Radyasyon Yaralanmaları ve Korunma Yöntemleri bilgisayarın zararlarından korunma yolları nükleer serpinti ve radyoaktif maddelerle yaralanmalar nükleer radyasyondan korunma yolları radyoaktiviteden radyoaktif maddelerden Radyasyon Yaralanmaları ve Korunma Yöntemleri Dünyada doğal olarak bulunan radyasyonun kaynağı, uzaydan gelen, yeryüzünde sularda, karada ve havada bulunan radyoaktif elementlerden yayılan ışınlardır Dolayısıyla ırk yaşamları boyunca düşük dozda radyasyona maruz kalmaktadır Radyasyon Kaynakları: 1 Doğada bulunan radyasyon: Kozmik ışınlar, dünyadaki radyoaktivite, Gama ışınları, Radon elementi ve türevleri, 2 İnsan eliyle oluşturulan radyasyon: Tıbbi maruziyet, diğer kaynaklar (nükleer tabanca denemeleri, nükleer reaktörler, duman dedektörleri, televizyon, bilgisayar gibi elektronik konut aletleri) Maruz kalınan radyasyon doza ast olarak hiçbir biyoloji ile ilgili etki göstermeyebileceği gibi ölüme değin varabilen etkilerede neden olabilir Manâlı olan, hangi radyasyon dozunun hücrede iyonlaşma sonucu gözenekli olan hasara ve kansere neden olabileceğinin belirlenmesidir Radyasyonun güvenli olmayan etkilerinin ortaya çıkmasıyla 1928'de Londra'da 1 Uluslararası Radyoloji Kongresi düzenlenmiş radyasyon miktarını ölçecek standart bir metod ve birimin geliştirilmesi çalışmalarının yapılması için bir kurul kurulmuştur 1928 yılında kurulan kurul 1950'de baştan örgütlenerek Uluslararası Radyolojik Korunma Komisyonu (ICRP ) adını almıştır Kurul 1990 yılında yayınladığı bir bildirgeyle sınıflama sistemine son şeklini vermiştir Bildirge somatik etkileri, stokastik (doz egemen) ve deterministik (doz bağımlı) tesir şeklinde ayırmış ve kalıtımsal etkileri de stokastik etki olarak belirlemiştir Deterministik etkiyi ise açıklanmış bir eşiği olan etki olarak kabul etmiştir ve bu eşikaltı dozlarda hastalık ortaya çıkmaz Örneğin; katarakt bir deterministik etki iken kanser stokastik etkidir Radyasyon aracısız olarak DNA ve proteinler gibi biyoloji ile ilgili olarak kayda değer moleküller ile etkileşime girer Radyasyon vücudumuzdaki bir takım kimyasallarla da dolaylı olarak etkileşime girerek serbest radikaller oluşturmak suretiyle manâlı biyolojik moleküllere hasar verebilir DNA üzerinde etkisi kanser riskini artırır Eğer kromozomlarda zarar meydana gelecek olursa ortaya çıkan mutasyonun gelecek nesillere aktarılma riski ortaya çıkar Radyoaktif ışınlar gövdede geçtikleri yerlerde gözenekli olan yapısını değiştirerek zarar oluşturur DNA'larda oluşan zarar genlerde kırılmalara, çaprazlaşmalara, kopmalara dolayısıyla mutasyonlara yol açar Bu durumda gelişme bozuklukları ve kanserleşme görülebilir Bu etkiler sonucunda saç dökülmesi, solunum sistemi hastalıkları, mide ve bağırsak sistemi kanamaları, kemik iliği supresyonuna yan kanamalar ve kansızlık görülebilir Radyasyonun doğum öncesi etkileri, cenin ve fetusun gelişme dönemine kadar değişir Yumurtanın döllenmesinden derhal sonraki hafta içinde alınan ışınlar yumurtanın yaşama olasılığını ortadan kaldırırken, organların oluşma, gelişme dönemlerinde alınan ışınlar, gelişme bozukluğu olasılığını artırır Düşükler, ölü doğumlar, iskelet, yumuşak doku ve organ malformasyonları, mikrosefali, akıl geriliği, beyin özürleri, gelişme geriliği, trizomi, bağışıklık sistemini tutan hastalıklar, lösemi ve özellikle çocuklarda tiroid kanseri görülür Radyasyona maruz kalan kişinin edindiği 1 joulekg'lık enerji miktarına uluslararası edinilmiş doz birimi olan Gray (Gy) adı verilir Radyasyonun etkileri maruz kalınan akut doz miktarına kadar değişir; 0250 mGy arasındaki radyasyonun saptanabilen herhangi bir klinik etkisi yoktur Düşük bir muhtemelen gecikmiş etki görülebilir 2501000mGy radyasyon tedavi edilebilen ufak yaralara ve bulantıya neden olabilir Muhakkak olmamakla birlikte ciddi geç etkileri ortaya çıkabilir 10002000 mGy radyasyonda bulantı ve yorgunluk duygusal ile birlikte kusma meydana kazanç Kan hücreleri hasarı görülür, fakat bu koşul tedavi edilebilir 20003000 mGy radyasyon maruziyetinde ilk gün bulantı ve kusma gelişir İki haftalık gelişim süreci sonunda kırgınlık, iştah kaybı, ishal ve kilo kaybı olur 3000 6000 mGy dozda, bulantı, kusma ve ishal ilk birkaç saatte gelişir İştah kaybı, kırgınlık, sonra kanama, kilo kaybı ve boğazda yanma görülür Birincil haftada bazı ölümler olabilir, 3500 mGy 'den daha artı radyasyon etkisinde kalanlardan %50’si yaşamını kaybeder 6000 mGy ve üzerindeki dozlarda birkaç saat içinde bulantı, kusma ve ishal gelişir; boğazda yanma ve alev birinci haftanın ardına kadar ortaya çıkar Çabuk bir kilo kaybıyla beraber ikinci haftadan itibaren maruz kalanların adeta tamamı yaşamını kaybeder 10 Gy ve daha yüksek dozda radyasyon fazla yüksek oranda zarara yol açar, sindirim sistemini felce uğratır ve vefat kesindir 100 Gy'den fazla akut doza maruz kalma sonucu bütün cisim dokusu hasara uğrar, tesir en süratli beyin ve sinir sisteminde görülür ve saatler içinde ölüm gerçekleşir Gebelik periyodunda radyasyona maruz kalınması sonucu görülen etkiler teratonejik(fetusu tahripedici) etkidir Stokastik etkiler, alınan dozun büyüklüğünden egemen olarak rastlantısal gelişen etkilerdir Etkinin herhangi bir eşiği yoktur ve olasılığa dayanır Deterministik tesir, maruz kalınan doza yan olarak büyüyen etkidir Etki dozun büyüklüğüne bağlı olarak daha pozitif acı verici olabilir Mesela, doz artıkça yanma daha fazla olabilir Kesin bir eşiğin altında alınan dozlarda tesir ortaya çıkmaz Örneğin, radyasyon sonucu cilt yanığı bir deterministik etkidir Nükleer enerji ve mazot değişim endüstrisinde meydana gelen kazalar sonucunda, yüksek dozda radyasyona maruz kalan kişilerde klinik belirtiler gözlenebilir; kan hücreleri üretiminde, bağışıklık sisteminde, deride keskin hasar meydana gelebilir Radyasyonla etkilenme sonucu meydana gelen kompleks hastalığa Akut Radyasyon Hastalığı (ARS) denir Bu hastalığın en yaygın belirtileri; ilk olarak bulantı, kusma ve sonradan başlıca, fırsatçı mikroorganizmaların niçin olduğu kanamalı ve ağır enfeksiyonlardır Eğer çare edilmezse ARS ölümcüldür Bu tabloya termal yanıklar eşlik edebilir Çernobil kazasında 237 kişinin ARS hastalığına yakalandığı bildirilmiştir Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ise, incelemelerinde en ağır radyasyon etkisinin psikolojik tesir olduğunu bahis etmiştir Nükleer santrallerin atıkları çözüm bekleyen bir sorundur Atıkların santral içindeki havuzlarda bir süre bekletildikten sonra, geçirgen olmayan, 600 metre derinlikteki eski tuz yataklarında saklanması gerekmektedir Bunun çok fiyatı yüksek bir usul olması ve demokratik ülkelerde halkın nükleer çöplüklerin yakınında yaşamak istememesi yüzünden bu usul kuramsal kalmakta, atıklar geçici depolarda saklanmaktadır Bir elementin radyoaktivitesinin etkinliği fakat yarı ömrünün on katı gibi bir süre sonunda kaybolur Dolayısıyla, sanki ömrü yirmi dört bin sene olan en manâlı atık plütonyumun 240 bin yıl denetleme altında tutulması gerekmektedir Dünyada doğal olarak bulunmayan plütonyum nükleer reaktörlerin bir atık ürünüdür Atom bombası yapımında kullanıldığı gibi, son zamanlarda işlenerek yeniden yakıt olarak kullanılmak üzere santrallere gönderilmektedir Radyasyon türlerinin müşterek özelliklerinden biri duyu organları tarafından algılanamaz olmalarıdır Ama özel ölçüm aygıtları ile saptama edilebilirler Alfa ışını ama birkaç santimetre ilerleyebilmekte, yoluna tutulan ince bir kağıt bile ışını durdurabilmektedir Dolayısıyla bu ışının kaynağı olan radyoaktif elementlerin dokularda etkisini gösterebilmesi için insanın gövdesine girmesi gerekmektedir Gövdeye antre, zedelenmiş deriyle bağlantı, solunumla akciğere ulaşma veya yiyecek ve içeceklerle sindirim kanalına geçmeleri ile olur Gama ışınları metrelerce uzağa ulaşabildikleri gibi muhakkak kalınlıklara dek kurşun levhalardan da geçebilirler böylece gama ışınlarının insan vücudu üzerindeki etkileri daha kolay ortaya çıkar Radyoaktif elementler gövdeye girdikten daha sonra vücutta bazı özel organ ve dokularda toplanabilirler Mesela; iyot tiroid bezine, stronsyum kemik dokusuna, sezyum kaslara yerleşir Elementlerin büyük bölümü kolloidal yapısı yüzünden karaciğerde tutunur ve karaciğer kanserine niçin olabilir id Elementler somut ve biyolojik yarı ömürlerine tarafından etkilerini sürdürürler Mesela; iyot 131’in sözde ömrü sekiz gün dek olduğundan etkisi kişinin iyot açığına, bolizmasına tarafından haftalarla sınırlıdır Buna karşılık stronsyum 90’'ın maddi benzeri ömrü otuz yıl, biyolojik güya ömrü ise on sene kadardır Toryum'un fiziksel güya ömrü 14 milyar sene, biyoloji ile ilgili yarı ömrü elli yıldır Birinci Dünya Savaşı sırasında tanı amaçlı kullanılan X ışınlarından kendilerini korumayan hayat kurtarma çabası içindeki doktorlar ve teknisyenlerde, yüksek dozda radyasyonla etkilenme sonucu önemli yaralanmalar gözlendi; ellerini, kollarını, hatta yaşamlarını kaybeden insan sayısı azımsanamayacak kadar fazlaydı Radyasyondan Korunma Yöntemleri: Nükleer patlamalar, radyasyon serpintisi gibi yollarla yayılan dış kaynaklı radyasyona aleyhinde alınabilecek önlemler şunlardır: Radyasyon kaynağı yakınında geçirilen vakit azaltılabilir, Kaynakla birey arasındaki mesafe artırılabilir, Kaynakla kişi arasına bir kalkan konulabilir Radyasyonun solunum, sindirim ve cilt aracılığıyla alınmasına doğru maruz kalmaadı verilir Radyonükleidler vücuda alındıktan sonradan yapılabilecek fazla az şey kalacağından alınması zorunlu en temel önlem radyoaktif materyalinin vücuda girmesini önlemektir Alınan radyonükleidler vücuttan biyolojik eliminasyon ve radyoaktif bozulma sonucu atılabilirler Doğru maruz kalmayı önlemek için elen ve laboratuvar elbisesi giyilmeli, radyoaktif maddelerle çalışırken herhangi bir şey yenmemeli ve içilmemeli, uçucu bileşiklere karşı gaz maskesi kullanılmalıdır Dünya Afiyet Örgütü' nün dünyada görülen tayfun, deprem, su baskını, yangın gibi felaketleri incelediği bir çalışmada insanın yüzde yüz önleyebileceği tek felaketin nükleer afet olduğu belirtilmiştir Bu felaketin önlenebilmesinin tek güvenilir yolu da doğal enerji kaynaklarından faydalanılarak, radyasyon ve radyasyon kaynaklarından olabildiğince uzakta durmaktır