iltasyazilim
FD Üye
SÖZCÜKTE KASIT
Sözcük, birçok zaman, dilin kendi başına anlamı olan en küçük parçası, diye tanımlanır Ağaç, düş, dost gibi sözcükler buna örnektir Bir Takım sözcükler ise kimsesiz kasit taşımayıp öteki sözcüklerle bir araya geldiğinde belirlenmiş bir manâ ifade eder: için, gibi, göre vs
Gerçek, Mecaz Ve Yan (Yakıştırma) Kasit
Gerçek anlam, bir sözcüğün temel anlamıdır; buna sözcüğün birincil akla gelen anlamı veya sözlükteki ilk anlamı da denir Bir sözcüğün öteki anlamları gerçek anlamından yola çıkılarak oluşturulmuştur Mesela “Burun dendiğinde aklımıza birincil gelen, insanın bir organıdır Öyleyse; “Burnundaki benler onu pek tatlı gösteriyordu ki… cümlesindeki “burun sözü insanın bir organı anlamında olduğundan reel anlamında kullanılmıştır Oysa benzer laf; “Bugünlerde burnu büyüdü kimseleri gözü görmüyor cümlesinde insanın bir organı anlamını vermekten fazla uzaktır Temelde bu, reel anlamdan doğmuş ancak tamamen farklı bir nitelik kazanmıştırİşte sözcüğün hakiki anlamından ayrıntılarıyla uzaklaşarak kazandığı bu kavrama mecaz anlam diyoruz
bundan başka sözün, çoğu kaynağın mecaz anlayış dahil ettiği ama mecaz anlamdan biraz farklı olması yönüyle tabi anlam veya yakıştırma diye de anılan bir anlamı vardır Yukarıda verdiğimiz “burun sözünü “Ayakkabımı birazcık küçük almışım; burnu ayağımı sıkıyor cümlesinde ele alalım Buradaki “burun sözü gerçek anlamda değildir; çünkü “insanın bir organı ifadesini taşımıyor tamamiyle mecaz kavrama da girmez; çünkü temelde hakiki anlamla yakın bir ilgisi vardır Ayakkabının o kısmına burun denmesinin nedeni insanın burnuna konum itibariyle benzemesindendir İşte sözcüğün, gerçek anlamında karşıladığı varlığa şekil benzerliğinden nedeniyle başka bir varlığa verilmesine alt anlam ya da yakıştırma denir
Somut Ve Soyut Manâ
Sözcükler varlıkları ve kavramları karşılar Varlık, madde olarak yer alan yani duyu organlarıyla algılanabilen bir özellik taşır Örneğin; ağaç, yeşil, kalem gözle; soğuk, nemli dokunmayla; ses, şamata işitmeyle; koku koklamayla; acı, ekşi tatmayla algılanabilir İşte duyu organlarımız yardımıyla algılayabildiğimiz bu sözcüklere somut manalı sözcükler denirOysa endişe, sevgi, açlık, hasret, rüya gibi sözcükleri herhangi bir duyumuzla algılayamayız; bunların sadece kavram olarak var olduğunu kabul ederiz İşte bu nesil sözcüklere de görünmeyen anlamlı sözcükler denir
Bir kelime daima somut olamayacağı gibi her zaman soyut da değildir Bir cümlede maddi olan sözcük diğer bir cümlede soyut manâ taşıyabilir Mesela; “Bu iki çizgi arasındaki açı kırk beş derece vardır cümlesindeki “açı sözcüğü ölçülebilen bir layık taşıdığından bedensel anlamlıdır Aynı kelime “ Sen bu sorunu hangi açıdan ele aldın? cümlesinde, ölçülebilen bir değer olmaktan çıkmış, mecaz amaç kazanarak görünmeyen bir kavramı karşılar duruma gelmiştir
Terim Anlam
Herhangi bir bilim, sanat ya da meslekle ilgili özel bir kavramı karşılayan sözcüklere terim denir Yeni yer alan bir kavram, yeni bir terimle karşılanabileceği gibi, günlük hayatta kullanılan bir sözcüğe özel bir manâ verilerek de karşılanabilir Örneğin “ağız sözü “Adamın ağzında diş kalmamış, hala genç gibi davranıyor cümlesinde hakiki anlamında ve günlük kullanımıyladır Benzer laf “İstanbul ’da büyümüş; lakin Karadeniz ağzıyla konuşuyor cümlesinde dilbilgisinde bir tarif olan “bölgesel konuşmalara dilde bahşedilen karşılık anlamına gelerek bir terim oluşturmuş veya “Irmağın ağzı toprakla dolmuştu cümlesinde olduğu gibi “ırmağın denize karıştığı yer anlamında kullanılarak coğrafi bir terim olmuştur
Eş Anlam
Benzer kavramı tedarik eden bambaşka sözcükler benzer anlamlıdır Örneğin “kundura sözü ile “pabuç sözü benzer nesneyi karşıladıkları için eş anlamlı sayılır Oysa bir kelime daima diğer bir sözcükle anlamdaş olmaz Bazen aynı kelime bambaşka cümlelerde benzer ya da ayrı anlamlar da taşıyabilir Cümlenin gelişine tarafından eş anlamlılık durumu değişir Örneğin; “Çocuğun kara gözleri, büyüleyiciydi cümlesindeki “kara yerine “siyah diyebiliriz Fakat “Ah alnımın kara yazısı! sözündeki “kara yerine “siyah getirilemez Çünkü “kara sözü cümlelerin ikisinde de bambaşka anlamlar veriyor Dolayısıyla ikinci Cümlede Mecaz Kavrama Geldiği İçin Yerine “Siyah Sözcüğünü Getiremiyoruz
Karşıt (Zıt) Kasit
Birbirine karşıt kavramları karşılayan sözcüklerdir Karşıt anlamlı sözcükler iki zıt noktayı belirtirler Örneğin; “hoş sözcüğünün karşıtı “ olamaz çünkü iticilikte sevimsizlik anlamı da vardır Ama “hoş sözü sevgiyi beraberinde açıklama etmez Bunun karşıtı oysa “çirkindir Benzer koşul eylemlerde de görülür Mesela; “hoşlanmak eyleminin karşıtı “sevmemek değildir Çünkü “sevmek iyi bir duygunun varlığını bildirir Sevmemekte ise bu duygunun bulunmadığı anlamı vardır Fakat karşıtlıkta, olan duygunun tam karşıtı olmalıdır; bu da “nefret etmektir böylece karşıtlıkla olumsuzluğun farkını görmek önemlidir
Deyim
asgari iki sözcükten meydana gelen, sözcüklerden en az birisi mecaz anlamıyla kullanılan, cümlede eylem bildiren söz öbekleridir Deyimi oluşturan sözcükler çoğu vakit kendi anlamlarından uzaklaşmış görülürler Örneğin; “Haberi duyunca etekleri zil çaldı cümlesinde “etekleri zil aşırmak fazla sevinmek anlamına gelen bir deyimdir Fakat burada etek, zil, araklamak sözlerinin sevinmekle bir ilgisinin olmadığı açık
Bazı deyimlerde ise sözcükler hakiki anlamlarını iyice yitirmemiş olabilir Örneğin; “Yükte hafif pahada ağır ne varsa getirin cümlesindeki altı çizili deyimde “tartı ve “paha sözcüklerinin gerçek manalı olduğu açıktır
Deyimler genellikle bir eylem bildirir böylece bir eylem gibi çekimlenebilir Bu yönüyle atasözlerinden farklılık gösterir Atasözleri daima tümce halinde bulunup hak bildirirlerken, deyimler mastar olarak da kullanılabilir Mesela “küplere binmek deyimdir ve “çileden çıkartmak anlamındadır Mastar halinde de anlamlıdır Ancak bu açıklamaya uymayan deyimler de vardır Örneğin, “Dün az daha kaza yapıyordum cümlesinde altı çizili söz deyim olarak verilmiş Biz bu deyimi “az kalmak şeklinde mastar olarak kullanamayız Sahiden bir eylem de bildirmeyen bu tür sözler, deyimlerin genel niteliklerine pek uymaz
Atasözü
Yıllar önce söylenmiş, dilden dile aktarılarak günümüze kadar gelmiş, nasihat bildiren, genel kaide niteliği içeren laf öbekleridir Genellikle kesin bir yargı gösteren cümleler biçiminde görülür
Atasözlerinin söyleyeni kesin değildir Yalnızca mecaz anlam veren özdeyiş olabileceği gibi, sadece hakiki veya hem hakiki ayrıca mecaz anlam taşıyanlar da vardır Örneğin; “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır atasözü yalnızca mecaz; “Arkadaş ile ye iç, alışveriş etme sadece reel; “Nakliye su ile değirmen dönmez ayrıca gerçek hem mecaz manâ verir
Sesteş (Eşsesli) Sözcükler
Yazılışları benzer, anlamları arasında hiçbir alaka bulunmayan sözcüklerdir Örneğin;
Bir gül de içimiz aydınlansın
Bu gül bahçesini fazla severim Cümlelerinde altı çizili sözlerin yazılışları aynıdır Oysa birincisi eylem, diğeri çiçek ismi olan bu sözler aralarında hiçbir amaç ilgisi yoktur Öyleyse bunlar homonim sözcüklerdir
Özdeyiş (Vecize)
Kim göre söylendiği aşina özlü sözlerdir Genel Olarak evrensel nitelikler gösterir
Düşünüyorum, öyleyse varım (Descartes)
Yansıma Sözcükler
Doğada duyulan seslerin taklit edilmesiyle oluşan sözcüklerdir Bu sözcüklerde sesmanâ ilişkisi güçlüdür Bu tür sözcükler sese dayalı olduğundan çoğu dilde benzerlik gösterir
Çalılıktan çıtır çıtır sesler geliyordu
Köpek acı acı havlıyordu
Su şırıl şırıl akıyordu *
Sözcük, birçok zaman, dilin kendi başına anlamı olan en küçük parçası, diye tanımlanır Ağaç, düş, dost gibi sözcükler buna örnektir Bir Takım sözcükler ise kimsesiz kasit taşımayıp öteki sözcüklerle bir araya geldiğinde belirlenmiş bir manâ ifade eder: için, gibi, göre vs
Gerçek, Mecaz Ve Yan (Yakıştırma) Kasit
Gerçek anlam, bir sözcüğün temel anlamıdır; buna sözcüğün birincil akla gelen anlamı veya sözlükteki ilk anlamı da denir Bir sözcüğün öteki anlamları gerçek anlamından yola çıkılarak oluşturulmuştur Mesela “Burun dendiğinde aklımıza birincil gelen, insanın bir organıdır Öyleyse; “Burnundaki benler onu pek tatlı gösteriyordu ki… cümlesindeki “burun sözü insanın bir organı anlamında olduğundan reel anlamında kullanılmıştır Oysa benzer laf; “Bugünlerde burnu büyüdü kimseleri gözü görmüyor cümlesinde insanın bir organı anlamını vermekten fazla uzaktır Temelde bu, reel anlamdan doğmuş ancak tamamen farklı bir nitelik kazanmıştırİşte sözcüğün hakiki anlamından ayrıntılarıyla uzaklaşarak kazandığı bu kavrama mecaz anlam diyoruz
bundan başka sözün, çoğu kaynağın mecaz anlayış dahil ettiği ama mecaz anlamdan biraz farklı olması yönüyle tabi anlam veya yakıştırma diye de anılan bir anlamı vardır Yukarıda verdiğimiz “burun sözünü “Ayakkabımı birazcık küçük almışım; burnu ayağımı sıkıyor cümlesinde ele alalım Buradaki “burun sözü gerçek anlamda değildir; çünkü “insanın bir organı ifadesini taşımıyor tamamiyle mecaz kavrama da girmez; çünkü temelde hakiki anlamla yakın bir ilgisi vardır Ayakkabının o kısmına burun denmesinin nedeni insanın burnuna konum itibariyle benzemesindendir İşte sözcüğün, gerçek anlamında karşıladığı varlığa şekil benzerliğinden nedeniyle başka bir varlığa verilmesine alt anlam ya da yakıştırma denir
Somut Ve Soyut Manâ
Sözcükler varlıkları ve kavramları karşılar Varlık, madde olarak yer alan yani duyu organlarıyla algılanabilen bir özellik taşır Örneğin; ağaç, yeşil, kalem gözle; soğuk, nemli dokunmayla; ses, şamata işitmeyle; koku koklamayla; acı, ekşi tatmayla algılanabilir İşte duyu organlarımız yardımıyla algılayabildiğimiz bu sözcüklere somut manalı sözcükler denirOysa endişe, sevgi, açlık, hasret, rüya gibi sözcükleri herhangi bir duyumuzla algılayamayız; bunların sadece kavram olarak var olduğunu kabul ederiz İşte bu nesil sözcüklere de görünmeyen anlamlı sözcükler denir
Bir kelime daima somut olamayacağı gibi her zaman soyut da değildir Bir cümlede maddi olan sözcük diğer bir cümlede soyut manâ taşıyabilir Mesela; “Bu iki çizgi arasındaki açı kırk beş derece vardır cümlesindeki “açı sözcüğü ölçülebilen bir layık taşıdığından bedensel anlamlıdır Aynı kelime “ Sen bu sorunu hangi açıdan ele aldın? cümlesinde, ölçülebilen bir değer olmaktan çıkmış, mecaz amaç kazanarak görünmeyen bir kavramı karşılar duruma gelmiştir
Terim Anlam
Herhangi bir bilim, sanat ya da meslekle ilgili özel bir kavramı karşılayan sözcüklere terim denir Yeni yer alan bir kavram, yeni bir terimle karşılanabileceği gibi, günlük hayatta kullanılan bir sözcüğe özel bir manâ verilerek de karşılanabilir Örneğin “ağız sözü “Adamın ağzında diş kalmamış, hala genç gibi davranıyor cümlesinde hakiki anlamında ve günlük kullanımıyladır Benzer laf “İstanbul ’da büyümüş; lakin Karadeniz ağzıyla konuşuyor cümlesinde dilbilgisinde bir tarif olan “bölgesel konuşmalara dilde bahşedilen karşılık anlamına gelerek bir terim oluşturmuş veya “Irmağın ağzı toprakla dolmuştu cümlesinde olduğu gibi “ırmağın denize karıştığı yer anlamında kullanılarak coğrafi bir terim olmuştur
Eş Anlam
Benzer kavramı tedarik eden bambaşka sözcükler benzer anlamlıdır Örneğin “kundura sözü ile “pabuç sözü benzer nesneyi karşıladıkları için eş anlamlı sayılır Oysa bir kelime daima diğer bir sözcükle anlamdaş olmaz Bazen aynı kelime bambaşka cümlelerde benzer ya da ayrı anlamlar da taşıyabilir Cümlenin gelişine tarafından eş anlamlılık durumu değişir Örneğin; “Çocuğun kara gözleri, büyüleyiciydi cümlesindeki “kara yerine “siyah diyebiliriz Fakat “Ah alnımın kara yazısı! sözündeki “kara yerine “siyah getirilemez Çünkü “kara sözü cümlelerin ikisinde de bambaşka anlamlar veriyor Dolayısıyla ikinci Cümlede Mecaz Kavrama Geldiği İçin Yerine “Siyah Sözcüğünü Getiremiyoruz
Karşıt (Zıt) Kasit
Birbirine karşıt kavramları karşılayan sözcüklerdir Karşıt anlamlı sözcükler iki zıt noktayı belirtirler Örneğin; “hoş sözcüğünün karşıtı “ olamaz çünkü iticilikte sevimsizlik anlamı da vardır Ama “hoş sözü sevgiyi beraberinde açıklama etmez Bunun karşıtı oysa “çirkindir Benzer koşul eylemlerde de görülür Mesela; “hoşlanmak eyleminin karşıtı “sevmemek değildir Çünkü “sevmek iyi bir duygunun varlığını bildirir Sevmemekte ise bu duygunun bulunmadığı anlamı vardır Fakat karşıtlıkta, olan duygunun tam karşıtı olmalıdır; bu da “nefret etmektir böylece karşıtlıkla olumsuzluğun farkını görmek önemlidir
Deyim
asgari iki sözcükten meydana gelen, sözcüklerden en az birisi mecaz anlamıyla kullanılan, cümlede eylem bildiren söz öbekleridir Deyimi oluşturan sözcükler çoğu vakit kendi anlamlarından uzaklaşmış görülürler Örneğin; “Haberi duyunca etekleri zil çaldı cümlesinde “etekleri zil aşırmak fazla sevinmek anlamına gelen bir deyimdir Fakat burada etek, zil, araklamak sözlerinin sevinmekle bir ilgisinin olmadığı açık
Bazı deyimlerde ise sözcükler hakiki anlamlarını iyice yitirmemiş olabilir Örneğin; “Yükte hafif pahada ağır ne varsa getirin cümlesindeki altı çizili deyimde “tartı ve “paha sözcüklerinin gerçek manalı olduğu açıktır
Deyimler genellikle bir eylem bildirir böylece bir eylem gibi çekimlenebilir Bu yönüyle atasözlerinden farklılık gösterir Atasözleri daima tümce halinde bulunup hak bildirirlerken, deyimler mastar olarak da kullanılabilir Mesela “küplere binmek deyimdir ve “çileden çıkartmak anlamındadır Mastar halinde de anlamlıdır Ancak bu açıklamaya uymayan deyimler de vardır Örneğin, “Dün az daha kaza yapıyordum cümlesinde altı çizili söz deyim olarak verilmiş Biz bu deyimi “az kalmak şeklinde mastar olarak kullanamayız Sahiden bir eylem de bildirmeyen bu tür sözler, deyimlerin genel niteliklerine pek uymaz
Atasözü
Yıllar önce söylenmiş, dilden dile aktarılarak günümüze kadar gelmiş, nasihat bildiren, genel kaide niteliği içeren laf öbekleridir Genellikle kesin bir yargı gösteren cümleler biçiminde görülür
Atasözlerinin söyleyeni kesin değildir Yalnızca mecaz anlam veren özdeyiş olabileceği gibi, sadece hakiki veya hem hakiki ayrıca mecaz anlam taşıyanlar da vardır Örneğin; “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır atasözü yalnızca mecaz; “Arkadaş ile ye iç, alışveriş etme sadece reel; “Nakliye su ile değirmen dönmez ayrıca gerçek hem mecaz manâ verir
Sesteş (Eşsesli) Sözcükler
Yazılışları benzer, anlamları arasında hiçbir alaka bulunmayan sözcüklerdir Örneğin;
Bir gül de içimiz aydınlansın
Bu gül bahçesini fazla severim Cümlelerinde altı çizili sözlerin yazılışları aynıdır Oysa birincisi eylem, diğeri çiçek ismi olan bu sözler aralarında hiçbir amaç ilgisi yoktur Öyleyse bunlar homonim sözcüklerdir
Özdeyiş (Vecize)
Kim göre söylendiği aşina özlü sözlerdir Genel Olarak evrensel nitelikler gösterir
Düşünüyorum, öyleyse varım (Descartes)
Yansıma Sözcükler
Doğada duyulan seslerin taklit edilmesiyle oluşan sözcüklerdir Bu sözcüklerde sesmanâ ilişkisi güçlüdür Bu tür sözcükler sese dayalı olduğundan çoğu dilde benzerlik gösterir
Çalılıktan çıtır çıtır sesler geliyordu
Köpek acı acı havlıyordu
Su şırıl şırıl akıyordu *