iltasyazilim
FD Üye
Yunus Hürmetine
Anadolunun iç aydınlığıbütün Anadolu'nun sevgilisi insan sevgisinin, hoşgörünün sınırlarını,
Yaradılmışı hoşgör
Yaradandan ötürü
Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
gibi söyleyişlerle kimseye nasip olmayacak ölçüde genişleten Yunus Emre (12401320) Tapduk Emre'nin dergahında uzun süre zevk ve hevesle odun taşımış, ayak işleri yapmıştı
Ama Tapduk bir türlü arzuladığı gibi Yunus'u ele almıyor, erenlerin gönül deryasından bir katre sunmuyordu Yunus bu konuda bir dilekte bulunsa Sen hâlâ dünya kokuyorsundeyip savuşturuyordu Yunus:
Herhalde benim nasibim burada değil, bir başka şeyhin kapısındadiyerek Tapduk'a dahi haber vermeden dergahı terketti Ama dergahtan uzaklaştıkça içini bir hüzün kapladı Tapduk Emre'nin kapısında en basit işleri yaparken bile gönlünde bir aydınlık, bir ferahlık, bir yumuşaklık vardı Dergahtan ayrılalı gönlü kararmış, katılaşmıştı, uzaklaştıkça içini Tapduk'a ve dergaha karşı bir hasret kaplıyordu
Bu yolculuk sürerken bir akşam vakti yedi kişilik bir başka yolcu grubuna rastladı İçini kaplayan hüzün ve hasrette belki bir hafifleme olur diye kendi de onlara katıldı Yol arkadaşları ermiş kılıklı, yaşlıca insanlardı Güven veren halleri vardı Birlikte sürdürülen bu yolculuk sırasında bir an geldi ki hiçbirinin çıkınında (azık çantası) birşey kalmadı Biryerde mola verdiler, açlık canlarına tak etmişti Bu yedi arkadaştan biri ellerini kaldırıp Yaradan'a niyazda bulundu Bu dua ve yakarmanın akabinde önlerinde türlü yiyeceklerle donanmış bir sofra peydah oldu Yediler içtiler Rablerine şükrettiler Bundan sonra bu yedi yolcudan herbiri yolda acıktıkça dua etti ve yemekleri ilahi bir lütuf olarak ikram edildi Sonunda dua sırası Yunus'a gelmişti
Yunus soğuk terler döküyordu İşin içinde mahcup olmak vardı Yol arkadaşlarının her biri Allah katında makbul kişilerdi ki duaları kabul görüyordu Kendinin böyle bir imtiyazı yoktu Ama duayı yapacaktı, çaresi yoktu Bütün varlığı ve içtenliğiyle Allahla yalvardı:
Ya Rabbi, şu yol arkadaşlarım sana kimin yüzü suyu hürmetine yalvarıyorlarsa ben de onun yüzü suyu hürmetine yalvarıyorum, beni mahcup etme
Bu duanın arkasından öncekilerin iki katı yiyecek içecek lütfedildi Şaşkınlık sırası yedi yolcudaydı Sordular:
Ey arkadaş, sen kimin hürmetine dua ettin? Yunus ;
Önce siz söyleyindedi Açıkladılar:
Biz Tapduk Emre'nin dergahında Yunus adında çok makbul ve muteber bir derviş varmış onun hürmetine Allah'a yakarmıştık
Yunus esas şimdi mahcup olmuştu Yunus'un kendisi olduğunu açıklamaya utandı Tapduk Emre'ye karşı da kalbini bozmuştu Halbuki Tapduk ona Allah yolunda epeyi dereceler kazandırmıştı Büyük bir pişmanlık içinde, bedeninden sıyrılmış bir ruh gibi akarak Tapduk dergahına döndü ve şeyhine bu defa kendini kayıtsız şartsız teslim etti
Anadolunun iç aydınlığıbütün Anadolu'nun sevgilisi insan sevgisinin, hoşgörünün sınırlarını,
Yaradılmışı hoşgör
Yaradandan ötürü
Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
gibi söyleyişlerle kimseye nasip olmayacak ölçüde genişleten Yunus Emre (12401320) Tapduk Emre'nin dergahında uzun süre zevk ve hevesle odun taşımış, ayak işleri yapmıştı
Ama Tapduk bir türlü arzuladığı gibi Yunus'u ele almıyor, erenlerin gönül deryasından bir katre sunmuyordu Yunus bu konuda bir dilekte bulunsa Sen hâlâ dünya kokuyorsundeyip savuşturuyordu Yunus:
Herhalde benim nasibim burada değil, bir başka şeyhin kapısındadiyerek Tapduk'a dahi haber vermeden dergahı terketti Ama dergahtan uzaklaştıkça içini bir hüzün kapladı Tapduk Emre'nin kapısında en basit işleri yaparken bile gönlünde bir aydınlık, bir ferahlık, bir yumuşaklık vardı Dergahtan ayrılalı gönlü kararmış, katılaşmıştı, uzaklaştıkça içini Tapduk'a ve dergaha karşı bir hasret kaplıyordu
Bu yolculuk sürerken bir akşam vakti yedi kişilik bir başka yolcu grubuna rastladı İçini kaplayan hüzün ve hasrette belki bir hafifleme olur diye kendi de onlara katıldı Yol arkadaşları ermiş kılıklı, yaşlıca insanlardı Güven veren halleri vardı Birlikte sürdürülen bu yolculuk sırasında bir an geldi ki hiçbirinin çıkınında (azık çantası) birşey kalmadı Biryerde mola verdiler, açlık canlarına tak etmişti Bu yedi arkadaştan biri ellerini kaldırıp Yaradan'a niyazda bulundu Bu dua ve yakarmanın akabinde önlerinde türlü yiyeceklerle donanmış bir sofra peydah oldu Yediler içtiler Rablerine şükrettiler Bundan sonra bu yedi yolcudan herbiri yolda acıktıkça dua etti ve yemekleri ilahi bir lütuf olarak ikram edildi Sonunda dua sırası Yunus'a gelmişti
Yunus soğuk terler döküyordu İşin içinde mahcup olmak vardı Yol arkadaşlarının her biri Allah katında makbul kişilerdi ki duaları kabul görüyordu Kendinin böyle bir imtiyazı yoktu Ama duayı yapacaktı, çaresi yoktu Bütün varlığı ve içtenliğiyle Allahla yalvardı:
Ya Rabbi, şu yol arkadaşlarım sana kimin yüzü suyu hürmetine yalvarıyorlarsa ben de onun yüzü suyu hürmetine yalvarıyorum, beni mahcup etme
Bu duanın arkasından öncekilerin iki katı yiyecek içecek lütfedildi Şaşkınlık sırası yedi yolcudaydı Sordular:
Ey arkadaş, sen kimin hürmetine dua ettin? Yunus ;
Önce siz söyleyindedi Açıkladılar:
Biz Tapduk Emre'nin dergahında Yunus adında çok makbul ve muteber bir derviş varmış onun hürmetine Allah'a yakarmıştık
Yunus esas şimdi mahcup olmuştu Yunus'un kendisi olduğunu açıklamaya utandı Tapduk Emre'ye karşı da kalbini bozmuştu Halbuki Tapduk ona Allah yolunda epeyi dereceler kazandırmıştı Büyük bir pişmanlık içinde, bedeninden sıyrılmış bir ruh gibi akarak Tapduk dergahına döndü ve şeyhine bu defa kendini kayıtsız şartsız teslim etti