iltasyazilim
FD Üye
Dördüncü asırdan sonra İslam düşmanları her ne kadar dört taraftan hücum ettilerse de, Cenabı Rabbulİzzet, Resulü’nün varislerini hıfz u himaye etmiştir Sonradan, ilmi fıkıhtan ilmi usuli fıkıh ve ondan da ilmi hilaf ve ondan da ilmi cedel çıktı İlmi fıkıha, ilmi feraiz dahildir Feraiz (emirler), fıkıhtan bir parça olması hasebiyle, onun bilinmesi için ilmi hesab, ilmi cebir ve ilmi mukabele ve saire ilimler çıkarıldı Böylece bu dini mübin şeriatı Mustafaviyye (İslam) esaslaştı Bu ilimlerle iştigal edenlere Ehli Sünnet vel Cemaat denilir Gayeleri, illetsiz, fiilen Kur’an ve Sünnet emriyle yaşamak ve yaşatmak idi
“Kişi, bilmediği ve yapamadığı noktanın düşmanıdır kaidesi ne kadar doğrudur Gerek ehli küfür, gerekse ehli heva ve heves, Ehli Sünneti yaşatmamak için acaib bir şekilde gayret sarf ederler Lakin Hak gelince batıl mukavemet edemez (karşısında duramaz) Ehli Sünnet alimlerinin kalbleri, Resulullah’ın derya gibi ilminden isabetleri kadar coşmuştur Sade ve saf ilimleri ve madenleri, ilelebet bakidir
“Kur’an ve hadisten başka bir şeye ihtiyaç yoktur diyenlerin sözü doğrudur, fakat altında hile ve tezvir vardır; bu kelimeyi tuzak etmişlerdir Filhakika Kur’an ve Hadisleri bilmek için tek çare dört mezheb alimlerinin arkasından gitmektir Doğrusu, Kur’an ve Hadisi kendi heva ve hevesimizle, kısır akıl, sınırlı beynimizle anlamaya kalkışmamalıyız Ayet ve hadisleri, haklarında Hadisle müsbet şahitlik yapılmış, ilk üç asırda yaşayan ulemanın anlayışıyla anlamaya çalışmalıyız “Fukahanın görüşleri de beşeri sistem ve tağuttur diyenlerin sözleri, köksüzdür Hakikaten kendileri tağuttur Çünkü heva ve heveslerine davet ederler Mezheb imamlarımız ise, ALLAH ve O’nun Resulü’ne davet ederler
Her zamanda, heva ve hevesini terk etmeyenler, Müslümanlara zamana ayak uydurmalarını telkin etmişlerdir Sebebi, Ehli Sünnet vel Cemaat gibi İslam’ı yaşamak ve yaşatmaktan aciz kalmalarıdır “Zaman sana uymazsa sen zamana uy sözleri acizliklerinin ifadesidir İşte bunun içindir ki ağızlarında ayet ve hadis mealleri bol, bol Şahsen benim görüşüm diye her bir köşede bir mevlithan, her bir kahvede bir canbaz Vaiz olmayan kimse yok Vaazı ile amel eden de enderdir Benim görüşüm demek içtihadım demektir; öyleyse herkes müçtehid olmuştur!
Dinden anladığımız kadarıyla bize düşen vazife, ilk üç asrın içinde yaşayan ulemanın sözlerini, görüşlerini zabdetmektir Usül ve kaidelerini öğrenmektir çare Nitekim Müslim ve Buhari’nin tahric ettikleri, AbidetusSelmani ve başka Sahabeden gelen rivayette Resulullah Sallallahu aleyhi ve Sellem şöyle buyurur:
“Ümmetimin en hayırlısı Benden sonra gelen asırdır Sonra onların peşinden gelenler Daha sonra onların peşinden gelenlerdir Sonra öyle bir kavim gelecektir ki onlardan birinin şahadeti yeminini, yemini de şahadetini geçecektir
Binaenaleyh haddimizi bilmeliyiz Ebu Hanife, İmam Malik, İmam Şafii, İmam Ahmed bin Hanbel ve emsalleri, yukarıdaki hadisin müsbet şahadetine dahildirler Kitabları zamanlarından asrımıza kadar tevatür ve senedle naklolunmuştur Ayaa! Onlardan birini bırakıp da, şimdiki bir profesörün, bir medya meşhurunun kurmuş olduğu mezhebe girmeyi vicdan kabul eder mi?!
Hele hele, yeni bir kavim bu son yüz yıl içerisinde türedi Hadisleri dahi devreden çıkarıyorlar Kimisi de hiçbir ilmi ölçüye dayanmadan “Şu hadis zayıftır, şu hadis mevdu’dur (uydurmadır) der Ve bunu diyenden çoğu, Kur’an’ı yüzünden okumaktan dahi aciz ALLAH intibahlar versin
Bize Vasıl bin Abdil’a’la söyledi (hadisin tahric bölümü şahıs isimleri; kim kimden aldı kısmında şahısların ismi uzunca geçiyor) Dedi ki: Resulullah Sallallahu aleyhi ve Sellemden işittim, şöyle dedi:
“İnsanların (içinde yaşanılan zamanın) en hayırlısı benim Karn’ımdır (asrımdır) Sonra onların peşinde gelenlerdir Sonra onların peşinde gelenlerdir Sonra bunların akabinde gelen bir kavim olur ki semizlenirler; semizlenmeyi severler Onlardan şahidlik taleb edilmediği halde şahitlik yaparlar
Başka bir hadis i şerifte:
“Ashabıma iyilik ve ihsanda bulunun Sonradan gelenlere, sonradan gelenlere de (İmam Ahmed bin Hanbel Cabir tahrici)
Başka bir Hadisi Şerifte Resulü Muhterem Sallallahu aleyhi ve Sellem:
“Ben Ashabımın haklarını korumanızı tavsiye ederim Sonra onların peşinde gelenlerin haklarını Sonra onların peşinde gelenlerin haklarını Sonra onların peşinde gelenlerin haklarını (tavsiye ederim) Sonra yalanlar belirir, yayılır Hatta bir adamdan yemin istenmediği halde yemin eder; şahitlik ondan istenmediği halde şahidlik eder Hadis devam ediyor (Tirmizi Hazreti Ömer tahrici)
İbnu Mes’ud radıyALLAHu anhu diyor ki:
“Kim bir adeti yol edinmek isterse, vefat edenin yolunu yol edinsin Çünkü muhakkak diri üzerindeki fitneden emin olunmaz Onlar (geçmiş) Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellemin Ashabıdırlar Bu ümmetin en üstünlerdirler Kalb olarak en doğrudurlar İlim olarak en derindirler Zorluğa en az katlananlardır (ibadetleri yemek içmek gibi tabii ve başkalarının vebali altına çok az girenlerdir) ALLAH onları Nebisi Sallallahu aleyhi ve sellemin sohbetine ve dinini ayakta tutturmaya seçmiştir Öyle ise onların şereflerini biliniz İzlerine tabi olunuz Gücünüz yettiği kadar ahlak ve siretlerine tutunun Şüphesiz onlar dosdoğru hidayet üzerindedirler
Tirmizi müstesna Kütübi Sitte'nin beşinin rivayet ettiği bir Hadisi şerifinde Resulü Muhterem aleyhisselam buyurur ki :
“Son zamanlarda bir kavim çıkar Onlar akılsız ve tecrübesiz birtakım gençlerdir Dinde cahildirler Mahlukların en hayırlı sözünden söz söylerler Kur’an’ı okurlar, fakat imanları gırtlaklarından geçmez (inmez) Okun ava girip çıktığı gibi, onlar da dine girip çıkarlar Her nerde onlara rastlarsanız, onları öldürün Şüphesiz ki onları öldürmekte kıyamet günü ALLAH nezdinde mükafat vardır
“Ümmetimden bir taife hiçbir an haktan ayrılmayıp galip olacaklardır Ta ki onlar galib oldukları halde ALLAH’IN emri (kıyamet) onlara gelinceye kadar (Müslim, Buhari) İmam Buhari diyor ki: “Bu taifeden murad dini ilimlere ehliyetli olanlardır
İndi (şahsi) görüşlerle Kur’anı Hakim’e mana vermek, bazen küfür olur, bazen da küfre yakın haram olur Binaenaleyh mücerred (sadece) mealden hüküm çıkarmak, yorum yapmak, ilmi büyük afattır (felakettir) ve haramdır Nitekim Ebu Davud, Tirmizi ve Nesei’nin tahric ettikleri, Cündüb radıyALLAHu anh’tan gelen bir rivayette Resulullah Sallallahu aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
“Kim Kur’an’da görüşüyle söylerse ve bunun üzerine isabetli olsa dahi, hakikaten o hata etmiştir
Buradaki hatadan iki mana murad olunmaktadır Birincisi isabetsiz mana etmektir; bu küfürdür İkincisi, isabetli olarak mana etmektir; bu ise büyük ma’siyettir (günahtır), haramdır Her halükarda Hadisi Şerif, şahsın, Kur’an’ın lafzından kendi GÖRÜŞÜYLE hükmü çıkarmasını yasaklamıştır
Bundan anlaşıldı ki bizim zamanımızda, özellikle Türkiye’de, ulemanın görüşlerine, tefsirlere müracaat etmeksizin mücerred meal okunması, ya küfürdür ya büyük bir ma’siyettir Hele hele bunun üzerinde bir de münakaşalar olursa; mesela “Şu ayet bunu demek ister Bu ayet bunu demek ister gibi çekişmeye sirayet ederse, küfür olur Nitekim Hakim, Ebu Davud ve İmam Ahmed’in tahric ettikleri Ebu Hureyre radıyALLAHu anh’tan gelen bir rivayette Resulullah Sallallahu aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
“Kur’an’da cedel küfürdür
Mutlaka Müslümanların böyle büyük hatalardan sakınmaları farzdır Farzı terk etmek haramdır Öyleyse bu haramı işlemekten kurtuluşun iki çaresi vardır Birincisi Ayetleri okuyarak mealini söylemeksizin, hükümlerini müçtehidlerden ve muteber (itibarlı) eserlerden nakletmektir İkincisi, mealde fikir ve düşünceyi yürütmeksizin tefsirden, mesela “Elmalı yahud Vehbi Efendi yahud Ömer Nasuhi şöyle şöyle yazmışlardır diye nakletmektir Bu nakilde dahi titiz bulunmak farzdır Aksi takdirde hatadan korunulamaz
Şu halde Kur’an ve Hadisi, anlayışımızla (kendi görüşlerimizle) değil, müçtehidlerimizin, bid’atten sakınan ulemamızın anlayışıyla anlamalıyız Bu bir düsturdur(İsmail Çetin Efendiden alıntıdır)
reddulmuhtar sitesinden alıntıdır
“Kişi, bilmediği ve yapamadığı noktanın düşmanıdır kaidesi ne kadar doğrudur Gerek ehli küfür, gerekse ehli heva ve heves, Ehli Sünneti yaşatmamak için acaib bir şekilde gayret sarf ederler Lakin Hak gelince batıl mukavemet edemez (karşısında duramaz) Ehli Sünnet alimlerinin kalbleri, Resulullah’ın derya gibi ilminden isabetleri kadar coşmuştur Sade ve saf ilimleri ve madenleri, ilelebet bakidir
“Kur’an ve hadisten başka bir şeye ihtiyaç yoktur diyenlerin sözü doğrudur, fakat altında hile ve tezvir vardır; bu kelimeyi tuzak etmişlerdir Filhakika Kur’an ve Hadisleri bilmek için tek çare dört mezheb alimlerinin arkasından gitmektir Doğrusu, Kur’an ve Hadisi kendi heva ve hevesimizle, kısır akıl, sınırlı beynimizle anlamaya kalkışmamalıyız Ayet ve hadisleri, haklarında Hadisle müsbet şahitlik yapılmış, ilk üç asırda yaşayan ulemanın anlayışıyla anlamaya çalışmalıyız “Fukahanın görüşleri de beşeri sistem ve tağuttur diyenlerin sözleri, köksüzdür Hakikaten kendileri tağuttur Çünkü heva ve heveslerine davet ederler Mezheb imamlarımız ise, ALLAH ve O’nun Resulü’ne davet ederler
Her zamanda, heva ve hevesini terk etmeyenler, Müslümanlara zamana ayak uydurmalarını telkin etmişlerdir Sebebi, Ehli Sünnet vel Cemaat gibi İslam’ı yaşamak ve yaşatmaktan aciz kalmalarıdır “Zaman sana uymazsa sen zamana uy sözleri acizliklerinin ifadesidir İşte bunun içindir ki ağızlarında ayet ve hadis mealleri bol, bol Şahsen benim görüşüm diye her bir köşede bir mevlithan, her bir kahvede bir canbaz Vaiz olmayan kimse yok Vaazı ile amel eden de enderdir Benim görüşüm demek içtihadım demektir; öyleyse herkes müçtehid olmuştur!
Dinden anladığımız kadarıyla bize düşen vazife, ilk üç asrın içinde yaşayan ulemanın sözlerini, görüşlerini zabdetmektir Usül ve kaidelerini öğrenmektir çare Nitekim Müslim ve Buhari’nin tahric ettikleri, AbidetusSelmani ve başka Sahabeden gelen rivayette Resulullah Sallallahu aleyhi ve Sellem şöyle buyurur:
“Ümmetimin en hayırlısı Benden sonra gelen asırdır Sonra onların peşinden gelenler Daha sonra onların peşinden gelenlerdir Sonra öyle bir kavim gelecektir ki onlardan birinin şahadeti yeminini, yemini de şahadetini geçecektir
Binaenaleyh haddimizi bilmeliyiz Ebu Hanife, İmam Malik, İmam Şafii, İmam Ahmed bin Hanbel ve emsalleri, yukarıdaki hadisin müsbet şahadetine dahildirler Kitabları zamanlarından asrımıza kadar tevatür ve senedle naklolunmuştur Ayaa! Onlardan birini bırakıp da, şimdiki bir profesörün, bir medya meşhurunun kurmuş olduğu mezhebe girmeyi vicdan kabul eder mi?!
Hele hele, yeni bir kavim bu son yüz yıl içerisinde türedi Hadisleri dahi devreden çıkarıyorlar Kimisi de hiçbir ilmi ölçüye dayanmadan “Şu hadis zayıftır, şu hadis mevdu’dur (uydurmadır) der Ve bunu diyenden çoğu, Kur’an’ı yüzünden okumaktan dahi aciz ALLAH intibahlar versin
Bize Vasıl bin Abdil’a’la söyledi (hadisin tahric bölümü şahıs isimleri; kim kimden aldı kısmında şahısların ismi uzunca geçiyor) Dedi ki: Resulullah Sallallahu aleyhi ve Sellemden işittim, şöyle dedi:
“İnsanların (içinde yaşanılan zamanın) en hayırlısı benim Karn’ımdır (asrımdır) Sonra onların peşinde gelenlerdir Sonra onların peşinde gelenlerdir Sonra bunların akabinde gelen bir kavim olur ki semizlenirler; semizlenmeyi severler Onlardan şahidlik taleb edilmediği halde şahitlik yaparlar
Başka bir hadis i şerifte:
“Ashabıma iyilik ve ihsanda bulunun Sonradan gelenlere, sonradan gelenlere de (İmam Ahmed bin Hanbel Cabir tahrici)
Başka bir Hadisi Şerifte Resulü Muhterem Sallallahu aleyhi ve Sellem:
“Ben Ashabımın haklarını korumanızı tavsiye ederim Sonra onların peşinde gelenlerin haklarını Sonra onların peşinde gelenlerin haklarını Sonra onların peşinde gelenlerin haklarını (tavsiye ederim) Sonra yalanlar belirir, yayılır Hatta bir adamdan yemin istenmediği halde yemin eder; şahitlik ondan istenmediği halde şahidlik eder Hadis devam ediyor (Tirmizi Hazreti Ömer tahrici)
İbnu Mes’ud radıyALLAHu anhu diyor ki:
“Kim bir adeti yol edinmek isterse, vefat edenin yolunu yol edinsin Çünkü muhakkak diri üzerindeki fitneden emin olunmaz Onlar (geçmiş) Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellemin Ashabıdırlar Bu ümmetin en üstünlerdirler Kalb olarak en doğrudurlar İlim olarak en derindirler Zorluğa en az katlananlardır (ibadetleri yemek içmek gibi tabii ve başkalarının vebali altına çok az girenlerdir) ALLAH onları Nebisi Sallallahu aleyhi ve sellemin sohbetine ve dinini ayakta tutturmaya seçmiştir Öyle ise onların şereflerini biliniz İzlerine tabi olunuz Gücünüz yettiği kadar ahlak ve siretlerine tutunun Şüphesiz onlar dosdoğru hidayet üzerindedirler
Tirmizi müstesna Kütübi Sitte'nin beşinin rivayet ettiği bir Hadisi şerifinde Resulü Muhterem aleyhisselam buyurur ki :
“Son zamanlarda bir kavim çıkar Onlar akılsız ve tecrübesiz birtakım gençlerdir Dinde cahildirler Mahlukların en hayırlı sözünden söz söylerler Kur’an’ı okurlar, fakat imanları gırtlaklarından geçmez (inmez) Okun ava girip çıktığı gibi, onlar da dine girip çıkarlar Her nerde onlara rastlarsanız, onları öldürün Şüphesiz ki onları öldürmekte kıyamet günü ALLAH nezdinde mükafat vardır
“Ümmetimden bir taife hiçbir an haktan ayrılmayıp galip olacaklardır Ta ki onlar galib oldukları halde ALLAH’IN emri (kıyamet) onlara gelinceye kadar (Müslim, Buhari) İmam Buhari diyor ki: “Bu taifeden murad dini ilimlere ehliyetli olanlardır
İndi (şahsi) görüşlerle Kur’anı Hakim’e mana vermek, bazen küfür olur, bazen da küfre yakın haram olur Binaenaleyh mücerred (sadece) mealden hüküm çıkarmak, yorum yapmak, ilmi büyük afattır (felakettir) ve haramdır Nitekim Ebu Davud, Tirmizi ve Nesei’nin tahric ettikleri, Cündüb radıyALLAHu anh’tan gelen bir rivayette Resulullah Sallallahu aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
“Kim Kur’an’da görüşüyle söylerse ve bunun üzerine isabetli olsa dahi, hakikaten o hata etmiştir
Buradaki hatadan iki mana murad olunmaktadır Birincisi isabetsiz mana etmektir; bu küfürdür İkincisi, isabetli olarak mana etmektir; bu ise büyük ma’siyettir (günahtır), haramdır Her halükarda Hadisi Şerif, şahsın, Kur’an’ın lafzından kendi GÖRÜŞÜYLE hükmü çıkarmasını yasaklamıştır
Bundan anlaşıldı ki bizim zamanımızda, özellikle Türkiye’de, ulemanın görüşlerine, tefsirlere müracaat etmeksizin mücerred meal okunması, ya küfürdür ya büyük bir ma’siyettir Hele hele bunun üzerinde bir de münakaşalar olursa; mesela “Şu ayet bunu demek ister Bu ayet bunu demek ister gibi çekişmeye sirayet ederse, küfür olur Nitekim Hakim, Ebu Davud ve İmam Ahmed’in tahric ettikleri Ebu Hureyre radıyALLAHu anh’tan gelen bir rivayette Resulullah Sallallahu aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
“Kur’an’da cedel küfürdür
Mutlaka Müslümanların böyle büyük hatalardan sakınmaları farzdır Farzı terk etmek haramdır Öyleyse bu haramı işlemekten kurtuluşun iki çaresi vardır Birincisi Ayetleri okuyarak mealini söylemeksizin, hükümlerini müçtehidlerden ve muteber (itibarlı) eserlerden nakletmektir İkincisi, mealde fikir ve düşünceyi yürütmeksizin tefsirden, mesela “Elmalı yahud Vehbi Efendi yahud Ömer Nasuhi şöyle şöyle yazmışlardır diye nakletmektir Bu nakilde dahi titiz bulunmak farzdır Aksi takdirde hatadan korunulamaz
Şu halde Kur’an ve Hadisi, anlayışımızla (kendi görüşlerimizle) değil, müçtehidlerimizin, bid’atten sakınan ulemamızın anlayışıyla anlamalıyız Bu bir düsturdur(İsmail Çetin Efendiden alıntıdır)
reddulmuhtar sitesinden alıntıdır