Gezi yazısı orneği
gezi yazısı hakkında bilgi
gezi yazısı ozellikleri
gezi yazısı nedir kısaca
gezi yazısı yazarken nelere dikkat edilir
Bir yazarın, gezip gorduğu yerleri anlatan yazılarına gezi (yazısı) denir Geziyazılarının bir adı da «Seyahatname» dir
Gezi, yazarların doğrudan gozlemlerine, bizzat duyduklarına, araştırmalarına dayandığı icin, tarih, coğrafya, sosyoloji, hukuk gibi bilim dallarına kaynaklık eder Unlu gezi yazarımız Evliye Celebinin «Seyahatname»si bircok konuda kaynak eserlerimizden biridir
Gezi (Yazıları) yazımında dikkat edilecek hususlar :
1 Gezilen yerlerin başka yerlere benzemeyen goruntuleri tasvir
edilir
2 Bu yerlerde yaşayan insanların ırklarından, dillerinden, yaşayışlarından, inanclarından soz edilir
3 Bu insanların tarihleri ve uygarlıkları tanıtılır
4 Ekonomik alandaki gelişmeleri anlatılır
5 Anlatımda acık ve akıcı bir dil kullanılır
6 Mumkunse yazılanlar fotoğraflarla desteklenir
GEZİ (YAZISI) ORNEĞİ:
OTORA Y YOLCULUĞU NİĞDE KAYSERİ
Niğde'ye yaklaşıyorduk
Yanımda oturan bir Niğdeli şehrin eteğini saran ağac kumeleri arasında pek iyi secemediğim bir noktayı işaret etti — Faruk Nafizin hanı, dedi
Buyuk şairin han sahibi olduğu gunleri de inşallah goruruz Fakat yol arkadaşımın bana gosterdiği bina sadece Faruk Nafizin unutulmaz Han Duvarları şiirinde tasvir ettiği han idi
Kıyafetinden anlaşıldığına gore Niğdeli arkadaş bir esnaf yahut işci idi Boyle olmakla beraber Han Duvarları'nı ve Faruk Nafiz'i biliyordu Daha garibi trende ilk gorduğu bir yabancının bu şiiri, şiirde tasvir edilen hanı ve Faruk Nafiz'i tanımamasını kabul etmiyor, ateş ve su nev'inden herkesce malUm şeylerden bahseder gibi iki kelime ile bana maksadını anlattığına inanıyordu
Guzel şiirin kudreti! iyi yazılmış bir manzum hikaye koskoca bir hanı, koynundaki tapu senedine rağmen asıl sahibinin elinden alıyor, Faruk Nafiz'e malediyordu
Maamafih arkamızda ayakta duran ve bizi dinleyen uzun boylu bir sakallının yok yahu O han falanındırdiye oteki mal sahibinin hakkını da ziyadan kurtardığını itirafa mecburum
Niğde ile Kayseri arasındaki yolu, Faruk Nafiz'in istiklal muharebesi senelerinde kona goce uc gunde aştığı o uzun mesafeyi, ben bugun otoray denen yeni icat bir alet icinde, adeta ucarak geciyorum
Akşamın beş bucuğunda daha Niğde istasyonunda kahve iciyordum Sokak fenerleri yanarken Kayseri'de olacağım
Bisikletin ilk icadı zamanlarında ona verilen Şeytan Arabası ismini bu otoraya saklamak lazımmış! Otoray gorunuşte yirmi otuz kişilik buyucek bir otobus Fakat ikisi arasında adeta nalınlı adam ile patenli adam farkı var Otobusun mutemadiyen taşla, toprakla boğuşmasına mukabil Otoray, cilalı celik raylar ustunde yağ gibi kayıyor
Ulukışla ile Kayseri arasında gunde iki sefer yapan bu arabaların, birinci ve ikinci sınıf yolcuları icin, şoforun arkasında dort maroken koltuğu, cemekanlı bir kapı ile buradan ayrılan geri tarafında da demokratlara mahsus, yirmi otuz kişilik kanapesi var
Bazı şakacı yolcular luks kısma Lortlar kamarası, otekine Avam kamarası adını takmışlar
Bu Otoray, yolları adeta cocuk oyuncağına cevirmiş Mesela Kayserililer bizim Ada vapurları biletinden daha ucuz bir para ile gunubirliğine Bor bahcelerinde eğlenmeye gidiyorlar
Şofor, daha doğrusu makinistin bana anlattığına gore Adana ve Kayseri 'de oturan iki akraba, mesela bir ana kız pazar sabahları bulundukları yerden hareket ediyor, oğleyin Ulukışla'da birleşiyorlar; akşama doğru yine evlerine donuyorlarmış
Bu seyahat, artık yolculuktan usandığım bir zamana rastlamış olmakla beraber beni atlı karıncaya binmiş bir bayram cocuğu gibi eğlendiriyordu Otoray, son derece munis bir dekor arasından akıp giderken kah makinistin omuz başından onumuzdeki yola, kah arkaya gecerek akşam ışıkları ile sararıp kızaran ovalara bakıyordum
Yeni bir icat yalnız manzaraları ve hayatı değiştirmekle kalmıyor; duygularımıza, dunyayı goruş tarzımıza da tesir ediyor
Yolculukta akşam, insanının gayri ihtiyari garipsediği, kendini karanlık duşuncelere bıraktığı saattir Halkın akşam garipliği terkibile anlattığı bu duyguda kendimizi ucsuz bucaksız mesafeler arasında kaybolmuş hissetmemizin, arkada bıraktığımız uzağı bir daha gormek şuphesinin, ondeki uzağa yetişememek korkusunun elbette bir payı vardır Mesafelere hakim olmak emniyeti işte bu şuphe ve korku mefhumunu kaldırıyor, insana bu geniş ovalarda kendi mahallesinde, evinin bahcesinde dolaşmak hissini veriyor
Faruk Nafiz :
Donmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar
diye anlattığı bu yolu, vaktiyle bir yaylının şiltesine uzanarak, kendini tekerleğin sesine kaptırarakgecmiş olmasaydı da benim bindiğim otoray icinde tayyarede gibi gecseydi bu acı gurbet şiirini bilmem yazabilir miydi?
Reşat Nuri Guntekin
(Anadolu Notları'ndan)
gezi yazısı hakkında bilgi
gezi yazısı ozellikleri
gezi yazısı nedir kısaca
gezi yazısı yazarken nelere dikkat edilir
Bir yazarın, gezip gorduğu yerleri anlatan yazılarına gezi (yazısı) denir Geziyazılarının bir adı da «Seyahatname» dir
Gezi, yazarların doğrudan gozlemlerine, bizzat duyduklarına, araştırmalarına dayandığı icin, tarih, coğrafya, sosyoloji, hukuk gibi bilim dallarına kaynaklık eder Unlu gezi yazarımız Evliye Celebinin «Seyahatname»si bircok konuda kaynak eserlerimizden biridir
Gezi (Yazıları) yazımında dikkat edilecek hususlar :
1 Gezilen yerlerin başka yerlere benzemeyen goruntuleri tasvir
edilir
2 Bu yerlerde yaşayan insanların ırklarından, dillerinden, yaşayışlarından, inanclarından soz edilir
3 Bu insanların tarihleri ve uygarlıkları tanıtılır
4 Ekonomik alandaki gelişmeleri anlatılır
5 Anlatımda acık ve akıcı bir dil kullanılır
6 Mumkunse yazılanlar fotoğraflarla desteklenir
GEZİ (YAZISI) ORNEĞİ:
OTORA Y YOLCULUĞU NİĞDE KAYSERİ
Niğde'ye yaklaşıyorduk
Yanımda oturan bir Niğdeli şehrin eteğini saran ağac kumeleri arasında pek iyi secemediğim bir noktayı işaret etti — Faruk Nafizin hanı, dedi
Buyuk şairin han sahibi olduğu gunleri de inşallah goruruz Fakat yol arkadaşımın bana gosterdiği bina sadece Faruk Nafizin unutulmaz Han Duvarları şiirinde tasvir ettiği han idi
Kıyafetinden anlaşıldığına gore Niğdeli arkadaş bir esnaf yahut işci idi Boyle olmakla beraber Han Duvarları'nı ve Faruk Nafiz'i biliyordu Daha garibi trende ilk gorduğu bir yabancının bu şiiri, şiirde tasvir edilen hanı ve Faruk Nafiz'i tanımamasını kabul etmiyor, ateş ve su nev'inden herkesce malUm şeylerden bahseder gibi iki kelime ile bana maksadını anlattığına inanıyordu
Guzel şiirin kudreti! iyi yazılmış bir manzum hikaye koskoca bir hanı, koynundaki tapu senedine rağmen asıl sahibinin elinden alıyor, Faruk Nafiz'e malediyordu
Maamafih arkamızda ayakta duran ve bizi dinleyen uzun boylu bir sakallının yok yahu O han falanındırdiye oteki mal sahibinin hakkını da ziyadan kurtardığını itirafa mecburum
Niğde ile Kayseri arasındaki yolu, Faruk Nafiz'in istiklal muharebesi senelerinde kona goce uc gunde aştığı o uzun mesafeyi, ben bugun otoray denen yeni icat bir alet icinde, adeta ucarak geciyorum
Akşamın beş bucuğunda daha Niğde istasyonunda kahve iciyordum Sokak fenerleri yanarken Kayseri'de olacağım
Bisikletin ilk icadı zamanlarında ona verilen Şeytan Arabası ismini bu otoraya saklamak lazımmış! Otoray gorunuşte yirmi otuz kişilik buyucek bir otobus Fakat ikisi arasında adeta nalınlı adam ile patenli adam farkı var Otobusun mutemadiyen taşla, toprakla boğuşmasına mukabil Otoray, cilalı celik raylar ustunde yağ gibi kayıyor
Ulukışla ile Kayseri arasında gunde iki sefer yapan bu arabaların, birinci ve ikinci sınıf yolcuları icin, şoforun arkasında dort maroken koltuğu, cemekanlı bir kapı ile buradan ayrılan geri tarafında da demokratlara mahsus, yirmi otuz kişilik kanapesi var
Bazı şakacı yolcular luks kısma Lortlar kamarası, otekine Avam kamarası adını takmışlar
Bu Otoray, yolları adeta cocuk oyuncağına cevirmiş Mesela Kayserililer bizim Ada vapurları biletinden daha ucuz bir para ile gunubirliğine Bor bahcelerinde eğlenmeye gidiyorlar
Şofor, daha doğrusu makinistin bana anlattığına gore Adana ve Kayseri 'de oturan iki akraba, mesela bir ana kız pazar sabahları bulundukları yerden hareket ediyor, oğleyin Ulukışla'da birleşiyorlar; akşama doğru yine evlerine donuyorlarmış
Bu seyahat, artık yolculuktan usandığım bir zamana rastlamış olmakla beraber beni atlı karıncaya binmiş bir bayram cocuğu gibi eğlendiriyordu Otoray, son derece munis bir dekor arasından akıp giderken kah makinistin omuz başından onumuzdeki yola, kah arkaya gecerek akşam ışıkları ile sararıp kızaran ovalara bakıyordum
Yeni bir icat yalnız manzaraları ve hayatı değiştirmekle kalmıyor; duygularımıza, dunyayı goruş tarzımıza da tesir ediyor
Yolculukta akşam, insanının gayri ihtiyari garipsediği, kendini karanlık duşuncelere bıraktığı saattir Halkın akşam garipliği terkibile anlattığı bu duyguda kendimizi ucsuz bucaksız mesafeler arasında kaybolmuş hissetmemizin, arkada bıraktığımız uzağı bir daha gormek şuphesinin, ondeki uzağa yetişememek korkusunun elbette bir payı vardır Mesafelere hakim olmak emniyeti işte bu şuphe ve korku mefhumunu kaldırıyor, insana bu geniş ovalarda kendi mahallesinde, evinin bahcesinde dolaşmak hissini veriyor
Faruk Nafiz :
Donmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar
diye anlattığı bu yolu, vaktiyle bir yaylının şiltesine uzanarak, kendini tekerleğin sesine kaptırarakgecmiş olmasaydı da benim bindiğim otoray icinde tayyarede gibi gecseydi bu acı gurbet şiirini bilmem yazabilir miydi?
Reşat Nuri Guntekin
(Anadolu Notları'ndan)