iltasyazilim
FD Üye
Delinin biri camiye girer, görünen o ki namaz kılacak
Fakat oturmaz, meraklı ve şaşkın gözlerle etrafı süzerdolanır
Bir oraya, bir buraya her köşeye dikkatlice bakar ve çabucak çıkar gider
Az sonradan sırtında bağlanmış odunlarla yeniden gelir camiye ve bütün namaza açılmak üzere olan
cemaatle birlikte saf tutar
Lakin sırtındaki odunlarla zor bela bitirir namazını
Eğilip kalktıkça yere düşen odunlar, çıkardığı ses vs derken, natürel cemaat de rahatsız olmuştur bu
durumdan
Nihayet biter namaz, bitmesine lakin her kafadan bir ses çıkar Cümbür Cemaat kıpırdanmaya, adama
söylenmeye başlamıştır bile İmama değin ulaşır sesler, hafiften tartışmalar
İmam aynı mahalleden, bilir öyle ya da böyle garibin halini, şefkatle yaklaşır meczubun yanında ve der fakat:
“Oğlum böyle namaz mı olur, sırtında odunlarla, sen ne yaptın? Hem kendini hem de çevreni rahatsız ettin bak, bir daha namaz kılmaya yüksüz gel olur mu?
Bunu duyan meczub melülmahzun, ama manalı bir bakışla sorar
“Âdetiniz böyle yok mi?
“Ne âdeti?! der Hoca
Cemaat da toplanmış, merak ve şaşkınlıkla olayı izlemektedir o sıra
Der ama meczub bu defa:
“Hocam ben namaz kılmak için girdim camiye, şöyle kendime yerinde bir yer ararken içeridekilere
baktım, gördüm ama herkesin sırtında bir şeyler var Zannettim oysa adet böyledir, ben de şu odunları yüklendim geldim işte, niçin kızıyorsun? Kızacaksan herkese kız, tek bana yok!
Öğretmen şaşırır: “Benim sırtımda da mı var? der
“Evet der meczub, “Hepinizin sırtı yüklü!
Cemaatte ise hafiften “çılgın işte! manasına,bıyık altından gülüşmeler başlamıştır
Meczub bu defa öne atılır ve tek tek cemaati muhabere ederek, saf bir çocukça, heyecanla bağırır:
“Bak bunun sırtında mavi gözlü bir çocuk, bunda kocaman bir elma ağacı vardı
Bunda kırık bir kapı, bunda bir tencere yemek yemek, bunda kızarmış tavuk, şunun sırtında yeşil gözlü esmer
bir hatun, bununkinde de yaşlı annesi vardı!
Daha Sonra iki elini yanlarına salar başını sallar ve umutsuzca;
“ Boş değil, manâsız yok hiç! diye tekrarlar
O böyle söyleyince, herkes nefret edilen şey içinde şaşkınlıkla birbirinin yüzüne bakar!
Tıpkı doğrudur dedikleri çünkü;
Kimi doğacak çocuğunu düşünüyordur namazda,kimi bahçesindeki meyve ağaçlarını, biri onaracağı
kapıyı, diğeri lokantasında pişireceği yemeği Biri açtır aklında yiyeceği tavuk, birinin sırtında sevdiği kadın,
diğerinde de bakıma yoksul annesi vardır
“Peki söyle bakalım bende ne vardı? der, bu kere endişeyle Öğretmen
O da der oysa:
“Zaten en fazla da sana şaştım hoca! Sırtında iri bir inek vardı!
Meğerse efendim, hocanın ineği hastaymış, “öldü mü ölecek mi? diye düşünürmüş namazda
“Harâbât ehlini hor görme sakın, defineye mâlik viraneler var Bildirince gösteren, yüreği olan görüyor elbet *
Fakat oturmaz, meraklı ve şaşkın gözlerle etrafı süzerdolanır
Bir oraya, bir buraya her köşeye dikkatlice bakar ve çabucak çıkar gider
Az sonradan sırtında bağlanmış odunlarla yeniden gelir camiye ve bütün namaza açılmak üzere olan
cemaatle birlikte saf tutar
Lakin sırtındaki odunlarla zor bela bitirir namazını
Eğilip kalktıkça yere düşen odunlar, çıkardığı ses vs derken, natürel cemaat de rahatsız olmuştur bu
durumdan
Nihayet biter namaz, bitmesine lakin her kafadan bir ses çıkar Cümbür Cemaat kıpırdanmaya, adama
söylenmeye başlamıştır bile İmama değin ulaşır sesler, hafiften tartışmalar
İmam aynı mahalleden, bilir öyle ya da böyle garibin halini, şefkatle yaklaşır meczubun yanında ve der fakat:
“Oğlum böyle namaz mı olur, sırtında odunlarla, sen ne yaptın? Hem kendini hem de çevreni rahatsız ettin bak, bir daha namaz kılmaya yüksüz gel olur mu?
Bunu duyan meczub melülmahzun, ama manalı bir bakışla sorar
“Âdetiniz böyle yok mi?
“Ne âdeti?! der Hoca
Cemaat da toplanmış, merak ve şaşkınlıkla olayı izlemektedir o sıra
Der ama meczub bu defa:
“Hocam ben namaz kılmak için girdim camiye, şöyle kendime yerinde bir yer ararken içeridekilere
baktım, gördüm ama herkesin sırtında bir şeyler var Zannettim oysa adet böyledir, ben de şu odunları yüklendim geldim işte, niçin kızıyorsun? Kızacaksan herkese kız, tek bana yok!
Öğretmen şaşırır: “Benim sırtımda da mı var? der
“Evet der meczub, “Hepinizin sırtı yüklü!
Cemaatte ise hafiften “çılgın işte! manasına,bıyık altından gülüşmeler başlamıştır
Meczub bu defa öne atılır ve tek tek cemaati muhabere ederek, saf bir çocukça, heyecanla bağırır:
“Bak bunun sırtında mavi gözlü bir çocuk, bunda kocaman bir elma ağacı vardı
Bunda kırık bir kapı, bunda bir tencere yemek yemek, bunda kızarmış tavuk, şunun sırtında yeşil gözlü esmer
bir hatun, bununkinde de yaşlı annesi vardı!
Daha Sonra iki elini yanlarına salar başını sallar ve umutsuzca;
“ Boş değil, manâsız yok hiç! diye tekrarlar
O böyle söyleyince, herkes nefret edilen şey içinde şaşkınlıkla birbirinin yüzüne bakar!
Tıpkı doğrudur dedikleri çünkü;
Kimi doğacak çocuğunu düşünüyordur namazda,kimi bahçesindeki meyve ağaçlarını, biri onaracağı
kapıyı, diğeri lokantasında pişireceği yemeği Biri açtır aklında yiyeceği tavuk, birinin sırtında sevdiği kadın,
diğerinde de bakıma yoksul annesi vardır
“Peki söyle bakalım bende ne vardı? der, bu kere endişeyle Öğretmen
O da der oysa:
“Zaten en fazla da sana şaştım hoca! Sırtında iri bir inek vardı!
Meğerse efendim, hocanın ineği hastaymış, “öldü mü ölecek mi? diye düşünürmüş namazda
“Harâbât ehlini hor görme sakın, defineye mâlik viraneler var Bildirince gösteren, yüreği olan görüyor elbet *