iltasyazilim
FD Üye
Nasrettin Hocanın Bilinmeyen Fıkraları
Nasrettin Hocanın Eksik Tanıdık Fıkralarından Örnekler
Ağzına Ot Tıkmışlar
Bir gun Öğretmen'nin bir koye gidecegi tutmus Oyle sicak bir gunmus fakat, kus bile kanadini kimildatmiyormus Boylesi gunde yola cikmak delilik degil de nedir! Bitkinlik bir yana, susuzluk bir yandan Hoca'nin imanini gevretmis, su yokusun basinda, su inisin dibinde derken, Allah onune bir cesme cikarmis Anında, oluguna sokulan tikaci cikarip agzini dayamis fakat, oyle bir akisi varmis ancak, ustu basi islanmis; neye donduyse donmus O vakit Hoca bir lahavle cekip:
Tevekkeli degil, boyle çılgın çılgın aktigin icindir ki, agzina ot tikamislar ya senin! demis
Bal Ekmek
Nasreddin Hoca bir pinti tanidiginin evine gittiginde tanidigi ona bayat ekmek ile bir tabak bal ikram etmis Nasreddin Öğretmen bayat ekmegi disi kesmeyince sinirinden bali kasikla yemeye baslamis Ev sahibinin gözü yerinden oynamis :
Aman efendim, bal ekmekle yenmez ise, insanin içini siyirir, demis
Nasreddin Öğretmen hiç ses çikarmadan bali bitirmis ve :
Kimin içinin siyrildigini Allah biliyor, demis
Çömlek Hesabı
Bir Zamanlar takvim bugünkü dek yaygın değildi Hele köylerde ancak önemli bazı olaylara tarafından
süre belirlenirdi O yüzden özellikle Ramazan'da günleri şaşırmamak için bir takım usuller uygulanırdı
On bir ayın sultanı Ramazan ayı daha kazanç Nasreddin Hoca zamanı vermek için bir çömlek
alır bir yığın küçük taş toplar
Akşam olduğu süre bu taşlardan bir tanesini çömleğe atardı Ramazan'ın kaçı olduğunu
öğrenmek isteyince çömlekteki taşları sayardı
Öğretmen'nın bu usulünü bilen bir arkadaşı Öğretmen'ya küçük bir şaka gerçekleştirmek ister
Bir gün el altından Hoca'nın taşları büyüklüğünde bir kucak taşı çömleğe boşaltır
Sonra sayesinde Öğretmen'nın yanına gider ve sorar:
Hocam, bugün Ramazan'ın yirmi dördü mü, yirmi beşi mi? Arkadaşlarla bir karara varamadık
Bana Hoca'ya gir danış O bilir, dediler
Hoca:
Olur, şu bizim çömleğe bir bakalım, der Öğretmen, çömleğin yanına gider İçindeki taşları
saymak için boşaltır Hayretler içinde kalır Taşları sayar, tam 124 tane taş vardır Kendi kendine:
Allah Allah! Hiç böyle şey olmaz! diye söylenir
Soru soran adamın yanında geri kazanç:
Bugün Ramazan'ın altmış ikisi der Adam:
Aman Hocam! Hiç böyle şey olur mu? Hiç ay altmış iki çeker mi?
Hoca:
Sen yine şükret, ben insaflı davrandım da yarısını söyledim
Benim çömleğin hesabına kalsaydı bugün Ramazan'ın yüz yirmi dördü idi der
Beş Kuruş
Bir gun Hoca sallana sallana yolda yururken, biri arkadan ensesine kuvvetli bir tokat atar Öğretmen yaklaşık olarak yere dusecek Hoca hiddetle,
Ne curetle vuruyorsun!
Genc adam, biraz çokbilmiş bir tavirla, kisaca ozur diler Kucuk bir kusur yaptigini, Öğretmen'yi bir arkadasina benzettigini soyler Ayrica, Öğretmen'nin kucuk bir tepeyi dag haline getirdigini belirtir
Bunun uzerine, Hoca'yi mahkemeye gitmekten baska hicbir sey memnun etme etmez Öğretmen israrlidir ve genc adamin kabul etmekten baska caresi yoktur Kadiya giderler
Kadi her iki tarafida dinler Fakat kadi genc adamin arkadasi oldugundan, onu muskul durumdan kurtarmanin caresine bakarken, Hoca'yi da yumusatmaya calisir
Hoca, hislerini anliyorum Cümbür Cemaat ayni seyleri hissederdi bu durumda Simdi ne dersin, bu genc adam kendine bir tokat atsa kabul edermisin
Öğretmen bununla tatmin olmaz, israr eder mahkeme yapilsin der
Bunun uzerine kadi, genc adama 5 kurus canice verir ve gidip getirmesini soyleyip kursuden iner
Hoca, genc adamin donmesini bekler Bir saat gecer, iki saat gecer ama genc adamdan ses seda yoktur Mahkeme kapisinin kapanmasina az kalmisken, Hoca kadinin, en mesgul bir aninda ensesine okkali bir tokat atar ve ekler,
Kusura bakma kadi efendi, daha fazla bekleyemecegim
Gelirse soyle one, 5 kurusu sana versin
Âmâ Döğüşü
Nasreddin Öğretmen, gençliğinde dilenen bazı ahali görür Epey bir süre adamları inceler
Dilenciler âmâ oldukları için çevredeki halk onlara o kadar fazla destek verirler
Lakin dilenciler bir türlü doymak bilmezler
Öğretmen, dilencilerin yanlarına yaklaşır Cebinden para kesesini çıkartıp şakırdatır Sonra dilencilere:
Alın bu paraları da aranızda bölüşün, diyerek yanlarından uzaklaşır
Adamları yeniden gözlemeye başlar
Âmâ dilenciler, para kesesinin içlerinden birine verildiğini sanarak parayı kapmak için birbirlerine girerler:
Kese sende!
Ben de değil sende!
Tez benim payımı verin, yahut ben size yapacağımı bilirim! gibi sözlerle doyumsuz dilenciler, birbirlerine vurmaya, küfretmeye başlarlar ama keseyi de bir türlü ele geçiremezler
Öğretmen bunları gözlerken:
Hey gidi açgözlü iki dünya körleri hey! diye söylenirken biri:
Ne oluyor Öğretmen? diye soru sorar Hoca:
Ne olacak, kör döğüşü nedir bilmiyorsan öğren, der
Dünya Kaç Metre
Arkadaslarindan biri Öğretmen'ya sorar:
Hoca, dunya kac metre?
Tam o sirada bir cenaze geciyormus yanlarindan Öğretmen onu gostererek:
Ona sor! Bak, ölçmus bicmis, gidiyor!
Hatim İndiririm
Nasreddin Hoca ve karisi konusuyorlardi Karisi :
Benim yüzüme bakarken besmele çekiyorsun
Ne olmus yani?
Imam efendi, karisinin yüzüne bakarak yasin okuyormus
Hoca güldü :
Ben o kadini görsem, hatim bile indiririm!
Bu Perdeyi Ben Buldum
Bir ahbap topluluğunda Öğretmen'nın eline iş olsun diye, bir saz tutturmuşlar :
Hadi bize hoş bir şeyler çal da dinleyelim! demişler
Hoca, sazı eline alınca mızrabı bir altında bir yukarı teller üzerinde tesadüfen dolaştırmaya ve bu nedenle acayip acayip sesler, gıcırtılar çıkarmaya başlamış :
Ama Hoca demişler, saz dediğin böyle mi çalınır?Perdeler üstünde usuliyle gezinmek gerek
Öğretmen, elindeki sazı dımbırdatmayı sürdürürken :
Onlar perdeyi bulamazlar, aramak için gezinip dururlarBen buldum işteNiçin boşuna gezinip durayım, demiş
Kadının Adabı
Bir gün Nasreddin Öğretmen eşeği ile sırası gelmişken kadıya rastlamışKadı Hocayla alay edip :
Hocam, iki kardeş nereye gidiyorsunuz? diye sormuş
Evet efendim, kardeşiniz canım sıkıldı bir ahbabın evine götüründedi de onu sizin eve götürüyorumSize rastladık yolumuz kısaldı, diye yanıt vermiş Nasreddin Öğretmen *
Nasrettin Hocanın Eksik Tanıdık Fıkralarından Örnekler
Ağzına Ot Tıkmışlar
Bir gun Öğretmen'nin bir koye gidecegi tutmus Oyle sicak bir gunmus fakat, kus bile kanadini kimildatmiyormus Boylesi gunde yola cikmak delilik degil de nedir! Bitkinlik bir yana, susuzluk bir yandan Hoca'nin imanini gevretmis, su yokusun basinda, su inisin dibinde derken, Allah onune bir cesme cikarmis Anında, oluguna sokulan tikaci cikarip agzini dayamis fakat, oyle bir akisi varmis ancak, ustu basi islanmis; neye donduyse donmus O vakit Hoca bir lahavle cekip:
Tevekkeli degil, boyle çılgın çılgın aktigin icindir ki, agzina ot tikamislar ya senin! demis
Bal Ekmek
Nasreddin Hoca bir pinti tanidiginin evine gittiginde tanidigi ona bayat ekmek ile bir tabak bal ikram etmis Nasreddin Öğretmen bayat ekmegi disi kesmeyince sinirinden bali kasikla yemeye baslamis Ev sahibinin gözü yerinden oynamis :
Aman efendim, bal ekmekle yenmez ise, insanin içini siyirir, demis
Nasreddin Öğretmen hiç ses çikarmadan bali bitirmis ve :
Kimin içinin siyrildigini Allah biliyor, demis
Çömlek Hesabı
Bir Zamanlar takvim bugünkü dek yaygın değildi Hele köylerde ancak önemli bazı olaylara tarafından
süre belirlenirdi O yüzden özellikle Ramazan'da günleri şaşırmamak için bir takım usuller uygulanırdı
On bir ayın sultanı Ramazan ayı daha kazanç Nasreddin Hoca zamanı vermek için bir çömlek
alır bir yığın küçük taş toplar
Akşam olduğu süre bu taşlardan bir tanesini çömleğe atardı Ramazan'ın kaçı olduğunu
öğrenmek isteyince çömlekteki taşları sayardı
Öğretmen'nın bu usulünü bilen bir arkadaşı Öğretmen'ya küçük bir şaka gerçekleştirmek ister
Bir gün el altından Hoca'nın taşları büyüklüğünde bir kucak taşı çömleğe boşaltır
Sonra sayesinde Öğretmen'nın yanına gider ve sorar:
Hocam, bugün Ramazan'ın yirmi dördü mü, yirmi beşi mi? Arkadaşlarla bir karara varamadık
Bana Hoca'ya gir danış O bilir, dediler
Hoca:
Olur, şu bizim çömleğe bir bakalım, der Öğretmen, çömleğin yanına gider İçindeki taşları
saymak için boşaltır Hayretler içinde kalır Taşları sayar, tam 124 tane taş vardır Kendi kendine:
Allah Allah! Hiç böyle şey olmaz! diye söylenir
Soru soran adamın yanında geri kazanç:
Bugün Ramazan'ın altmış ikisi der Adam:
Aman Hocam! Hiç böyle şey olur mu? Hiç ay altmış iki çeker mi?
Hoca:
Sen yine şükret, ben insaflı davrandım da yarısını söyledim
Benim çömleğin hesabına kalsaydı bugün Ramazan'ın yüz yirmi dördü idi der
Beş Kuruş
Bir gun Hoca sallana sallana yolda yururken, biri arkadan ensesine kuvvetli bir tokat atar Öğretmen yaklaşık olarak yere dusecek Hoca hiddetle,
Ne curetle vuruyorsun!
Genc adam, biraz çokbilmiş bir tavirla, kisaca ozur diler Kucuk bir kusur yaptigini, Öğretmen'yi bir arkadasina benzettigini soyler Ayrica, Öğretmen'nin kucuk bir tepeyi dag haline getirdigini belirtir
Bunun uzerine, Hoca'yi mahkemeye gitmekten baska hicbir sey memnun etme etmez Öğretmen israrlidir ve genc adamin kabul etmekten baska caresi yoktur Kadiya giderler
Kadi her iki tarafida dinler Fakat kadi genc adamin arkadasi oldugundan, onu muskul durumdan kurtarmanin caresine bakarken, Hoca'yi da yumusatmaya calisir
Hoca, hislerini anliyorum Cümbür Cemaat ayni seyleri hissederdi bu durumda Simdi ne dersin, bu genc adam kendine bir tokat atsa kabul edermisin
Öğretmen bununla tatmin olmaz, israr eder mahkeme yapilsin der
Bunun uzerine kadi, genc adama 5 kurus canice verir ve gidip getirmesini soyleyip kursuden iner
Hoca, genc adamin donmesini bekler Bir saat gecer, iki saat gecer ama genc adamdan ses seda yoktur Mahkeme kapisinin kapanmasina az kalmisken, Hoca kadinin, en mesgul bir aninda ensesine okkali bir tokat atar ve ekler,
Kusura bakma kadi efendi, daha fazla bekleyemecegim
Gelirse soyle one, 5 kurusu sana versin
Âmâ Döğüşü
Nasreddin Öğretmen, gençliğinde dilenen bazı ahali görür Epey bir süre adamları inceler
Dilenciler âmâ oldukları için çevredeki halk onlara o kadar fazla destek verirler
Lakin dilenciler bir türlü doymak bilmezler
Öğretmen, dilencilerin yanlarına yaklaşır Cebinden para kesesini çıkartıp şakırdatır Sonra dilencilere:
Alın bu paraları da aranızda bölüşün, diyerek yanlarından uzaklaşır
Adamları yeniden gözlemeye başlar
Âmâ dilenciler, para kesesinin içlerinden birine verildiğini sanarak parayı kapmak için birbirlerine girerler:
Kese sende!
Ben de değil sende!
Tez benim payımı verin, yahut ben size yapacağımı bilirim! gibi sözlerle doyumsuz dilenciler, birbirlerine vurmaya, küfretmeye başlarlar ama keseyi de bir türlü ele geçiremezler
Öğretmen bunları gözlerken:
Hey gidi açgözlü iki dünya körleri hey! diye söylenirken biri:
Ne oluyor Öğretmen? diye soru sorar Hoca:
Ne olacak, kör döğüşü nedir bilmiyorsan öğren, der
Dünya Kaç Metre
Arkadaslarindan biri Öğretmen'ya sorar:
Hoca, dunya kac metre?
Tam o sirada bir cenaze geciyormus yanlarindan Öğretmen onu gostererek:
Ona sor! Bak, ölçmus bicmis, gidiyor!
Hatim İndiririm
Nasreddin Hoca ve karisi konusuyorlardi Karisi :
Benim yüzüme bakarken besmele çekiyorsun
Ne olmus yani?
Imam efendi, karisinin yüzüne bakarak yasin okuyormus
Hoca güldü :
Ben o kadini görsem, hatim bile indiririm!
Bu Perdeyi Ben Buldum
Bir ahbap topluluğunda Öğretmen'nın eline iş olsun diye, bir saz tutturmuşlar :
Hadi bize hoş bir şeyler çal da dinleyelim! demişler
Hoca, sazı eline alınca mızrabı bir altında bir yukarı teller üzerinde tesadüfen dolaştırmaya ve bu nedenle acayip acayip sesler, gıcırtılar çıkarmaya başlamış :
Ama Hoca demişler, saz dediğin böyle mi çalınır?Perdeler üstünde usuliyle gezinmek gerek
Öğretmen, elindeki sazı dımbırdatmayı sürdürürken :
Onlar perdeyi bulamazlar, aramak için gezinip dururlarBen buldum işteNiçin boşuna gezinip durayım, demiş
Kadının Adabı
Bir gün Nasreddin Öğretmen eşeği ile sırası gelmişken kadıya rastlamışKadı Hocayla alay edip :
Hocam, iki kardeş nereye gidiyorsunuz? diye sormuş
Evet efendim, kardeşiniz canım sıkıldı bir ahbabın evine götüründedi de onu sizin eve götürüyorumSize rastladık yolumuz kısaldı, diye yanıt vermiş Nasreddin Öğretmen *