nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
Mahmud Kefevi
Osmanlı âlim ve velîlerinden İsmi Mahmûd, künyesi Ebü'lFazl'dır Babası Hacı Süleymân bin Abdi Kefevî'dir Şeyh Mahmûd Kefevî diye meşhûr olmuştur 1520 (H926) senesinde Kırım'ın Kefe liman şehrinde doğdu 1581 (H989) senesinde Sinop'ta vefât etti Kabri, Sinop'ta Kefevî Câmii avlusundadır
Babası Hacı Süleymân bin Abdi Kefevî aslen Çerkes'dir Müslüman olmadan önce Tatarlar göre tutsak edildi Karadeniz kıyısındaki İslâm beldelerinden Kırım Yarımadasındaki Kefe'ye götürüldü Orada müslümanlardan âlim ve fazîlet sâhibi bir zât onu satın alıp, İslâm dînini öğretti Süleymân Efendi uzun müddet bu âlim zâta hizmet etti Müslüman âlim onu serbest bıraktı Hürriyetine kavuşan Hacı Süleymân Efendi, Allahü teâlânın kulu olduğunu unutmadı, O'na ibâdet etmekle meşgûl oldu Helâl kazanç elde olabilmek için ticârete atıldı Allahü teâlâ ona bol mal ve zenginlik ihsân etti Mekkei mükerremeye gidip hac vazîfesini yerine getiren Süleymân Efendi, sevgili Peygamberimizin mübârek kabri şerîflerini ziyâret edip feyzlerine kavuştu Hacı ismini de alarak memleketi olan Kefe'ye döndü
Kefe'de bulunduğu sırada bir rüyâ gördü Rüyâsında Kefe şehrinin tam karşı yer alan Sinop şehri Cennet gibi bir hal almıştı Kendisi elinde yeşil büyük bir sancak tutmuş, halk ve şehrin ileri gelenleri sancağın altında toplanmışlardı Daha Sonra halk müziği ona tâbi olup Sinop'un Meydan kapısı diye anılan yerin doğu kapısından dışarı çıktılar Bugünkü Kefevî Câmiinin yerine geldiklerinde, Hacı Süleymân Efendi sancağı oraya dikti Ahali o sancağın dibinde Allahü teâlâya hamd ve senâda bulunup, tekbir getirdiler Hayır duâda bulunup, şükrettiler
Bu rüyâyı gören Hacı Süleymân Efendi, seher zamanında mutluluk ve keyifle kalktı Sinop ahâlisinden o sırada Kefe'de oturmakta olan, şimdi kabri Sinop Kefevî Câmiinin yakınında bulunan meşhûr Selâhaddîn Hocaya gidip rüyâsını anlattı Selâhaddîn Hoca, yüksek nazar ve firâsetiyle Hacı Süleymân Efendiye; Ey oğul! Senin şahsında bu rüyânın gerçekleşmesine müsade yoktur Ancak senin neslinden sâlih bir oğul dünyâya gelecek, âlemde maharet dolu hatırı sayılır bir kişi olup, senin sancağı diktiğin yerde bir eser binâ edecektirdiye rüyâsını tâbir etti Bu rüyâdan sonra HacıSüleymân Efendi'de Sinop'a karşısında bir merak ve alâka peydâ oldu Resûlullah efendimizin sünnetine uyarak evlendi Bu evlilikten 1520 (H926) senesinde Mahmûd isminde bir oğlu dünyâya geldi
Çocukluğu doğum yeri olan Kefe'de geçen Mahmûd Kefevî, zamânının usûlüne kadar ufak yaşta ilim tahsîline yöneldi Temel dînî bilgileri öğrendikten sonra tasavvufa karşısında alâka duydu Kâdiriyye yolu mensuplarından büyük âlim ve velî Takıyyüddîn Ebû Bekir Kefevî'den ilim öğrendi ve sohbetlerinde bulundu Yirmi üç yaşına geldiği zaman 1542 (H949) senesinde hocası ile birlikte İstanbul'a geldi Kânûnî Sultan Süleymân Han zamânına rastlayan bu gelişinde, ilmini ilerletmek için bâzı âlimlerin ilim meclisine devâm etti ilk olarak Kaplıca Müderrisi Kâdızâde Efendinin, sonra Sahnı Semân (Fâtih) müderrisiAbdurrahmân Efendinin derslerinde bulundu Abdurrahmân Efendi Halep kâdılığına tâyin edilince, Anadolu kazaskeri Mâlûl Dikte Efendinin ders halkasına devâm etti 1552 (H959) senesinde mülâzım, müderris yardımcısı olarak vazîfe yapmaya başladı Mâlûl Emir Efendi diye meşhûr olan fazîletli Seyyid Abdülkâdir Efendinin hizmetinde bulunduğu sırada zâhirî ilimlerde yüksek bir âlim ve tasavvuf yolunda fazîlet sâhibi bir kimse oldu 1554 (H961) senesinde yirmi akçe yevmiye ile İstanbul Molla Gürânî Medresesine müderris tâyin edildi
Müderris olarak vazîfe yaptığı sırada babası HacıSüleymân Efendi onu Kefe'de gördüğü rüyânın etkisiyle, Sinop şehrinin ileri gelenlerinden Hacı Ali isminde bir tüccarın Hâlisa adındaki kızıyla evlendirdi Mahmûd Kefevî bu sırada bir yaz mevsiminde humma hastalığına tutuldu Doktorların nasihat ettiği ilaçlar ve tedâvîler netîcesinde hastalığı iyileşmedi Doktorlar onun hava değişiminden diğer çâresi olmadığına karar verdiler Mahmûd Kefevî; Bunda bir hayır ve hikmet vardır, kâdılık yolunu tercih edip bu şehirden gitmeliyim Müderrislikte ileri gitmek herhalde nasîbimde yoktur, memleket ziyaret etmek bir mürşidi kâmile kavuşmaya vesîle olabilirdiye kâdılık yolunu seçim etti Şeyhülislâm Çivizâde Efendi, Zekeriyya Efendi, Kazasker Abdülganî Efendi, Behâaddînzâde Efendi ve Sultan Murâd'ın hocalarından Mevlânâ Sâdeddîn Efendi onun İstanbul'dan ayrılmasını istemediler ayrı ayrı nasîhat edip; Sen bizim içimizde en seçkin ve hepimizden üstün iken gel bu güzel yolu terk etmedediler Fakat çâre olmadı Onlara; Sizin şerefiniz benim şerefimdir Dünyâda afiyet ve âfiyet, âhirette izzet ve saâdet içinde olunuz Ayrıca benim başka bir düşüncem vardırdeyip, Rumeli sancak kâdılığı ile o taraflara gitti Nice zaman kâdılık hizmetinde bulundu Pravadi, Akkirman veKefe gibi yerlerde kâdılık yapıp müslümanların müşkül meselelerini halletti Memleketi olan Kefe'ye kâdılık ve müfettişi emvâl vazîfesiyle birkaç defâ gitti Gittiği yerlerdeki velîlerin sohbetlerinde bulundu Sonra babasının gördüğü rüyânın tesiri ve sevk etmesiyle Sinop tarafına gelmek istedi 1575 (H 983) senesinde kâdılık vazîfesiyle Sinop'a geldiBu vazîfesi sırasında insanların müşküllerini çözmeye uğraştı Hem Âdem aleyhisselâmdan beri yaşayan olan meşhûr zâtların hayatlarını anlatan değerli bir eser te'lif etti Bir müddet sonra Sinop kâdılığından ayrıldıKendini ilmî araştırmalara ve ibâdete verdiBabasının rüyâda bayrak diktiği yeri sâhibinden satın aldı Orada bir câmii şerîf ve etrâfında odalar yaptırdıYaptırdığı bu câmide insanlara vâz ve nasîhat etmek sûretiyle İslâmiyetin dikte ve yasaklarını anlattı Nefsin isteklerini yapmamak ve istemediklerini yerine getirmek sûretiyle Allahü teâlânın rızâsına kavuşmaya çalıştı İşrak, kuşluk namazından sonradan istekli olanlara tefsîr ve hadîs dersleri okuttu Onun bu fedâkarlık halleri, İstanbul'da yer alan büyük İslâm âlimleri tarafından işitildi Bu âlimler, Mahmûd Kefevî'ye geçimini tedarik edecek bir ücret gereklidir diyerek, Sinop'ta bulunan Sultan Alâeddîn'in yaptırdığı medresede fetvâ ve ders vermesi için pâdişâhtan izin çıkarıp gönderdiler Mahmûd Kefevî hazretleri bunu kabûl etmek istemediyse de; Bu da bir hizmet ve ibâdettirdeyip kabûl etti Günün kesin saatlerinde Alâeddîn Medresesinde fetvâ vermeye başladı Bu sırada aslenSinoplu olup orada belirlenmiş yer alan Halvetiyye yolu ileri gelenlerinden âlim ve fazîlet sâhibi zâhirî ve bâtınî ilimlerde yüksek derece sâhibi Mirzâ Şeyh diye meşhûr olan Mahmûd bin Pîr Ali hazretlerine bîat etti Bu Nedenle Halvetiyye yolu mensuplarından olduTasavvuf yolunda ilerleyip yüksek bir velî oldu
Bir gece Mahmûd Kefevî hazretleri, rüyâ ile mânâ âleminde Resûlullah efendimizin huzûrı şerîflerine girdiMecliste hazreti Ebû Bekr, hazreti Ömer, hazreti Osman ve hazreti Ali ile Eshâbı kirâmdan bâzıları da hazır bulunuyorlardı Edebe riâyet ederek onlara selâm verdi tekrar tekrar kıldığı namazın tâdili erkânını efendimize talep etmek için önlerinde kıbleye karşı namaza başladı Hazreti Ali, Mahmûd Kefevî'nin bu davranışına karşı çıkıp böyle yüksek bir meclise katılmayıp, nâfile namaz kılmak yazınsal terketmek yok midir? diye hazin söz söyledi Peygamber efendimiz hazreti Ali'ye hitâben; Yâ Ali! Sen ona îtirâz etme Onun maksadı namazın tâdili erkânını hakkıyla edâ edip edemediğini ve kusurunun olup olmadığını bize göstermektirbuyurdular Mahmûd Kefevî, Peygamber efendimizin huzûrunda iki rekat namaz kıldı Tâdili erkanla kıldığı diğer namazları da Peygamber efendimizin hüsni kabûlüne mazhâr oldu
Mahmûd Kefevî hazretleri ömrünün sonuna içten bir gece rüyâsında Resûlullah efendimizin mübârek cemâliyle müşerref oldu Bütün bir edep ve tevâzû ile önlerine eğilip; Yâ Resûlallah! Size olan iştiyâkım, sevgi ve muhabbetim, haddinden fazla oldu Acabâ yakın zamanda bu berbat dünyâdan ve bu zahmet çekilen yerlerden kurtulup, Allahü teâlânın izniyle yüce hizmetinize kavuşmam nasîb olacak mı? Yahut daha bu dünyâ evinde nice zaman kalıp ömrüm hasretle mi geçecek?diye sordu Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem de; Bu husus beş bilinmez husustan biridir Allahü teâlâ onları kimseye bildirmedi Senin ömrün benim ömrüm gibidiyerek kinâye ile yanıt verdiler
Mahmûd Kefevî hazretleri, Peygamber efendimizin buyurduğu gibi, altmış üç yaşına geldiği zaman 1581 (H989) senesi Ramazânı şerîf ayının üçünde Pazar gecesi vefât etti Sevenleri tarafından techiz edilip, kefenlendikten daha sonra yaptırdığı Kefevî Câmiinin avlusunda mihrâbın önünde defnedildi Osmanlı Müellifleri adlı eserde Mahmûd Kefevî'nin İstanbul'da vefât ettiği bildirilmişse de bunun diğer birisi olması gerekir
FIKIH ÂLİMLERİNE UY
Mahmûd Kefevî hazretleri lüzum Sinop'ta bulunduğu sırada, gerekse daha önceki zamanlarda fazla defâ sevgili Peygamberimizi rüyâsında görüp, müşküllerini O'na sorardı Bir defâsında İstanbul'da iken rüyâsında kendisini Resûlullah efendimizin husûsî meclisinde fark etti Bütün bir terbiye ve tevâzû içinde mübârek dizlerini öpüp, her iki yanına yüzünü sürdü Kırıklık ve mahcûbiyetle; Yâ Resûlallah! Bir kimse namazda kararsızlık edip, kaç rekat kıldığını bilemezse, fakihler ve müctehidler fetvâ verdiler fakat: Zannı gâlib üzere devâm etsin, onu bozup bitmiş bitmiş kılmasındediler Bu hal bana çok ârız oluyor Şüpheyi kaldırmak için bozup her tarafta kılmak bana tenbellik verip güç gelmiyor Pek olduğunda ben o namazı bozup bitmiş kılmak isterim Fermânı âliniz nedir?diye sordu Bunun üzerinePeygamber efendimiz; Onu tekrar etme Fukahânın ictihâdına tarafından zannı gâlibin üstüne devâm edip kılbuyurdular *
Osmanlı âlim ve velîlerinden İsmi Mahmûd, künyesi Ebü'lFazl'dır Babası Hacı Süleymân bin Abdi Kefevî'dir Şeyh Mahmûd Kefevî diye meşhûr olmuştur 1520 (H926) senesinde Kırım'ın Kefe liman şehrinde doğdu 1581 (H989) senesinde Sinop'ta vefât etti Kabri, Sinop'ta Kefevî Câmii avlusundadır
Babası Hacı Süleymân bin Abdi Kefevî aslen Çerkes'dir Müslüman olmadan önce Tatarlar göre tutsak edildi Karadeniz kıyısındaki İslâm beldelerinden Kırım Yarımadasındaki Kefe'ye götürüldü Orada müslümanlardan âlim ve fazîlet sâhibi bir zât onu satın alıp, İslâm dînini öğretti Süleymân Efendi uzun müddet bu âlim zâta hizmet etti Müslüman âlim onu serbest bıraktı Hürriyetine kavuşan Hacı Süleymân Efendi, Allahü teâlânın kulu olduğunu unutmadı, O'na ibâdet etmekle meşgûl oldu Helâl kazanç elde olabilmek için ticârete atıldı Allahü teâlâ ona bol mal ve zenginlik ihsân etti Mekkei mükerremeye gidip hac vazîfesini yerine getiren Süleymân Efendi, sevgili Peygamberimizin mübârek kabri şerîflerini ziyâret edip feyzlerine kavuştu Hacı ismini de alarak memleketi olan Kefe'ye döndü
Kefe'de bulunduğu sırada bir rüyâ gördü Rüyâsında Kefe şehrinin tam karşı yer alan Sinop şehri Cennet gibi bir hal almıştı Kendisi elinde yeşil büyük bir sancak tutmuş, halk ve şehrin ileri gelenleri sancağın altında toplanmışlardı Daha Sonra halk müziği ona tâbi olup Sinop'un Meydan kapısı diye anılan yerin doğu kapısından dışarı çıktılar Bugünkü Kefevî Câmiinin yerine geldiklerinde, Hacı Süleymân Efendi sancağı oraya dikti Ahali o sancağın dibinde Allahü teâlâya hamd ve senâda bulunup, tekbir getirdiler Hayır duâda bulunup, şükrettiler
Bu rüyâyı gören Hacı Süleymân Efendi, seher zamanında mutluluk ve keyifle kalktı Sinop ahâlisinden o sırada Kefe'de oturmakta olan, şimdi kabri Sinop Kefevî Câmiinin yakınında bulunan meşhûr Selâhaddîn Hocaya gidip rüyâsını anlattı Selâhaddîn Hoca, yüksek nazar ve firâsetiyle Hacı Süleymân Efendiye; Ey oğul! Senin şahsında bu rüyânın gerçekleşmesine müsade yoktur Ancak senin neslinden sâlih bir oğul dünyâya gelecek, âlemde maharet dolu hatırı sayılır bir kişi olup, senin sancağı diktiğin yerde bir eser binâ edecektirdiye rüyâsını tâbir etti Bu rüyâdan sonra HacıSüleymân Efendi'de Sinop'a karşısında bir merak ve alâka peydâ oldu Resûlullah efendimizin sünnetine uyarak evlendi Bu evlilikten 1520 (H926) senesinde Mahmûd isminde bir oğlu dünyâya geldi
Çocukluğu doğum yeri olan Kefe'de geçen Mahmûd Kefevî, zamânının usûlüne kadar ufak yaşta ilim tahsîline yöneldi Temel dînî bilgileri öğrendikten sonra tasavvufa karşısında alâka duydu Kâdiriyye yolu mensuplarından büyük âlim ve velî Takıyyüddîn Ebû Bekir Kefevî'den ilim öğrendi ve sohbetlerinde bulundu Yirmi üç yaşına geldiği zaman 1542 (H949) senesinde hocası ile birlikte İstanbul'a geldi Kânûnî Sultan Süleymân Han zamânına rastlayan bu gelişinde, ilmini ilerletmek için bâzı âlimlerin ilim meclisine devâm etti ilk olarak Kaplıca Müderrisi Kâdızâde Efendinin, sonra Sahnı Semân (Fâtih) müderrisiAbdurrahmân Efendinin derslerinde bulundu Abdurrahmân Efendi Halep kâdılığına tâyin edilince, Anadolu kazaskeri Mâlûl Dikte Efendinin ders halkasına devâm etti 1552 (H959) senesinde mülâzım, müderris yardımcısı olarak vazîfe yapmaya başladı Mâlûl Emir Efendi diye meşhûr olan fazîletli Seyyid Abdülkâdir Efendinin hizmetinde bulunduğu sırada zâhirî ilimlerde yüksek bir âlim ve tasavvuf yolunda fazîlet sâhibi bir kimse oldu 1554 (H961) senesinde yirmi akçe yevmiye ile İstanbul Molla Gürânî Medresesine müderris tâyin edildi
Müderris olarak vazîfe yaptığı sırada babası HacıSüleymân Efendi onu Kefe'de gördüğü rüyânın etkisiyle, Sinop şehrinin ileri gelenlerinden Hacı Ali isminde bir tüccarın Hâlisa adındaki kızıyla evlendirdi Mahmûd Kefevî bu sırada bir yaz mevsiminde humma hastalığına tutuldu Doktorların nasihat ettiği ilaçlar ve tedâvîler netîcesinde hastalığı iyileşmedi Doktorlar onun hava değişiminden diğer çâresi olmadığına karar verdiler Mahmûd Kefevî; Bunda bir hayır ve hikmet vardır, kâdılık yolunu tercih edip bu şehirden gitmeliyim Müderrislikte ileri gitmek herhalde nasîbimde yoktur, memleket ziyaret etmek bir mürşidi kâmile kavuşmaya vesîle olabilirdiye kâdılık yolunu seçim etti Şeyhülislâm Çivizâde Efendi, Zekeriyya Efendi, Kazasker Abdülganî Efendi, Behâaddînzâde Efendi ve Sultan Murâd'ın hocalarından Mevlânâ Sâdeddîn Efendi onun İstanbul'dan ayrılmasını istemediler ayrı ayrı nasîhat edip; Sen bizim içimizde en seçkin ve hepimizden üstün iken gel bu güzel yolu terk etmedediler Fakat çâre olmadı Onlara; Sizin şerefiniz benim şerefimdir Dünyâda afiyet ve âfiyet, âhirette izzet ve saâdet içinde olunuz Ayrıca benim başka bir düşüncem vardırdeyip, Rumeli sancak kâdılığı ile o taraflara gitti Nice zaman kâdılık hizmetinde bulundu Pravadi, Akkirman veKefe gibi yerlerde kâdılık yapıp müslümanların müşkül meselelerini halletti Memleketi olan Kefe'ye kâdılık ve müfettişi emvâl vazîfesiyle birkaç defâ gitti Gittiği yerlerdeki velîlerin sohbetlerinde bulundu Sonra babasının gördüğü rüyânın tesiri ve sevk etmesiyle Sinop tarafına gelmek istedi 1575 (H 983) senesinde kâdılık vazîfesiyle Sinop'a geldiBu vazîfesi sırasında insanların müşküllerini çözmeye uğraştı Hem Âdem aleyhisselâmdan beri yaşayan olan meşhûr zâtların hayatlarını anlatan değerli bir eser te'lif etti Bir müddet sonra Sinop kâdılığından ayrıldıKendini ilmî araştırmalara ve ibâdete verdiBabasının rüyâda bayrak diktiği yeri sâhibinden satın aldı Orada bir câmii şerîf ve etrâfında odalar yaptırdıYaptırdığı bu câmide insanlara vâz ve nasîhat etmek sûretiyle İslâmiyetin dikte ve yasaklarını anlattı Nefsin isteklerini yapmamak ve istemediklerini yerine getirmek sûretiyle Allahü teâlânın rızâsına kavuşmaya çalıştı İşrak, kuşluk namazından sonradan istekli olanlara tefsîr ve hadîs dersleri okuttu Onun bu fedâkarlık halleri, İstanbul'da yer alan büyük İslâm âlimleri tarafından işitildi Bu âlimler, Mahmûd Kefevî'ye geçimini tedarik edecek bir ücret gereklidir diyerek, Sinop'ta bulunan Sultan Alâeddîn'in yaptırdığı medresede fetvâ ve ders vermesi için pâdişâhtan izin çıkarıp gönderdiler Mahmûd Kefevî hazretleri bunu kabûl etmek istemediyse de; Bu da bir hizmet ve ibâdettirdeyip kabûl etti Günün kesin saatlerinde Alâeddîn Medresesinde fetvâ vermeye başladı Bu sırada aslenSinoplu olup orada belirlenmiş yer alan Halvetiyye yolu ileri gelenlerinden âlim ve fazîlet sâhibi zâhirî ve bâtınî ilimlerde yüksek derece sâhibi Mirzâ Şeyh diye meşhûr olan Mahmûd bin Pîr Ali hazretlerine bîat etti Bu Nedenle Halvetiyye yolu mensuplarından olduTasavvuf yolunda ilerleyip yüksek bir velî oldu
Bir gece Mahmûd Kefevî hazretleri, rüyâ ile mânâ âleminde Resûlullah efendimizin huzûrı şerîflerine girdiMecliste hazreti Ebû Bekr, hazreti Ömer, hazreti Osman ve hazreti Ali ile Eshâbı kirâmdan bâzıları da hazır bulunuyorlardı Edebe riâyet ederek onlara selâm verdi tekrar tekrar kıldığı namazın tâdili erkânını efendimize talep etmek için önlerinde kıbleye karşı namaza başladı Hazreti Ali, Mahmûd Kefevî'nin bu davranışına karşı çıkıp böyle yüksek bir meclise katılmayıp, nâfile namaz kılmak yazınsal terketmek yok midir? diye hazin söz söyledi Peygamber efendimiz hazreti Ali'ye hitâben; Yâ Ali! Sen ona îtirâz etme Onun maksadı namazın tâdili erkânını hakkıyla edâ edip edemediğini ve kusurunun olup olmadığını bize göstermektirbuyurdular Mahmûd Kefevî, Peygamber efendimizin huzûrunda iki rekat namaz kıldı Tâdili erkanla kıldığı diğer namazları da Peygamber efendimizin hüsni kabûlüne mazhâr oldu
Mahmûd Kefevî hazretleri ömrünün sonuna içten bir gece rüyâsında Resûlullah efendimizin mübârek cemâliyle müşerref oldu Bütün bir edep ve tevâzû ile önlerine eğilip; Yâ Resûlallah! Size olan iştiyâkım, sevgi ve muhabbetim, haddinden fazla oldu Acabâ yakın zamanda bu berbat dünyâdan ve bu zahmet çekilen yerlerden kurtulup, Allahü teâlânın izniyle yüce hizmetinize kavuşmam nasîb olacak mı? Yahut daha bu dünyâ evinde nice zaman kalıp ömrüm hasretle mi geçecek?diye sordu Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem de; Bu husus beş bilinmez husustan biridir Allahü teâlâ onları kimseye bildirmedi Senin ömrün benim ömrüm gibidiyerek kinâye ile yanıt verdiler
Mahmûd Kefevî hazretleri, Peygamber efendimizin buyurduğu gibi, altmış üç yaşına geldiği zaman 1581 (H989) senesi Ramazânı şerîf ayının üçünde Pazar gecesi vefât etti Sevenleri tarafından techiz edilip, kefenlendikten daha sonra yaptırdığı Kefevî Câmiinin avlusunda mihrâbın önünde defnedildi Osmanlı Müellifleri adlı eserde Mahmûd Kefevî'nin İstanbul'da vefât ettiği bildirilmişse de bunun diğer birisi olması gerekir
FIKIH ÂLİMLERİNE UY
Mahmûd Kefevî hazretleri lüzum Sinop'ta bulunduğu sırada, gerekse daha önceki zamanlarda fazla defâ sevgili Peygamberimizi rüyâsında görüp, müşküllerini O'na sorardı Bir defâsında İstanbul'da iken rüyâsında kendisini Resûlullah efendimizin husûsî meclisinde fark etti Bütün bir terbiye ve tevâzû içinde mübârek dizlerini öpüp, her iki yanına yüzünü sürdü Kırıklık ve mahcûbiyetle; Yâ Resûlallah! Bir kimse namazda kararsızlık edip, kaç rekat kıldığını bilemezse, fakihler ve müctehidler fetvâ verdiler fakat: Zannı gâlib üzere devâm etsin, onu bozup bitmiş bitmiş kılmasındediler Bu hal bana çok ârız oluyor Şüpheyi kaldırmak için bozup her tarafta kılmak bana tenbellik verip güç gelmiyor Pek olduğunda ben o namazı bozup bitmiş kılmak isterim Fermânı âliniz nedir?diye sordu Bunun üzerinePeygamber efendimiz; Onu tekrar etme Fukahânın ictihâdına tarafından zannı gâlibin üstüne devâm edip kılbuyurdular *