iltasyazilim
FD Üye
Allah'ın sünneti, kanunu Lügatte yolmanasına gelen sünnet, Allahadıyla birlikte kullanıldığında, Allah'ın kâinatı idare ederken koyduğu kurallar; Cenabı Allah'ın yaratıkları hakkındaki hüküm ve âdetleri anlamına gelir
Kâinatta meydana gelen olaylar Allah'ın koyduğu birtakım kurallara, kanunlara tabidir; her şeyde bir sebep netice ilişkisi vardır Evrenin yaratılışından kıyamet kopuncaya kadar tabiat olayları bu kanunlara yan olarak gerçekleşir Meselâ, neslin devamı erkek ve kadınsı canlının birleşmesi sonucunda oluşan döllenme ile sağlanır Her canlı doğar, büyür, yaşlanır ve ölür Alev yakıcıdır; su ise söndürücü Suyun kaldırma kuvveti; yerin çekim gücü vardır Yağmurun yağması için suyun buharlaşıp bulut haline gelmesi zorunludur Kâinatta insanlar tarafından alışılmış ne değin tabiat kanunu varsa bunların tümü Allah'ın kâinatı yaratırken koyduğu kurallardır; adi şartlarda değişmeyen Ama, bu ilahi kanunlar eşyanın gerekli bir neticesi olmadığından dolayı Allah dilerse insanların alışageldikleri tabiat olaylarının haricen bir takım harikulade olayları da meydana getirmeye kadirdir
İkisi kulların te'dib ve salahı ile ilgili elde etmek üzere sünnetullah üç kısımdır:
1 Gönderilen peygamberlerin bölgesinde peygamberliklerine delâlet eden mucizeleri gördüğü halde inad edip bir türlü inanmayan ve peygamberleri yalanlayan kavimlerin helâk edilmesi sünnetullahtır Peygamberlerin doğruluklarına delâlet eden beyyine ve mucizelerini gördükten sonra halkın bir kısmı onlara inanırlar İman edenlerden sonradan geriye ıslahı mümkün olmayan kalbleri katılaşmış, inatçı, bozguncu ve şerli ahali kalır İşte o vakit onlara helâk âyetleri gösterilir tekrar tekrar peygamberlerini yalanlayan inatçı, acımasız kimse ve milletleri Allah Tealâ cezalandırmak için helâk etmiştir Kur'ân'da da anlatılan sünnetullah ve sünnetülevvelin'in açıklama ettiği anlam budur Çünkü onlar yeryüzünde büyüklenmek, kötü ve hileli tuzaklar belirlemek istiyorlar Halbuki fena ahenk ona ehil olandan başkasını sormaz Onlar, daha evvelki ümmetler hakkında cari olan kanundan başkasını mı bekliyorlar?
Sen Allah'ın kânununda asla bir değişiklik bulamazsın, sen Allah'ın kanununda aslâ bir döneklik de bulamazsın(Fâtır, 3543)
Hz Peygamber (sas) de Allah'ın bu sünneti hakkında Ümmetler peygamberleri yalanladıkları ve emrine âsî oldukları zaman, Allah onları helâk etmek suretiyle peygamberlerinin gözünü aydınlatıp hoşnut eder buyurmuştur (Müslim, Fadâil, 81)
2 Allah, kendilerindeki güzel şeyleri (ahlâkı) bozup değiştirmedikçe bir kavme verdiği şeyleri (nimetleri) değiştirip almaz (Hoş ahlâkını bozması sebebiyle) bir kavme fenalık dileyince, bundan böyle onun reddine bir çare yoktur Onlar için Allah'tan başka hiç bir veli ve asistan da yoktur (erRâ'd, 1311) âyetinin hükmü gereği ilahi sünnet ve âdeti şöyle tasvir etmek mümkündür: Allah Tealâ bir topluma iman, güzel ahlâk, amel ve sa'yü gayret gibi nefislerindeki kemâlât nedeniyle verdiği nimetlerin değiştirilip alınmasını, yeniden ahlâksızlık, küfür, gayretsizlik ve ciddiyetsizlik gibi fena halleri kazanmasına bağlamıştır elHükmü lilekser Bir millet hakkında Allah'ın hükmü çoğunluğun iyi ya da kötü olmasına bağlıdır İyiler çoğunlukta olursa, iyilik, âfiyet ve diğer hoş haller husule kazanç; kötüler çoğunlukta olursa, fitne, musibet, düşman tasallutu ve hezimetler gibi fenalıklar meydana gelir ve öyle çok nimet elden gider Göz kadar kadar böylece fazla fırsatlar kaçırılır Yarıdan eksik iyilerin bulunması yetmez Kurunun yanı sıra yaş da yanar
İman, amel, ahlâk gibi nefislerindeki kemâlata emrindeki olmadan bir takım toplumlara verilip alınan nimetler, bu konunun dışındadır
3 Ulu Allah, atomlardan yıldız, gezeğen ve göklerin şart ve hareketlerine dek bazı kanunlar koymuştur:
Bu Nedenle onları yedi gök olarak iki günde (devirde) var etti ve her göğe içini (kanununu) emretti (yerleştirdi) (Fussilet, 4312) Bu kanunlar, eşya ve olaylar arasındaki değişmez nisbetlerdir İlmi çalışmaları sırasında, ırk, bunların bir kısmını gözlemleyerek formüle etmeğe muvaffak olmuşlardır Bunlara ilimde, değişmeyen münasebetler denir Fizik, Kimya ve Biyoloji kanunları gibi Bu kanunlar, gerekli olmayıp muhtemel ve hâdistirler; kıyamete değin değişmezler Meselâ, Allah Tealâ, dünyada canlıları yaratmış, sonra bunları tekrar tekrar yaratmayı (canlıların cinslerinin devamını) tohum hücrelerine bağlamıştır Her canlı cinsinin tohumundan o canlı cinsine ait ferdler vücuda getirilir Buğdaydan buğday biter, arpa bitmez Koyundan koyun doğar, kurt doğmaz Fakat her canlı cinsinin tohum hücrelerine o canlının planını koyan ve bundan canlıyı yaratan Allah'tır
Tabiat kanunları (eşya hakkındaki sünnetullah) eşyanın özünden gelen ne bir dikte, ne de müstakil olan bir kuvvettir Çünkü atomlar ve bunlardan meydana gelen eşya ve canlıların vücudunda araç gereç olarak kullanılan elementler; cansız, şuursuz, düşüncesiz, âtıl ve dağılıp her tarafa yayılan şeylerdir (enNahl, 162021) Eşya üzerindeki bu kanunların değişmezliği kendi zatlarından gelmeyip bunları yaratıp koyan böyle istediği için bir müddet sabittirler Bunlar, Allah'ın iradesi ve emri altındadırlar Allah dilerse, bunları değiştirir, yerine başkalarını koyar Nasıl oysa bir otomobilin yapılış ve işleyişi zeki bir yapıcıya muhtaçsa; kâinatın ahenkli işleyiş ve hareketleri de şuurlu ve bilgili bir yaratıcıya muhtaçtır Otomobilin yapıcısı isterse, onun hızını artmak gibi işleyiş tarzında değişikliği yapabilir ya da onun hızını durdurabilir Kâinata işleyiş düzenini veren zat da isterse onun bu düzenini değiştirebilir ve her yerde da ona eski nizamını verebilir
Allah Teâlâ'nın yarattığı her şey mümkündür Muhtemel; varlığı ve yokluğu zatının muktezası (özünün gereği) olmayan, varlığı da yokluğu da eşdeğer yer alan, var olması ve devam etmesi için mutlaka bir sebep ve yaratıcıya fakir olan şey, kanun ve olaydır Olası, şöyle de betimleme edilebilir: Akılda, öznesi ile yüklemi aralarında çelişiklik bulunmayan bir fikir ve tasavvurdur ama, hariçte buna tekabül edecek varlığı için mutlaka bir sebep ve yaratıcıya fakir olur Bu becerikli da varlığı mümkün olmayıp vacib bizatihi (zatından dolayı zorunlu) olan ve varlığında hiçbir şeye fakir olmayan Allah'tır
Mümkinler hariçte var olmaları itibariyle ikiye ayrılır
1 Âdi Mümkin: Allah'ın tabiata koyduğu kanunlar (sünnetullah) gereğince vukua gelen eşya ve olaylardır Bunlar, tabiata konulmuş vesile, sebep ve kanunlar muvacehesince vukua gelirler Yer çekimine tabi olarak taşın düşmesi, koyundan arslanın doğmaması gibi Bunlara tabiî ya da tecrubî imkan ile mümkindir, denir
2 Gayri Âdi Mümkin: Tabiat kanunlarına (Allah'ın alışılagelmiş eşya ve olaylardaki sünnetine) tutarsız olarak nadiren vukua gelen mümkinlerdir Mucize ve kerâmetler gibi
Her mümkin olân şeyi ne kadar büyük, yapılışı ince ve kompleks de olsa Allah Teâla yaratmaya kadirdir Ulu Allah, gönderdiği peygamberlerinin elinde onların elçileri olduğuna kötüye işaret etmek üzere tabiata koyduğu kanunlarını bir an için değiştirerek alâmetler (mucizeler) de yaratmıştır
Tüm bunların dıştan Kur'ânı Kerim'de Cenabı Allah'ın çoğu sünneti zikredilmiştir
Onun yanına her şey bir ölçü iledir(erRa'd, 138); Bir toplum kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez(erRa'd, 1311); Senden önce hiç bir insana sonsuz yaşama vermedik Şu Anda sen ölürsen onlar baki mi kalacaklar? Her leziz ölümü tadacaktır ve sonunda bize döndürüleceksiniz(elEnbiya, 2134, 35);
Senden önce de şehirler halkından yalnız kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden diğer elçi göndermedik(Yusuf, 12109); Ne güneş avuç içi yetişebilir, ne de gece gündüzün önüne geçebilir Hepsi bir yörüngede yüzmektedirler(Yasin, 3640); Kullarım sana benden sorarlarsa, ben onlara yakınım Dua eden bana dua ettiği vakit onun duasına karşılık veririm (elBakara, 2186);
Tevbe edip durumlarını düzeltenleri, gerçeği açıklayanları bağışlarım; çünkü Ben tevbeyi fazla kabul edenim, fazla esirgeyenim (elBakara, 2160);
Siz şükreder, inanırsanız Allah size azab etmeyi ne yapacak! Allah şükrün karşılığını veren, (her şeyi) bilendir(enNisa, 4147); Yoksa siz sizden önce geçenlerin durumu başınıza gelmeden Cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara o kadar sefalet ve sıkıntı dokunmuştu, o kadar sarsılmışlardı oysa; nihayet Peygamber ve onunla birlikte inananlar Allah'ın yardımı ne vakit? diyecek olmuşlardı İyi bilin ki, Allah'ın yardımı yakındır(elBakara, 2214); Biz bir peygamber göndermedikçe hiçbir kimseye azab edecek değiliz(elİsra, 1711); Eğer kâfirler sizinle savaşsalardı, arkalarına dönüp kaçarlardı; daha sonra ne bir koruyucu ne de bir asistan bulamazlardı Bu, Allah'ın öteden beri süregelen yasasıdır; Allah'ın yasasında bir değişiklik bulamazsın(elFetih, 4822,23)
Bunların açık havada Kur'ânı Kerim'in bir fazla uygun Allah'ın daha diğer ilahi kanunları haber verilmektedir Orucun, namazın, cihadın sadece Hz Muhammed ümmetine yok daha önceki ümmetlere de farz kılınan ibadetler olduğu (elBakara, 283, 183, 246); cihada çıkmayan bir toplumun yerine diğer bir topluluğu getireceği (etTevbe, 939); eğer inandığını iddia edenler peygambere takviye etmezse Allah'ın ona yardım edeceği (etTevbe, 940) Allah'ın değişmez kurallarıdır
Kâinatta meydana gelen olaylar Allah'ın koyduğu birtakım kurallara, kanunlara tabidir; her şeyde bir sebep netice ilişkisi vardır Evrenin yaratılışından kıyamet kopuncaya kadar tabiat olayları bu kanunlara yan olarak gerçekleşir Meselâ, neslin devamı erkek ve kadınsı canlının birleşmesi sonucunda oluşan döllenme ile sağlanır Her canlı doğar, büyür, yaşlanır ve ölür Alev yakıcıdır; su ise söndürücü Suyun kaldırma kuvveti; yerin çekim gücü vardır Yağmurun yağması için suyun buharlaşıp bulut haline gelmesi zorunludur Kâinatta insanlar tarafından alışılmış ne değin tabiat kanunu varsa bunların tümü Allah'ın kâinatı yaratırken koyduğu kurallardır; adi şartlarda değişmeyen Ama, bu ilahi kanunlar eşyanın gerekli bir neticesi olmadığından dolayı Allah dilerse insanların alışageldikleri tabiat olaylarının haricen bir takım harikulade olayları da meydana getirmeye kadirdir
İkisi kulların te'dib ve salahı ile ilgili elde etmek üzere sünnetullah üç kısımdır:
1 Gönderilen peygamberlerin bölgesinde peygamberliklerine delâlet eden mucizeleri gördüğü halde inad edip bir türlü inanmayan ve peygamberleri yalanlayan kavimlerin helâk edilmesi sünnetullahtır Peygamberlerin doğruluklarına delâlet eden beyyine ve mucizelerini gördükten sonra halkın bir kısmı onlara inanırlar İman edenlerden sonradan geriye ıslahı mümkün olmayan kalbleri katılaşmış, inatçı, bozguncu ve şerli ahali kalır İşte o vakit onlara helâk âyetleri gösterilir tekrar tekrar peygamberlerini yalanlayan inatçı, acımasız kimse ve milletleri Allah Tealâ cezalandırmak için helâk etmiştir Kur'ân'da da anlatılan sünnetullah ve sünnetülevvelin'in açıklama ettiği anlam budur Çünkü onlar yeryüzünde büyüklenmek, kötü ve hileli tuzaklar belirlemek istiyorlar Halbuki fena ahenk ona ehil olandan başkasını sormaz Onlar, daha evvelki ümmetler hakkında cari olan kanundan başkasını mı bekliyorlar?
Sen Allah'ın kânununda asla bir değişiklik bulamazsın, sen Allah'ın kanununda aslâ bir döneklik de bulamazsın(Fâtır, 3543)
Hz Peygamber (sas) de Allah'ın bu sünneti hakkında Ümmetler peygamberleri yalanladıkları ve emrine âsî oldukları zaman, Allah onları helâk etmek suretiyle peygamberlerinin gözünü aydınlatıp hoşnut eder buyurmuştur (Müslim, Fadâil, 81)
2 Allah, kendilerindeki güzel şeyleri (ahlâkı) bozup değiştirmedikçe bir kavme verdiği şeyleri (nimetleri) değiştirip almaz (Hoş ahlâkını bozması sebebiyle) bir kavme fenalık dileyince, bundan böyle onun reddine bir çare yoktur Onlar için Allah'tan başka hiç bir veli ve asistan da yoktur (erRâ'd, 1311) âyetinin hükmü gereği ilahi sünnet ve âdeti şöyle tasvir etmek mümkündür: Allah Tealâ bir topluma iman, güzel ahlâk, amel ve sa'yü gayret gibi nefislerindeki kemâlât nedeniyle verdiği nimetlerin değiştirilip alınmasını, yeniden ahlâksızlık, küfür, gayretsizlik ve ciddiyetsizlik gibi fena halleri kazanmasına bağlamıştır elHükmü lilekser Bir millet hakkında Allah'ın hükmü çoğunluğun iyi ya da kötü olmasına bağlıdır İyiler çoğunlukta olursa, iyilik, âfiyet ve diğer hoş haller husule kazanç; kötüler çoğunlukta olursa, fitne, musibet, düşman tasallutu ve hezimetler gibi fenalıklar meydana gelir ve öyle çok nimet elden gider Göz kadar kadar böylece fazla fırsatlar kaçırılır Yarıdan eksik iyilerin bulunması yetmez Kurunun yanı sıra yaş da yanar
İman, amel, ahlâk gibi nefislerindeki kemâlata emrindeki olmadan bir takım toplumlara verilip alınan nimetler, bu konunun dışındadır
3 Ulu Allah, atomlardan yıldız, gezeğen ve göklerin şart ve hareketlerine dek bazı kanunlar koymuştur:
Bu Nedenle onları yedi gök olarak iki günde (devirde) var etti ve her göğe içini (kanununu) emretti (yerleştirdi) (Fussilet, 4312) Bu kanunlar, eşya ve olaylar arasındaki değişmez nisbetlerdir İlmi çalışmaları sırasında, ırk, bunların bir kısmını gözlemleyerek formüle etmeğe muvaffak olmuşlardır Bunlara ilimde, değişmeyen münasebetler denir Fizik, Kimya ve Biyoloji kanunları gibi Bu kanunlar, gerekli olmayıp muhtemel ve hâdistirler; kıyamete değin değişmezler Meselâ, Allah Tealâ, dünyada canlıları yaratmış, sonra bunları tekrar tekrar yaratmayı (canlıların cinslerinin devamını) tohum hücrelerine bağlamıştır Her canlı cinsinin tohumundan o canlı cinsine ait ferdler vücuda getirilir Buğdaydan buğday biter, arpa bitmez Koyundan koyun doğar, kurt doğmaz Fakat her canlı cinsinin tohum hücrelerine o canlının planını koyan ve bundan canlıyı yaratan Allah'tır
Tabiat kanunları (eşya hakkındaki sünnetullah) eşyanın özünden gelen ne bir dikte, ne de müstakil olan bir kuvvettir Çünkü atomlar ve bunlardan meydana gelen eşya ve canlıların vücudunda araç gereç olarak kullanılan elementler; cansız, şuursuz, düşüncesiz, âtıl ve dağılıp her tarafa yayılan şeylerdir (enNahl, 162021) Eşya üzerindeki bu kanunların değişmezliği kendi zatlarından gelmeyip bunları yaratıp koyan böyle istediği için bir müddet sabittirler Bunlar, Allah'ın iradesi ve emri altındadırlar Allah dilerse, bunları değiştirir, yerine başkalarını koyar Nasıl oysa bir otomobilin yapılış ve işleyişi zeki bir yapıcıya muhtaçsa; kâinatın ahenkli işleyiş ve hareketleri de şuurlu ve bilgili bir yaratıcıya muhtaçtır Otomobilin yapıcısı isterse, onun hızını artmak gibi işleyiş tarzında değişikliği yapabilir ya da onun hızını durdurabilir Kâinata işleyiş düzenini veren zat da isterse onun bu düzenini değiştirebilir ve her yerde da ona eski nizamını verebilir
Allah Teâlâ'nın yarattığı her şey mümkündür Muhtemel; varlığı ve yokluğu zatının muktezası (özünün gereği) olmayan, varlığı da yokluğu da eşdeğer yer alan, var olması ve devam etmesi için mutlaka bir sebep ve yaratıcıya fakir olan şey, kanun ve olaydır Olası, şöyle de betimleme edilebilir: Akılda, öznesi ile yüklemi aralarında çelişiklik bulunmayan bir fikir ve tasavvurdur ama, hariçte buna tekabül edecek varlığı için mutlaka bir sebep ve yaratıcıya fakir olur Bu becerikli da varlığı mümkün olmayıp vacib bizatihi (zatından dolayı zorunlu) olan ve varlığında hiçbir şeye fakir olmayan Allah'tır
Mümkinler hariçte var olmaları itibariyle ikiye ayrılır
1 Âdi Mümkin: Allah'ın tabiata koyduğu kanunlar (sünnetullah) gereğince vukua gelen eşya ve olaylardır Bunlar, tabiata konulmuş vesile, sebep ve kanunlar muvacehesince vukua gelirler Yer çekimine tabi olarak taşın düşmesi, koyundan arslanın doğmaması gibi Bunlara tabiî ya da tecrubî imkan ile mümkindir, denir
2 Gayri Âdi Mümkin: Tabiat kanunlarına (Allah'ın alışılagelmiş eşya ve olaylardaki sünnetine) tutarsız olarak nadiren vukua gelen mümkinlerdir Mucize ve kerâmetler gibi
Her mümkin olân şeyi ne kadar büyük, yapılışı ince ve kompleks de olsa Allah Teâla yaratmaya kadirdir Ulu Allah, gönderdiği peygamberlerinin elinde onların elçileri olduğuna kötüye işaret etmek üzere tabiata koyduğu kanunlarını bir an için değiştirerek alâmetler (mucizeler) de yaratmıştır
Tüm bunların dıştan Kur'ânı Kerim'de Cenabı Allah'ın çoğu sünneti zikredilmiştir
Onun yanına her şey bir ölçü iledir(erRa'd, 138); Bir toplum kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez(erRa'd, 1311); Senden önce hiç bir insana sonsuz yaşama vermedik Şu Anda sen ölürsen onlar baki mi kalacaklar? Her leziz ölümü tadacaktır ve sonunda bize döndürüleceksiniz(elEnbiya, 2134, 35);
Senden önce de şehirler halkından yalnız kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden diğer elçi göndermedik(Yusuf, 12109); Ne güneş avuç içi yetişebilir, ne de gece gündüzün önüne geçebilir Hepsi bir yörüngede yüzmektedirler(Yasin, 3640); Kullarım sana benden sorarlarsa, ben onlara yakınım Dua eden bana dua ettiği vakit onun duasına karşılık veririm (elBakara, 2186);
Tevbe edip durumlarını düzeltenleri, gerçeği açıklayanları bağışlarım; çünkü Ben tevbeyi fazla kabul edenim, fazla esirgeyenim (elBakara, 2160);
Siz şükreder, inanırsanız Allah size azab etmeyi ne yapacak! Allah şükrün karşılığını veren, (her şeyi) bilendir(enNisa, 4147); Yoksa siz sizden önce geçenlerin durumu başınıza gelmeden Cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara o kadar sefalet ve sıkıntı dokunmuştu, o kadar sarsılmışlardı oysa; nihayet Peygamber ve onunla birlikte inananlar Allah'ın yardımı ne vakit? diyecek olmuşlardı İyi bilin ki, Allah'ın yardımı yakındır(elBakara, 2214); Biz bir peygamber göndermedikçe hiçbir kimseye azab edecek değiliz(elİsra, 1711); Eğer kâfirler sizinle savaşsalardı, arkalarına dönüp kaçarlardı; daha sonra ne bir koruyucu ne de bir asistan bulamazlardı Bu, Allah'ın öteden beri süregelen yasasıdır; Allah'ın yasasında bir değişiklik bulamazsın(elFetih, 4822,23)
Bunların açık havada Kur'ânı Kerim'in bir fazla uygun Allah'ın daha diğer ilahi kanunları haber verilmektedir Orucun, namazın, cihadın sadece Hz Muhammed ümmetine yok daha önceki ümmetlere de farz kılınan ibadetler olduğu (elBakara, 283, 183, 246); cihada çıkmayan bir toplumun yerine diğer bir topluluğu getireceği (etTevbe, 939); eğer inandığını iddia edenler peygambere takviye etmezse Allah'ın ona yardım edeceği (etTevbe, 940) Allah'ın değişmez kurallarıdır