nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
Zengi Ata,
Zengi Atâ Kimdir,
Zengi Atâ Hakkında Bilgi,
Zengi Atâ Kimdir,biyografisi özgeçmişi
ZENGİ SOY KİMDİR ?
Asyanın nurlu velilerinden Hakîm Atâ biraz esmercedir Bir ara hanımının (Anber Ananın) içinden, ‘kocam siyah olmasaydı ’ gibilerinden bir hafıza geçer Allahü teâlânın izniyle Baskın Atâ ’ya mâlum olur, mânâlı mânâlı hanımına bakar, ‘sen beni beğenmiyorsun ama, benden daha sonra dişinden diğer beyazı olmayan bir zenciye düşeceksin ’ buyururlar Anber Asıl pişman olur ve çok ağlar Ağlar ama neye yarar…
Hakîm Atâ vefâtına yakın, Harezm ’de ilim tahsîl etmekte olan oğulları Muhammed ile Asgar Hoca ’yı çağırtır Onlara; ‘Ölümümden daha sonra gün doğusundan kırk ebdâl gelecek, içlerinde gözü cılız, ayağı aksak bir siyahi vardır ki annenizi onunla evlendirirsiniz ’ emrini verir Gerçekten bir süre sonra vefât eder ve bahsedilen cihetten kırk mübârek gelir En arkada yürüyen bir garip vardır ki kıvırcık saçıyla, iri dudaklarıyla gözden kaçacak gibi değildir Bu şirin zenci Taşkent ’i mekân edinir Çobanlıkla meşgul olur fakat davar sahibi değildir Bir kuru değneğinden başka malı yoktur, sürü sahipleri ne verirlerse alır, âmâ topal geçinir
Bu acayip çoban nasıl bir sinyâl alırsa alır ve neyine güvenirse güvenir tam iddet müddeti bittiği gün Anber Başlıca ’ya aracılar gönderir Kutsal kadın görücülere pas vermez, ‘Ben Hakîm Atâ gibi zirvenin hanımı olmuşum, gayri kimseye varmam ’ der Der fakat daha cümlesini bitiremeden boynu tutulur Günlerce bıkkınlık çeker, yüzünü döndürmek için taa belinden döner Ah o ağrılar, o elemler…
Baskın Atâ ne demişti?
Zengî Atâ aracıları her tarafta yollar ve ‘Anber Hanım ’a sorun bakalım ’ der, ‘bir gün hatırından ‘Hakîm Atâ esmer olmasaydı ’ diye bir akıl geçmiş miydi? Hakîm Atâ da bunu kerâmetiyle bilip ‘sen beni beğenmiyorsun fakat benden siyahına benzeyen olacaksın ’ demiş miydi?
Anber Başlıca ’nın diyecek sözü kalmaz, takdîrin böyle olduğunu anlar Nikâha râzı olur olmaz boynu açılır, ağrısı sızısı kalmaz Zengî Atâ ile evlenir ve anlatılamayacak değin saadetli günler yaşar Çok çocukları olur, bunlar ulemaya, evliyaya katılırlar
Zengî Atâ mânâ âleminde doruklara yürürken yine eskisi gibi çobanlık yapar, sürüsünü önüne katar Taşkent dağlarını adımlar Hayvanlar uslu uysal otlarken o yayar seccadesini namazını kılar Ara Sıra boynunu büker, gözünü yumar Kuzucuklar etrafını sarar ve hayran hayran ona bakarlar Kimbilir ola ki de zikre katılırlar
Bir gün eve dönmeli olmuştur Kırda topladığı odunları eşit yapıp sırtına vururken dört genç gelip selâm verirler Onları her zamanki sıcaklığı ile karşılar, hâllerini hâtırlarını sorar Delikanlılar ‘biz Buhârâ medreselerinde zâhirî ilimleri itmam (bitmiş) eyledik, lâkin şimdi bir gönül ehli ararız oysa bize tesavvuf öğretsin ’ derler Zengî Atâ; ayağa kalkar yüzünü dört bir tarafa çevirip şarkı garbı, şimali, cenubu koklar ve ‘sizin bu ilimden nasîbiniz, bizden başkasında değildir ’ buyururlar
Yıllara malolan hata
Haydaaa! Hemen sen dünyaca ünlü Buhara Medreselerinde yıllardan beri dirsek çürüt Koca koca cildleri tayin, onlarca âlim teşhis, binlerce sahife ezberle, allı pullu icazeti beline koy ve… Karşına bir çoban (ayrıca siyahımsı bir çoban) çıksın ve ders vermeye kalksın!
Görüntü budur oysa gençlerden Uzun Hasan Atâ ile Sadr Atâ her gördüklerini Hızır bilir, ‘Cenâbı Hak nelere kadir yok oysa ’ derler, ‘isterse ince ilimleri bir çobana verir ’
Diğerleri (Seyyid Ahmed Atâ ile Bedr Atâ) pek basit teslim olmaz fakat karşısında da koymazlar İşte bu tereddütleri yıllarına mal olur arkadaşları tesavvuf basamaklarında yükselip hallere sırlara kavuşurken onlar yerlerinde sayarlar Uğraşırlar didinirler ama mesafe alamazlar Zengi Atâ ’yı incitmiş olmaktan korkar ve gidip Anber Anaya düşünce sorarlar Anber Ana herzamanki bir affetme dileme usulünden medet umar Gece bir keçeye sarınıp Zengî Atâ ’nın yolu üzerine yatmalıdırlar Büyük velî sabahtan namazına çıkarken onları görecek ve acıyacaktır
Zengî Atâ seher vakti, namaz için dışarı çıkar, yolu üstünde yatan karaltıyı ayrım eder ve durur O anda Seyyid Atâ, yüzünü Zengî Atâ ’nın ayağına sürerek affetme diler Büyük velî ellerini açıp öyle dürüst bir dua ederler ki Seyyid Atâ ’nın kalbi zikre başlar Perdeler aralanır, mesafeler aradan kalkar
Yesevî yolu, Zengî Atâ ’dan sonradan, Seyyid Atâ ve Sadr Atâ vâsıtasıyla devam eder Bilahare Hâce Azîzân ’ın (Pîri Nessâc diye anılan Ali Râmitenî ’nin) sohbetleriyle şereflenir ve Silsilei âliyye denen altın halkadan feyz alırlar
alıntı *
Zengi Atâ Kimdir,
Zengi Atâ Hakkında Bilgi,
Zengi Atâ Kimdir,biyografisi özgeçmişi
ZENGİ SOY KİMDİR ?
Asyanın nurlu velilerinden Hakîm Atâ biraz esmercedir Bir ara hanımının (Anber Ananın) içinden, ‘kocam siyah olmasaydı ’ gibilerinden bir hafıza geçer Allahü teâlânın izniyle Baskın Atâ ’ya mâlum olur, mânâlı mânâlı hanımına bakar, ‘sen beni beğenmiyorsun ama, benden daha sonra dişinden diğer beyazı olmayan bir zenciye düşeceksin ’ buyururlar Anber Asıl pişman olur ve çok ağlar Ağlar ama neye yarar…
Hakîm Atâ vefâtına yakın, Harezm ’de ilim tahsîl etmekte olan oğulları Muhammed ile Asgar Hoca ’yı çağırtır Onlara; ‘Ölümümden daha sonra gün doğusundan kırk ebdâl gelecek, içlerinde gözü cılız, ayağı aksak bir siyahi vardır ki annenizi onunla evlendirirsiniz ’ emrini verir Gerçekten bir süre sonra vefât eder ve bahsedilen cihetten kırk mübârek gelir En arkada yürüyen bir garip vardır ki kıvırcık saçıyla, iri dudaklarıyla gözden kaçacak gibi değildir Bu şirin zenci Taşkent ’i mekân edinir Çobanlıkla meşgul olur fakat davar sahibi değildir Bir kuru değneğinden başka malı yoktur, sürü sahipleri ne verirlerse alır, âmâ topal geçinir
Bu acayip çoban nasıl bir sinyâl alırsa alır ve neyine güvenirse güvenir tam iddet müddeti bittiği gün Anber Başlıca ’ya aracılar gönderir Kutsal kadın görücülere pas vermez, ‘Ben Hakîm Atâ gibi zirvenin hanımı olmuşum, gayri kimseye varmam ’ der Der fakat daha cümlesini bitiremeden boynu tutulur Günlerce bıkkınlık çeker, yüzünü döndürmek için taa belinden döner Ah o ağrılar, o elemler…
Baskın Atâ ne demişti?
Zengî Atâ aracıları her tarafta yollar ve ‘Anber Hanım ’a sorun bakalım ’ der, ‘bir gün hatırından ‘Hakîm Atâ esmer olmasaydı ’ diye bir akıl geçmiş miydi? Hakîm Atâ da bunu kerâmetiyle bilip ‘sen beni beğenmiyorsun fakat benden siyahına benzeyen olacaksın ’ demiş miydi?
Anber Başlıca ’nın diyecek sözü kalmaz, takdîrin böyle olduğunu anlar Nikâha râzı olur olmaz boynu açılır, ağrısı sızısı kalmaz Zengî Atâ ile evlenir ve anlatılamayacak değin saadetli günler yaşar Çok çocukları olur, bunlar ulemaya, evliyaya katılırlar
Zengî Atâ mânâ âleminde doruklara yürürken yine eskisi gibi çobanlık yapar, sürüsünü önüne katar Taşkent dağlarını adımlar Hayvanlar uslu uysal otlarken o yayar seccadesini namazını kılar Ara Sıra boynunu büker, gözünü yumar Kuzucuklar etrafını sarar ve hayran hayran ona bakarlar Kimbilir ola ki de zikre katılırlar
Bir gün eve dönmeli olmuştur Kırda topladığı odunları eşit yapıp sırtına vururken dört genç gelip selâm verirler Onları her zamanki sıcaklığı ile karşılar, hâllerini hâtırlarını sorar Delikanlılar ‘biz Buhârâ medreselerinde zâhirî ilimleri itmam (bitmiş) eyledik, lâkin şimdi bir gönül ehli ararız oysa bize tesavvuf öğretsin ’ derler Zengî Atâ; ayağa kalkar yüzünü dört bir tarafa çevirip şarkı garbı, şimali, cenubu koklar ve ‘sizin bu ilimden nasîbiniz, bizden başkasında değildir ’ buyururlar
Yıllara malolan hata
Haydaaa! Hemen sen dünyaca ünlü Buhara Medreselerinde yıllardan beri dirsek çürüt Koca koca cildleri tayin, onlarca âlim teşhis, binlerce sahife ezberle, allı pullu icazeti beline koy ve… Karşına bir çoban (ayrıca siyahımsı bir çoban) çıksın ve ders vermeye kalksın!
Görüntü budur oysa gençlerden Uzun Hasan Atâ ile Sadr Atâ her gördüklerini Hızır bilir, ‘Cenâbı Hak nelere kadir yok oysa ’ derler, ‘isterse ince ilimleri bir çobana verir ’
Diğerleri (Seyyid Ahmed Atâ ile Bedr Atâ) pek basit teslim olmaz fakat karşısında da koymazlar İşte bu tereddütleri yıllarına mal olur arkadaşları tesavvuf basamaklarında yükselip hallere sırlara kavuşurken onlar yerlerinde sayarlar Uğraşırlar didinirler ama mesafe alamazlar Zengi Atâ ’yı incitmiş olmaktan korkar ve gidip Anber Anaya düşünce sorarlar Anber Ana herzamanki bir affetme dileme usulünden medet umar Gece bir keçeye sarınıp Zengî Atâ ’nın yolu üzerine yatmalıdırlar Büyük velî sabahtan namazına çıkarken onları görecek ve acıyacaktır
Zengî Atâ seher vakti, namaz için dışarı çıkar, yolu üstünde yatan karaltıyı ayrım eder ve durur O anda Seyyid Atâ, yüzünü Zengî Atâ ’nın ayağına sürerek affetme diler Büyük velî ellerini açıp öyle dürüst bir dua ederler ki Seyyid Atâ ’nın kalbi zikre başlar Perdeler aralanır, mesafeler aradan kalkar
Yesevî yolu, Zengî Atâ ’dan sonradan, Seyyid Atâ ve Sadr Atâ vâsıtasıyla devam eder Bilahare Hâce Azîzân ’ın (Pîri Nessâc diye anılan Ali Râmitenî ’nin) sohbetleriyle şereflenir ve Silsilei âliyye denen altın halkadan feyz alırlar
alıntı *