Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Allah'ın daveti

Allah'ın daveti

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
34 ALLAH’IN DAVETİ

Allahû Tealâ insanları, Nisa Suresi 58 âyeti kerimedeki gibi 3 vücudun teslimine davet eder İslâm olmaya, irşada davet eder Bu teslimler sırayla gerçekleşir Önce ruhun teslimi gelir Allahû Tealâ bütün insanları ruhun teslimine davet eder Allah bütün insanları fizik vücudun teslimine davet eder Allah bütün insanları nefsin teslimine, irşada davet eder Ve iradenin teslimine davet eder

42ŞURA47: “İstecîbû li rabbikum min kabli en ye’tiye yevmun lâ meredde lehu minallâh(i), mâ lekum min melcein yevme izin ve mâ lekum min nekîr(in)

Allah tarafından geri çevrilmesine çare olmayan (ölüm) günü gelmeden evvel Rabbinizin davetine icabet edin Ecel günü (geldiği zaman) sizin için başka (kaçıp sığınacağınız) bir sığınak yoktur ve onu inkâr da edemezsiniz

10YUNUS25: “Vallâhu yed’û ilâ dâris selâm(selâmi), ve yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin)

Ve Allah teslim (Selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna ulaştırmayı) dilediği kimseyi Sıratı Mustakîm’e ulaştırır

2BAKARA186: “Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîbu(n), ucîbu da’veted dâı izâ deâni, fel yestecibûlî vel yu’minû bî leallehum yerşudûn(e)

Ve kullarım, sana Benden sorduğu zaman, Ben muhakkak ki (onlara) yakınım Bana dua edilince, dua edenin duasına (davetine) icabet ederim O halde onlar da Benim (davetime) icabet etsinler ve Bana îmân etsinler Böylece irşada ulaşsınlar (irşad olsunlar)

Allahû Tealâ’nın davetini tebliğ eden resûller her devirde her kavimde yaşamaktadır Her devirde Allah’ın davetini tebliğ eden, insanları Allah’a çağıran, Allah’a verdikleri yeminleri hatırlatan resûller, insanların arasındadır Onların lisanıyla onlara seslenmektedir
Kasas Suresi 50 âyeti kerimede olduğu gibi, bu davet, Hakk’a davettir

28KASAS50: “Fe in lem yestecîbû leke fa’lem ennemâ yettebiûne ehvâehum, ve men edallu mimmenittebea hevâhu bigayri huden minallâh(i), innallâhe lâ yehdîl kavmez zâlimîn(e)

Eğer sana (senin hidayete erdirme davetine) icabet etmezlerse (uymazlarsa), o zaman bil ki onlar hevalarına (nefslerine) tâbî olmuşlardır Allah’tan (Allah’ın tayin ettiği) hidayetçiye değil de hevasına (nefsine) tâbî olan kişiden daha çok dalâlette olan kim vardır? Muhakkak ki Allah zalim kavimleri hidayete erdirmez

Ve Yusuf Suresi 108 âyeti kerimede olduğu gibi:

12YUSUF108: “Kul hâzihî sebîlî ed’û ilallâhi alâ basîretin ene ve menittebeanî, ve subhânallâhi ve mâ ene minel muşrikîn(e)

De ki: “Benim ve bana tâbî olanların basiret üzere (kalp gözüyle, basar ederek, Allah’ı görerek) Allah’a davet ettiğimiz yol işte bu yoldur Ve Allah’ı tenzih ederim Ve ben müşriklerden değilim

Bu daveti yapan; Allah’ın davetine icabet etmiş, sorumluluklarını yerine getirmiş olan insandır Allahû Tealâ: “İşte bu daveti yapandan daha güzel sözlü kim vardır diyor; Fussilet Suresi 33 âyeti kerimesi:

41FUSSİLET33: “Ve men ahsenu kavlen mimmen deâ ilallâhi ve amile sâlihan ve kâle innenî minel muslimîn(e)

“Muhakkak ki ben, Allah’a teslim oldum diyerek Allah’a çağırandan ve nefsi ıslâh edici ameller işleyenden daha güzel söz söyleyen kim vardır

Allah’ın risaletle görevli kıldığı resûlleri vasıtasıyla insanlara yaptığı bu davete ancak işitebilenler icabet ederler

6EN’AM36: “İnnemâ yestecîbullezîne yesmeûn(yesmeûne), vel mevtâ yeb'asuhumullâhu summe ileyhi yurceûn(yurceûne)

(Davete) ancak işitenler icabet eder Ve Allah ölüleri (ölü olan kulaklardaki işitme hassasını, ölü olan kalplerdeki fuad hassasını, ölü olan gözlerdeki görme hassasını) diriltir Sonra O’na döndürülürler (Hayatta iken, ruhu mürşid eliyle Allah'a döndürülür)

35FATIR22: “Ve mâ yestevîl ahyâu ve lel emvât(u), innallâhe yusmiu men yeşâ’(u), ve mâ ente bi musmiın men fîl kubûr(i)

Dirilerle ölüler bir olmaz Şüphesiz ki Allah kimi dilerse ona (davetini) işittirir Sen, mezarda bulunanlara işittirecek değilsin

Kimlere Allahû Tealâ işittiriyor? Ya da bir başka şekliyle “Davete icabet edebilenler nasıl işitiyorlar? diye bir soru aklınıza gelebilir Bu sorunun cevabı; Allah dilediği kişiye işittiriyor O halde Allah’ın dilediği kişi kimdir? Allah’ın kalplerinde hayır gördükleridir

8ENFAL23: “Ve lev alimallâhu fî him hayren le esmeahum, ve lev esmeahum le tevellev ve hum mu'ridûne(mu'ridûn)

Ve Allah onların içinde hayır olduğunu bilse (görse) elbette onlara işittirirdi Ve onlara işittirse bile (onlar) mutlaka dönerlerdi ve onlar yüz çevirenlerdir

İnsanlar başlangıçta ikiye ayrılıyorlar: Allah’a mülâki olmayı isteyenler, dileyenler; Allah’a ulaşmayı, mülâki olmayı dilemeyenler, istemeyenler Dileyenler; Allah’ın kalplerinde hayır görerek seçtiği kişilerdir Allah’ın kalplerinde hayır görerek seçtiği bu kişiler Allah’a ulaşmayı dilerler Allah’a ulaşmayı dileyenler için Allahû Tealâ buyuruyor:

29ANKEBUT5: “Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât(in), ve huves semîul alîm(u)

Kim Allah’a mülâki olmayı, (ruhunu ölmeden evvel Allah’a ulaştırmayı) dilerse Allah’ın tayin ettiği o gün mutlaka gelecektir Allah işitir ve bilir

Ve dilemeyenler için de şöyle buyuruyor:

10YUNUS7: “İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme’ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne)

Muhakkak ki; onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır

10YUNUS8: “Ulâike me’vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne)’’

İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir)

Ve dileyen insanlara Allahû Tealâ işittiriyor, dilemeyenlere ise işittirmiyor Allahû Tealâ seçtiği ve davetine icabet edip O’na ulaşmayı dileyen kullarına 10 ihsan veriyor

10 İhsan:
1 Rahîm esması ile tecelli etmeye başlar
2 Kişiyle mürşidi arasındaki hicabı mestureyi alır
3 Kulaklardaki engeli (vakrayı) alır
4 Kalpteki ekinneti alır
5 Kalbe ihbat koyar
6 Kalbe hidayet koyar
7 Kalbin nur kapısını Allah’a çevirir
8 Göğüsten kalbe nur yolunu açar
9 Kişiyi huşûya ulaştırır
10 Kişiye mürşidini gösterir

Allahû Tealâ’nın seçtiği insanlar Allah’a ulaşmayı diliyorlar Ve Allah buna karşılık 10 ihsan veriyor ve kişiyi onuncu ihsanla mürşidine ulaştırıyor Mürşid, Allah’ın 10 ihsanla ihsanlandırdığı ve kendisinden tövbe aldığı kişinin nefsini tezkiye etmekle görevlidir

4NİSA49: “E lem tere ilellezîne yuzekkûne enfusehum belillâhu yuzekkî men yeşâu ve lâ yuzlemûne fetîlâ(fetîlen)
(Habibim) nefslerini tezkiye ettiklerini söyleyenleri görmedin mi? Hayır öyle değil (nefsini tezkiye ettiğini söyledi diye kimsenin nefsi tezkiye olmaz) Ancak Allah dilediği kişinin nefsini tezkiye eder Ve onlar hurma çekirdeğinin ince ipliği kadar bile zulüm olunmazlar

24NUR21: “Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân(i), ve men yettebi’ hutuvâtiş şeytâni fe innehu ye’muru bil fahşâi vel munker(i), ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu mâ zekâ minkum min ehadin ebeden ve lâkinnallâhe yuzekkî men yeşâ’(u), vallâhu semîun alîm(un)

Ey âmenû olanlar! Şeytanın adımlarına tâbî olmayın Kim şeytanın adımlarına tâbî olursa o muhakkak ki (nefsi ve şeytan tarafından) fuhuşla ve münkerle emredilmiştir Eğer Allah’ın fazlı ve rahmeti üzerinize olmazsa (nefsinizin kalbine giremezse) içinizden hiçbiriniz ebediyyen nefsinizi tezkiye edemezsiniz Ve lâkin Allah (nurlarını kalbine göndererek) dilediği kişinin nefsini tezkiye eder Ve Allah işitir ve bilir

Allah dilediği kişinin nefsini yine resûlleri vasıtasıyla tezkiye eder Tezkiye görevini resûllerine verdiğini Ali İmran Suresi 164, Cuma Suresi 2, Bakara Suresi 129 ve A’raf Suresi 35 âyeti kerimelerde de açıklamıştır:

3ALİ İMRAN164: “Lekad mennallâhu alel mu’minîne iz bease fîhim resûlen min enfusihim yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmeh(hikmete), ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin)

Andolsun ki; mü’minlerin (başlarının) üzerine bir ni’met olmak üzere kendi zamanlarında, kendi içlerinden bir resûl beas ederiz Onların aralarında (her kavmin içinde) onlara âyetleri tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir Ondan evvel (bu mürşid resûllere tâbî olmadan evvel) onlar açık bir dalâlet içinde idiler

2BAKARA129: “Rabbenâ veb'as fîhim resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtike ve yuallimuhumul kitâbe vel hıkmete ve yuzekkîhim inneke entel azîzul hakîm(hakîmu)

Rabbimiz, onların içinden (birini), onların içinde (arasında) onlara Senin âyetlerini tilâvet edecek (okuyup açıklayacak), onlara kitabı ve hikmeti öğretecek ve onların (nefslerini), tezkiye (ve tasfiye) edecek resûl (olarak) beas et (hayata getir) Muhakkak ki Sen (evet) Sen; AZÎZ’ul HAKİM’sin

62CUMA2: “Huvellezî bease fîl ummiyîne resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmeh(te), ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(in)

Onlara onların içinde Allah’ın âyetlerini okusun, onları tezkiye etsin ve onlara kitap ve hikmeti öğretsin diye, ümmîler için onların aralarından resûl beas eden (vazifeli kılan, hayata getiren) O Allah’tır Ondan evvel (bu Resûl’e tâbî olmadan evvel) onlar açık bir dalâlet içinde idiler

7A’RAF35: “Yâ benî âdeme immâ ye'tiyennekum rusulun minkum yekussûne aleykum âyâtî fe menittekâ ve asleha fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne)

Ey Âdemoğulları! Sizin içinizden, size âyetlerimi anlatan resûller (elçiler) geldiği zaman, bundan sonra kim takva sahibi olur ve nefsini ıslâh ederse (nefs tasfiyesi yaparsa), artık onlara korku yoktur Ve onlar mahzun da olmazlar

Nefs tezkiyesinin Kur'ânı Kerim’deki diğer adı amilüssalihattır Kişi zikir yapar, zikir sebebiyle gelen nurlarla kalbi nurlanır ve temizlenir Kalbin karanlık ve kasiyet bağlı iken ıslâh olup aydınlanması ve nurlanmasına “amilüssalihat denir
Allah dilediği kişiyi Sıratı Mustakîm’e ulaştırır Sıratı Mustakîm üzerinde olmayan amilüssalihat yapamaz Amilüssalihat yapabilmesi, mürşidin önünde tövbe etmesine bağlı olarak Sıratı Mustakîm üzerine çıkmasıyla gerçekleşir

25FURKAN70: “İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(in), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(en)

Ama (mürşidin önünde) tövbe eden ve (mürşidin önünde tövbe etmek suretiyle kalbine îmân yazıldığı için) mü’min olan ve (aynı sebeple) nefsi ıslâh edici ameller işleyen kişinin Allah günahlarını sevaba çevirir Ve Allah günahları sevaba çeviren ve rahmet gönderendir

Ve Allah günahları sevaba çeviren ve rahmet gönderendir
Bu tövbe olayı Allah’tan 10 ihsanı alan kişiye 10 ni’met getirir Tövbe ettikten sonra verilen 10 ni’met;
1 Kalbin mührü açılır
2 Küfür alınır
3 Îmân yazılır
4 Başının üzerine Allah’ın emrinden ni’met olmak üzere bir ruh gelir
5 Kişinin ruhu Sıratı Mustakîm’e ulaşır
6 Amilüssalihata başlar
7 Bütün günahları sevaba çevrilir
8 Salâvât nuru alır
9 1’e 100’den 1’e 700’e kadar ni’metlenir
10 Fizik vücudu kul olmaya başlar

Ve bundan sonra Allah’ın bütün ihsanları o kişi için ni’met olacaktır
Allah’ın davetine lâyık olanlar, ihsanla mürşidin önünde tövbe alıyorlar ve Allah onları 10 önemli ni’metle ni’metlendiriyor Bu ni’metlerden 3 tanesi ile 3 vücudumuzun hidayete adım attığını görüyoruz

1 Ruh, Sıratı Mustakîm’e ulaşıyor
2 Nefs, amilüssalihata başlıyor
3 Fizik vücut, Allah’a kul olmaya başlıyor

Görülüyor ki; Allah’ın daveti açıktır Kim Allah’ın davetine icabet ederse, Allah da onların davetine icabet ediyor Onları mürşidlerine ulaştırıyor Onlara 10 ni’met vererek Sıratı Mustakîm’e ulaştırıyor Nefs tezkiyesi yaptırıyor Hidayete ulaştırıyor Bütün bunların yerine getirilmesi görevini ise resûllerine veriyor


35 MÜRŞİDİN BULUNMASI

İslâm dîni teslim dinidir İslâm olmak Allah’a teslim olmak demektir Allahû Tealâ 3 vücudumuzla ve irademizle O’na teslim olmamızı istiyor “İslâm’dan başka bir dîn yoktur diyor

3ALİ İMRAN85: “Ve men yebtegı gayrel islâmi dînen fe len yukbele minh(minhu), ve huve fîl âhireti minel hâsirîn(hâsirîne)

Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa, (bilsin ki o dîn) kendisinden asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette HASİRÎN’lerden (HÜSRAN’da olanlardan) olacaktır

3ALİ İMRAN19: “İnned dîne ındâllâhil islâm(islâmu), ve mahtelefellezîne ûtûl kitâbe illâ min ba'di mâ câ’ehumul ılmu bagyen beynehum, ve men yekfur bi âyâtillâhi fe innallâhe serîul hısâb(hısâbı)

Allah katında dîn, hiç şüphesiz (sadece) İslâm’dır O kitap verilen kimseler, kendilerine ilim geldikten sonra sırf kendi aralarındaki ihtiras yüzünden ihtilafa düştüler Kim Allah’ın âyetlerini inkâr ederse (bilsin ki Allah, SERİ’UL HİSAB’tır

5MAİDE3: “Hurrimet aleykumul meytetu veddemu ve lahmul hınzîri ve mâ uhılle li gayrillâhi bihî vel munhanikatu vel mevkûzetu vel mutereddiyetu vennetıhatu ve mâ ekelessebu’u illâ mâ zekkeytum ve mâ zubiha alen nusubi ve en testaksimû bil’ezlâm zâlikum fısk(un), elyevme yeisellezîne keferû min dînikum fe lâ tahşevhum vahşevn(i), elyevme ekmeltu lekum dînekum ve etmemtu aleykum ni’metî ve radîtu lekumul islâme dînâ(dînen), femenidturra fî mahmasatin gayre mutecânifin li ismin fe innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun)

Ölmüş hayvan, kan, domuz eti ve Allah’tan başkasının adına boğazlanan (kesilen) boğularak, vurularak, yüksek bir yerden yuvarlanarak veya boynuzlanarak ölen ve de yırtıcı hayvan tarafından parçalanıp yenen hayvan (ölmeden kesilmesi hariç) ve putlar adına boğazlanan hayvanlar ve fal okları ile kısmet aramanız size haram kılındı İşte bunlar fısktır Bugün kâfirler sizi dîninizden döndüremedikleri için yeise kapıldılar Artık onlardan korkmayın, Benden korkun Bugün sizin dîninizi kemâle erdirdim Ve üzerinizdeki ni’metimi tamamladım Sizin için dîn olarak İslâm’dan razı oldum Artık kim açlık tehlikesiyle, günaha meyl etmeksizin zarurette (yemek zorunda) kalırsa, şüphesiz ki Allah Gafûr ve Rahîm’dir

2BAKARA208: “Yâ eyyuhellezîne amenûdhulû fis silmi kâffeh(ten), ve lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân(i), innehu lekum aduvvun mubîn(un)

Ey âmenû olan (îmân eden) kimseler! Hepiniz birden SİLM (teslim olma dairesi) içine girin Şeytanın adımlarına (izlerine) tâbî olmayın Hiç şüphesiz o, sizin için apaçık bir düşmandır

Ve bize verdiği ruh, fizik vücut, nefs ve iradeyi teslim etmemizi emrediyor

4NİSA58: “İnnallâhe ye’murukum en tûeddul emânâti ilâ ehlihâ ve izâ hakemtum beynen nâsi en tahkumû bil adl(adli) İnnallâhe niımmâ yaızukum bih(bihî) İnnallâhe kâne semîan basîrâ(basîran)

Allah emanetleri sahibine teslim etmenizi emreder İnsanlar arasında hakemlik ettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder Muhakkak ki; Allah bununla size ne güzel öğüt veriyor Ve muhakkak ki; Allah işiten ve görendir

İnsanlar Allah’a teslim olabilmek için mürşidlerine tâbî oluyorlar Allah’ın teslim emrini yerine getirebilmek, O’nun mürşidlerine tâbî olmakla mümkündür

72CİN14: “Ve ennâ minnel muslimûne ve minnel kâsitûn(e), fe men esleme fe ulâike teharrev reşedâ(en)

Muhakkak ki bizlerden Allah’a teslim olanlar da var (kalpleri) kasiyet (bağlamış) olanlar da var Kim (Allah’a) teslim olmayı dilerse mürşidini arar

Bir insanın mürşidini arayacak duruma gelebilmesi için önce Allahû Tealâ’nın o kişinin kalbinde hayır görmesi ve mürşidine ulaştırmayı dilemesi lâzım O halde başlangıçta Allahû Tealâ insanların kalbinde “hayır olanları seçiyor (Bu konu “Allah’ın Seçtiği İnsanlar bahsinde detaylı olarak anlatılmıştır) Seçilen insanlar, Allah’a ulaşmayı talep ediyorlar ve Allah’tan 10 ihsan alıyorlar Bu insanlar âyetleri işitmeye başlıyorlar
Allah’ın ihsanları alan insanlar diğerlerinden farklıdır

25FURKAN73: “Vellezîne izâ zukkirû bi âyâti rabbihim lem yahırrû aleyhâ summen ve umyânâ(en)

Onlar ki kendilerine Rab’lerinin âyetleri hatırlatıldığı zaman, onlara karşı kör ve sağır davranmazlar

Onlar kalplerine konan ihbatla âyetleri idrak etmeye başlıyorlar

22HAC54: “Ve li ya’lemellezîne ûtul ılme ennehul hakku min rabbike fe yu’minû bihî fe tuhbite lehu kulûbuhum, ve innallâhe le hâdillezîne âmenû ilâ sırâtın mustakîm(in)

Ve kendilerine ilim verilenler onun Rabbinden bir hak olduğunu bilsinler diye ve ona inansınlar diye onların kalplerine ihbat konmuştur Muhakkak ki Allah âmenû olanları Sıratı Mustakîm’e ulaştırır

Bu ihsanlarla insanlar Allah’ın resûlünü idrak etmeye başlarlar ve ona ulaşmayı isterler
5MAİDE35: “Yâ eyyuhellezîne âmenûttekullâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihî leallekum tuflihûn(e)

Ey (Allah’a ulaşmayı dileyen îmân sahipleri) âmenû olanlar! Allah’a karşı takva sahibi olun, O’na, Allah’a ulaştırmaya vesile olanı (vesile olan kişiyi Allah’tan) isteyin Ve Allah’ın yolunda cihad edin ve böylece felâha erin

Allah’ın ihsanlarının tecelli ettiği bu kimseler Allah’ın tayin ettiği resûlün önünde tövbe alırlar

25FURKAN70: “İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(in), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(en)

Ama (mürşidin önünde) tövbe eden ve (mürşidin önünde tövbe etmek suretiyle kalbine îmân yazıldığı için) mü’min olan ve (aynı sebeple) nefsi ıslâh edici ameller işleyen kişinin Allah günahlarını sevaba çevirir Ve Allah günahları sevaba çeviren ve rahmet gönderendir

9TEVBE100: “Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri vellezînettebeûhum bi ıhsânin radıyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu)

O sabikûnel evvelîn (evvelki hayırlarda yarışanlardan ulûl'elbab, ihlâs ve salâh makamlarını, en üst üç makamı işgal edenler): onların bir kısmı muhacirînden (Mekke'den Medine'ye göç edenlerden) bir kısmı ensardan (Medine'deki yardımcılardan) ve bir kısmı da onlara (ensar ve muhacirîne) ihsanla tâbî olanlardandı (Sahâbe irşad makamına sahip oldukları için onlara tâbî olundu) Allah, onlardan razı ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razıdır Onlara Allah, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı ve orada ebediyyen kalacaklardır İşte bu, en büyük (azîm) mükâfattır

Yukarıdaki âyeti kerimede bahsedilen tövbe, Allah’ın tayin ettiği resûlünün önünde yapılan bir tövbe ancak Allah ihsanlarını almış olan insanlar için geçerlidir Bu sebeple Tevbe Suresi 100 âyeti kerimede belirtildiği gibi ihsanla tâbî olunması gerekmektedir (Allah’ın verdiği ihsanlarla)
Yukarıdaki âyeti kerimelerden de anlaşılacağı gibi, mürşid idrak edilip aranması halinde, Allahû Tealâ tarafından o mürşide kişi ulaştırılır Kitaplar yüzlerce evliyanın yaşarken kendi mürşidlerine nasıl ulaştıklarını, onlara ulaşabilmek için ne kadar çok talep sahibi olup, yandıklarını dile getirir Bugün de Allah’ın bir evliyasına ulaşabilmek için yanıp tutuşan yüzbinlerce insan var Ve mutlaka ulaşacaklardır Mürşidin bulunmasının temelinde onun aranması yatar Allah’ın o insanı seçmesi ve o insanın Allah’a ulaşmayı istemesi yatar Bu özelliğin sahibi olmayan ve inancı da olmayan birçok insan için Allahû Tealâ: “Onlar için bir evliya, bir dost, bir mürşid bulunmaz diyor

18KEHF17: “Ve tereş şemse izâ taleat tezâveru an kehfihim zâtel yemîni ve izâ garabet takrıduhum zâteş şimâli ve hum fî fecvetin minh(minhu), zâlike min âyâtillah(âyâtillahi), men yehdillâhu fe huvel muhted(muhtedi), ve men yudlil felen tecide lehu veliyyen murşidâ(murşiden)

(Ey resûlüm! Orada olsaydın) görürdün ki; güneş doğduğu zaman mağaranın sağ tarafına ulaşır Battığı zaman ise onları sol taraftan terkederdi Onlar mağaranın geniş bir yerindeydiler Bu Allah’ın âyetlerindendir Allah Kendine ulaştırırsa o hidayete erer Ve kim dalâlette ise onun için velî mürşid bulunmaz

7A’RAF186: “Men yudlilillâhu fe lâ hâdiye leh (lehu), ve yezeruhum fî tugyânihim ya'mehûn (ya'mehûne)

Allah kimi dalâlette bırakırsa, artık onun için bir hidayetçi (hidayete erdiren) yoktur Ve onları azgınlıkları (isyanları) içinde şaşkın (bir halde) terkeder (bırakır)

39ZUMER23: “Allâhu nezzele ahsenel hadîsi kitâben muteşâbihen mesâniye takşaırru minhu culûdullezîne yahşevne rabbehum, summe telînu culûduhum ve kulûbuhum ilâ zikrillâh(zikrillâhi), zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşa’(yeşau), ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min hâd(hâdin)

Allah ihdas ettiği (nurların) ahsen olanlarını ikişer ikişer (rahmetfazl ve rahmetsalâvât) Kitab’a müteşabih (benzer) olarak indirir Bu (nurlar)dan insanların derileri (tüyleri) ürperir ve Rab’lerine karşı huşû sahibi olurlar, sonra Allah’ın zikri ile (bu nurlar) kişinin derilerini (vücudunu) ve (nefsinin) kalbini yumuşatır (titretir, aydınlatır, tezkiye eder ve böylece kişinin ruhunu Allah’a ulaştırır ve onu hidayete erdirir) İşte bu Allah’ın hidayetidir ki; Allah dilediği kişiyi (nefsini Allah’ın nurlarıyla tezkiye ederek ve böylece Zat’ına ulaştırarak) hidayete erdirir (3 hidayete de erdirir) Kimi de dalâlette bırakırsa, onun için bir hidayetçi yoktur

“Onun için bir hidayetçi yoktur Kimin için? Hidayetçi aramayan için!
Allah’a ulaşmaya inanıp da Allah’a ulaşmayı dileyen ve bir mürşide tâbî olmak isteyen insanlar için bu mürşid nasıl aranmalıdır?
Muhtemeldir ki, İslâm'ı yaşamak isteyenler gibi sizin çevrenizde de bazı müridler ve bu müridlerin bağlandıkları mürşidler vardır Durum böyle ise, ayrı ayrı mürşidlere bağlı olan kişiler, size en iyisinin kendi mürşidleri olduğunu söyleyecektir Bu tabii bir hadîsedir Eğer mürşidlerin sayısı birden fazla ise hangisine gideyim diye tereddüte düşmeniz de tâbiidir Belki de öyle bir çevreniz vardır ki; manevî vasıflara sahip kimseyi tanımazsınız Asrı saadetten evvel, cahiliyyetin tâbî olduğu zülmanî şartlarda, insanlar geleceklerini tayinde “fal oklarından ve sair zülmanî ilimlerden faydalanmakta idiler Bunlar ise genellikle hakikatı aksettirmedikleri için faydalı değil, zararlı oluyorlardı Asrı saadette bir süre, zülmanî ilimlerin bu daldaki faaliyetleri devam etti:

5MAİDE90: “Yâ eyyuhellezîne âmenû innemel hamru vel meysiru vel ensâbu vel ezlâmu ricsun min ameliş şeytâni fectenibûhu leallekum tuflihûn(e)

Ey îmân edenler! Şarap, kumar, dikili taşlara tapmak, geleceğin tayininde fal oklarını kullanmak, bunlar şeytanın pis işlerindendir Öyleyse ondan sakının, umulur ki felâha erersiniz

Bu âyetin inzalinden sonra, Allahû Tealâ kullarının bu yöndeki ihtiyaçlarını yerine getirmek için aşağıdaki âyeti kerimeyi inzal etti:
Allahû Tealâ, insanlaryn dalâletten kurtulmalarını temin etmek üzere “istihare namazını emretti Bundan bir süre sonra ise “hacet namazı îmân sahiplerinin istifadelerine tahsis edildi Ve insanlardan inananlar, şeytanın karanlık yolundan bilgi talep etmek yerine, Allah’ın nurlu ihsanlarıyla hakikati öğrenmeye başladılar
İnsan “Mürşidini nasıl aramalıdır? sorusuna Bakara Suresi 45 ve 153 âyeti kerimeler cevap veriyor :
2BAKARA45: “Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti) Ve innehâ le kebîratun illâ alel hâşiîn(hâşiîne)

(Allah'tan) sabırla ve namazla yardım (istiane) isteyin Fakat muhakkak ki bu (HACET NAMAZI ile kişiyi Allah'a ulaştıran MÜRŞİD'i sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir

2BAKARA46: “Ellezîne yezunnûne ennehum mulâku rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(e)

O (huşû sahipleri) ki; onlar, Rab’lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarını ve (sonunda ölümle) mutlaka O’na döneceklerini bilirler (Yakîn derecesinde inanırlar)

2BAKARA153: “Yâ eyyuhellezîne âmenustaînû bis sabri ves salât(i), innallâhe meas sâbirîn(e)

Ey îmân edenler! Sabır ve namazla istiane isteyin Muhakkak ki Allah, sabredenlerle beraberdir

Namaz kılan herkesin günde 45 defa Allah’tan istediği istiane Bakara Suresi 45 âyeti kerimedeki istianedir ve yalnız Allah’tan istenir Sıratı Mustakîm üzerinde olmak için, Allah’a kul olmak için, başının üzerine ni’met verilmesi için Fatiha Suresi:

1FATİHA5: “İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn(u)

Allah’ım! Yalnız Sana kulluk eder ve yalnız Sen’den İSTİANE isteriz

1FATİHA6: “İhdinas sıratel mustakîm(e)

(Bu istiane’n ile) bizi: SIRATI MUSTAKÎM’e hidayet et (ulaştır)

1FATİHA7: “Sırâtallezîne en’amte aleyhim gayril magdûbi aleyhim velad dâllîn(e)

O (SIRATI MUSTAKÎM) ki; üzerlerine ni’met verdiklerinin yoludur Üzerlerine gadap duyulmuşların ve dalâlette kalmışların (mürşidlerine ulaşamayanların) yolu değil

Başımızın üzerine gelmesini istediğimiz ni'met resûllere aittir Ve Allahû Tealâ, Ali İmran Suresi 164 âyeti kerimede bu ni’meti mü’minlerin başlarının üzerine verdiğini açıklıyor:

3ALİ İMRAN164: “Lekad mennallâhu alel mu’minîne iz bease fîhim resûlen min enfusihim yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmeh(hikmete), ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin)

Andolsun ki; mü’minlerin (başlarının) üzerine bir ni’met olmak üzere kendi zamanlarında, kendi içlerinden bir resûl beas ederiz Onların aralarında (her kavmin içinde) onlara âyetleri tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir Ondan evvel (bu mürşid resûllere tâbî olmadan evvel) onlar açık bir dalâlet içinde idiler

“Başlarının üzerine ni’met olsun diye resûller beas ederiz diyen Rabbimiz, bu ni’metleri insanların başları üzerine emrinden ulaştırıyor

40MU’MİN15: “Refîud derecâti zul’arş(i), yulkır rûha min emrihî alâ men yeşâu min ıbâdihî li yunzire yevmet telak(ı)

Dereceleri yükselten ve arşın sahibi olan Allah, kullarından (kendisine ulaştırmayı) dilediği kişinin (Allah’a ulaşmayı dilediği için Allah’ın da kendisine ulaştırmayı dilediği kişinin) üzerine (başının üzerine) Allah’a ulaşma gününün geldiğini (o kişinin ruhuna) ihtar etmek için, emrinden (Allah’ın emrini tebliğ edecek) bir ruh ulaştırır

Ve bu sebeple insanlar, Sıratı Mustakîm’e ulaşabiliyor, mü’min olabiliyor, amilüssalihat yapabiliyorlar

36ALLAH’IN VAADİ

Bir kimsenin, Allahû Tealâ’ya varmak için mürşid ihtiyacı ne kadar kesin bir gerçekse, Allahû Tealâ'nyn Bakara Suresi 186 âyeti kerimedeki vaadini yerine getireceği de, o kadar kesin bir gerçektir Muhakkak ki; Allahû Tealâ, hangi kulun, hangi mürşid vasıtasyyla Zatı Uluhiyyeti'ne ulaşacağını bilmektedir Allahû Tealâ buyuruyor:
13RAD14: “Lehu da’vetul hakk(ı), vellezîne yed’ûne min dûnihî lâ yestecibûne lehum bişey’in illâ kebâsitı keffeyhi ilel mâi li yebluga fâhu ve mâ huve bibâligıh(i), ve mâ duâul kâfirîne illâ fî dalâl(in)

Onlar için Allah’ın daveti haktır Onlar ki Allah’tan başkasına çağırırlar, hiçbir şeyle onlara icabet edilmez Bunların durumları suyun ağzına gelmesi için avuçlarını açmış bekleyen kişi gibidir Oysa ona kavuşmazlar Kâfirlerin duasına icabet edilmez, onlar dalâlettedir

30RUM8: “Evelem yetefekkerû fî enfusihim, mâ halakallâhus semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ illâ bil hakkı ve ecelin musemmâ(en), ve inne kesîren minen nâsi bi likâi rabbihim lekâfirûn(e)

Nefslerinde tefekkür etmiyorlar mı ki, Allah, gökleri ve yeri ve ikisinin arasındakileri neden yarattı? Ancak hak ile belli (belirlenmiş) bir vade ile ve muhakkak ki, insanlardan çoğu Allah’a mülâki olmayı (dünya hayatında, Allah’a ulaşmayı) inkâr ederler

2BAKARA186: “Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîbu(n), ucîbu da’veted dâı izâ deâni, fel yestecibûlî vel yu’minû bî leallehum yerşudûn(e)

Ve kullarım, sana Benden sorduğu zaman, Ben muhakkak ki (onlara) yakınım Bana dua edilince, dua edenin duasına (davetine) icabet ederim O halde onlar da Benim (davetime) icabet etsinler ve Bana îmân etsinler Böylece irşada ulaşsınlar (irşad olsunlar)

(Eğer insanlar Allah’ın 3 vücut ve iradenin teslim davetine icabet edip irşada ulaşırlarsa, Allahû Tealâ o kişiye yakın olmayı, onların davetine icabet etmeyi vaad ediyor)

29ANKEBUT5: “Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât(in), ve huves semîul alîm(u)

Kim Allah’a mülâki olmayı, (ruhunu ölmeden evvel Allah’a ulaştırmayı) dilerse Allah’ın tayin ettiği o gün mutlaka gelecektir Allah işitir ve bilir

(Eğer kişi Allah’a mülâki olmayı dilerse, Allah vaad ediyor Allahû Tealâ’nın kurtuluşunu vaad ettiği insanlar var Onlar, Allah’a ulaşmayı dileyen insanlar ve Allah onlara olan vaadini yerine getiriyor)
Her kim ki; Rabbine varmayı diler de bunu kalbinden geçirirse, Allahû Tealâ, muhakkak onu kendisine götürecek biriyle karşılaştırır ki; onu yola çıkarsın ve yoldaki tehlikelerden koruyarak menziline ulaştırsın Talep sahibinin karşısına vazifeli kişi mutlaka çıkarılır Ama bu isteği kalbinden geçiren kişi, ne talebinin kabul edildiğini, ne de karşılaştığı kişilerden birinin Allah’ın tayin ettiği vazifeli kişi olduğunu bilemez
Ama her kim ki, talebinde ısrarlıdır; mutlaka Rabbine varmak istemektedir, işte ona hiç şaşmayacak bir tarzda, hiç şek ve şüpheye yer bırakmayacak bir tarzda mürşidi gösterilir Bunun yolu, “hacet namazıdır Bu namazlar, insanlar için ilâhî bir lütuf, şaşmaz bir gayb habercisidir Allahû Tealâ buyuruyor:

6EN’AM59: “Ve indehu mefâtihul gaybi lâ ya’lemuhâ illâ hûve ve ya’lemu mâ fîl berri vel bahr(bahri) ve mâ teskutu min varakatin illâ ya’lemuhâ ve lâ habbetin fî zulumâtil ardı ve lâ ratbin ve lâ yâbisin illâ fî kitâbin mubîn(mubînin)

Ve gaybın anahtarları, O’nun yanındadır Onu O’ndan başkası bilmez Ve, denizde ve karada ne varsa bilir O bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez Yerin karanlıkları içinde bir tane, yaş ve kuru bir şey yoktur ki, “Kitâbı Mubînde bulunmasın

İşte Allahû Tealâ yalnız kendisinin bildiği gaybı, talep üzerine kullarına bildirebilir Çünkü Yüce Rabbimizin, talepleri yerine getirme konusunda sözü vardır
Bakara Suresi 186 âyeti kerimede Allahû Tealâ: “Bana dua edildiği zaman dua edenin davetine icabet ederim buyuruyor Ve bu sözüne kesinlikle sadyk olduğunu da aşağıdaki âyeti kerime ile anlatyyor:

50KAF29: “Mâ yubeddelul kavlu ledeyye ve mâ ene bizallâmin lil abîd(abîdi)

Katymda söz değiştirilmez

Yeter ki; talebimiz kalpten olsun, samimi olsun ve ne istediğimizin idrakinde olalım istihare ve hacet namazları, herşeye ve herkese açık bir yoldur Geleceğe veya herhangibir işe dair bilgi edinmek isteyen kişi, Rabbinden bu bilgiyi istemek üzere istihare namazı kılar Bir haceti olan kişi ise hacet namazı kılar Mürşid istemek de hacettir Hacet namazı kılmayı gerektirir Mürşid konusunda tereddüte mahal yoktur Rabbine ulaşmak isteyen herkes bilmelidir ki; muhakkak kendileri için de tayin edilmiş bir mürşid vardır Evvelce ifade etti?imiz gibi, Allah'tan başka hiç kimse, kimseyi mürşid tayin etmeye yetkili değildir Bu itibarla mürşidinizi Allah'tan isteyiniz
Umumiyetle, perşembeyi cumaya bağlayan gece, şartlarına uygun bir şekilde bir hacet namazyyla, mürşid gösterilir istisnai hallerde gösterilenin hatırlanmaması söz konusu olabilir O zaman hacet namazı tekrarlanmalıdır
İslâm’ı yaşayan kişiler, Allahû Tealâ’nın manevî ni'metlerine nail olmuşlarsa tabii olarak kendi yollarının daha uygun olduğunu söyleyebilirler Bilelim ki, islâm'ın her kolu Allah'a götürmek için Rabbani emirle kurulmuştur Hepsinin manevî hedefi tektir; müridi muradına, Allahû Tealâ’ya ulaştırmak Bu itibarla, mürşid seçilirken zahire değil, bâtına bakmak esastır Çünkü mürşid, Allah adına sizi manen teslim alacak ve Allah'a teslim edecek olan, selahiyetli kişidir Bu selahiyet kendisine Allahû Tealâ tarafından verilmemiş olsaydı, sonunda Allah, onu size göstermezdi
Böyle olduğuna göre Allahû Tealâ’nın size seçtiği mürşidin zahiri durumunun, mürşid olarak tanınan diğerlerinin zahiri durumları ile mukayesesi, müridi sonradan değiştirilmesi gereken bir karara götürebilir Gösterilen mürşid yerine zahiri görünüşü irşada daha uygun görülen bir başkası mürşid olarak seçilebilir

16NAHL74: “Fe lâ tadribû lillâhil emsâl(e), innallâhe ya’lemu ve entum lâ ta’lemûn(e)

Öyleyse, artık şeriklerinizi Allah’a misal kılmayın Çünkü muhakkak ki Allah bilir, siz bilmezsiniz

2BAKARA147: “Elhakku min rabbike fe lâtekunenne minel mumterîn(e)

Hak; Rabbinden (sana gelen)dir Sakın artık şüpheye düşenlerden olma

4NİSA122: “Vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti senudhiluhum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), va’dallâhi hakkâ(hakkan), ve men esdaku minallâhi kîlâ(kîlen)

Onlar ki; îmân edip nefsi ıslâh edici (nefsi tezkiye edici) salih amel işlerler işte onları altlarından nehirler akan cennetlere sokacağız Orada ebediyyen kalacaklar Bu Allah’ın hak olan, gerçek olan vaadidir Allah'tan daha doğru sözlü kim olabilir?

16NAHL9: “Ve alallâhi kasdus sebîli ve minhâ câir(un), ve lev şâe lehedâkum ecmaîn(e)

Sebîllerin (dergâhlardan Sıratı Mustakîm’e ulaşan bütün yolların, yani mürşidlerin) kastedilmesi (tayin ve tespit edilmesi) yalnız Allah’ın üzerine (vazife)dir Ve ondan sapanlar da var Eğer Allah dileseydi herkesi (sebîller ve Sıratı Mustakîm üzerinden) hidayete erdirirdi

istihare ve hacet namazları, 1400 yıldan beri îmân sahipleri tarafından denenmiş bir vasıta olarak Hakk'a varmak isteyenleri, insanların değil Allahû Tealâ’nın seçtiği mürşidlerle Zat’ı Uluhiyyetine (Allah’ın Zat'ına) ulaştırmaktadır
Ve bütün îmân sahipleri için, Allah’ın tayin ettiği gerçek kapılar kıyâmete kadar var olacaktır
Mürşidler Allah’ın fazlını oluştururlar Allah’ın rahmetinden nasipdar olabilmemiz üzerimizde Allah’ın fazlının bulunması ile mümkündür Çünkü Allah’ın fazlı ile manevî kalbimizin üzerindeki hatem adlı mühürün üzerindeki küfür yazısının üzerine îmân yazılır Kimin kalbine îmân yazılmışsa o mü'mindir Ancak mü'minlerin kalbi Allah’ın rahmetiyle aydınlanmaya başlar

37 MÜRŞİDE TÂBÎ OLMANIN
SONUÇLARI

Mürşidine tâbî olan kişiye 10 ni’met verilir

371 Tâbî Olanın Başının Üzerine
Ni’met Verilir

Allahû Tealâ, mürşide, Allah’ın resûlüne ulaşıp, O’nun önünde Allah’a tövbe eden insanların başlarının üzerine ni’met olmak üzere emrinden bir ruh gönderiyor Bu ruh, devrin imamının ruhudur Mü’min olmanın ilk şartıdır Allah mü’minlere ni’met olsun diye resûller beas ediyor

3ALİ İMRAN164: “Lekad mennallâhu alel mu’minîne iz bease fîhim resûlen min enfusihim yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmeh(hikmete), ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin)

Andolsun ki; mü’minlerin (başlarının) üzerine bir ni’met olmak üzere kendi zamanlarında, kendi içlerinden bir resûl beas ederiz Onların aralarında (her kavmin içinde) onlara âyetleri tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir Ondan evvel (bu mürşid resûllere tâbî olmadan evvel) onlar açık bir dalâlet içinde idiler

Allah’ın tayin ettiği bu resûllerin ruhu, Allah’ın emrinden başımızın üzerine bir ni’met olarak veriliyor

40MU’MİN15: “Refîud derecâti zul’arş(i), yulkır rûha min emrihî alâ men yeşâu min ıbâdihî li yunzire yevmet telak(ı)

Dereceleri yükselten ve arşın sahibi olan Allah, kullarından (kendisine ulaştırmayı) dilediği kişinin (Allah’a ulaşmayı dilediği için Allah’ın da kendisine ulaştırmayı dilediği kişinin) üzerine (başının üzerine) Allah’a ulaşma gününün geldiğini (o kişinin ruhuna) ihtar etmek için, emrinden (Allah’ın emrini tebliğ edecek) bir ruh ulaştırır

13RAD11: “Lehu muakkıbâtun min beyni yedeyhi ve min halfihî yahfezûnehu min emrillâh(i), innallâhe lâ yugayyiru mâ bikavmin hattâ yugayyirû mâ bienfusihim, ve izâ erâdallâhu bikavmin sûen fe lâ meredde leh(u), ve mâlehum min dûnihî min vâl(in)

Önünden ve ardından (önünden ardına doğru uzanan) onu takip eden (devrin imamının ruhu) vardır Allah’ın emrinden olup onu muhafaza eder Onlar nefslerini bozmadıkça, Allah muhakkak ki onların durumlarını bozmaz Bir kavme Allah azap diledi mi artık onun geri çevrilmesine çare yoktur Onlar için Allah’tan başka bir yardımcı da yoktur

Yukarıdaki âyeti kerimeler gereğince resûllere tâbî olanlara Allahû Tealâ ni’met olmak üzere başlarının üzerine devrin imamının ruhunu emrinden gönderiyor Vazifeli olarak gönderiyor Kimin başının üzerine bu ruh gelmişse ona muhafızlık ediyor Büyüden, hüddamdan, zülmanî güçlerden insanı koruyor

372 Kalbin Mührü Açılır

45CASİYE23: “Efereeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ıhî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveh(ten), fe men yehdîhi min ba’dillâh(i), e fe lâ tezekkerûn(e)

Hevalarını (nefslerini) kendilerine ilâh edinenleri görmedin mi (habibim), Allah onları bir ilim üzere dalâlette bırakır, onların kalplerindeki sem’i (işitme) hassasını ve kalplerini (kalpteki idrak hassasını) mühürler ve onların kalplerindeki basar (görme) hassasının üzerine gışavet (isimli bir perde) çeker Öyleyse (artık) Allah’tan sonra kim bu kişiyi hidayete erdirebilir? Hâlâ düşünmez misiniz?

2BAKARA7: “Hatemallâhu alâ kulûbihim ve alâ semıhim ve alâ ebsârihim gışâveh(tun), ve lehum azâbun azîm(un)

Allah onların kalpleri üzerine (kalplerindeki rahmet kapısının üzerine) ve (kalplerindeki) işitme (sem’i) hassasının üzerine mühür vurdu (mühürledi) (Ve kalplerindeki) görme (basar) hassasının üzerine GIŞAVET (adlı) bir perde (çekti) Onlar için azîm (büyük) bir azap (var)

373 O Kalpteki Küfür Yazısı Alınır

Aşktan haber bilenlerin,
Aşk derdiyle dolanların,
Küfrü îmân olanların,
Ayıplama güldüğünü…
Yunus Emre’nin küfrü îmân ile değiştirilmesi hususundaki bu sözleri Kur'ânı Kerim âyetlerini ayrıca desteklemektedir

3ALİ İMRAN177: “İnnellezîneş teravul kufra bil îmâni len yedurrullâhe şey’â(şey’en), ve lehum azâbun elîm(elîmun)

Hiç şüphesiz, o îmân karşılığında küfrü satın alanlar Allah’a hiçbir şeyle zarar veremezler Onlar için AZAB’ün ELÎM var

374 Müridin Kalbine Îmân Yazılır
ve O Kişi Mü’min Olur

Mü’min olmak, kalbe îmân yazılmasıyla gerçekleşir Hucurat Suresi 14 âyeti kerimede Allahû Tealâ kalbine îmân yazılmayanların mü’min olmadıklarını söylemektedir:

49HUCURAT14: “Kâletil a’râbu âmennâ, kul lem tu’minû ve lâkin kûlû eslemnâ ve lemmâ yedhulil îmânu fî kulûbikum, ve in tutîullâhe ve resûlehu lâ yelitkum min a’mâlikum şey’â(en), innallâhe gafûrun rahîm(un)

Araplar dediler ki; “Biz mü’min olduk (Habibim) de ki, “Mü’min olduk demeyin, lâkin “İslâm (dairesine) girdik deyin Çünkü kalplerinizin içine îmân girmedi (îmân yazılmadı) Ve eğer Allah’a ve Resûl’üne itaat ederseniz amellerinizden bir şey eksilmez Allah Gafur’dur, Rahîm’dir

Allahû Tealâ başlarının üzerine emrinden mürşidin ruhunu gönderdiği kişinin kalbine îmânı yazmaktadır İşte Mucâdele Suresi 22 âyeti kerime:

58MUCADELE22: “Lâ tecidu kavmen yu’minûne billâhi vel yevmil âhıri yuvâddûne men hâddallâhe ve resûlehu ve lev kânû âbâehum ev ebnâehum ev ihvânehum ev aşîretehum, ulâike ketebe fi kulûbihimul îmâne ve eyyedehum birûhin minh(u), ve yudhıluhum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ, radıyallâhu anhum ve radû anh(u), ulâike hızbullah(i), elâ inne hızballâhi humul muflihûn(e)
 

Similar threads

ALLAH’IN SEÇTİĞİ İNSANLAR Yüce Rabbimiz yarattığı kâinattaki herkesin mutlu olmasını hedef almıştır Kur'ânı Kerim’i Son Şeriat Kitab'ı olarak indiren Allahû Tealâ Son Peygamberi'ne indirdiği bu kitapla kıyâmete kadar insanları dünya ve ahiret mutluluğunun anahtarına, rehberine ve garanti...
Cevaplar
0
Görüntüleme
84
Bakınız Allahû Tealâ Ali İmran Suresinin 7 âyeti kerimesinde ne diyor: 3ÂLİ İMRÂN7: Huvellezî enzele aleykel kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummul kitâbi ve uharu muteşâbihât(muteşâbihâtun), fe emmellezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ teşâbehe minhubtigâel fitneti vebtigâe...
Cevaplar
0
Görüntüleme
81
PEYGAMBER EFENDİMİZ VE SAHÂBESİ Sevgili okuyucular! Allah’ın Sevgilisi, Kâinatın Efendisi, Yüce Yaratan’ın Biricik ve En Son Peygamber'I, Peygamber Efendimiz (SAV)’in, yaşadığı o gönüller dünyasında yaşamayı hiç hayal ettiniz mi? Peygamber Efendimiz (SAV)’in etrafında pervane olmuş, O’nun...
Cevaplar
0
Görüntüleme
96
Hz Muhammed Mustafa (SAV) Efendimiz şöyle buyuruyor: “Ister zalim, ister mazlum olsun kardeşine yardım et Sahabei kiram soruyor: Ya Resulullah, mazlum olduğu halde kardeşimize yardım edeceğimizi bildik, fakat zalim olduğu halde ona nasıl yardım edeceğiz? Allah Resul’ünün cevabı çok...
Cevaplar
0
Görüntüleme
52
67 MÜLK10: Ve kaâlû lev künnâ nesma’u ev na’kılü mâ künnâ fiy ashâbissa’ıyr Ve derler ki: “Eğer biz işitmiş ve akıl etmiş (idrak etmiş) olsaydık burada ateş ehlinin içinde mi olurduk Burda mefhumu muhalifinden hareketle kesin bir olgu görüyoruz Cehennem bekçilerine ne diyor o insanlar “Eğer...
Cevaplar
0
Görüntüleme
74
858,465Konular
981,138Mesajlar
29,533Kullanıcılar
TUNCAMMSon üye
Üst Alt