kozmolojinin en büyük sorunlarından biriydi fakat görmezden geliniyordu Bunun ne kadar önemli bir sorun olduğunu daha dar anlayabilmek için aynı teoriyi kullanarak bir cihan yaratmayı deneyebiliriz Natürel ancak evren yaratmamız olası değil lakin diyelim ama bu imkâna sahibiz ve patlamayı sınamak istiyoruz Standart Büyük Patlama, evrende bugün ölçülen muazzam miktardaki madde ve enerjinin en başından beri var olduğunu ama ilk olarak minicik bir alana sıkışmış olduğunu söylüyor Öyleyse kütlesi ve enerjisi bugün gördüğümüz evrene eşdeğer miktarda olan malzemeye ihtiyacımız var Yapmamız gereken şey bu olağanüstü kütleyi bir araya toplayıp en ince ayrıntısına kadar sıkıştırmak Böylece ki hepsi sadece bir toz zerresi dek alana sığmalı Bunu da başardık diyelim Derhal sırada bu maddeyi patlatmak var Hatırlayalım; bu patlama banal yok, uzayın genişlemesine sebep olacak kadar şiddetliydi Peki benzer sonucu yaratmak için nasıl ve ne ile ateşleme yapacağız? İşte bu sorunun bir cevabı yok Çünkü demin var olabilecek tüm maddeyi sıkıştırdık ve geriye onu patlatacak madde kalmadı Ama böyle bir patlamayı yaratabilmek için yeniden muazzam miktarlarda ve çok yüksek enerjili patlayıcıya gereklilik var Böylece kuramı kullanarak bir evren yaratma deneyimiz başarısızlıkla sonuçlanmış oldu
Çoklu evrenler modelinde, kendi evrenimizin açılış koşullarına bakış açımızda değişim geçirmekte Çünkü ortaya çıkma sebepleri yada koşulları evrenden evrene değişebilir Hatta bilim insanları bu değişimin olduğunu söylüyor Bu yüzden parçacıkların oluşumu ve ilişkilerine yönelip kuantum mekaniği düzeyinde esas bir tanımlama yapmaya lüzum duymuyorlar Bazılarına kadar böyle bir açıklama için duyulan beklenti bile anlamsız Beethoven ’in, 5 senfoniyi yazarken niçin diğer notaları yok de o notaları kullandığını sormayız Bu da ona benziyor Evrenimiz türünün tek örneği olmadığına göre neden başladığı konusu da anlamını yitirmiş oldu Bunun yerine, açılış koşulları bizimkine benzer evrenler olup olmadığını sorgulayabiliriz
bir de, Bölge Guth ve Andrei Linde ’nin paralel evrenlere açılan kuramı, Büyük Patlama ’nın aksine patlama anından hemencecik daha sonra gerçekleşenleri de açıklıyor Şişme Kozmolojisi ’ne kadar, evrenin ilk zamanlarında kısa süreli, çok süratli bir genişleme evresi yaşandı Açılış anından saniyenin trilyonda birinin trilyonda birinin trilyonda biri değin bir süre daha sonra evrenin boyutları, son 15 milyar sene içinde yaşanandan daha hızlı bir genişlemeyle, fazla daha yüksek bir oranda büyüdü Lindc ’nin teorisi doğruysa ve bir kabarcık evrende yaşıyorsak, tabiatı gereği bu yapının istikrarsız ve dayanıksız olduğu da apaçık Yani, yeni bir şişme bu evrendeki her şeyi yok ederek sonumuzu getirebilir
Onbirinci Boyuttaki Büyük Çarpışma
Paralel evrenler, sicim kuramının 90 ’lı yıllardaki büyük atılımıyla bilim dünyasında geniş çapta alaka görmeye başladı Çünkü o yıllarda, dünyanın önde gelen fizikçilerinden Edward Witten beş ayrı sicim kuramı modelini bitmiş yorumlayıp bir şekilde birleştirerek M Kuramı ’nı yarattı Fizikçilerin hayranlık ve şaşkınlıkla incelemeye aldığı bu teori, evreni 10 uzay, bir vakit edinmek üzere toplam 11 boyutlu olarak resmediyor Her bir evrenin büyüyüp küçülebilen ve üç ya da daha artı boyuta sahip olabilen kozmik zarlar içinde olduğunu hayal edin Zarımsı yapı evrenlerin dışını çepeçevre sarıyor Boşlukta yüzen, uçan halılar gibi süzülen bu zarlara membran deniyor Kopmuş bir paket lastiğine benzeşen mikro ölçekli sicimlerse membranlara bir uçlarından tutturulmuş haldeler Lakin paket lastiklerinin kopmamış halini hatırlatan sicimler de var ve bunların tüm membranlarda bulunan ortak bir özellik olduğu düşünülüyor Hatta aynı zamanda kütleçekim kuvvetinin taşıyıcı parçacığı olan gravitonlara karşılık geliyorlar Kapalı formlarından nedeniyle bir membranda sabitlenemedikleri için evrenler arasında serbestçe hareket etme özgürlüğüne sahipler
Boyutların birbirinden egemen hareket doğrultuları olduğundan, ebat sayısı ne dek fazlaysa öyle geniş bir hareket özgürlüğü ortaya çıkıyor Kuramda kendiliğinden ortaya meydana çıkan bu ekstra boyutların bütünüyle neye benzediklerini bilmiyoruz Bunu bilseydik, titreşen sicimlerin ve atom altı parçacıkların tüm özelliklerini anlayabilirdik Çünkü bu boyutların herkes sicimler için bambaşka titreşimler yaratırken, her bir titreşim modeli de bambaşka parçacıkları yaratıyor Akvaryumdaki balıklara benzer şekilde, çevremizi sarıp dolduran üç boyutlu bir çeper içinde yaşıyor olabiliriz Onlardan ayrı olarak camın ötesini göremiyor, diğer boyutları algılayamıyoruz Zaten evrimsel süreçte de nesneleri üç boyutlu uzayda algılamaya hazırlandık Daha fazla boyuta sahip bir uzayı gözümüzde yenilenmek kolay değil Ama modeli azıcık daha küçülten bir misal kullanabiliriz Şöyle düşünelim; üç boyutlu gerçekliği kaplayan uzayda, birbirinden bağımsızca yüzen iki boyutlu yüzeyler olsun ve bunların herkes iki boyutlu membranlara karşılık gelsin Açık uçlu sicimlerin bir ucu membranlarda sabitlenmişken, öteki uçları bu membranlardaki nesneleri oraya tabi kalacak şekilde sımsıkı tutuyor Sicimlerden kurtulup bizim üç boyutlu gerçekliğimize ulaşamıyorlar İşte biz de o membranlardan birinde yaşıyoruz lakin bu örnekten öbür olarak bizimkisi üç boyutlu Sicimler bizi burada tuttuğu için üç ebat membranını aşıp ekstra boyutlara ulaşabilmemiz olası değil
11 boyut, tüm boyutları taşıyan bambaşka bir realite modeli üzerine kurulu olduğundan yepyeni bir fikrin doğuşuna öncülük etti Membran evrenleri sahip oldukları ebat sayılarına kadar gruplandırırsak; burada hepsinden var ve bir arada süzülüyorlar Sicim kuramına manâlı katkılar yapan İngiliz teorik fizikçi Michael DufPın sözleriyle açıklama edecek olursak; “Burası yalnızca bir membran içine belirlenmiş olup kimsesiz duran bir evren yok, ebat sayıları birbirinden öbür evrenleri barındıran, bezelyeye benzer dev bir sistem Belki artık başlangıcımızın nasıl olduğunun açıklanması konusunda bir beklentimiz kalmadı lakin 11 boyut bu soruyu hiç sormayan birine bile bazı cevaplar sunmakta İçlerinde Ncil Turok, Princcton Üniversitesi Albcrt Einstcin Profesörü Paul Steinhardt ve sicim kuramına yaptığı kayda değer katkılarla tanınan Burt Ovrut gibi fizikçilerin de yer aldığı bir grup analist, bu düzlemde serbestçe hareket eden evrenlerin ara sıra birbirleriyle çarpışacağını söylüyor Böyle bir çarpışmada ortaya çıkacak olan son derece sıcak ve yoğun etraf, etrafa büyük bir çabuk saçılan parçacıklarla birlikte büyük patlamaya benzer bir tablo yaratıyor Yani başlangıcımızı öteki evrenlerin çarpışmasına borçlu olabiliriz Burt Ovrut bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Bunlar statik yapılar yok, hareket ediyor, birbirlerinin yanından geçiyor ve kimi zaman da birbirlerine fazla yaklaşıyorlar Tıpkı dünyadaki hareketli nesnelerde olduğu gibi, hareket eden her şey bir noktada diğerleriyle çarpışma eğilimindedir Hatta bu risk pek pozitif ama sık sık çarpışıyor olmaları lüzum
Çarpışan evrenler düz ya da türdeş değiller Dalgalı oldukları için çarpışma anı bir evrenin diğerine tek seferde çarpıp onla bütünleşmesi biçiminde gerçekleşmiyor Tekrar basit bir örnekle açıklama yapmak gerekirse, her ikisini dümdüz uçan halılar olarak değil de dalgalanarak uçan halılar gibi düşünelim Ve böylece büyükler ama birbirleriyle ilk temas ettikleri an onları ortadan kaldıracak dek güçlü bir etki yaratmıyor Çarpışıyor, uzaklaşıyor, baştan çarpışıyorlar Çeper yapılar çarpıştıklarında yapışmıyor, aksine bölünme eğiliminde oluyor Birincil temasın gerçekleştiği bölgelerde biçimsizleşme devam ederken çarpışma da sürüyor Bu sırada artan bir şekilde düzensizleşip, bir de birbirlerine farklı zamanlarda, öbür noktalardan çarpmış oluyorlar Özetle döngüsel bir çarpışma yaşanıyor Evrenimizin patlamayla yok de Büyük Çarpışma ile başladığını söyleyen fizikçiler, durumu test etmek için kurdukları denklemlerde her bir çarpışma döngüsünün doğum, gelişme ve ölümü içerdiğini gördüler Hesaplar, bir döngünün yaklaşık 1 trilyon sene sürdüğünü gösteriyor Evrenimiz böyle ortaya çıktıysa, bir sonraki çarpışmaya dek buralarda olmaya devam edeceğiz demektir
Çoklu cihan teorilerinin bir faydası da fizik kanunlarının izini geçmişe içten sürünce patlama anında durmak zorunda kalmayacak oluşumuz Tekilliğin ortadan kalkışı, yerine çarpışan evrenlerin gelmiş olması daha derin ve net bir algılama yaratarak manâlı bir gerçeği gündeme getirdi: Vakit, büyük patlamadan önce de vardı Michio Kaku, “Evrenlerin ebedi sayıda olması, her bir an bu dev modelin bir noktasında yeni bir patlama olduğunu gösterir Bizim evrenimizse bu engin okyanusta yüzen küçük baloncuklardan biri diyor Paul Steinhardt ise hiçlikten var olan cihan modelinin kusurlarına değiniyor: “Böyle bir açılış size evrenin hiçbir şeyden var olduğunu, uzay ile zamanın açıklanamayan bir şekilde bu hiçlikten oluştuğunu söyler Her şeyin hiçlikten doğmuş olması inanması zorlama, naif bir nosyon
Hayret Verici fakat bu açılış modelini deneme edebiliriz Dev bir membranda yaşıyorsak hemen CERN ’ün parçacık hızlandırıcı laboratuarlarında gerçekleştirilen süreçlerin, bu dev inşa içinde kcndÜiğindcn ortaya çıkıyor olması lüzum Ve Büyük Hadron Çarpıştırıcısı ’nda kafa kafaya çarpıştırılan protonlara aynı şekilde, ışık hızına yaklaşan parçacıklar çarpıştıkları anda geriye doğru bazı izler bırakıyor olmalılar Fizikçiler parçacık çarpışmalarından geriye kalan enkazın, içinde bulunduğumuz membrandan dışarı taşıp etrafa saçılacağım söylüyor Bu yıkıntıilginç, kendisiyle birlikte bir miktar enerjiyi de sürüklediği için ölçümü yapacak dedektörler kadar tespit edilebilir Protonların çarpışma anından anında önceki enerji miktarını ölçebilir ve bunu çarpışma sonrası verilerle karşılaştırırsak, enerjinin azaldığı yönündeki sonuçlar çoklu evrenler modelini doğrulayan bir data sunabilir Bundan Başka o süre zar evrenler modeli de gerçekleşmiş olur
Kaynakça:
Discovery channel
Evrenin kimsesiz yok, birçok alternatiften biri olarak var olduğu, 1930 ’larda kuantum mekaniğinin kurucuları tarafından fark edilmişti Onları bu algıya götüren şey, kuramın olasılıklardan ibaret olmasıydı Nihayetinde kuantum mekaniğini tanımlayan matematik denklemleri, ortaya çıkabilecek tüm olasılıkların muhtemel olduğunu, her birinin kendine ait bir realite düzlemi yaratabileceğini gösteriyor Tıpkı Schrödinger ’in Kedisi adlı us deneyinde olduğu gibi Kutu içindeki kedinin ayrıca ölü hem de canlı olma ihtimali varsa, o vakit bir evrende ölü, diğerinde canlı bulunabilir Ama tekrar kuramın açıklamasına tarafından; tümü reel olan bu senaryoların her biri birbirinden saklanmış durumda Yani biz bu sonuçlardan sadece birine şahit olabiliriz
Kuantum mekaniğinin paralel cihan öngörüsü herkesin kafasını karıştırmıştı ama yallar daha sonra bunun gerçek olabileceği fikri, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü teorik fizik profesörü Bölge Guth ’un Kozmik Şişme kuramıyla bir kez daha gündeme geldi Guth, büyük patlamanın etkisinin bütün evrende aynı anda sonlanmamış olabileceğini fark etti Onun kuramı çağdaş fiziğin en zinde kalelerinden biri Bu çalışmadan yola meydana çıkan Stanford Üniversitesi fizik profesörü Andrei Linde, patlamanın hala sürdüğünü belirten bir kuram geliştirdi Bölge Guth da bu modele destek verdi ve Baki Patlama kavramıyla tanıştık Teori, evrende patlama etkisinin az önce ulaşmadığı mikroskobik boyutta kabarcıklar olduğunu söylüyor Etki, bu kabarcıklardan birine ulaştığında yeni bir patlama yaratıyor ve diğer kabarcıkları da tetikliyor Yani katiyen sona ermeyecek olan bu sürecin bir parçası olarak bir kabarcık evrende yaşıyor da olabiliriz
Çoklu evrenler üstüne yapılan beyin fırtınaları, bu modele dair birbirinden ayrı mümkün yapılar geliştirilmesiyle sonuçlandı Sicim kuramının da başlı başına paralel evrenler üstüne kurulu oluşu, son yıllarda fikrin adeta herkes göre kabul görmesini sağladı Öyle ancak artık evrenin tek ve emsalsiz olduğunu göz önünde bulundurmak bile bir şey yok İngiliz Kraliyet Gökbilimcisi Martin Rees, var olan her şeyi kavramak istiyorsak bu kavramı git gide derinleşen algımızın başrol oyuncusu haline getirmemiz gerektiğini söylüyor Yani artık cihan sözcüğünü kullandığınızda birisi size dönüp “Hangi âlem? diye sorabilir yine de çoklu evrenler konusunda tam bir görünüm birliği yok Konuyu araştırmaya başladığınızda karşınıza 9 öbür model çıkmasına hazırlıklı olun Nihai Çoklu Cihan veya Sonbiçim Çoklu Evren denilen model ise son yıllarda en çok istek göreni Teoriye göre gerçeklik; varoluşumuzu aşan, bu nedenle mevcut düşünceler ya da deneyimlerimizle tanımlayamayacağımız bir yapı
Benden Kaç Tane Var?
Kâinat sözcüğünün “var olan her şey anlamına geldiği bir süre diliminde yaşarken, aniden böyle ayrı bir yapıyla aleyhinde karşıya kalmak kolay değil kuşkusuz Şöyle düşünün; azıcık daha eski bir zaman dilimine dönsek, evrenin merkezinde bulunduğumuzu, her şeyin etrafımızda döndüğünü düşünen bilim insanlarıyla karşılardık Galileo ve Kopernik ’in çalışmaları, Güneş Sistemi ’nin bir parçası olarak galaksinin ufak bir bölümünde yer aldığımızı gösterdi Bilim dünyasının bu yeni fikri kabullenmesi basit olmamıştı Paralel evrenler fikri de tıpkı o zamanlarda olduğu gibi kozmik perspektifte esaslı bir metamorfoz yaratıyor
JJ Abrams, Alex Kurtzman ve Roberto Orci göre kurgulanan Amerikan bilimkurgu dizisi Fringe ’de paralel evrene geçmenin bir yolunu bulan araştırmacılar iki cihan arasında mekik dokumaya başlamışlardı Kimi zaman kendi kozmik kopyalarıyla karşısında karşıya geliyor, bazen olayların akışını değiştirecek yanlış kararlar alıyor ve sonuç olarak öteki evrende geri dönülemez bir felaketler zinciri başlatıyorlardı İki âlem birbiri içine geçmeye başladığında her şey daha da içinden çıkılmaz olmuş, hangi evrene ait oldukları konusunda kafaları karışmaya başlayan dizi karakterleri kendilerini hafıza büken bir sürecin içinde bulmuşlardı Dizinin yaratıcılarına, sonradan eklenen paralel evrenler konusunu nasıl hafıza ettikleri sorulduğunda şöyle cevapladılar: “Gerçekten geçmişe içten yapılan süre yolculuğunu dâhil etmek istemiştik Lakin geçmişe giden biri olayların akışında değiştirme yaparsa, o andan itibaren büyüyen farklı olayların alternatif bir gerçeklik yaratacağını öğrendik ve paralel evrenlere geçmiş olduk Çoklu evrenler modeli gerçekse bizim de Fringe dizisindeki gibi farklı karakterlere sahip kozmik kopyalarımızla rastlama ihtimalimiz var mı? Ve süre yolculuğu yaparak paralel bir gerçeklik oluşturma şansımız nedir?
Einstein Diyor Ama…
Önce zaman yolculuğu kısmıyla başlayalım Feinstein ’ın görelilik kuramına göre uzay ve süre iç içe geçmiş aynı yapılı olan bir doku Bu şart teorik olarak zaman yolculuğuna da göz kırpıyor fakat bir şartla; sadece geçmişe gidebilirsiniz gerçi böyle bir yolculuğu nasıl gerçekleştirebileceğimizi bilmiyoruz Paralel evrenler üzerine kurulu teoriler, geçmişe gidip olaylara müdahale etmenin mevcut geleceği yok etmeyeceğini, geçmişteki değişiklikten itibaren şekillenecek geleceğinse paralel bir realite olarak devam edeceğini söylüyor Gelelim kozmik kopyalarımıza… Yalnızca 35 tane değil, ölümsüz sayıda evrenin olabileceğini düşünen bilim insanlarının yaptığı hesaplamalar, bunların her birinde ayrı fizik kanunlarının rol oynayabileceğini gösterdi Hatta derhal yanı başımızda alternatif bir evren olabilir Fakat bize görünmediği için bunun farkına varamayız Bu evrenlerin bazılarında doğa yasaları maddenin oluşumuna izin vermemiş, bazılarındaysa galaksi, yıldız ve gezegenler yine var lakin bizimkilere hiç mi hiç benzemiyor Ve ihtimaller sonsuzsa en azından birkaç tanesi bizim evrenimizle aynı olmalı Yani oralarda bir yerde hepimizden en az birer tane daha var Alan Guth ’un deyimiyle; “Tıpkı benim gibi görünen, benzer şekilde düşünen ve davranan Bölge ’ı bulabileceğim gibi, benden farklı davranmayı seçmiş olup öbür hayatlar yaşayan kopyalarımla da karşılaşabilirim Diğer Taraftan, böyle bir karşılaşma iki kopyanın da katıksız enerjiye dönüşerek buharlaşmasına sebep olabilir
Matematik Cihan Hipotezi ile tanınan Massachusetts Teknoloji Enstitüsü fizikçisi Max Tegmark, Nihai Çoklu Evren görüşüne katılan bilim insanlarından “Bu yalnızca çok ama koskocoman bir yapı yok, bunun da ötesinde; aslında baki Ve her yöne dürüst ebediyen uzanıyor, diyor; “Tüm bu ebedi olasılıklar yalnızca matematikle açıklanabilir Ona kadar, gerçekliğin matematiksel olarak tanımlanmasıyla, bedenen ortaya çıkması aralarında hiçbir fark yok Çünkü matematiği devreye sokacak bir açmakapama düğmesi bulunmuyor Dolayısıyla evrenin dili matematikten ibaret gibi görünüyor Matematik, sonsuzluktaki ihtimallerin de sonsuz olacağını söylediği için tüm kalıpların birebir yeniden ettiği ikinci bir dünyada, tamı tamına bambaşka olan bir kopyanızla karşılaşma ihtimaliniz var
Üzerinde biraz düşününce, atomlardan ve ondan da ufak parçacıklardan oluşuyoruz Kocaman sayıdaki yapıtaşlarımızın başka bir yerde benzer şekilde her tarafta etmiş olması ihtimali baş döndürücü Kuantum mekaniği, şimdiye dek verdiğimiz her bir kararın parçacıkların emin bir kalıpla düzenlenmesine yol açtığını söylüyor Yürürken sola dönerseniz bu parçacıklar bir yöne, sağa dönerseniz diğer yöne içten dizilir “Evet dediğimizde “hayır seçeneğini elemiş oluruz Bunca değişkene karşın elimizin aşağı sonsuz sayıda evrenleri içeren bir model varsa, bir kopyamızın hayatı baştan başa bizimle benzer seçimleri yapmış, aynı sonuçları almış olması ihtimali de var Tegmark, kozmik kopyamızla yüz yüze gelmek için 1 milyon trilyon ışık yılı her tarafında gezi etmemiz gerekebileceğini söylüyor Sonsuzlukla kıyaslanınca, ilk ilk önce çok büyük gibi görünen bu süre sadece kısacık bir an gibi Ama bir sorun var: Bizim evrenimiz hiç durmadan genişliyor Bırakalım diğer evrenleri, uzayın genişlemesi sebebiyle yakınımızdaki galaksiler bile bizden git gide uzaklaşıyor Bu galaksilerle aramızdaki mesafe hiç değişmeseydi ışık hızıyla mesaj yollayıp yeterince uzun bir vakit beklediğimizde hedefine ulaşacağını bilirdik Oysa genişleme sebebiyle bu ölçekte bile basit bir mesajı iletmek neredeyse imkânsızken, kozmik ikizimizle rastlama beklentisi hayallerin ötesinde Keza evrenin bir takım bölgelerde ışıktan bile çabuk genişliyor olması yüzünden (Einstein ’m kuramı uzayın genişlemesi için hız sınırı koymuyor), nihai teknolojiye sahip olsak bile onun yalnızca belirlenmiş bir bölümünü görmeye devam edeceğiz
Büyük Başlangıç Sorunu
Başlangıcımızı açıklayan Büyük Patlama teorisiyle ilgili sorun, patlamayla ilgili adeta hiçbir şey söyleyemiyor oluşu Patlayan neydi? Nasıl patladı? Patlamasına sebep olan şey neydi? Hatta patlamanın şeklini bile tanımlama edemiyor Yanıtlanması gereken asıl sorular bunlarken, biz yalnızca patlamadan sonradan olanlara açıklama getirebilir durumdayız Yaşamış en akıllı insanlardan biri olarak kabul edilen ve sicim kuramı üzerinde çalışan teorik fizikçi Michio Kaku, “Sorun şu fakat fizik kanunları büyük patlama sırasında neler olduğunu açıklayamaz Bazıları bunu anında kabul edebiliyor Ama bu şart bir fizikçinin kâbusudur Evrenin kesin fizik kanunlarına kadar işlediğini bilip, hepsini matematiğe dökebilir durumdayız fakat bu yapının en kayda değer parçası olan başlangıç hatıra erişim haricen İşte bu kabul edilebilir bir şey değil diyor
Büyük Patlama modeline tarafından, patlama gerçekleşmeden önce tekillik adı verilen bir inşa vardı Kozmolojik tekillik tüm denklemleri geçersiz kılan, sonsuz yoğunluğa ve son de rece minik boyutlara sahip bir yaradılış Perimeter Enstitüsi fizikçilerinden Neil Turok da bu modelin sorunlu olduğunu düşünenlerden: “Kimsenin tekillik sorunu için bir çözümü yoktu Fakat evrenin bir anda karar verip Haydi şu lahza başlayayım diyerek bir tercih yapmış olduğunu düşünemezsiniz Diğer Taraftan öncesinde ne olduğuyla ilgili veri veremiyor oluşu da modelin yetersiz olduğunun kanıtı Bu, kozmolojinin en büyük sorunlarından biriydi fakat görmezden geliniyordu Bunun ne kadar önemli bir sorun olduğunu daha dar anlayabilmek için aynı teoriyi kullanarak bir cihan yaratmayı deneyebiliriz Natürel ancak evren yaratmamız olası değil lakin diyelim ama bu imkâna sahibiz ve patlamayı sınamak istiyoruz Standart Büyük Patlama, evrende bugün ölçülen muazzam miktardaki madde ve enerjinin en başından beri var olduğunu ama ilk olarak minicik bir alana sıkışmış olduğunu söylüyor Öyleyse kütlesi ve enerjisi bugün gördüğümüz evrene eşdeğer miktarda olan malzemeye ihtiyacımız var Yapmamız gereken şey bu olağanüstü kütleyi bir araya toplayıp en ince ayrıntısına kadar sıkıştırmak Böylece ki hepsi sadece bir toz zerresi dek alana sığmalı Bunu da başardık diyelim Derhal sırada bu maddeyi patlatmak var Hatırlayalım; bu patlama banal yok, uzayın genişlemesine sebep olacak kadar şiddetliydi Peki benzer sonucu yaratmak için nasıl ve ne ile ateşleme yapacağız? İşte bu sorunun bir cevabı yok Çünkü demin var olabilecek tüm maddeyi sıkıştırdık ve geriye onu patlatacak madde kalmadı Ama böyle bir patlamayı yaratabilmek için yeniden muazzam miktarlarda ve çok yüksek enerjili patlayıcıya gereklilik var Böylece kuramı kullanarak bir evren yaratma deneyimiz başarısızlıkla sonuçlanmış oldu
Çoklu evrenler modelinde, kendi evrenimizin açılış koşullarına bakış açımızda değişim geçirmekte Çünkü ortaya çıkma sebepleri yada koşulları evrenden evrene değişebilir Hatta bilim insanları bu değişimin olduğunu söylüyor Bu yüzden parçacıkların oluşumu ve ilişkilerine yönelip kuantum mekaniği düzeyinde esas bir tanımlama yapmaya lüzum duymuyorlar Bazılarına kadar böyle bir açıklama için duyulan beklenti bile anlamsız Beethoven ’in, 5 senfoniyi yazarken niçin diğer notaları yok de o notaları kullandığını sormayız Bu da ona benziyor Evrenimiz türünün tek örneği olmadığına göre neden başladığı konusu da anlamını yitirmiş oldu Bunun yerine, açılış koşulları bizimkine benzer evrenler olup olmadığını sorgulayabiliriz
bir de, Bölge Guth ve Andrei Linde ’nin paralel evrenlere açılan kuramı, Büyük Patlama ’nın aksine patlama anından hemencecik daha sonra gerçekleşenleri de açıklıyor Şişme Kozmolojisi ’ne kadar, evrenin ilk zamanlarında kısa süreli, çok süratli bir genişleme evresi yaşandı Açılış anından saniyenin trilyonda birinin trilyonda birinin trilyonda biri değin bir süre daha sonra evrenin boyutları, son 15 milyar sene içinde yaşanandan daha hızlı bir genişlemeyle, fazla daha yüksek bir oranda büyüdü Lindc ’nin teorisi doğruysa ve bir kabarcık evrende yaşıyorsak, tabiatı gereği bu yapının istikrarsız ve dayanıksız olduğu da apaçık Yani, yeni bir şişme bu evrendeki her şeyi yok ederek sonumuzu getirebilir
Onbirinci Boyuttaki Büyük Çarpışma
Paralel evrenler, sicim kuramının 90 ’lı yıllardaki büyük atılımıyla bilim dünyasında geniş çapta alaka görmeye başladı Çünkü o yıllarda, dünyanın önde gelen fizikçilerinden Edward Witten beş ayrı sicim kuramı modelini bitmiş yorumlayıp bir şekilde birleştirerek M Kuramı ’nı yarattı Fizikçilerin hayranlık ve şaşkınlıkla incelemeye aldığı bu teori, evreni 10 uzay, bir vakit edinmek üzere toplam 11 boyutlu olarak resmediyor Her bir evrenin büyüyüp küçülebilen ve üç ya da daha artı boyuta sahip olabilen kozmik zarlar içinde olduğunu hayal edin Zarımsı yapı evrenlerin dışını çepeçevre sarıyor Boşlukta yüzen, uçan halılar gibi süzülen bu zarlara membran deniyor Kopmuş bir paket lastiğine benzeşen mikro ölçekli sicimlerse membranlara bir uçlarından tutturulmuş haldeler Lakin paket lastiklerinin kopmamış halini hatırlatan sicimler de var ve bunların tüm membranlarda bulunan ortak bir özellik olduğu düşünülüyor Hatta aynı zamanda kütleçekim kuvvetinin taşıyıcı parçacığı olan gravitonlara karşılık geliyorlar Kapalı formlarından nedeniyle bir membranda sabitlenemedikleri için evrenler arasında serbestçe hareket etme özgürlüğüne sahipler
Boyutların birbirinden egemen hareket doğrultuları olduğundan, ebat sayısı ne dek fazlaysa öyle geniş bir hareket özgürlüğü ortaya çıkıyor Kuramda kendiliğinden ortaya meydana çıkan bu ekstra boyutların bütünüyle neye benzediklerini bilmiyoruz Bunu bilseydik, titreşen sicimlerin ve atom altı parçacıkların tüm özelliklerini anlayabilirdik Çünkü bu boyutların herkes sicimler için bambaşka titreşimler yaratırken, her bir titreşim modeli de bambaşka parçacıkları yaratıyor Akvaryumdaki balıklara benzer şekilde, çevremizi sarıp dolduran üç boyutlu bir çeper içinde yaşıyor olabiliriz Onlardan ayrı olarak camın ötesini göremiyor, diğer boyutları algılayamıyoruz Zaten evrimsel süreçte de nesneleri üç boyutlu uzayda algılamaya hazırlandık Daha fazla boyuta sahip bir uzayı gözümüzde yenilenmek kolay değil Ama modeli azıcık daha küçülten bir misal kullanabiliriz Şöyle düşünelim; üç boyutlu gerçekliği kaplayan uzayda, birbirinden bağımsızca yüzen iki boyutlu yüzeyler olsun ve bunların herkes iki boyutlu membranlara karşılık gelsin Açık uçlu sicimlerin bir ucu membranlarda sabitlenmişken, öteki uçları bu membranlardaki nesneleri oraya tabi kalacak şekilde sımsıkı tutuyor Sicimlerden kurtulup bizim üç boyutlu gerçekliğimize ulaşamıyorlar İşte biz de o membranlardan birinde yaşıyoruz lakin bu örnekten öbür olarak bizimkisi üç boyutlu Sicimler bizi burada tuttuğu için üç ebat membranını aşıp ekstra boyutlara ulaşabilmemiz olası değil
11 boyut, tüm boyutları taşıyan bambaşka bir realite modeli üzerine kurulu olduğundan yepyeni bir fikrin doğuşuna öncülük etti Membran evrenleri sahip oldukları ebat sayılarına kadar gruplandırırsak; burada hepsinden var ve bir arada süzülüyorlar Sicim kuramına manâlı katkılar yapan İngiliz teorik fizikçi Michael DufPın sözleriyle açıklama edecek olursak; “Burası yalnızca bir membran içine belirlenmiş olup kimsesiz duran bir evren yok, ebat sayıları birbirinden öbür evrenleri barındıran, bezelyeye benzer dev bir sistem Belki artık başlangıcımızın nasıl olduğunun açıklanması konusunda bir beklentimiz kalmadı lakin 11 boyut bu soruyu hiç sormayan birine bile bazı cevaplar sunmakta İçlerinde Ncil Turok, Princcton Üniversitesi Albcrt Einstcin Profesörü Paul Steinhardt ve sicim kuramına yaptığı kayda değer katkılarla tanınan Burt Ovrut gibi fizikçilerin de yer aldığı bir grup analist, bu düzlemde serbestçe hareket eden evrenlerin ara sıra birbirleriyle çarpışacağını söylüyor Böyle bir çarpışmada ortaya çıkacak olan son derece sıcak ve yoğun etraf, etrafa büyük bir çabuk saçılan parçacıklarla birlikte büyük patlamaya benzer bir tablo yaratıyor Yani başlangıcımızı öteki evrenlerin çarpışmasına borçlu olabiliriz Burt Ovrut bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Bunlar statik yapılar yok, hareket ediyor, birbirlerinin yanından geçiyor ve kimi zaman da birbirlerine fazla yaklaşıyorlar Tıpkı dünyadaki hareketli nesnelerde olduğu gibi, hareket eden her şey bir noktada diğerleriyle çarpışma eğilimindedir Hatta bu risk pek pozitif ama sık sık çarpışıyor olmaları lüzum
Çarpışan evrenler düz ya da türdeş değiller Dalgalı oldukları için çarpışma anı bir evrenin diğerine tek seferde çarpıp onla bütünleşmesi biçiminde gerçekleşmiyor Tekrar basit bir örnekle açıklama yapmak gerekirse, her ikisini dümdüz uçan halılar olarak değil de dalgalanarak uçan halılar gibi düşünelim Ve böylece büyükler ama birbirleriyle ilk temas ettikleri an onları ortadan kaldıracak dek güçlü bir etki yaratmıyor Çarpışıyor, uzaklaşıyor, baştan çarpışıyorlar Çeper yapılar çarpıştıklarında yapışmıyor, aksine bölünme eğiliminde oluyor Birincil temasın gerçekleştiği bölgelerde biçimsizleşme devam ederken çarpışma da sürüyor Bu sırada artan bir şekilde düzensizleşip, bir de birbirlerine farklı zamanlarda, öbür noktalardan çarpmış oluyorlar Özetle döngüsel bir çarpışma yaşanıyor Evrenimizin patlamayla yok de Büyük Çarpışma ile başladığını söyleyen fizikçiler, durumu test etmek için kurdukları denklemlerde her bir çarpışma döngüsünün doğum, gelişme ve ölümü içerdiğini gördüler Hesaplar, bir döngünün yaklaşık 1 trilyon sene sürdüğünü gösteriyor Evrenimiz böyle ortaya çıktıysa, bir sonraki çarpışmaya dek buralarda olmaya devam edeceğiz demektir
Çoklu cihan teorilerinin bir faydası da fizik kanunlarının izini geçmişe içten sürünce patlama anında durmak zorunda kalmayacak oluşumuz Tekilliğin ortadan kalkışı, yerine çarpışan evrenlerin gelmiş olması daha derin ve net bir algılama yaratarak manâlı bir gerçeği gündeme getirdi: Vakit, büyük patlamadan önce de vardı Michio Kaku, “Evrenlerin ebedi sayıda olması, her bir an bu dev modelin bir noktasında yeni bir patlama olduğunu gösterir Bizim evrenimizse bu engin okyanusta yüzen küçük baloncuklardan biri diyor Paul Steinhardt ise hiçlikten var olan cihan modelinin kusurlarına değiniyor: “Böyle bir açılış size evrenin hiçbir şeyden var olduğunu, uzay ile zamanın açıklanamayan bir şekilde bu hiçlikten oluştuğunu söyler Her şeyin hiçlikten doğmuş olması inanması zorlama, naif bir nosyon
Hayret Verici fakat bu açılış modelini deneme edebiliriz Dev bir membranda yaşıyorsak hemen CERN ’ün parçacık hızlandırıcı laboratuarlarında gerçekleştirilen süreçlerin, bu dev inşa içinde kcndÜiğindcn ortaya çıkıyor olması lüzum Ve Büyük Hadron Çarpıştırıcısı ’nda kafa kafaya çarpıştırılan protonlara aynı şekilde, ışık hızına yaklaşan parçacıklar çarpıştıkları anda geriye doğru bazı izler bırakıyor olmalılar Fizikçiler parçacık çarpışmalarından geriye kalan enkazın, içinde bulunduğumuz membrandan dışarı taşıp etrafa saçılacağım söylüyor Bu yıkıntıilginç, kendisiyle birlikte bir miktar enerjiyi de sürüklediği için ölçümü yapacak dedektörler kadar tespit edilebilir Protonların çarpışma anından anında önceki enerji miktarını ölçebilir ve bunu çarpışma sonrası verilerle karşılaştırırsak, enerjinin azaldığı yönündeki sonuçlar çoklu evrenler modelini doğrulayan bir data sunabilir Bundan Başka o süre zar evrenler modeli de gerçekleşmiş olur
Kaynakça:
Discovery channel