iltasyazilim
FD Üye
Solunum Sistemi ve Spor
Fiziksel aktivitenin artması doğrusal olarak enerjiye gereksinimi artırır Dolayısıyla dokuların besin maddesi ve oksijen talepleri artar
Egzersiz sırasında solunum sisteminin temel görevi dokuların artan oksijen gereksinimine uygun olarak daha çok oksijeni organizmaya sokmaktır Fakat alınan bu oksijenin tamamının vücut tarafından kullanılabilmesi mümkün değildir Dolaşım sisteminin bir oksijen taşıma kapasitesi vardır “Maksimal Oksijen Kullanım Kapasitesi ( Max V02) denen bu fizyolojik sınır kişiden kişiye farklılık gösterir
Dinlenme durumunda solunumun ekspirasyon (soluk verme) devresi inspirasyon (soluk alma) devresine göre daha uzundur Egzersizle beraber ekspirasyon devresi kısalır ve her iki devre birbirine eşit hale gelir Fiziksel aktiviteyle beraber solunum dakika volümü de artmaya başlar Egzersizin şiddetine bağlı olarak kişisel kapasite düzeyine ulaşır ve orada kalır
Aktivitenin sonlandırılmasıyla birlikte solunum dakika volümü de düşmeye başlar Ağır egzersizlerden sonra normale dönüş biraz daha uzun sürer Performansın temel motorik özelliklerinden olan dayanıklılık oksijeni kullanma kapasitesinin artırılmasıyla ilişkilidir Gerçekte vücut tarafından kullanılabilecek oksijen oranı hastalık halleri dışında akciğerlerde her zaman için fazlasıyla bulunur Buradaki temel sorun bu oksijenin ne kadarının dolaşım sistemi tarafından dokulara ulaştırılabileceğidir
Dayanıklılık antrenmanlarının amacı organizmanın maksimal oksijen kullanma kapasitesini artırabilmektir Bunun için seçilen temel antrenman yöntemi uzun süreli koşular gibi çalışmaları içerir Sporcunun oksijeni kullanma kapasitesi arttıkça “solunum dakika volümü’’ de (VE) artacaktır Max V02’si en yüksek sporcular maratoncular, kayak krosçular ve bisikletçilerdir
Sporcularda Antrenmanla Beraber Gözlenen Bazı Kronik Değişimler Şunlardır:
– Solunum volümü dinlenme ve submaksimal (maksimum seviyenin altı) yüklenmelerde pek değişmemekle beraber maksimal (maksimum seviye) egzersiz sırasında belirgin olarak artar
– Solunum frekansı dinlenmede daha düşük olabilir Submaksimal etkinlikte aşırı artış olmaz Aşırı yüklenmelerde ise belirgin bir artış gözlenir
– Vital kapasite dayanıklılık sporcularında pek değişmez ya da bir miktar artma olabilir Fakat özellikle yüzücülerde genellikle yüksektir
– Solunum dakika volümü dinlenme durumunda farklılık göstermemekle beraber submaksimal yüklenmelerde artış daha az olur Maksimal bir efor sırasında ise yükselir
– Sporcular göğüs solunumundan çok karın solunumu yapmaya meyillidirler
Sporda ise sporcunun karşılaşabileceği bazı solunum sorunları şunlardır:
Pnömotoraks: Akciğerleri saran zarın (pleura) havayla dolması sonucunda akciğerlerin bu baskıyla çökmesidir, (kollaps) Sportif aktivitelerde travmalarla oluşabildiği gibi tüplü dalışta (scuba), atletizmin yüksek atlama gibi branşlarında gerçekleşebilir Ağır vakalarda akciğer enfeksiyonlarına hatta solunum durmasına yol açabilir
Astım ve Egzersize Bağlı Bronkospazm: Astım kronik bir hastalıktır Solunum yollarında oluşan daralma bazen egzersize bağlı olarak da tetiklenebilir Uygun ilaçları kullanmak koşuluyla astımlıların spor yapmasında sakınca yoktur Astımlı sporcular egzersize bağlı astım krizinden korunmak için nemli havaya sahip havuz koridorlarını kullanırlar Bu anlamda yüzme sporu astımlılar için en ideal spor sayılır
Dilin geriye kaçması: Sporda çoğu zaman travmaya bağlı olarak dilin geriye kaçarak hava yolunu tıkaması durumudur Arkadan sert çarpmalar, kafa kafaya çarpışma ya da daha farklı bir mekanizmayla gerçekleşebilir Bununla beraber kalp sorunları, bayılma ve koma gibi nedenlere bağlı olarak da dil geriye kaçabilir Solunum yolunun tıkanması boğulmayla sonuçlanabilir Acil müdahale gerektirir İlkyardım “solunum yolunun açılması manevrası ile başlatılır Baş geriye, çene aşağıya doğru çekilerek ağız açılmaya çalışılır Bu sırada ağza sokulan parmakla dil öne doğru çekilir
Fiziksel aktivitenin artması doğrusal olarak enerjiye gereksinimi artırır Dolayısıyla dokuların besin maddesi ve oksijen talepleri artar
Egzersiz sırasında solunum sisteminin temel görevi dokuların artan oksijen gereksinimine uygun olarak daha çok oksijeni organizmaya sokmaktır Fakat alınan bu oksijenin tamamının vücut tarafından kullanılabilmesi mümkün değildir Dolaşım sisteminin bir oksijen taşıma kapasitesi vardır “Maksimal Oksijen Kullanım Kapasitesi ( Max V02) denen bu fizyolojik sınır kişiden kişiye farklılık gösterir
Dinlenme durumunda solunumun ekspirasyon (soluk verme) devresi inspirasyon (soluk alma) devresine göre daha uzundur Egzersizle beraber ekspirasyon devresi kısalır ve her iki devre birbirine eşit hale gelir Fiziksel aktiviteyle beraber solunum dakika volümü de artmaya başlar Egzersizin şiddetine bağlı olarak kişisel kapasite düzeyine ulaşır ve orada kalır
Aktivitenin sonlandırılmasıyla birlikte solunum dakika volümü de düşmeye başlar Ağır egzersizlerden sonra normale dönüş biraz daha uzun sürer Performansın temel motorik özelliklerinden olan dayanıklılık oksijeni kullanma kapasitesinin artırılmasıyla ilişkilidir Gerçekte vücut tarafından kullanılabilecek oksijen oranı hastalık halleri dışında akciğerlerde her zaman için fazlasıyla bulunur Buradaki temel sorun bu oksijenin ne kadarının dolaşım sistemi tarafından dokulara ulaştırılabileceğidir
Dayanıklılık antrenmanlarının amacı organizmanın maksimal oksijen kullanma kapasitesini artırabilmektir Bunun için seçilen temel antrenman yöntemi uzun süreli koşular gibi çalışmaları içerir Sporcunun oksijeni kullanma kapasitesi arttıkça “solunum dakika volümü’’ de (VE) artacaktır Max V02’si en yüksek sporcular maratoncular, kayak krosçular ve bisikletçilerdir
Sporcularda Antrenmanla Beraber Gözlenen Bazı Kronik Değişimler Şunlardır:
– Solunum volümü dinlenme ve submaksimal (maksimum seviyenin altı) yüklenmelerde pek değişmemekle beraber maksimal (maksimum seviye) egzersiz sırasında belirgin olarak artar
– Solunum frekansı dinlenmede daha düşük olabilir Submaksimal etkinlikte aşırı artış olmaz Aşırı yüklenmelerde ise belirgin bir artış gözlenir
– Vital kapasite dayanıklılık sporcularında pek değişmez ya da bir miktar artma olabilir Fakat özellikle yüzücülerde genellikle yüksektir
– Solunum dakika volümü dinlenme durumunda farklılık göstermemekle beraber submaksimal yüklenmelerde artış daha az olur Maksimal bir efor sırasında ise yükselir
– Sporcular göğüs solunumundan çok karın solunumu yapmaya meyillidirler
Sporda ise sporcunun karşılaşabileceği bazı solunum sorunları şunlardır:
Pnömotoraks: Akciğerleri saran zarın (pleura) havayla dolması sonucunda akciğerlerin bu baskıyla çökmesidir, (kollaps) Sportif aktivitelerde travmalarla oluşabildiği gibi tüplü dalışta (scuba), atletizmin yüksek atlama gibi branşlarında gerçekleşebilir Ağır vakalarda akciğer enfeksiyonlarına hatta solunum durmasına yol açabilir
Astım ve Egzersize Bağlı Bronkospazm: Astım kronik bir hastalıktır Solunum yollarında oluşan daralma bazen egzersize bağlı olarak da tetiklenebilir Uygun ilaçları kullanmak koşuluyla astımlıların spor yapmasında sakınca yoktur Astımlı sporcular egzersize bağlı astım krizinden korunmak için nemli havaya sahip havuz koridorlarını kullanırlar Bu anlamda yüzme sporu astımlılar için en ideal spor sayılır
Dilin geriye kaçması: Sporda çoğu zaman travmaya bağlı olarak dilin geriye kaçarak hava yolunu tıkaması durumudur Arkadan sert çarpmalar, kafa kafaya çarpışma ya da daha farklı bir mekanizmayla gerçekleşebilir Bununla beraber kalp sorunları, bayılma ve koma gibi nedenlere bağlı olarak da dil geriye kaçabilir Solunum yolunun tıkanması boğulmayla sonuçlanabilir Acil müdahale gerektirir İlkyardım “solunum yolunun açılması manevrası ile başlatılır Baş geriye, çene aşağıya doğru çekilerek ağız açılmaya çalışılır Bu sırada ağza sokulan parmakla dil öne doğru çekilir