Vakıf Nedir Vakıf Hakkında Bilgi
vakıfın tanımı islam anlayışında vakıf vakıfların tarihi osmanlıda vakıf
Bir malın satılmamak kaydıyla hayır işine bırakılmasını ifade eden bir terimdir, islam hukukcuları bir terim olarak vakıfı: “Menfaati ibadullaha ait olmak uzere bir ayn ’ı Allah ’ın mulku hukmunde olarak temlik ve temellukten ile ’1ebed habs etmekdir şeklinde tanımlamışlardır Bu tanıma gore, insanların faydalanmaları icin bir malın Allah ’ın mulku hukmunde duşunulerek ebedi olarak alım, satım, rehin, hibe, vasiyet, miras gibi temlik ve temelluk ile sonuclanacak her turlu hukuki tasarrufun dışına cıkararak bir tarafa tahsis edilmesine vakıf denilmektedir
Vakıf, kurumlaşmış bir yardım anlayışını ifade eder Bu nedenle konuyu iyi kavrayabilmek icin islam dininin yardım anlayışı, hatta eski toplumlardaki yardım kuruluşları uzerinde durmak gerekir
İslam inancına gore kainatta her şey fani olup yalnız Allah bakidir Mutlak hakim O ’dur Mulk Onundur Allah butun varlığı kuşattığı icin O ’nu seven yaratıklarını; insanları, hayvanları, bitkileri hatta cansız varlıkları da sever Bu sevgi Allah ’ın canlılara bağışladığı hayatı kutsal kılmıştır Bu da “maldan sevgiye kadar pek cok şeyde fedakarlık gerektirir, işte bu duygularladır ki: “insanların en hayırlısı insanlara yararlı olan malın en hayırlısı Allah yolunda harcanan (vakfedilen), vakfın en hayırlısı da halkın en cok ihtiyac duyduğu şeyi karşılayandır anlayışına ulaşılmıştır
Kuranda doğrudan doğruya “vakıf terimi kullanılmamıştır Ne var ki, vakfın, konusunu meydana getiren sadaka, in ’am, it ’am, ihsan, odunc verme, yararlı iş yapma, hayır işleme, yoksul, duşkun ve yetimleri gozetme, kole ve esirleri hurriyetlerine kavuşturma, yoksul ve misafirleri yedirip barındırma, yeni musluman olanları İslam ’a ısındırma, ibadet yerleri yapma, topluma yararlı eserler İnşa ve ihya etme, ilim muesseseleri kurma, sağlık ve temizlik hizmetlerini yurutme, yurt savunması İcin harcamada bulunma gibi konularda varit olan ayet ve hadisler bu kurumun doğmasına sebep olmuştur Boylece vakıf tatbikatı Hz Peygamber devrinde başlamış ve zamanla İslam medeniyetinin en onemli kuruluşlarından biri haline gelmiştir
Bir hadiste: “İnsan olunce uc şeyden başka ameli sona erer Devam eden sadaka (sadakai cariye), faydalanılan ilim ve kendisi ’ ne dua eden hayırlı evlat denilmektedir Bu hadiste gecen “sadakai cariye sozu İslam hukukcuları tarafından “vakıf olarak yorumlanmıştır Diğer taraftan “Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikce iyiliğe eremezsiniz ayetinin gelişinden sonra Ebu Talha adındaki bir şahabının Resulullah (s) ’a gelerek “Beyraha adındaki cok sevdiği bahcesini Allah rızası icin hayra tahsis etmek istediğini bildirmesi ve Hz Peygamber (s) ’nin ona, bu bahceyi akrabalarına tahsis etmesi tavsiyesinde bulunması; Hz Omer (ra) ’nin Hayber ganimetinden hissesine duşen “Semğ adındaki araziyi yine Hz Muhammed (s) ’in tavsiyesi ile “aslı satılmamak, bağışlanmamak, mirasla intikal etmemek şartıyla fakirlere, yakın hısımlarına, miskinlere, yolda kalanlara, Allah yolunda cihad edenlere ve azadlık antlaşması yapmış kolelere tasadduk (vakf) etmiş olması; Hz Ali (ra) ’nin Yenbu ’daki bir arazisini ve ceşmesini; Hz Osman (ra)fm RUme kuyusunu vakfetmeleri, vakfın dini temellerini oluşturmaktadır
Bu delillerden hareketle Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli, Zahiri, Zeydi ve Caferi mezheplerine mensup İslam hukukcularının coğunluğu (cumhuri fukaha) vakfı caiz gormuş ve teşvik etmişlerdir Buna rağmen hukukcular arasında ufak tefek goruş ayrılıkları da bulunmaktadır
Dort Halife devrinde başlayan ve Emeviler devrinde gelişen fetihlerden sonra muslumanların buyuk bir iktisadi refaha kavuştukları biliniyor Bu durum Abbasiler devrinde de gelişerek devam etti Muslumanların zenginliği, yukarıda kısaca temas ettiğimiz İslam ’ın yardım anlayışı ile birleşince vakıflarda buyuk bir artış goruldu Yuzbinlerce insanın yararlandığı ve hemen her alanda hizmet veren vakıflar ortaya cıktı Bu gelişmelere paralel olarak İslam hukukcularının vakıf konusu ile yakından ilgilenmeleri, vakıf hukukunun ortaya cıkmasına sebep oldu Boylece daha hicri 3 yuzyıl gibi erken bir devirde Ebubekir Ahmed b Amr elHassaf (O 261) ’ın Ahkam& ’lEvk3fı gibi vakıflarla ilgili mustakil eserler yazılmaya başlandı Aynca vakıf konusu hukuk kitaplarında ayn bir bahis olarak incelendi Zamanla İslam dunyasında vakıflarla ilgili yuzlerce eser ortaya cıktı
Butun bunlara rağmen vakıflardaki asıl buyuk gelişme Selcuklular ve Osmanlılar devrinde yaşandı Bu devirde yardımlar insanları aşarak hayvanlara kadar goturuldu Cok ve ceşitli hizmet alanları duşunulerek binlerce vakıf kuruldu Bu cumleden olarak camiler, mescitler, namazgahlar, mektepler, medreseler, kutuphaneler, tekkeler, zaviyeler, darulacezeler, hastahane ve imaretler, kervansaraylar, hanlar, hamamlar, ceşme ve sebiller, su yolları, yollar, kopruler, deniz fenerleri, limanlar, kale ve istihkamlar, spor saha ve tesisleri, mesireler gibi vakıf muesseseleri yapıldı Bu sayılanların dışında dul kadınlar ve kimsesiz cocuklar icin bakımevleri acmak, oksuz coculara sut anne tutmak, bayramlarda cocukları sevindirmek icin top atmak, halkın alışverişte kandınlmaması icin carşı ve pazar yerlerine olcu ve tartı aletleri koymak, evlatlıkların, kole ve cariyelerin sahipleri tarafından ezilip hırpalanmamaları icin kırdıkları eşyayı tazmin etmek, yoksul kızlara ceyiz hazırlamak ve duğunlerini yapmak, hapishanelerdeki mahkumlara ceşitli yardımlarda bulunmak, calışamayan yaşlı ve sakat meslek ve sanat erbabı icin yardım fonları kurmak, halka faydalı olan kitapları yazdırmak ve parasız dağıtmak, kışın et fiyatlarının artmaması icin tedbirler almak, ıslah edilmiş koyunhaneter kurmak, hatim, mevlid, aşır, Buhari okutmak, yemek yedirmek, fukaraya odun, komur almak, halka sıcak gunlerde soğuk su ve şerbet dağıtmak, bunları soğutmak icin kar temin etmek, cocuklar icin mesire yerleri (oyun bahceleri) yapmak, cocuklara kitap almak, yetimlere aylık bağlamak, askeri donatmak, donanmaya yardım etmek, kışın gecit vermez dağ başlarına, vadilere sığınak yapmak, yollarda halkı rahatsız eden, ustelik sağlığa zararlı olan pislik ve balgam gibi şeylerin ustunu kulle kapatmak, kış aylarında kuşları, hasta ve garip leylekleri beslemek ve tedavi etmek, sahipsiz kedi ve kopekleri doyurmak, gibi son derece değişik konularda kurulan vakıflara rastlamak da mumkun olmaktadır
Osmanlılar doneminde devlet, vatandaşın canım ve malını korumak, asayişi sağlamak, sınırları korumak, devlet duzenini sağlamakla mukellefti Gunumuzun modern devlet anlayışında devlet gorevlerinden sayılan eğitim, sağlık, bayındırlık, diyanet, sosyal yardım hizmetleri ise devlet gorevleri arasında gorulmuyor ve butun bu hizmetler, şahısların kurduğu vakıflar tarafından yurutuluyordu Tabiatıyla bu vakıf kurumlara, gelir getiren zengin akarlar bağlanıyordu
Kanuni devrinin unlu tarihcisi ve devlet adamı Lutfı Paşa, AsafName adındaki eserinde, ideal bir devlet adamının gelirlerinin ucte birini harcamasını, ucte birini tasarruf etmesini, ucte birini de hayır işlerine yatırması gerektiğini yazmaktadır XVIII yuzyılda İstanbul ’da bulunan ve Turk toplum hayatını cok yakından tanıyan tarihci d ’Ohsson, Turk insanının hayırseverliğinin nedenini islam dininde gorerek şoyle demiştir: “Kur ’an, Turkleri dunyanın butun milletlerinin en hayır ve insan severi haline getirmiştir d ’Ohsson ’dan sonra Turkiye ’ye gelen yabancıların da benzer duşuncelere sahip olmaları, uzun yuzyıllar boyunca bu yardımseverlik anlayışında bir değişikliğin olmadığını gostermektedir Hatta vakıfların cokluğu zaman zaman bazı problemlerin ortaya cıkmasına neden olmuştur Fatih devrinde vakıflar o kadar coğalmıştı ki, bu yuzden devlet gelirlerinde ciddi azalmalar gorulmuş ve Sultan, cıkardığı bir hattı humayunla bazı vakıfları İlga etmek zorunda kalmıştı Devlet hazinesini zor duruma sokan bu vakıf bolluğu, XVH yuzyılda da kendini hissettirir Oyle ki, Koci Bey, Sultan IV Murad ’a sunduğu meşhur layihasında bu konu uzerinde ısrarla durmak gereğini duymuştur
Vakfın XVIII yuzyıl Turk toplum hayatındaki etkilerini belirlemek icin yapılan bir araştırmada, bu yuzyılda vakıf gelirlerinin neredeyse devlet gelirlerinin yansına eşit olduğu ortaya konulmuştur Bu gelirlerin %3775′i din alanına, %2816′sı eğitim ve Oğretime, % 105 Ti sosyal hizmetlere, %650′si askeri harcamalara aynim işti
İslam dininin eğitim ve oğretime verdiği değer, daha ilk musiuman Turk devletleri zamanında bu alanda yoğun calışmalann yapılmasına neden olmuştu Selcuklular devrinde ise bu konu daha ciddi bir şekilde ele alındı Alparslan ve Melikşah ’a vezirlik yapmış olan devlet adamı Nİzamulmulk ’un buyuk masraflarla kurdurduğu Nizamiye medreseleri, fonksiyonu ve etkileri ile haklı bir şohrete kavuştu Bu medreseler ornek alınarak hemen butun Anadolu şehir ve kasabalarında medreseler inşa edildi Osmanlılar doneminde de, daha ilk sultanlardan itibaren, aynı gelenek surduruldu Medreseler, sıbyan mektepleri (ilkokullar), tıp medreseleri, Daru ’lHadisler ve Daru ’lKurralar, kutuphaneler yapıldı Eğitim ve oğretim kurumlannın sayısı binleri buldu Ustelik bunlann hemen hepsi yatılı okullar olarak duzenlenmişti ve bu ilim yuvalannda devrin meşhur ilim, fen ve sanat adamlan yetişti
Gunumuzde olduğu gibi o devirde de eğitim hizmetlerinin yurutulmesi icin yalnızca bina yapmak yeterli değildi Başta muderrisler (oğretmenler) olmak uzere, medreselerde gorevli asistanlar ve hizmetlilerin maaşları, oğrencilerin harclıkları, kitap ve kırtasiye giderleri, iaşeleri ve binaların her turlu bakım ve tamiri icin paraya ihtiyac vardı Bu para, gelirleri bu eğitim ve oğretim kurumlarına vakfedilen han, hamam, dukkan, ev, değirmen, ciftlik gibi akarlarla sağlanıyor ve hayırseverler binalarla birlikte bu gelir kaynaklarını da vakfediyorlardı
Vakıfların Anadolu ’nun Turkleşmesi ve İslamlaşmasına da buyuk olcude etkisi olmuştur Anadolu ’nun fethi ve Osmanlı devletinin kuruluşu sırasında ele gecirilen şehirlerde devlet adamları ve hayırsever zenginler derhal imar faaliyeti başlatıyor ve kısa zamanda bu şehirlerde camiler, medreseler, hanlar, hamamlar, yollar, kopruler, imaretler, tekkeler, hastaneler vs yapılıyordu Bunlara zengin gelir kaynaklan da bağlanınca kalabalık bir “murtezika (vakıfların gelirlerinden yararlanan kişiler) zumresi, hatta ta Orta Asya ’dan gelen Turk gocmenler bu şehirlere yerleşiyorlardı Boylece bu vakıf kuruluşları sayesinde şehirlerin fiziki cehresi hızla değişiyor, artan Turk nufusu ile Turkleşme ve islamlaşma sağlanıyordu Osmanlılar bir iskan ve kolonizasyon metodu olarak da vakıflara başvurmuşlardı Kurulan tekkeler bazan yeni koylerin cekirdeğini oluşturabiliyordu Lale Devri ’nde Damat İbrahim Paşa, doğduğu koy olan “Muşkarayı buyutmek ve guzelleştirmek icin koyunde pek cok eser yaptırdı Gercekten de Muşkara kısa zamanda buyudu, bir şehir oldu ve koyun eski adı değiştirilerek “yeni şehir anlamında “Nevşehir denildi Nevşehir, vakıfların Turk şehir hayatında oynadığı rol icin guzel bir ornektir
Şehirlerimiz 1856 yılına kadar belediye teşkilatından mahrumdu Vakfiyeler incelendiğinde, bu tarihten once su, ulaşım, aydınlatma, temizlik, asayiş gibi belediye hizmetlerinin hep vakıflar tarafından gercekleştirildiği gorulur
Su kanalları, su kemerleri, maksemeler, ceşmeler, sebiller, kuyular, hamamlar tamamen vakıf kuruluşlardı Fakirlerin parasız yıkandıktan hamamlar mevcuttu Sebillerde buzlu su, hatta şerbet dağıtılırdı Yol, kaldırım ve kopru yapımını vakıflar sağlıyordu Bazı hayır sahipleri kurduktan vakıflarla “kandilciler tutuyor, yine vakıf geliri ile kandil ve yağ alarak sokakları aydınlatıyorlardı Sokakların temizlenmesi ve umumi helalar icin vakıflar kurulmuştu Bekci ucretleri vakıflardan odeniyordu Vakıf hastahanelerde her din ve ırktan insan tedavi ediliyor, gerekirse ucretsiz ilac veriliyor, doktor temin ediliyordu İmaretlerde yoksullara, yolcu ve misafirlere her gun bir veya iki oğun yemek yediriliyordu d ’Ohsson ’a gore istanbul imaretlerinde her gun parasız yemek yiyenlerin sayısı 30 bin idi Boylece vakıflar bir yandan binlerce gorevliye maaş oduyor, ote yandan yuzbinlerce insana hizmet goturuyordu Boylece vakıflar yolu ile gelir dağılımındaki dengesizlikler asgariye indirilirken, yine aynı sebebe bağlı olarak ortaya cıkabilecek sosyal patlamaların da onu alınmış oluyordu
Vakıflann ulke ticaretine ve ekonomik hayatın gelişmesine de olumlu etkileri olmuştu Hemen butun şehirlerde vakıf ticaret hanları vardı Şehirler arası yollar, onemli stratejik mevkilere kervansaraylar yaptırılarak surekli işler halde tutulmuş, boylece yolcu ve tacirlere yol guvenliği ve konaklama imkanı sağlanmıştı Kervansarayların vakfiyelerinden buralara yerli, yabancı, erkek, kadın, hur, kole, muslim, gayri muslim herkesin kabul edildiğini; yolculara yiyecek, ilac hatta ayakkabı sağlandığını, hayvanlara bakıldığını anlıyoruz Ucretsiz hizmet sunan kervansaraylar, banilerinin vakfı olan gelirleri ile bu fonksiyonlarını yuzyılar boyu surdurmuşlerdi
Butun bu sayılanların dışında vakıfların kultur hayatına da onemli etkileri olmuştur Başta buyuk sanat değeri olan mimari abideler olmak uzere, hat, taş, ağac ve maden işciliği, tezhip, cini, kitap, cilt, ebru gibi değişik sanat dallarında ibda edilmiş vakıf şaheserleri; şehirleri, kutuphane ve muzeleri doldurmaktadır Vakfiyelerin dil, kultur, larih, hukuk ve iktisat tarihi, sosyoloji hatla folklor acısından taşıdığı onem ise ayrıca hatırlanması gereken bir konudur
vakıfın tanımı islam anlayışında vakıf vakıfların tarihi osmanlıda vakıf
Bir malın satılmamak kaydıyla hayır işine bırakılmasını ifade eden bir terimdir, islam hukukcuları bir terim olarak vakıfı: “Menfaati ibadullaha ait olmak uzere bir ayn ’ı Allah ’ın mulku hukmunde olarak temlik ve temellukten ile ’1ebed habs etmekdir şeklinde tanımlamışlardır Bu tanıma gore, insanların faydalanmaları icin bir malın Allah ’ın mulku hukmunde duşunulerek ebedi olarak alım, satım, rehin, hibe, vasiyet, miras gibi temlik ve temelluk ile sonuclanacak her turlu hukuki tasarrufun dışına cıkararak bir tarafa tahsis edilmesine vakıf denilmektedir
Vakıf, kurumlaşmış bir yardım anlayışını ifade eder Bu nedenle konuyu iyi kavrayabilmek icin islam dininin yardım anlayışı, hatta eski toplumlardaki yardım kuruluşları uzerinde durmak gerekir
İslam inancına gore kainatta her şey fani olup yalnız Allah bakidir Mutlak hakim O ’dur Mulk Onundur Allah butun varlığı kuşattığı icin O ’nu seven yaratıklarını; insanları, hayvanları, bitkileri hatta cansız varlıkları da sever Bu sevgi Allah ’ın canlılara bağışladığı hayatı kutsal kılmıştır Bu da “maldan sevgiye kadar pek cok şeyde fedakarlık gerektirir, işte bu duygularladır ki: “insanların en hayırlısı insanlara yararlı olan malın en hayırlısı Allah yolunda harcanan (vakfedilen), vakfın en hayırlısı da halkın en cok ihtiyac duyduğu şeyi karşılayandır anlayışına ulaşılmıştır
Kuranda doğrudan doğruya “vakıf terimi kullanılmamıştır Ne var ki, vakfın, konusunu meydana getiren sadaka, in ’am, it ’am, ihsan, odunc verme, yararlı iş yapma, hayır işleme, yoksul, duşkun ve yetimleri gozetme, kole ve esirleri hurriyetlerine kavuşturma, yoksul ve misafirleri yedirip barındırma, yeni musluman olanları İslam ’a ısındırma, ibadet yerleri yapma, topluma yararlı eserler İnşa ve ihya etme, ilim muesseseleri kurma, sağlık ve temizlik hizmetlerini yurutme, yurt savunması İcin harcamada bulunma gibi konularda varit olan ayet ve hadisler bu kurumun doğmasına sebep olmuştur Boylece vakıf tatbikatı Hz Peygamber devrinde başlamış ve zamanla İslam medeniyetinin en onemli kuruluşlarından biri haline gelmiştir
Bir hadiste: “İnsan olunce uc şeyden başka ameli sona erer Devam eden sadaka (sadakai cariye), faydalanılan ilim ve kendisi ’ ne dua eden hayırlı evlat denilmektedir Bu hadiste gecen “sadakai cariye sozu İslam hukukcuları tarafından “vakıf olarak yorumlanmıştır Diğer taraftan “Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikce iyiliğe eremezsiniz ayetinin gelişinden sonra Ebu Talha adındaki bir şahabının Resulullah (s) ’a gelerek “Beyraha adındaki cok sevdiği bahcesini Allah rızası icin hayra tahsis etmek istediğini bildirmesi ve Hz Peygamber (s) ’nin ona, bu bahceyi akrabalarına tahsis etmesi tavsiyesinde bulunması; Hz Omer (ra) ’nin Hayber ganimetinden hissesine duşen “Semğ adındaki araziyi yine Hz Muhammed (s) ’in tavsiyesi ile “aslı satılmamak, bağışlanmamak, mirasla intikal etmemek şartıyla fakirlere, yakın hısımlarına, miskinlere, yolda kalanlara, Allah yolunda cihad edenlere ve azadlık antlaşması yapmış kolelere tasadduk (vakf) etmiş olması; Hz Ali (ra) ’nin Yenbu ’daki bir arazisini ve ceşmesini; Hz Osman (ra)fm RUme kuyusunu vakfetmeleri, vakfın dini temellerini oluşturmaktadır
Bu delillerden hareketle Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli, Zahiri, Zeydi ve Caferi mezheplerine mensup İslam hukukcularının coğunluğu (cumhuri fukaha) vakfı caiz gormuş ve teşvik etmişlerdir Buna rağmen hukukcular arasında ufak tefek goruş ayrılıkları da bulunmaktadır
Dort Halife devrinde başlayan ve Emeviler devrinde gelişen fetihlerden sonra muslumanların buyuk bir iktisadi refaha kavuştukları biliniyor Bu durum Abbasiler devrinde de gelişerek devam etti Muslumanların zenginliği, yukarıda kısaca temas ettiğimiz İslam ’ın yardım anlayışı ile birleşince vakıflarda buyuk bir artış goruldu Yuzbinlerce insanın yararlandığı ve hemen her alanda hizmet veren vakıflar ortaya cıktı Bu gelişmelere paralel olarak İslam hukukcularının vakıf konusu ile yakından ilgilenmeleri, vakıf hukukunun ortaya cıkmasına sebep oldu Boylece daha hicri 3 yuzyıl gibi erken bir devirde Ebubekir Ahmed b Amr elHassaf (O 261) ’ın Ahkam& ’lEvk3fı gibi vakıflarla ilgili mustakil eserler yazılmaya başlandı Aynca vakıf konusu hukuk kitaplarında ayn bir bahis olarak incelendi Zamanla İslam dunyasında vakıflarla ilgili yuzlerce eser ortaya cıktı
Butun bunlara rağmen vakıflardaki asıl buyuk gelişme Selcuklular ve Osmanlılar devrinde yaşandı Bu devirde yardımlar insanları aşarak hayvanlara kadar goturuldu Cok ve ceşitli hizmet alanları duşunulerek binlerce vakıf kuruldu Bu cumleden olarak camiler, mescitler, namazgahlar, mektepler, medreseler, kutuphaneler, tekkeler, zaviyeler, darulacezeler, hastahane ve imaretler, kervansaraylar, hanlar, hamamlar, ceşme ve sebiller, su yolları, yollar, kopruler, deniz fenerleri, limanlar, kale ve istihkamlar, spor saha ve tesisleri, mesireler gibi vakıf muesseseleri yapıldı Bu sayılanların dışında dul kadınlar ve kimsesiz cocuklar icin bakımevleri acmak, oksuz coculara sut anne tutmak, bayramlarda cocukları sevindirmek icin top atmak, halkın alışverişte kandınlmaması icin carşı ve pazar yerlerine olcu ve tartı aletleri koymak, evlatlıkların, kole ve cariyelerin sahipleri tarafından ezilip hırpalanmamaları icin kırdıkları eşyayı tazmin etmek, yoksul kızlara ceyiz hazırlamak ve duğunlerini yapmak, hapishanelerdeki mahkumlara ceşitli yardımlarda bulunmak, calışamayan yaşlı ve sakat meslek ve sanat erbabı icin yardım fonları kurmak, halka faydalı olan kitapları yazdırmak ve parasız dağıtmak, kışın et fiyatlarının artmaması icin tedbirler almak, ıslah edilmiş koyunhaneter kurmak, hatim, mevlid, aşır, Buhari okutmak, yemek yedirmek, fukaraya odun, komur almak, halka sıcak gunlerde soğuk su ve şerbet dağıtmak, bunları soğutmak icin kar temin etmek, cocuklar icin mesire yerleri (oyun bahceleri) yapmak, cocuklara kitap almak, yetimlere aylık bağlamak, askeri donatmak, donanmaya yardım etmek, kışın gecit vermez dağ başlarına, vadilere sığınak yapmak, yollarda halkı rahatsız eden, ustelik sağlığa zararlı olan pislik ve balgam gibi şeylerin ustunu kulle kapatmak, kış aylarında kuşları, hasta ve garip leylekleri beslemek ve tedavi etmek, sahipsiz kedi ve kopekleri doyurmak, gibi son derece değişik konularda kurulan vakıflara rastlamak da mumkun olmaktadır
Osmanlılar doneminde devlet, vatandaşın canım ve malını korumak, asayişi sağlamak, sınırları korumak, devlet duzenini sağlamakla mukellefti Gunumuzun modern devlet anlayışında devlet gorevlerinden sayılan eğitim, sağlık, bayındırlık, diyanet, sosyal yardım hizmetleri ise devlet gorevleri arasında gorulmuyor ve butun bu hizmetler, şahısların kurduğu vakıflar tarafından yurutuluyordu Tabiatıyla bu vakıf kurumlara, gelir getiren zengin akarlar bağlanıyordu
Kanuni devrinin unlu tarihcisi ve devlet adamı Lutfı Paşa, AsafName adındaki eserinde, ideal bir devlet adamının gelirlerinin ucte birini harcamasını, ucte birini tasarruf etmesini, ucte birini de hayır işlerine yatırması gerektiğini yazmaktadır XVIII yuzyılda İstanbul ’da bulunan ve Turk toplum hayatını cok yakından tanıyan tarihci d ’Ohsson, Turk insanının hayırseverliğinin nedenini islam dininde gorerek şoyle demiştir: “Kur ’an, Turkleri dunyanın butun milletlerinin en hayır ve insan severi haline getirmiştir d ’Ohsson ’dan sonra Turkiye ’ye gelen yabancıların da benzer duşuncelere sahip olmaları, uzun yuzyıllar boyunca bu yardımseverlik anlayışında bir değişikliğin olmadığını gostermektedir Hatta vakıfların cokluğu zaman zaman bazı problemlerin ortaya cıkmasına neden olmuştur Fatih devrinde vakıflar o kadar coğalmıştı ki, bu yuzden devlet gelirlerinde ciddi azalmalar gorulmuş ve Sultan, cıkardığı bir hattı humayunla bazı vakıfları İlga etmek zorunda kalmıştı Devlet hazinesini zor duruma sokan bu vakıf bolluğu, XVH yuzyılda da kendini hissettirir Oyle ki, Koci Bey, Sultan IV Murad ’a sunduğu meşhur layihasında bu konu uzerinde ısrarla durmak gereğini duymuştur
Vakfın XVIII yuzyıl Turk toplum hayatındaki etkilerini belirlemek icin yapılan bir araştırmada, bu yuzyılda vakıf gelirlerinin neredeyse devlet gelirlerinin yansına eşit olduğu ortaya konulmuştur Bu gelirlerin %3775′i din alanına, %2816′sı eğitim ve Oğretime, % 105 Ti sosyal hizmetlere, %650′si askeri harcamalara aynim işti
İslam dininin eğitim ve oğretime verdiği değer, daha ilk musiuman Turk devletleri zamanında bu alanda yoğun calışmalann yapılmasına neden olmuştu Selcuklular devrinde ise bu konu daha ciddi bir şekilde ele alındı Alparslan ve Melikşah ’a vezirlik yapmış olan devlet adamı Nİzamulmulk ’un buyuk masraflarla kurdurduğu Nizamiye medreseleri, fonksiyonu ve etkileri ile haklı bir şohrete kavuştu Bu medreseler ornek alınarak hemen butun Anadolu şehir ve kasabalarında medreseler inşa edildi Osmanlılar doneminde de, daha ilk sultanlardan itibaren, aynı gelenek surduruldu Medreseler, sıbyan mektepleri (ilkokullar), tıp medreseleri, Daru ’lHadisler ve Daru ’lKurralar, kutuphaneler yapıldı Eğitim ve oğretim kurumlannın sayısı binleri buldu Ustelik bunlann hemen hepsi yatılı okullar olarak duzenlenmişti ve bu ilim yuvalannda devrin meşhur ilim, fen ve sanat adamlan yetişti
Gunumuzde olduğu gibi o devirde de eğitim hizmetlerinin yurutulmesi icin yalnızca bina yapmak yeterli değildi Başta muderrisler (oğretmenler) olmak uzere, medreselerde gorevli asistanlar ve hizmetlilerin maaşları, oğrencilerin harclıkları, kitap ve kırtasiye giderleri, iaşeleri ve binaların her turlu bakım ve tamiri icin paraya ihtiyac vardı Bu para, gelirleri bu eğitim ve oğretim kurumlarına vakfedilen han, hamam, dukkan, ev, değirmen, ciftlik gibi akarlarla sağlanıyor ve hayırseverler binalarla birlikte bu gelir kaynaklarını da vakfediyorlardı
Vakıfların Anadolu ’nun Turkleşmesi ve İslamlaşmasına da buyuk olcude etkisi olmuştur Anadolu ’nun fethi ve Osmanlı devletinin kuruluşu sırasında ele gecirilen şehirlerde devlet adamları ve hayırsever zenginler derhal imar faaliyeti başlatıyor ve kısa zamanda bu şehirlerde camiler, medreseler, hanlar, hamamlar, yollar, kopruler, imaretler, tekkeler, hastaneler vs yapılıyordu Bunlara zengin gelir kaynaklan da bağlanınca kalabalık bir “murtezika (vakıfların gelirlerinden yararlanan kişiler) zumresi, hatta ta Orta Asya ’dan gelen Turk gocmenler bu şehirlere yerleşiyorlardı Boylece bu vakıf kuruluşları sayesinde şehirlerin fiziki cehresi hızla değişiyor, artan Turk nufusu ile Turkleşme ve islamlaşma sağlanıyordu Osmanlılar bir iskan ve kolonizasyon metodu olarak da vakıflara başvurmuşlardı Kurulan tekkeler bazan yeni koylerin cekirdeğini oluşturabiliyordu Lale Devri ’nde Damat İbrahim Paşa, doğduğu koy olan “Muşkarayı buyutmek ve guzelleştirmek icin koyunde pek cok eser yaptırdı Gercekten de Muşkara kısa zamanda buyudu, bir şehir oldu ve koyun eski adı değiştirilerek “yeni şehir anlamında “Nevşehir denildi Nevşehir, vakıfların Turk şehir hayatında oynadığı rol icin guzel bir ornektir
Şehirlerimiz 1856 yılına kadar belediye teşkilatından mahrumdu Vakfiyeler incelendiğinde, bu tarihten once su, ulaşım, aydınlatma, temizlik, asayiş gibi belediye hizmetlerinin hep vakıflar tarafından gercekleştirildiği gorulur
Su kanalları, su kemerleri, maksemeler, ceşmeler, sebiller, kuyular, hamamlar tamamen vakıf kuruluşlardı Fakirlerin parasız yıkandıktan hamamlar mevcuttu Sebillerde buzlu su, hatta şerbet dağıtılırdı Yol, kaldırım ve kopru yapımını vakıflar sağlıyordu Bazı hayır sahipleri kurduktan vakıflarla “kandilciler tutuyor, yine vakıf geliri ile kandil ve yağ alarak sokakları aydınlatıyorlardı Sokakların temizlenmesi ve umumi helalar icin vakıflar kurulmuştu Bekci ucretleri vakıflardan odeniyordu Vakıf hastahanelerde her din ve ırktan insan tedavi ediliyor, gerekirse ucretsiz ilac veriliyor, doktor temin ediliyordu İmaretlerde yoksullara, yolcu ve misafirlere her gun bir veya iki oğun yemek yediriliyordu d ’Ohsson ’a gore istanbul imaretlerinde her gun parasız yemek yiyenlerin sayısı 30 bin idi Boylece vakıflar bir yandan binlerce gorevliye maaş oduyor, ote yandan yuzbinlerce insana hizmet goturuyordu Boylece vakıflar yolu ile gelir dağılımındaki dengesizlikler asgariye indirilirken, yine aynı sebebe bağlı olarak ortaya cıkabilecek sosyal patlamaların da onu alınmış oluyordu
Vakıflann ulke ticaretine ve ekonomik hayatın gelişmesine de olumlu etkileri olmuştu Hemen butun şehirlerde vakıf ticaret hanları vardı Şehirler arası yollar, onemli stratejik mevkilere kervansaraylar yaptırılarak surekli işler halde tutulmuş, boylece yolcu ve tacirlere yol guvenliği ve konaklama imkanı sağlanmıştı Kervansarayların vakfiyelerinden buralara yerli, yabancı, erkek, kadın, hur, kole, muslim, gayri muslim herkesin kabul edildiğini; yolculara yiyecek, ilac hatta ayakkabı sağlandığını, hayvanlara bakıldığını anlıyoruz Ucretsiz hizmet sunan kervansaraylar, banilerinin vakfı olan gelirleri ile bu fonksiyonlarını yuzyılar boyu surdurmuşlerdi
Butun bu sayılanların dışında vakıfların kultur hayatına da onemli etkileri olmuştur Başta buyuk sanat değeri olan mimari abideler olmak uzere, hat, taş, ağac ve maden işciliği, tezhip, cini, kitap, cilt, ebru gibi değişik sanat dallarında ibda edilmiş vakıf şaheserleri; şehirleri, kutuphane ve muzeleri doldurmaktadır Vakfiyelerin dil, kultur, larih, hukuk ve iktisat tarihi, sosyoloji hatla folklor acısından taşıdığı onem ise ayrıca hatırlanması gereken bir konudur