nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,677
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 37
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 61
GEREDELİ ABDULLAH EFENDİ
Anadolu velîlerinden Doğum ve vefât târihleri bilinmemektedir On dokuzuncu asrın sonlarında yaşamıştır Tasavvufta Mustafa Sâfî Efendinin derslerinde ve sohbetlerinde kemâle erdi Hocasının vefâtından daha sonra yerine irşad insanlara dürüst yolu bakış, anlatma vazîfesi yaptı Mustafa Sâfî Efendi için bir menâkıbnâme yazar Halil İbrâhim Efendi, Geredeli Abdullah Efendiden de bahsedip şöyle yazmıştır:
Sâfî Efendinin bir halîfesi de Gerede kasabasından Abdullah Efendidir Sâfî Efendinin sohbetlerinde kemâle erip, akranını geçmiştir Bu zâtın medrese tahsîli de yok idi Lakin tasavvufta kazandığı kemâl derecesiyle hangi ilimden bahs açılsa, o hususta bilgi verir, sorulan suâlleri cevaplandırırdı Zamânının meşhûr müderrislerinden Çankırılı Muhammed Ağa bir gün Abdullah Efendi ile ilmî mevzûlara dalmıştı Hangi ilimden, mevzudan ve usûlden ne öğrenmiş ve ne biliyorsa, Abdullah Efendi ona hepsinden bahisler açıp izahlar yaptı Sorduğu suâlleri birkaç cevapla gâyet ilmî bir şekilde cevaplandırdı Bu işin kerâmetle olduğunu anlayan müderris, derhal ona intisâb edip, talebesi olmuşdu Abdullah Efendiye intisabından sonra dâimâ; Bizim ilmimiz birkaç cevaplık imişderdi
Mustafa Sâfî Efendi vefâtından on gün önce bu halîfesi Abdullah Efendiyi huzûruna çağırıp, bütün talebelerinin yanında şöyle vasiyet etti: Bundan sonra işte bu Abdullah Efendi sizin şeyhinizdir Kendisi ârif, kâmil, mükemmil, yetişmiş ve yetiştirebilendir İlmi zâhirde ümmîdir Ama ilmi bâtında sanki yoktur Sizin yanınızda ben nasıl isem, o da öyledirBu vasiyeti üzerine bütün talebesi ona intisâb edip bağlandı Hattâ Sâfî Efendinin vefâtından îtibâren altı ay müddetle büyük kalabalıklar hâlinde talebe olmaya gelenlerin arkası kesilmedi Dört binden ziyâde kimse ona intisâb etti
Mustafa Sâfî Efendinin kerâmet ehli çok talebesi var ise de Abdullah Efendiden ve Yûsuf Efendiden başkasına icâzet vermemiştir
Talebelerinden Şeyh Osman Efendi de tasavvufta hayli yol almış, hilâfet derecesine yaklaşmıştı Ama hocalarının emri gereği onun da Abdullah Efendiye teslim olması gerekiyordu Şeyh Osman Efendi hocası Mustafa Sâfî Efendinin vefâtından daha sonra bir müddet Abdullah Efendiye teslim olmadı Bir defâsında ikisi birlikte hocaları Mustafa Sâfî Efendinin kabrini ziyâret için türbesine gittiler Ziyâret sırasında hocaları Mustafa Sâfî Efendi onlara görünüp, Şeyh Osman Efendinin elinden tutarak Abdullah Efendiye teslim etti ve; Bunun kusuruna bakmadiyerek iltifât gösterdi Bu hâdiseden sonradan Osman Efendi de talebesi oldu Abdullah Efendinin vefâtından sonra yerine Şeyh Halil Rahmi geçti Şeyh Osman Efendi ona intisâb etti ve bu zâtın halîfesi oldu Hocası tarafından İzmit'te insanlara yol gösterme ile vazîfelendirildi
Abdullah Efendi, Sâfî Efendinin yerine insanlara rehberlik için irşâd makâmına geçince, kendisine tasavvufda yüksek bir derece olan kutbiyyet makâmı ihsân edildi Abdullah Efendinin çok kerâmetleri görülmüştür Dînin emirlerine uymakta son derece gayretliydi Bir gün abdest alırken başını kaplama mest ettiğini görebilen İbrâhim Hilmi Efendi dörtte birini de meshetseydiniz, câiz olurdu diye söyleyince; Ben ömrüm her tarafında böyle başımın tamâmını meshetmişimdirdiye yanıt verdi Bütün ibâdetlerinde takvâ üzere idi Daha önce Gerede'de medfûn Şeyh Hacı Halil Efendinin sohbetlerine devâm ederdi Tasavvufta yüksek derecelere ulaşmış idi Bu derecede iken hocası Hacı Halil Efendi vefât edince, istiğrâk hâlinde kendinden geçmiş bir vaziyette kaldı sonra Bolu'ya gidip, Hacı Mustafa Sâfî Efendiye hâlini anlatıp, onun talebesi oldu Onu talebeliğe kabûl edip, tasavvufta erbeîn denilen ve kırk gün bir yerde kalmak olan ızdırap yaptırmak için onu bir odaya koydu Abdullah Efendi erbeîne girince, önceki halleri tamâmen kayboldu Tasavvufa yeni başlamış talebe gibi oldu Bu hâline şaşıp, üzülerek gece gündüz ağlamaya başladı Bu Nedenle otuz beş gün geçti Bu çileye girmesi sebebiyle hallerini kaybettiği kanâatine vararak çıkıp kaçmak istedi Dergâhtaki talebelerden bâzıları farkına varıp onu bu kararından vazgeçirmek için; Erbeîni tamamla ondan daha sonra gidersindiyerek kalmaya râzı ettiler Otuz dokuzuncu günü tasavvuf yolunda yeni ilerlemeye başlayan bir talebede hâsıl olan haller gibi önce tecellîi ef'al, sonra tecellîi sıfât ve sonradan da tecellîi hâl zuhur edip, parlamaya başladı Anında Sâfî Efendinin huzûruna koşup, hâlini ve hâsıl olan durumu anlattı Bunun üzerine Sâfî Efendi; Oğlum biz adamı hem soyar, hem de giydiririzdedi Önceki hâlinde kalsaydın, rehberlik etmekte sıkıntı çekerdin, dervişlere vâkıf olamazdın Şimdi elhamdülillah tertib üzere zuhûr ettidiyerek onu tesellî etti Daha Sonra birkaç halvet daha yaptırdı Tasavvufta yetiştirip kemâle erdirdikten sonradan, ona hilâfet verdi İnsanlara rehberlik etmesi için vazîfelendirdi
Abdullah Efendi, hâlini o derece gizler ve tevâzu ile hareket ederdi Görenler yarı sıradan biri, tasavvuftan hiç yol kat etmemiştir zannederdi Kendi bu hususta hiç bir şey söylemezdi Halbuki keşf ve kerâmet sâhibi olup, fazla talebe yetiştirdi Dünyâya ve dünyâ malına karşısında hiçbir meyli yoktu Lakin talebelerinin hallerini görüp, anlamak ve onları yetiştirmek için onlarla yakından alâkadâr olurdu Abdullah adında bir çocuk, daha küçük yaşta Mustafa Sâfî Efendiye talebe olmuştu Onun vefâtından sonra da AbdullahEfendiye talebe oldu ve on sekiz yaşında tasavvufta hallere kavuştu Keşfi açıldı Hangi kabrin yanına varsa, o kabirde yatanın hâlini görürdü Hattâ fazla defâ vefât eden evliyâ ile görüşüp konuşurdu Bir müşkülü ya da soracağı bir husus olursa, ya Peygamber efendimizi görüp O'ndan sorar, yâhut da Sâfî Efendiyi görüp müşkülünü hallederdi Hattâ Peygamber efendimiz ona, hocası Sâfî Efendinin çok büyük bir velî olduğunu beyân buyurmuşlardır
Hocası Abdullah Efendinin vefâtından sonradan talebesi Abdullah Bey yerine rehberlik makâmına geçen HalilRahmi Efendiye pekçok talebe getirmiş, saâdete kavuşmalarına vesîle olmuştur Halil Rahmi Efendinin de çok kerâmeti görülmüş, tasavvuftaki kemâlâtı, Peygamber efendimiz kadar işâret buyrulmuştur Tasavvufda ileri gitmek için fazla çalışmıştır
Dünyâ ile hiç alâkası değil gibi bir halde ve fenâ derecesinde idi Fakat dünyâ işlerinden bir mesele sorulsa soranları hayrette bırakan cevaplar vererek müşkülleri hallederdi 1853 senesinde yapılan Rusya seferine katıldı Bu seferde cihâd etti Silistre muhâsarasında bulundu Muhâsara sırasında Deliorman'da kayboldu bir daha kimse görmedi Şehîd olduğu anlaşıldı Bu sefere çıkarken, İbrahim Hilmî, İbrâhim Muhammed Bey ve Abdullah Bey onu uğurlamışlardı Bolu yakınındaki bir köye dek uğurladıklarında bu köyde gecelediler O gece Peygamber efendimizi görmüş Peygamber efendimiz silahlı bir halde görünüp; Oğlum niçin üzülürsün biz de seninle berâber gidiyoruzbuyurarak teselli ettiklerini yolda anlattı Abdullah Efendinin böyle değerli talebeleri çoktu *
Anadolu velîlerinden Doğum ve vefât târihleri bilinmemektedir On dokuzuncu asrın sonlarında yaşamıştır Tasavvufta Mustafa Sâfî Efendinin derslerinde ve sohbetlerinde kemâle erdi Hocasının vefâtından daha sonra yerine irşad insanlara dürüst yolu bakış, anlatma vazîfesi yaptı Mustafa Sâfî Efendi için bir menâkıbnâme yazar Halil İbrâhim Efendi, Geredeli Abdullah Efendiden de bahsedip şöyle yazmıştır:
Sâfî Efendinin bir halîfesi de Gerede kasabasından Abdullah Efendidir Sâfî Efendinin sohbetlerinde kemâle erip, akranını geçmiştir Bu zâtın medrese tahsîli de yok idi Lakin tasavvufta kazandığı kemâl derecesiyle hangi ilimden bahs açılsa, o hususta bilgi verir, sorulan suâlleri cevaplandırırdı Zamânının meşhûr müderrislerinden Çankırılı Muhammed Ağa bir gün Abdullah Efendi ile ilmî mevzûlara dalmıştı Hangi ilimden, mevzudan ve usûlden ne öğrenmiş ve ne biliyorsa, Abdullah Efendi ona hepsinden bahisler açıp izahlar yaptı Sorduğu suâlleri birkaç cevapla gâyet ilmî bir şekilde cevaplandırdı Bu işin kerâmetle olduğunu anlayan müderris, derhal ona intisâb edip, talebesi olmuşdu Abdullah Efendiye intisabından sonra dâimâ; Bizim ilmimiz birkaç cevaplık imişderdi
Mustafa Sâfî Efendi vefâtından on gün önce bu halîfesi Abdullah Efendiyi huzûruna çağırıp, bütün talebelerinin yanında şöyle vasiyet etti: Bundan sonra işte bu Abdullah Efendi sizin şeyhinizdir Kendisi ârif, kâmil, mükemmil, yetişmiş ve yetiştirebilendir İlmi zâhirde ümmîdir Ama ilmi bâtında sanki yoktur Sizin yanınızda ben nasıl isem, o da öyledirBu vasiyeti üzerine bütün talebesi ona intisâb edip bağlandı Hattâ Sâfî Efendinin vefâtından îtibâren altı ay müddetle büyük kalabalıklar hâlinde talebe olmaya gelenlerin arkası kesilmedi Dört binden ziyâde kimse ona intisâb etti
Mustafa Sâfî Efendinin kerâmet ehli çok talebesi var ise de Abdullah Efendiden ve Yûsuf Efendiden başkasına icâzet vermemiştir
Talebelerinden Şeyh Osman Efendi de tasavvufta hayli yol almış, hilâfet derecesine yaklaşmıştı Ama hocalarının emri gereği onun da Abdullah Efendiye teslim olması gerekiyordu Şeyh Osman Efendi hocası Mustafa Sâfî Efendinin vefâtından daha sonra bir müddet Abdullah Efendiye teslim olmadı Bir defâsında ikisi birlikte hocaları Mustafa Sâfî Efendinin kabrini ziyâret için türbesine gittiler Ziyâret sırasında hocaları Mustafa Sâfî Efendi onlara görünüp, Şeyh Osman Efendinin elinden tutarak Abdullah Efendiye teslim etti ve; Bunun kusuruna bakmadiyerek iltifât gösterdi Bu hâdiseden sonradan Osman Efendi de talebesi oldu Abdullah Efendinin vefâtından sonra yerine Şeyh Halil Rahmi geçti Şeyh Osman Efendi ona intisâb etti ve bu zâtın halîfesi oldu Hocası tarafından İzmit'te insanlara yol gösterme ile vazîfelendirildi
Abdullah Efendi, Sâfî Efendinin yerine insanlara rehberlik için irşâd makâmına geçince, kendisine tasavvufda yüksek bir derece olan kutbiyyet makâmı ihsân edildi Abdullah Efendinin çok kerâmetleri görülmüştür Dînin emirlerine uymakta son derece gayretliydi Bir gün abdest alırken başını kaplama mest ettiğini görebilen İbrâhim Hilmi Efendi dörtte birini de meshetseydiniz, câiz olurdu diye söyleyince; Ben ömrüm her tarafında böyle başımın tamâmını meshetmişimdirdiye yanıt verdi Bütün ibâdetlerinde takvâ üzere idi Daha önce Gerede'de medfûn Şeyh Hacı Halil Efendinin sohbetlerine devâm ederdi Tasavvufta yüksek derecelere ulaşmış idi Bu derecede iken hocası Hacı Halil Efendi vefât edince, istiğrâk hâlinde kendinden geçmiş bir vaziyette kaldı sonra Bolu'ya gidip, Hacı Mustafa Sâfî Efendiye hâlini anlatıp, onun talebesi oldu Onu talebeliğe kabûl edip, tasavvufta erbeîn denilen ve kırk gün bir yerde kalmak olan ızdırap yaptırmak için onu bir odaya koydu Abdullah Efendi erbeîne girince, önceki halleri tamâmen kayboldu Tasavvufa yeni başlamış talebe gibi oldu Bu hâline şaşıp, üzülerek gece gündüz ağlamaya başladı Bu Nedenle otuz beş gün geçti Bu çileye girmesi sebebiyle hallerini kaybettiği kanâatine vararak çıkıp kaçmak istedi Dergâhtaki talebelerden bâzıları farkına varıp onu bu kararından vazgeçirmek için; Erbeîni tamamla ondan daha sonra gidersindiyerek kalmaya râzı ettiler Otuz dokuzuncu günü tasavvuf yolunda yeni ilerlemeye başlayan bir talebede hâsıl olan haller gibi önce tecellîi ef'al, sonra tecellîi sıfât ve sonradan da tecellîi hâl zuhur edip, parlamaya başladı Anında Sâfî Efendinin huzûruna koşup, hâlini ve hâsıl olan durumu anlattı Bunun üzerine Sâfî Efendi; Oğlum biz adamı hem soyar, hem de giydiririzdedi Önceki hâlinde kalsaydın, rehberlik etmekte sıkıntı çekerdin, dervişlere vâkıf olamazdın Şimdi elhamdülillah tertib üzere zuhûr ettidiyerek onu tesellî etti Daha Sonra birkaç halvet daha yaptırdı Tasavvufta yetiştirip kemâle erdirdikten sonradan, ona hilâfet verdi İnsanlara rehberlik etmesi için vazîfelendirdi
Abdullah Efendi, hâlini o derece gizler ve tevâzu ile hareket ederdi Görenler yarı sıradan biri, tasavvuftan hiç yol kat etmemiştir zannederdi Kendi bu hususta hiç bir şey söylemezdi Halbuki keşf ve kerâmet sâhibi olup, fazla talebe yetiştirdi Dünyâya ve dünyâ malına karşısında hiçbir meyli yoktu Lakin talebelerinin hallerini görüp, anlamak ve onları yetiştirmek için onlarla yakından alâkadâr olurdu Abdullah adında bir çocuk, daha küçük yaşta Mustafa Sâfî Efendiye talebe olmuştu Onun vefâtından sonra da AbdullahEfendiye talebe oldu ve on sekiz yaşında tasavvufta hallere kavuştu Keşfi açıldı Hangi kabrin yanına varsa, o kabirde yatanın hâlini görürdü Hattâ fazla defâ vefât eden evliyâ ile görüşüp konuşurdu Bir müşkülü ya da soracağı bir husus olursa, ya Peygamber efendimizi görüp O'ndan sorar, yâhut da Sâfî Efendiyi görüp müşkülünü hallederdi Hattâ Peygamber efendimiz ona, hocası Sâfî Efendinin çok büyük bir velî olduğunu beyân buyurmuşlardır
Hocası Abdullah Efendinin vefâtından sonradan talebesi Abdullah Bey yerine rehberlik makâmına geçen HalilRahmi Efendiye pekçok talebe getirmiş, saâdete kavuşmalarına vesîle olmuştur Halil Rahmi Efendinin de çok kerâmeti görülmüş, tasavvuftaki kemâlâtı, Peygamber efendimiz kadar işâret buyrulmuştur Tasavvufda ileri gitmek için fazla çalışmıştır
Dünyâ ile hiç alâkası değil gibi bir halde ve fenâ derecesinde idi Fakat dünyâ işlerinden bir mesele sorulsa soranları hayrette bırakan cevaplar vererek müşkülleri hallederdi 1853 senesinde yapılan Rusya seferine katıldı Bu seferde cihâd etti Silistre muhâsarasında bulundu Muhâsara sırasında Deliorman'da kayboldu bir daha kimse görmedi Şehîd olduğu anlaşıldı Bu sefere çıkarken, İbrahim Hilmî, İbrâhim Muhammed Bey ve Abdullah Bey onu uğurlamışlardı Bolu yakınındaki bir köye dek uğurladıklarında bu köyde gecelediler O gece Peygamber efendimizi görmüş Peygamber efendimiz silahlı bir halde görünüp; Oğlum niçin üzülürsün biz de seninle berâber gidiyoruzbuyurarak teselli ettiklerini yolda anlattı Abdullah Efendinin böyle değerli talebeleri çoktu *
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.