Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Sait Faik Abasıyanık'ın hikaye anlayışı nasıldır

Sait Faik Abasıyanık'ın hikaye anlayışı nasıldır
0
257

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
14
Sait Faik Abasıyanık hikayelerinin özellikleri

Sanat fiilen insandır` diyen Sait Faik, eserlerinde genel anlamıyla insanı işlemiştir Konusu da, kaynağı da, malzemesi de, duygusu da insandır Onda güneş görebilen bir evin insana açılan tüm pencereleri vardır Dülger balığını anlatırken bile doğrusu insanı konu edinir Dülger balığının içine, insanı böylece dikkatli bir ustalıkla yerleştirmiştir oysa, bundan etkilenmemek olası değildir Bu duruma yol açan etkeni, Sait Faik`teki dinmez insan sevgisine bağlamamız epeyce yerinde olacaktır O, hayatı insan temelinde algılar Bütün yollar insana uzar onun anlayışında Her şey insan için vardır, insansız dünya ve hayat anlamsız olacaktır: `İnsansız hiçbir şeyin güzelliği yok, her şey onun doğru onunla güzel Bu dakikada, bu günün güzelliği gökte ay, uzak güneşin bir billur bahçe gibi pırıltısı; hiçbir şey yok`

`İnsanın kendisinin odak noktası olmadığı hiçbir öz yoktur` der edebiyat kuramcısı Georg Lukacs Sait Faik`in esas hareket algısı Lukacs`nın savının özü şeklinde işliyor O, insana aşıktır Hatta yer yer Sait Faik`in insan sevgisi, bana aşırı gelen hümanist çığlıklarla bile doludur Bu şart bana kalırsa yazarın, hayatı var oluş çağrısının uzağında yaşamasıyla özetlenebilir Bunda çağdaş zamanları andıran ince bir ayrım vardır

Sait Faik`in toplumsal bakışı da yeniden insan teki üzerinden işler Fiilen insanı vermekle toplumu verdiğine inanır Bireyin kişisel sorunlarını, iç sıkıntılarını, duygularını, sevinçlerini, kızgınlıklarını işleyerek, insan teki üzerinden toplumsal yaklaşımın toplu fotoğrafını çekmiş olur

Sait Faik`in bireyciliği, `nevi şahsına münhasır bireyciliktir` dememiz bizi yanıltmayacaktır Dış anlatımla gerçeküstü anlatımın birleşmesi Sait Faik`in hikayesinin esas noktalarından biridir `Havada Bulut` hikayesindeki insan özüne odaklanan tavrı benzer düzlemde devam eden; `Haritada bir nokta`, `Ermeni balıkçı ile topal martı`, `Dülger balığının ölümü` gibi hikayelerinde de fazlasıyla görülebilir Bu hikayelerdeki gerçeküstü anlatım da dikkate değerdir

Yazan tek başına bir insandır, yalnızdır Eşsiz sanat yapıtlarının, sanatçıların istemli yalnızlıklarının tetiklemesiyle ortaya çıktığını düşünürsek Sait Faik`in yalnızlığı, öteki sanatçılar gibi ona da sanat ürünleri armağan etmiştir Fakat Sait Faik, mütemadiyen yalnızlığından sıyrılıp ahali arasına firar etmek istemiştir İnsanların yanında gitmiş ve her seferinde orada birilerini bulabilmiştir Kahvecilerle kahve pişirmiş, balıkçılarla balık tutmuş, onlar gibi konuşmuş, onlar gibi yaşamıştır Onlar gibi yaşaması, yani içimizden biri gibi yaşaması Sait Faik`in, insan tavrını yakalamasını kolaylaştırmıştır İnsan tavrını zahmetsizce ele geçiren Sait Faik, hikayelerinde de bunu yine kolayca yansıtabilmiştir

Hikayelerindeki şiirsel anlatım, birçok şairi kıskandıracak ustalıktadır Hikayelerinde ara sıra, şiir mi yoksa öykü mi okuduğunu unutturabilecek satırlarla karşılaştırır okuyucuyu Sait Faik`i okurken; `Elinin üstündeki mavi damarlar bir dostluk denizine akıyordu`, `Şu Sirkeci`nin otelleri her Anadolu kasabasından eşya ve merhaba taşır`, `İstanbul`da tifüs, memlekette deprem, haricen harp, ben sana aşıkım` gibi yüzlerce şiir mısrasıyla yüz yüze gelmek mümkündür

`Kalinikhta` hikayesindeki; `Yanıma baktım kimseler değil henüz çevrem insan doluydu Köpekler havlıyor, ağaçlar hışırdıyordu Bir ırmak akıyordu kulağımın dibinden Ağaçlar suları yıkıyordu Hayvanlar insanları öpüyordu, köpekler konuşuyor halk havlıyordu Gökyüzü sarıydı` Bu paragraf böylece sanıyorum oysa başlı başına Sait Faik`in şiirsel üslubunu anlatmak için yeterlidir

Albert Camus; `Yaşama umutsuzluğu olmasa, yaşama sevgisi de olmaz` diyor bir kitabında Bu şart Sait Faik`in eserlerinde sıkça karşılaştığımız bir anlayıştır Eserlerinde, umutsuzluk teması minimum umut teması kadar geçmektedir

Sait Faik`in hikayelerinde, şart ve olaydan fazla intiba vardır Intiba önemlidir Bir günün veya bir olayın izlenimi Yine eserlerinde sıkça karşılaştığımız durum ruhsal çözümlemelerin pozitif olmasıdır Konudan fazla, intiba kendisini dikkatle takip ettirir Bazen olay adamakıllı ikinci planda kalır, bunun yerine insanın içyapısının anlatımı tercih edilir

Eserlerini daha fazla konuşma diliyle yazması ve iç monologlara epeyce fazla yer vermesi, kendi döneminde Sait Faik`in ayırt edici özelliği olarak okunabilir Hikayelerindeki kişilerin eylemleri, çoğunlukla iç tedirginlikle oluşur Oluşmak; bu da yazarın dış görüntüden çok içe dönük izlenimlerin peşinde olan bir ressam oluşuyla açıklanabilir

Hikayelerindeki karakterler fazlasıyla canlıdır Bu fazlalık, hikayelerinin hayatın herhangi bir bölümünde soluk alıp vermesine olasılık sağlıyor Kitabın kapağını kapattıktan sonra, odadan çıkarken yeni tanıştığınız bir Sait Faik karakteriyle karşılaşmanız işten bile yok Karakterlerinin `diri` olması, sokakta karşılaştığımız veya muhtemel karşılaşacağımız izlenimini bırakması hikayenin kaynağının yine sokakta olduğunun bariz ispatıdır

Sait Faik`in şehir halkı ve topluluk temalı hikayelerinde kişi sayısı da oldukça fazladır Buna rağmen sesli bir yalnızlığı taşıyan şimdilik `kasaba` diyelim hikayelerinde kişi sayısının azlığı göze çarpar Keza hikayelerindeki ölüm vurgusunun yalnızca ölümü içinde hissetmeye başlayan hasta bir adamın ölme korkusundan kaynaklandığını söyleyemesek bile, bu ağırlığı bir kenara not etmemiz gerekir Bozulan sağlığıyla birlikte son yıllarındaki bunalımlı dönemlerini buna bağlantı kurmak, hikayelerindeki vefat temasının inceden inceye ölüm korkusuyla beraber işlenmiş olduğu kanısını yakamıza iliştiriverir *
 
858,505Konular
982,659Mesajlar
33,046Kullanıcılar
King3838Son üye
Üst Alt