iltasyazilim
FD Üye
sultan 2 Abdülhamid'in ölümü ve cenazesi
Sultan II Abdülhamid Han ’ın ölüm hastalığı 5 Şubat 1918 Salı günü soğuk algınlığı ile başlamış ve üç gün sonra şiddetli bir mide ağrısıyla nefes darlığı baş göstermiştir
Sultan II Abdülhamid Han ’ın ölüm hastalığı 5 Şubat 1918 Salı günü soğuk algınlığı ile başlamış ve üç gün sonradan şiddetli bir mide ağrısıyla solunum yetmezliği baş göstermiştir Eski padişaha ilk bakan doktorlar Beylerbeyi Hastahanesi ’nden Nikolaki Paraskevidis, Veliaht Vahidüddin Efendi ’nin özel doktoru Alkivyedis ve kendi doktoru Atıf Hüseyin Bey ’dir Hastaya birincil müdahaleyi yapan bu doktorlar önce kendisinden kan almışlardır O sırada nabzın, yüz kırk beş; teneffüsün de altmış beşten artı olduğu görülmüştür
Kardeşi Sultan Mehmet Reşat Han, bu durumdan haberdar olunca hangi doktoru istiyorsa onun gönderileceğini bildirmiş, Sultan Abdülhamid ise: “Benim doktorlarım var! diyerek bunu kabul etmemiştir Öldüğü gün olan 10 Şubat ’ta mutadı üzere soğuk suyla aldığı duş sonrası tekrar rahatsızlanmıştır Bunun üstüne kendi doktorlarının tavsiyesiyle Akil Muhtar Bey ve Selanikli Rifat Bey Dolmabahçe Sarayı ’ndan getirilmişlerdir Yapılan kontrollerin peşinde, kan toplanması sonucu ödemleşme ile yürek ve böbrek yetmezliği teşhisi konmuştur Dokuz kere vücudundan kan gücenmiş lakin bütün çabalara rağmen Sultan Abdülhamid, o gün saat on beşte 5 yıl, 3 ay, 9 gündür ikametine tahsis edilmiş olan Beylerbeyi Sarayı ’nda vefat etmiştir
Sultan Abdülhamid ’in vefat haberi ilk kez Başkumandan Vekili ve Harbiye Nazırı Enver Paşa ’ya iletilmiş, Enver Paşa da haberi telefonla padişaha bildirmiştir Sultan Reşat, kardeşinin II Mahmut Türbesi ’ne gömülmesini ve saltanat makamında bulunmuş olan padişahlar için yapılan merasimin aynıyla tekrarını emretmiştir Ailesi ise Sultan Abdülhamid ’in, Fatih Sultan Mehmet Han Türbesi ’ne defnini talep etmiş fakat Enver Paşa, Fatih Türbesi ’ne hiç kimsenin gömülmesinin caiz olmayacağından bahisle bunu reddetmiştir
Eski padişahın cenazesi sabahleyin ezani saat dört buçuk sularında Bahriye Nezareti ’nden görev edilen istimbota konarak, Beylerbeyi Sarayı ’ndan önce Sarayburnu ’na götürülmüş ve oradan da Topkapı Sarayı ’na gasl, teçhiz ve tekfin için nakil edilmiştir Siyahlar giyinmiş bir kafilenin elleri üstünde beyaz bir çarşaf ve koyu renkli bir şal ile örtülü tahta bir sedyeyle Hırkai Saadet Dairesi ’ne konan Sultan Abdülhamid ’in cesedini sıralamak için içeriye yalnız Hırkai Saadet erkânı ve önde gelenler girmiş diğer eşlik edenler haricen kalmıştır
Sultan Abdülhamid ’in teçhiz, tekfin ve cenaze merasiminde hazırlanmış bulunanlardan Tarihçi Ahmet Refik Bey bundan sonraki sahneyi: “Sultan Abdülhamid, üryan ve biruh teneşir üzerine yatırılmıştı Hacet penceresinin yaldızlı parmaklıkları önünde mütessirane durdum Tabutun ilerisinde, Enderun erkânı, ellerini hürmetle kavuşturmuşlar, hizmete muntazır bekliyorlardı Teneşirin civarda, ikisi yeşil, ikisi beyaz sarıklı, dört hoca, ellerinde sarı lifler, misk sabunları, dindarane bir ihtiramla naaşı yıkıyorlardı Sultan Abdülhamid ’in beline doğru beyaz ve yeni bir kefen örtülmüştü Göğsünden yukarısı ve dizlerinden aşağısı açıkta idi Vücudunda uzun bir hastalığın zaafı görülmüyordu Renginde ölüm sarılığı, dehşet bir sarılık yoktu, fildişinden camid bir karoser gibiydi Boyu küçük, saçı sakalı ağarmıştı Burnu çehresine nisbeten uzunca idi Gözleri kapanmış çukura batmıştı Uzun ve siyah kaşlarının vaz ’ında melal ve teessür vardı Saçları alnına içten birazcık dökülmüştü Sakalı bembeyaz, uçlarına dürüst sararmıştı Yüzünde yaşlılık alameti, artı buruşukluk yoktu Boynu incelmiş, omuz kemikleri dışarı fırlamıştı En cılız yerleri göğsü idi Göğüs ve kalça kemikleri görülüyordu Bacakları beyaz ve ince, ayakları ufaktı Vücudunda hiç kıl yoktu Yalnız meme uçlarında, kollarının daha aşağı kısımlarında, parmaklarının üstünde siyah kıllar görülüyordu Kolları bitabane iki tarafa düşmüş, ayaklarının parmakları açılmıştı Vücudunun sağ tarafı bembeyazdı Sol tarafında ve arkasından kırmızılıklar görülüyordu Heyeti umumiyesi sevimli idi Beyaz bir gövde, yıkandıkça güzelleşen bir naaş yeni bir teneşir üzerinde, yıkayanların ellerine ast uzanmış yatıyordu Naaşın karşı, ellerinde gümüş buhurdanlar, ağalar duruyordu Cümbür Cemaat huşu içinde idi Bütün simalarda tevekkül alametleri görülüyordu Nihayet, naaşın yıkanması bitti Sarı ipekli işlemeli havlularla kurulandı, tabut yere indirildi, teneşir, tabutun yanında getirildi İçine kefenler serildi Sultan Abdülhamid ’in naaşı hürmetle tabuta indirildi Kefen bağlandı, tabut kapandı biçiminde aktarmaktadır
Gerisinde vasiyeti gereği göğsüne ahidname duası, yüzüne Hırkai Saadet bezi ve siyah Kâbe örtüsü konulmuştur Cenazenin define hazırlanması ezani saat dokuz sıralarında son bulmuştur Hırkai Saadet Dairesi ’nden çıkarılan tabut kapı önünde yüksek bir yere konulduktan, Hamidiye Camii ’nin kürsü şeyhi etrafına bakınarak orada hazır bulunanlara “Merhumu nasıl bilirsiniz? sorusunu yöneltip “İyi biliriz! cevabını ve helallik aldıktan sonra Şeyhülislam Musa Kazım Efendi ’nin imametiyle cenaze namazı kılınmıştır Sultan Abdülhamid ’in mensup olduğu Şazeli Dergâhı şeyhlerinin okudukları Kelimei Tevhidler, Tekbirler ve naatlar eşliğinde Babüsselam Kapısı ’ndan çıkarılmıştır Önde sıra ile süvari bölükleri, inzibat askeri memurları, Bahriye mızıkası, Bahriye askeri, Piyade Küçük Zabit Mektebi, Sahra Topçu Mektebi, İtfaiye alayı, Harbiye Mızıkası, Haremi Hümayun ve Şazeli Dergâhı mensupları olduğu halde tabut hürmetle taşınmıştır
Cenazeyi, İmamı evvel ve sani hazreti şehriyari ve hazini hassa, hazinei hümayun ve sarayı şahane erkân ı memurları, onların ardında Veliaht Vahidüddin Efendi, şehzadeler, Harbiye Nazırı Enver Paşa, Şeyhülislam Musa Kazım Efendi hazretleri, Ayan ve Meclisi Mebusan Reisleri ve milletvekilleri, İstanbul ’da bulunan yabancı devlet elçileri, hanedana mensup damatlar, İttihat ve Terakki Cemiyeti Merkezi Umumi Azası, İlmiye sınıfının önde gelenleri, Gayri Müslimlerin ruhani reisleri olan haham ve patrikler, müsteşarlar, İstanbul Belediye Başkanı ve vekili, İstanbul vali ve vekili, Polis Emniyet Müdürü müdürü umumisi ve Maliye direktörleri devlete ait üniformalarını giymiş oldukları halde takip etmişlerdir
Bu şekilde düzenlenmiş olan Sultan Abdülhamid ’in muhteşem cenaze alayı, Ayasofya ’dan Sultan Mahmud Türbesi ’ne kadar iki sıra asker dizili Divanyolu ’nu takip ederek defin mahalline varmıştır Bu sırada sokak ve caddeye çıkan sokaklar, pencereler, damlar, ağaçlar, türbe duvarları üzüntü içerisindeki ahali ile dolup taşmıştır Ağlayanların haykırışları eşliğinde türbeye “Allah Allah sesleri, dualar ve tekbirlerle sokulan II Abdülhamid ’in cesedi orada dedesi II Mahmud ve Amcası Sultan Abdülaziz ‘in yanında kendisi için açılan kabre konulmuştur Bu Nedenle uzun ve dolu bir saltanat devresinin son sayfası da kapanmıştır *
Sultan II Abdülhamid Han ’ın ölüm hastalığı 5 Şubat 1918 Salı günü soğuk algınlığı ile başlamış ve üç gün sonra şiddetli bir mide ağrısıyla nefes darlığı baş göstermiştir
Sultan II Abdülhamid Han ’ın ölüm hastalığı 5 Şubat 1918 Salı günü soğuk algınlığı ile başlamış ve üç gün sonradan şiddetli bir mide ağrısıyla solunum yetmezliği baş göstermiştir Eski padişaha ilk bakan doktorlar Beylerbeyi Hastahanesi ’nden Nikolaki Paraskevidis, Veliaht Vahidüddin Efendi ’nin özel doktoru Alkivyedis ve kendi doktoru Atıf Hüseyin Bey ’dir Hastaya birincil müdahaleyi yapan bu doktorlar önce kendisinden kan almışlardır O sırada nabzın, yüz kırk beş; teneffüsün de altmış beşten artı olduğu görülmüştür
Kardeşi Sultan Mehmet Reşat Han, bu durumdan haberdar olunca hangi doktoru istiyorsa onun gönderileceğini bildirmiş, Sultan Abdülhamid ise: “Benim doktorlarım var! diyerek bunu kabul etmemiştir Öldüğü gün olan 10 Şubat ’ta mutadı üzere soğuk suyla aldığı duş sonrası tekrar rahatsızlanmıştır Bunun üstüne kendi doktorlarının tavsiyesiyle Akil Muhtar Bey ve Selanikli Rifat Bey Dolmabahçe Sarayı ’ndan getirilmişlerdir Yapılan kontrollerin peşinde, kan toplanması sonucu ödemleşme ile yürek ve böbrek yetmezliği teşhisi konmuştur Dokuz kere vücudundan kan gücenmiş lakin bütün çabalara rağmen Sultan Abdülhamid, o gün saat on beşte 5 yıl, 3 ay, 9 gündür ikametine tahsis edilmiş olan Beylerbeyi Sarayı ’nda vefat etmiştir
Sultan Abdülhamid ’in vefat haberi ilk kez Başkumandan Vekili ve Harbiye Nazırı Enver Paşa ’ya iletilmiş, Enver Paşa da haberi telefonla padişaha bildirmiştir Sultan Reşat, kardeşinin II Mahmut Türbesi ’ne gömülmesini ve saltanat makamında bulunmuş olan padişahlar için yapılan merasimin aynıyla tekrarını emretmiştir Ailesi ise Sultan Abdülhamid ’in, Fatih Sultan Mehmet Han Türbesi ’ne defnini talep etmiş fakat Enver Paşa, Fatih Türbesi ’ne hiç kimsenin gömülmesinin caiz olmayacağından bahisle bunu reddetmiştir
Eski padişahın cenazesi sabahleyin ezani saat dört buçuk sularında Bahriye Nezareti ’nden görev edilen istimbota konarak, Beylerbeyi Sarayı ’ndan önce Sarayburnu ’na götürülmüş ve oradan da Topkapı Sarayı ’na gasl, teçhiz ve tekfin için nakil edilmiştir Siyahlar giyinmiş bir kafilenin elleri üstünde beyaz bir çarşaf ve koyu renkli bir şal ile örtülü tahta bir sedyeyle Hırkai Saadet Dairesi ’ne konan Sultan Abdülhamid ’in cesedini sıralamak için içeriye yalnız Hırkai Saadet erkânı ve önde gelenler girmiş diğer eşlik edenler haricen kalmıştır
Sultan Abdülhamid ’in teçhiz, tekfin ve cenaze merasiminde hazırlanmış bulunanlardan Tarihçi Ahmet Refik Bey bundan sonraki sahneyi: “Sultan Abdülhamid, üryan ve biruh teneşir üzerine yatırılmıştı Hacet penceresinin yaldızlı parmaklıkları önünde mütessirane durdum Tabutun ilerisinde, Enderun erkânı, ellerini hürmetle kavuşturmuşlar, hizmete muntazır bekliyorlardı Teneşirin civarda, ikisi yeşil, ikisi beyaz sarıklı, dört hoca, ellerinde sarı lifler, misk sabunları, dindarane bir ihtiramla naaşı yıkıyorlardı Sultan Abdülhamid ’in beline doğru beyaz ve yeni bir kefen örtülmüştü Göğsünden yukarısı ve dizlerinden aşağısı açıkta idi Vücudunda uzun bir hastalığın zaafı görülmüyordu Renginde ölüm sarılığı, dehşet bir sarılık yoktu, fildişinden camid bir karoser gibiydi Boyu küçük, saçı sakalı ağarmıştı Burnu çehresine nisbeten uzunca idi Gözleri kapanmış çukura batmıştı Uzun ve siyah kaşlarının vaz ’ında melal ve teessür vardı Saçları alnına içten birazcık dökülmüştü Sakalı bembeyaz, uçlarına dürüst sararmıştı Yüzünde yaşlılık alameti, artı buruşukluk yoktu Boynu incelmiş, omuz kemikleri dışarı fırlamıştı En cılız yerleri göğsü idi Göğüs ve kalça kemikleri görülüyordu Bacakları beyaz ve ince, ayakları ufaktı Vücudunda hiç kıl yoktu Yalnız meme uçlarında, kollarının daha aşağı kısımlarında, parmaklarının üstünde siyah kıllar görülüyordu Kolları bitabane iki tarafa düşmüş, ayaklarının parmakları açılmıştı Vücudunun sağ tarafı bembeyazdı Sol tarafında ve arkasından kırmızılıklar görülüyordu Heyeti umumiyesi sevimli idi Beyaz bir gövde, yıkandıkça güzelleşen bir naaş yeni bir teneşir üzerinde, yıkayanların ellerine ast uzanmış yatıyordu Naaşın karşı, ellerinde gümüş buhurdanlar, ağalar duruyordu Cümbür Cemaat huşu içinde idi Bütün simalarda tevekkül alametleri görülüyordu Nihayet, naaşın yıkanması bitti Sarı ipekli işlemeli havlularla kurulandı, tabut yere indirildi, teneşir, tabutun yanında getirildi İçine kefenler serildi Sultan Abdülhamid ’in naaşı hürmetle tabuta indirildi Kefen bağlandı, tabut kapandı biçiminde aktarmaktadır
Gerisinde vasiyeti gereği göğsüne ahidname duası, yüzüne Hırkai Saadet bezi ve siyah Kâbe örtüsü konulmuştur Cenazenin define hazırlanması ezani saat dokuz sıralarında son bulmuştur Hırkai Saadet Dairesi ’nden çıkarılan tabut kapı önünde yüksek bir yere konulduktan, Hamidiye Camii ’nin kürsü şeyhi etrafına bakınarak orada hazır bulunanlara “Merhumu nasıl bilirsiniz? sorusunu yöneltip “İyi biliriz! cevabını ve helallik aldıktan sonra Şeyhülislam Musa Kazım Efendi ’nin imametiyle cenaze namazı kılınmıştır Sultan Abdülhamid ’in mensup olduğu Şazeli Dergâhı şeyhlerinin okudukları Kelimei Tevhidler, Tekbirler ve naatlar eşliğinde Babüsselam Kapısı ’ndan çıkarılmıştır Önde sıra ile süvari bölükleri, inzibat askeri memurları, Bahriye mızıkası, Bahriye askeri, Piyade Küçük Zabit Mektebi, Sahra Topçu Mektebi, İtfaiye alayı, Harbiye Mızıkası, Haremi Hümayun ve Şazeli Dergâhı mensupları olduğu halde tabut hürmetle taşınmıştır
Cenazeyi, İmamı evvel ve sani hazreti şehriyari ve hazini hassa, hazinei hümayun ve sarayı şahane erkân ı memurları, onların ardında Veliaht Vahidüddin Efendi, şehzadeler, Harbiye Nazırı Enver Paşa, Şeyhülislam Musa Kazım Efendi hazretleri, Ayan ve Meclisi Mebusan Reisleri ve milletvekilleri, İstanbul ’da bulunan yabancı devlet elçileri, hanedana mensup damatlar, İttihat ve Terakki Cemiyeti Merkezi Umumi Azası, İlmiye sınıfının önde gelenleri, Gayri Müslimlerin ruhani reisleri olan haham ve patrikler, müsteşarlar, İstanbul Belediye Başkanı ve vekili, İstanbul vali ve vekili, Polis Emniyet Müdürü müdürü umumisi ve Maliye direktörleri devlete ait üniformalarını giymiş oldukları halde takip etmişlerdir
Bu şekilde düzenlenmiş olan Sultan Abdülhamid ’in muhteşem cenaze alayı, Ayasofya ’dan Sultan Mahmud Türbesi ’ne kadar iki sıra asker dizili Divanyolu ’nu takip ederek defin mahalline varmıştır Bu sırada sokak ve caddeye çıkan sokaklar, pencereler, damlar, ağaçlar, türbe duvarları üzüntü içerisindeki ahali ile dolup taşmıştır Ağlayanların haykırışları eşliğinde türbeye “Allah Allah sesleri, dualar ve tekbirlerle sokulan II Abdülhamid ’in cesedi orada dedesi II Mahmud ve Amcası Sultan Abdülaziz ‘in yanında kendisi için açılan kabre konulmuştur Bu Nedenle uzun ve dolu bir saltanat devresinin son sayfası da kapanmıştır *
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.