Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Türkiyede Anayasaların Tarihi

Türkiyede Anayasaların Tarihi

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
Türkiyede Anayasaların Tarihi

Magna Carta (1215) ile dünyanın Anayasa hareketlerine öncülük etmiş olan İngiltere ilk kez almak üzere, anında tüm demokrasi mücadelesi yapan ülkelerde anayasal metinlerin tek amacı olmuştur: İktidardaki mutlak hükümdarın yetkilerinin sınırlanması Bunun tabii sonucu da hükümdar karşısında, vatandaş adalet ve özgürlüklerinin sınırlarının genişletilmesidir

Türkiye'nin siyasal gelişmesi içinde de anayasal hareketler yukarıdaki çizgiyi izlemiştir Buradaki anayasal hareketler deyimi geniş onlamda kullanılmış olup, sadece Anayasa yapılması ile ilgili değildir OsmanlıTürk tarihinin iik Anayasa'sının 1876 tarihini taşımasına karşın, anayasal hareketler fazla doha önceleri başlamıştır

Anayasal hareketler, yukarıda da değindiğimiz gibi, talepte bulunanlar açısından bir cins bağımsızlık mücadelesidir Ilk Olarak bu, hükümdar tebaasının (subject), yurttaş (citizen) olma, yurttaş statüsüne kavuşma çabasıdır Hükümdara karşı girişilen uğraş sonunda, hükümdarın tebaası olmaktan kurtulan birey, devletin vatandaşı olmaktadır bundan böyle vatandaş bir takım haklara ve hürriyetlere kavuşmakta ve haklar, hükümdarın tekelinden çıkarak vatandaşlarla paylaşılmaktadır Bir kısım haklarını vatandaşlarıyla paylaşmak zorunda kalan hükümdarın haklarının alanı, doğal olarak, daralmaktadır

Senedi İttifak

Bu açıdan bakıldığında, Osmanlı tarihinde rastlıyacağımız ilk belge Senedi İttifak'tır: Senedi ittifak, Padişah II Mahmut'la Anadolu va Rumeli ayanı aralarında imzalanmış bir pakttır Osmanlı tarihinde ilk olarak; bu belgeyle bir padişah, devletin bozuk durumunu düzeltmek üzere, taşra teşkilatındân takviye istemektedir Taşra teşkilatının yani Anadolu ve Rumeli Beylerinin sağlıyacağı bu yardım tek yanlı değildir Bunâ karşılık, Padişah da vatandaşlarına bir takım taahhütlerde bulunmakta, mükellefiyet altına girmektedir Yani Padişah bundan böyle önceden olduğu gibi, dilediği şekilde hareket hakkına sahıip değildir İki tarafşı bu anlaşmayla Padişahın hakları, az da olsa daraltılmıştır Bu suretle birincil defa mutlak iktidar, sınırlı bir iktidara dönüşmeye başlamıştır

Tanzimat Fermanı

Tekrar Tüzük hareketleri açısından, Osmanlı döneminin ikinci kayda değer belgesi 1839 tarihli Tanzimat Fermanı vaya diğer adıyla Gülhane Hattı hümayunu'dur Bu da tabii oysa bir Anayasa değildir Ama anayasal gelişmeler içerisinde manâlı bir yeri olan bir belgedir Gülhane'de yabancı devlet temsilcileri önünde okunan bu fermanla Osmanlı vatandaşlarına can ve mülk güvenliği konusunda güvenceler verilmekte; askerlik ve ödenti konularının daha adaletli bir şekilde düzenlenmesi öngörülmektedir

Bütün bunları yerine getirmek için Meclisi Ahkamı Adliye isimli bir kurulun oluşturulması da Tanzimat Fermanı'nda karar altına alınmıştır Padişah, Fermanın sonunda; yeni çıkacak kanunlara uyacağını belirtmiş, bunlara tutarsız hareket etmeyeceğine Allah üstüne ant etmiştir

Senedi İttifak'ın Padişah'la Ayan aralarında imzalanan iki taraflı bir pakt olmasına Karşılık, Tanzimat Fermanı, Padişah'ın tek yanlı iradesiyle tebaasına tanıdığı hakları ihtiva eden bir belgedir Burada Padişah, bir çeşit ''autolimitation'' yoluyla kendi haklarını kendisi sınırlandırmaktadır

Öteki Fermanlar

Tanzimat Fermanı'ndan sonradan iki ferman daha çıkarılmıştır Bunlardan birincisi Padişah Abdülmecit'in Babıali'de okuduğu 1845 tarihli Hattı Hümayun'dur Daha önce vaad edilen kanunların çıkarılmadığını vurgulayan bu fermanda Padişah, gerekli düzenlemelerin yapılması için açıklamalar vermektedir

Bunu takiben, 1856'da çıkarılan Istahat Fermanı da yine bazı hukuki düzenlemelerle imparotorluğun sorunlarına çözüm arayan kayda değer bir belgedir

Anayasaların hazırlanış şekillerinden biri olan ve ''ferman usulü'' denen bu yöntemle hazırlanan tüm bu fermanlar, Türkiye'nin anayasal gelişmesi içerisinde, birer nirengi noktasıdır

1876 Kanuni Esasisi

OsmanlıTürk tarihinin ilk Anayasası 1876 tarihli Kanunu Esasi'dir Bu Anayasa, dinci, monarşik bir devlet şekli kabul etmektedir Padişahın, o zamana kadar fermanlarla sınırlanmış da olsa, tek başına kullandığı otorite artık, Padişahla meclis aralarında taksim edilmektedir

Bu Tüzük ile yasama yetkisi, Meclisi Umumi adı bahşedilen ve Heyeti Ayan ile heyeti Mebusan adlarında iki meclisten oluşan bir organa verilmiştir Yani 1961 Anayasası'nda olduğu gibi, iki meclis sistemi kabul edilmiştir

Ayan Meclisi, İngiltere'nin Lordlar Kamarası'na benzetilerek, üyelerinin kaydı hayat şartıyla Padişah tarafından, doğrudan doğruya, atanması esası kabul edilmiştir Ayan azası yapabilmek için 40 yaşını doldurmuş, işleri ve eserleriyle memleketin güvenini kozanmış, devlet işlerinde iyi hizmeti ile ünlü olmak koşulları aranmıştır

Mebusan Meclisi'nde münazara ve kabul edilen kanun lâhiyaları daha sonra Ayan Meclisi'nde görüşüşür Ayan Meclisi, önüne gelen kanun tasarılarını şeriata, Padişahın hak ve ayrıcalıklarına; hürriyetlere Tüzük hükümlerine, devletin bütünlüğüne, ülkenin iç güvenliğine, genel ahlâkcı aykırı hususlar görürse bu tasarıları kesinkes red eder ya da değiştirilmek üzere Mebusan Meclisi'ne geri gönderir Kabul ettiği kanun tasarılarını ise Padişahın tastikine sunmak üzere Sadrazam'a havale eder

Mebusan Meclisi, her elli bin erkek vatandaşa bir delege elde etmek üzere, seçilecek kimselerden meydana kazanç Seçme ve seçilme hâkkı yalnız erkeklere tanınmıştır Mebusan Meclisi üyeliği için 30 yaşın doldurulmuş olması gerekir Tercih dönemleri 4 yıldır

Yürütme Organı: Bu organın başı Padişah'tır, Padişah bu yetkisini bakanları vasıtasile kullanır Bakanların göreve atamaları ve yerlerinden alınmaları ayrıntılarıyla Padişah'ın yetkileri içerisindedir Padişahlık ise veraset yoluyla babadan oğula intikal eder Padişah'ın adalet ve yetkiteri son derece geniştir Bunların arasında Meclisi Mebusan'ın feshi, harp ve sulh yapma, yabancı devletlerle andlaşmalar imzalama, silâhlı kuvvetlere kumanda etme gibi yetkiler vardır

Yürütme organının öteki kanadı ise Sadrazam, Şeyhülislâm ve vekillerden oluşan Bakanlar Kurulu'dur Bakanlar Kurulu Padişah taraıfından atama edildiği gibi tekrar onun tarafından görevden de alınabilir

Meclisle Bakanlar Kurulu aralarında bir anlaşmazlık çıktığı taktirde Padişah, Bakanlar Kurulu'nu değiştirebileceği gibi, onları haklı gördüğü taktirde Meclisi de feshedebilir

Padişah'a fazla önemli bir yetki de 113 madde ile tanınmıştır Bu maddeye tarafından Padişah, hükûmetin güvenliğini tehdit ettikleri anlaşılan kişileri, ülkenin çok uzak yerlerine sürgüne gönderme hakkına sahiptir Nitekim Padişah, bu hükme dayanarak bir çok sürgünler yapmıştır

1876 Anayâsası, 1903 ve 1914 tarihlerinde iki defa değişikliğe uğramıştır 1909 değişikliğinde, Meclis'in feshi ile ilgili 35 madde değiştirilerek Meclis'in ağırlığı artırılmış ve feshi zorlaştırılmıştır Bunun yanı sıra, Padişah'a vatandaşları sürgün etme yetkisi veren ünlü 113 madde de yürürlükten kaldırılmıştır Böylece Padişah'ın yetkileri birazcık daha daraltılırken, parlemonter rejime doğru meyil de artırılmıştır

1914 yılında Kanunu Esası iki defa daha değiştirilmiştir 7, 35, 43 ve 102 moddelerle ilgili bu değişiklikler üstünde daha fazla tekrar tekrar, anayasal hayatımızın gelişme seyrini izlediğimizde, Meclisi Mebusan'ın 16 Mart 1920'de İstanbul'u işgal eden İngilizler kadar basılıp, dağıtıldığını görüyoruz

1921 Anayasası

İstanbul'un işgal edilmesi ve Meclis'in dağıtılması üstüne 23 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi Ankara'da toplanmıştır Toplanan yeni Meclis, yeni bir Tüzük yapılması için çalışmalara başlamıştır 20 Ocak 1921 tarihli bu Anayasa, 24 maddelik çok kısa bir Anayasadır

Doğaüstü durum ve şartlar içerisinde hazırlanan bu Anayasa ayrıntılı hükümlere yer vermemiştir Hattâ yargı ve hürriyetler veya yargı gücü gibi esas konular da Tüzük'da yoktur

Yasama ve yürütme gücü, şeriat hükümlerinin uygulanması, kanun yapılması, uluslararası andlaşmalar yapılması, üyeleri iki sene için seçilen Türkiye Büyük Mlillet Meclisi'nin yetkileri arasındadır Meclis hükümeti sisteminin kabul edildiği Anayasa'da bütün yetkiler Meclis'e verilmiştir

Bu Anayasa'da 1923 yılında yapılan bir değişiklikle, devletin şeklinin cumhuriyet olduğuna dair bir hüküm Anayasa'ya konulmuştur Bunun yanısıra, devletin dininin İslâm dini olduğuna dair diğer bir hüküm de Tüzük'da yer almaktadır Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Insanlar Meclisi üyeleri arasından bir tercih dönemi için seçilmektedir

1924 Anayasası

Cumhuriyet'in ilk Anayasası 24 Nisan 1924 tarih ve 491 sayılı Teşkilatı Esasiye Kanunu'dur Bu Anayasa, o tarihten 1960 yılına dek yürürlükte kalmış ve 27 Mayıs 1 askerî müdahalesiyle yürürlükten kaldırılmıştır

1921 Anayasası gibi pek ayrıntılı olmıyan bu Anayasa da 105 maddeden ibarettir Devlet şekli tekrar cumhuriyettir Başlangıçta devletin dini, İslâm dini olarak kabul edilmişse de 1928 yılında bu hüküm Anayasa'dan çıkarılmıştır

Bu Anayasa da tek meclis sistemini kabul etmiştir Türkiye Büyük Millet Meclisi adını taşıyan bu meclis 4 yılda bir şeçilir Seçmen yaşı 22 ve seçilme yaşı 30 dur 1934 tarihinde kadınlara da seçme hakkının tanınmasıyla seçimlerde genel oy esası kabul edilmiş oluyordu 1935 seçimlerinde kadınlar, ilk önce, hem seçmiş ve ayrıca de seçilmişlerdir

Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Halk Meclisi tarafından, kendi üyeleri arasından, dört sene için seçilir Tekrar seçilmek mümkündür Cumhurbaşkanı Başbakanı seçer Başbakan da Bakanları seçen Bakanlar Kurulu listesini hazırlayan Başbakan bunu Cumhurbaşkanının onayına sunar Cumhurbaşkanı göre onaylanan bakanlar listesi programı ile birlikte, Meclise sunulur Meclis göre kabul edilen Bakanlar Kurulu yerleşmiş olur ve göreve başlar

Anayasa'nın 5 maddesine kadar, yasama yetkisi ve yürütme gücü Türkiye Büyük Millet Mecilsi'nde toplanır Meclis, yasama yetkisini kanımca kullanır Yürütme yetkisini ise kendisi kadar seçilmiş Cumhurbaşkanı ve onun görev edeceği bir bakanlar kurulu eliyle kullanır Meclis her zaman, hükûmeti denetleyip düşürebilir Görüldüğü gibi, her iki yetki de Türkiye Büyük Halk Müziği Meclisi'nin elinde toplanmıştır 1924 Anayasası güçler birliği ve vazife ayrılığı esasına dayanan bir Anayasadır Fakat 1961 Anayasası'nın kabul ettiği sistem, yumuşak bir güçler ayrılığıdır

Anayasa'nın 5 faslı hak ve hürriyetlere ayrılmıştır ''Türklerin Hukuku Ammesi'' başlığını taşıyan bu faslıda klâsik yargı ve hürriyetlere yer verilmiştir Bunlar, 1789 İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi'nin paralelinde düşünülmüş ve konulmuş hürriyetlerdir Haklar ve hürriyetler aralarında, sosyal ve hesaplı haklardan hemen hiç iddia yoktur Yalnızca mülkiyet hakkı, alıştırma hakkı ve ticaret hakkına kısaca değinilmekle yetinilmiştir

1924 Anayasası 7 defa değişikliğe uğramıştır 1928 yılında yapılan ilk değişiklikle Anayasa'da bulunan dinî ibareler çıkarılmıştır 1931 yılındaki değişim bütcenin, malî yıl başlamadan minimum üç ay önce Türkiye Büyük Ahali Meclisi'ne verilmesi zorunluluğunu getirmiştir 1934 yılındaki üçüncü değişiklikle kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır 1937 yılı değişikliğiyle Cumhuriyet Irk Partisi'nin 6 ilkesi Anayasa'ya geçirilecek, Anayasa hükmü şekline getirilmişir Bunun yanı sıra, her bakanlıkta bir siyasal müsteşarlık kurulmuştur Lakin benzer sene yapılan öteki bir değişiklikte, yararları görülmeyen, bu müsteşarlıklar kaldırılmıştır 1945 te yapılan altıncı ve 1952 yılında yapılan yedinci değişiklikler Tüzük'nın diliyle ilgilidir Ilk değişiktikle Osmanlıca kelimeleri yeni Türkçe'ye çevrilen Anayasa, ikinci değişiklikle bitmiş, eski Osmanlıca dile döndürülmüştür Bu yedi değişikliği geçiren Anayasa, 1960 yılına değin yürürlükte kalmış, 27 Mayıs 1960 askerî müdahalesi sonucunda yürürlükten kalkmıştır

1961 Anayasası

27 Mayıs 1980 da ilk kez bulunan iktidarı bir askeri hareketle deviren subaylar grubu örgütlenerek, kendilerine Millî Birlik Komitesi adını vermişlerdir Millî Birlik Komitesi; kısa bir süre sonra, bir kanun yaparak, 1924 Anayasası'nın bazı hükümlerini değiştirmiş ya da yürürlükten kaldırmıştır 12 Haziran 1960 tarihli ve sayılı bu kanuna ''Geçici Tüzük'' da denilmiştir Bu geçici Anayasa'ya tarafından, Türkiye Büyük Ahali Meclisi'ne ait adalet ve yetkiler, bu kanundan sonra, Millî Birlik Komitesi'ne geçmiştir Millî Birlik Komitesi, 27 maddelik bu kanun gereğince, bir bakanlar kurulu oluşturmuştur Bu sıralarda, yeni bir Tüzük yapılması çalışmalarına başlanmıştır

Milli Birlik Komitesi bir takım üniversite öğretim üyelerinden bir komisyon oluşturmuş ve onu yeni Tüzük'yı hazırlamakla görevlendirmiştir Bu komisyon bir anket hazırlıyarak, farklı alanlara yönlendirilmiş kuruluşlara gönderip, yeni Tüzük hakkında görüşlerini almıştır İstanbul Komisyonu adı bahşedilen bu komisyonun çalışması uzayınca, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyeleri kendi arasında bir Tüzük komisyonu kurarak, bir Anayasa tasarısı hazırlamaya başlamışlardır Daha önce bitirilen bu dizayn, Millî Birlik Komitesi'ne sunulmuştur

Bu sırada, memleketimizde ''Kurucu Meclis'' adıyla bir meclisin kurulması ve Anayasa'yı bu meclisin hazırlaması görüşü ortaya atılmıştır 13 Aralık 1960 tarih ve 157 sayılı yasayla Kurucu Meclis oluşturulmuştur Bu oluşturulan Kurucu Meclis, iki meclisten meydana getirilmiştir: Birincisi meclis 27 Mayıs 1960 hareketini yapan subayların oluşturduğu Ulusal Birlik Komitesi, ikincisi ise Temsilciler Meclisi'dir

Temsilciler Meclisi halk kadar seçilmemiş, bazı kuruluşların, içlerinden seçip gönderdikleri temsilcilerden oluşmuştur Bu Meclis 6 Ocak1961tarihinde Ankara'da toplanarak çalışmalarına başlamıştır Meclisin içerisinden seçilen bir Tüzük Komisyonu, bir Tüzük tasarısı hazırlamış ve bu dizayn, Temsilciler Meclisinde görüşülmeye başlanmıştır Burada kabul edilen tasarı Millî Birlik Komitesi'ne gönderilmiş, ama Temsilciler Meclisi'nin kabul ettiği tasarının bir fazla maddeleri, Millî Birlik Komitesi kadar reddedilerek, dizayn geri yollanmıştır Sonuçta her tarafta tartışılan tasarı 4 Nisan 1961de belirli şeklini almıştır 9 Temmuz 1961 de halk müziği oylamasına sunulan bu tasarı, oylamaya katılanların % 61,5 inin olumlu oylarıyla kabul edilmiştir 20 Temmuz 1961 tarihli Resmi Gazete'de Türkiye Cumhuriyeti Anayasası adıyla yayınlanarak yürürlüğe girmiştir

Yeni Anayasa

Buraya kadar özetlediğimiz Türkiye'nin anayasal gelişmesinden ortaya meydana çıkan sonuç şudur: 1808 yılından başlayarak günümüze değin anayasal alanda hareketler defalarca, yönetimin yetkilerini sınırlama getirmek amacına yönelmiştir Bunlardan 1808 de Anadolu ve Rumeli âyanı göre yapılan birincil girişimden Padişah fazla rahatsız olmuş ve ilk fırsatta bu sınırlamadan kendisini kurtarmıştır

Daha sonraki 1839 Tanzimat Fermanı, 1845 Hattı Hümayunu, 1856 Islahat Fermanları da Padişahın tek taraflı iradesiyle tebnasına lûtuf olarak tanıdığı bazı hakları ihtiva eder Belli bu haklar, dolayısıyle Padişahın yetkilerinin de tabii olarak, bir takım kısıtlamalara uğraması iddia konusuydu Fakat bu fermanlar da hiç bir vakit Padişahın yetkilerini sınırlayamamıştır Farklı Alanlara Yönlendirilmiş çevrelerin, kişiyi tebaalıktan kurtarma, vatandaş yapma yolundaki çabaları genelinde, başarılı olmamıştır

Osmanlı İmparatorluğu'nun çökmesi, Padişahlığın ortadan kaldırılması üstüne kurulan Türk devleti Anayasalarından ikinci olan 1921 Anayasası tüm güçleri Türkiye Büyük Ahali Meclisi'nde biriktirmek istemiştir Bu Nedenle Padişahın o zamana kadar gelen monokratik otoritesine, resmen, son verilmek istenmiştir Bir kurula dağıtılan otoritenin belirtilen bir kişiden alınıp, yaygınlaştırılması amacı güdülmüştür

Cumhuriyetin 1924 tarihli Anayasası'nda görülen hedef da aynıdır Asıl us, monokratik otoriteyi ortadan kaldırmak, otoriteyi yaygınlaştırarak, demokratik bir katılım süreci içine girmektir Yasama, yürütme güçleri aralarında atama ayırımı, bunların ayrı organlara verilmesi 1924 Anayasası'nın esaslarıdır

Buraya kadar dikkat çekici ettiğimiz tüm bu çabalara rağmen, hukuken oluşturulan koşul yani tek şahıs otoritesinin kırılması ve otoritenin kesin organlara yayılması hiç bir vakit tam anlamıyla gerçekleştirilememiştir Beş yüz küsür takvim Osmanlı geleneği ve alışkanlığı yıkılamamıştır 1921 ve 1924 Anayasalarının hükümlerine karşın, 1938 e kadar büyük kurtarıcı Mustafa Kemal Atatürk'ün ve 1938 den 1950 ye kadar Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün, 1950 den 1960 a kadar da Başbakan Adnan Menderes'in bireysel otoritelesi, Meclislere karşın, etkinliğini korumuştur Bu şart, 1961 yılına dek devam etmiştir

1961 de yapılan yeni Anayasa ile yüz yıllarca süregelen çabalar, muhakkak bir sonuca ulaştırılmak istenmiştir Bugüne kadarki tarihimizde ilk kez 1961 de bu istem başarılı olmuş ve monakratik otorite ortadan kaldırılmıştır Otoritenin bir tek kişinin elinde toplanması önlendiği gibi, bir grubun elinde yoğunlaşması da istenmemiştir Otorite, değişik kurumlar aralarında dağıtılmış, böylece on dokuzuncu yüzyıldan beri istenip, bir türlü ulaşılamayan yürütme gücünün yetkilerinin sınırlanması başarılmıştır

Bu varılan netice, bilhassa aydınlar göre, çok uzun yıllarca istenen ve sürdürülen gelişme çizgisine uygun bir sonuçtur Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana, parlemanter sisteme dışarı giden bir çizgi izlendiği doğrudur Fakat bu gidişte başarıya ulaşıldığı söylenemez Atatürk ve İnönü gibi olağanüstü liderlerin yardımcı olan etkinlikleri, onlar sonrası liderler döneminde zararlı olmaya başlamıştır

1808 den beri gelen gelişme ve arayış ilk olarak 1961 Anayasasıyla gerçekleşmişti Ama bu kere da aşırılığa kaçılmıştır Yetkileri, bir komite lehine, sınırlandırılmak istenen yürütmenin gücü, az daha değil edilmiştir Anayasa'nın 4 maddesindeki ''millet egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara tarafından, yetkili organlar eliyle kullanır'' fıkrasına dayanarak, yürütmenin gücü bir fazla güç odaklarıyla sınırlandırılmıştır Bunda böylece ifrata kaçılmıştır ki sonuçta, güçleri sınırlı bir yürütme yerine, güçsüz bir yürütme organı ortaya çıkmıştır 1961 yılından 12 Eylül 1980 askerî müdahalesine kadar geçen süredeki olaylar göz önüne alınırsa, düzenlemenin başarısızlığının çıktığı kolayca anlaşılması mümkün Yıllardan Beri süren yürütme gücü bunalımı, bilindiği gibi, devlet mekanizmasını işlemez ayla getirmiş ve artan bir şekilde vahimleşen koşul, bir askerî müdahaleyle ama sona erebilmiştir

Öteki bir manâlı nokta, bugüne değin sürdürülen, parlemanter sistem kurma, yürütmenin yetkilerini adamakıllı sınırlayıp, yargı ve hürriyetleri olası olduğu değin artırma çabaları, bir elit tarafından yürütülmüştür Bazan alıştırma, bazan çaba şeklinde yürütülen bu çabalar, büyük ahali kitlelerinin açık havada akım etmiştir 1808 Senedi İttifakı, 1839 Tanzimat Fermani ve diğer fermanlarla 1876, 1921, 1924 ve 1961 Anayasaları halktan ve alttan gelen istem ve tepkinin değil aydın grupların eseridir Millet göre benimsenmeleri iddia konusuysa da millet kadar başlatılmış olmaları söz konusu değildir

O halde bugüne kadar, aydınların öncülüğünde, sınırlandırılmış bir yürütme istikametinde yapılan denemelerden 1961 Anayasası hariç, hiç biri başarılı olamamıştır Bu en son deneme başarılı otmakta beraber, o da ifrata kaçması nedeniyle, uygulamada aksamıştır Uzun yıllar hedefine varamayan bir gelişme sonuçta, 1961 Anayasası'nda istenen noktaya ulaşmıştır Ama belki de yüzyılların mücadelesinin verdiği birikimle, istenen değişikliğin dozunu kaçırmıştır Bu Nedenle yürütme, yüz elli yıldan beri beklenen ve istenenin ötesinde, ortadan kalkma gibi, bir noktaya getirilmiştir

böylece yeni hazırlanacak Anayasa'da toplumun tarihsel gelişme çizgisine uygun bir düzenleme yapılmasına dikkat edilmelidir Yapılacak olan, kayıtlı yetkilere sahip etkili bir yürütmeyi parlemantoyla bağdaştırmaktır Bunun, başkanlık veya güya başkanlık sistemleriyle gerçekleştirilmesi akla gelen birincil yoldur Yalnız, lüzum başkanlık, gerekse alt başkanlık sistemleri, Türkiye'nin çok uzun yıllardan beri izlediği tarihsel çizgisine uymayan sistemlerdir

Sonradan, başkanlık sistemi her ne kadar ABD de yüzyıllardan beri başarıyla uygulanıyorsa da Amerika dışarıda özellikle Lâtin Amerika ülkelerindeki uygulaması hiç başarılı değildir Nitekim bu yüzden benzer sistemi Âmerika Birleşmiş Devletleri dışındaki uygulamasına siyaset bilimciler, başkanlık (Presidential) sisteminden yarmak için ayrı bir ad vermişler başkanlıksı (Presidentialiste) sistem demişlerdir Bu, başkanlık sisteminin dejenere olmuş ve bütün yetkilerin, fiilen başkanın elinde yığılmış olduğu şeklidir

Daha önce 1919 Weimar Anayasası'nın kabul ettiği günümüzde Fransa'nın uyguladığı tabi başkanlık sistemi ise Weimar'da başarılı olamamış; Fransa'da aralıksız olarak eleştirilen bir sistemdir Sistem olarak hemen şimdi tamamen yerleşip, son değerlendirilmesi üretilmiş değildir Fransa'da 1958 koşullarının ve General De Gaulle'ün kişiliğinin karışımıyla ortaya çıkan bu formülün, bambaşka bir sistem olup olmadığı bile tartışılmaktadır (Bk Andre Hauriou: Droit Constitutionnel, Paris 1980, s 881)

O halde sorunun çözümü, yepyeni bir sistem tercihinde yok, lakin bugüne kadar uygulanmak istenen ama uygulanamayan sistemle ıslahındadır Bu sistem de her tarafta beri özlemi çekilen parlementer sistemdir Yalnız, parlementer sistem o kadar tesis edilmelidir ama yürütme gücü ve onun başı olan cumhurbaşkanının yetkileri artırılmalı ve İngilizlerin fazla öğdükleri ''denetim ve dengeler'' (cheks and balances) mekanizması sağlam bir şakilde tesis edilmelidir

Buraya değin özetlediğimiz tüm bu hususları göz önünde tutarak, acilen, Danışma Meclisi Anayasa Komisyonu'na üniversiteler, yüksek yargı organları, valilikter, farklı alanlara yönlendirilmiş kurum ve kuruluşlardan, yeni yapılan Anayasa ile ilgili olarak gelen görüntü ve önerileri inceleyebiliriz *
 

Similar threads

türkiyedeki anayasal hareketler Yurdumuzdaki Anayasal hareketler Osmanlı İmparatorluğu Dönemi Tüzük Hareketleri Osmanlı devletinin idare sistemine baktığımızda mutlak monarşi olduğunu görürüz bu sistemde ise padişahın yetkilerini sınırlandıra bilecek mekanizmalar yoktur Padişah bütün atama...
Cevaplar
0
Görüntüleme
76
Türkiye cumhuriyetinde sırayla hangi anayasalar kullanılmıştır? Ilk tüzük 1876 yılında yürürlüğe girmiştir 1909'da bu anayasada değişiklikler yapılarak padişahın yetkileri kısıtlandı Kişisel yargı ve özgürlükler tanındı, basın üzerindeki sansür kaldırıldı Hükümet bundan böyle padişaha yok...
Cevaplar
0
Görüntüleme
88
dünyadaki birincil tüzük nedir Anayasanın Tarihi Türkiye'de Anayasa tarihi Tüzük Tarihi Dünyanın ilk Anayasası Dünyada ilk Tüzük 17 81'de Amerika Birleşik Devletleri'nde yapıldı Bunu, 1789 Fransız Devrimi sonunda 1791'de bu ülkede kabul edilen Tüzük izledi Türkiye'de Anayasa tarihi...
Cevaplar
0
Görüntüleme
44
Bugüne Kadar Kullandığımız Anayasalar Bugüne Kadar Kullandığımız Anayasalar Neler Tüzük Anayasa, bir devletin esas kurumlarının nasıl işleyeceğini belirleyen yazılmış belgelerdir Tüzük denilen bu belgeyle ayrıca şahısların esas adalet ve özgürlükleri teminat altına alınmıştır...
Cevaplar
0
Görüntüleme
134
Kullandığımız Anayasalar Kullandığımız Anayasalar Neler Tüzük Irk arasındaki özel ve toplumsal ilişkileri aranjör kurallara hukuk denirHukuk kuralların temelini Yasa ya da bugünkü adıyla Kanun oluşturur Türkiye'nin ve öteki ülkelerin çoğunun yazılı bir anayasası vardırAma bir takım...
Cevaplar
0
Görüntüleme
96
858,472Konular
981,208Mesajlar
29,544Kullanıcılar
Aal01Son üye
Üst Alt