nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
Yunus Emrenin Detaylı hayatı
YUNUS EMRE KİMDİR HAYATI
Tasavvuf ehli ve ırk şairi Hayatı ve kimliği hakkında emin malumat yoktur Şiirleri, asırlar baştan başa zevkle ve hayranlıkla okunmuş, yalnız bizde yok, çoğu ülkelerde de alaka uyandırmış yer alan müstesna bir şahsiyettir 80 yıl kadar yaşadığı, Eskişehir ’in Mihalıçcık kazasına emrindeki Yunus Emre köyünde, 1320 (H720) senesinde ölüm ettiği ve buraya defnedildiği Kaynakların tetkikinden anlaşılmaktadır Vefatı için başka tarihler ve başka yerler de bildirilmektedir
Çocukluğu hakkında bilgi olmayan Yunus Emre, bir göze çarpan üstüne genç yaşta Tapduk Emre ’nin yanında gitti Otuz seneden fazla onun hizmetinde bulundu ve ondan feyz aldİ Hatta bazİ kaynaklar, Tapduk Emre ’nin kızını Yunus Emre ’ye verdiğini, keza talebesi, ayrıca de damadı olduğunu kaydetmektedir
Yunus Emre, Tapduk Emre'nin hizmetinde bulunurken, manevi aleminde bir ilerleme olmadığını zannederek, üzüntüsünden dağlara, kırlara düştü Yolculuğunda bir gün iki kimseye rastladı Onlarla arkadaş oldu Her öğün bunlardan biri dua eder, dualarının bereketi ile bir sofra yemek yemek gelirdi Dua sırası Yunus Emre ’ye geldi O da dua etti Duada, “Ya Rabbi benim yüzümü kara çıkarma! Arkadaşlarım kimin hürmetine dua ettiyse, onun hürmetine duamı kabul et! dedi Dua bitince, iki sofra yemek geldi Arkadaşları; “Kimin yüzü suyu hürmetine dua ettin? diye sordular Yunus Emre; “Önce siz söyleyin dedi Arkadaşları da; “Biz, Tapduk Emre ’nin kapısında hizmet eden Yunus ’un hürmetine diye dua ettik dediler Bunun üstüne Yunus Emre durumunu anlayıp, yeniden Tapduk Emre ’nin yanına döndü ve kapısının önüne yattı Tapduk Emre ’nin gözleri görmüyordu Kapının önüne varıp, ayağı bir şeye takılınca; “Bu bizim Yunus yok mi? diye sordu ve onu kabul etti O andan itibaren Yunus Emre, halkın dillerinden düşüremediği ilahileri söylemeye başladı
Senelerce hocasına dağdan odun taşıdı Getirdiği odunlar ip gibi düzgün idi Hocası; “Ey Yunus, bu ne iştir? Hiç eğri odun getirmiyormuşsun buyurunca; “Efendim, bu kapıya çarpık odun yakışmaz cevabını verdi
Anadolu ve öteki Türk illerinde çok sevilen Yunus Emre ’den diğer bu sevgi, saygı ve hayranlık için başka bir örnek değil gibidir Her bakımdan milletimizi birbirine bağlayan manevi bir toplayıcılığı vardır Onda, toplumumuzun iç yapısındaki benzer hisler, duygular ve bedel yargıları bulunmaktadır Onu unutturmayan sebep budur Anadolu ’da Yunus Emre ’nin Divan ’ının bulunmadığı, ilahilerinin okunmadığı ev değil gibidir
Yunus Emre, şiirlerini aruzla ve daha fazla hece vezniyle yazmıştır Şiirleri açık, derin manalı, dostça ve heyecanlıdır İlahi aşk, varlık, yoksulluk, hayat, ölüm meseleleri ve bunlara emrindeki olarak, dünyanın faniliği gibi meseleleri en iyi şekilde şiirle anlatmıştır
Yunus Emre ’yi benzer yolda takib eden birkaç şair daha görülmüştür Bunlardan bilinenlerden ikisi; “aşık Yunus ve “Derviş Yunustur Yunus Emre ’nin en önemli takipçisi olan aşık Yunus Bursa ’lı olup, 1430 (H843) yılında vefat etmiştir Her iki şairin şiirlerini birbirlerinden bozmak zordur Yunus Emre, Celaleddini Rumi'nin sohbetlerinde bulunmuştur Bu sohbetlerin, yetişmesinde büyük rolü olmuştur
Yunus Emre ’de günü birlik konulara rastlanmaz; geçim endişesi, aile sıkıntısı, evlat acısı, yakınlarının şahsi ve ailevi meselelerine adeta hiç yer vermez O, insanlığın umumi alın yazısı çizgisi üstünde durmuştur Bunlar; mezar, ömrün geçişi, vefat, Allahü tealaya iman ve yakarma, dini esaslar, insanın yalnızlığı, aşk, nasihatler ve hayatın gayesi gibi insanlığa has meselelerdir
baştan, her seste, her renkte, daima Allahın varlığını algılama eden Yunus Emre, bu dilsiz varlıkların büyük tanıtışındaki sıcacık dilin hayranıdır
Yunus Emre, Peygamberimiz Muhammed aleyhisselam ile tüm yakınlarının, dört halifenin, hazreti Peygamberin soyundan gelenlerin, tüm İslam alimlerinin ezeli aşığıdır Hiçbir batıl cereyana kapılmadığı gibi, onlar karşısında ahlaki nizamı, din sevgisini ve gerçek tasavvufu koruyan kültür ve sanat seddi olmuştur İhlas ile, her şeyi Allah rızası için yapmayı her zaman söylemiştir Yunus Emre için Dervişlik, herkese faydalı olmak ülküsüdür Şiirlerinde tembelliği, tufeyli ve yararsız olmayı kınamıştır
Şeriat, tarikat yoldur varana,
Gerçeklik, beceri andan içerü
diye, reel tasavvufu da o betimleme etmişitir
1408 yılında Osmanlı Türklerine tutsak düşen ve Anadolu ’da 20 sene değin kalmış olan Mülbacher isimli bir tanıdık olmayan, Yunus Emre ’ye ait şiirleri, ilahileri duymuş, öğrenmiştir Memleketine döndüğünde, Yunus Emre ’nin şahsiyetinde İslamı anlatmış, kitaplar yayınlamış, yazılar yazmıştır Büyük ün sahibi Avusturyalı tarihçi Hammer de, Yunus Emre ’ye ait şiirler ve ilahilere yer vermiş, bundan sonradan da Batı ülkelerinde Yunus ismi fazla yaygınlaşmıştır
Eserleri: Yunus Emre ’nin tanıdık iki eseri vardır: 1) RisaletünNushiyye: Mesnevi biçiminde aruz (Failatün Failatün Failün) vezniyle yazılmış, tasavvufi, ahlaki, dini bir eserdir Anadolu ’da başlayan Türk Edebiyatında görülen ilk nasihatnamedir
2) Divan: Yunus Emre Divanı ’nın birçok yazma nüshaları vardır Ama bu andaki tüm şiirlerin Yunus Emre ’nin olduğu söylenemez Yunus tarzında, daha sonraki şairlerin yazdığı şiirler de karışmıştır Taş basması nüshaları da vardır Yunus Divanı yeniden Anadolu ’da başlayan Türk edebiyatının birincil anı durumundadır
Yunus Emre ’nin şiirlerinden;
DOLAP
Benim adım acıklı dolap,
Suyum akar yalap yalap,
Böyle emreylemiş Çalap,
Derdim vardır inilerim
Ben bir dağın ağacıyım,
Ne tatlıyım ne acıyım,
Ben Mevlaya duacıyım,
Derdim vardır inilerim
Beni bir dağda buldular,
Kolum kanadım kırdılar,
Dolaba değerinde gördüler,
Derdim vardır inilerim
Dağdan kestiler bezenim,
Bozuldu türlü düzenim,
Ben bir usanmaz ozanım,
Derdim vardır inilerim
Şol dülgerler beni yondu,
Her azam yerine kondu,
Bu iniltim Hak'dan geldi,
Derdim vardır inilerim
Suyum alçaktan çekerim,
Dönüp yükseğe dökerim,
Görün beni neler çekerim,
Derdim vardır inilerim
Yunus bunda gelen gülmez,
Kişi muradına ermez,
Bu fanide kimse kalmaz,
Derdim vardır inilerim
MEVLaM
Dağlar ile taşlar ile,
Çağırayım Mevlam seni
Seherlerde kuşlar ile,
Çağırayım Mevlam seni
Sular dibinde mahiyle,
Sahralarda ahu ile,
Abdal olup ya Hu ile,
Çağırayım mevlam seni
Gökyüzünde isa ile,
Tur Dağında Musa ile,
Elindeki asa ile,
Çağırayım Mevlam seni
Yunus okur diller ile,
Ol kumru bülbüller ile,
Hakkı seven kullar ile,
Çağırayım Mevlam seni
KERAMET ve MENKiBELERİ
HİÇ ÇÜRÜMEMİŞTİ
AnkaraEskişehir demiryolunun kenarında bulunan türbesi, 1948 ’de yolun genişletilmesi için kaldırılmak istendi Ama bir türlü bu işte muvaffak olunamadı Hatta bir defasında, döşenen rayların sökülüp, sekiz metre geriye doğru atıldığı görüldü Bunun üstüne Yunus Emre için bir türbe yapılıp, kabrinin oraya nakline karar verildi Yunus Emre ’nin yeni kabri, eskisinden 100 m değin ileride bir tepecikte yapıldı Yeni kabrine taşıyacak beş kişilik heyet, kimseye haber vermeden ve hiçbir merasim yapmadan çalışacaktı Karar verildiği üzere hareket edildi Yalnız ertesi gün, Yunus Emre ’nin çevresine davetsiz, ilansız otuz binden artı insan kalabalığı toplandı
Yunus Emre ’nin kabri itina ile açıldı Bedeni, 700 seneden beri hiç bozulmamış bir halde, bir eli yüzünde, bir eli kalbinin üzerinde, dar bir şekilde uzanmış yatıyor görüldü Kutsal bedeni oradan alındı, tabuta kondu ve kalabalığın elleri üzerinde, 100 metrelik mesafe tam üç saatte katedildi Yeni mezarına defnedildi Yunus Emre ’nin vasıyeti şu idi:
“Beni hocamın türbesinde, giriş yolu üstüne gömsünler! Bundan muradı, şeyhini ziyarete gelenlerin, kendisini çiğneyip de geçmeleriydi Bu, hocasına ne ölçüde ast olduğunu göstermektedir
BEYİTLER
MESLEK HİZMETTE
Yunus Emre, manevi, bir göze çarpan alarak,
Vardı Tapduk Emre'nin hizmetine koşarak
Otuz sene hizmet edip, zannetti ancak, kendinde,
İlerleme olmadı, manevi aleminde
Üzüntüden kendini, atıverdi dağlara,
Baş açık, yalın but, dolaşırken bir ara,
Bir gün iki kişiye, rastladı birdenbire bire,
Onları çok severek, dost oldu onlar ile
Yemek vakti gelince, dua etti birisi,
O anda indi gökten, yemek doymuş bir tepsi
Üçü de yiyip içip, şükrettiler Allah'a,
Akşam vakti öbürü, dua etti bir daha
Tekrar aynı şekilde, bir tepsi indi gökten,
Öyle ama bu yemekler, nefisti ötekinden
Üçüncüde Yunus'a dönerek o müminler;
Sıra sende, hemen de, sen dua etdediler
O vakit Yunus Emre, kaldırdı ellerini,
Dedi ki: Ya İlahi, mahcup eyleme beni
Onlar kimin ismiyle, dua ettiler ise,
O zatın hürmetine, bir sofra gönder bize
Duası biter bitmez, baktılar azıcık sonradan,
İndi gökten bu sefer, daha büyük bir sofra
Dediler: Ey arkadaş, nasıl oldu bu pek,
Sen kimin hürmetine, dua ettin oysa böyle?
Dedi oysa: Siz söyleyin, siz nasıl ederdiniz?
Siz kimin yüzü suyu, hürmetine derdiniz?
Dediler: Taptuk Emre, yanına hizmet yapan,
Yunus'un hürmetine, istiyorduk her zaman
Yunus bunu duyunca, dergaha döndü yeniden,
Yattı Taptuk Emre'nin, kapısının önüne
O süre hocasının, görmüyordu gözleri,
Evde, el yordamıyla, yürüyordu ekseri
Çıkıyorken, ayağı, takılınca bir şeye,
Dedi: Bizim Yunus mu, gelip yatmış eşiğe
Ve elinden tutarak, kaldırdı onu yerden,
Yunus, Yunusluğunu, kazanmıştı o günden
Dağdan odun taşırdı, yıllardan beri o dergaha,
O manevi kapıdan, ayrılmadı bir daha
Yunus unutulmadı, yüzyıllar geçse bile,
Zira hizmet etmişti, üstadına şımartma ile
KAYNAKLAR
1) Şakayikı Nu ’maniyye Tercümesi (Mecdi Efendi); s78
2) NefehatülÜns; s691
3) Rehber Ansiklopedisi; c18, s224
4) Tam İlmihal Seadeti Ebediyye; (50 Zorlama) s1163
5) Faruk KTimurtaş, Yunus Divanı
6) İslam alimleri Ansiklopedisi; c13, s157 *
YUNUS EMRE KİMDİR HAYATI
Tasavvuf ehli ve ırk şairi Hayatı ve kimliği hakkında emin malumat yoktur Şiirleri, asırlar baştan başa zevkle ve hayranlıkla okunmuş, yalnız bizde yok, çoğu ülkelerde de alaka uyandırmış yer alan müstesna bir şahsiyettir 80 yıl kadar yaşadığı, Eskişehir ’in Mihalıçcık kazasına emrindeki Yunus Emre köyünde, 1320 (H720) senesinde ölüm ettiği ve buraya defnedildiği Kaynakların tetkikinden anlaşılmaktadır Vefatı için başka tarihler ve başka yerler de bildirilmektedir
Çocukluğu hakkında bilgi olmayan Yunus Emre, bir göze çarpan üstüne genç yaşta Tapduk Emre ’nin yanında gitti Otuz seneden fazla onun hizmetinde bulundu ve ondan feyz aldİ Hatta bazİ kaynaklar, Tapduk Emre ’nin kızını Yunus Emre ’ye verdiğini, keza talebesi, ayrıca de damadı olduğunu kaydetmektedir
Yunus Emre, Tapduk Emre'nin hizmetinde bulunurken, manevi aleminde bir ilerleme olmadığını zannederek, üzüntüsünden dağlara, kırlara düştü Yolculuğunda bir gün iki kimseye rastladı Onlarla arkadaş oldu Her öğün bunlardan biri dua eder, dualarının bereketi ile bir sofra yemek yemek gelirdi Dua sırası Yunus Emre ’ye geldi O da dua etti Duada, “Ya Rabbi benim yüzümü kara çıkarma! Arkadaşlarım kimin hürmetine dua ettiyse, onun hürmetine duamı kabul et! dedi Dua bitince, iki sofra yemek geldi Arkadaşları; “Kimin yüzü suyu hürmetine dua ettin? diye sordular Yunus Emre; “Önce siz söyleyin dedi Arkadaşları da; “Biz, Tapduk Emre ’nin kapısında hizmet eden Yunus ’un hürmetine diye dua ettik dediler Bunun üstüne Yunus Emre durumunu anlayıp, yeniden Tapduk Emre ’nin yanına döndü ve kapısının önüne yattı Tapduk Emre ’nin gözleri görmüyordu Kapının önüne varıp, ayağı bir şeye takılınca; “Bu bizim Yunus yok mi? diye sordu ve onu kabul etti O andan itibaren Yunus Emre, halkın dillerinden düşüremediği ilahileri söylemeye başladı
Senelerce hocasına dağdan odun taşıdı Getirdiği odunlar ip gibi düzgün idi Hocası; “Ey Yunus, bu ne iştir? Hiç eğri odun getirmiyormuşsun buyurunca; “Efendim, bu kapıya çarpık odun yakışmaz cevabını verdi
Anadolu ve öteki Türk illerinde çok sevilen Yunus Emre ’den diğer bu sevgi, saygı ve hayranlık için başka bir örnek değil gibidir Her bakımdan milletimizi birbirine bağlayan manevi bir toplayıcılığı vardır Onda, toplumumuzun iç yapısındaki benzer hisler, duygular ve bedel yargıları bulunmaktadır Onu unutturmayan sebep budur Anadolu ’da Yunus Emre ’nin Divan ’ının bulunmadığı, ilahilerinin okunmadığı ev değil gibidir
Yunus Emre, şiirlerini aruzla ve daha fazla hece vezniyle yazmıştır Şiirleri açık, derin manalı, dostça ve heyecanlıdır İlahi aşk, varlık, yoksulluk, hayat, ölüm meseleleri ve bunlara emrindeki olarak, dünyanın faniliği gibi meseleleri en iyi şekilde şiirle anlatmıştır
Yunus Emre ’yi benzer yolda takib eden birkaç şair daha görülmüştür Bunlardan bilinenlerden ikisi; “aşık Yunus ve “Derviş Yunustur Yunus Emre ’nin en önemli takipçisi olan aşık Yunus Bursa ’lı olup, 1430 (H843) yılında vefat etmiştir Her iki şairin şiirlerini birbirlerinden bozmak zordur Yunus Emre, Celaleddini Rumi'nin sohbetlerinde bulunmuştur Bu sohbetlerin, yetişmesinde büyük rolü olmuştur
Yunus Emre ’de günü birlik konulara rastlanmaz; geçim endişesi, aile sıkıntısı, evlat acısı, yakınlarının şahsi ve ailevi meselelerine adeta hiç yer vermez O, insanlığın umumi alın yazısı çizgisi üstünde durmuştur Bunlar; mezar, ömrün geçişi, vefat, Allahü tealaya iman ve yakarma, dini esaslar, insanın yalnızlığı, aşk, nasihatler ve hayatın gayesi gibi insanlığa has meselelerdir
baştan, her seste, her renkte, daima Allahın varlığını algılama eden Yunus Emre, bu dilsiz varlıkların büyük tanıtışındaki sıcacık dilin hayranıdır
Yunus Emre, Peygamberimiz Muhammed aleyhisselam ile tüm yakınlarının, dört halifenin, hazreti Peygamberin soyundan gelenlerin, tüm İslam alimlerinin ezeli aşığıdır Hiçbir batıl cereyana kapılmadığı gibi, onlar karşısında ahlaki nizamı, din sevgisini ve gerçek tasavvufu koruyan kültür ve sanat seddi olmuştur İhlas ile, her şeyi Allah rızası için yapmayı her zaman söylemiştir Yunus Emre için Dervişlik, herkese faydalı olmak ülküsüdür Şiirlerinde tembelliği, tufeyli ve yararsız olmayı kınamıştır
Şeriat, tarikat yoldur varana,
Gerçeklik, beceri andan içerü
diye, reel tasavvufu da o betimleme etmişitir
1408 yılında Osmanlı Türklerine tutsak düşen ve Anadolu ’da 20 sene değin kalmış olan Mülbacher isimli bir tanıdık olmayan, Yunus Emre ’ye ait şiirleri, ilahileri duymuş, öğrenmiştir Memleketine döndüğünde, Yunus Emre ’nin şahsiyetinde İslamı anlatmış, kitaplar yayınlamış, yazılar yazmıştır Büyük ün sahibi Avusturyalı tarihçi Hammer de, Yunus Emre ’ye ait şiirler ve ilahilere yer vermiş, bundan sonradan da Batı ülkelerinde Yunus ismi fazla yaygınlaşmıştır
Eserleri: Yunus Emre ’nin tanıdık iki eseri vardır: 1) RisaletünNushiyye: Mesnevi biçiminde aruz (Failatün Failatün Failün) vezniyle yazılmış, tasavvufi, ahlaki, dini bir eserdir Anadolu ’da başlayan Türk Edebiyatında görülen ilk nasihatnamedir
2) Divan: Yunus Emre Divanı ’nın birçok yazma nüshaları vardır Ama bu andaki tüm şiirlerin Yunus Emre ’nin olduğu söylenemez Yunus tarzında, daha sonraki şairlerin yazdığı şiirler de karışmıştır Taş basması nüshaları da vardır Yunus Divanı yeniden Anadolu ’da başlayan Türk edebiyatının birincil anı durumundadır
Yunus Emre ’nin şiirlerinden;
DOLAP
Benim adım acıklı dolap,
Suyum akar yalap yalap,
Böyle emreylemiş Çalap,
Derdim vardır inilerim
Ben bir dağın ağacıyım,
Ne tatlıyım ne acıyım,
Ben Mevlaya duacıyım,
Derdim vardır inilerim
Beni bir dağda buldular,
Kolum kanadım kırdılar,
Dolaba değerinde gördüler,
Derdim vardır inilerim
Dağdan kestiler bezenim,
Bozuldu türlü düzenim,
Ben bir usanmaz ozanım,
Derdim vardır inilerim
Şol dülgerler beni yondu,
Her azam yerine kondu,
Bu iniltim Hak'dan geldi,
Derdim vardır inilerim
Suyum alçaktan çekerim,
Dönüp yükseğe dökerim,
Görün beni neler çekerim,
Derdim vardır inilerim
Yunus bunda gelen gülmez,
Kişi muradına ermez,
Bu fanide kimse kalmaz,
Derdim vardır inilerim
MEVLaM
Dağlar ile taşlar ile,
Çağırayım Mevlam seni
Seherlerde kuşlar ile,
Çağırayım Mevlam seni
Sular dibinde mahiyle,
Sahralarda ahu ile,
Abdal olup ya Hu ile,
Çağırayım mevlam seni
Gökyüzünde isa ile,
Tur Dağında Musa ile,
Elindeki asa ile,
Çağırayım Mevlam seni
Yunus okur diller ile,
Ol kumru bülbüller ile,
Hakkı seven kullar ile,
Çağırayım Mevlam seni
KERAMET ve MENKiBELERİ
HİÇ ÇÜRÜMEMİŞTİ
AnkaraEskişehir demiryolunun kenarında bulunan türbesi, 1948 ’de yolun genişletilmesi için kaldırılmak istendi Ama bir türlü bu işte muvaffak olunamadı Hatta bir defasında, döşenen rayların sökülüp, sekiz metre geriye doğru atıldığı görüldü Bunun üstüne Yunus Emre için bir türbe yapılıp, kabrinin oraya nakline karar verildi Yunus Emre ’nin yeni kabri, eskisinden 100 m değin ileride bir tepecikte yapıldı Yeni kabrine taşıyacak beş kişilik heyet, kimseye haber vermeden ve hiçbir merasim yapmadan çalışacaktı Karar verildiği üzere hareket edildi Yalnız ertesi gün, Yunus Emre ’nin çevresine davetsiz, ilansız otuz binden artı insan kalabalığı toplandı
Yunus Emre ’nin kabri itina ile açıldı Bedeni, 700 seneden beri hiç bozulmamış bir halde, bir eli yüzünde, bir eli kalbinin üzerinde, dar bir şekilde uzanmış yatıyor görüldü Kutsal bedeni oradan alındı, tabuta kondu ve kalabalığın elleri üzerinde, 100 metrelik mesafe tam üç saatte katedildi Yeni mezarına defnedildi Yunus Emre ’nin vasıyeti şu idi:
“Beni hocamın türbesinde, giriş yolu üstüne gömsünler! Bundan muradı, şeyhini ziyarete gelenlerin, kendisini çiğneyip de geçmeleriydi Bu, hocasına ne ölçüde ast olduğunu göstermektedir
BEYİTLER
MESLEK HİZMETTE
Yunus Emre, manevi, bir göze çarpan alarak,
Vardı Tapduk Emre'nin hizmetine koşarak
Otuz sene hizmet edip, zannetti ancak, kendinde,
İlerleme olmadı, manevi aleminde
Üzüntüden kendini, atıverdi dağlara,
Baş açık, yalın but, dolaşırken bir ara,
Bir gün iki kişiye, rastladı birdenbire bire,
Onları çok severek, dost oldu onlar ile
Yemek vakti gelince, dua etti birisi,
O anda indi gökten, yemek doymuş bir tepsi
Üçü de yiyip içip, şükrettiler Allah'a,
Akşam vakti öbürü, dua etti bir daha
Tekrar aynı şekilde, bir tepsi indi gökten,
Öyle ama bu yemekler, nefisti ötekinden
Üçüncüde Yunus'a dönerek o müminler;
Sıra sende, hemen de, sen dua etdediler
O vakit Yunus Emre, kaldırdı ellerini,
Dedi ki: Ya İlahi, mahcup eyleme beni
Onlar kimin ismiyle, dua ettiler ise,
O zatın hürmetine, bir sofra gönder bize
Duası biter bitmez, baktılar azıcık sonradan,
İndi gökten bu sefer, daha büyük bir sofra
Dediler: Ey arkadaş, nasıl oldu bu pek,
Sen kimin hürmetine, dua ettin oysa böyle?
Dedi oysa: Siz söyleyin, siz nasıl ederdiniz?
Siz kimin yüzü suyu, hürmetine derdiniz?
Dediler: Taptuk Emre, yanına hizmet yapan,
Yunus'un hürmetine, istiyorduk her zaman
Yunus bunu duyunca, dergaha döndü yeniden,
Yattı Taptuk Emre'nin, kapısının önüne
O süre hocasının, görmüyordu gözleri,
Evde, el yordamıyla, yürüyordu ekseri
Çıkıyorken, ayağı, takılınca bir şeye,
Dedi: Bizim Yunus mu, gelip yatmış eşiğe
Ve elinden tutarak, kaldırdı onu yerden,
Yunus, Yunusluğunu, kazanmıştı o günden
Dağdan odun taşırdı, yıllardan beri o dergaha,
O manevi kapıdan, ayrılmadı bir daha
Yunus unutulmadı, yüzyıllar geçse bile,
Zira hizmet etmişti, üstadına şımartma ile
KAYNAKLAR
1) Şakayikı Nu ’maniyye Tercümesi (Mecdi Efendi); s78
2) NefehatülÜns; s691
3) Rehber Ansiklopedisi; c18, s224
4) Tam İlmihal Seadeti Ebediyye; (50 Zorlama) s1163
5) Faruk KTimurtaş, Yunus Divanı
6) İslam alimleri Ansiklopedisi; c13, s157 *