iltasyazilim
FD Üye
Insanoğlu, kendini bildiği günden bugüne, renk hadisesine ne eyvah ama bir başvuru aracı ya da obje olarak bakmış, ne güzel kırmızı döpiyes veya sarı kazak deyip geçmiştir İlerici bakış, hissediş sahipleri (empresyonistler) rengin farklılığını hissederek araştırmalar yapmışlardır Hepsinin yola çıkış tarzı önce ışık sistemidir Renk ve ışık, Spektrumun radyan bir enerjisi veya en az elektromanyetik alanı olarak kabul edilir Beyaz ışık bütün dalga uzaklıklarının karışmasından meydana gelen Spektrumun görünüşü ile orantılıdır
Renk göz ile yakalanan bir ışık tesiridir Işığın eşya üstüne çarpmasıyla, yansıyan ışınlardan gözümüzde meydana gelen duyumların parça başına “renk denir Renk anlamı; ışık, göz ve beyinle sezgi edilir Bu sebeple renk anlamı üç sistemde ele alınmalıdır
a Psikolojik sistemde renk: Beynimizde uyanan bir durumdur Mavi duyum gibi
b Fizyolojik sistemde renk: Farklı Alanlara Yönlendirilmiş ışık cinslerinin göz retinası üstünde, sinirler vasıtasıyla meydana getirilen, fizyolojik olaydır Işığın görünüm hadisesi fizyolojiktir Renk ise bizdedir Renk bir duygudur Yaşayan varlıkların sinir sistemlerinde mevcuttur
c Somut sistemde renk: (Işıkla spektrum ile) Ölçülerle ve rakamlarla geniş olarak belirtilmiş bir olaydır Işığın hangi dalga uzunluğunu hangi oranda bulundurduğu esastır Fizik bakımından renk türü titreşimde ışık dalgalarından ibarettir Bu ışık – renk dalgaları öbür uzunluktadırlar Kırmızının en kısa, morun en uzun olduğu gibi
Rengin Tarihçesi
İnsanı insan kılan her değerinde dümdüz bir cam levha gibidir Pek ki her birinin içinden insanı insan kılan o ışık geçer Rengarenk levhalar parlak güneşin altında parıldar ve binbir çeşitte renk verirler yine de insanı insan kılan ışık tektir
Renklerin psikolojik ve fizyolojik etkileri dalında renkler ve karakter gelişimi dallarında incelemeler yapan Living Colour (canlı renkler) organizasyonunu kuran (1984) Howard Sun, çalışmalarını Theophilus Helidor Gimbel ’le yoğunlaştırdı 1983 yılında renk terapisti unvanını aldı İnsanların ruhsal ve insani psikolojileri konusunda bütün bir tecrübe kazandı İnsanların bireysel, bedensel ve ruhsal dünyaları konusunda uzun ve sıkıcı çalışmalar yaptı Grup terapileri ile sistemin doğruluğunu insanlara aktardı Renk analiz uzmanlığını eşi Dorothy Sun ile fevkalade geliştiren Howard Sun 1984 yılında eşi ile birlikte İngiltere ’nin birincil devlete ait terapi merkezini açtı Bu egzersiz İngiltere ’de büyük ilgi gördü Halk Müziği renkler ile şahsiyet ve iç dünyalarının keşfine başladılar
Renk Bilimi Nasıl Doğdu?
İngiliz fizikçi Isaac Newton (1642 – 1727) 1670?de güneş ışığını elmas bir prizmadan geçirerek, renkleri ayırmayı başarmıştır Bir odayı kararttıktan sonradan güneş ışığının ince bir delikten odaya girmesini sağlamış, bu ışığın önüne bir prizma koyarak parçalanış halini, tıpkı gökkuşağında olduğu gibi yedi rengi yukarıdan aşağıya dürüst bir perdeye aksettirmeyi sağlamıştır Güneş ışığını meydana getiren yedi rengin (renk tayfının) görkemi, gizemi bugün üzerinde çoğu çalışmalar yapılan son derece olumlu sonuçlar alınan çalışmaları ve araştırmaları beraberinde getirmiş, Renk Bilimi ’ni bir bilim dalı olarak ortaya koymuştur
Newton ’dan sonra, Chevreul, Helmhotz, Young gibi fizikçiler ve de kimyagerler bu proje üstüne yoğunlaşarak çalışmalarını hızlandırmışlardır Newton beyaz perde üzerindeki renklerin bir sıra teşkil etmesine Spektrum Solaers (Güneş Tayfı) adını verdi Spektrumun zaman zaman değişen, güneşin hararet derecesine kadar renklenen renk tayfında aşağıdaki renkleri görürüz ve bütün renkler beyaz ışıktan doğar:
Kırmızı, Turuncu, Sarı, Yeşil, Mavi, Lacivert, Çivit Mavi, Menekşe Moru
Sarı, kırmızı ve mavi renklere; Başlıca Renkler ya da Meydana Getirilemeyen Renkler adı verilir
Yeşil, turuncu ve mor renkler ise esas renklerin ikişerli karışımından meydana gelirler
Örneğin:
Sarı + kırmızı turuncu
Sarı + mavi yeşil
Mavi + kırmızı mor
Bu Vesile Ile ortaya konan bu renk şeridine Spektre – Solaire denir Göz alışımı ile sezgi edilen, bütün yaşamı ve varlık dünyasına renk veren renk, renkler ve bu oluşumdan duyarlılığa; renk tesiri (sansation) denir
Rengi görmeden duyarlılıkla da hissetmek mümkündür Bir örnek olarak bahsedeceğim uygulamayı deneyebilirsiniz Kendinize bir kırmızı ve bir de mavi kart hazırlayın Gözlerinizi kapatarak hangi kartın hangi renk olduğunu bilmeden dizlerinizin üzerine yerleştirin Tekrar gözleriniz kapalı ellerinizi kartların üstüne yaklaştırın konsantre olarak bir zaman o şekilde durun Belirli bir zaman sonra kırmızı karttan sıcak bir rüzgâr mavi karttan ise daha serin bir yel hissedeceksiniz Kırmızı sıcak renk grubunda, mavi ise soğuk renk grubundadır ve bu enerjilerine aynen yansır
Yine aynı bir deneyle herhangi bir rengin komplamanterini yani tamamlayıcısını bulmak bilimsel açıdan mümkündür Daire şeklindeki bir kartonun yarısını yeşile boyayın Diğer yarısı ise beyaz kalsın Bu daireyi tez kendi etrafında döndürürsek bir vakit daha sonra beyaz kısmını pembe olarak görmeye başlayacaksınız Çünkü yeşilin komplamanteri pembedir Hatta beyaz kısmı pembe olarak boyayıp benzer deneyi yapsak bir vakit daha sonra kartonun beyaz renk alacağını görecektik Bütün bunlardan varılan sonuç şudur fakat renk bir enerjidir ve renk bilimi artı bir bilimdir
Gözün Rengi Algılaması
Göz ve Görme:
İnsanda en gelişmiş organ gözdür Gözün bir bölümü olan retina bazı bilim çevrelerince beynin bir uzantısı olarak değerlendirilir aynı zamanda göz, optik bir organdır Bir dizi karışık işlemden geçirilen görsel uyarım beyinde belirtilerek görme sağlanmış olur Görme olayının aşamalarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
a Işık ve nesneler
b Görme olayı ve göz
c Gözün fizyolojik yapısı
d Beyinde tamamlanan görsel uyarım
a Işık ve Nesneler: Görme olayının en kayda değer elemanı ışıktır Bakmak için eksik veya fazla, ışığa gereksinim duyarız Ara Sıra mehtap bile yeterli olurken renkli görüntüyü elde edebilmemiz için daha pozitif ışık gücüne ihtiyaç duyarız Görme olayını sağlayan göz, ışık uyarımlarını belirli işlemlerden geçirerek algılamayı sağlar Göz için ışığı değerlendiren esas sistem deyimini de kullanabiliriz
b Görme olayı ve göz: Görsel kavrama ışık uyarımının kompleks işlemler ile değerlendirilmesidir Favori ışığa aklıselim herif bir tabakanın varlığı esastır Göz bebeği ise küçülüp büyüyerek ışık alımını ayarlar Işık uyumlarını toplayan sinir lifleri tüm uyarımları düzenleyerek, görme siniri denilen ileticiyle beyne gönderir Beyinde ise tüm veriler sıradan bir işleyişle değerlendirilir Sonucunda oluşan ise görsel algılamadır
c Gözün fizyolojik yapısı: İnsan için en gelişmiş organlardan biri göz demiştik Küreye benzeyen yapısını da dikkate aldığımızda kafatasının içerisinde çok özel bir ikâmetgâh mimarisi meydana gelmiştir Göz kasları ile de sıkı bağlantı içindedir Göz kapakları ise birçok fonksiyonunun yanı sıra koruyucu özelliktedir
Son derece karmaşık şekilde çalışan göz, iç içe üç tabakadan meydana kazanç Göz akı (cornea), Renkli tabaka (koroit) ve Ağsı katman (retina)
En dışta yer alan göz akı, sert ve baştan sona transparan olup gözün ön kısmındadır Bu tabakadan nedeniyle göz küresinin önünde kabarıklık meydana gelir Gözün dışa bağlantısı bu bölümde meydana gelir Işığın bir mercek gibi kırıldığı kısım burasıdır Renkli tabakada ise kan damarları bulunur İris bu bölümde bulunmaktadır İrisin görevi göz bebeğinin büyüyüp küçülmesini sağlamaktır Yani yeterliliğe kadar ışık miktarını ayarlamaktır Ağsı tabakada ise göz merceğinden çıkan iplikçikler, retinayı bir ağ gibi sarar Bu yüzden ağsı tabaka gözün iç bölümünde kiracıdır Şeklinden ötürü konik ve çubuk hücreler denilen ışığa duyarlı tip sinirler ile donatılmıştır Konik hücreler, renklere karşı sağduyu iken renkleri algılayıp görmeye yönelik ödev yaparlar Belirgin bir ışık sistemi bu sinirlerin atama yapması için ağırlık taşır Işık olmadığı vakit bu sinirlerin görev yapma olanağı yoktur
Kırmızı, yeşil ve maviyi ortaya koyan üç müşteri konik hücreli vardır Işığın yetkisiz olduğu durumlarda ise çubuk hücreler devreye girer Bu hücreler gece görme olanağımızı sağlar Ne var ama bu çubuk hücreler ile gece ay ışığında görmemiz mümkünken renkleri göremeyiz Işık arttığında konik hücreler devreye girer ve renkleri algılamaya başlarız Bir Takım hayvanlarda konik hücrelerin olmaması ve renkleri algılayamamaları buna örnektir
d Beyinde tamamlanan görsel uyarım: Beyine giden görünüm değerlendirilir Hafızadaki görüntüler ile karşılaştırılır Yorumlanır Hem beyine değin gelen ters görünüm düzeltilerek algılanır Sonuçta görme sağlanmış olur
Işık kaynağından gelen ışını bir prizmadan geçirerek yapılan deneyde ışığın renklere ayrıldığı Newton tarafından yıllar önce bulundu Newton ’un renk deneyinde ışık prizmadan geçince altı renge ayrılıyordu(Renk Deneyi) Işık kaynağından yayılan ışığın nanometre ve kelvin cinsinden değeridir Işık her cisimden değişik nanometrik değerlerde yansır Bu yansımanın nanometre cinsinden değerine bir ad verdiğimizde asıl renkler ve ara renkleri oluşur Beyaz ve siyah renk değildir Beyaz üç esas rengin belirtilmiş oranlarda karışımından ( % 59 Yeşil, % 33 Mavi, % 19 Kırmızı ) ortaya meydana çıkan nanometrik değere bahşedilen isimdir Siyah ise renk olmayış durumudur
Işık Rengi: Fizikte renk olayı ilk defa Newton göre incelenmiştir daha sonra İngiliz William Herschel prizma dan geçen ışığın çıkardığı renklerin sıcaklıklarını ölçtü Spektrumun bir ucundaki mor ışık asgari, öbür ucundaki kırmızı ışık ise en büyük sıcaklıktaydı daha sonra yapılan deneylerle mor ışığın daha düşük değerindeki mor ötesi ışığın daha sıcaklıkta olduğu da keşfedildi Bir beyaz ışık prizmadan geçirilince, prizmadan çıkan ışık bambaşka boylarında bir renk yelpazesi oluşturur Gözün görebildiği bu renkler kırmızı, portakal, sarı, yeşil, mavi ve mordur Aslında alıngan bir göz veya cihazlar bundan fazlasını da görebilir
Dalga yüksekliği rengin yoğunluğunu belirler bir rengin yoğunluğu ise parlaklıktır Elektron bir yörüngeden diğerine geçince, özel bir miktarda ya bir enerji doğurur yada bir enerji çıkarır Her atomun bu işi yaparken aldığı veya çıkardığı enerji miktarı ayrı olur Bir fotonun enerjisi ışığın dalga uzunluğuna ve bu da bir renge ast olduğundan her atom yalnızca belli renkleri soğurur veya çıkarır Belirlenmiş bir rengi çıkaran bir atom, yeniden aynı rengi soğurur Her atomun soğurduğu ve çıkardığı renkler farklıdır Spekttroskopi bilimi ile renklerin incelenmesinden atomların cinsleri belirlenebilir Dalga uzunluklarına bağlı olan ışık renklerinden kırmızı en uzun dalga boylu boyunca mavi ve mor en kısa dalga uzunlamasına karşılık gelir Bu yerleştirme aynı zamanda enerji sıralamasını gösterir
Mavi ışık en enerjik, kırmızı ışık en az enerjik olan ışıktır Tüm renklerin belirtilmiş oranda karışımı beyaz rengi verir Her ne dek doğadaki her ceset bize renkli olarak görülse de o cismin yüzeyi bazı dalga boylarını emme ve bazılarını bölüştürme özelliğine sahiptir Gözümüze kırmızı görünen karoser, görünen spektrumdaki kırmızın dışındaki tüm dalga boylarını soğurmaktadır Kırmızı bandın dalgası soğurulmadığı için ceset bize kırmızı olarak görülür Herhangi bir cismi yansıtmayan ceset ise siyah olarak görülür
Bu maddesel etkilere göre beyaz ve siyah renk değildir Işığın bulunmadığı yerde renklerin bir anlamı olamaz İnsan gözünün, görünen ışık bölgesindeki, yedi öbür rengi görmesine karşılık, bir takım hayvanlar mesela bir baykuş kırmızı ışığın ötesindeki kızıl ötesi ışığı, bir ara mor ötesi ışığı da görebilir Kedi ve köpekler ise siyah ve beyazın haricen diğer bir renk göremezler
Işık atom ve moleküllere çarpınca mavi ışık kırmızıdan daha tez dağılır Güneşin beyaz ışığı dünya atmosferine girince mavi ışık, ışın demetine ayrılır ve atmosfer mavi olarak görülür Yeni doğan bir bebeğin gözlerinin mavi görünmesinin nedeni de budur birincil birkaç ay içinde bebeğin vücudunun hemen şimdi göz rengini verecek pigmentleri oluşturmasından önce, yani gözün irisi soluk iken irisi oluşturan malzeme mavi ışığı yansıtır
Işık rengi, ( Beyaz ışık ) yani ışığı oluşturan tüm renklerin renk sıcaklığı üç asıl grupta bulunmaktadır
Sıcak beyaz 3300ºK ve altı
Doğal beyaz 33005000ºK
Gün ışığı beyazı 5000ºK ve üstü
Benzer ışık rengine rağmen, lambalar, ışıklarının tayfsal bileşimleri sebebiyle çok bambaşka renksel geri verim özelliklerine sahiptirler
Beyaz – Siyah; Ceset üstüne gelen ışığın bileşenleri arasında bir farklılık yaratmadan hepsini aniden aynı oranda geçirme, yutma ya da yansıtma özelliği gösteriyorsa ışığın karakteri değişmeyen Bu cisimlerin ışığa tepkileri nötr olarak kabul edilir
Bu cisimler ışığın bileşenleri arasındaki dengeyi bozmadan benzer oranda yansıtarak, şiddetini değiştirerek ya da tamamını yutarak ışığın toplam şiddetine tesir ederler
Tepkileri nötr olan cisimler eşit enerjili ışıkla aydınlatıldıklarında, kendi yansıtma veya geçirme oranlarına emrindeki olarak ışığın şiddeti değişir ve aşağıdaki belirtildiği gibi görünürler ya da ışığı geçirir, yansıtırlar
Fazla parlak ya da açık …( beyaz )
Orta parlaklıkta … ( gri )
Fazla karanlık ve koyu …( koyu gri )
Bütün karanlık …………( siyah )
Üzerine düşen ışığın tam dalga boylarını yansıtan vücut beyaz, tüm dalga boylarını yutan ve yansıtmayan karoser siyahtır Yani Beyaz ve siyah renk değildir
Renk göz ile yakalanan bir ışık tesiridir Işığın eşya üstüne çarpmasıyla, yansıyan ışınlardan gözümüzde meydana gelen duyumların parça başına “renk denir Renk anlamı; ışık, göz ve beyinle sezgi edilir Bu sebeple renk anlamı üç sistemde ele alınmalıdır
a Psikolojik sistemde renk: Beynimizde uyanan bir durumdur Mavi duyum gibi
b Fizyolojik sistemde renk: Farklı Alanlara Yönlendirilmiş ışık cinslerinin göz retinası üstünde, sinirler vasıtasıyla meydana getirilen, fizyolojik olaydır Işığın görünüm hadisesi fizyolojiktir Renk ise bizdedir Renk bir duygudur Yaşayan varlıkların sinir sistemlerinde mevcuttur
c Somut sistemde renk: (Işıkla spektrum ile) Ölçülerle ve rakamlarla geniş olarak belirtilmiş bir olaydır Işığın hangi dalga uzunluğunu hangi oranda bulundurduğu esastır Fizik bakımından renk türü titreşimde ışık dalgalarından ibarettir Bu ışık – renk dalgaları öbür uzunluktadırlar Kırmızının en kısa, morun en uzun olduğu gibi
Rengin Tarihçesi
İnsanı insan kılan her değerinde dümdüz bir cam levha gibidir Pek ki her birinin içinden insanı insan kılan o ışık geçer Rengarenk levhalar parlak güneşin altında parıldar ve binbir çeşitte renk verirler yine de insanı insan kılan ışık tektir
Renklerin psikolojik ve fizyolojik etkileri dalında renkler ve karakter gelişimi dallarında incelemeler yapan Living Colour (canlı renkler) organizasyonunu kuran (1984) Howard Sun, çalışmalarını Theophilus Helidor Gimbel ’le yoğunlaştırdı 1983 yılında renk terapisti unvanını aldı İnsanların ruhsal ve insani psikolojileri konusunda bütün bir tecrübe kazandı İnsanların bireysel, bedensel ve ruhsal dünyaları konusunda uzun ve sıkıcı çalışmalar yaptı Grup terapileri ile sistemin doğruluğunu insanlara aktardı Renk analiz uzmanlığını eşi Dorothy Sun ile fevkalade geliştiren Howard Sun 1984 yılında eşi ile birlikte İngiltere ’nin birincil devlete ait terapi merkezini açtı Bu egzersiz İngiltere ’de büyük ilgi gördü Halk Müziği renkler ile şahsiyet ve iç dünyalarının keşfine başladılar
Renk Bilimi Nasıl Doğdu?
İngiliz fizikçi Isaac Newton (1642 – 1727) 1670?de güneş ışığını elmas bir prizmadan geçirerek, renkleri ayırmayı başarmıştır Bir odayı kararttıktan sonradan güneş ışığının ince bir delikten odaya girmesini sağlamış, bu ışığın önüne bir prizma koyarak parçalanış halini, tıpkı gökkuşağında olduğu gibi yedi rengi yukarıdan aşağıya dürüst bir perdeye aksettirmeyi sağlamıştır Güneş ışığını meydana getiren yedi rengin (renk tayfının) görkemi, gizemi bugün üzerinde çoğu çalışmalar yapılan son derece olumlu sonuçlar alınan çalışmaları ve araştırmaları beraberinde getirmiş, Renk Bilimi ’ni bir bilim dalı olarak ortaya koymuştur
Newton ’dan sonra, Chevreul, Helmhotz, Young gibi fizikçiler ve de kimyagerler bu proje üstüne yoğunlaşarak çalışmalarını hızlandırmışlardır Newton beyaz perde üzerindeki renklerin bir sıra teşkil etmesine Spektrum Solaers (Güneş Tayfı) adını verdi Spektrumun zaman zaman değişen, güneşin hararet derecesine kadar renklenen renk tayfında aşağıdaki renkleri görürüz ve bütün renkler beyaz ışıktan doğar:
Kırmızı, Turuncu, Sarı, Yeşil, Mavi, Lacivert, Çivit Mavi, Menekşe Moru
Sarı, kırmızı ve mavi renklere; Başlıca Renkler ya da Meydana Getirilemeyen Renkler adı verilir
Yeşil, turuncu ve mor renkler ise esas renklerin ikişerli karışımından meydana gelirler
Örneğin:
Sarı + kırmızı turuncu
Sarı + mavi yeşil
Mavi + kırmızı mor
Bu Vesile Ile ortaya konan bu renk şeridine Spektre – Solaire denir Göz alışımı ile sezgi edilen, bütün yaşamı ve varlık dünyasına renk veren renk, renkler ve bu oluşumdan duyarlılığa; renk tesiri (sansation) denir
Rengi görmeden duyarlılıkla da hissetmek mümkündür Bir örnek olarak bahsedeceğim uygulamayı deneyebilirsiniz Kendinize bir kırmızı ve bir de mavi kart hazırlayın Gözlerinizi kapatarak hangi kartın hangi renk olduğunu bilmeden dizlerinizin üzerine yerleştirin Tekrar gözleriniz kapalı ellerinizi kartların üstüne yaklaştırın konsantre olarak bir zaman o şekilde durun Belirli bir zaman sonra kırmızı karttan sıcak bir rüzgâr mavi karttan ise daha serin bir yel hissedeceksiniz Kırmızı sıcak renk grubunda, mavi ise soğuk renk grubundadır ve bu enerjilerine aynen yansır
Yine aynı bir deneyle herhangi bir rengin komplamanterini yani tamamlayıcısını bulmak bilimsel açıdan mümkündür Daire şeklindeki bir kartonun yarısını yeşile boyayın Diğer yarısı ise beyaz kalsın Bu daireyi tez kendi etrafında döndürürsek bir vakit daha sonra beyaz kısmını pembe olarak görmeye başlayacaksınız Çünkü yeşilin komplamanteri pembedir Hatta beyaz kısmı pembe olarak boyayıp benzer deneyi yapsak bir vakit daha sonra kartonun beyaz renk alacağını görecektik Bütün bunlardan varılan sonuç şudur fakat renk bir enerjidir ve renk bilimi artı bir bilimdir
Gözün Rengi Algılaması
Göz ve Görme:
İnsanda en gelişmiş organ gözdür Gözün bir bölümü olan retina bazı bilim çevrelerince beynin bir uzantısı olarak değerlendirilir aynı zamanda göz, optik bir organdır Bir dizi karışık işlemden geçirilen görsel uyarım beyinde belirtilerek görme sağlanmış olur Görme olayının aşamalarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
a Işık ve nesneler
b Görme olayı ve göz
c Gözün fizyolojik yapısı
d Beyinde tamamlanan görsel uyarım
a Işık ve Nesneler: Görme olayının en kayda değer elemanı ışıktır Bakmak için eksik veya fazla, ışığa gereksinim duyarız Ara Sıra mehtap bile yeterli olurken renkli görüntüyü elde edebilmemiz için daha pozitif ışık gücüne ihtiyaç duyarız Görme olayını sağlayan göz, ışık uyarımlarını belirli işlemlerden geçirerek algılamayı sağlar Göz için ışığı değerlendiren esas sistem deyimini de kullanabiliriz
b Görme olayı ve göz: Görsel kavrama ışık uyarımının kompleks işlemler ile değerlendirilmesidir Favori ışığa aklıselim herif bir tabakanın varlığı esastır Göz bebeği ise küçülüp büyüyerek ışık alımını ayarlar Işık uyumlarını toplayan sinir lifleri tüm uyarımları düzenleyerek, görme siniri denilen ileticiyle beyne gönderir Beyinde ise tüm veriler sıradan bir işleyişle değerlendirilir Sonucunda oluşan ise görsel algılamadır
c Gözün fizyolojik yapısı: İnsan için en gelişmiş organlardan biri göz demiştik Küreye benzeyen yapısını da dikkate aldığımızda kafatasının içerisinde çok özel bir ikâmetgâh mimarisi meydana gelmiştir Göz kasları ile de sıkı bağlantı içindedir Göz kapakları ise birçok fonksiyonunun yanı sıra koruyucu özelliktedir
Son derece karmaşık şekilde çalışan göz, iç içe üç tabakadan meydana kazanç Göz akı (cornea), Renkli tabaka (koroit) ve Ağsı katman (retina)
En dışta yer alan göz akı, sert ve baştan sona transparan olup gözün ön kısmındadır Bu tabakadan nedeniyle göz küresinin önünde kabarıklık meydana gelir Gözün dışa bağlantısı bu bölümde meydana gelir Işığın bir mercek gibi kırıldığı kısım burasıdır Renkli tabakada ise kan damarları bulunur İris bu bölümde bulunmaktadır İrisin görevi göz bebeğinin büyüyüp küçülmesini sağlamaktır Yani yeterliliğe kadar ışık miktarını ayarlamaktır Ağsı tabakada ise göz merceğinden çıkan iplikçikler, retinayı bir ağ gibi sarar Bu yüzden ağsı tabaka gözün iç bölümünde kiracıdır Şeklinden ötürü konik ve çubuk hücreler denilen ışığa duyarlı tip sinirler ile donatılmıştır Konik hücreler, renklere karşı sağduyu iken renkleri algılayıp görmeye yönelik ödev yaparlar Belirgin bir ışık sistemi bu sinirlerin atama yapması için ağırlık taşır Işık olmadığı vakit bu sinirlerin görev yapma olanağı yoktur
Kırmızı, yeşil ve maviyi ortaya koyan üç müşteri konik hücreli vardır Işığın yetkisiz olduğu durumlarda ise çubuk hücreler devreye girer Bu hücreler gece görme olanağımızı sağlar Ne var ama bu çubuk hücreler ile gece ay ışığında görmemiz mümkünken renkleri göremeyiz Işık arttığında konik hücreler devreye girer ve renkleri algılamaya başlarız Bir Takım hayvanlarda konik hücrelerin olmaması ve renkleri algılayamamaları buna örnektir
d Beyinde tamamlanan görsel uyarım: Beyine giden görünüm değerlendirilir Hafızadaki görüntüler ile karşılaştırılır Yorumlanır Hem beyine değin gelen ters görünüm düzeltilerek algılanır Sonuçta görme sağlanmış olur
Işık kaynağından gelen ışını bir prizmadan geçirerek yapılan deneyde ışığın renklere ayrıldığı Newton tarafından yıllar önce bulundu Newton ’un renk deneyinde ışık prizmadan geçince altı renge ayrılıyordu(Renk Deneyi) Işık kaynağından yayılan ışığın nanometre ve kelvin cinsinden değeridir Işık her cisimden değişik nanometrik değerlerde yansır Bu yansımanın nanometre cinsinden değerine bir ad verdiğimizde asıl renkler ve ara renkleri oluşur Beyaz ve siyah renk değildir Beyaz üç esas rengin belirtilmiş oranlarda karışımından ( % 59 Yeşil, % 33 Mavi, % 19 Kırmızı ) ortaya meydana çıkan nanometrik değere bahşedilen isimdir Siyah ise renk olmayış durumudur
Işık Rengi: Fizikte renk olayı ilk defa Newton göre incelenmiştir daha sonra İngiliz William Herschel prizma dan geçen ışığın çıkardığı renklerin sıcaklıklarını ölçtü Spektrumun bir ucundaki mor ışık asgari, öbür ucundaki kırmızı ışık ise en büyük sıcaklıktaydı daha sonra yapılan deneylerle mor ışığın daha düşük değerindeki mor ötesi ışığın daha sıcaklıkta olduğu da keşfedildi Bir beyaz ışık prizmadan geçirilince, prizmadan çıkan ışık bambaşka boylarında bir renk yelpazesi oluşturur Gözün görebildiği bu renkler kırmızı, portakal, sarı, yeşil, mavi ve mordur Aslında alıngan bir göz veya cihazlar bundan fazlasını da görebilir
Dalga yüksekliği rengin yoğunluğunu belirler bir rengin yoğunluğu ise parlaklıktır Elektron bir yörüngeden diğerine geçince, özel bir miktarda ya bir enerji doğurur yada bir enerji çıkarır Her atomun bu işi yaparken aldığı veya çıkardığı enerji miktarı ayrı olur Bir fotonun enerjisi ışığın dalga uzunluğuna ve bu da bir renge ast olduğundan her atom yalnızca belli renkleri soğurur veya çıkarır Belirlenmiş bir rengi çıkaran bir atom, yeniden aynı rengi soğurur Her atomun soğurduğu ve çıkardığı renkler farklıdır Spekttroskopi bilimi ile renklerin incelenmesinden atomların cinsleri belirlenebilir Dalga uzunluklarına bağlı olan ışık renklerinden kırmızı en uzun dalga boylu boyunca mavi ve mor en kısa dalga uzunlamasına karşılık gelir Bu yerleştirme aynı zamanda enerji sıralamasını gösterir
Mavi ışık en enerjik, kırmızı ışık en az enerjik olan ışıktır Tüm renklerin belirtilmiş oranda karışımı beyaz rengi verir Her ne dek doğadaki her ceset bize renkli olarak görülse de o cismin yüzeyi bazı dalga boylarını emme ve bazılarını bölüştürme özelliğine sahiptir Gözümüze kırmızı görünen karoser, görünen spektrumdaki kırmızın dışındaki tüm dalga boylarını soğurmaktadır Kırmızı bandın dalgası soğurulmadığı için ceset bize kırmızı olarak görülür Herhangi bir cismi yansıtmayan ceset ise siyah olarak görülür
Bu maddesel etkilere göre beyaz ve siyah renk değildir Işığın bulunmadığı yerde renklerin bir anlamı olamaz İnsan gözünün, görünen ışık bölgesindeki, yedi öbür rengi görmesine karşılık, bir takım hayvanlar mesela bir baykuş kırmızı ışığın ötesindeki kızıl ötesi ışığı, bir ara mor ötesi ışığı da görebilir Kedi ve köpekler ise siyah ve beyazın haricen diğer bir renk göremezler
Işık atom ve moleküllere çarpınca mavi ışık kırmızıdan daha tez dağılır Güneşin beyaz ışığı dünya atmosferine girince mavi ışık, ışın demetine ayrılır ve atmosfer mavi olarak görülür Yeni doğan bir bebeğin gözlerinin mavi görünmesinin nedeni de budur birincil birkaç ay içinde bebeğin vücudunun hemen şimdi göz rengini verecek pigmentleri oluşturmasından önce, yani gözün irisi soluk iken irisi oluşturan malzeme mavi ışığı yansıtır
Işık rengi, ( Beyaz ışık ) yani ışığı oluşturan tüm renklerin renk sıcaklığı üç asıl grupta bulunmaktadır
Sıcak beyaz 3300ºK ve altı
Doğal beyaz 33005000ºK
Gün ışığı beyazı 5000ºK ve üstü
Benzer ışık rengine rağmen, lambalar, ışıklarının tayfsal bileşimleri sebebiyle çok bambaşka renksel geri verim özelliklerine sahiptirler
Beyaz – Siyah; Ceset üstüne gelen ışığın bileşenleri arasında bir farklılık yaratmadan hepsini aniden aynı oranda geçirme, yutma ya da yansıtma özelliği gösteriyorsa ışığın karakteri değişmeyen Bu cisimlerin ışığa tepkileri nötr olarak kabul edilir
Bu cisimler ışığın bileşenleri arasındaki dengeyi bozmadan benzer oranda yansıtarak, şiddetini değiştirerek ya da tamamını yutarak ışığın toplam şiddetine tesir ederler
Tepkileri nötr olan cisimler eşit enerjili ışıkla aydınlatıldıklarında, kendi yansıtma veya geçirme oranlarına emrindeki olarak ışığın şiddeti değişir ve aşağıdaki belirtildiği gibi görünürler ya da ışığı geçirir, yansıtırlar
Fazla parlak ya da açık …( beyaz )
Orta parlaklıkta … ( gri )
Fazla karanlık ve koyu …( koyu gri )
Bütün karanlık …………( siyah )
Üzerine düşen ışığın tam dalga boylarını yansıtan vücut beyaz, tüm dalga boylarını yutan ve yansıtmayan karoser siyahtır Yani Beyaz ve siyah renk değildir