Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Nur ve Zulmet

Nur ve Zulmet

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
Cenâbı Hakk, insan idrâkini ancak zıdlıklar yoluyla hakikate ulaşabilecek bir vasıfta yaratmıştır Bundan dolayıdır ki, âlemimizde zıddı olmayan şeyin insan idrâkine sığması imkânsızdır Gerçekten hayrı şer ile, güzeli çirkin ile, doğruyu eğri ile ve nûru zulmet ile kavrayabiliriz Îmânın ulviyyetini küfrün süfliyyeti ile anlayabiliriz Bu değerler hep zıdlarıyla kâimdir

Bütün insanların îmân ve küfür mâcerâsı Allâh Teâlâ'nın Hâdî1 ve bunun zıddı olan Mûdill2 sıfatları arasında seyreder Yeryüzünün, nûr ve zulmet cereyanlarına mâruz kalması hayât hâdiselerinin birbirine zıt olan nûr ve zulmetkeyfiyetleri altında mütâlaa olunmasına sebep teşkîl eder

Kur'ânı Kerîm, insanları nûr ve zulmetihtilaçları karşısında irşâd etmekte ve zulmetten sakındırarak onları nûra sevk etmektedir Allâh'ın sıfatlarının tekvînî tecellîsi ile fiilî kâinat vücûda geldiği gibi kelâmî bir tecellî zemîninde de Kur'ânı Kerîm ortaya çıkmıştır Buna göre kâinat, mûcizevî Kur'ânı Kerîm'in bir nevî mufassal tefsiri demektir Yani Kur'ânı Kerim, kelimeli bir cihân; kâinat ise kelimesiz bir Kur'an'dır Kâinat, türlü tekvînî âyetlerle donatılmış kudret ve esrar yazılı bir kitap gibi ibret nazarlarına sunulmuştur İnsan ise bu iki tecellînin özü, zübdesi ve tohumu mesâbesindedir Nitekim Cenâbı Hakk kulun kendi katındaki mevkîini şu hadîsi kudsîde ne güzel ifade eder:

Ey kulum! Seni kendim için yarattım Bütün eşyâyı da yine senin için halkettim Benim, senin üzerinde olan hakkım, senin için yaratılanların seni gaflete düşürerek benden alıkoymamasıdır Çünkü sen benim için yaratıldın

Bu sebepledir ki, mutasavvıflar insandan zübdei âlem, âlemi sağîrdiye bahsetmişlerdir Bu durum insanın hayra da şerre de, nura da zulmete de meyli ve iktidârı olduğunu ifâde eder Yine bu keyfiyyet Ademoğlunun ruhlar âleminden ete kemiğe büründürülerekbu dünyaya gönderilmesinin hikmetini ortaya koyar

İnsanoğlunun dünya hayatındaki mes'ûliyeti, nefsindeki zulmete karşı bir lutfi ilâhî olarak sahip bulunduğu nûrugâlip getirmesidir Bu sebepledir ki, Kur'ânı Kerîm, insanın iç ve dış dünyâsında ve içinde yaşadığı toplumda nûru zulmete gâlip getirmek istikâmetinde emir ve nehiylerle doludur Âyeti kerîmede buyurulur:

Ey habîbim! Sana karşı gelenler hiç yeryüzünde gezmediler mi? Zîrâ gezselerdi elbette düşünebilecek kalpleri, işitebilecek kulakları olurdu Ama gerçek şu ki, gözler kör olmaz; lâkin göğüsler içindeki kalpler kör olur(Hac, 46)

Kelâmî kâinât olan Kur'ânı Kerîm'de gâfil kalplere şöyle hitâb edilir:

Kur'ân'ı inceden inceye bir düşünmezler mi? Yoksa kalpleri üzerinde kilitler mi var?(Muhammed, 24)

Kâinât ve Kur'ân sâhifelerini okuyabilenler; idrâk, kalp tasfiyesi, nefis tezkiyesi nisbetinde feyizlenerek Allâhu Teâlâ'nın zâhirde ve iç âlemdeki tecellîleri ile nûrânîleşirler

Maalesef, zaman zaman gâfil beşeriyyet; Peygamberlerle başlatılan nûrânî devri türlü cehâlet, menfaat ve karanlık felsefelerle karartarak, ilâhî hakîkatlerden mahrum kalmıştır Makam, mevkî ve servet gibi gelgeç fânî imkânları putlaştırarak Allâh'ın nûrundan uzak kalma netîcesinde zihinleri evhâm ve hayâlât yığınları hâline dönüşmüştür

Âyette de: Allâh göklerin ve yerin nûrudur(Nûr, 35) buyurulmaktadır Bu âyetin muktezâsınca Allâh tanımazlığın en büyük körlük olduğu anlaşılmaktadır

İslâm dîni; akılda, duyguda, bedende, sanat ve ticârette, âmirlik veyâ memûrlukta, varlık veyâ darlıkta velhâsıl, bütün ferdî ve ictimâî münâsebetlerde nûr ve zulmet hakîkatini ciddî bir basîretle tâkib etmemiz ve nûrlu yaşayıp nûrlu ölmemizi emir buyurmaktadır

Kur'ân gölgesinde birbirine zıd olan; ilim ile cehil, hak ile bâtıl, hayır ile şer, sıhhat ile maraz, selâmet ile musîbet, adâlet ile zulüm ve nihâyet îmân ile küfrün zıtlıklarında birinciler nûr, ikinciler zulmettir İctimâî hayatta hürriyete mukâbil esâret, güzel ahlâka mukâbil süfliyyet, çalışmaya mukâbil tembellik, nikâha mukâbil zinâ, merhamet ve şefkate mukâbil, duygusuzluk ve cimrilik, afvediciliğe mukâbil kin ve emsallerinin birincileri nûr, mukâbilleri ise zulmettir Teblîğâtları ile nur ve zulmeti tâyin ve teşhîs eden ve onlara karşı beşerî tavrın ne olması gerektiğini bildiren peygamberler ve vârisleri olan sülehâ ve ulemâ nûr, bunlara aykırılık ve direnmeler de zulmettir

Peygamber silsilelerinin, nübüvvet ve kudsî neş'elerle cihânı aydınlatmaları, bilhassa Varlık Nûrû Hazreti Muhammed Mustafa sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimizin cismâniyeti Muhammediyye ile dünyaya teşrifleri, O'nun zuhûruyla ilâhî rahmetin bu âlemi kuşatması, insanlığa ebedi bir meş'ale olan Kur'ânı Kerîm'in nezdi ilâhî'den kâlbi pâki Muhammedî vasıtası ile beşer idrâkine intikâli, bütün zaman, mekân ve insanlığa lutfedilmiş muazzam bir nûrdur Tarih sâhifeleri şahittir ki, hakkın ve hukukun yok olduğu, küfrün hayatı çirkinleştirip iğrenç hale getirdiği, insanlığın yüzkarası olan câhiliyye devirleri korkunç bir zulmettir

Âyeti kerîmede:

Allâh'a, Rasûlüne ve indirdiğimiz o nûra (Kur'ân'a) îmân ediniz Allâh yaptıklarınızdan haberdardır(Teğâbun, 8) buyurulmaktadır

Kur'ân nûrundan uzak yaşayanlar hayatın zulmet yolcularıdır Bilhassa tahsîl çağındaki çocuklarımızın Kur'ânı Kerîm ve dînî bilgilere, îmân ve ahlâk terbiyesine şiddetle ihtiyaçları vardır Dînî terbiyeyi yalnız âilelerin verebileceği kanaati doğru değildir Nasıl fennî tahsîl âileden değil mektepten alınıyorsa dînî tahsîlin de ehlinden alınması zarûrîdir Bununla beraber kendi çocuklarımız için dînî gayrette bulunurken civârımızdaki gençleri ihmâl etmek de İslâm'ın emrettiği diğergâmlığa uygun düşmez

Her şey gibi insan da terbiye ile olgunlaşır, cevherini bulur İnsanın mânevî yapısına kudret eli ile bırakılmış, kudsî istikbal tohumları vardır ki; o tohumlar açılmak, baharın renklerini ve güzelliklerini ortaya dökmek için îmân ve Kur'ânî feyizleri beklerler Bir toprak ne kadar verimli olursa olsun, ona hayat veren bereketli yağmurlardır İnsanın da verimli olması onun mânevî terbiyesindeki feyz ve berekete bağlıdır Hazreti Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem:

Yedi yaşında yavrularınızı namaza alıştırındiye emir buyurarak, dînî terbiyenin pek erken çağlardaki lüzûmuna işâret etmiştir Çünkü küçük yaştaki çocuklara yapılan samîmi telkînât, onların zihinlerinde mermere hakkedilen yazı gibi kalıcı olur Îman ve sevgi de lâyıkı vechile kalbe girerse hayatı boyunca devâm eder

Hakk dostlarından Ebu Bekr Varrak Hazretleri oğlunu Kur'ânı Kerîm öğrenmesi için mektebe gönderirdi Oğlu birgün dersten dehşet içinde ve benzi sararmış bir halde geldi Bu hali gören Ebu Bekr Varrak Hazretleri;

Hayırdır evlâdım, bu ne hâl!diyerek sebebini sordu Oğlu da;

Babacığım, bugün mektepte Kur'ânı Kerîm'den Eğer inkâr ettiğiniz takdirde çocukları ak saçlı ihtiyârlara döndürecek (kıyâmet) gününden nasıl korunabileceksiniz?âyetini okuduk Bunu düşündükçe dehşet ve ürperti içinde kalıyorumdedi

Bir müddet sonra da Ebu Bekr Varrak Hazretleri'nin oğlu vefat etti

Ebu Bekr Varrak Hazretleri sık sık oğlunun kabrini ziyâret eder ve kendi kendine;

Ben bunca zamandır Kur'ânı Kerîm okurum Hukûkı İlâhiyye'den bu çocuk kadar duygulanamadım Bana ne yazık!der ve üzülürdü

İşte Kur'ânı Kerîm, küçücük mâsûm yürekleri dahi titreten böyle esrâr ve ibretler ummânıdır

Allâh celle celâlühû'n kelâmını tilâvet, hiç şüphesiz ki ibâdetler içerisinde en faziletli olanlardandır Namazda kıyâm ve rükûnlar mâzeret dolayısıyla tam olarak ifâ edilemese de yine namaz câizdir Lâkin kıraatsiz namaz mümkün değildir Bununla beraber onu en güzel şekilde tilâvet eylemek zarûreti vardır Nitekim Cenâbı Hakk;

Kur'ân'ı tâne tâne tilâvet et!(elMüzemmil,4) buyurmaktadır

Âyeti kerimede buyurulur;

Kur'ân okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, size merhamet edilsin!(elA'raf, 204)

Çünkü susmak iyi dinlemeye, iyi dinlemek basîrete, basîret ise feyzin artmasına ve rahmeti ilâhiyeye nâil olmaya sebep olur Hazreti Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem, İbni Mes'ûd'a Kur'ânı Kerîm okumasını ister, kendileri de nemli gözlerle ve büyük bir mânevî hazla dinlerdi

Bir annebabanın yavrusunun okuduğu Allâh kelâmını dinleyip duygulanması ne büyük seâdettir Bir tohumun kaderinde saklı olan çınar ağacı gibi, emek verdiğimiz yavrularımız belki Rabbimizin sâlih ve sâdık kullarından olacaktır Böyle anne ve babalara ne mutlu!

Her ferd, anababasına hürmet hatta belli bir ölçüde muhabbet de duyar Lâkin evlâda karşı olan muhabbet, anababaya karşı olan muhabbete gâlebe hâlindedir Cenâbı Hakk muhabbete muhâtap olan evlâdve malı Hakk yolunda istikâmetlendirilmez ise fitne; evlâd sâlih ve mal da Hakk yolunda infâk hâlinde ise zînetolarak tavsif buyurmuştur Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz de bu şekilde evlâdını terbiye eden ana ve babalara şu müjdeyi vermiştir:

Kur'ânı Kerîm okuyanın anne ve babasının başına yarın kıyâmet günü nûrdan taçlar koyarlar Nûrdan elbiseler giydirirler ve onları cennet buraklarına bindirirler etraflarında dolaşır ve onları cennet tarafına gönderirler Şöyle nidâ edilir: Bunlar, dünyada çocuklarına Kur'ânı Kerîm okumayı öğreten ve öğrenmelerine gayret eden anne ve babalardır

Evlâda karşı fıtratta mevcûd olan muhabbet temâyülü sebebiyledir ki, hemen herkes evlâd sâhibi olmayı arzu eder Halbûki evlâda güzel bir istikâmet vermekteki mes'ûliyet hakkıyla düşünülebilse, ürperip titremeyecek bir insan tasavvur olunamaz Aksine, evlâda güzel bir istikâmet vermekteki muvaffakıyet, insanın yaratılış sebebi olan Rabbini tanıyıp ibâdetlerle O'nu tekrîm etmekgayesine mâtuf olduğundan insan için paha biçilmez bir kazanç kaynağıdır Çoluk çocuğu geçindirmek ve onların mânevî terbiyeleri husûsunda katlanılan ağır meşakkatler, anababanın günahlarına keffâret teşkîl edecek bir derecede hasenât sebebidir Sadaka vermekten de efdaldir Yetiştirilen o sâlih ve sâdık çocuklar âhırette ebeveyn ile cehennem arasında perde olacaktır

Çocuklar, servetimizin en yüksek kıymetleri, Rabbimizin en büyük lutfu, ihsân ve inâyetidir

Nesillerini muhafaza duygusu içinde çırpınan bitkiler ve hayvanlar karşısında, kâinâtın en yüksek varlığı olan insanların nesillerini mânevî duygu ve Kur'ân nûrundan bîgâne yetiştirmeleri çok acıdır Ana ve babanın vazifeleri, onları lüzûmundan fazla yedirmek içirmek gibi ten gıdaları ile ifrata varacak şekilde gıdalandırmak değil; rûhî gıdalarla rûhî neş'elerle istikbâle hazırlamaktır

Bir çocuğun gönlüne, Allâh Teâlâ'nın ve Peygamberi Zîşan efendimizin muhabbeti iyice zerk edilmezse, o çocuk âdet yerini bulsun diye isteksiz, sönük bir halde dînî vazîfelerini yapar Hatta devamlı yapması lâzım gelen namazını bile ara sıra kılar İbâdetin zevk ve lezzetini tatmaktan mahrûm kalır

Onları, Kur'ân ve sünnet dünyası içinde yetiştirmemiz sevgi ve merhamet muktezâsı; ihmâli ise zulmettir Onlara gelin veya damat ararken de dünyevî kıymetlerden ziyâde îmân ve güzel ahlâk nurlarını gözetmeliyiz Zîra dinî ve ahlâkî duygularla beslenmeyen âile yuvalarının sonu; ya ayrılık yada mezara kadar devâm eden ızdırab dolu bir hayat olur

Çocuklarımızı havaîlikten, haşarılıktan, lüzumsuz gezi ve israflardan, eve geç gelmelerden ahlâk bozucu medya te'sîrlerinden korumalı, ruhlarını Allâh celle celâlühû, Kur'ân, evliyâullâh, sâlihler ve sâdıkların sevgisiyle doldurmalıyız ki, kalbleri zulmetten korunsun, nûrânî şebnemlerle ihyâ olsun

Mâsûm gönüller, Allâh celle celâlühû ve Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimizin muhabbet ve rûhaniyeti ile dolduğu zaman ibâdetler de şevk ve hûşû haliyle kemâle doğru mesâfe alır Kalblerindeki imânları kuvvetlendiği için gönül dünyaları zenginleşir Kur'ânı Kerim'i bambaşka bir lezzet ile tilâvet ederler Emir ve yasaklarına karşı dikkatli olurlar Kur'ân ve Rasûlullâh ahlâkı ile ahlâklanırlar

İlmin kötüye kullanılmaması için din ve ahlâk himâyesi şarttır Toplumdaki anarşiyi önleyebilmek ancak îmân ve Kur'ân terbiyesiyle mümkündür Dinsiz ve ahlâksız bilgilerin ictimâî bünyede açtığı yaralar gözler önündedir Birtakım kişilerin bilgilerini din ve ahlâk temellerine saldırı vâsıtası olarak kullandıkları veyâ nefsî arzularına meyl ederek istismârda bulundukları günlük müşâhedeler arasındadır Dînî terbiyenin ihmâli, maddecilik yâni dünyâ menfaatine râm olma belâsını getirir ki, bu da dinsizliğin âmillerinden ve temel taşlarındandır Maddecilik, bir felsefe değil, fikrî zavallılıktır Hikmet değil, illettir

Dinsizliğin en mühim sebeplerinden biri de bâzı gâfil ve münkirlerin beşerî zekâ ve bilgilerinin selâhiyet hudûdunu kavramaktan mahrum olmalarıdır Bunlar idrâkte âciz kaldıkları bilgileri inkâra kalkışan zavallılardır

Haddini, cehâletini bilmeyen bu tip münkirler için Kur'ânı Kerîm'de şöyle buyurulur:

İnsan görmez mi ki biz onu nutfeden yarattık Bir de bakıyorsun ki, apaçık düşman kesilmiş(Yâsin, 77)

Bu münkirler, kendilerini îkâz ve aydınlatmak isteyenlere de kalp âlemleri ölü olduğu için, İlim asrındayız, bunlar eskilerin masallarıdırgibi sözler söylemeye ahmakça cür'et ederler Bu tipler hakkında âyeti kerîmede:

Onlara peygamberleri açık deliller ve mûcizelerle geldiklerinde; kendi ilimleriyle çalım sattılar Dînî hakîkatlerle olan istihzâları, böbürlenmeleri onları azab çemberine almıştır(Mü'min, 83) buyurulur

Dinden mahrûm olan kişi; aczini kuvvet, sefâletini saâdet bilen mücessem bir gâfildir

Yavrularımıza verebileceğimiz en mühim mîrâsımız, onların âhiret âlemini kurtarmaya yönelik gayretlerimizdir

Hem çocuklarımıza dinî terbiye vermek, hem de talebesizlikten kapanma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan Kur'ân Kursları ve İmâm Hatip Okullarını yaşatmak ve toplumun ahlâksızlık, cehâlet, terör ve anarşiye karşı huzur ve selâmetini temin etmek için gayretlerimizi artırmamız hepimizin üzerindeki bir vecîbedir

Âyeti kerîmede Cenâbı Hak:

Biz Kur'ân'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, mü'minler için şifâ ve rahmettir, zâlimlerin ise sadece ziyânını artırır(İsrâ, 82)

Bir başka âyeti kerîmede de:

Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allâh'ındır Fakat münafıklar bunu anlamazlar(Münâfikûn, 7) buyurmaktadır

Yukarıdaki âyeti kerîme mûcibince evlâdlarımızı istikbâl endîşesi ve birtakım dünyevî arzular sebebiyle Kur'ân Kursları ve İmamHatip okullarından uzak tutmak ve onları bu mânevî sofradan mahrûm bırakmak acı bir zaaftır Zîrâ, istikbâli lutfedecek olan, ancak kâinâtın Hâlık'ıdır

Tarih şâhiddir ki, Peygamber, evliyâ, sâdık ve sâlihlerin izinden giden milletler ihyâ ve âbâd olmuşlar; zıddına gidenler ise insanlık haysiyetini kaybederek berbâd olmuşlardır

Nitekim hadîsi ?erîfde de:

Muhakkak ki Allâh celle celâlühû, şu Kur'ânla bazı kavimleri yükseltir Bazılarını da alçaltır(Müslim, İbni Mâce) buyurulmaktadır

Dünyâ, başta Rahmân ve Rahîmsıfatlarının olmak üzere bütün ilâhî esmânın tecellîsine açık bir sofradır Bu tatlı dünya sofrasına Hakk'ın lutfu ile oturduğumuzu, bir gün kalkıp gideceğimizi unutmamalıyız Bu sofranın âdâbına riâyet etmeyi de bir zarûret bilmeliyiz

Bu ibretli sofradan, sâlihler de, fasıklar da istifâde edecektir Âhıret ise şaşmaz bir vaad ve hakîkattir Orada, kudreti nâmütenâhî olan Hâlık Teâlâ hükmedecektir

Hayâtın, îkâz edici ibretli hâdiseleri en hakîkî muallimdir İlâhî hesâba çekilmeden evvel kendimizi hesâba çekmek sûretiyle, evlâd ü iyâlimizin yetiştirilmesindeki mesûliyetimizi ve bu vazîfedeki ihmâlin vebâlini iyi mîzân etmek mecbûriyetindeyiz

Allâh'ın huzûrundaki hesâb ve teftîş günü, kaçınılmaz bir mecbûriyettir O günün şiddeti âyeti kerîmede:

Sert, belâlı bir gün(İnsan 10) şeklinde tavsîf edilmiştir

Diğer bir âyeti kerîmede de:

O gün insan diyecektir(Kıyâmet, 10) buyurulur

Sözlerin en güzeli Allâh'ın kelâmıdır Hidâyet yolunun en güzeli Hazreti Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem'in nurlu, uğurlu ve mübârek yoludur

En güzel mîrâs, bu mukaddes emânetin mâsum yüreklere tevzî edilmesidir Bir îkâzı ilâhî olarak âyeti kerîmede şöyle buyurulur:

Ey insanlar! Kendinizi ve âilenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun!(Tahrîm, 6)

Rabbimiz, ittikâ ve ihsân ile kalplerimizi techîz eylesin! Temiz vicdânlar ve nûrânî kalpler ile âhiret yolcusu olmayı ihsân buyursun! Ebedî seâdetin dünyâdaki başlangıcı olan Kur'ânî ve Muhammedî bahar iklîminin vecdi içinde yaşamayı cümlemize nasîb eylesin! Cümlemizi îmân kardeşliği, Kur'ânî feyiz ve Muhammedî ahlâk ile tezyîn eylesin!

 

Similar threads

Tasavvufun başlıca gâyesi, ham insanı ihlâs ile tezyîn ederek kâmil insan hüviyetine kavuşturmaktır Çünkü insan, kendisini Rabbine vâsıl edecek kudret akışları ve Rabbânî sırlarla techîz edilmiş olan şu kâinâta, ebediyyet âlemine hazırlanmak için gelmiş ve bu maksada binâen muhtelif imtihânlara...
Cevaplar
0
Görüntüleme
108
İmâm Kuşeyrî anlatır: Horasan sultanı ve kahramanlarından Amr bin Leys öldükten sonra onu sâlih bir zât rü'yâda gördü ve aralarında şu mükâleme geçti: Allâh sana ne muâmelede bulundu? Allâh beni afvetti Allâh seni ne sebeple afvetti? Hayâtında nasıl bir amel işledin ki afva mazhar oldun...
Cevaplar
0
Görüntüleme
208
Cenâbı Hakk'ın geceye verdiği kıymet ve onun içine yerleştirdiği sırlar, sayısızdır Bu hususta Rabbimizin: (elİnşikâk, 17); (edDuhâ, 2) ve: Kararmaya yüz tuttuğunda geceye; ağarmaya başladığında sabaha andolsun!» (etTekvîr, 1718) şeklinde kasem buyurmasındaki sır, idrâkimize ve gönlümüze nice...
Cevaplar
0
Görüntüleme
73
“Gel ey gönül! Hakîkî bayram, Cenâbı Muhammed’e vuslattır Çünkü cihânın aydınlığı, O mübârek varlığın cemâlinin nûrundandır (Hz Mevlânâ) Yaratılış olarak kâinattaki varlıkların en şereflisi olan insanın gerçek kıymeti, maddî yapısından ziyâde mânevî dünyâsında, yâni ahlâkında gizlidir...
Cevaplar
0
Görüntüleme
157
Bâyezîdi Bistâmî Hazretleri buyurur: “Kendisine kerâmetler verilmiş, hattâ havada bağdaş kurup oturan birini görseniz bile, hemen ona aldanmayın! İlâhî emir ve nehiylere riâyet ediyor mu, ilâhî hudutları muhafaza ediyor mu, şer’î hükümleri hakkıyla edâ ediyor mu, ona bakınız!1 Mü?minin en...
Cevaplar
0
Görüntüleme
107
858,496Konular
981,662Mesajlar
29,732Kullanıcılar
ozgurcexSon üye
Üst Alt